“Sırıtımlı İslam” Projesi ve ayrıca Çevre Sorunu

“Sırıtımlı İslam” Projesi ve ayrıca Çevre Sorunu

Ön NOT: Geçen hafta facebook sayfalarında yaptığımız üç paylaşım ve onun tartışmalarından bir demet:

Kusura bakmayın bu kızcağız bana bir film karakterini çağrıştırıyor. Söylediklerinin çoğu çok doğru... Ve fakat naçizane: Batılının en keskin muhalefetini bile samimi bulamıyorum. O da belki benim kusurum. Her şeyin en iyisini kuşkusuz ki beyaz adam, beyaz kadın bilir. Şüphesiz ki her şeyi yüce kapitalist düzen içinde çözmek gerekir. Kapitalizm her şeye kaadirdir, cezalandırıcı ve ayrıca yarlıgayıcıdr... Amen...

NOT: Çevre konusu ve doğal denge aslında çok ciddi bir sorundur. Ancak samimi anlamda hiç ilgi uyandırmaz. İnsanlar bu sorunu birkaç dakikalığına, en çok birkaç saatliğine ciddiye alır, sonra canavar gibi tüketmeye devam eder. Greta’nınki gibi uluslararası medyanın yarattığı sahte kahramanlar bile çoğu kişinin gündeminde birkaç gün kalır.

Kapitalizm, azgın ve gereksiz üretim ve azgın gereksiz tüketim demektir. İnsanları tüketime zorlamak ise medyanın işidir. Medya reklamlarla, çevre düşmanlığıyla beslenir. Bunlar kapitalizmin doğası gereğidir, kapitalizm başka türlü yapamaz. Sosyalizm karşısındaki zaferini de bu ekonomik “üstünlüğü” sayesinde kazanmıştır.

Muhalifi.. iktidardaki.. Arsızca harcayan, maddiyatla tatmin olmaktan başka büyük değerleri bulunmayan kapitalizmin kölesi yığınların kahramanıdır Greta. Henüz fikir belirtme yeterliliği bile yokken reklam ve yokedim canavarı alçak medyanın (yerlisi-yabancısı) star yaptığı bu çocuğun da işlevi aynıdır. Çevre konusunda bir şey yapılıyor süsü vermek, vicdanları biraz olsun rahatlatmak, kapitalizmi aklamak… 

Kapitalizme karşı köktenci bir mücadele vermeksizin çevreci, doğacı geçinmek sahtekarlıktır. Diyeceklerdir ki hemen. Geçmiş sosyalist ülkeler de çevreye çok zarar verdi. Doğrudur. Ancak o devletler sorunlu sosyalist devletlerdi bu bir. İkincisi o devirde çevreyi ve doğayı tahrip etmenin yıkıcı sonuçları henüz tam görülmemişti. Üçüncüsü toplamda ve oranda kapitalizmin yarattığı tahribat sosyalist devletlerin yaptığı tahribatla kıyaslanmaz bile.

Kapitalizm – sosyalizm doktrin tartışmasını fazla derinleştirmeyelim. Sistemin adı önemli değil. Atatürk dönemindeki sistem de kabulümüzdür. Bunu ister biraz zorlayarak değişik bir tür sosyalizm, isterseniz devletçi kapitalizm olarak görün. DOĞAYI KORUYACAK OLAN ŞEY: Planlı üretim, denetimli tüketim ve kamucu yönetimdir. Tabii bir de sıkı nüfus planlaması.

Kapitalist sistem bunu yapamaz. Bize o yüzden sıkı bir sosyalizm gerektir. Sosyalizm bir arzu değil, gerekliliktir.

Ancak insanlık büyük olasılıkla bu yolu yine gönüllü olarak seçmeyecektir. Ancak belki büyük felaketlerden sonra uygulamak zorunda kalacaktır.

Greta hayranı yabancı yerli medyaya karşı bir kez daha uyarmak boynumuzun borcu: Bunlar emperyalist ideolojinin dolaylı değil, doğrudan ajanlarıdır.  

SIRITIMLI İSLAM PROJESİ

Bir toplumun özveri, ilkesel duruş ve bilinç düzeyi düşükse, büyük güçlerin önüne sunduğu projeleri “seçmek” zorundadır. Başka türlüsü akla bile getirilmez. 90'ların tam gaz çürüme ve kaos döneminin sonunda ulusal güçler alan kazanıp abd rejimini sorgulamaya başladığında akp ve feto eliyle ILIMLI İSLAM ve BOP projesi hayata geçirildi. Geniş bir kesim o dönemin ekonomik sıkıntılarından, kanlı şiddet ortamından bunalarak akp'yi KURTARICI olarak gördü. Temel talepleri demokrasi, Kürt sorununun çözümü, barış ve ekonomik sıkıntıdan kurtulmak idi.

Akp iktidarı pek çok yandaşını kaybederek bugüne dek geldi. Abd yakın zamana dek gayet mutluydu bu işten. Ne var ki ılımlı İslam kendilerine gösterdiği ılımlılığı giderek kaybediyor, “Sorunlu İslam”a dönüşüyordu. Darbe girişimi sonrası evlilik katlanılmaz bir şiddetli geçimsizliğe girdi. En sonunda BOP da patladı.

Şimdi aynı yemeği adını ve bazı sosların sırasını değiştirerek yüce milletimize yedirme işi kaldı. Milletimiz de iştahlıdır ve bugün olmasa yarın bir şekilde yiyecektir.

Anap parodisi beton Ekrem, askerlik şubesi eski başkanı Selo ve füzeci Davut bu proje için ideal soslardır. Temel talepler yukardan yapıştırıp koyayım, bire bir aynıdır: Demokrasi, Kürt sorununun çözümü, barış ve ekonomik sıkıntıdan kurtulmak... Sosyalizm veya bağımsız halk demokrasisi olacak değil elbet. Hafazanallah! Standardımızı az buçuk yükseltirsek niteliğimiz de artar… Bambaşka düşünmeye başlarız.. Tengri korusun!

Sahi 18 yıllık akp iktidarının nedeni muhalefetin, yani bizlerin olağanüstü kalitesizliği midir, yoksa iktidarın bizi mamalaması, bizi ortak etmesi midir? İkisi birliktedir. Ve bir gün bizim liderlerin yeteneğinden değil, iktidarın kendi kendine çelme atmasından ya da takdiri ilahiden bu hükümet sonlandığında müthiş bir zaferin kahramanları edasıyla caddelerde taklar altından geçeceğizdir. Bir yandan dua, öte yandan “İzmir’in dağlarında çiçekler” okuyarak.. 90'ların daha çağdaş bir tekrarından fazlası neyimize.

Bu SIRITIMLI İSLAM projesidir. Kitabının tanesi 2500 liradan satılan Atatürk'ün yolu bu yol olmasa da iki dubleden sonra her yol onun yoludur.

Boş sandalyeye oturma oyununu bilirsiniz. Yalnız bizde sandalye tek… Boş değil ve hep aynı kişi sürekli oturuyor. Biz de müzik her kesildiğinde değişik bir şey yapmış gibi hep aynı kucağa oturuyoruz.

 

KAAN TURHAN ANISINA.. YİNE ÇEVRE SORUNU

İmamoğlu başkan sayesinde “sol” olarak yeni bir umut dalgası yakaladık ve her şey çok güzel oldu! Geriye birkaç kuramsal sorunu çözmek kaldı. Onları da karara bağladığımızda zafer kesindir.

Kürt sorunu örneğin. HDP’ye oy vermeyen Kürtler tek tek mi kurşunlanacak, yoksa gruplar halinde mi havaya uçurulacak? O arada HDP militanları da çok kayıp verecektir. İmamoğlu, Kaftancıoğlu gibi Kürt önderlerimize bir şey olmadığı sürece bunda sorun görülmemekte. “Bir sorunu çözmenin en garanti yolu sorunla ilgili kitleyi yok etmektir” prensibiyle hareket edilmekte. En doğru kararı kuşkusuz ki İmam’ın suflörleri verecektir.

Ağaç mı dikeceğiz yoksa orman mı yakacağız? Çevre sorunlarını kökten halletmenin yolu doğa denen gereksizliği hayatımızdan silmektir. İmam başkanın radikal seçmeni kuşkusuz ki doğru yoldadır.

İşçileri örgütlemeli mi yoksa öldürmeli mi? Kuşkusuz birincisi zordur, ama ikincisine solda kitle desteği yüksektir. Karar net gibidir. Emperyalizme karşı mücadele? Ettik ettik de ne oldu? “Bükemediğin eli öpeceksin” solun yeni mottosudur. Hiç değise o eli öperken kimi demokratik itirazlarımızı dile getirme fırsatı doğmaktadır ve şüphesiz en akıllı taktiktir.

Biçimsel tartışmalara ise fazla girmemekte fayda var. Söz gelimi “sol söylemerimizi” sürekli yinelerken sağ ayağımızı mı kaldıracağız yoksa sol ayağımızı mı? Sol veya sağ işin şekli… Yeter ki niyetimiz güzel olsun. İstanbul artık bizim. Sol veya sağ ayağımızı kaldırarak her yerine iş görebiliriz.

Ülke siyasetinde tutarlılık, mantık ve samimiyet düzeyinde ne kadar çaba harcarsak harcayalım öylesine bir baş aşağı gidiş var ki.. Dalga geçmekten başka hiçbir silahımız kalmadı.

Kaan Turhan, arkadaşımız ve yazarımızdı. Edebiyatçı, şair ve daha çok da “derin” konuların kitap yazarı. Geçen yıl bu dönemde yaşamına kıydı. Son aylarında Edremit ve çevresinde misyoner faaliyetlerine kafayı fazla takmıştı. Yaşadığı gerilime dayanamadı. Her bir acıyı, problemi “normal” insanlardan birkaç kat fazlasıyla yaşayan bir genç adamdı.

Yaşamda rol model seçtiği kişi de Necip Hablemitoğlu’ydu. Hablemitoğlu AKP iktidarının ikinci ayında faili meçhul bir cinayete kurban gitti. Onun da son aylarda en yoğun takıntısı Kaz Dağları’nda bazı Alman Vakıfları aracılığıyla yürütülen “altın madenine karşı” kampanya idi. Hablemitoğlu bu soruna ve Türkiye’deki birçok çevre tepkisine bizden farklı bakıyordu. Ona göre, bu kampanyaların önemli bir bölümünü Türkiye’nin büyümesini engellemeye çalışan, bağımsız hareket etmesini istemeyen yabancı istihbarat servisleri, büyük şirketler kışkırtıyordu.

Değerli Kaan Turhan ve şahsen tanımadığım Hablemitoğlu ile bu konuda tam aynı düşünmüyorum. Bence gerek insanlığın gerekse tek tek ulusların doğadan daha büyük zenginliği olamaz. Doğayı tahrip ederek başarılan bir büyüme (AKP iktidarının da yaptığı bu) hırs yüzünden sağlığını kaybederek ölüme adım adım yaklaşan bir insanın zenginleşmesine benzer. Doğal dengeyi bozduktan sonra büyümüşsün neye yarar? Tabiat intikamını er geç alacaktır. Ayrıca, doğayı çok daha az bozarak büyümenin de yolları var.. Her şey ekonomi ise.

Ne var ki, Hablemitoğlu’nun işaret ettiği bir gerçeklik de ortadadır. Kaz Dağları veya başka bir yerde. Bir altın madeni veya başka bir maden… Doğal yapıyı yok ettikçe içimiz sızlıyor. Tamam, ayağa kalkalım. Ama şunu da soralım: Ülkenin dört bir yanında örneğin taş ocaklarıyla tepeler, dağlar yok edilirken, İstanbul’da ikide bir orman yakılırken aynı çevreler neden ses çıkarmaz?

Cevabı açık: Ormanı yakan siyasi kankamızsa eğer, akan sular duruyor, yangını söndürmüyor. O taş ocaklarından çıkan mermeri, kayayı hepimiz evlerimizde mutfak, şömine, duvar yapınca; İmam başkanınki gibi inşaat şirketleri ısmarlayınca bu çalışma “çevreci” oluyor. Çünkü “en güzel çevre bizim çevre”miz oluyor. Kendimizi de dahil ederek çirkinliklerle tüm ilişkilerimizi eleştirebilme hasletine kavuşmadan ülke siyasetindeki çirkinlikte en ufak bir güzelleşme olmayacak.

Her gerçeği bu bir “komplo teorisi” diye değersizleştirmeye çalışanlar ezici çoğunlukta ve bizim pestilimizi çıkarıyor. Komplo mu bilmem, Hablemitoğlu tam da bu iş üstünde öldürüldü ve katilleri hala kayıp. “Komplo teorisi” tiryakilerine sesleniyorum. Önce katilleri ortaya çıkarın, sonra istediğiniz kadar sakızınızı çiğneyin.

Hablemitoğlu ve Turhan anısına saygıyla, sevgiyle…         

Kaan Arslanoğlu


  • LEVENT ÇİMEN

    LEVENT ÇİMEN 17.10.2019

    Huyum batsın,çok kıymet verdiğim yazıları,yazarları ancak ilgili yazıları yazıcıdan bastırarak okuyabiliyorum.Doğayı tahrip ederek yapılan büyüme ile hırs yüzünden sağlığını kaybederek ölüme adım adım yaklaşan bir insanın zenginleşmesi benzerliği de yazı gibi on numara.Not edildi.Bunların topunun yaptıkları, aynen hep dediğiniz gibi adamına göre muamele tepkisi.Nam-ı diğer Caner Ercan

  • Akif Akalın

    Akif Akalın 05.10.2019

    Geçen iki yüzyıllık süreçte sermaye sınıf mücadelesinden çok şey öğrendi ve dersler çıkarttı. Bu dersler arasında en önemlisi muhalefeti kontrol etmek veya çok daha iyisi, becerebilirse muhalefeti de bizzat kendisi oluşturmak. Bunu yaşamın her alanında görüyoruz. En mucizevi form "müşteri temsilcisi". Politikadaki yansımalar da gırla gidiyor. RTE'nin en popüler alternatifleri olarak Abdullah Gül, Babacan ve Davutoğlu sunuluyor. AKP'ye muhalefet mi etmek istiyorsunuz, seçin birini. Burada "komplo kuramına" girmiyorum. Elbette sermaye Greta'yı, Gül'ü, Babacan'ı, Davutoğlu'nu vb kapalı kapılar ardında pazarlıklar yaparak bu görevlere hazırlamıyor. Greta'lar, Gül'ler eşyanın tabiatı gereği toplum içinden "kendiliğinden" çıkıyorlar. Sermayenin yaptığı, bunların muhalefeti peşlerine takmalarına elverişli ortamlar oluşturmak. Mesela Kanada başbakanının Greta'yı "kabul etmesi" böyle bir şey. Fakat bu buluşun patenti bize, Ankara valimiz Tandoğan'a aittir, ne kadar övünsek azdır...

  • fahri kumbul

    fahri kumbul 01.10.2019

    Kaan Turhan’la, çıkardığı aylık dergi aboneliği nedeniyle birkaç kez e-posta yoluyla yazışmış idim. Çok saygılı ve ince bir dili vardı. 18 Aralık 2002 günü evinin önünde öldürülen Necip Hablemitoğlu, Fethullah Gülen Cemaati’nin devlet içindeki örgütlenmesi ile ilgili çalışmalar yapıyordu. Bergama altın madeni ve direnişi ile ilgili Alman istihbaratı; Köstebek adlı kitabında açıkladığı ‘Polis içinde yuvalanmış FETÖ yapılanması’ kuşku duyulanlar arasında yer aldı. Kitabındaki şu satırlara dikkat çekicidir: “Türkiye’deki tüm ulusalcıları, Fethullahçı tehlikeye karşı çok geç olmadan birlikte hareket etmeye; istihbarat birimlerindeki Fethullahçı unsurların temizlenmesi için kamuoyu oluşturmaya çağırıyorum…” Her ikisini de saygıyla anıyorum.

Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.