Medya
Son Facebook Paylaşımlarım

Biraz ara verdiğimiz dönemde yaptığım facebook paylaşımlarını toplu olarak veriyorum. İstemesek de yayınlarımızın asıl canlılığı sosyal medyaya kaydı. Kaçta kaçı okuyor oradaki kısa yazılarımızı bilmem ama, ilgi büyük görünüyor. Destekler ve köstekler, yorumlar, tartışmalar, kavgalar orada çok daha yoğun yaşanıyor.
ÇOK CİDDİ BİR DAR BOĞAZ: CESARETLİ, DÜRÜST AYDINLAR BİTME NOKTASINDA.. Bir zamanlar devrim beklediğimiz solcular epey bir süreden beri ABD güdümüne girmiş, karşı devrim hevesinde. Devrim cesaretleri yok, hiç değilse gerçekleri söylesinler dediğimiz aydınlar turuncu devrimin yalan piyonlarına dönüşmüş. Bulaşık suyu muhalefetinin yazarları ve neredeyse her ferdi bırakınız doğruları savunmayı susmayı bile beceremiyor. İlla ki kervana bir yerden katılacaklar. Üç gün bile yalnız kalmayı göze alamıyor bu arkadaşlar, dostlar. Her dönemeçte birkaçını kaybediyoruz. Her küçük sınavda üçü beşi dökülüyor, zombilere doğru sürünüyor.
Bulaşık suyu mahallesinin küçük taltifleri onlar için ne de büyük ikramiyeymiş. Ne de küçükmüş meğer ruhları. Sanki biz bilmiyoruz, sevilen, sayılan, çok okunan yazar olmanın yollarını. On yıllardır biliyoruz. Solucanımsı muhalif kitlelerle solucanımcı olmak. İktidar nimetleri için asla yanaşmaz ve taviz vermeyiz, solucanımsıların sürüngenliğini de yüzlerine çarparız.
Ara verdiğimiz dönemde hiçbir şey kaçırmadınız o bakımdan bizden yana. 30 yıldır aynı şeyleri söylüyoruz, durum da yıllar içinde pek değişmiyor, iki-üç haftada nasıl değişsin. Gündemler çok farklı gibi görünüyor, aslında hep aynı. Diyeceğimizi her vesileyle demişiz, zaten demesek de her şey kabak gibi ortada. Lakin bu açık gerçekleri görüp kabul edecek mert karakter sayısı her geçen gün azalıyor… Mu acaba? Hayır, aslında sadece çürümüş muhalefet cephesinde azalıyor. AKP-MHP cephesinde biraz artıyor, sessiz çoğunlukta ise biraz daha fazla artıyor. Umudumuz da orada.
FACEBOOK ARKADAŞLARIM
Son dört yılda 2000’den fazla kişi arkadaşlığımdan ayrılmış, 200 kadarını da ben ayırmışım. Niye ayırıyorsun, tartış, ikna et, edemiyorsan yine de kalsın, diyenler var. Binlerce kişiyle tartışmaktan beynim jöleye, çöplüğe döndü. Ve bu eşitsiz, ümitsiz, haksız bir tartışma. Tartıştıklarım yüzde 99’u, mahallenin her yerde, tüm medya ve sosyal medyada bas bas bağırdığı üç-beş kalıptan öteye geçmeyen klişelerini savunuyorlar ve ben de tam bir aptal gibi gece yarılarına kadar.. bazen birkaç arkadaşla, çoğu zaman tek başıma onları iknaya çalışıyorum. Sonra bir fark ediyorum ki, tartıştığım kişi bunları benden iyi biliyor, daha birkaç hafta önce benimle aynı düşünüyordu. Hatta benden önce de öyle düşünüyordu. Zombi olmuş, virüs kapmış, ben boşuna cesede konuşuyorum. En çok, daha düne kadar aynı şeyler düşündüğümüz insanların virüsü kapması insana koyuyor, ama epey zamandır alıştım. Kesmeye başladım biletlerini, niye kestiğimi yine sormayın. Arkadaşlıktan çoğu sessizce, kimi küfrederek ayrılan binlere sorun bunu. Hemen hepsi de kendileri gelmişti oysa. Korkunç baskıyı düşünmeye çalışın. Gidenlerin yerine daha fazla geliyorlar, onların da bir kısmı hızla ayrılıyorlar..
Benim beynim oldu jöle, bir bakıyorum sosyal medyadaki on binlerce şahsa. Beyin yerine bulaşık suyu lokurduyor taslarında. Bakıyorum, kişi Atatürkçü mesela, resim koymuş, imza koymuş… Altına göz atıyorum, yok yok… Evrensel’den, Birgün’den alıntılar, Ebru Timtikler, uyduruk kaydırık yalan paylaşımlar… Ne ararsan var… Sol diye bilinen, ama gerçekte leş olan ne ararsan bir arada. Çok güzel başarmış Amerika, emperyalizm… Çok güzel başarmış AKP… Nüfusunun yüzde 76’sı yurt dışında yaşamak isteyen bir gürüh ve her şeyi bilmeden biliyorlar.
İşi mizaha vurdum, eğlenmeye başladım. Daha da eğleneceğim. Özellikle kırmızı çizgimi geçen paylaşımlar yapan her kişiyi tek tek sileceğim. Kime rastlarsa. Bugün başladım. En hassas olduğum konu Korona salgın meselesi… İşin sonunda tek başına kalmak, buradan çıkmak var.. Keşke.. Ne zaman göreceğim o günleri…
HANGİSİ ÇETE LİDERİYDİ, BEN TİPLERİ KARIŞTIRDIM?
Çok seviyesiz bir tecavüz tartışması yürütüldü. Sonra Barış Atay'a saldırı geldi. Kötü ve kınanacak bir şey tabii... Ama kavga düzeyi yıllardır bu ve tam aradıkları şey.. Lümpen solcumsuların şeflerinden Erkan Baş da "Keli de şahı da indireceğiz" demiş. Amerikan meclis askeri kendisi. Bunların tehditleri boş değil. Ülkeyi ilk fırsatta kan gölüne çevirirler, şakası yok... Amerikan PKK piyonlarına karşı azami dikkat!
SAPIK ŞEYHİ DİLİNE DOLAYAN “NAMUSLU” MUHALEFET
Sapık şeyhi kaç gündür diline dolayan ey aptal güruh! Sizin genel başkanınız seks kasediyle gitti, yenisi seks kasediyle geldi. Bu sapkın tarikatlar nasıl bu kadar yayıldı? Şimdi yaladığınız Amerika ve sizlerin sahte Atatürkçülüğünüz kumandasıyla. Bu ülkenin en güzel evlatlarını kim parçaladı kurşunlarla, bombalarla, işkencelerle? Şimdi hayranı kesildiğiniz Batı ve onların adamları… Yani kim? Sizler. Siz edepsizler! Tarikatlar sapık yuvası da onları besleyen Batı ya ne? Kapağı atmaya çalıştığınız, çocuklarınızı yüzsüz bir hevesle yolladığınız Garp okulları çok mu farklı? Orada cinsel ilişki kaç yaşa indi biliyor musunuz? Ya aşık olduğunuz HDP’nin PKK kamplarında tarikat yuvalarından farklı bir manzara mı var?
15 Temmuz’dan bu yana 28 Şubat’tan çok daha köklü işler oluyor devlette. Siz Amerika’nın ağzına bakın, Sözcü okuyun, Tele-1 seyredin. Devlet öne çıkardı bu tarikatı, çizmeyi aşınca devlet dürdü defterini. Ya siz, vıdı vıdı yapan yığınlar. Önünüze atılan gündemi en olmayacak yerlerinden dişleyip, didikleyen Batı ajanı zombilersiniz.
SALGINI ABARTARAK ZENGİN OLANLAR, ÖLDÜREREK SİYASET YAPANLAR
Salgın konusunda kara propaganda yapan, kendi rahat köşesinden halkın moralini bozmaya çalışan herkesi arkadaşlıktan siliyorum. Bunların bir kısmı paralı silahşör, bir bölümü klinik vaka… Muhalefette vicdan ölçüleri yok, sorumluluk anlayışları yok, vatandaşlık bilinçleri yok.
Siliyorum ki bizdeki doğru bilgilere de ulaşamasınlar, salgın bitene dek büzülüp kalsınlar. Psikoloji, psikiyatri tarihinde yeni bir olgu ortaya çıktı. İnsanlar kendi cephelerinden geliyorsa eğer, en saçma sapan, en ruh çökertici paylaşımlardan acı bir mutluluk duyuyor. Adeta bu onları sevindiriyor. Ama hemen sonra yine çökertiyor. Kendi ülkelerindeki veya dünyadaki olumlu hiçbir şey ise ilgilerini çekmiyor. Şayet AKP’ye karşı değilse. Beter olsunlar, diyemiyoruz. Yine de uyarıyoruz. Hepsi bizim insanımız. Paralı silahşörler ise.. dedik ya.. kendileri inanmıyorlar ki yaydıkları akıl dışı söylentilere, müreffeh yaşamlarında hiçbir değişiklik yok. Maksat misyonu yerine getirmek… Bunlar toptan bir halk sağlığı sorunudur, bunlar toptan halk düşmanıdır. Hiç değilse etkilerini biraz azaltırsak iyidir.
Doğru bir değerlendirme okumak istiyorsanız, Ağustos sonu itibariyle yaptığımız bu yorumu siteden okuyun lütfen: : https://www.insanbu.com/Tip-Bu-Degil-Haberleri/859-salginda-hepimiz-olduk-saglik-bakanligi-bunu-gizliyor
KILIÇDAROĞLU’NUN ESRARENGİZ SAPIK YEĞENİ?
Usta gazeteci Melih Aşık’a dün bir soru sordum ve cevabını aldım. Aynen şöyle.. Sorum: “Değerli Hocam, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Hıdır Çakmak adlı bir yeğeninin 2010 yılında dört ayrı kız çocuğuna defalarca cinsel tacizde bulunmaktan ötürü tutuklandığı ve sonrasında 20 yıl hapis cezası aldığına dair iddialar var. Daha doğrusu Hıdır Çakmak’ın bu işi yaptığı kesin, ama onun Kılıçdaroğlu’nun yeğeni olduğu Kılıçdaroğlu tarafından ne kabul edilmiş, ne yalanlanmış. Şayet doğruysa, bundan ötürü Kılıçdaoğlu’nu suçlamak aklımın ucundan bile geçmez. AMA ÇOK DAHA ÖNEMLİ BİR ŞEY VAR: Olayı inceleyen polisin ve resmi makamların suçlu ile Kılıçdaroğlu arasında akrabalık bağlantısını gösteren belgeleri yok ettikleri söyleniyor. Ve her CHP gafının üstüne atlayan yandaş basının ve de AKP yönetiminin o tarihlerde olayın üstüne neredeyse hiç gitmemesi, sonradan bazı haberler yapması, ama yine sorunu doğru düzgün incelememesi… Sizce de çok ilginç değil mi? Bu şayet böyleyse Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığa getirilmesinin.. bırakın FETO ve ABD… aynı zamanda AKP projesi olduğunu kanıtlamıyor mu? Önce yeğen tutuklanıyor, olay örtbas ediliyor, aynı ay içinde Kemal bey genel başkanlığa seçiliyor? Size, haber kaynakları kuşkusuz bizden çok daha güçlü bir usta gazeteci olduğunuz için yazıyorum. Olguyu inceleyip bilgileri teyit etmek ve derinleştirmek ister misiniz? Star’ın haberini de bağlantı koyacağım aşağıya. Saygılar.”
Cevap şöyle geldi: “Sevgili Kaan, olay gerçekten ilginç. Ben hiç duymadım. Demek ki o zaman da üzerinde durulmadı. Veya gizlendi. Buradan yola çıkarak KK'nın aynı zamanda bir AKP projesi olduğunu düşünebilir miyiz? Düşünebiliriz. Kaset komplosu kurgulanırken AKP iktidardaydı, tamamen habersizdiler diyemeyiz zaten... Ama bir şey fark eder mi? Eninde sonunda - içinde AKP'nin de imzası bulunan veya bulunmayan - bir projeden söz ediyoruz... Her şeye rağmen olayın bu boyutu üzerinde de dururuz bundan sonra. Bilmem ortaya neler çıkar.”
O sırada bir okur mealen “Kılıçdaroğlu’nu siyaseten sevmem, ama bu kadarı da olmaz artık. Olsaydı AKP tepe tepe kullanırdı” yolunda bir yorum yazmış. Ona ve Melih Aşık ustaya şu cevabı yazdım:
“Teşekkürler Melih Aşık hocam, ben de takipçisi olacağım.. Erdoğan bey.. tam da ben bunu soruyor, bunu söylüyorum. CeHaPe zihniyeti diyerek olmadık her olayı, saçma sapan şekilde gündeme getiren bir iktidar ve yandaş basını neden mesela onca FETO davasında bir kez bile KASET olayını deşmiyor? Bir kez daha düşünün derim. İşte bu son dediğim de var. 2011'de bazı yandaş basın çok sınırlı olarak gündeme getirmiş, hemen örtmüşler. 2016'da bir daha.. Hiç ele alınmamış, resmi sözcüler bahsetmemiş. Kılıçdar bir kez olsun yalanlamamış. Ayrıca Kaset komplosunun hemen öncesi ve sonrasında yandaş - FETO basınının Kılıçdar'ı övücü yaklaşımları var. Daha önceki bir yazıda bahsetmiştim. Ki bilirsiniz Ergenekon zamanıydı ve bu yandaş medya saldırganlığının zirvesindeydi. Saygılar.”
İlk yoruma konuyla ilgili 2016 tarihli bir haberi koydum. Olayla ilgili daha fazla bilgisi olan varsa lütfen bizi aydınlatsın.
FATİH PORTAKAL VE EKREM İMAMOĞLU’NUN ÇOK ESKİ ARKADAŞLIĞI
Bir önceki paylaşımda Kılıçdaroğlu’ydu, olmayan yeğeniydi, projeydi.. derken milletin moralini fena bozduk. Biraz da güzel şeylerden bahsedelim. UMUDU ÖRGÜTLEYELİM.. HDP ve CHP’nin gözde sloganı. Biz de o yolda gidelim. Filmin adı: “Umudu Örgütlemek”. 80’li yıllarda başlayan, 90’lı yıllarda reyting rekorları kıran, günümüze dek patlaya patlata gelen dizi film. Yönetmen Ufuk Güldemir. Yapımcı: David Arnett. Henüz o zamanlar figuran olan, sonra başrolü üstlenen oyuncular: Fatih Portakal, Ekrem İmamoğlu…
Rahmetli Ufuk Güldemir 90’lı yıllarda yıldızı parlayan Amerikan dostu medyamızın 2000’ler ortasına dek en önemli isimlerinden biri. David Arnett Amerikan elçisi… Bildiğiniz James Bond ya da bizden biri olmuş artık Mel-Temel… Dizinin ilk bölümü av sahneleriyle başlıyor.
Bunların çoğunu gazeteci Emre Erciş’in hesaplarından öğrendim. Başka kaynaklar da var.. Erciş tüm bu medya, politikacı, FETO üçgen, dörtgen ve pentagonlarını akrabalık ilişkileriyle inceden kalına irdeliyor. Benim kafam onlara basmadı, ama bir şeyi bugün öğrendim. Ben de 30 yıllık yazarım, ben de doktorum, ben de siyasetle ilgileniyorum. Fekat ne bir medya patronu kapımı çaldı şimdiye dek, ne köyümdeki dede evime Amerikan elçisi geldi. Neden ama Neden??? İşin sırrı av partilerindeymiş ve bir de öğrenci evlerinde… Ah, şimdiki aklım olsaydı…
Kaan Arslanoğlu
Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.
kaan arslanoğlu 31.10.2020
Teşekkürler Yusuf Gezer arkadaşım.. Sevgiyle, saygıyla..
yusuf gezer 01.11.2020
sayın kaan aslanoğlu yazılarınızı okudukça okuyasım geliyor sonsuz teşekkürler ediyorum