Son 4 Facebook Paylaşımım

Son 4 Facebook Paylaşımım

Hangi partili olmak için hangi koşullar ileri sürüyorum…

KOŞULLARIMI İLAN EDİYORUM: AKP’li olmam için bana bir bakanlık verilmesi gerek. CHP’ci olmam için CHP’nin HDP’den boşanması gerek. VP’daş olmam için Atatürk’ün dil ve tarih tezi konusundaki çalışmalarımıza artık bir destek başlatmaları ve bunu ciddi anlamda sürdürmeleri şart. İlk iki koşulu uçuk kaçık komik bulacaksınız. Dikkat çekmek istediğim asıl nokta… Size tuhaf gelebilir.. 3. koşulun da aslında ötekiler kadar olmayacak şey olmasıdır.

Çocukluğumuzdan beri sol geleneği çok iyi biliyoruz. Bakmayın pek ileri hedefli, muazzam geniş ufuklu göründüklerine… Kendilerini darlığa sınırlayan çok küçük çerçevelerin dışına çıkamaz bu hareketler. İzleyin ve bir kez daha kendiniz görün.

 

Afganistan sorunu üstüne ön değerlendirmeler…

AFGANİSTAN HATIRALARIM !.. Yıl 1979.. Sovyetler Afganistan’ı işgal etti, sosyalist devlet başkanını öldürüp yerine kendi adamını koydu. Biz de Sovyet karşıtıyız, hiç durur muyuz. Beyazıt’ta bin kişiyle bir korsan gösteri yaptık, protesto ettik. Sıkıyönetim zamanı. Her yer asker kaynıyor. Üstümüze ateş açtılar. Çatışma çıktı. Bir arkadaşımız karnından vuruldu. Üç ay bizim hastanede yattı, az kaldı ölüyordu. Sovyetlerle yerel güçler çatışıyor diye Mehmetler Mehmetleri vurdu. Kafa hiç değişmemiş. Üç kuruşluk aklımızla dünyanın tüm bokunu biz temizleyecektik sanki.

Yıl 1974.. Babamın birkaç arkadaşı Afganistan’a gitti. Buradan mühendisler gidiyor. Babama da teklif ettiler. Orman mühendislerine iyi para veriyorlar. Arkadaşları oradan fotoğraflarını gösteriyorlar. Kabil yaşantısı İstanbul yaşantısı gibi. Az kaldı gidecekti, sonra vaz geçti. Gitseydik öğrenim hayatımın önemli bölümünü Afganistan’da geçirecektim.

Yıl 1999.. Çalıştığım devlet hastanesinde birkaç kez gelen Rus bir kadın hastam oldu. Komando olarak yıllarca Afganistan’da çarpışmış. Ülkesine dönünce bir Türk’le tanışıp evlenmiş. Artık sade, sıradan bir İstanbullu ev hanımı. Lakin kocasından ikide bir dayak yiyor. Karşılık versene dedim… Karşılık versem bir vuruşta öldürürüm, ben de bundan korkuyorum, dedi. Sonra bir daha gelmedi?

Sözün özü ben 1974 yılından beri bakıyorum bu ülkeye, bir şey anlamıyorum… Bizim siyasiler sanki ilk önce konuşan büyük ödülü kapacak yarışına girmiş. Durun bakalım, Çu En Lay Fransız devrimini yorumlamak için “daha çok erken” demiş… Bizdeki Çu en Laylar sandalye kapma oyununda sanki, en çabuk oturan ebeyi haklar…

Tamam ABD yenildi, sevinelim ama… Koskoca ülke… 38 milyon insan… Koskoca bir tarih ve yaşanan ne dramlar, ne güncel trajediler… Bir üzülelim önce… Hadi onların haline üzülmekten geçtik, kendi halimize üzülelim… Buraya gelen ve gelecek on binlerce Afgan’ı ne yapalım o zaman? Taliban’dan kaçan ABD’cilerse bunlar? Vuracak mıyız onları? Yoksa kucaklayacak mıyız? Kafalar 10 bin yıl geçse de değişmez. İyisiyle kötüsüyle tıpa tıp aynı kavramlar değişik sözcüklerle döner durur, yepyeni şeyler gibi tartışılır sadece. Kim kimi kandırabilirse…

 

Sosyal medyada hakkımdaki sonu gelmez aşağılamalar hakkında…

NEFRET KUŞATMASI ALTINDAYIM.. Ahmet Yıldız’ın “Alçaklık Öyküleri” adlı kitabı hakkında yazmıştım. Kitapta emperyalistlerle işbirliği yaparak halka kıyım uygulayan soysuzlar anlatılıyor. Geçenlerde Ahmet bu yazıyı sosyal medyada hatırlatmış. Gelen cevaplar bunlar!.. Alttaki yaşam formunu tanımıyorum, onu onaylayan üstteki B. Sadık Albayrak 90’lardan beri “arkadaşım”! Ve üstelik kendini edebiyat eleştirmeni olarak tanımlıyor, dergi falan çıkarıyor. İşte edebiyat eleştirisi dediği de bu.

Ünlü değiliz güya! Bir de ünlü olsak başımıza neler gelir. Hiç tanımadığım yüzlerce (binlerce) insan orada burada hakkımda atıp tuttu, yalan yanlış iftira bir şeyler karaladı. Onlarla baş edemem, cevap bile veremem.. Fakat tanıdıklarım, eski arkadaşlarım da aynı furyanın içinde. Rast geldikçe böyle ifşa ediyorum bazen.

Saçmalığın neresini düzelteyim. B. Sadık Albayrak’ı İnsancıl çevresinde tanıdım. O çevre üne ve ünlülüğe kesin karşıydı bir kere, ama demek ki Sadık gibiler sadece ünlü olabilmek için ünlülere saldırıyorlarmış. “Masonik çevreler”i nerelerinden uydurmuşlar bilmiyorum, fakat kendisi benden önce TKP’ye girdi. Sonra da müthiş Atatürkçü kesildi, Ulusal Kanal’da epey bir program yaptı.

Bizim siteye (İnsan BU) baştan beri ilgi gösterdi, yazıları çıktı, kitapları tanıtıldı. Fakat yine baştan beri bizi birbirimize düşürmek, bazı yazarlarımıza çengel atıp bizden koparmak derdinde olduğu anlaşıldı, bu konuda önemli bir başarı elde etti. 

Bir şeyi on yıllar sonra gördüm ki… Sosyalistlik, Atatürkçülük, edebiyat falan hepsi kılıf… Binlerce “sol” yazar çizerde iki şey hakim. Akıntıdan yararlanıp bir yerlere gelebilmek, her ne pahasına ünlü olabilmek… Bunun da ötesinde içgüdülerinin sesini her daim en önce dinlemek… Etnik-Dinsel intikam duygularıyla girdikleri her formu kötüye kullanmak.

Türkçülük, milliyetçilik ayıp değil, fakat benim yaptığım sadece yurttaşlık bilinci oluşturmaya çalışmak. Böyle yapınca nefret saldırılarının odağı haline geliyorum. Bu kuşatmayı kuranlar içine HDP mikrobu girmiş olanlar, kendi gerçek iç kimliklerini gizleyip ona evrensel ve “saygın” kılıflarla kin boşaltma yolları arayanlar.

Eseri bırakıp (ne zaman eserlerle ilgilendiler ki sanki) bana saldırdıkları eserle ilgili yazım:

https://www.gercekedebiyat.com/kitap/her-oykuyu-okudugunuzda-dayak-yemis-gibi-oluyorsunuz-kaan-arslanoglu

Ne yazık ki artık insanlar internet sitelerindeki kısa yazıları bile okumuyorlar, pek çok tartışma sosyal medyada dönüyor. Orada giderek düşen kaliteden yakınırken öte yandan da çok kaliteli yorumlar ve tartışmalar da olmuyor değil. Ne yazık ki hepsini buraya aktaramayız. Burada ve bir alt yazıda iyi yorumlardan sadece birkaçını aktarıyorum. Ad vermeden bunları italikle koyuyorum.

(*) Bence sadece ahlaki eksiklik yüzünden değil. Muhakkak bu da bir sebep ama kanaatimce IQ problemi de önemli bir etken olabiliyor. Olaya çok fazla değişken girdiğinde ne kadar birikimli şahsiyetler de olsalar azımsanmayacak bir kısmının beyinleri infilak ediyor, savruluyorlar. Hayaller idealler öncelikler gerçekler arasında kafaları bulut oluyor denklem çok ağır geliyor, soyutlama yapamıyorlar ve sloganların arkasına sığınıp sığlaşıyorlar. çünkü cidden beyinleri o karmaşık problemin içinden çıkamıyor. :) Mahalle baskısına yenik düşenler de var tabii.

 

Vatan Partisi tüm millilik iddiasına karşın neden milli bir hareket olamıyor?

VATAN PARTİSİ NEDEN MİLLİ BİR HAREKET OLAMIYOR ve OLAMAZ? Atatürk’ün Dil ve Tarih Tezi, Güneş-Dil Kuramı üstüne.. yıllar geçti.. Vatan Partisi yayın organlarında tıs yok! Defalarca dilememiz ve uyarmamıza karşın tam bir sessizlik. Ve bununla bir kez daha aydım. NEDEN? Çok basit: Çin çizgisine uygun değil. Rusya’yı incitebilir. Sadece şeklen bağlı oldukları Marksizm-Lenininizm-Stalinizm-Maoizm protokolünü bozabilir.

Diyeceksiniz ki bu bir ayrıntı, pek de önemli değil. Baştan belirteyim Marksizm-Leninizme şeklen bağlı bulunsanız bile ona ters düşme korkularınız varsa milli bir ideoloji oluşturamazsınız. Türk düşmanı Stalin’e laf olsun diye bile bağlı kalarak Türklük bilincini yaratamazsınız. Siz aksini iddia etseniz bile insanlar o kadar da saf değildir, size güven duymazlar.

Diyeceklerdir ki, söz konusu vatansa, vatan savunması cephesinde düşmana karşı bunlar ikincil meseleler. Bunun böyle olmadığı bunu diyenlerce 50 yılda anlaşılamamışsa bundan sonra da anlaşılamayacaktır. Sağlam bir ideolojiniz yoksa güncel politikada kopardığınız gürültü fırtınaları asla kitlesel bir güce dönüşmez.

Ben yine VP’ye sempati duyuyorum. Güncel politikalarını onlarda alıştığımız ifrat ve tefrit dışında çok da ağır eleştirmiyorum. Onlara saldıranları genelde onlardan daha kötü durumda görüyorum. Zaten bakarsanız onlara en çok saldıranların birçoğu onların içinden çıkma unsurlar.

Buradaki asıl problem VP’nin asla kitleselleşememesi, böyle bir ihtimalin dahi bulunmaması. Çünkü her şeyden önce bu hareket milli değil. Diyeceksiniz ki, bu insan vasatında doğru söylediğiniz zaman kitleselleşemezsiniz. Siyaset için bu kısmen yanlış. Siz sanatçı değilsiniz, böyle bir lüksünüz yok, siyasisiniz. Kitleselleşen nasıl yapıyor bunu. Ve kısmen doğru. Bu görüş haklı diyelim. Bu insan vasatının yaratılmasında VP’nin de 50 yıllık suçu büyük.

Küçük bir kitle gücüyle boylarından 10 misli ses çıkarabilmek... VP'nin politikası, tarzı bu. Abartılı söylemlerle, o veya bu büyük güce yanaşarak, sürekli olarak büyük güçler arasındaki kavgalarda o mu bu mu diye insanları ikileme seçimlere zorlayarak... İşte bu tarzın hep günü kurtarıcı faydaları görülüyor da asıl büyük zararları görülmüyor. Bu tarz kolaycı bir aydın tipi yaratıyor, kendisi bir güç yaratamadan başkalarının gücüyle devrimcilik, vatanseverlik yapılabileceği yanılgısını geliştiriyor. Sonuç: Geldiğimiz noktadır.

VP tabanını, kadrosunu iyi eğitmiyor. Bu insanlar bırakın sayın Perinçek’in birçoğu çok değerli kitaplarını, kendi gazetelerini bile doğru dürüst okumuyor. Fakat bunda da sorumluluk Perinçek ve önder kadrodadır. Vatan’dan yana mısın, ABD’den yana mı gibi ikilemelere dayanan gösterişli, insanı ilk anda bağlayıcı, ama tamamen kof politikalar yüzündendir bu. O yüzden VP’liler az zorlandıklarında ya da farklı bir geniş açılı fikre dayanamadıklarında hemen liberalleşiyorlar. İdeolojileri hiç sağlam değil ve bu ideoloji sürekli biçimde ondan yana mısın bundan yana mı.. yazı tura mantığıyla oluşturulamaz.

Yine diyeceklerdir ki ABD ile savaşıyoruz, sen hangi cephedesin? Tabii ki ABD’ye karşı cephedeyim ama, bu cephenin kof bir cephe olduğunu görmeden edemiyorum. Çünkü bu ABD karşıtlığı bile çok samimi değil, büyük ölçüde durumsal, çıkarlar, dönemlik saflaşmalar gereği. VP için de bu böyle. Şöyle söyleyeyim: VP bu 50 yılda sürekli büyük çizgi değişiklikleri gösterdi. Niye böyle oldu diye sorunca VP’li dostlar diyor ki: “Biz hep Vatan’dan yanaydık, durumlar değiştikçe çizgimiz az çok değişti ama Vatan’dan yana kaldık hep.” Buna samimiyetle inandıklarına eminim. Fakat şu da var ki: Vatan’dan yana politikalar hep ÇİN’in uluslararası çizgisine bağlı değişmiş.

Şimdi aklımıza şu sorular geliyor: Çin tekrar ABD ile arayı düzeltse VP yine ABD’ye yaklaşacak mı? Geçmişte böyle olmuştu. Ya da PKK’nın ABD ile arası yeniden limonileşti. VP yeniden PKK çizgisine sempati gösterecek mi? Geçmişte o da yaşandı.

Bakın siz ABD’den yana mısınız, yoksa Vatan’dan yana mı derken bile pek çok insan en azından sezgisel olarak sizin derin aklınızı, ideolojinizi görüyor. Orada bir kuşku yaratılmışsa millileşemezsiniz. Geçmişte hatalar yapıldıysa onun zor da olsa tamiri mümkün. Böyle bir çaba görsek sonuçları muhakkak alınır ve bundan ülke ve onlar için ben de sevinç duyarım. Ama insanlar böyle bir tamir çabası da göremiyor. Söz gelimi şu salgın sırasında rezilliği iyice açığa çıkan dünya kapitalist tıp sistemini eleştiriyoruz. VP’den o konuda da bir destek yok. Çünkü Çin bu sistemin içinde. Anlatabildik mi?

Tekrar başa gelirsek. Denemesi bedava. Hadi bizim çalışmalarımıza bizden hoşlanmadıkları için hiç destek vermediklerini düşünelim. Bizim adımızı anmadan Atatürk’ün dil ve tarih tezini biraz deşsinler bakalım…  Olumlu veya olumsuz yönde bir tutum koysunlar ortaya. Bu konuda Atatürk mü haklıydı, İsmet İnönü-Hasan Ali Yücel mi? Alın işte benden de bir ikileme. Cevap istiyorum. Milli bir ideoloji kuramamışsanız milli siyaset yapamazsınız.

Altta yine isim vermeden iyi yorumlardan sadece birkaçı… Yine italikle… İtalik olmayanlar bana ait. Onlar bazı sorulara cevap.

(*) Bugün ABD işbirlikçileri bile sık sık ABD’yi eleştiriyor. Çin kusursuz mu? VP hiç mi kusur görmüyor? Bunlar insanlarda ciddi kuşku yaratıyor. Bilimsel sosyalizm denen şey sahte bir kavram. Önceki paylaşımlarda bunu anlatmıştık. Sahte kavramlarla ne bilimsellik gelişir ne de millilik.

(*) Doğrularını da ortaya koyuyoruz, yanlışlarını da üstlenmeliler. 50 yıllık siyasi lider. Durmadan övecek miyiz? Onlardan bize hiçbir destek yok, biz verelim de verelim. İnsaf. Almadan vermek Allaha mahsustur…:) 

(*) Ayrıca Doğu beye yapılan insafsız saldırılara "yapmayın o kadar da değil" dedikçe Perinçekçi olup dünyanın küfrünü yiyen yine biziz. Buna b. Yoluna gitti niyazi tavrı derler.. :) 

(*) ben de.. 1,5 yıldır küresel medikâl kartellerin üstümüze radyasyon bombardımanı şeklinde üfürdükleri şu pandemi üfürüklerinde; V.P. ve Aydınlık'ın hiç bi tepki göstermemesi karşısında hayâl kırıklığına uğradım ! bu kadar da.. duyarsızlık beklemezdim. :( o beğenmediğimiz .. atv, sabah, yeniçağ, akit, gibi akp'ye yakın medyalardaki yazar çizerler arasından bilem (H.Babaoğlu C.Barlas, M.Altınok, Dilipak, A.Bulut .. v.b.) insanlar çıkarak pandemi politikasında çok abartılar olduğunu, sağlık bakanlığının DSÖ.nün kuyruğuna bağlandığını filân yazdı çizdi .. halen yazıyorlar, kendi aralarında açıkça tartışıyorlar. ama ?? aydınlık gibi bi gasteden (40 yıldır dergi ve gazteyi çok yakından takip ederim) bir tek sorgu sual, bakanlık politikasına ufak bir şüphe sesi bile gelmedi. Aydınlık, V.P. politikası .. tamamen sağlık bakanlık politikasına entegre, embedded kaldı.

(*) yetkinliklerini, konuyla ilgili uzmanlıklarını kanıtlamış, çoğumuzun da tanıdığı, takdir ettiği hekimlerimiz, konuyla ilgili vatansever bilim insanlarımız .. çaresizce, sesini duyurmak için california kontrollu sosyal medyalardan, ufak tefek sitelerden feryat edip duruyor ! (V.P.ye yakın olan insanlar da.. dahil) ama ?? bilim altyapılı ve de.. kitle olarak da hayli kalabalık itirazlara, haykırışlara, küresel medikal ve medya kartellerin sansürü de.. dahil her türlü taahkümüne karşı bu feryatlara ! Aydınlık'ımız, U.kanal'ımız . ufak bi muhalif bir öneriye, sese ..hiç yer vermedi, görmedi duymamazlığa geldi.

(*) Böyle bir ikilemi yıllar yıllar sonra öğrenmiş olmaktan gerçekten çok üzüldüm çok utandım. Bütün bir CHP tarihini şekillendiren, insanları Atatürk ideolojisi yönünden aldatan, toplumda Atatürk karşıtı bir düşünceyi Atatürkçülük diye yutturan, bu amaçla sahte Atatürkçü hatta Atatürk karşıtı kuşaklar yaratan, gerçeği görüp göstermek isteyenleri afaroz edip, kör kuyulara hapseden bir yapı Inönü- Hasan Ali Yücel ikilisinin ideolojisi. CHP'nin o yıllardan itibaren iktidar olamayışı bu toplumu daha büyük bir aldatmadan tanrının koruması diyerek değerlendiriyorum. Bu ikilinin yarattığı ideolojik atmosferde aydıncılık yapan tüm akademisyen, sanatcı ve yazarları da bu hale destek olmalarından ötürü kınıyorum. Artık gerçek Atatürkçülüğün topluma tanıtılması için kalan ömrümde elimden geleni yapacağıma kendime söz veriyorum.

(*) Vatan Partisi Milli Olamıyor sözüne bir daha açıklık getireyim. Nasıl ki ben "bu ülkenin milli yazarıyım" desem, ne kadar milli olsam da olmasam da bunun bir önemi yok, milli bir yazar değilim, yani bu halk bu ülke adına konuşamazsam... VP için de bu geçerli. Halk onu küçük bir marjinal grup olarak görüyor ve öyle. Söylemlerini buna göre ayarlamalı ve gerçekten ülkeyi temsil edebilen, milli bir güç olabilmeli. Bugün işbirlikçi CHP halk katında milli görülüyor, VP ise uçuk bir grup olarak... Önemli olan budur. Bu anlamda milli olabilmenin ilk adımı Çin güdümünden kurtulmak, ÇİN'i büyük abi olarak görmekten vazgeçmektir. 50 yıldır bu böyle ve artık bağımsız bir parti hüviyeti kazanılmalıdır. Kaldı ki emperyalizm emperyalizm denip duruyor... Çin de ABD kadar tehlikeli ve büyük bir emperyal düşman olmamakla birlikte emperyal güçtür. İttifak yapılabilir ama ülke çıkarları doğrultusunda ve temkinli olarak. Çin'in her tavrı tutumunu doğru bulmak zorunda değiliz. Nitekim yaklaşık 20 yıl ABD ile can ciğer oldular. Şimdi bile ekonomik işbirlikleri yoğun biçimde devam ediyor. Sadece aralarındaki siyasi sürtüşmeleri görmeyelim.

(*) .. arkadaşım, bu iddialarım doğrudan doğruya 1980 öncesinde ve sonrasında Aydınlık hareketi çizgisinin Sovyetler Birliği neden kapitalisttir ve neden emperyalisttir konusundaki kapsamlı yayınlarına dayanıyor. Bizim hareketin de benzer yayınları olmuştu, çoğu Çin Komünist Partisi kaynaklıdır. Ülkede gelir dağılımında eşitsizlik olması (SB'de bu çok daha minimal düzeydeydi), ayrıcalıklı yönetici sınıfların ve şişmiş devlet bürokrasisinin bulunması, Sovyetler'in dışa sermaye ihracı yapması (düşük faizle kredi veriyorlardı), başka ülkelerdeki yönetici sınıfları kendine bağlama girişimleri, ülkede küçük de olsa zaman zaman özel teşebbüse izin verilmesi ve ayrıca dışarıya karşı yayılma, askeri müdahaleler (Afrika ülkeleri, Doğu Bloku ülkeleri, Orta Doğu ülkeleri) vb.. Şimdi ÇKP’nin SB için ayrıntılı anlattığı bu koşullar Çin'de çok çok fazlasıyla var. Henüz bir askeri müdahale görmedik SB'nin Çekoslovakya ve Afganistan işgalleri gibi.

Kaan Arslanoğlu


Yorumlar

Maximum : 1000 Karakter / Karakter Sayısı: 
0
Yorumlara gerçek ad ve soyadınızı yazmanız onay kolayllığı sağlar.
Mail adresinizi yazmanız keyfinize kalmıştır. Yorumlarınızın onaylanması da
editörlerin tamamen keyfine bağlıdır. Yılların deneyimi sonucu bu bizde böyle.
  • Özgür Önal / Feys yorumu

    Özgür Önal / Feys yorumu 27.08.2021

    ".. Arkadaşlar! Bunda başarılı olmak için aydın sınıfla halkın düşüncesi ve amacı arasında doğal bir uygunluk olması gereklidir. Yani aydın sınıfının halka vereceği bilgiler, göstereceği ülküler, halkın ruh ve vicdanından alınmış olmalı. Halbuki bizde böyle mi olmuştur. O aydınların etkileri milletimizin ruh derinliğinden alınmış ülküler midir?..." alıntı ' Atatürk'ün Konya Nutku' Yukarıda paylaştığım Atatürk'ün sözlerinden sonra , Kaan Arslanoğlu 'nun yazıdaki şu cümlelerini peşi sıra okuyun: "Baştan belirteyim Marksizm-Leninizme şeklen bağlı bulunsanız bile ona ters düşme korkularınız varsa milli bir ideoloji oluşturamazsınız. Türk düşmanı Stalin’e laf olsun diye bile bağlı kalarak Türklük bilincini yaratamazsınız. Siz aksini iddia etseniz bile insanlar o kadar da saf değildir, size güven duymazlar. / Ben de Türk halkının Marksist-Leninist , Liberal vs, onun için bir anlam ifade etmeyen ideolojiler peşinden gideceğine inanmıyorum. Çünkü bu ideolojiler Türk halkının "ruh ve vicdanından'' alınmış değildir.

  • fahri kumbul

    fahri kumbul 25.08.2021

    Tepkiler, herkesin kendi vicdanıyla eyleme geçmesinden kaynaklanır. Ortak vicdan var mıdır; kimseyi kayırmamak olası mı, kim ne ölçüde yansız olabilir; bir insan her şeyi görebilir mi…Soru işareti. Kaan Arslanoğlu çok çalışkan, verimli, gözü pek bir aydın. Eleştiride saygı sınırlarını aşan bazı cümleleri yadırgatıcı. Gerçekten özü mü öyle ya da dikkat çekerek tepkili yorumları bir görmek için mi bu tarzı seçmiş? Bir Yörük kadını olan anam, alışverişi pek sevmez, ama nadiren yaptığı bir alışverişte iki parmağı arasına sıkıştırdığı kumaşı sertçe okşayarak “Malı iyi mi?” diye anlamaya çalışır. Bu sitede en çok karşı çıkış yapanlardan birisi olsam da hem insan hem de bir aydın olarak bence Kaan Bey’in kumaşı iyi. Saygılar

Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.