Mizah
Yılmaz Özdil, İlber Ortaylı Paylaşımlarından Gına Geldi

En son bir dostum şöyle bir face paylaşımı yapmış: “Bunu okumayanın vatanseverliğinden kuşku duyarım.” Sosyal medyada nereye baksan bir Yılmaz Özdil, bir İlber Ortaylı paylaşımı. Beğenenler arkadaşlarımız, hatta sitemizin okurları. Sinirlendim artık. “Yahu cahilsiniz, kabul ettik, bari cahil cesaretiyle her gün üstümüze gelmeyin, Yılmaz Özdil gibi bir oligarşi adamından, Amerikancıdan mı öğreneceğiz vatanseverliği” dedim. Kırdım tabii dostumu.
O halde açıklayalım. Nasıl yürür bu Amerikancılık işleri.
Özdil yazıları tam şerbet. Nabza göre şerbet. AKP’den nefret mi ediyorsunuz, yüreğinizi yağ bağlatan daha iyisini bulamazsınız. Seyrek okurum, ama okuduklarımı fikir ve üslup manasında profesyonelce takdir ederim. Peki ne o halde sorun? Yazılarını anlamanın zeka-free çekiciliği mi?
Adam ABD’ye atıp tutuyor, sanki ondan önde Anti-Amerikancı yok. AKP’nin, şeflerinin ipliğini pazara çıkarıyor. HES’lere direniş desen savunuyor, PKK’nin birinci düşmanı, yolsuzluğa hırsızlığa isyan ediyor… Atatürkçü, laiklik savunucusu, cumhuriyet taraftarı. Daha ne olsun…
Çekemiyor muyuz, biz de yazarız ya hani, kıskanıyor muyuz, o yüzden iftira mı ediyoruz?
Pavyonda çalışıp sonra da “ben namusumla ekmeğimi kazandım” diyene inanır mısınız? Hakikaten görece temiz iş gören belki ender de olsa birine rastlarsınız belki. Ama pavyon pavyondur, o iş de öyle bir iştir. Namusla karşılaşırsanız o ortam sınırlarında bir namustur bu.
Hürriyet Gazetesi’nde yazarlık yapmış, yetki almış kişilerdir bahsettiğimiz tipler. Hürriyet Gazetesi nedir? Türkiye’de Amerika’nın sesidir. Büyük sermaye medyasının burun düşüren kokusu karşı kıyılardan duyulan amiral gemisidir. Tüm darbelerin ardında, tekinsiz operasyonların sözcülüğünde bu gazete vardır. Siyasi iktidarla mali, siyasi, idari ilişkinin borsasıdır. Kurulduğu günden kritik virajlarda gizli ve açık iri güçlerin toplumsal mühendislik fabrikasıdır.
Hürriyet Gazetesi’nin devletin askeri, istihbari birimleriyle yakın ilişkideki en ulusalcı ve dolayısıyla en keskin AKP karşıtı yazarı Emin Çölaşan, hükümetin direktifleri doğrultusunda 14 Ağustos 2007’de kovulur. Büyük rastlantı eseri onun yerine ulusalcı kontenjanından kim mi dahil edilir kadroya? 12 Ağustos 2007’de Yılmaz Özdil. Bir süre o da Amerikancı gazetede vatanperver görevini ifa eder ve hükümetle pazarlık sonucu, 2014 tarihinde uzaklaştırılır.
Özdil 1965 doğumludur. Bir darbe sonrası yükselenidir. Gazeteciliğe arsız sağcı Yeni Asır gazetesinde başlar. 1994 yılında Hürriyet’in bir derece solundaki Milliyet’e yazı işleri müdürü olur. 1995’de Sabah yazı işleri müdürü. Şu anda yaralara pansuman olacak şekilde ikide bir “bizim yalaka medyamız” der durur da, örneğin o zamanın Sabah’ı ne kadar yalaka değildir? Sonra Star Gazetesi’nin kuruluşuna katılma, ardından tekrar Sabah ve ATV Haber Yayın Yönetmenliği.
Başka deyişle güzel bir yükseliş öyküsü. Yalaka medya içinde! Doksanlı yıllar Türkiye’nin hızlı zenginleşme yılları. Zenginlerin yoksulları çıldırtma yılları. Şımarık merkez sağcılığın tavan yaptığı, okumuşlar arasında yozlaşma çeşitlerinin yarışa kalktığı yıllar. Dinci gericilik işte o yıllarda palazlandı, besiyeri ve iklim tam buna göreydi. Yılmaz Özdil nasıl bir gazetecilik, yazarlık, yayıncılık yaptı acaba? Belgesi bilgisi olan göndersin lütfen. Anti-Amerikancılığı o yıllarda ne alemdeydi? İktidarlara karşı ne derece eleştireldi. Kendi çalıştığı medya grubuna yavşak diyebiliyor muydu mesela? Ne derece ahlaklı, düzeyli bir çizgi tutturmuştu, diyelim Star’da, ATV’de? Kaynak gösterin, olumlu işlerine işaret edin, görüşlerimi değiştireyim.
Politik psikiyatri-psikoloji uzmanıyım. Ama sizler şüphesiz ki psikolojiyi de siyaseti de benden iyi bilirsiniz. İnsanlığa evrimci açıdan bakarak felsefede ve siyasette paradigma değişikliği yaptığım kuruntusu içindeyim. Ama ezici çoğunuz bu kitapları okumazsınız. Fakat hiç değilse bazı sorularıma cevap verin.
Örneğin bu ülkede Atatürkçüler, ulusalcılar, laik Cumhuriyeti koruması için en çok askeriyeye, generallere bel bağlarlardı. Son dönemde Ergenekon, Balyoz-Kumpas davalarında sanık düşmüş orgenerallerin en iyilerinden ikisinin biyografilerine birlikte göz atalım.
Ç.D: 15 Mayıs 1940 tarihinde doğum. 1960 yılında Ankara Kara Harp Okulu’ndan mezuniyet. 1963-1964 yılları arasında ABD‘de hava savunma güdümlü füze kursu. Harp Akademisi’ni kazandı. 1973’te Belçika‘da, 1975-1978 arasında ise İtalya NATO Karargahı’nda görev yaptı. 1981-1982’de Londra‘da Stratejik Etüdler Koleji’nde eğitim gördü. Önce Diyarbakır, sonra Islahiye’de görev yaptı. 1987 yılında Tuğgeneral rütbesine yükseldi. Ardından; Genelkurmay Komuta Kontrol Daire Başkanlığı, 1. Zırhlı Tugay Komutanlığı, Genelkurmay Plan Harekat Daire Başkanlığı, 4. Kolordu Komutan Yardımcılığı… 1995-97 arasında Genelkurmay Harekat Başkanlığı… 1997 ile 1999 arasında Diyarbakır‘da Jandarma Asayiş Komutanlığı… 1999-2001 arasında Ege Ordu Komutanlığı, 2001-2003 arasında Birinci Ordu Komutanlığı…
İ.B: 1943 yılında doğum. 1963 yılında Piyade Okulundan mezuniyet. 1973 yılında Kara Harp Akademisini kurmay subay olarak bitirme. Genelkurmay Plan Harekât Daire Başkanlığında Karargâh Subaylığı, Kara Harp Akademisi Öğretim Üyeliği, Belçika / Brüksel'de NATO Uluslararası Askerî Karargâhında Cari İstihbarat Plan Subaylığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Plan ve Prensipler Başkanlığı Savunma Araştırma Şube Müdürlüğü ve 51'inci Piyade Tümeni 247'nci Piyade Alay Komutanlığı görevleri… İngiltere Kara Harp Akademisi ve NATO Savunma Kolejini de bitiren İ. B. 1989 yılında Tuğgeneralliğe terfi etmiş… Tuğgeneral rütbesi ile Belçika / Mons'ta Avrupa Müttefik Kuvvetleri Yüksek Karargâhında (SHAPE) Lojistik ve Enf. Daire Başkanlığı ile 1'inci Zırhlı Tugay Komutanlığı görevlerinde bulunmuş, 1993 yılında Tümgeneralliğe terfi etmiştir. Tümgeneral rütbesi ile Jandarma Asayiş Komutan Yardımcılığı ve Belçika / Mons'ta Millî Askerî Temsil Heyeti (NMR) Başkanlığı görevlerinde bulunmuş, 1997 yılında Korgeneralliğe terfi etmiştir. Korgeneral rütbesi ile 2'nci Kolordu Komutanlığı ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreter Başyardımcılığı görevlerinde bulunduktan sonra 2002 yılında Orgeneralliğe terfi etmiştir. Orgeneral rütbesi ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanlığı, Genelkurmay II nci Başkanlığı, 1'inci Ordu Komutanlığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevlerinde bulunmuş, 30 Ağustos 2008 tarihinden geçerli olarak Genelkurmay Başkanlığı görevine atanmıştır.
TSK Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası, TSK Üstün Hizmet Madalyası, Pakistan İmtiyaz Nişanı, TSK Şeref Madalyası, Gambiya Özel Şeref Madalyası, ABD Liyakat Madalyası vb. sahibi…
Eee, ne var bunlarda diyeceksiniz. Üst rütbe generallerin biyografileri hep birbirine benziyor. Bu açıdan ilginç bir şey yok gibi. Ama biraz dikkatli baktığınızda iki ortak özellik göze çarpıyor her birinde. Emperyalist merkezlerde eğitim… terfi… NATO’da görev… terfi… silsile böyle gidiyor. Ve bu generallerin ABD’ci darbe dönemlerinde terfileri duraklamıyor, yüzlerce başka rakip içinde yükselme hızlanarak sürüyor…
Bizim Cumhuriyetçiler bir yandan ABD’yi lanetler, tüm kötülüklerin anası olarak görür, öte yandan ABD’ci darbe dönemlerinde başka pek çok subay emekli edilirken, terfileri geciktirilirken, yükselişe devam eden generallerin sahiden sıkı yurtsever olduklarını sanırlar.
Bizde Atatürkçülerin büyük çoğunluğunun Anti-ABD’ciliği, ABD’nin 91-92’den sonra PKK’yı açıkça desteklemeye başlamasından sonradır. Bunu da yıllarca sonra idrak etmiş ve çoğu buna hayli geç tepki vermiştir. Çoğu ünlü Atatürkçünün Anti-ABD’ciliği hala “biz dururken onlarla neden kırıştırıyorsun” tribinden ibarettir. Pek çoğunun gözü gönlü Amerika’dadır.
Özdil beyefendiye dönersek… Özdil, Koç’ları, Sabancıları sever. Koçları bilhassa sever. Koçlar, Sabancılar mı Anti-ABD? Bizde ulusalcı kesimin bu aymazlığı derinken emperyalizmin yerli acentalarının kucağında anti-emperyalizm gazelleri daha çok sürer. Peki Koç grubunun, Sabancıların HES’leri yok mudur mesela?
Özdil bey, son dönem Kılıçdaroğlu’nun gitmesine odaklanmış. Tamam, o gitsin, yerine kim gelsin? Öneri yok. Hangi anlayış gelsin? Atatürkçülük gelsin… Atatürkçülük ne peki, bu devirde nasıl uygulanır, planın nedir? Yok! Kapalıçarşı, Kemeraltı esnafı üslubuyla yazan birinin zaten bunu anlatabilmesine imkan yok da.. Böyle bir niyet de yok. O gitsin, peki senin liderin ne yaparak gelsin? Örneğin şu iki buçuk milyon sahte oya, şaibeli referanduma karşı ne yapılabilir? Tüketim boykotu? Hayır, olmaz öyle şey… İzmirli ulu yazar önümüze rakı içmekten başka bir direniş yöntemi koymuyor. Ufuk buraya kadardır. Sermayenin pop yazarı sermayeyi rahatsız edebilecek hiçbir eylem biçimi öneremez.
İlber Ortaylı
Büyük tarihçi. Büyüklüğü nereden geliyor?
Tarihsel bir paradigmayı mı değiştirmiş? Veya paradigma değişikliğine yol açabilecek önemli bir buluş mu yapmış?
Neden durmadan televizyonlarda, neden bu denli seviliyor? Başka tarihçi mi yok?
Hele Cumhuriyetçi, Atatürkçü kanadın onu böyle sevmesini anlamak mümkün değil.
Çünkü Atatürk’ü savunuyor, çünkü Atatürk rozeti taşıyor. Çünkü AKP’yi yerden yere vuruyor. Çünkü kendini izlemeyen herkesi cahillikle, aptallıkla suçluyor.
Dur bakalım, bu iş bu kadar kolay mı?
Bu adam yakın zamana dek AKP bürokratı, AKP destekçisi değil miydi?
Her şeyin belgesini de biz göstermeyelim, yazılarımız link salkımına dönüyor. Varsa bilginiz, AKP’nin ilk yıllarında Ortaylı’nın AKP eleştirisi yönünde, iletiniz lütfen. Belgeyi siz koyun ortaya.
Benim bildiğim net bir şey, bu alimin pek çok defa Fethullah Gülen’le görüşmüş olduğu. Hem de ABD’ye giderek. Zaten bizim Atatürkçü ünlülerin iki ayağı ABD’dedir, ancak üçüncüyü bu ülkeye saklarlar.
Bu görüşmelerde ne var diyebilirsiniz. Kendi de öyle diyor zaten. Önemli kişilerle sık sık görüş alış verişinde bulunurum diyor. Önemli kişileri iyi seçiyor doğrusu. Muhalif, çıkıntı, sıkıntı yaratabilecek kişileri önemli kişi saymazsın, ilerlemenin anahtarıdır.
Bu görüşmelerden bazıları Gülen’in astığı astık kestiği kestik zamanlarına rastlamasın? Muhaliflerin ağır eziyete uğratıldığı yıllara? Yoksa Gezi’den sonra mı, Gülen’in muhalefete geçtiği dönemlere mi rastlıyor?
Bazılarının AKP karşıtlığı da ABD’nin AKP ile arasının açılmasından sonraya denk geliyor tesadüf.
Sonuç: AKP’ye oy verenleri sürü olmakla suçluyorsunuz. Onlar bile uyanmaya başladı. Siz sürü olmayın. Anti-ABD olmak, vatansever olmak sosyalistlikten geçer diye büyük bir laf etmeyeceğim. Oraya varmamız için kırk fırın ekmekten feragat etmemiz gerek. Sadece şunda ısrar etmeli: AKP’yi yaratan ortamın temsilcilerine anti-AKP mücadelede bel bağlamayın. Atatürkçülük asla bu değil. Sonumuz bugüne dek hüsran oldu, bundan sonra da olur. Bu medya Hürriyet’i ile kafa boşaltıyor, Sözcü ile de zeka gömüyor.
Nasıl gömüyor diye sorun hiç değilse. Bir süre sonra onu soracak aklınız da kalmayacak.
İç çelişkiler veya dış kazalar sonucu AKP yıkılırsa da eğer yeni sistem bu peşinden gittiklerinizin sistemi ise, yine bu ülkeye huzur yok, dirlik yok, bilesiz.
Kanıtlarımıza güvenmez iseniz bunca yıllık birikimin karakter saptama sezgilerine güvenesiz. Resimdeki gibi poz veren birine güvenmeyesiz.
Cenevre Gölü kıyısından muhabbetle selamlar, gözlerinizden öperim.
Koral G. Yunuk - Profesör. Dr. -
Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.
Serdar Varol 19.12.2017
2 mesajın devamı "Hele Cumhuriyetçi, Atatürkçü kanadın onu böyle sevmesini anlamak mümkün değil." Tam tersine kendine Atatürkçü diyenlerin onu çok sevmesini anlamak o kadar yerinde ki. Neden ? Atatürkçüler ! yıllardır süren liberal, sol (ayrı ayrı sosyal demokrasi ve sosyalizm), islamcılık propagandalarına o kadar çaresiz maruz kaldılar ki. Neden çaresiz ? Atatürkçülerin bunları cevaplayacak aydınları da yok. Olan birkaç kişiye de medya da yer yok. (Örnek Metin Aydoğan) Onların zamanında yanıtlanmamış safsatalarını hocanın kolaylıkla paçavraya çevirmesini ilgiyle, heyecanla izliyorlar. Mesela, bu propagandalardan herkes demokrasiyi çok partililik ile tek partililik arasındaki fark yada bir nevi anarşizm sanmaya başladı. Ben Batı tarihini çok iyi bilmem. Hoca bir anlattı. Demokrasi ve Avrupa tarihini. Anladık ki demokrasi tüm devlet sorunlarını meclis ile çözme gayreti ve çok sıkı bir kurallar rejimiymiş, Yaptıklarına bakınca Atatürk'te çok büyük demokratmış.
Serdar Varol 19.12.2017
İlber Ortaylı hakkındaki yazdıklarınızın pek çoğuna katılmıyorum. Onun için tek tek cevap vereceğim. "Büyük tarihçi. Büyüklüğü nereden geliyor? Tarihsel bir paradigmayı mı değiştirmiş? Veya paradigma değişikliğine yol açabilecek önemli bir buluş mu yapmış? Neden durmadan televizyonlarda, neden bu denli seviliyor? Başka tarihçi mi yok?" Tarih meraklısı ve çok okuyan biri olarak söyleyim. Şuradan geliyor. İlber Ortaylı hem gerçek bir entellektüel, hemde hakikaten mütefekkir. Bu benim Türkiye'de çok çok az kişide rastladığım bir özellik. Böyle olunca da sizin kafanızdaki yanlış düşünce kalıplarını düzeltiyor. Örnek benim çocukken solcu ailemin ezberinden edindiğim fikir, Osmanlı padişahları kendilerini peygamberden üstün gördüğünden hacca gitmedilerdi. Ancak İlber Ortaylı'yı dinleyince gerçek sebebini öğrendim. Bunun herkes için örneği çok. İ.O. doğru bildiğini söyler. Hiç çekinmez. Akp'nin ilk zamanlarıydı. Her yere üninversite açmak ahlaksızlıktır dedi. Heralde hatırladınız.
Serdar Varol 19.12.2017
Yılmaz Özdil Akp'yi gönderememe çaresizliğine düştü iyiden ki, son dönemde çokta içten olmadığını düşündüğüm şekilde hafif bir propaganda çalışması yapıyor (Chp-İyi Parti)son zamanlarda. Onun biraz soğukluğu var bende. Ama "Ne derece ahlaklı, düzeyli bir çizgi tutturmuştu, diyelim Star’da, ATV’de? Kaynak gösterin, olumlu işlerine işaret edin, görüşlerimi değiştireyim." madem böyle bir soru sormuşsunuz. Hakkını yemeden bildiğimi söyleyeyim. Ben Yılmaz Özdil'i ilk Atv'de 2 kişi program yaparken gördüm. Sonrada Sabah'ta yazılarını okumaya başladım. O zamanın Sabah'ı bugünkü gibi değildi, Hürriyet gibiydi. Yılmaz Özdil hemen ve çok dikkatimi çekmişti. Objektif, söylediklerini olaylara ve somut olgulara dayandıran, akli yorumlar yapan biriydi. Sabah'ta yada Hürriyet'te çalıştı diye kötülünemez. Yılmaz Özdil'in belirgin tek problemi var. Oda milliyetçiliğin ilkel hallerinden olan memleketçilik. (Okulculuk, Aşiretçilik gibi) Kusacağım artık. Özdil'in İzmir'inden Şengör'ün İTÜ'sünden.
sevim şenel 10.06.2017
Hepsini okudum,katılıyorum ve paylaşıyorum.
tün tün kuzu 09.06.2017
Değerli Koral Hocam, kalp kalbe karşıymış. İsmimin hiç bir telif hakkı yoktur, her türlü anlamsal-kavramsal kullanabilirsiniz. Şimdiden merak ettim, acaba "kuzu postunda kurt" kavramını mı kullanacaksınız yoksa "kuzuların sessizliği"ni mi? Yazınız kısa olmasa iyi olur, hele de her hafta bir iki kere yazsanız daha da iyi olur. Yazdıklarınızın tartışma doğuracağı açık, hatta yazdıklarınızı okumadan bile sizle tartışacak kitle hazır. Tabii, siz Cenevre'deyken bayağı değişti buralar. O kadar yani. Neyse ben sizi tutmayayım da yazınızı bitirin bir an evvel. Saygılar bizden.
Gül T. 09.06.2017
Güzel bir yazı birçoklarımızın duygularına tercüman oldu. Kendimi politik açıdan yetersiz cahil vs görüyordum ama face yorumlarından sonra vazgeçtim :) Gerçi yine de alacak çok yol var.
Koral G. Yunuk 09.06.2017
Sayın Tün Tün Kuzu'ya, öneriniz için çok teşekkür ederim. Tam da böyle bir şeyi aklımdan geçirmeye, hatta kurgusunu yapmaya başladığımda bu teklifiniz benim için teşvik edici oldu. Fakat daha da ilginci söz konusu kısa yazı için tasarladığım kurgu soyadınızın ifade ettiği anlamla garip şekilde örtüşmekte. Umarım kısa zamanda yazıyı tamamlarım da, birlikte tartışma fırsatımız doğar. Saygılar efendim. Yazıya ilgi duyan, yorum yazan, face sayfasında beğen yapıp paylaşan tüm aklı başında insanlara sevgiler, saygılar.
H.ÜNSAL 08.06.2017
1-İmparator, tekrar soruyorum. Siz kimin, neyin imparatorusunuz? 2-Üslubumda düzeltecek bir yan olduğuna inanmıyorum. 3-Düşüncelerim ve siyasal duruşum gayet açık, anlaşılır ve nettir. Sitedeki yazılarım ve muhtelif makalelere yaptığım yorumlarla neler dediğim bunun delilidir. İhtiyaç duyarsam yine yazarım, paylaşırım. Geçenlerde sitede "bir okur", "bir başka okur" "imparator" vb. gibi belli bir aidiyetle taife oluşturan, polemik yaratan yorumların onaylanmamasını talep etmiştim. Hala aynı düşüncemi yeniliyorum. Ağızlarda çam sakızı çiğneyen çok, siz düşünce, fikir ve program üretin görelim. Sonrasına bakarız.
Kaan Arslanoğlu 08.06.2017
Sevgili baş editörümüze, İmparator'a ve H. Ünsal dostuma bir anımsatma. Polemik uzadı. Uzayan polemiklerde kimliği belirsiz İmparator'un ya kimliğini açıklaması ya da polemiği kesmesi gerekir. H. Ünsal dediğinde öz olarak haklı. Ama "La" diye başlamış söze o yanlış gibi. Ama Fransızca "Lö" demek istemiş de olabilir :))
İMPARATOR 08.06.2017
H.Ünsal seviyeni takın uslubunu düzelt sonra yorumuna cevap yazarım... Bu kafa mı bizi diktatörlükten kurtaracak... burası dostlar kıraathanesi değil... ben kimseye hakaret etmedim, saygısızlık yapmadım... hiçbir nikin ardına da gizlenmem... sitenin seviyesini aşağı çekmeyin....
H.ÜNSAL 08.06.2017
La imparator, siz kimin, neyin imparatorusunuz? Şu suratınızdaki maskeleri çıkarın da cemalinizi görelim. Ondan sonra ıtırlanıp vıtırlanın. Bulmuşsunuz boş bir meydan efeleniyorsunuz.? Açık kimlik gardaşım, açık kimlik. yok öyle vıdı vıdı. Sütre gerisinden atış yok.
tün tün kuzu 08.06.2017
Değerli Koral hoca, etkiniz hemen belli oluyor. Yüzlerce kilometre uzakta da olsanız, okuyucu sizi buluyor. Hem site ortalaması üzerinde tık aldınız, hem de çok önemli konulara parmak bastınız. Sizsiz geçen günleri telafi etmek için daha sık görmek istiyoruz sizi. Bir de şu evrim-psikoloji-din- siyaset konularını hap gibi yapıp anlatsanız bize ne iyi olur. Malum, kimselerin okumaya vakti yok.
İMPARATOR 08.06.2017
Size göre hava hoş rahatınız keka...bunu Türkiye'de yaşayan bana mı diyorsunuz? medyadaki isimlerin değişmesinin veya kılıçdaroğlu'nun gitmesinin benim hayatıma ne gibi bir etkisi olabilir onu anlamadım...beni tatlı su muhalifi sanıyorsunuz galiba...neyse uzatmayayım...sevgiler...
Koral G. Yunuk 08.06.2017
Sayın İmparator, Fatih Terim bir latifeydi. Görmüyor musunuz altta bir yorumcu da bana Carl Yung hocam diye seslenmiş. Takmam böyle şeyleri. Ama ne zaman muhalefetten bir dallamayı eleştirse biri, onun fanları hiç sekmez. Aynı cevabı verirler. Tıpatıp aynı cevap. AKP BURADA DURURKEN NE DİYE FALANA SALDIRIYORSUN. SAHTE MUHALİF SENİİİ! Tamam o zaman muhalefet olarak bir karar alalım hiç kimse birbirini eleştirmesin. Yılmaz beye de siz iletin lütfen. AKP dışında kimseyi yazılarında olumsuz konu etmesin. Hodri meydan. Özdil bunu yapsın ben de yapayım. Bu olmayacak bir şey tabii. Ben şahsen muhalefetin başındaki, şu medyadaki tüm iki yüzlüler tepelenmeden AKP'nin alt edilemeyeceğine inananlardanım. Şimdi bir haber aldım. Bir yazar arkadaşımın bir kitap tanıtımı yazısı Hürriyet Kitap ekinde kabul edilmemiş. Çok sertmiş. PKK'yı çok sert eleştirmek de bu şerefsizler için suç. Biz otuz yıldır Özdil gibi oligarşi görevlilerinin sansürü altındayız. Size göre hava hoş. Rahatınız keka.
İMPARATOR 08.06.2017
Koral G.Bey İmparator niki bahsettiğiniz şahısla ilgili değil, ki bizzat kendisinden hiç hoşlanmam, neyse konumuz bu değil...yazınızda değindiğiniz konular bu ülkenin sorunlarına hiçbir çare getirmez, dini özdil kullanmadı, yolsuzluğa hırsızlığa ortaylı bulaşmadı, hileli seçimi chp yapmadı, halka ananı da al git diye kılıçdaroğlu demedi, muhalefeti yetersiz yapanlar sabah akşam bu halka kininizi unutmayın demiyor...ülkenin kurumları bitti. bugün bu adamı durduracak bir tane kurumun, basının, yazarın, aydının kalmamış...suçlu özdil mi? muhalefetin yetersizliği ayrı ama bütün günahları şahıslara yüklemek doğru mu...
Koral G. Yunuk 07.06.2017
Imparator Fatih terim kardeşim. Bakma cenevre kıyısından yazdım ama bir ayağım turkiyededir. Muhalefete muhalefet mevzuuna gelince. Ha bakalım nasıl oluyormuş. Kilicdaroglu'nu beğenmiyorum. Onun advocaati değilim. Ama bu özdil başta ve dahil olmak üzere odatvsi aydinligi hdp kuyruğundaki bilumum sos partileri işi gücü bırakıp sabah akşam kilicdari ve chp yi gömerken iyiydi değil mi. Referandumdaki hileyi bile umursadiklari yok. Varsa yoksa kilicdar istifa. Önce özdil istifa etsin sonra kilicdar sonra ben de ederim. Saygılar efendim.
İMPARATOR 07.06.2017
Kardeş sen Cenevre kıyılarından yazmaya devam et...Türkiye'yi kafana takma. Biz AKP'den kurtulalım da elbet yoluna koyarız yavaş yavaş. AKP'nin yerine ikame edilecek sistem hırsız, dinci, faşist, ihaleci, milletin .... koyacaksın... diyen işadamlarının ve doğa talancılarının cirit attığı bir sistem olmayacak emin ol... AKP bu topluma atılmış bir atom bombasıdır... İnsanbu'yu da anlamakta zorlanıyorum bazen muhalefete muhalefet yapanlar gibi...
arif yavuz aksoy 07.06.2017
Muhterem Carl Jung hocam, tripod benzetmeniz beni benden aldı. Hele üçüncü bacağın bize düşmesi beni gülerken kanepeden düşürdü. Ömrünüz uzun, sihhatiniz daim, dimağınız hep böyle açık olsun. a.y.a. aminsss
Seyhun Güral 07.06.2017
Gören göz...
Seyhan Ertugus 07.06.2017
Ant-i emperyalist olmadan, Atatürkçü olunmaz. Ülkemize ABD bayrağını dikse alkışlayacak kadar Ulusal bilincini yitirenler Atatürkçü olamaz. Atatürk felsefesi tam bağımsızlık ve ant-i emperyalizm üzerine kurulmuştur.
Akif Akalın 07.06.2017
Kendinizi boşa yormayın, kimseyi ikna edemezsiniz. Konu ne olursa olsun (matematik bile olabilir) herhangi bir tartışmanın ilerleyebilmesi için temel kavramlarda uzlaşmak lazım. Matematik dedik, matematikten örnek verelim. Mesela matematik üzerine konuşabilmek için sıfır değerini kabul etmeniz lazım. Eğer bu konuda anlaşamıyorsanız, hiçbir konuda anlaşamazsınız. Bugün Türkiye'de ve dünyada ABD'nin "emperyalist" bir ülke olmadığına, hatta artık emperyalizm diye bir şey kalmadığına iman etmiş bir sürü solcu var. Mesela diyor ki IŞİD sana ateş ediyor, dünyada ABD'den başka sana silah veren yok. Silahı ABD verdi diye almayacak mısın? Almayıp da IŞİD'in boğazını kesmesini mi bekleyeceksin? Şimdi bu vatandaşla neyi tartışacaksın? Konu AB ülkeleri olunca iş daha da zor, çünkü senin emperyalist dediğin bu ülkeleri o dünyanın en demokratik ülkeleri olarak görüyor. AB'ye girmeyi Türkiye'nin kurtuluşu sanıyor. Bence kim kırılırsa kırılsın boş vermek ve en iyisi muhatap almamak.