En Güzeli AKP’ye Karşı Mücadele Etmemek.. Sokağa, Alanlara İse Katiyen Çıkmamak…

En Güzeli AKP’ye Karşı Mücadele Etmemek.. Sokağa, Alanlara İse Katiyen Çıkmamak…

Herkes işbirlikçi mi? Herkes Ajan mı?

Hep İsviçre’den, Cenevre Gölü kıyısından seslenecek değilim. Şimdi nerede olduğum bana kalsın, size geçtiğimiz yıllardan, Sapanca Gölü kıyısından bir fotoğrafımla bir şeyler yazayım. Dostlar, Düzce’ye giderken göl kıyısında çekmişti. Bir de takılmışlardı: “Tam buraların adamısın. Suncuk’lu Lazlara benziyorsun.” Öbürü de dedi: “Yok, Ballar’lı..” Başkası itiraz etti: “Ballar’lı olan Jean Reno, hocam daha çok Kabalak’lılara benziyor..” Kaan Arslanoğlu da dedesine benzetti… Daha neler.. Neyse…   

Arslanoğlu’na destek için kendi üslubumca bir şeyler söylemeye çalışayım. İfşaatları hani yadırganıyor ya: Ajan olmayan, işbirlikçi olmayan kimse bırakmadın ortada, diyorlar ya.

Biliyorum, itiraz edenlerin hemen hepsi, olayı, atalarından miras on bin yıllık arketiplerle düşünüyor. Şeytana bir kılık-kıyafet buluruz, kafamızda öyle düşleriz. Birinin ajanlığını, eğer Gene Hackman veya Robert Redford’a benzemiyorsa kabullenmeyiz. Halbuki en iyi ajanlar, mesleği oyuncu olmayan ünlülerdir. Bazıları fazla ünlü de değildir, ki, işin profesyonelleri, en makbul casusları onlar sayar. Hele ki, her gün aynada karşılaştığımız suratın, birinci sınıf bir işbirlikçi olduğunu çoğumuz nasıl kabullenelim.   

A grubu ajanlar Gene Hackman’e biraz benzer; “gene” adı boş değildir, cin gibidirler ve her yerde “gene” denetim ellerindedir. Kadrolu, kimlik kartlı, bordrolu ajan tipi. Sayıları azdır, sanıldığından fazladır.

B grubu ajanlara iklim oluşturucular denir. Emperyalizm için iklim oluşturanlar. Toplum içindeki irili ufaklı gruplara, işleyen sistem doğrultusunda yön verenler. Emperyalizm lafını da hiç sevmem aslında, siz anlayasınız diye mecburen kullanıyorum. Emperyalizm dediğiniz şeyi severim ben asıl. Hepiniz seversiniz. Tanırsınız ve seversiniz. Çoğunuzun günlük yaşamıdır emperyalizm, özentileriniz, zevklerinizdir. Emperyalizmsiz yapamazsınız dürüst olmak gerekirse. Her neyse.. Bu gruptakiler maaş ve prim yerine verdikleri hizmet düzeyine göre “menfaat” ile ücretlendirilirler. Maddi ve manevi çıkar… Mevki, yetki, hızlı yükselme, yükseldiği yerde kalma, ün, saygınlık, yüksek maaş, sair bin çeşit maddi zenginlik ile ödüllendirilirler. Medya mensubu, yazar, edebiyatçı, sanatçı, siyasi parti yöneticisi, sendika lideri, vakıf, dernek, kitle örgütü, oda vs. ileri gelenleridir. Bir kısmı bakan, bürokrat, polis veya subay.. her kimse…

C grubu ajanlar geniş yığınları oluşturur. Avanak ajan yığınlarını. Kendi siyasi, sosyal meşreplerine göre yukardaki iki grubun azmettirici olduğu çeşitli eylemlilik ve eylemsizlikler içinde yer alırlar. O kadar geniş ve şekilsiz bir ajan kitlesidir ki, gücenmesin, Kaan Arslanoğlu dostum bile onların bir ferdidir. Çünkü sistemle doğrudan çatışmadığınız her an onunla işbirliği yapıyorsunuz demektir. Bunlara yığınsal işbirlikçi de diyebiliriz. Mevcut yürüyen değirmene zevkle veya salakça kapıldıkları oranda daha koyu işbirlikçi, ona zaman zaman itiraz ettikleri ve uyanıklık yaratmaya çalıştıkları oranda daha hafif işbirlikçidirler. Birilerinin, yani yukardaki A ve B grubu ajanların ajanlıkla suçlanması karşısında, en canhıraş tepkileri koyanlar bu gruptan çıkar. “Ona, onlara nasıl böyle şeyler dersiiiin!”

İKLİM OLUŞTURMA, İŞİN BİRİNCİ PÜF NOKTASIDIR: TV’lerde, irili ufaklı gazetelerde, internet sitelerinde durmadan aynı nakaratları yineleyenler, sorulması gereken içten ve gerçek soruları çıkarları gereği bir türlü sormayan, o çok çeşitli kanatlardan kanaat önderleri iklim oluşturuculardır. Bu iklime göre hiçbir samimi soruyu, ne kendine ne başkasına sormayan, en radikalinden en gevşeğine.. en sağından en soluna bireylerin toplamı ise oluşmuş iklimdir.

“Milliyetçi kavgaları, savaşları önleyecek şey ümmetleşmektir” söylemi iklim oluşturmaydı, “demokratikleşmeyi cemaatleşmekle sağlarız” iklim oluşturmaydı. “AKP Kemalizmi tasfiye edecek, demokrasi getirecek”, “Yetmez ama evet!”, “Solu diriltecek cereyan Kürt hareketidir”, “HDP ayrı PKK ayrı, PKK’ya el altından destek, HDP’ye tam dayanışma” çok tutmuş, gayet başarılı iklim oluşturmalardı. “Emperyalizm yok, her yere demokrasi götüren hür dünyanın büyük devletleri var, uygarlığı genişleten büyük şirketler var, sadece kötü taraflarını eleştirip, o yanlarına direnelim” çok başarılı bir iklim oluşturmaydı. “Sistem önemli değil.. demokrasi, insan hakları, kendini ifade önemlidir…” vs. mükemmel iklim projeleriydi.

“ŞEBEKE OLUŞTURMA” İŞİN İKİNCİ PÜF NOKTASI: “Onlara ajan diyorsan, onlar ajansa, sen de ajansın” vecizesi, en geçerli ve başarılı problem hiçleştirme kartıdır. Bazı saf dostlar buna karşı şöyle bir karşı sav ileri sürüyorlar: “Ama olayın özü şebekeleşme, yani çıkar ortaklığıdır. Şu soruları sor, bir ajanı ajan olmayandan ayırt etmek için. Bir: Kim destekli ve hızlı yükselmiş ise, yeteneğine bakarak veya bakmaksızın, onun ajan olduğundan şüphelen. Benden değil. İkinci soru: Kim düzenin genel işleyişine uygun hareket ediyorsa, buna uygun davranış ve söylem içindeyse ondan şüphelen. Benden değil. Çıkar gruplarını, önemli işleyiş yalanlarını deşifre edenlerden veya en azından o yalanları onaylamayanlardan kuşkulanma. Üçüncü soru: Kim yaptığı bu işlerden, girdiği bu söylemden maddi çıkar sağlıyor, sorgula. Sorgulamayanları da sorgula.”

Bence bu üç sorunun üçü de hiçbir işe yaramaz… Çünkü, o sorulara dürüst ve nesnel cevap vermesi için, kişinin şebekelerin dışında bulunması gerekir. Şebekenin içindekiler zaten her sorgulamayı duymazdan gelecek, ya da “abartılı” bulacaktır.  

ÜÇÜNCÜ PÜF NOKTASI… DAHA DAHA DAHA AKTİF SÖYLEMSEL VE ALANSAL SİYASET: İsviçre’den gördüğüm kadarıyla Türkiye’de ekonomi hala mükemmel işliyor. Büyük sermaye kârlarına kâr katıyor. Amerikan, Alman, Japon firmaları ciro rekorlarına devam ediyor. İkili, üçlü, beşli anlaşmalar, NATO’lar, CİA’lar, BND’ler, CNN’ler, üsler, oteller, AVM’ler ışıl ışıl bir manzara gösteriyor Google Earth’den. Ne grevden, ne tüketim boykotundan, ne masraf kısıtlamasından, ne yurt dışı bağlantısını iptalden, ne seyahatini ertelemekten söz eden görünüyor.  

Buna mukabil AKP kendini eleştiren herkese Fetö’cü diyor, dış güç diyor, Amerikancı diyor. Muhalefet ise kendini eleştiren herkese AKP’li diyor.

Zaten bu muhalefet ile bu AKP elmanın iki yarısı. Tarz aynı, tutum aynı. AKP’yi eleştirirsen “vatan için ne yaptın, hain” derler; muhalefeti eleştirsen “bu muhalefet olmasa şimdi halin bitikti” derler, “konuşacağına alana çık hain, mücadele et” derler.

İstediğin kadar her dönem alanlara çıkmış ol. İstediğin kadar o alanlarda yer alanların çoğunun, o veya bu dönem iktidar yanında bulunduğunu göster. Hiçbir işe yaramaz. Ben buradan, üç bin kilometre uzaktan, muhalif bir iki şey sallasam, bir rakı kadehi göstersem, CHP’ye bir iki güzelleme geçsem veya HDP’yi ufaktan yağlasam, en birinci mücadele adamı olurum onların gözünde. Halbuki, o taşra şehirlerinde, ıssızlığın ortasında bir şeyler yapmaya çalışan herhangi bir dostum, bu nanelerin gerçek yüzünü az buçuk çıtlatacak olsa, AKP işbirlikçisi veya sünepe ilan edilir. “Ben de o eylemlerdeydim ama..” Yok, geçti, birinci sınıf ajanların ne yaptığı önemli, onların kahramanlıkları… 

O bakımdan bence deyin ki artık: İstemiyoruz sizin mücadelenizi de, alanlarınızı da, yürüyüşlerinizi de. Ne zaman kitleler kendiliğinden ayağa kalkar, o zaman ne yapacağınıza karar verirsiniz. Şimdi bırakın bu nankör hesapçıları. Karşılıksız destek, karşılıksız emek vermeyi bırakın artık. Ajanları meydanlarda ajanlıklarıyla bırakın. Çünkü her ne yaparlarsa yapsınlar, bunlar, iktidar muhalefet, iyiyi doğruyu değil, birbirlerini güçlendirecekler.

İktidarından muhalefetine tüm partiler, tüm kanaat oluşturucu kurumlar her üç cinsinden de ajan kaynıyor. Türkiye’deki bazı dostları en çok ilgilendiren asıl sorun ise: CHP ajan kaynıyor. CHP üst yönetiminde Amerikancılık hiç yaşanmadığı kadar güçlü. Kokusu buralara kadar geliyor.  

Öyle olmasa AKP’nin baygınlık yaratacak kadar samimiyetsiz anti-ABD söylemine resti çekmez miydi CHP? “Madem çok kabadayısın, gel Amerika’ya karşı beraber kabadayılık yapalım” demez miydi? Diyemez. Katliamcı HDP ana muhalefet ortağı oldu. CHP diyemez mi, “önce yalan söylemeyi bırak, ben PKK’yım de, ondan sonra senle pazarlık yapalım…” Diyemez… Sorabilir mi “bu HDP ile kol kola iken başarı şansım kaç? Yoksa sıfır mı?” Soramaz. Çünkü tasmasından fena halde asılıyorlar. Sonra da siz dostlarımı eşek gibi yürütüyorlar peşlerinde…

Peki ne yapmalı? Ha, bana sorarsanız, hiçbir şey… Çünkü aynı kapıya çıkıyor. İşinizi doğru yapmaya bakın. Uyanıklığı artırmaya bakın. Uyanıklığı artırmakta başarı sağlar mısınız? Bilinmez, şarta bağlı. Uyumak isteyen bu kadar muhalif varsa, iktidar yandaşlarını suçlayıp sinirinizi bozmayın hiç değilse.

Bu anlattıklarım çok acayip işler mi? Tüm bu tuhaflıklar belli bir dönem içinde, belli bir coğrafyaya, Türkiye’ye mi odaklanmış? Yooo, hiç de değil. Her diyarda, her zamanda, dünyanın işleyişi, kitlelerin güdülüşü tıpkısının aynısı böyle.

Dert etmeyin fazla. TV açın, sinemaya gidin, internete sarın, Gene Hackman gene gelir kurtarır.    

Koral G. Yunuk 

 

Editörün notu: Bu konuyla paralel olarak, face sayfamızda geçen ay bir anket başlatmıştık. Tam dış güdümlü ve hâlâ HDP ile ittifakı savunan kesimlere ne ad vereceğiz? İşte o konuyla ilgili face sayfasındaki son yazım ve altında birkaç soru, birkaç cevap:

“Faşist demeyeceğiz bunlara da, ne diyeceğiz?” ANKETİ devam ediyor. Gerçekte basbayağı faşistler. “Ama bu sözcük tüm kötü niteliklerini ifade etmiyor” demiştik. Bir de sözcüğün ilk anda küfür gibi algılanmasını istememiştik. 1- Emperyalizme doğrudan bağlılıklarını, 2- HDP ile dayanışmaları nedeniyle katliam severliklerini ifade etmeliydi, niteleme.

Kürtleri herhalde PKK-HDP’nin sevdiğinden daha çok severim. Ama sanırım herkes onları HDP’den daha çok sever. Şöyle diyeyim en azından, Kürtleri liberallerin sevdiğinden de daha çok severim. Tanıyan bilir. Hiçbir rejim Kürtlere, PKK-HDP’nin verdiği zarardan daha büyük zarar vermemiştir. Ve hiçbir rejim sola, HDP ve onunla dayanışma içindeki solun verdiği zarar kadar zarar vermemiştir. Başka deyişle tepkimiz Kürt karşıtlığı değildir, tam aksidir.

HDP ile birlikte hareket eden solun başarı şansı sıfırdır. Sol, ancak solluğundan tümden vazgeçerek küçük bir başarı ihtimali yakalayabilir. 40 yıldır yüzbinlerce insanın kanıyla denedikleri de budur. İçlerinde hâlâ solluğundan vazgeçmek istemeyenler, bunun çıkmaz yol olduğunu görüyorlar, ama dizginlerini çoktandır verdikleri Batı, emirle ve yarattığı iklimle itiraf etmelerini engelliyor.

Anketimize 50’ye yakın yeni ad önerisi geldi. Bazılarını tuttum, bazılarına “fena değil” dedim. Fakat ilginçtir ki, hiçbir yorumcu, başkasının önerisine destek vermedi. Yani bir bakıma tüm öneriler tek oyda kaldı.    

Şimdi “aşırı sağcı solcular” nitelemesini öneriyorum. HDP ile birlikte hareket eden her kesim ve herkes için. Şu ana dek en çok buna yakınım. Görüş belirtmek isteyenler lütfen değerlendirsin. Yeni önerilere de hâlâ açığız.

Kaan Arslanoğlu

Bir yorum: Hocam size zahmet "ulusalcılık ve antiemperyalizm" kavramlarını kullanarak Tayyibin arkasına dizilenleri de isimlendirseniz. Zira sizin bahsini ettiğiniz Kürtçü/ iktidar ve güç tapıcısı kitleyleyle Türkçü/ devlet ve güç tapıcısı kitle sanal çizgilerle ayrılıyor sol değerler açısından. Sınıf, bu devletin "ihyası ve bekasüçün" mi mücadele etmeli!?

Cevabım: Onlara genel olarak ulusalcı deniyor. Ulusalcılar içinde tayyibi desteklemeyen de çok. Ama ulusalcı yaftası aşırı sağcı solun çok başarılı olduğu bir başka iklim oluşturma. Çok çok başarılı bir ad zaten bulunmuş. Kendileri gibi düşümeyen herkese ulusalcı diyorlar ve onu bir kapsüle alıp, etkisizleştiriyorlar. Onlara göre ben de tayyipçiyim ve ulusalcıyim mesela. Anlatabiliyor muyum. Onların sefilliği konusunda ne kadar kanıt verirsem vereyim, tek lafta işimi bitiriyorlar: ulusalcı. Tayyibi destekleyen her kimse, yeni ad bulmaya gerek yok öte yandan. Yandaş diyebiliriz. Bir de ulusalcı yandaşların diğer bir yanı: Hiç değilse çok daha dürüst ve açık söylemleri. Aşırı sağcı solcular ise hiç utanmadan barış laflarını her gün yineliyor, pkk ayrı hdp ayrı diyebiliyor, sosyalizmden ve hatta komünizmden her gün bahsedebiliyorlar. Buradaki yalancılık daha önemlisi kandırma gücü öbüründen çok daha fazla. Çünkü emperyalizm ile doğrudan ortaklar. Farkı görmek gerek.

İŞTE ZURNANIN ZIRT DEDİĞİ YER AŞAĞIDA:

Başka bir yorum: Sol'un HDP ile ittifakı aslında ittifak mı yoksa ona eklemlenmek mi..? Bana göre sol örgütlerin bir kısmı ittifakı adı ile ona eklemlendiler onların tüm siyasetlerine, söylemlerine PKK yön veriyor. Onların kendi olmaları kalmamıştır. Onların analizleri, yönetmelikleri, stratejileri bir siyasi örgüte ait ne varsa kendine özel değil PKK belirliyor. Ama ittifak farklı bir şeydir. HDP ile ittifak yapılabilir yapılmalıdır. Bugünkü toplumsal yapı bunu gerektiriyor. Kürtleri siyasal temsilcisi HDP’dir ve bu sorunun halkların çıkarına göre çözmek isteğiyle HDP ile ittifak yapılmalıdır.

Benim cevabım:  Kürtlerin siyasi temsilcisi neden hdp olsun? Bir faşist yapıya neden temsilcilik verelim. Kafa sayısı mı? Ben de akp temsilcidir derim o zaman. Kürtlerden hdp kadar oy alıyor ve birlikte ümmeti savunuyor. Ya da turkiye’de takipçisi görece daha az ama, neden Barzani değil? Kürtleri öldüre öldüre güçlenmiş hdp gibi bir yapıya kürt temsilcisi demek faşizmi onaylamaktır. O zaman türklerin temsilcisi de akp . Bu nasıl bir mantık. Bu mantık aşırı sağcı bir mantıktır ve oluşturulmuş emperyalist bir mantıktır.

Yorumcumun buna cevabı: Kürtler büyük bir oranda bu kadar terörize edilmelerine karşın HDP'ye oy veriyorlar. Türkler olayı ile kıyaslanmaz . O tamamen hakim sınıfın sovenist tavrıyla oy almasının hiç bir anlamı yoktur. Ayrıca HDP faşist bir örgüt değil milliyetçi, laik bir partidir. Demokrasiden yanadır. Barzani dinci-feodal bir yapıdır.

SONUÇ: Türkiye’de solcuların büyük bölümü ve hatta pek çok CHP’li, PKK’yı açıktan savunuyor. Kürtlerin temsilcisidir diye. Onu açıktan savunamadıkları durumda HDP’yi savunuyor ve ona “Kürt halkının temsilcisi” payesi veriyor. HDP’nin bir emperyalist kuklası olduğunu bile bile. Bu örgütün katliamcı bir örgüt olduğunu, hatta öldürdüklerinin çoğunun Kürt olduğunu bildikleri halde onun demokratik bir örgüt olduğunu savunabiliyorlar. Olay aslında çoktan bitmiş. Bu insanlarla neden bir türlü ortak paydada bir türlü birleşemiyoruz? İşte bundan. Her yeni durumda söylemimizin daha da keskinleşir görünmesi, malumun sürekli geciken ilamı.

Kaan Arslanoğlu


Yorumlar

Maximum : 1000 Karakter / Karakter Sayısı: 
0
Yorumlara gerçek ad ve soyadınızı yazmanız onay kolayllığı sağlar.
Mail adresinizi yazmanız keyfinize kalmıştır. Yorumlarınızın onaylanması da
editörlerin tamamen keyfine bağlıdır. Yılların deneyimi sonucu bu bizde böyle.


Bu habere henüz yorum yapılmamıştır, ilk yapan siz olun!...