Öykü
ÜÇÜNCÜ MEVKİ
Kompartımandaki yerime oturduğumda annesinin kucağında uyuyan sarışın, pembe yanaklı bir kız çocuğu dikkatimi çekti. Çocuğun uysal ifadesi öylesine dokunaklıydı ki çocukların yeryüzünün melekleri olduğuna inandım. Şapkamı çıkarıp kibarca selam verdiğim kadın, mahcup bir halde gözlerini kaçırmakla yetindi. Tren ağır ağır hareket ediyordu. Pencereden dışarıyı seyrediyordum. Vagonların gürültüsü eşliğinde hızlandık. İstasyondaki kalabalığı arkamızda bırakıp sonsuz bozkırların arasından yol alıyorduk. Çok geçmeden küçük kız çocuğu uyandı. Ağlamaya başladı. Annesi çocuğu susturmak için türlü el oyunları ve şirinlikler yaptı ama nafile. Canı yanmış gibi bağırıyordu çocuk. Dayanamayıp konuştum.
“Hanımefendi” dedim, “karnı acıkmış olmasın?”
İnce sesiyle konuştu anne.
“Aç değil, daha yeni yedi.”
“Sıkıldı demek ki” dedim.
“Bu üçüncü mevki perişan ediyor insanı” dedi kadın. “Hadi biz neyse de çocuklar için dayanılmaz oluyor.”
İlk kez bu mevkide yolculuk yapıyordum. Bayram öncesi yoğunluğundan yer bulamamış, acil bir iş için Ankara’ya gitmem gerekince de mecbur kalmıştım.
“Haklısınız” diyebildim.
Koridorlardan tahta bavullu, kasketli, şalvarlı, üstleri başları yamalı insanlar geçiyor, öksürük sesleri ve konuşmalarıyla trenin sesini bastırıyorlardı. İçerisi de hayli havasızdı. Şans eseri kompartımanda bizden başka kimse yoktu. Küçük kız çocuğu annesiyle konuşmamızı duyunca bana dikkat kesildi. Başımdaki şapkaya bakıyor, eliyle işaret ediyordu. Yumuk elleri, küçük ağzı, mavi gözleriyle karşımda duran küçük kızı annesinden koparıp bağrıma basmamak için kendimi zor tutuyordum. Şapkamı çıkarıp minik ellerine uzattım.
Annesi, “Aman beyefendi ne gerek var” dedi heyecanla.
“Ziyanı yok hanımefendi, oynasın çocuk, belli ki ilgisini çekti” dedim.
Küçük kız şapkayı çeviriyor, sağına soluna bakıyor, annesinin başına takmaya çabalıyordu. Onu izlerken, “Yarabbi! Ah, bir çocuğumuz olsaydı, belki de bu yaşlarda bir torunumuz olacaktı. Bu ne büyük bir bahtiyarlıktır şu fani dünyada” diye iç geçirdim. Karımın mahzun ve gölgeli yüzünü düşündüm.
Annesi kızından şapkayı alıp bana uzattı. Tren sallanarak rayların üzerinde akarken bozkırın bağrına hançer gibi saplanan telgraf direklerini saymaya başladım bir süreliğine. Küçük kızın ağlaması da kesilmişti.
“Adı ne çocuğun?” diye sordum.
“Hicran” dedi annesi saçını çocuğun okşarken...
Cebimdeki badem şekerini uzattım Hicran’a. Alıp almamakta kararsız kaldı. Annesi gözleriyle onay verince sevinçle uzandı şekere.
“Yolculuk nereye?”
“Eskişehir’e” dedi kadın.
“Az kaldı desenize.”
“Siz nereye gidiyorsunuz?”
“Ankara’ya. Görülmesi gereken bazı işlerim var.”
Valideden kalan birkaç mülkün devir işlemleri için gidiyordum. Yıllar sonra görecektim kenti. İçimde hem bir heyecan hem de garip bir huzursuzluk vardı.
Küçük kız badem şekerini ağzının içinde dolaştırıp duruyordu. Kadın uzaklara dalmıştı. Annesinin kucağından kurtulmak isteyen bir hamleyle bana doğru yaklaştı. Annesinin ihtarına aldırış etmeden kollarıma tutundu.
“Hanımefendi” dedim, “lütfen engel olmayın yavrucağa.” “Bırakınız.”
“Üstünüzü başınızı mahveder efendim” dedi kadın.
“Aman ne önemi var ,rica ederim” dedim.
Küçük kız kucağıma geldi. Sıcaklığıyla göğsümü yumuşattı o an. Gözlüklerimle oynuyor, cebimdeki mendille uğraşıyor, kravatımı çekiştiriyordu. Gülüyor, eğleniyordum. Öylesine huzurluydum ki. Minik parmaklarını öptüm, çenesine dokundum, saçlarını kokladım. Dışarıda gördüklerimi anlatıyordum ona. Dikkatle dinliyor, anlamaya çalışıyordu.
Tren Eskişehir istasyonuna güçlü bir düdükle yaklaşıyordu. Bu ses, Hicran’ı benden ayıran ve bir hasretin başlangıcını işaret eden sesti. Küçük kızı annesine verdim. Trenden indiler. Az sonra istasyondaki kalabalığın arasına karışıp gözden kayboldular. Tren ortalığı sise boğarak hareketlendi bir başka istasyona doğru. Hava kararmaya başlamıştı, vagonlardan horultular yükseliyordu. Gözlerim ağır ağır kapandı. Küçük kızın tatlı hayaliyle uyuyakalmışım.
Erkan Öztürk
erkan1ozturk@gmail.com
Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.
tugay kartal 26.01.2022
Öyküyü adınızla (Bkz: ) adlı web sayfamızda yayınlayabilir miyim
İsmail Vural 09.09.2017
Hicran” dedi annesi saçını çocuğun okşayarken... Editörün dikkatine...
mutlu kaya 09.09.2017
hayırlı olsun kardesım yolun acık olsun