Öykü
Işık

-Geberesiceee, gavurun dölüüü! Buraya gelsene!
Çok yaşlıydı.Öyle olmasa, yattığı yerden bile olsa sesini duyurabilirdi . Belki birazcık doğrulabilse, ama ne mümkün!
-Kız orospuuu, sana diyorum, baksana buraya allahın belasııı!
Sabahın ilerlediği perdenin aralık kalan kenarından içeri sızan ışıktan anlaşılıyordu.Yaşlı kadın, uzun ve karanlık koridorun sonundaki odadaydı. Eskimiş, yıpranmış mobilyaları, hastalık ve beklemiş idrar kokan tozlu havası, badanası soluk kirli mavi duvarları ile iç daraltan odasının kapısı örtülüydü.
Kalçası kırıldığı günden beri, aynı odadaki aynı yatakta hiç kalkmadan 2 yıldır yatıyordu. Kenarı kıvrılmış orta sergisine ayağı takılıp banyoda düştüğünde hastaneye kaldırılmış, kalça protezi ameliyatı geçirmişti. Ödlek doktorlar onun kadar yaşlı kadınlara böyle tehlikeli ameliyatları yapmıyorlardı bile. Ama o, bu ameliyattan beklenmedik şekilde sağ çıkmıştı. Protezli kalçası kendi yatağına döndükten sonra gün geçtikçe iyileşecekti … Ama öyle olmadı.
Hiçbir şeyden anlamayan doktoru, hala devam eden ağrıları ve hareket edemiyor olması hakkında her arayışlarında " korkulacak bir şey yok, iyileşme zaman alır, hele sizin yaşınızda böylesi normal " diyordu. Oysa protezli kalçası gün geçtikçe ağırlaştı, ağırlaştı; neredeyse bir ton oldu. Hareket ettirmesi olanaksızdı bu haldeyken, o da hiç ettiremedi...
"Kim bilir saat kaç oldu, orospu karı hala yiyecek bir şey getirmedi bana. Sen 9 ay karnında taşı, doğur, büyüt, adam et; o sana doğru dürüst bakmasın bile ! Allahın belası aşufte!"
Yaşlı kadın, iğrenç bir şey koklamış gibi yüzünü buruşturdu, başını iki yana sallayarak ağzını şaklatmak istedi, sesi çıkmadı. Ağzı kupkuru olmuş , dudakları çatlamıştı. Dudaklarını yalamaya çalıştıysa da hiç tükrüğü yoktu; beceremedi.
Oda, günün sıcaklığı ile ısınmaya başlamıştı. Kadın yorganını, boynundan beline kadar sıyırdı. Bacaklarının arasında ılık, yapışkan bir ıslaklık hissetti, herhalde gece fazla işemişti, Alt bezinin de değişmesi gerekiyordu demek, peki bu cadı karı nerede kalmıştı?
Her zamanki kadar aksi davranmanın ve gerçek duygularını belli etmenin şu anda işe yaramadığını anladı sonunda. Taktik değiştirmeye karar verdi. Sesini mümkün olduğunca yumuşatmaya çalışarak bağırdı.
-Kızıııım, yavruuuum, nerdesin?
Yaşlı kadın bir kapı çarpması duydu ve bir an umutlandı, ama daha sonra sesin apartmanın ana giriş kapısından, yani iki kat aşağıdan geldiğini fark etti. Dikkat kesilip başka bir hareket ya da ses duymayı bekledi. Bir şey yoktu.
"Nerede bu kız, nereye gitmiş olabilir? Her zaman haber verirdi bir yere gitmeden önce, hem ilaçlarımı da verirdi, kahvaltımı da. Böyle yaptığı hiç olmamıştı"
Yaşlı kadın endişelenmeye başlamıştı, nefesi daralıp, kalp atışları hızlanıyordu. İlaç saati geçmişti, şekeri düşmüş, tansiyonu yükselmişti . Bunları bilinçli olarak hissetmese de , vücudundaki etkilerini hissetmeye başlıyordu.
-Kız Gülseeeen, allahın cezasıııı, neredesin beeee?
Sesi kendisine bile titrek ve güçsüz geldi. Bağırırken gırtlağını zorladığı için boğazına yerleşen gıcık canını yaktı. Öksürmeye başladı. Kısa ve kuru kuru başlayan öksürüğü, gittikçe şiddetlendi. Tüm vücudu sarsılarak bir kaç dakika boyunca öksürdü. Yüzü kıpkırmızı oldu, boyun damarları kabardı. Öksürüğü kesildiği zaman yorulmuştu, başı dönüyordu; gözlerini kapatarak geçmesini umdu. Geçmedi. Bir süre böyle kalarak beklemeye karar verdi.
Gözlerini yeniden açtığında aradan ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordu ama galiba uyuya kalmıştı yeniden . Şimdi perdeden sızan ışık, yerdeki eprimiş halıyı kat edip karşı duvara vurmuş ; rengi de değişmişti.
Yaşlı kadın kendisini çok bitkin, halsiz hissediyordu; yine de artık başının çaresine bakmak zorunda olduğunu idrak etti. Dirseklerinin üstünde doğrularak , kendini yataktan yere indirmeye çalıştı. Bir kolunu yatağın kenarından sarkıtıp yerden destek almaya uğraşıyordu. Uzattığı elini tam yere değdirmişken, avucu halının üzerinden kaydı; vücudunun üst kısmı kontrolsüzce yere çarptı. Kalçasından göğsüne kadar yayılan keskin bir ağrı hissetti. Ciddi bir çarpma değildi ama yaşlı kadın, bu beklenmedik hareketten ve neredeyse midesini bulandıran ağrıdan öylesine korkmuştu ki, sessiz bir çığlık attı. Kalbi çeperlerini zorlarcasına hızlandı , korkunun zehiri dalga dalga vücuduna yayıldı.
Yarı bedeni yataktan yere sarkmış halde hareketsiz kaldı. Soluk alıyordu, sol kolunda düzensiz titremeler seçiliyordu ama sağ kolu tamamen kıpırtısızdı. Yüzünün sol yarısı yaşlılık çizgilerini bile yumuşatacak kadar ifadesizken, sağ yarısı büzülmüşçesine katılıp kalmıştı. Ağzı müstehzi bir gülüş taşırmış gibi sağa kaymış, ince çatlak dudaklarının kenarında köpüklü, beyaz bir balgam birikmişti. Gözlerine baktığı yeri görmeyen bakışlar oturdu. Solukları yavaşladı ve kısa bir süre daha böyle devam etti. Aldığı son ve hırıltılı nefesten sonra, vücuduna hareketsizlik yerleşti.
Uzun koridor; oraya açılan diğer odaların kapalı kapıları yüzünden neredeyse kapkaranlıktı. koridorun sonunda , yan duvarda giriş kapısı, girişin karşısında mutfak vardı. Yavaş yavaş batmakta olan güneş lambaları açık olmayan mutfağı hülyalı bir pembelikle doldurmuştu. Yüksekte ve kapağı açık haldeki bir dolabın altında daha önceden bir ahşap tabure olan, ama şimdi sadece dağınık haldeki kereste parçaları gibi görünen bir yığın göze çarpıyordu. Yığının yanında yerde yatan orta yaşlı kadın, hareketsizdi. Sırtüstü yatmasına rağmen boynu doğal olmayan bir açıyla ayaklarına dönüktü. Artık morarmaya başlamış teninde, odanın yumuşak ışığı yanıltıcı bir yaşam gölgesi bırakıyordu. Yüzünde şaşkın ama huzurlu bir ifade vardı , buzdolabının devridaim motorundan gelen homurtu dışında, mutfakta hiç ses yoktu .
Füsun Tünay
Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.
FÜSUN TÜNAY 17.02.2018
Sayın Mete Demirtürk, ilginiz ve eleştiriniz için teşekkür ederim.
FÜSUN TÜNAY 17.02.2018
Sayın Arif Yavuz Aksoy, ilginiz ve takdiriniz için teşekkür ederim.
arif yavuz aksoy 16.02.2018
Korku edebiyatı için iyi bi örnek olmuş kanaatindeyim. Tebrikler.
Mete Demirtürk 16.02.2018
Füsün Hanım öykünüzü ilgiyle okudum. Küçük bir itirazım var. "... vücuduna hareketsizlik yerleşti." Daha basit ve daha doğru yazılamaz mıydı? Tebrikler ve saygılar...