ACI

                  ACI

Önce yolun sağında, yol çizgisinin bittiği yerden bankete doğru kaymış traktörü gördü. Aracının hızını kesti. Sonra traktörün yanında duran, yola doğru elindeki kasketi sallayan yaşlı adamı fark etti. İyice yavaşlayıp kenara çekti, traktörün arkasında durdu.

 

Dörtlülerini yakıp arabadan indi. Yaşlı adamın yüzüne geniş bir gülümseme yayıldı. Üst çenesinde, hor kullanılmaktan dolayı erkenden eksilen dişlerinden geriye kalanlar göründü.

 

 - Sağol yiğenim, eyi ki durdun. Traktör neyin bozuldu, getmiyo.

 

-Sen sağol dayı, neresi bozulmuş anladın mı? Belki yapıveririz şimdi.

 

 -Biliyom, bilmem mi? vantiladör gayışı goptu, daha önce de olduydu, eyi kötü uydurduydum bi dene , o da getti işte.

 

 -Olur böyle şeyler dayı, üzülme. Atla, seni gideceğin yere kadar götüreyim.

 

Genç adam önden yürüyüp arabasına bindi. Yaşlı adam ise çevik bir hareketle traktörün üstüne çıktı, koltuğun arka tarafına doğru eğildi. Kilimden bozma rengarenk bir heybeyi kavrayıp omzuna astı. Aşağıya atladı, her iki ayağını birkaç kez asfalta vurup pabuçlarındaki çamuru temizlemeye çalıştı. Telaşsızca arabaya yaklaştı, ön kapıyı açıp binerken sesi duyuldu, "Bismillahirrahmanirrahim".

 

Yola koyulan arabada, birkaç dakika sessizlik oldu, sonra lafı yaşlı adam açtı;

 

 -Eee yiğenim, nirden gelip nire giden?

 

 -Ben mi? Ben İzmir’den geliyorum dayı, Kuşadası’na gidiyorum, ya sen nereye? Seni nerde indireyim?

 

-Beni Bulgurca da indir yiğenim. Orda benim damatla gız durur. Ben de oraya gideyom. Bahçede işim bittiydi gari, tekrar köye dönmeyeceedim.

 

-Dayı, senin hanım nerde peki? Yalnız mı gidiyorsun kızına?

 

-Hee, yalnızım yaa. Benim gocakarı geçen sene sizlere ömür.

 

 -Başın sağolsun dayı, Allah sabır versin. Hasta mıydı teyze?

 

-Yok, deel, gocamıştı gari. Hoş ben de gocadım ya, onunki daha bi beter oldu. Oğlandan sonra bi daha düzen dutmadı.

 

Genç adam her sorusunun yeni sorulara gebe cevaplarla karşılanmasından birazcık rahatsız oldu.

 

Aslında rahatsızlığının asıl nedeni bir yandan yeni sorular sormayı gerçekten istemesi, bir yandan da bu kadar meraklı davrandığı için kendi kendisine içerlemesiydi.

 

 -Oğlana ne oldu ki dayı?

 

 -Heç sorma yiğenim, şehit oldu aslanım, 5 sene önce. Anası da acısına bu kadar dayandı besbelli…

 

Birden içi sıkıldı genç adamın. Başkalarının acılarına karşı istemsiz bir ilk tepkiydi onunkisi. Ama daha sonra, yaşlı adamın yerine kendisini koymayı denedi . Eşini ve oğlunu kaybetseydi, hayatına nasıl bir acının yerleşeceğini hissetmeye çalıştı. Şaşkınlıkla bunu beceremediğini fark etti. Çünkü, bir şeyi olmuş gibi farz etmek ile olması arasında çok fark vardı.  

 

-Hay Allah dayı, pek de üst üste gelmiş ... Tekrar başın sağ olsun.

 

-Ööle oldu, emme takdiri ilahi, neetçen?

 

Arabada tekrar sessizlik hakim oldu. Yolun sağında solunda yeni baharlanmış ağaçlar, tomurcuklarını patlatmakla meşguldü. Sebze fidelerinin henüz palazlanmamış yaprakları başka yeşil; kayısı, şeftali, zeytin, iğde ağaçlarının genç yaprakları başka yeşildi. Tatlı virajlarla dolandıkları alçak tepeler, öğle güneşi yüzünden gölgeleri kaybolmakta olan sıra sıra asma kütükleri, bahçelerin bazılarında hala çalışan tek tük köylü kızları, bulutsuz gökyüzünün altında, pastoral tablolardan fırlamış gibi uyumlu ve huzur vericiydi. Aralık olan camdan içeriye, doğanın taptaze kokuları giriyordu. Genç adam, yaşamın bu inkar edilemez enerjisi karşısında, karışık duygular içindeydi. Ölümün acısı ile yaşamın gücü aynı anda nüfuz ediyordu benliğine.

 

 -Yiğenim, Bulgurca’ya az galdı. Sen beni candarmayı geçtikten sonra lambalar vardır, aha ordan sonra, sağda sanayinin girişinde endir.

 

-Olur dayı, istersen sanayiye girelim, traktörüne bakacak bir usta bulalım sana.

 

 -Yoh yiğenim, biz damatlan gideriz ikindide, hem onun işi goley, yeni gayış dakılacak. Ben sanayiye girmeyecem zati, ordaki çeşmeye bakıvercem, bi dua okuyuvercem.

 

-Ne çeşmesi dayı?

 

-Orda çeşme vaa, ben yaptırdım oreyi. Daha geçende açtırıveedim suyunu DSİ den. Benim Yasin’im vaa ya; şehit oğlum hani, onun için işte yaptırıveedim. Anası istediydi. Keşke benim gocakarı ölmeden göreydi bittiğini, Yasin’imin çeşmesini… Nasip işte...Olmadı...Bi dua da o okuyuvereydi, eyiydi...

 

Genç adam şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. Arabaya bindiğinden beri ilk defa başını çevirip yaşlı adama dikkatle baktı. Güneşin kavurduğu kaba ve derin yüz çizgileri, ensesinin gömlek yakası ile saç çizgisi arasında kalan meşinleşmiş kısmı, kırlaşmış kirli sakalı, kısık ama pırıl pırıl bakan gözleri, ihtiyarlıktan irileşmiş şekilsiz burnu ile ne kadar da sıradan bir köylü gibi görünüyordu. Ağzından kolayca dökülüveren kelimelere yüklü onca acının, yüzünden de okunup okunmadığını anlamaya çalıştı. Anlayamadı.

 

Tekrar yola çevirdi bakışlarını. Sağda ilçe jandarma karakolunu gördü, daha ileride ise ışıkları. Kırmızının sönmesini bekleyip geçtiler. Asfalttan sağa doğru ayrılan stabilize yolun başında, arabayı durdurdu. O anda çeşmeyi de gördü. Uzaktan tam okunmuyordu ama alınlığında bir şeyler yazıyordu.

 

Yaşlı adam ona döndü. Yüzünde onu ilk gördüğü zamanki gülümseme vardı.

 

-Allah razı olsun yiğenim, senin de yolun açık ola, hadi eyvallah.

 

Yaşlı adam arabadan indi, nasırlı elini kasketinin güneşliğine vurarak selam verdi.

 

Arkasını dönüp , Yasin'in çeşmesine doğru yürüdü.

 

Füsun Tünay


Yorumlar

Maximum : 1000 Karakter / Karakter Sayısı: 
0
Yorumlara gerçek ad ve soyadınızı yazmanız onay kolayllığı sağlar.
Mail adresinizi yazmanız keyfinize kalmıştır. Yorumlarınızın onaylanması da
editörlerin tamamen keyfine bağlıdır. Yılların deneyimi sonucu bu bizde böyle.
  • Süleyman Sırrı Kazdal

    Süleyman Sırrı Kazdal 04.04.2018

    yüce gök sevgili yönetmenimi kutsasın.amin.

  • Süleyman Sırrı Kazdal

    Süleyman Sırrı Kazdal 04.04.2018

    Sevgili yönetmenim Füsun hanımın soyadını Tanay olarak yazmışım. Düzeltme mümkünatı var midur?

  • Süleyman Sırrı Kazdal

    Süleyman Sırrı Kazdal 30.03.2018

    çok üzüldüm,çok rahatsız oldum.bu insanları unutmak üzere olduğum için çok rahatsız oldum.bu insanlar binlerce yıldır varlar ve hala elden geldiğince sadeler,durular,insanlar.basit insanlar,basit ve başı sonu belli bir hayat için yaşıyorlar.arada sırada onları heyecanlandıracak,üzecek,ağlatacak ya da güldürecek bazı sürprizler dışında başkaca bir şeye ihtiyaçları yok.hep oradaydılar ve umarım hep oralarda bir yerlerde olurlar.yoksa sonumuz kötü.çok teşekkür ederim Füsun Tünay.

  • FÜSUN TÜNAY

    FÜSUN TÜNAY 30.03.2018

    SAYIN ARİF YAVUZ AKSOY , içten ve açıklayıcı yorumunuza çok teşekkürler, ilginiz ve üşenmemezliğiniz için ben takdirlerimi sunarım. Saygılar benden.

  • arif yavuz aksoy

    arif yavuz aksoy 30.03.2018

    Yeminle söylüyorum, Ahmet Cemal Çobandede 1, Füsun Tünay 2! Ben ki "öykü" okumam normalde... Merak edip giriyorum. Gayet duru, gayet grafik anlatım. Kendilerine teşekkürlerimi sunuyorum. ACÇ'ninkilerin kurgusu daha hoşuma gidiyodu. Ama Füsun Tünay'ınkiler de ekstra gerçekçi. Hürmetsss

Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.