Sanat
KURTLAR VADİSİ VE ŞİDDET PORNOSU

Önce seks pornosunun özelliklerini anımsamamız gerekiyor:
Konunun varlığı, âdet yerini bulsun diyedir. Ama asıl olaya sıra gelene dek beklentiyi artırıcı, seyirciyi hazırlayıcı, kandırıcı ve asıl olayı merak ettirici bir konu, başarılı bir senaryonun teknik gereksinimleri karşılanarak işlenirse, o en son gelinecek asıl olayın etkileyiciliği, özendiriciliği, isteticiliği daha da artar. Çünkü cinsellik pornosunun asıl amacı, senaryoyu oyuncuların cinsel ilişkiye girecekleri bir noktaya yürütmek, orada bütün ayrıntılarıyla, genellikleri ve özellikleriyle o cinsel ilişkiyi seyirciye izletmektir. Uzun uzun, doya doya, sorunsuzca sevişilir, birleşilir/çiftleşilir.
Bu sırada, gerçek yaşamda görülebilecek aksaklıkların hiçbiri senaryoya girmez. Kapı çalınmaz, elektrikler kesilmez, sular kesik değildir; birlikte yaşadıkları çocuk ve yaşlılar yoktur, âdet günü yoktur, istenmeyen gebelik olasılığı yoktur, utanma yoktur, isteksizlik yoktur, hastalık yoktur; işler hep yolunda gider, erkek de kadın da sağlıklıdır; erkekte sertleşmeme, kadında cinsel soğukluk sorunu yoktur; erken boşalma, istemeden boşalma, boşalanın sırtını dönüp uyuması yoktur; doyumsuzluk, hoşnutsuzluk, pişmanlık yoktur. Ertesi gün ya da biraz sonra gidilmek zorunda olunan bir iş yoktur. Hattâ birçok porno filmin, o sahneden öncesi ve sonrası da yoktur.
Güzelsanat ise yaşamdan üretilmiş başka bir gerçekliktir, ‘yeniden yaratı’dır. Zamana dayanıklı bir güzelsanat yapıtı, gerçek’ten daha gerçektir. Yaşamı çeşitli boyutlarıyla vererek birçok doğruyu da sergiler. Asıl söylediğini, onu yaratan sanatçının –yaşamın doğrusuyla çelişen– kendi doğrusu olarak görsek bile böyledir.
Oysa porno, yukarıdaki yokluklarıyla, filmin başından sonuna dek yalan söyler. Yine de, o olmayışlarla bile toplumsal yaşamdaki çeşitli yasakları çiğneyip geçtiği, insanların içindeki çeşitli özlemlere karşılık geldiği için, cinsellik pornosu hep olacak gibi görünüyor.
Yazımızın konusu olan örneğe, Kurtlar Vadisi adındaki dizi filme gelirsek… Bütün profesyonelliğine, teknik gelişkinliğine karşın, sanki senaryodaki olaylar asıl konunun olayları değil de, seyirciyi o sahnelere ulaştırmak için açılmış yollar gibidir. Hattâ konu da sanki seyircide sabırsızlık yaratması için üretilmiş bir tırmandırıcıdır. Ve konunun öteki olaylarından o sahneye ulaşım sırasında sık sık kullanılan kışkırtıcı sözcük ‘sıkmak’tır. ‘Sıkmak’ sözcüğünde biriyle anlaşmazlık, onunla yaşanan çelişki, tartışma, sürtüşme, kavga yoktur. Bunlar önceden bitmiştir. Sıkmak bir eylemdir ve sıkılacak biri ya da birileri söz konusudur.
Senaryoda sanki âdet yerini bulsun diye geçilen yolların sonunda, asıl olayın yaşanacağı âna ve yere gelinir. Müzik, seyircinin beklenti coşkusunu doruğa çıkarma işlevi üstlenmiştir. Sıkılır… Bazen tek atış, bazen çok, bazen de çok kişiyle sayısız kez. İster tek atış olsun, ister sayısız kez… Göstere göstere, doya doya sıkılır, göstere göstere, doya doya işkence edilir. Hattâ bazen silah değil, uzun uzun gırtlak sıkılarak gerçekleştirilir asıl olay.
Eylem bazen bir kişiye karşı bir kişinin sıkması biçiminde sergilenir, bazen çok kişinin bir kişiye karşı, bazen bir kişinin çok kişiye, bazen de çok kişinin çok kişiye karşı sıkması. Bu sıkmalar ya da karşılıklı sıkışmalar sırasında, seyircinin konumlandırıldığı ‘iyi’ olarak gösterilen yandan da zarar görenler, ölenler olur. Filmin kötülerinin arasından ölenlerin geride bıraktıklarının acıları, o ölümle içine düştükleri güçlükler hemen hemen hiç gösterilmez. Ölüm sonrasına ilişkin, ‘iyi’ taraftan ölenin yakınlarının yaşamındaki değişim de öyle çok verilmez. Aslolan, öldürümler, işkenceler, bunların gerçeğe en yakınlık duygusunu uyandıracak bir süre ve ayrıntıyla yapılışının sergilenmesidir sanki. Tıpkı cinsellik pornosunda olduğu gibi. Cinsellik pornosu evlerin akşam saatlerine göz dikemediği için, eylemi gerçeğine dek götürüp sergiliyor. Kurtlar Vadisi’ndeki şiddet sahnelerinin yarattığı gerçeklik duygusu da öyle ileri ki, hani gerçek öldürüm, gerçek işkence yasak olmasa, senaristle yönetmenin ara sıra da olsa gerçek kurbanlar arayacağını bile düşünebilir insan.
Kurtlar Vadisi’nin de tıpkı cinsellik pornosunun olmayanları gibi olmayanları, yani yalanları vardır: O göstere göstere, doya doya yaşanan sıkmaların, karşılıklı sıkışmaların yarattığı hiçbir pişmanlık, vicdan azabı, ruh sağlığının bozulması, toplumsal yaşamın olumsuz etkilenmesi, kaçak göçek yaşama zorunluluğu ve bu yaşamın güçlükleri; polis, jandarma, devlet, yasa, ceza baskısı; gerçekte bu ‘sıkma’lı yaşamın içinde bulunmanın bedeli olması gereken cezaevleri, sönen ocaklar, baba bekleyen çocuklar, koca bekleyen, sevgili bekleyen eşler, evlat bekleyen ana-babalar; abi, dayı, amca, enişte bekleyen, bazen yıllarca, bazen hiçbir zaman artık onları göremeyecek olan çocuklar; onları örnek alıp yaşamı kararan çocuklar; bu yaşamın zorunlu geçişgenleri olan bulaşıcılarına, yani fuhuşa, kadın ve uyuşturucu alımsatımcılığına, rüşvet aracılığına düşüşler hemen hemen hiç yoktur. Şu içinde bulunduğumuz 21. Yüzyıl koşullarında, isteyen bir, hattâ iki topluluk, hepsinin bellerinde silahlar olmak üzere bir cenaze törenine gidebilir, orada karşılıklı sıkışabilir, üzerlerinde kurulu makineli tüfeklerle kamyonetler gelip harcadıkları sayısız mermiyle bu sıkışmaya katılabilir. Ama bu sıkışmanın öncesinde de sonrasında da ortalıkta polis, jandarma görülmeyebilir. Bu toplu sıkışmadan sonra, katılanların yaşamında hiçbir değişiklik olmayabilir; hapse girmeyebilirler, silahlar sorun olmayacaktır, ölümler, yaralanmalar sorun olmayacaktır. Ne kendileri için, ne yakınları için, ne de toplum ve insanlık için.
Söylemek istediğim, cinsellik pornosunun yasaklanması gerektiği değil; bütün ergen çocukların, küçük çocukların ayakta olduğu saatlerde insanların birbirleriyle cinsel ilişkiye girdikleri filmler TV’de şifresiz izlenemezken, insanların ‘sıkmak’ sözcüğü ve eylemiyle nesneleştirildikten sonra öldürüldüğü, işkenceye uğradığı ve şiddete kışkırtıcı, özendirici filmlerin akşamın en civcivli saatlerinde en çok izlenen kanalların şifresiz yayınlarında nasıl gösterilebildiği. O saatlerde şifresiz yayınlarda sevişme pornoları zararlı ise, şiddet-işkence-öldürme pornoları zararsız olabilir mi?
Türkiye’nin, suç oranı en düşük ülkeler arasında olduğu konusunda, Kurtlar Vadisi dizisi başlayana dek çok makale okumuşumdur. Hattâ İstanbul’un, suç oranının en düşük olduğu metropoller arasında bulunduğuna ilişkin sayısal veriler içeren de çok yazı okumuşumdur. On beş yaşında bu diziyle tanışıp özdeşleşerek izlemeye başlayan gençler, bugün yirmi sekiz yaşındadırlar. Yirmi yaşında izlemeye başlayanlar, otuz üç yaşında. Şimdi gazetelerde bir üçüncü sayfa türü var ve şiddetin dayanılmazlığından, o sayfalar okunamaz durumda.
Bu TV dizisi aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin kendine yönelik dış tasarımlara karşı özsavunma yeteneğinin bulunup bulunmadığını da gösteriyor. Çünkü bu devletin, dışarıdan tasarlanmış etkilemelerle halkına ‘değerli özelliklerinden kimilerinin kaybettirilmesi’ gibi emperyalist dış tasarımlara karşı kendini koruma hazırlığı olsaydı, o TV dizisinin ve onun şiddet pornosu özelliklerinin bir yerden pompalanıp pompalanmadığından kuşkulanır, araştırırdı. Ülkemizin son on yıldır en vahşi, en saldırgan örnekleriyle bir adi suç cehennemine dönüşmüş olması, böyle bir kuşkuyu çok ciddi olarak önümüze koyuyor.
Bakın Zeki Alasya ne diyor Zuhal Aytolun’la yaptığı söyleşide: Karşılığı ne olursa olsun. Tanıdığım ve fikrine güvendiğim pek çok oyuncu Kurtlar Vadisi’nde oynuyor. Çok mu inanıyorlar Kurtlar Vadisi’ne. Ne münasebet. Çok iyi para aldıkları için oynuyorlar. Bunlar yanlıştır. Bir sanatçının halka karşı görevleri var. Bu da doğru bildiğini söylemekten geçiyor. Ben en azından filmlerde bunu yapmaya çalışıyorum. Dizilerde de duygusuz, vahşet, saldırganlık ve savaştan yana tavır alanlardan uzak duruyorum. Bugüne kadar rol almadım, almayacağım da.” “Cumhuriyet Hafta Sonu, 8 Mart 2008)
35-40 yıl önce siyasal maskelerle dışarıdan ve içeriden kışkırtılan vur-kır ortamıyla, bugün hâlâ aşamadığımız 12 Eylül faşist darbesinin kılıfı yaratılıyordu, anlamadık, cuntanın başı bu gerçeği kendi ağzıyla söyledi. Yayılan şiddete bir de şu açıdan baksak: 12 Eylül öncesine göre değişen, birbirini yok edenlerde bu kez siyasal rollerin, öldürüm nedenleri arasında siyasal nedenlerin bulunmayışı.
Son yıllarda yine, sayısı bile saptanamayacak denli artmış olan bu öldürümler, toplumsal yapımızın ayakta duruşunda –ki Türkçede buna ‘dirlik’ deniyor– emperyalizme gerekli olan çöküntüyü sağlıyor olamaz mı?..
Bundan önceki yazımızı “umut umuttur” diye bitirmiştik, bunu da “soru sorudur” diye bitirmiş olalım. Sorular düşünmenin başlangıcıdır. <>
Hürriyet Yaşar
Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.
Fahri Kumbul 15.07.2016
Bu arada; Zeki Alasya gerçekten porno filmde oynamazdı.
Fahri Kumbul 15.07.2016
Havası, suyu, renkleri güzeldir; baharı andırır. Davranışları, kokusu, rengi tiksinti verir; pisliği anımsatır. Gerçekten kopartan nesnelere, görüntülere bağımlılık düzeyi artar. Bağımlılığın şiddeti ve süresi arttıkça, bağımlıya zararları da artar. Bağımlılık düzeyinde maddesel ya da ilkesel tatmin, mastürbasyon; daha açık tabirle otuz birle sonuçlanan eylemler vardır. Erkeklerde bunun oranı kadınlara göre daha yüksektir. İnsanların bu özelliğini kullanan endüstriler çok para kazanırlar. Ayrıca bu araçlar, toplum mühendisliğinde de kullanılır.
Ç. 15.07.2016
Çocuklar değildi üniversite öğrencileriydi. Konu hakkında düşüncelerimi değil bulduğum sonuçları paylaştım. Çocukların şiddete eğiliminde çocukların yetiştirme biçiminin değişmesinin de eğitim sistemindeki değişmenin de etkisi var. Televizyonun da internetinin de etkisi var. Bugüne bakarsak internetin etkisi çocuklarda televizyondan daha çoktur. Bir de internette edilgenlik söz konusu değil. Gerçeklikle bağlantısı da var.
arif yavuz aksoy 15.07.2016
Yazarın intenşınıl olarak sıkmak ve karşılıklı sıkışmak ifadelerini kullanmış olması beni acaip güldürdü. Sense of humour'ı var yani. Bu yazının başlığı dikkate alındığında kalın ünlüden ince ünlüye geçiş çağrışımı gayet hoş oluyo! a.y.a. kıs kıs kısss
ZorAdam 15.07.2016
Sanırım yanlış anlaşılmaya sebep verecek bir yazım oldu. Benim Hürriyet beyin yazısı ile ilgili haklısınız dediğim, yada tam olarak katıldığım şey çocukların korunması konusunda idi. Büyüklerin izleyecekleri okuyacakları şeylerle ilgili değil. Yaşı yirminin üzerindeki kişilerin izlediği şeyler yüzünden 20 yıl sonra yapacakları şeyleri bu ve benzeri eserlere bağlamanın çok doğru olmayacağını söyleyebilirim. Sanatçılar açısından da fikirlerine uyum sağlamayan siyasi içerikli filmlerde kendilerine aykırı rolleri de para uğruna almamaları konusunda çokta net olamıyorum. Aktrisler, oyuncalar senaryolardaki kişilikler ile kendi kişiliklerini ne kadar benzeştirmek zorundalar. Aktörler iyi rol yapmaları gereken insanlardır aynı zamanda, o halde her rolü başarı ile yapabilmeleri onların başarısının bir ölçüsü değil midir. En güzel yerli örnekte Metin Akpınar değil midir.
ZorAdam 15.07.2016
Sayın Ç, sorun büyüklerin seyretmesinde değil zaten isteyen beğenir seyreder, egilimi vardır seyreder,canı ister seyreder. Sorun çocukların seyretmesinde, çocuklarımızı nelerden korumamız gerekirse o kapsamın içinde bir konu. Büyüklerimiz maalesef yetiskinleri "korumak" maksadı ile bu ve benzer yapıtları yasaklama yöntemini seçtiklerini söylerler. Oysa şiddet içeren bir filmi seyreden yetişkini potansiyel suçlu görmek yasakçı, çağ dışı ve kitleleri baskı altına almak maksatlı bir yaklaşımdır. Sayin Hürriyet konuya pornoyla başlamak biraz tebessüm ve heyecan katmış ama sert bir giriş sağlamış. Konuda haklısın ve buna benzer bir çok dizi örneklenebilir.
Ç. 14.07.2016
Ben de sizin gibi Kurtlar Vadisi dizisinin şiddet eğilimini arttırdığını düşünüyordum. Yıllar önce yaptığım araştırmada farklı sonuçlara ulaştım. İzleyenler ile izlemeyenleri karşılaştırınca yargıda bulunabileceğimiz bir farklılığa ulaşamamıştım. Daha çok milliyetçi eğilimi olan insanlar Kurtlar Vadisi'ni izliyor. Gördüğü şiddet sahnesini gerçek hayata da uygulayabilir. O kişinin zaten şiddet eğilimi vardır. Şiddet eğilimini arttıran bir etkisini bulamadım.