Sanat
bir sevgili geçti. Tektaş'ımızı kaybettik
Sevgili Ezel, 80 küsur yaşında kendine hâlâ her zaman "sevgilim" diye seslenen ve kendinin de aynı biçimde seslendiği sevgilisini kaybetti. Birbirlerinin gözlerinin içine bakarken gözlerinden taşan sevgiyi, birbirlerine her zaman "sevgilim" diye seslenmelerini, hayranlıkla izlerdim. Olağanüstü bir insan olarak tanıdım Tektaş'ı; üreten, seven ve daha iyi bir dünya için son anlarına kadar mücadele eden bir komünist.
Tanışmadan yıllar önce iki çevirisini okumuşum onun çevirdiğine dikkat etmeden. Biri Marks'ın, Fransa'da Sınıf Savaşları, diğeri Solohov'un, Durgun Akardı Don adlı romanı. İkisinin başka çevirilerini de okumuştum ama, Tektaş'ın çevirileri bambaşkaydı.
Sevdiğim çevirilerin onunkiler olduğunu öğrendiğimde hoşuma gitmişti. Yoldaşımın iyi şeyler yapması beni de gururlandırdı. Hep bir iddiam vardı. Komünistler yaptıkları her şeyi en iyi yapmalılar. Tektaş tam buna uyan bir komünistti. Kızılcık dergisinin onlarca sayısının hazırlanmasında, redaksiyonunda hep onun eli vardı. Birlikte çalışırken ne kadar titiz olduğunu gördüm. Asla en küçük bir yazım hatası olan dergi istemezdi. Solun, baştan savma izlenimi veren bir dergi çıkartmasını büyük sorumsuzluk olarak görürdü. Ona karşı, saygıyla karışık bir çekingenlik duyardık. Şimdi nereyi beğenmeyecek, nereyi eleştirecek diye merak ederdik. Dergideki pek çok yazımı kısaltmış ve düzeltmiştir. Gülerek "yazını hacamatlamadım" derdi. O kadar güzel yapardı ki bunu, yazının neresinde onun dokunuşları olduğunu asla bilemezdim. Hiç bir kelime bana ait değilmiş gibi hissettirmezdi. Bilirdi çünkü ne demek istediğimi, nasıl bir anlatımım olduğunu ve benim dilimle düzeltirdi. Çevirileri yine aynı nedenle mükemmeldi. Yazarı hissediyor, düşüncesini de duygusunu da kavrıyor ve onu Türkçe en mükemmel ifade edecek kelimeleri kullanıyordu. Çeviri kokmazdı özellikle romanları ve sanki yeniden yazardı aynı tatta.
Farklı siyasi önermelerimizi tartıştığımızda ve sonrasında haklı çıktığında, gülerek biraz da çocukça bir sevinçle, "bak demedim mi?" derdi. Kırmadan yapardı eleştirisini. 2002'de AKP'nin seçimi kazanamayacağını söylerken ben, o gülerek, kazanacaklar diyordu. Yine de yazımın Kızılcık'ta yayınlanmasına karşı çıkmadı. 2013 Haziran İsyanı sonrası farklılaştık. Ben 3 Haziran'da Meclis etrafında toplanılıp hükümet istifaya zorlanamadığı durumda geri çekilinmesi ve 8 Haziran mitingi ile birlikte eylemlere son verilmesi gerektiğini savunuyordum. Taksim meydanı bizdeydi ve meydanı kaybetmeden eylemi bitirmek en doğrusuydu. Devam etmenin bozgun ve sonrasında daha karanlık bir süreç olacağını düşünüyordum. Tersini savundu hemen hemen herkes gibi. Bu daha başlangıç diyordu. Daha düşük dozda belki.
HDP’nin kuruluş sürecinde çok taraftar olmasa da genel Kızılcık ekibi ile birlikte karşı çıkmayan bir konum tercih etti. Ben karşı idim ve Kızılcık’tan ayrıldım. En çok Tektaş ile birlikte çalışamayacak olmak üzücü geliyordu. Tuhaf bir biçimde ölmesinden korkuyordum ve Türkiye sol tarihinin belki de yaşayan en önemli, en birikimli kişisinin bu tarihsel mirası, birikimleri bir yerlere aktarmadan gitmesi acı geliyordu. Tabii ki Tektaş, Tektaş olarak değerliydi benim için ama fazlası vardı. (Bunları söylerken sevgili Çebi'ye haksızlık yapmak istemem. Ama o daha uzun süre bizimle olacak gibi hissediyorum. Ayrı yerlerde olsak da.)
Sonrasında da zaman zaman görüşürdük. Harika bir ev sahibiydi. Yemek yapmayı severdi ve her gittiğimde çok güzel şeyler yapmış olurdu Ezel ile birlikte. En son yemekte sosyalizmi ve solu konuştuk yine. Sosyalizme inancı her zaman son derece diriydi. Bana sen haklıymışsın dediğinde çok şaşırdım. Kızılcık’tan ayrılmama neden olan süreçteki tartışmalarımıza göndermede bulunarak. Tektaş çok önemli bir referanstı benim için. Çok yakın kimi arkadaşları için büyük hayal kırıklıkları yaşadıklarını ve ciddi depresyonda olduklarını söyledi. Üzücüydü. Ancak Tektaş hâlâ dipdiriydi. Başaracağımızı biliyordu.
Ve dans. "Nasıl işçi sınıfı olmadan sosyalizm olmazsa danssız sosyalizm de olmaz" demişti. Bu yüzden sevgili Tektaş, sana dans ve sosyalizm sözümüz var. Sosyalizm ve Tektaş için dinleyin... Sevgilinizle dans edin.
https://www.youtube.com/watch?v=mmCnQDUSO4I&authuser=0
Turabi Yerli
http://toprakbizimsubizimhavabizimcanbizim.blogspot.com.tr/2018/01/bu-dunyadan-bir-komunist-tektas.html Blok adresinden alındı.
Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.
fahri kumbul 14.01.2018
Tektaş Ağaoğlu Oxford Üniversitesi'nde hukuk okumuş. Ünlü bir hukukçu olsaydı, çok da paralar kazansaydı ardından böyle bir yazı yazılır mıydı bilinmez. Dans sözü kolay da, hizmetlerini, çalışmalarını birkaç adım ileriye götürebilmenizi, sosyalizm sözünü de gelecek kuşakların gerçekleştirmesini dilerim. Vals müziği için Dmitri Shostakoviçh’e saygı, size de teşekkürler.