Gök ve Toprak

Gök ve Toprak

Sensizliğin boşluğuna sığınıp

Ne kadar yol gidebilirdim

Ne kadar uzayabilirdi

Saçlarım parmaklarım ve gölgem

 

Islak duvarlardan sızan geçmiş kokusu

Yorgun ve eski ıslık

Cinleri çağıran muska

Boynumda açan çiçekti

 

Orada o cine sarındım işte

Üşüyordum ve gidişine ağlıyordum

Parmaklarım gözlerimi arıyordu

Ya onları sessizce ölüme teslim etmek

Ya da geleceğe kör etmek için

 

Yoktun ve ben

Ne kadar yalnız olabilirdim

Yağmur vardı dışarıda

Onu getiren bulutlar

İşte o yağmur sızıyordu duvardan

Kar geliyordu sonra

Bembeyaz soğuruyordu tenimi

 

Yağmur gidiyor kar gidiyor güneş geliyordu

Işığında boynuma asılmış harfler okunuyordu

Ne kadar güzellik varsa gökten yağıyordu

 

Tarihi kapana kıstıran cinayetler

Ayağımı bastığım yerden fışkıran kan

Gözlerimin değdiği yerde tecavüz

Elimin değdiği yerdeki kırık kemikse

Topraktan

 

Yalandı işte ölülerin gökyüzüne gittiği büyük bir yalan

 

İlmekteki boynum ağrıyordu

Ense köküne kadar terliyordu

Rüyasında sevişirken

Parmaklarım saçlarını arıyordu

Kıvır kıvır akşam alacasına

Ve kan gölüne boğmak için

 

Sonsuz değildi ellerinde tuttuğun o can

Parmakların canımı arıyordu

Binlerce yıldan el ele tutuşarak gelmiştik oysa

Şimdi ellerimde parmaklarım yoktu

 

Nihat Ateş 


  • Nihat Ateş

    Nihat Ateş 09.07.2016

    Çok teşekkür ederim kardeşim Ali Han... Sevgiler.

  • ali han

    ali han 07.07.2016

    Belki de ben uzun zamandır ben şiirlerini okumadım ama bu seferki bambaşka Nihat. Nefis...

Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.