Şiir
DÖKÜLÜYORUM

Tüm damla mahkûmlarına ithaf olunur
Dökülüyorum parça parça,
hücre hücre, et et
biyoloji bilgime tükürük örneği bırakıp
Lama misali lamele,
bölünmez bütünlüğüme inanarak ve
De ne a'mın kudretine
Dökülüyorum.
Taş attım kolum yırtılmadı,
bir kas gevşetici tespit edilmedi kanımda
ya da dönmedi bileğim,
talihim burkulmadı.
Kırılmıyorum da yorgunluktan.
Bir metal soluklanması,
bir metan sıkışmasıdır olsa olsa
Bir iman gevremesi
Yaşadığım. Sürece
Devam edeceğim az balık tüketerek,
midye dolması tezgâhlarına sürtünerek, kedinin ciğere baktığı yerde acı çekerek.
***
Dökülüyorum,
insan nasıl dökülür?
Mesela başının üstündeki tabelayı görmeyerek,
işlek caddeler arşınlarken başı önde yürüyerek,
dökülür insan sallayarak elini
kurma bir oyuncak gibi.
Yapma bir bebek gibi
yapmacık gülümseyerek,
bir yaprak gibi titreyerek hatta.
Dökülüyorum ince bir hatta
bir oluktan akmadan,
bardaktan boşanırcasına, dökülüyorum.
Camın velayeti bende kalıyor üstelik
Tüm konuşmalar yarım,
Tüm konuşmalar kesik...
İnsan bedenini yokladı mı anlıyor,
Yapıp bozmamamın değerini
Şarapnelin bir parçası hep eksik!
Dökülüyorum organ organ,
iflasın eşiğinden dönerek,
düğümlenerek urgan urgan
kendi boynumda.
Bana yazılan perhiz...
Büyük lokma: et, büyük söz: yeme.
Dinlemeyerek.
Uymayarak yazılı sağlık kurallarına,
Trafik ışıklarına selam vermeyerek,
ne selam ne sabah, ne akşam…
Gecenin kör karanlığında,
sağıma soluma bakmadan,
burnumun dikine giderek
dökülüyorum an be an
dökülüyorum giderek.
Adım adım,
dökülüyorum,
okunmayacak adım mezatta.
Dökülüyorum, acılarımın binde biri indirime girmiş pahalı mağazalarda, koşun alın, bu son kampanya,
bu son fırsatı kaçırmayın.
Gözlerim iyi görür,
Gözlerimdir diye demiyorum.
Kimse görmediğini söylemez Bıçak işler, el övünür
kaçar herkes şahitlikten.
***
Oysa fi zaman
yılıp usansam da itlikten
satılmışım meydanlarınızda, pazarlarınızda nur yağmış tepemden.
Her bitlendiğimde,
saç kontrollerine takılmışım bilerek. Dökülüyorum işte müsterih olun deli deli gülerek.
***
İşin kitabı kısmını atlıyorum artık Kapatıyorum süslü faslı
burada devreye maddiyat girecektir yalnız.
Bir hatırlayınız ne çıkar? Nedir şu dökülmenin aslı?
Bir kere de leb demeden
Çoruma bir uçurum bileti alınız.
Ne çıkar?
Bakarsınız büyük ikramiye çıkar İnsan nasıl dökülür isteyerek?
Dünya bir öküzün tepesinde
ve deprem geçirmedi yüzyıllardır.
Bırakın ucuz rasathane numaralarını
cevap verin sualime
Nasıl ayakta kalamaz kâgirden insan
da dökülür yere serilerek
aklım almıyor.
İtiraz ediyorum fakat.
Temyiz yoluma çığ düşmedi,
kapanmadı uğraşım.
Aklın dökülmekle ilgisi ne?
Kar taneleri tel tel
dökülürken saçımdan
İnsan aklının giysisi ne?
***
Deri deri dökülüyorum,
kabuk kabuk.
Başka bir insan olmuyorum
çeşit çeşit, abuk sabuk.
Gömlek gömlek,
korsan korsan.
başka bir başka bir insan
olmadan.
Dökülüyorum,
nasıl dökülmem gerektiğini kestiremeyerek.
Öyleyse dökülmek denir mi buna?
Bu belki de sıva savan
yarasına tuz basan
yavan mı yavan bir yanılsama,
ateşine benzin döken bir inanç.
***
Dökülüyorum bir şarkının sonuna yaklaşınca,
hani ses inişe geçer, alçalır ya
dökülüyorum içimdeki orkestra susunca
susmaya benzeyerek.
Bir semptomdur suskunluğum özünde
dökülen insan susar eriyerek.
Ve bu susuş en korkuncudur
Bu hususta bitişin yeri yoktur,
bitişi saptamaya imkân ve zaman
ve mekân yoktur ve şahıs yoktur.
Dökülmez hiç kimse
bir tiyatro sahnesinden düşerek
herkes yazar alnına şiirini
kadere boyun eğerek.
***
Dökülüyorum ama nereye?
Olduğum yere herhalde,
olmadığım kadar.
Cürümüm orada ama ateş burada tam
İstanbul'un göbek deliğinde yanar.
Birazdan hiç kalmayacağım burada,
-yazan kişi saatine bakar-
ve üşüşmeyecektir leşime martılar, zehirlemeyeyim onları giderayak,
ne gereği var.
Kaldırmayacaklar yokluğumu, tarihin evde çatılmış İsveç malı rafına.
bir faraşa süpürmeyecekler tozumu dumana katarak,
nakletmeyecekler arta kalanı bir laboratuara...
Suçu iskeletlerin üzerine atarak
Kadavra çıkaramazlar bedenimden Devşiremezler ideal yitiş tipleri
nameli bir otopsi, bir bitkin inceleme...
Yeter de artar bile Yeter de artar.
***
Fark etmeyecekler,
dökülen de fark etmez
ilkin ‘yok olduğunu’ Yok hükmünden evvel…
Ben meydan okudum gönül rahatlığıyla ve dökülüyorum şimdi dönerek gitmediğim yerden
hiç gitmeyerek.
Dökülüyorum,
iki el sesi boğar ama
ilk elin günahı olmaz diyerek.
2014 Yazı
Haydar Ali Albayrak