Şiir
VAY CANINA, O KADAR GÜZELSİN Kİ YAĞMUR BAŞLADI

VAY CANINA, O KADAR GÜZELSİN Kİ YAĞMUR BAŞLADI
Ah, Marcia,
uzun sarışın güzelliğin liselerde
ders olarak okutulsun istiyorum,
çocuklar Tanrı'nın, müzik gibi, ten altında yaşadığını
ve güneş ışığından bir klavsen gibi ses verdiğini
öğrensinler diye.
Liselerdeki karnelerin
şöyle olmasını istiyorum:
Kırılgan Sırça Şeylerle Oynamak
Pekiyi
Bilgisayar Sihirbazlığı
Pekiyi
Sevdiklerine Mektup Yazmak
Pekiyi
Balıkları Öğrenmek
Pekiyi
Marcia'nın Uzun Sarışın Güzelliği
Yıldızlı Pekiyi!
EVET, BALIK MÜZİĞİ
Alabalık rengi bir rüzgâr esiyor
gözlerimin, parmaklarımın arasından
ve alabalıkların dinozorlardan
su içmeye ırmağa geldikleri zaman
nasıl gizlendiklerini hatırlıyorum.
Alabalıklar metrolarda, şatolarda,
otomobillerde gizleniyorlardı.
Dinozorların gitmesini sabırla bekliyorlardı.
Richard Brautigan
Çeviren: Sinan Fişek
Beat Kuşağı yazarlarından. 1935'te Washington eyaletinde, Tacoma'da doğdu. Sorunlu bir çocukluk döneminden sonra 1955'te San Francisco'ya yerleşti. 1957'de Reno'da Virginia Dionne Adler'le evlendi. İlk şiir kitabı Lay the MarbleTea 1959'da yayımlandı. Bunu kendisini 1960 yıllarda üne kavuşturan TroutFishing in America (Amarika'da Alabalık Avı) ve Willard and his Bowling Trophies (Willarda ve Onun Bowling Kupaları) kitapları izledi. Sombrero Fallout (Sombrero: Bir Japon Romanı) ve In Watermelon Sugar (Karpuz Şekerinde ) de gene bu dönemde yayımladığı romanlarıdır. Son kitabı So the Wind Won't Blow It All Away (Yani Rüzgâr Her Şeyi Alıp Götürmeyecek) 1982'de yayımlandı. Yetmişli yıllarda okurlarının azalması yüzünden bunalımlı bir döneme giren Brautigan dünyadan elini eteğini çekerek Montana'daki çiftliğine yerleşti. 1984'te alkol düşkünlüğü daha da artarak California'da taşındığı bir balıkçı köyü olan Bolinos'taki evinde intihar etti.
Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.
arif yavuz aksoy 31.03.2017
evet. madem söz verdik. burdan başlayalım. ilk şiiri ha buraya çeviriyorum --- ALLAHIM, O KADAR GÜZELSİN Kİ, YAĞMUR YAĞMAYA BAŞLIYOR --- Ah Marcia (marsiya diye okunur), senin uzun sarışın güzelliğinin lisede okutulmasını istiyorum, ki çocuklar Tanrı'nın tendeki müzik gibi yaşadığını ve sesinin günışığından bir klavsen gibi olduğunu öğrensinler. Lise karneleri şöyle olsa: Narin Cam Eşya ile Oynamak A, Bilgisayar Sihri A, Sevdiklerinize Mektup Yazmak A, Balıklar Hakkında Birşeyler Öğrenmek A, Marcia'nın Uzun Sarışın Güzelliği A+! --- a.y.a. "şiir" değil, METİN çevirsss ve dahi hürmetsss
Mete Demirtürk 14.03.2017
(Ders olacak ki, karnesi olsun. Çeviri felâketi mi, eksik bir şey mi, neyse .) Keşke dilediği gibi olsaydı ozanın, o cânım yıllar nasıl da şenlikli olurdu! Zayıfa da, dalgacıya da on vererek ödüllendirselerdi. Bu süreçte yapabildiği, olabildiği o diye. Çocuğun gönlünü kazanarak belki hiç ummadığımız anlamlı bir etkiyi yaratabilirdik. Zorlamayla kimse bir şey oluyor mu? Korkuyla kim ne aldı ki? O zaman, Marcia da, Ali de güzelliğiyle on alırdı. Gelelim, saklanan balıklara. Tamam başarmışlar dinozorlara yem olmamayı! Peki bizler, bu engizisyon iklimi geçene kadar saklanacak bir yer bulabilecek miyiz? Yoksa yakacaklar mı? Tuhaf şey işte insan zihni, neler akmaz saniyesinde! Sınıfı şak diye geçen akıllı, çalışkan vatandaşlar bir biçimde tüymenin bir yolunu bulurlar. (Türlerin evrimi! Tehdit algıladın mı bir an önce kaç!) Bedel, her zaman olduğu gibi gene bir avuç dürüst, yürekli insanlara ve saf sostirik dalgacılara kalır! Saygılar...
Nihat Ateş 14.03.2017
Düzyazı metinlerin nasıl çevrilmiş olduğunu geçen gün sosyal ortamda paylaştığımız bir eleştiri yazısında görmüştük en somut biçimde. Hatta hep tekrarladığımız bir söz: "Türk edebiyatının büyük bir çeviri hatası olduğudur." Kaldı ki şiir. Şiir çevirisi, çevrilememesi hep tartışılmıştır. Hatta ben de Alman bir şairin iki farklı çevirisi üzerinden bir eleştiri yazısı yazmıştım. Benim örneklerimde iki şiir birbirini andırmıyordu bile. Sonuç mu? Elbette o çevirileri de okumak isteriz Sevgili aya.
arif yavuz aksoy 14.03.2017
1991'in o uzun ve sıcak yazında abimin attığı efsane kazık neticesinde 2 teksir rulosu çeviri bana kakılmıştı. İlk resmi (ve yarı profesyonel) çevirilerim garip bi şekilde o teksir rulolarındaki şiirlerdi. Amerikan edebiyatı!!! Şit! Hatta hoğli şit! Neyse... Ben bugün bu rahmetli alkolik şairi burada görünce şiirlerin orijinallerine de bakiym dedim. Esasen çok kötü bulmasam da ben ilk şiiri biraz daha farklı çevirirdim. Meraklısı olursa gönderirim ama sanırım şiir çevirilerini mukayese etmek über-pro bi iş olsa gerek. Yine de haber edin. a.y.a. bi telefon kadar yakınsss