Kamburunu Çıkınında Saklayan Güneşler

Kamburunu Çıkınında Saklayan Güneşler

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kamburunu Çıkınında Saklayan Güneşler

 

 

 

Çıplak ayaklı, kamburunu çıkınında saklayan güneşler mi

yeryüzüne konuk olsun isteniyor?                                                                                                                                                                                   

Yoksa timsah derisinden çizmesi olanlar mı?        

 

Ya şizofren güneşler bulursak kadehimizde paramparça? 

 

Neydi bizim korkumuz? Soluğumuz kesilmiş, tetikte yüreklerimiz.

Hep kilitli olmalı göğün kapıları, surlarla çevrilmeli yıldızlar!

Ne yaparsan yap, neye inanırsan inan,                                 

ruhun bütün eşikleri bir bir düşmüş, sığınacak kale kalmamış!                      

Yalnızca kaygının ve yalnızlığın saati içimizde çalışan! Gün gün,   

adım adım soyutlanmak kendinden. Aydınlığını yitirir gibi.

Gözlerimizi okşayan, gözlerimizden yansıyan her ışığın bedelini

ödemedik mi? O zaman yaşamı saçlarından tutup sürükleyen

el kimin? Kıstırılmış yaşamı böylesi sahiplenen pençe kimin?

         Hangi usun krallığı bu?

 

Kapıları bir bir açan güneşler mi korkutuyor bizi,   

kuzuların kanatlandığı bir avuç gökyüzü için her şeyi göze

               alan yürekler mi?

Vermekten, tükenmekten korkmayan o güzelim, o yoksul eller mi?     

       Gerçekliğini yitirmiş aşkların duygularıyla besleniyor,

kaybolmayı kadim yollarda arıyorlar diye mi? Onları yeniden var

edecek tanrı güneşler yok mu?         

 

Ve belki de en güç olanı, bir prensesin düşürdüğü mendilin

üzerinden nasıl geçip gideceklerini biliyorlar mıydı?              

İnce işlemeli bir mendile karşı, nâzenin bir buluttan öğrendikleri

hülyâlı bir tavırları var mıydı?

 

Sakınan bir ürperti mi bekliyor bizi, ah kirleten bir utanç mı?                

 

Sorular değil şimdi önemli olan!

Yalın gerçeğin borusunu öttürdüğü zamanlardır!

Yeryüzüne konuk olmak isteyen güneşler, çullu mu olmalı, çulsuz mu?      

Bu ayrıntı önemlidir yeni dünya sofrasında! Hüzünlü olsa da, kabul

görmez yoksul güneş! İşe yaramaz konuk, pahalı konuktur zamanın       

hesap defterinde. Gözyaşlarına aldırmadan; eski günlerin hatırına,                              

çiçeklerle uğurlayın! Gitsinler ait oldukları yere. Gitsinler galaksilerin

çöplüğüne! Aşk öykülerini de, çöplük arkadaşlarına anlatsınlar!  

 

Zaman artık başka bir ruh, başka bir renk, başka bir ışıktır!                                

 

 

 

 

 

 

                            Beyzâde

 

 Beyzâdenin, altın işlemeli geceleri usul usul sıradanlaştığında,                       

 acı acı epridiğinde; nesnelerin soluğu anlamsızlaştığında, güneşe de                                                                   

 karanlığa da kayıtsız maskeler sabırsız bir bekleyişe geçtiğinde;                                           

 sağırmışçasına yanıtlar geciktiğinde; müzik yorgunmuş, kırılganmış gibi         

 sesler verdiğinde ve özür dilemeden söndüğünde mumlar, onu yalnızca

 ölmüş atları anımsardı!   

 

Mete Demirtürk                                                                                          


  • Tayfur Ekin

    Tayfur Ekin 13.04.2017

    Mete bey, Her ne kadar bu kutucuğun adı "yorumlar" ise de ben sizin şiirlerinize yorum yapmıyorum. Yapmak da haddim değil. Sadece duygularımı buraya yazıyorum ve yeni şiirlerinizi bekliyorum.

  • Tayfur Ekin

    Tayfur Ekin 13.04.2017

    Mete Bey'in şiirleri birbirinden güzel ve de anlamlı... Her insanbu.com a girdiğimde onun bir yazdığını arıyorum. Herhalde tiryakisi olmaya başladım...

  • Emin utku

    Emin utku 10.04.2017

    Mete bey kendine has üslubu ile şiir dostlarını mest ediyor . Son çıkardığı kitabından 3 şiiri de beni çok etkilemişti !

Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.