Ey Us, Ey Erkin Kucağındaki Fahişe

Ey Us, Ey Erkin Kucağındaki Fahişe

Ey Us, Ey Erkin Kucağındaki Fahişe ( 2 )

 

Us’ta başlar sayrılık,

sözün sayrılığı çok sonra!

 

Uzun uzun bakar yıldızlara, sorardım

yeryüzünde kim dayanabilir böylesi bir yalnızlığa?

 

Sahi kim? Gurur ve buzdağından bir yürek, aşk içre uzak,

bilinen yalnızlıklardan çok öte ve müthiş!

 

Dayanır mı derin yalnızlıklara us?          

Yıldızlar gibi sessizliğimde çoğalır sesim, kurtulur zincirinden

yalnızlığımda gecelerim! Ve ah, yalnızlığımda akacak nehri bulur

hüzünlerim! 

 

Yalnızlığım ülkemdir benim…                                                                           

 

Unutma, uçurtmam duygularımla salınır senin rüzgârınla değil ey us!

Neredeysek oraya, bir sis gibi çöker erkin dünyası!

İçine çektiğin hava, içtiğin su, dokunduğun nesneler,

o insafsız dünyanın sisi içinde, görünmeyen tanrıların     

örgüsünden süzülüp gelir!

 

Ve aldırmaz hiçbir şeye kahrolası us, biçimler düşlerini,                    

inciler, ışıltılarla örer ağını!

 

Hissene düşen zavallı bir patikada yürüdükçe, doyasıya yaşadığını sanır,

korumak için elindeki aldatıyı, kaçarsın kuytuların derin sessizliğine.                                  

 

Oysa zehirdir tek başınalık,                            

bir zindan duvarı gibi alıkor seni yolundan!                   

 

Bilirim, parçalanır derin yalnızlıklarda us!

Kanı aşk temizler, seni ne arıtır ey us?             

 

Oyunu bitirmek istemeyen bir çemberdir çocukluk,

yılları terk etmeyen bir gölge! Onca tuzağa yolunu şaşırmayan,

terli bir deri gibi canlı ve sokulgan. Geçer gibi yapma usun yanından,

deli gibi geç çemberinle!    

 

Sayrılığımsın ey us!

Düşlerin olsaydı seni tohumlayan, yeşerten,

bir pınar olurdun bilince akan,

kurtulurdun bakmak için doğru bulutlar mı demekten,        

kurtulurdun câni bulutlar deryasına mı düştük

dövünmelerinden?

 

Kurtulurdun her ânı bir cellât gibi asmaktan!            

                                                                                                                                 

Yaşam kurduyum desen de ey us,                  

dokur gibi yapsan da yaşamı,                                       

yalnızca dolanırsın çevresinde

ve                                                              

yepyeni dallar uç verirken 

böbürlenirsin senin eserinmiş gibi,

ve sen değilmiş gibi davranırsın binbir

gerçeğe!                                                                                                  

 

Unutma, uçurtmam duygularımla salınır, senin rüzgârınla değil ey

us!

Uzak dur benden, nefretimden, hâlâ bir katran gibi akıyorsun

damarlarımda!             

 

Korku senin aslın, soyun sopun, mağ’ra mağ’ra nasıl gizlendiğini,

şüpheler içinde kıvranıp güneşe çıkamadığını kadim dünya iyi

bilir!              

 

Bir korkak gibi titrersin bin katlı zırhın içinde!        

 

Ve ejderha görmüş gibi her gerçekte saklanır, beklersin kasırganın

işini görmesini, hesap mı diyorsun sinişlerine? Zavallı mantığın ardına

sığınıp koruduğun ben’lere kaleler kur! Duygularda doğan, duygularda

kaybolan fakirden uzak dur, balın bana göre değil!        

 

Sen olduğunda olta, yığınlar takılır yalancı yemine!

 

Ey us, ey sürtük, gün oldu çaldın içimizdeki güneşi, gün oldu

söndürdün! 

 

Ey us, ey erkin sâdık bendesi, altın kupalarda şarap yerine,  

köleleştirdiğin

kılçıksız ruhlarımızı sundun zâlimler kılıcına, zâlimler girdabına!   

 

Ey us, ey erkin kucağındaki fahişe, her öpücüğünde çarmıhta bulduk

kendimizi, her öpücüğünde çirkinleştik, ahmaklaştık, soysuzlaştık! 

Bir özne değil, kendi atığımızın sinekleriyiz artık!

 

Sonu gelmez alçaklığını gördükçe, aptallığımla gurur duyasım gelir!

 

(Yetmiyor işte gürül gürül çağlayışlarımız. Söyle gizemler meleği, söyle usun kutup yıldızı, açık açık anlat, uyar ve sen olmak isteyenlere destan yazdıran Şeytan, bizden daha iyi tanırsın onları, bu çağlayışlar yeter mi umutların, rüyâların gününe?)

 

Mete Demirtürk


  • KEMAL CENK UTKU

    KEMAL CENK UTKU 22.12.2020

    Farklı Ve Özgün Tarzıyla Beğenerek Okuduğumuz Demirtük Son Şiiride Keyif Verici Emeğine Sağlık

  • Atakan Okutan

    Atakan Okutan 15.12.2020

    Sn. Arslanoğlu'nun yorumlarına katılıyorum. Bazı ifadeler, nezaket adına ya da öztürkçe kullanım için farklılaştırılmamalı, olduğunca, alışılageldiğince kullanılmalı. Tabiki bu benim görüşüm, şair istediğini, istediği yer ve biçimde anlatacaktır. Özgünlüğü de buradadır zaten. Emeğine sağlık, yüreğine sağlık Sn. Demirtürk...

  • Mehmet Eken

    Mehmet Eken 10.12.2020

    Bütün kabahat Darwin’de. Bir ata bulmuş, doğaya salmış. Zavallı atamız vahşi doğayla cebelleşmiş, kırıla kırıla usa kavuşmuş. Kavuşamayan kuzenleri yokoluşa mahkum olmuş. Böylece, korumasız atamızdan usa kavuşmuş, eşrefi mahlûkat(!!) çıkagelmiş. İnsan, hayvanların en üstünü, kibiri us ve bilincin tek sahibi olduğunu sanmasından. Öyle bir kibir ki, Tanrılar yedi gün uğraşmış, onun için bir kainat yaratmış, kalan mahlûkat onun oyuncağı, ve diğer her şeyi. Bir elinde balta, diğerinde kasap bıçağı. Usu kes-biç diyor, öyle biliyor, öyle yapıyor. Toplum modernleşti, ancak insan elinde balta ve bıçakla kala kaldı. Savulun, balta sallanıyor, size denk gelmesin! Eyyy Darwin, bu muydu yapacağın! Mete Üstada kulak ver, hatanı anla, biraz daha uğraş, bıraksın us baltalarını. Eyy Şair, yakınır durursun, var mı senin göstereceğim başka çıkar yol?

  • kaan arslanoğlu

    kaan arslanoğlu 09.12.2020

    İlk kez karşılaşıldığında Mete Demirtürk'ün şiirleri basit, hamasi, destansı geliyor insana. Fakat biraz dikkatli okununca gerçek şiire özgü bir derinlik ve nitelik taşıdığı anlaşılıyor. Bu durumu zor şiir beğenir eski şiir editörümüz Nihat Ateş çözmüştü ilk. :) :) Örneğin bu şiirde "Oyunu bitirmek istemeyen bir çemberdir çocukluk", "Unutma, uçurtmam duygularımla salınır, senin rüzgârınla değil ey us!" gibi dizeler bence üstün nitelikli. Bir de şu var örneğin: "Bir özne değil, kendi atığımızın sinekleriyiz artık!" Bu da güzel ama, "Bir özne değil, kendi bokumuzun sinekleriyiz artık!" deseydi daha beğenirdim..Şaka yapmıyorum. Muazzam bir deyiş olurdu. Ben bunu kullanacağım.. Bir de "erkek eğemen dil" :) söylemine yakınlık duymasam da, Mete hocada bir şey dikkatimi çekiyor ve beni rahatsız ediyor. Küfürlerini, aşağılamalarını genellikle kadınlara yöneltilen hakaretlerden seçiyor.. "Kahpe, sürtük, fahişe" vb.. "Puşt" niye demiyor mesela, belki demiştir bir yerlerde..

Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.