Şiir
Yüreğini Dağladı Binlerce Kadın
1
Yüreğini dağladı binlerce kadın.
Yeryüzündeki cehennemin
ve karanlığın mimarı onlar olmasa da.
Bilemezlerdi evlâtların, canlar cânı
gözbebeklerin,
acımasız birer avcı olacağını!
Bilemezlerdi bir ömür verilen kocaların,
tapılası babaların
ölüm biriktiren kıyıcılar olduğunu!
Ey güneş! Ey zindan!
Kadının doğurganlığından gelmez dogma.
Evlâtlar yaratır,
kocalar, tapılası babalar!
Ve binbir emeğin öznesi;
kara dogmanın eli, topu, tüfeği olur.
En eski, en gizli utancıydı bu kadının.
Ve ölesiye sevdikleri,
ölesiye sevdiklerine
en karanlık duvarları ördüler.
Ki sonsuz gelen bir zamanın hâlâ içindeler!
Düşlerde kadın
bir melek, ateşten bir âhû olurken,
yaşamın her ânında
bir parçasıydı zincirin.
En eski, en gizli utancıydı bu kadının.
Yalandı erkeğin ona sunduğu yaşam,
yalandı kadının îman edeceği gerçek!
Bir utançtı bu kadına.
Her şafak, o kara dogmanın ruhu,
inancı adına, töresi adına yeminler eder
ve sonra diklenirdi küfür gibi bir ilençle:
Kor bir ırmak gibi aksın demir dağları,
yok etsin
o şeytanî gözlerdeki günahkâr ışıkları,
yaksın kavursun şehvet bürümüş bedenleri!
(Yetmezliklerinden doğardı korkuları ve amansız istekleri.)
İşkence bittiğinde, silâha boyun eğerdi yaşam.
Sarsılır toprak, büker boynunu toprak,
toprak susuz, gök susuz, binbir can susuz kalırdı!
Kana tapınıştı bu tragedya!
Kana tapındıkça doğardı güneşleri!
Ve yaşamdan nefretti silâhlarını silâh yapan!
Ah, töremiz vardı bizim
dökülen kanın boşa akmadığını haykıran,
yüce kan yasamız vardı!
Oysa töre bizdik, töre saplantılı her şeyimizdi.
Bir kalleş, bir hain pusulaydı.
Töre, acıyla nikâhıydı kadının!
Töre karanlığın bayramı, töre ölümün kutsanışıydı!
Her şafak,
arzunun şarkısı olmasın istediler.
Aşk olmasın.
Aşka uzanan bir el, bir ayak olmasın.
Kadın zincirdi. Aşk olmasın.
O ten karanlığın perdesi olsun, o ten yaşamasın,
o ten aşkı bilmesin!
Ey gök, tanrısal gürültünle kulakları sağır et!
Aşkın fısıltısı duyulmasın!
Kopan bir yürekti aşk sürüden, zincirden kopan
bir halkaydı, kendi olmaya giden yoldu.
Güneşin adımlarıydı.
Zinciri sıkı tutun! Zincire inanın!
Aşk olmasın!
Tanrım,
erkeğin kollarında, zevke köle olacak
zavallı bir şey mi dişi diye yarattığın?
Tanrım kadın bir günah mı?
Peki, ne zaman bir erkek, bir kadın gibi
günah olacak?
Utancı olurdu bu kadının!
Ah, zavallı avcıdan bir efendi!
Ah, bir kadının doğurduğu bir kadına buyurgan!
Efendiler, neydi o zaman kollarınızda olan?
Efendiler, nerede arzunuzun rüyâsı?
Sonsuz gelen bir zaman, gölgedir işte zindanda!
Hep utancı oldu bu kadının.
Ey acıların yarattığı hayâletler,
üşüşmeyin şarap niyetine kendi kanınızı içmeye!
Daha çok acı, daha çok acı çâre değil! Ve kalmayın
bir kurtarıcıya!
Kalmayın beyaz atlı prensin zehrine!
Ve
peşine düştüğünüz izleri düşünün,
adım adım, soluk soluk bıraktığınız izleri!
Kendi zâlimini aşkla yaratıp, ona kul köle oluşları!
Binlerce yılın tuzağını, bir büyü gibi ruha işlemiş yalanları,
sahte masalları, budalaca aldanışları!
Ve en hain damar, anadan kıza, köz köz öğretilmiş teslimiyeti!
Orada işte sımsıcak dudakların ve anaç memelerin izi!
Yine de hak etmez acılar pınar olmayı!
Ve her duyguda, her kahırda,
her yangının külünde
yeniden yaratırdı kadın kendini.
Ama sisten bir perde saklıyor her şeyi.
Ve gizem sanılan bir oyun alçaltıyor ruhları!
Ey çağlar yaratan mimarlar!
Tamam unutulsun hüzünle
çıkılan yokuşlar,
unutulsun dil yaraları!
Bıçaklar çalıştığında-
bedenden ayrılan ruhlar inlediğinde,
biraz karıştığında işler,
biraz zorlandığınızda,
sizler değil misiniz yalvaran,
yakaran, çılgınca tapınan tanrınıza?
Gerçeğiniz kadın olduğunda
zavallı hiçliğinizle,
tanrısız davranmaktan kaçınmayan
gene sizler değil misiniz?
Sizi doğuranların derinlerinde hep mızrağınız.
İçinizdeki insanın hiç doğmadığı,
belki de ölüp durduğu an’lardır eril varlığınız.
Avcunda bir ter gibi
hep utancıysa kadının elinde olan,
bir kıyamet ister sonunda!
Ve
dağlar binlercesi yüreğini, düşlerini;
en mahrem an’ları siler belleklerinden
ve doğurganlıklarını yok ederler!
Bir kıyamet isterse kadın, kendini bile bağışlamazdı.
Daha güçlü, daha yürekliydi çünkü doğurduğu avcıdan,
koynuna girdiğinden.
O zilletlerin esiri, küskün bir ateştir artık.
Ağlar kan bıçakları yazgısına!
Ağlar doğan gün!
Ağlar kadının bastığı toprak, içine çektiği gökyüzü,
ve ışık ışık, sevgi sevgi, bize verdiği her şey!
2
Böylesi bir cehennem sözü mü verdik bizi doğuran
kutsal bedenlere?
Böylesi bir cehennem sözü mü verdik kucaktaki meleğe,
can içre kız kardeşlere?
Böyle mi söz verdik diz çöktüğümüzde aşka?
Mete Demirtürk
Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.
mete demirtürk 10.03.2021
Değerli Hocam İlknur Hanıma, aziz dostum sn. Sinan Kutlu'ya güzel sözleri için teşekkür ederim. Schiller benzetmesiyle Hocam, dolaylı olarak haklı. Romantik Alman şiiri, beni en çok etkileyen kaynakların belki de birincisidir... Saygıyla...
Sinan Kutlu 9.03.2021
Başarılı bir şiir ve dikkat çekici bir empati yeteneği...
Ilknur Arslanoglu 8.03.2021
çok dokunaklı, düşündürücü ve destansı, yüreğinize sağlık şiir çok okuduğumu ve ünlü şairleri hep okumuş olduğumu iddia edemem ama bana Schiller'i düşündürdü...