Bölme Sürecinin Bir Bileşeni: GDO’lu Sol

Bölme Sürecinin Bir Bileşeni: GDO’lu Sol

Emperyalizmin ‘süreç’ diye bize yutturmak istediği: Ülkenin bölünmesi. Bu apaçık ortada.

Apaçık ortadaki bu gerçeğin, kendini sol sanan, sol olduğu savını öne süren kesimimizi herkesten çok ilgilendirmesi gereken bir özelliği daha var:

Emperyalizm Ortadoğu’da kendine bağımlı büyük bir kukla devlet kurma çabasında.

Suudi Arabistan’dan ve İsrail’den sonra üçüncüsünü… En büyüğünü.

Solcularımızın büyük çoğunluğunun sandığı gibi bağımsız değil, yalnızca Türkiye’den bağımsız, ama emperyalizme bağımlı bir devlet, kurulmak istenen.

Bu devletin kurulması başarılırsa, Avrasya’nın geleceği, kaç yüzyıl süreceği kestirilemeyecek büyük sömürünün sürmesi için dayatılan acılarla dolu bir karanlığa girmiş olacak.

Bu da, bilinmesi, sezilmesi öyle ahım şahım zekâlar, kitaplar dolusu bilgiler gerektirmeyen bir gerçek.

Böyleyken, emperyalizmin ‘süreç’ dediği yıkımın ve yeniden kuruluşun olmazsa olmaz bileşenleri var. ‘Süreç’in bugün anımsatmak istediğimiz bileşeni: Sol. O solun hiç hoşuna gitmeyecek ama gerçek adıyla söylersek de: Türk solu. 12 Eylül’den sonra kendilerine benimsetilen adıyla, Türkiye solu. Ama Kemalist sol değil, Marksçı sol.

Marksçı sol yeniden biçimlenip ortaya salınmadan önce Türkiye’de yasaktı. Çünkü Marksçı sol da antiemperyalist ve ulusalcıydı. O zamanlar o güzelim ulusalcılık sözcüğü de yoktu ve düpedüz milliyetçilik derlerdi. Açın 12 Eylül öncesindeki Marksçı solun yazılarını, söylediklerini, milliyetçiliği ırkçılara bırakmamak için nasıl savunduklarını ve Türkiye milliyetçiliğinin antiemperyalizmden başka bir şey demek olmadığını nasıl anlatmaya çalıştıklarını görürsünüz. En hızlılarından olan eli silahlı Mahir Çayan’ından (Bütün Yazılar), Türkiye İşçi Parti’li ve silaha bulaşmamış edebiyaçı-eleştirmen Fethi Naci’sine değin (Yön dergisi yazıları)…

Ne olduysa 12 Eylül’den sonra oldu. Önce Türk’ü bile Türklüğünden soğutacak mide bulandırıcı ölçüde bir etnik Türklük-Türkçülük dayatıldı. Sonrası kolaydı. Böylece Türklük, bütün olumsuzlukların sorumlusu yapılabildi.

Ulusalcılık bundan üzerine düşen büyük payı aldı, Marksçı solun gözünde ‘tu kaka’ edilmesi sağlandı, polisin terör listesine bile alındı. Ulusalcılık polisin terör listesine alınırken, yolunu şaşırmış solun “Ne yapıyorsunuz, o her şeyden önce bir düşüncedir, düşüncenin örgütlenmesini nasıl terörizmle suçlarsınız?” demek için gıkı bile çıkamadı. Düşünce suç sayılırken gıkı bile çıkamayacak ölçüde aklı çarpılmış bu sol, otuz yıldır ülkeyi kan gölüne çevirmiş bölücü-işbirlikçi örgütün yaptıklarına terör, yapanlarına terörist diyemeyen soldu. Emperyalizmin efendiliği ve yönlendirmesi altında beslenip büyütüldüğünü yadsımadığı etnik Kürt ayrılıkçılığına ‘Kürt hareketi, Kürt siyasal hareketi, Kürt ulusal hareketi’ gibi saygınlık içeren adlar vermekte hiçbir sakınca görmeyen bu sol, “ırkçı-Türkçü pantürkist hareketlere niçin ‘Türk hareketi,  Türk siyasal hareketi, Türk ulusal hareketi’ denmediği” sorusunun gösterdiği çelişkiyle yüzleşmeyi bir türlü göze alamamakta da direten soldu. Emperyalizm, bölünme sürecini solun aldatılmış desteğiyle yürütebilmek için, bölücü örgütü sol görüntülü tasarlamıştı. Bunun için Türk solundan, kendine zararsız bir sol yarattı. Bu yeni sol, Genetiği Değiştirilmiş Organizma gibi, GDO’lu bir soldur.

Bu yeni sola göre emperyalizme karşı çıkmak, çağdışı kalmaktır, 1940 model solculuktur.

Bu yeni solun kendini antiemperyalist, yurtsever sanan bir kesimi de vardır ama, onlar da ulusalcılık karşıtı olduklarından antiemperyalistlikleri işe yaramaz hale getirilmiştir. Fakat kendileri bunu ya görememekte ya da görmezlikten gelmeyi seçmektedirler. Bu kesimin iddialı görüntülü yurtseverliklerinde ülkenin doğusu sanki yurtları değildir. “Senin yurdun doğuya doğru nereye kadar uzanıyor, Konya’nın doğusuna ya da Kayseri’nin doğusuna kadar mı?” diye sorsanız, apışıp kalırlar. Yurtseverlikleri nasıl bir yurtseverlikse, onlara göre Hakkâri’nin, Diyarbakır’ın, Van’ın yurttan koparılacak olmasına seyirci kalmak, yurtseverlikleriyle hiç mi hiç çelişmez.

GDO’lu bu yeni sola göre, emperyalizme karşı bağımsızlıkçı Türk ulusalcılığı terörizmdir, Ergenekonculuktur, Türkçülüktür, ırkçılıktır, vahşiliktir. Kürt ırkçılığı kansız, çağdaş, temiz, iyi, terörden uzak, ‘yeme de yanında yat’ türünden, masumluk anıtı bir ulusalcılıktır, GDO’lu solculuğumuzun biricik gözdesidir.

Bu GDO’lu sola göre Mustafa Kemal, çağdaşlaşmayı halka hazır verdiği için, halkın laiklik, kadın hakları, çağdaşlık gibi ilerlemelerin değerini bilmeyişinden sorumludur, zaten kendisi de “asimilasyoncu bir laikçi”dir.

Bu GDO’lu sola göre, anaokulunda üç beş yaşlarındaki kız çocuklarına başörtüsü, erkek çocuklarına takke giydirilmesinde, öyle hemen birleşip örgütlenip karşı çıkılacak bir durum yoktur; her gün papağan gibi ya da tespih çeker gibi “Komünizm gelecek, dertler bitecek. Komünizm gelecek, dertler bitecek” tümcesini yinelemek ve buna inanmak, herkesi bu inanca çağırmak yeterlidir.

GDO’lu bu “Yeni Sol”cu arkadaşlarımızın düşünüşleri, yurtseverliklerindeki ağır çelişkileri göremeyecekleri biçimde bulandırılmış, karartılmıştır.

Emperyalizmin “Büyük Ortadoğu Projesi” de dediği yıkım ve yeniden düzenleme tasarımının en önemli bileşenlerinden biri, artık emperyalizm karşıtlığı da, Marksçılığı da sözde kalmış olan bu GDO’lu soldur.

Tarih önünde bu yer tutuşun ağır sorumluluğundan kurtulmak isteyen Marksçı solcular, ne zaman gözlerini açacak, bu ağır uykudan ne zaman uyanacaklar?

Hürriyet Yaşar


  • davut resneli

    davut resneli 25.05.2016

    Şu anda güneydoğu zaten yarı özerk diyebiliriz,halk iki güc e vergi veriyor birisi tc diğeri pkk,tc çok daha güçlü ama pkk da orada gerçek bir devlet gibi hükümranlığını sürüyor.Tabi güneydoğu bölgesinin ayrılmasının,şu durumda bence hiçbir gerçekçiliği yok ne bir talep var ne de bu yönde bir çalışma,bu sadece eskiden kalmış bir fikir.Eskiden çok bir gerçekçiliği yoktu ama bunu isteyen bir takım topluluklar vardı,şu an yine bir gerçekçiliği olmadığı gibi bunu isteyen kimse de kalmış görünmüyor.Bence daha önemli olan kısım yani insanların kafasında soru oluşturan kısım şu ki,türkiye güzel günlerini yaşamaya başladığı zaman ayrılma olmalı olmamalı mı?Bunun yanıtı çok net bir şekilde hayır.Çünkü ayrılmanın öncülüğünü yapabilecek tek bir grup var o da pkk,öyle bir topluluğunda yanıbaşımızda bir devlet kurmasına izin veremeyiz,doğalında savaş çıkar.

  • Ç.

    Ç. 24.05.2016

    2. maddedeki saptamanıza katılamayacağım. Emperyalizm günümüzde ulus devletlerin küçülmesinden yanadır. Bunun sebebi de küçülen ulus devletleri yönetmek daha kolaydır. Küçülen ulus devletlerin emperyalizmle pazarlık payı daha az olur.

  • Kaan Arslanoğlu

    Kaan Arslanoğlu 24.05.2016

    Yazılara yazıyla cevap vermek niyetindesin, ama bu pratik bir çözüm değil. Ara sıra o da olur Sevgili Hürriyet, ama bu yere her çöp döküldüğünde bekle, büyük temizlik yapana dek orada kalsın demeye benziyor. Yazı yazmak kolay değil, yorum yazmak kolay. Yazı ikide bir yazılmaz. Sırası var, zamanı var, editöre harcattığı zaman var, tanıtımı duyurusu var. Yorumla şıp diye küçük çöpleri kaldırırsın, birçok okur yorumları da aynı dikkatle okuyor. Yazılar sıklaştığında ise okur yoruluyor, okumuyor. En azından bizde böyle bu. Ama tabii sen bilirsin, herkes kendi bilir.

  • Hürriyet Yaşar

    Hürriyet Yaşar 24.05.2016

    Kaancığım, yorumların çoğunun, yazara yazılmış mektuplar sayılamayacağını sen de görüyorsundur. Diyeceğim, mektup olsa, haklısın. Kendi aralarında yazışanlar var. Olsun ama, yazarın yanıtı beklenmesin. Yazarın yorumlara yanıt vermesini yanlış yapan başka da çok neden var. Bu konu böyle kalsın, ben yazılarımı yazayım. Yazıyla tartışma olursa, yanıt vereyim. Sevgiyle...

  • Hürriyet Yaşar

    Hürriyet Yaşar 24.05.2016

    Kaancığım, 5 ve 6 numaralı bölümler postada kaybolmuş, yolluyorum: 5- “Kürtleri ve Türkleri ayırmak olanaksızdır” saptaması toplumbilimsel bir saptama. Vahşi tasarı, solu elde ederek, Türkiye Cumhuriyeti’ne de ‘kötü adam’ rolünü bin türlü tuzakla oynatarak silahlı kukla örgütler eliyle, cebirle/zorla yürütülmek isteniyor. Coğrafi olarak böldükten sonra, nüfusun bölünmemişliği emperyalizmin derdi değil, bölmeye engel hiç değil. Olsa olsa, aşılması gereken bir güçlük olabilir onlar için, kolayca da aşarlar. 6- “Çok kan dökülür” çok kibar, çok insancıl bir yaklaşım. Emperyalizm bu karşı çıkışla çok kolay başa çıkıyor. Şimdiye kadar dökülmüş olan kanın miktarı, gidişin bu noktadan engellenemeyeceğini gösteriyor.

  • Kaan Arslanoğlu

    Kaan Arslanoğlu 24.05.2016

    Sevgili Hürriyet, bu dediğin kesinlikle doğru bir tutum değil. Okuru küçümsemek, mesafe koymak anlamı da içeriyor. Eskiden internet yoktu. Gazete ve dergi yazarları buna rağmen kendilerine gelen mektuplara tek tek cevap verirlerdi. Vermeyen de vardı, ama takdir edilen doğru tutum birincisiydi. Bu konuda Maxim Gorki'nin ünlü olduğunu biliyorum. Ona her gün bir çanta mektup gelirmiş. O da her birine tek tek cevap verirmiş. Her yazarın bu kadar vakti olmayabilir. Bizim ünlü yazarlarımız dışında çoğu yazar ekmek parası için başka işlerde çalışıyor. Ama aydınlanma diyorsak her yazar iletişime daha çok vakit ayırmalı. Hele internet ortamında çıkan yazılara eğer yorum bölümü açıksa cevap vermemek diye bir ilke olamaz, çok yanlış. Herkese cevap yetiştir demiyorum, ama yazarlar yazılarının altına bir zahmet üç dört günde bir baksınlar ve önemli gördükleri için bir iki şey desinler artık. Yazı yazıp çekilmek vakit darlığından zorunluluk olabilir, ama doğru bir ilke olamaz.

  • Hürriyet Yaşar

    Hürriyet Yaşar 24.05.2016

    8- Varsayalım ki Türkiye Cumhuriyeti kukla, varsayalım ki emperyalizm de bir kuklaya daha gereksinim duyuyor. Solcu olarak “Varsın olsun bir kukla daha” demek, seyirciliği seçmiş bir yaklaşımdır ki, senin böyle bir solculuğu seçeceğine hiç olasılık vermem. Bu yaklaşım solun var oluşunu anlamsızlaştırır. Ah be Kaan! O yorumu yazacağına bir yazı yazsaydın, şimdi birer yazımız daha olsaydı, daha iyi olmaz mıydı? Bak, çıkarcılığın böylesine hiç hayır demem işte. Yazılarda tartışmak dileğiyle… Sevgiyle… Hürriyet Yaşar

  • Hürriyet Yaşar

    Hürriyet Yaşar 24.05.2016

    7- Solun hiç unutmaması gerektiği halde hep görmezlikten gelmek istediği asıl önemli unsur, bölmekte kullanılan örgütün, emperyalizmin bu işindeki kukla yürütücüsü olduğudur. (Uğur Mumcu, bu gerçeğin bize duyurulması savaşımının şehididir.) Emperyalizmden bağımsız davranma yeteneği sıfır olan bir örgütü Marksçı solumuz, ‘ulusal bağımsızlıkçı örgüt’ diye yutuyor. Bu kavrayışsızlığın insanlığa bedeli çok ağır olacak. İnsanlığa önderlik etme savındaki bir siyasal kesimin böyle bir yanlış yapmaya hakkı yok.

  • Hürriyet Yaşar

    Hürriyet Yaşar 24.05.2016

    2- Emperyalizm “büyük ölçüde kendisinin kuklası” bir devlette darbeler düzenlemez, çünkü o zaman kendine karşı darbe düzenlemiş olur. Öyle bir devleti bölmeye kalkışmaz, çünkü tek merkezi yönetmek çok merkezi yönetmekten daha kolaydır. Türkiye’nin bağımlılık-bağımsızlık sorunu, ölçü-oran v.b. sorunudur. Emperyalizme başkaldırarak kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti bütün bağımlılıklarına ve yönlendirilmelerine karşın “kukla devlet” denebilecek bağımlılıkta değil. Bölme sürecini emperyalizm için gerekli yapan en önemli neden bu. 3- Hiçbir ulusal birlik, barış içinde anlaşmayla, sözle parçalanamaz. Bu işin doğası böyledir. “Bana eyvallah” diyen, gerçekte bir yere gitmeyip “sana güle güle” demiş olduğu için, çarpışma kaçınılmazdır. 4- Emperyalizmin büyük tasarımı yanında “ekonomik-sosyal çıkar” saptamaları bile sonraki sıralara düşüyor. Uzaktan bakıldığında ancak görülebilen büyük resimde ‘yutma’ya karşılık gelen çok vahşi amaçlar görünüyor.

  • Hürriyet Yaşar

    Hürriyet Yaşar 24.05.2016

    Yorum sitenin kurucu-yöneticisinden bana seslenerek geldiği için, bu seferlik yanıt veriyorum. Kısa yazabilmek için de konuları numaralıyorum: 1- Sevgili Kaan, bir yazarın yazı yazmaya çalışırken bir yandan da yazılarına gelen yorumlara yorum yetiştirmeye çalışmasını doğru bulmuyorum. Bu yüzden “cevap vermemek bir tavır oldu” dokundurmasını hak edecek bir tutum değil bu. Yorumlara yetişeyim derken, yazı yazmaya zaman kalmıyor. Ayrıca, okurların kendi aralarındaki tartışmaya yazarın girmesinde bir sağlıksızlık da var gibi geliyor bana.

  • Adil Yılmaz

    Adil Yılmaz 23.05.2016

    Bu yazı içeriğini , yazıyı okumadan çok öncesi savunagelmiş biriyim,sanırım yorum yerine geçecektir. Ancak, yazıda yer alması gereken şey, On iki Eylül sonrası ve özellikle de AKP dönemi GDO'lu solun pratik içinde gördüğümüz somut eylemleri ve ideolojik savlarıyla güçlendirilerek sunumu daha etkili olabilirdi diye düşünmekteyim ki, bu, kanıtla ilgili bir gerekliliktir.

  • Ç.

    Ç. 23.05.2016

    Ulusalcı kesimlerin büyük çoğunun da emperyalizmle ilişkili olduğu ortada. Solun sol yapan değer kapitalizm karşıtlığıdır. Ulusalcılarda ulusal sermaye deyip uluslararası sermaye ile olan bağını görmemezlikten geliyor. Kürt hareketi Amerikancı da Ulusalcılar farklı mı. Ulusalcıların bugün çoğunluğu iktidara destek veriyor. Dün de Kürt Hareketi ile liberaller iktidara destek veriyordu. Sermaye karşıtı olmadıkları için Koç'a Vatan Partisi de HDP de aynı anda taziyede bulunabiliyor. Solun Türk ve Kürt milliyetçiliklerinden birini seçmesi kimlik siyasetine yönelmesi sermaye karşıtlığından uzaklaşması solu solculuktan uzaklaştırdı.

  • ADAMIN BİRİ

    ADAMIN BİRİ 23.05.2016

    Bu başlangıca daha çok kişinin katılması lazım ama, bunu yapacakların dürüst olması lazım. Nato mermer nato kafa tiplerin değil de , kendi düşüncesindeki ve savlarındaki eksiklerin de farkında olan ve getirelecek eleştirelere sabırla cevap verecek ve bundan daha temiz ve geliştirilmiş yahut yenilenmiş düşünceler çıkarabilecek çapta insanların katılması lazım. Öyle olsun ki samimiyetlerine inanalım ve düşüncelerini kayda değer bulalım. Bu çabaların özünde şu niyet olmalı. Bizi gerçekten kurtarmaya aday bir sol. Ne için insan gibi yaşayalım diye huzurlu yaşayalım diye çocuklarmız bilsinler ve aynı yoldan gidip onlar da kendileri ve gelecekleri için sağlam bir kılavuzla hayatı kurmaya çalışsınlar diye. Yoksa daha çok çocuğumuzu kaybederiz. Kim kuracak geleceği uzaylılar mı. Bu arada bu yazıyı çok beğendim . benim için en iyiler arasında. hem netlik anlamında hem de fikir birliği anlamında. Hürriyet beye teşekkür eder selamımı iletirim.

  • ADAMIN BİRİ

    ADAMIN BİRİ 23.05.2016

    Kaan hoca merhaba. Herşeye birşey yazmış olmamak için yazmayayım diyorum ama tutamıyorum , çünkü içimde tutamıyorum. Hayatımın genelinde hep, içimde tutan biri olmama rağmen. Hocam kitaplarınızı almadım henüz , yazılarınızdan da belli ki bu sol meselesi üzerine kitaplarınız var. okuyacağım tamam. Ve belli ki yüzyılların birikimine ve çarpık çurpuk ve bölük pörçük sol anlayışına ve kavramlarına kafa tutuyorsunuz, ya da şöyle diyeyim kalem tutuyorsunuz. Yiğitçe bir tavır, ki bu bence zaten bir ihtiyaç . Özellikle bizim gibi , insanlara birşey anlatmanın ve kavratmanın zor olduğu bir ülkede . Çünkü burada işler akıl ve mantık üzerine inşa edilen bilgilerle değil , akıl ve duygu yoluyla üretilen yalanlar üzerinden yürüyor. Böyle bir ortamda giriştiğiniz çabanın uzun,meşakkatli bir yolu var. Maalesef öyle. ama bu yola çok ihtiyaç var . bunu demekle sizin her düşüncenizi onaylıyorum anlamı çıkmasın, sadece tavır olarak önemli bir başlangıç. (devam edecek)

  • AKİF AKALIN

    AKİF AKALIN 23.05.2016

    Anti-emperyalist olmak solun "belirleyici" niteliklerinden biri değildir. Solcu olmayan biri de anti-emperyalist (veya anti-faşist) olabilir. Solu bütün diğer siyasi akımlardan ayıran belirleyici nitelik "emeğin" ideolojisi olmasıdır. Asıl sorun da burada başlıyor. Bir kişinin, grubun veya partinin "emeğin" yanında olmasının KRİTERLERİ nelerdir? Gerçekten otorup düşünmek lazım: emeğin yanında olmak ne demek? Söylemde ve eylemde emeğin yanında olunduğu nasıl gösterilir, başkaları nasıl görür ve değerlendirir? Mesela bir partinin isminde işçi, emekçi, sosyalist veya komünist sözcüklerinin bulunması o partinin gerçekten emekten yana olduğunun kanıtı mıdır? Muzip çocuklar bir kedinin kuyruğuna teneke bağlamış olsun. Bunu görünce gülmek, eğlenmek sağcılık, müdahale edip kediyi işkenceden kurtarmak solculuk mudur? Gerçekten nedir solculuk?

  • Kaan Arslanoğlu

    Kaan Arslanoğlu 23.05.2016

    Bazı yazarlarımızda internette yazdıkları halde yorumlara cevap vermemek bir tavır oldu. Yine de ben Hürriyet'e bir itiraz yapayım. Şimdi Kürdistan devletinin kurulmasının kötülüğü hakkında ileri sürülen en önemli argümanlardan biri, Hürriyet de bunu yinelemiş.. kurulacak devletin kukla devlet olması, ABD'ye bağımlı devlet olması. Eee, TC denilen bizim devletimiz de büyük ölçüde kukla, büyük ölçüde ABD'ye bağımlı devlet değil mi? Kürtler derse ki, sizin bağımlı devletiniz var, bizim de bağımlı devlet kurma hakkımız yok mu? Ne diyeceğiz? Yeni bir devlet kurulması Kürtlerin ekonomik veya sosyal çıkarlarına aykırı olabilir. Buradan karşı çıkılabilir yeni devlete. Daha önemlisi Kürtleri ve Türkleri birbirinden ayırmak fiilen çok zor, hatta imkansızdır. Buradan karşı çıkılabilir. Çok daha fazla kan dökülür. Buradan karşı çıkılabilir. Ama kukla devlet kuracaklar argümanı bana zayıf görünüyor, bunu isteyen büyük çoğunluk olduktan sonra. Bilmem Hürriyet ne der?

Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.