Sustun ve Sustukça Sıra Geldi Sana!

Sustun ve Sustukça Sıra Geldi Sana!

Sultanahmet Meydanı'nın mitingleri meşhurdur, dahası adı Hipodrom veya At Meydanı olan bu alan defalarca tarihsel nitelikte olaya tanıklık etmiştir, Eski İstanbul'un önemli bir merkezidir.
Örneğin Hagia Sophia Kilisesi bu meydanda düzenlenen yarışlar sırasında taraftar gruplarınca çıkarılan bir isyan sonucu yakılmıştır. Bu olay Nika isyanı (1) adıyla bilinmektedir. 
Sultanahmet Meydanı, İstanbul'un Fethi ardından merkezi rolünü yine korumuştur. Osmanlı İmparatorluğu işgal edilmeye başlandığında 'milli bilinç' uyandırılmak için yapılan, hatip olarak Halide Edip Adıvar'ın konuştuğu mitingler de ele alınabilir. 
Sultanahmet Meydanı'nın benim ve yaşıtlarım için erken politize olmak noktasında ciddi bir payı da bulunmaktadır. 
25 Mayıs 97'de, Ödp öncülüğünde, demokratik güçlerin katılım sağladığı, Susurluk zihniyetinin toplum düşmanı duruşunu mahkûm eden bir miting düzenlenmiştir. Ne ilginç ki o mitingde konuşan Ödp başkanı Ufuk Uras, meydanda iki hafta önce düzenlenen "başörtüsüne özgürlük" eylemine gönderme yapıp "dinbazlar bu meydanı kirletti" diyebilmiştir. Yıllar sonra kendisi başörtüsü'nün esaslı savunucularından biri haline gelmekle kalmayacak dinbaz diyerek politik çizgilerini vurguladığı siyaset çevrelerinin en gözde işbirlikçisi olacaktır.
Konumuz Ufuk Uras değil, yazıdan rol çalmasına müsaade etmeyeceğim kuşkusuz. O mitingin politik bilincimde mutlak bir katkısı olduğunu vurgulamak istiyorum. Henüz on yaşındaydım, babam elimden tutup götürmüştü beni mitinge ki miting benzetme abes kaçmasın, tam bir 'aile mitingiydi' Çocuk yaşlı, kadın erkek, işçi memur, meydan dolmuş taşıyordu, sanırım Ayasofya girişi önüne kuruluydu kürsü, ben de kürsüye yakın bir yerde çevremdeki ilginçlikleri gözlemliyordum. Tencere-tava'lar, aynalar insanların ellerindeydi. Miting sona erdiğinde kitle binler halinde tramvay yolunu izleyerek Sirkeci Garı önüne yöneldi. Gülhane'den, Topkapı Saray'ı önünden geçerken tadı ses tellerimden hâlâ silinmeyen, bir dönemin klişesi sayılan o sloganı birçok kere attım: "Susma sustukça sıra sana gelecek!"
O dönem bugünlere kıyasla susulmuyordu, sloganlar günümüzden çok daha gür ve inançlı atılıyordu. Şimdi "ben çocukmuşum da bana öyle geldi" demeyecek, ardına sığınmayacağım bu yanılsamanın. Dönemi karşılaştırmak isteyenler Ufuk Uras'ın diline baktıklarında ne demek istediğimi daha açık anlayacaklardır. Bugünün kaypakları 97 yılında daha temiz düşünebiliyorlardı, liberalizm zehri karşılık bulmamıştı toplumda, siyasi ortam daha diriydi ve dayanışma son derece güçlüydü.
Neredeyse 20 yıl geçmiş o Sultanahmet mitingi üzerinden. Bugün artık mitingler ancak alan tartışmaları ve güvenlik sorunu ekseninde gündeme taşınabiliyor; çünkü 'öz' noksan, heyecan deseniz hak getire, örgütlülük dostlar flamayla görsün seviyesinde. Miting alanları aktarma istasyonu niyetine kullanılıyor, hava güzelse oradan doğruca pikniğe gidiliyor yahut şöyle bir görünüp hazır yol düşmüşken o yaka'daki işler hallediliyor, belki akrabalar ziyaret ediliyor. 
Bu pesimist tavra düşmem doğaldır, hak verin; o mayıs akşamının damağımda kalan tadını hâlâ arıyorum. "Susma sustukça sıra sana gelecek" dedikten yirmi yıl sonra susmanın ters doruğunu, içimizdeki alçalışını buruk yüreğimle takip ediyorum. Sustuk ve sıra bize geldi!

'Onur Yürüyüşü' yasaklandı!

Eşcinsellerin Onur haftası kapsamında yıllardır düzenlediği yürüyüşün gelişimine uzun uzun değinmeyeceğim. Bu yürüyüş eksiği gediği ile eleştirilebilecek yönleriyle yıllardır bir mücadeleyi dışa vuruyor. Eşcinsellerin ötekileştirilmesine karşı bir karşı koyuşu, bir 'meydan okuyuşu' ifade ediyor. Fakat Gezi Direnişi'nin yürüyüş ile bütünleşmesi ve ayrıca eşcinsellerin kimlik mücadelelerine, saygı beklenti ve arayışlarına dönük kavrayıcı ve kapsayıcı biçimde eylemsel buluşması, siyasi iktidarın bu konuda tavizkar tutum sergilemesinin önüne geçmiştir diyebiliriz. 
Gezi'nin ardından 2013 Haziran'ı sonunda gerçekleşen yürüyüşe elli bini aşkın kişi katılmıştı. Bu katılım sayısı ertesi sene yine korundu. Hal böyle olunca ve gerici iktidar sertleşince, pençelerini liberal söylemleri siper ederek değil de açıktan çıkarınca geçtiğimiz yıl Ramazan ayı ve değerler ileri sürülerek yürüyüş yasaklandı. Hâlbuki evvelinde bu yürüyüş Ramazana denk gelmiş; hatta AKP, yürüyüşün varlığını hoşgörü propagandası olarak seçim broşürlerine bile yazmıştı. 

Amerika’da katlet, Türkiye’de tehdit et!

Amerika'nın Florida eyaletine bağlı Orlando şehrinde düzenlenen vahşi katliam eşcinsel bir gece kulübünü hedef aldı, elli kişi hayatını kaybetti. Bu katliamın üzerinden günler geçmeden Türkiye'de bazı gruplar her sene düzenlenen onur yürüyüşüne dair "yürütmeyeceğiz" çağrıları yapmaya başladı. Bu grupların niyeti belliydi, tedirginlik yaratıp yürüyüşün yasaklanmasına zemin hazırlamak. Başardılar da. Yürüyüşü yasaklamaya bahane arayan iktidar fırsatı kaçırmadı ve yürüyüş yasaklandı, böylece pas iyi değerlendirilmiş oldu.
Pas adrese teslimdi fakat onun ötesinde kale boştu ki asıl sıkıntı tam da burada baş gösteriyordu. Toplumsal muhalefet dehşetengiz bir suskunluğa gömülürken mitinglerin yasaklanmasından daha doğal ne olabilir?   

"Susma sustukça sıra sana gelecek" sloganı niçin bir döneme damgasını vurdu? Bu soru, çok derin anlamlarla ulaşılabilecek türden cevaplar aramıyor. "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" deyiminin antitezi, hatta bir başkaldırısı kisvesinde karşımızda duruyor. Yine çok sık kullanılan, popüler bir örneği özetliyor. Sıra en son papaza geliyor hikâyede, duymuş, belki anlatmışsınızdır. Nazi Almanya'sından çıkarılan dersler faşizme karşı mücadelede bu sloganların yaratılmasına ve yaygınlaşmasına vesile olmuştur. Bu sloganlar da özlü söz gibidir, zamanlarına ayna tutar. Slogan, bunlarla birlikte dayanışmanın zorunluluğuna dikkat çeker. Kimlik mücadelelerinin ayrıştırılması Ufuk Uras ve benzerlerinin ipliğini pazarda parlatırken birleştirilmesi Sultanahmet coşkusunun tekrarına yol açacaktır. Ezilenler ve sömürülenler ve aşağılananlar, selametleri açısından vakit yitirmeden el ele vermelidir. Zira sıra zaten bize gelmiştir.

1. Nika İsyanı 532 yılında Roma imparatoru  Iustianus'a karşı çıkarılmıştır. Nika, Eski Yunanca'da zafer anlamına gelir, Nike ise Yunan mitolojisinde zafer tanrıçasıdır.

Not: Sultanahmet Mitingi'nin haberine bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.
http://arsiv.sabah.com.tr/1997/05/26/r01.html

Haydar Ali Albayrak


Yorumlar

Maximum : 1000 Karakter / Karakter Sayısı: 
0
Yorumlara gerçek ad ve soyadınızı yazmanız onay kolayllığı sağlar.
Mail adresinizi yazmanız keyfinize kalmıştır. Yorumlarınızın onaylanması da
editörlerin tamamen keyfine bağlıdır. Yılların deneyimi sonucu bu bizde böyle.
  • arif yavuz aksoy

    arif yavuz aksoy 07.07.2016

    Benim en çok tuttuğum slogan "Faşizme karşı bacak omuza" ama "Kasma; kastıkça sıra sana gelecek" de iyidir. "Bağırta bağırta yolunacağız" vardı bi de. a.y.a. solcu sloganlarını hiç anlayamasss

  • Kaan Arslanoğlu

    Kaan Arslanoğlu 27.06.2016

    "Susma sustukça sıra sana gelecek" sloganını zaman zaman ben de attım. Ama onun da artık solun her söylemi gibi bayat ve kokuşmuş olduğunu düşünüyorum. Direnmek, eylemlilik, etkinlik güzel şeyler de... Aması var. "Eylemli sol oligarşinin ideolojik egemenliğinden kurtulamıyor" yazımda burada belirttiğim gibi: Siz istediğiniz kadar şuna buna iktidara direnin. Direnişin en büyüğü GEZİ değil miydi? En baba solcusunun okuduğu gazeteler, yazarlar Cumhuriyet, Aydınlık, Birgün, Radikal şu bu oldukça, hatta büyük çoğunluk düpedüz Hürriyet-CNN kafasında oldukça istediğin kadar "bağır, sıra yine sana gelecek"... Oligarşi kafalarda yine hakim, eylemli de olsa hakim eylemsiz de...

Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.