Siyaset
Oruç Tutmak, 2 Temmuz, Dincilik ve Dindarlık
Yazmak şart oldu. Çok fazla gündeme geldi bu kez oruç tutana saygı diye. Oruç tutanın yanında yemek yenmemeli, mümkünse bu saygının gereği yemek hiç yenmemeli gibi bir düşünce yaygınlaşıyor. Her kesimde yaygınlaşıyor. Tutanlarda ve tutmayanlarda.
Yıllar önce Kayseri'nin Felahiye ilçesinde mecburi hizmetimin kalan bir kaç ayını geçireceğim geçici görevimdeyim. Ev kiralamadım. Sağlık Ocağının üst katındaki bir odada kaldım. Gündüz kalorifer yanarken, gece elektrikli ısıtıcı ile idare ediyordum. Derken birkaç gün sonra yeni bir hekim arkadaşımız geldi. İsmi Bayram. O da sağlık ocağında kalmaya karar verdi. Benim kullandığım odayı ortak mekan haline getirdik, masamız, televizyonumuz, piknik tüpümüz yemek malzemelerimiz ve tek yatak. İkinci yatak koymadık ben yan tarafta sadece bir yatak sığabilecek kadar küçük odacıkta yatabileceğimi söyledim. Sadece uyumak için kullanacağımdan sorun yoktu. Uykum gelince yan tarafa geçiyordum. Onun uykusu geldiğinde ışıkta ve televizyon açıkken uyuyabildiğini, odada kalmamda sakınca olmadığını söyledi. Kalabalık ailede yetiştiğini ve uykusu gelince top patlasa uyanmadığını söyledi. Sabahları sıcak odada kahvaltıyı genelde ben hazırlıyor ve onu sonra uyandırıyordum.
Bir sabah kahvaltı hazır diye uyandırıldım. "Oo, erkencisin" dedim bizim Bayram'a. Güldü, Sıcak odaya geçtim. Bir kısmında hep kitapların durduğu masamızda sadece bir bardak çay ve bir tabak olduğunu gördüm. Gözlerim odada Dr. Bayram'ın bardağını aradı ama göremedim. Sen çay içmiyor musun diye sordum. Güldü ve niyetliyim dedi. Ramazan başlamıştı ve Bayram oruç tutuyordu. Kendimi çok rahat hissetmedim. O zaman ben içerde yapayım kahvaltımı dedim. Beni engelledi. "Başkasının sırtından oruç tutulmaz" dedi. Anlamak için baktım. "Ben oruç tutarken başkasını da bir davranışa zorluyorsam kendi yükümü onlara taşıtıyorum demektir. Sen her zaman burada kahvaltını yapıyorsun ve ben senden bunu değiştirmeni bekleyemem. Üstelik beklersem bu sevap bana değil aslında sana yazılması gerekir, bedeli neyse ben ödemiyor, sana ödetmeye çalışmış olurum" diye devam etti. "Aç bir insanın yanında yemek yemek beni rahatsız eder" dediğimde ise, "ben şu an aç ve muhtaç değilim ki, inancıma göre ibadet ediyorum ve biri yemek yerken bunu yapabiliyor olmam daha anlamlı" diye cevap verdi. İkna olmuştum. Teşekkür edip kahvaltımı yaptım yanında. Tüpün yanındaki sandalyede gazetesini okurken iki kez de çayımı doldurdu. Sonrasında Ramazan boyunca kahvaltımı hep Bayram hazırladı. Nasılsa sahurda kalkıyorum, sonra namazımı kılıyorum ve okumaya başlıyorum. Masayı o zamandan hazırlıyorum diyerek ikna etti. Kendimi borçlu hissetmemek için iftarlık bir şeyler hazırladım ara sıra, damak zevklerimiz uyuşmadı ve pes ettim. Sadece aşçı yamaklığını yapmak düştü ara sıra.
Bir kaç ay sonra ayrıldık. O memleketi Malatya'ya gitti bense İstanbul'a.
Ertesi yıl Ramazan başlarıydı. İstanbul'da Sağlık Müdürlüğünde bir toplantı vardı. Öncesinde bir işim için müdür yardımcılarının birinin odasına uğradım. Odada dört kişi vardı. Selam verip masanın yanındaki boş sandalyeye oturdum ve elimdeki açık kraker paketini odadakilere uzattım yemek isteyen var mı gibilerinden. Birden müdür yardımcısı olduğunu düşündüğüm kişinin saygısızlık yapmaya utanmıyor musun diyen sesini duyunca neye uğradığımı şaşırdım. Neyi yanlış yapmış olabileceğimi düşünürken, "oruç oruç ağzımızı bozduracaksın" dediğinde neden bahsettiğini anladım ama şaşkınlığımı ortadan kaldırmadı bu. Hissettiğim, odada bana yer yoktu ve odayı terk ettim.
Üzerinden tam dört ay geçmişti. Öğle haberlerinde televizyonda Sivas'ta Madımak Otelinden söz ediliyordu. Etrafta kalabalık bir güruh, içerde Aziz Nesin dahil pek çok aydın, otelde mahsur kalmışlar. Etrafta bir sürü müdür yardımcısı varken tek bir Dr. Bayram görünmüyordu. Öfkeyle bağıran ve yok etmeyi düşünen bir topluluk. Yine de bir Dr. Bayram gelir ne yapıyorsunuz siz diye konuşur ve kalabalığı dağıtır diye bekledim. Olmaması imkansız, vardır mutlaka başkaları.
Ama, yoktu.
Orada yoktu...
Sonrasını biliyorsunuz...
Farkı yıllar sonra tanımladım. "Dindar" ve "dinci" olarak kategorize ettim. Dr. Bayram dindardı. Çok okuyan, iyi bilen. Ötekiler dinciydi. Bu işin rantını yemeye çalışan, rantını yemek için ne kadar duyarlı olduklarını her fırsatta göstermeye çalışan, bunun için odadan kovma, dayak atma, fırsatını bulunca yakma, kafa kesme, insanları otamatik silahlarla tarama, vücutlarını paramparça edecek bombaları patlatma gibi eylemleri gözlerini kırpmadan gerçekleştiren tuhaf mahlukat. Evrenin merkezinde kendileri yer alıyor ve tüm ötekiler onlara saygı duymalı. Onların ötekilere saygıları asla sorgulanamaz. Ötekiler saygıyı hak etmiyor çünkü ve sadece biat etmeli ya da yok edilmeli. Bu yüzden kinciler. Dinci ve kinci. Dindar ve kindar olunmuyor. Dinci ve kinci olunuyor.
2 Temmuz'da Sivas'ta yoktu ama ben hala Dr. Bayramların müdür yardımcısından daha fazla olacağına inanmayı sürdürüyorum. Bu Ramazanda sabahı kahvaltısında o sohbetiyle bana eşlik ederdi, akşam iftarda ise ben ona.
Turabi Yerli
http://toprakbizimsubizimhavabizimcanbizim.blogspot.com.tr/
adlı – adresli blogdan alındı.
Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.
Deniz Can 09.07.2016
+++Bugün inanmayanlar ya da öyle olduğu düşünülenlerden gelen en haklı tepkiler karşısında bile iyi dediğimiz dindarlar dincilerin yanında yer alıyor. İnanan ya da inanmayan ama sıradan olmayanlara görev düşüyor bu durumda, ancak Dr Bayram gibilerin tepkileri dincilerin durdurulmasında ya da dindarların doğruyu görmesinde etkili olabilir, zaman zaman bu tür ses getiren çıkışlar oluyor ama bireysel olduğu için çok etkili olamıyor. İnanmayanlar kendi içlerindeki kötülere, bu yanlış algıyı pekiştirenlere tepki göstermeliler öncelikle ve Bayram gibileri yüreklendirmeli aynı kulvarda olduklarını anlatabilmeliler.
Deniz Can 09.07.2016
Balık baştan kokar sözü ne doğru bir söz. Dinciler dindar dediğimiz kitleleri etkiliyor ve yozlaştırıyor. İktidar, para, din gibi güçlü bir silah dincilerin elinde, saltanat sürer gibi ülkeyi yönetmeleri sıradan insanı doğal olarak etkiliyor çünkü insanoğlu gücü seviyor, parayı seviyor. Dindar insana kötü gözle bakmıyorum, iyi niyetli samimi inananlar oldukları kabulüyle yaklaşıyorum, nasıl ki inanmayanlar içinde iyi ve kötü varsa onların içinde de iyi ve kötü olanları var. Kötülerin yaptıklarını örnek gösterip tüm inananları hedef alan aşağılayıcı tavırları yanlış buluyorum. Bu tavır iyileri de kötülerin yanına itiyor toplum inananlar ve inanmayanlar şeklinde yanlış bir bölünme yaşıyor. Bu hatalar geçmişte çok sık yapılmış olmalı ki toplumda algı bu yönde işliyor. +++
arif yavuz aksoy 07.07.2016
Buna yorum yazcam. Ama daha uzun zamanda... Yarın da feysbuka bi geridönüş yaparım Crom'un izniyle. Anca dinleniyorum vallahi. a.y.a. dinlensss
Meraklı Ulusalcı 07.07.2016
Sizce ulusalcılığı Türkiye'de kim temsil ediyor Hürriyet Bey? Sözcü mü, Aydınlık mı, Cumhuriyet mi? Cumhuriyet derseniz, eskisi mi yenisi mi? Yoksa ODATV, ABC mi? Bence al birinden vur ötekine. Ama sizce?
Ahmet cemal çobandede 06.07.2016
Off bende her yazıya yorum yazar oldum/siteden bulaştı herhal/ sol yıllar yılı bayram gibileri görmezden geldi/ herkese dinci nazarıyla bakıldı/ halbuki dindarlar vardı her daim/ dr bayramın yaptığı gerçek din/ diğer tutumlarsa yobazlıktır/ kimin oruç tutup tutmadığı kimseyi ilgilendirmez/zorbalık iran örneğinde olduğu gibi münafıklığı doğurur/ ki dinde münafık en aşağı makamdır/ karşılıklı saygı her şeyi halleder/ oruç tutan saygı beklerken tutmayanı ıskalamamalı/beklediği saygıyı ona göstermelidir/ dr bayramların sayısının çoğalması dileğiyle/ha nerdeyse unutuyordum rantcı müsülman kardeşlerimede sevindirici bir haberim var/ mahelle camisinin yanındaki arsa kupondur/ kelepir kaçırmayın/ yoksa mazallah cehenneme gidersiniz