Siyaset
MAHİR ÇAYAN’IN UNUTTURULAN ULUSALCILIĞI

Türkiye’nin bağımsızlık savaşımının ve emperyalizme karşı direnişinin düşünsel temellerine dışarıdan şırınga edilen çürümenin önemli ayaklarından biri, ulusalcılık karşıtlığı.
Ulusalcılık, dilde özleşme süreci içinde bulunup tutulmuş, benimsenerek yaygınlaşmış öztürkçe bir sözcük. Eski sözcükler arasındaki bire bir karşılığı "millicilik". Ancak Osmanlıcanın Türkçe üzerindeki egemenliği döneminde kullanılan sözcük, "millicilik" değil, “milliyetçilik”.
Milliyetçilik, bir yanıyla ümmetçiliğe karşı, bir yanıyla da ırkçılığa karşı bir kavram. Çünkü hangi din ya da etnik kökenden olursa olsun “yurttaşların tümünün aynı ulusu ve ulusal ekini yarattığı, ulusal üstkimliğin böyle oluştuğu” görüşüne dayanıyor. Ulusların bağımsızlık düşüncesini ateşleyen antiemperyalizm, bu milliyetçilikten kökleniyor. Başka ulusları aşağı, kendi ulusunu hepsinden üstün ve yayılmacılığı hak gören ama kendine “milliyetçi” diyen, gerçekte ise ırkçılık ve şovenizmden başka bir şey olmayan yorumu, emperyalizm karşıtı, yurtsever, barışçı milliyetçilikle bağdaşmıyor. Ancak ırıkçı-şoven çizgi de kendisi için, “milliyetçi” etiketini kullanıyor.
Benim yurtyönetimi konularına ilgi duyuşumun ilk yılları, solun bu barışçı, yurtsever, bağımsızlıkçı, emperyalizm karşıtı milliyetçilikle sorununun olmadığı döneme rastlıyor. Hattâ solcular, “Milliyetçi misin, solcu mu?” sorusunun, emperyalizm güdümündeki mantıkla şaşırtmak amacıyla çarpıtılmış, yanlış bir soru olduğunu, insanın hem milliyetçi hem solcu olabileceğini yazıp çizerdi.
Ne oluyorsa 12 Eylül 1980’den sonra oluyor. Bir yandan sanatta “toplumsal içerik” karşıtlığı aşılanırken bir yandan da yurtyönetimi konularında milliyetçilik önce ‘altkimlikçilik, etnikçilik, ırkçılık, şovenizm, altkimliklerarası çatışma” biçiminde anlaşılmaya, böyle yaşanmaya zorlanıyor, kendine Türk milliyetçisi diyen ama gerçekte emperyalizmin denetiminde olan ırkçı-şoven yapılanmaların içinde beslenen kişilere öncelikle cezaevlerinde, kamu görevlisi sıfatıyla Kürt düşmanlığı ve işkenceler yaptırılıyor… Oradan bir Türk düşmanlığı yaratılıyor, ama bu Türk düşmanlığından türetilen Kürtçü etnikçilik ulusal bağımsızlıkçılık olarak yutturuluyor. Özellikle de Marksçı sola. Marksçı sola, “ayrılıkçı bir başkaldırıya ulusal bağımsızlık savaşı denebilmesi için, o başkaldırının bir sömürge başkaldırısı olması gerektiğ” koşulunun unutturulması da başarılıyor. (Ahmet Taner Kışlalı, bu konudaki gözbağcılığa karşı toplumu uyarma savaşımının şehididir.) Türk milliyetçiliği Türk ırkçılığına yöneltilip kıstırılmak istenirken, Kürt etnikçiliğinden yaratılan “emperyalizme bağımlı pankürdizm” ise “Kürt ulusalcılığı” olarak gösterilmek isteniyor. Bu iki kollu amaç, 12 Eylül 1980’den sonraki süreçte büyük ölçüde başarılıyor.
*
12 Eylül öncesi solun ulusalcılıkla, o zamanki adıyla milliyetçilikle ilişkisinin nasıl olduğunu görebilmek için, 68 Kuşağı'nın gençlik önderlerinden Mahir Çayan’ın yazılarına bakalım. (Alıntıların derlendiği kitap: Bütün Yazılar, Mahir Çayan, Devrimci Sol Yay. Baskı Tarihi: 27.10.1979)
Türk Solu, 6 Mayıs 1969, “İçinde Bulunduğumuz Evre ve Gençliğin Durumu” başlıklı yazıdan:
“İçinde bulunduğumuz dönemde proleter sosyalistlerin ikili bir mücadele biçimi içinde olmaları gerekmektedir. Bir yandan emperyalizme karşı mücadelede tüm millici sınıf ve tabakaların yanında yer almak, enti-emperyalist ve anti feodal mücadeleye hız vermek, diğer yandan proleteryaya politik bilinç vererek örgütlenmesini sağlamaktır.
Bu ikili mücadele diyalektik bir bütündür ve birbirinden ayrı düşünülemez. Bu ikili mücadelenin herhangi bir yanını ihmal etmek sosyalistleri oportünizmin kucağına iter.” (s.15)
Aydınlık Sosyalist Dergi, sayı: 15, “Sağ Sapma Devrimci Pratik ve Teori” başlıklı yazıdan:
“Türkiye’deki temel çelişmenin proleterya burjuvazi çelişmesi olduğunu varsayalım, bu koşullara rağmen biz sosyalist devrim şiarını ortaya atamayız. Çünkü bugün için tayin edici çelişme proleterya ile burjuvazi arasındaki çelişme değil, Yanki emperyalizmi ile Türkiye halkı arasındadır. Bu durumda proleterya partisinin görevi, proleter devrimcilerinin görevi, ‘sosyalist devrim’ çığlıkları atmak değil, bütün ulusun en bilinçli sözcüsü olarak milli cephenin başına geçip, Amerikan postalları altında ezilen milli bağımsızlık bayrağını yükselterek milli devrimi yapmaktır. Bu baş çelişme çözümlenmeden ülkede ne ‘sosyalist devrim’ yapılabilir ne de sosyalizm kurulabilir. İşgal altındaki bir ülkede Marksistlerin ilk görevi, sosyalist değil, milli devrimi yapmaktır. Sosyalist mücadele antiemperyalizmi de içeriyor diye, millici sınıfları karşına alarak ‘sosyalist devrim’ şiarıyla ortaya çıkarsan, Amerikan emperyalizminin ekmeğine yağ sürerek Türkiye ulusuna, Türkiye proleteryasına ve enternasyonal proleterya hareketine ihanetlerin en büyüğünü yapmış olursun. // (…) Bir yandan emperyalizme karşı mümkün olan en geniş milli cepheyi kurmaya, öte yandan da proleteryaya politik bilinç götürmeye çalışacağız. Bunun için millici sınıflara gideceğiz. Görev alanımız bütün millici sınıfların alanıdır. Proleter devrimcisi olarak, Amerikan emperyalizmi + işbirlikçi burjuvazi + mütegallibe ittifakına karşı bütün alanlarda en kesin mücadeleyi vereceğiz. Proleteryanın kendiliğinden eylemleri içine girerek, bu ekonomik mücadeleleri örgütleyerek siyasi mücadelelere dönüştürmeye çalışarak, geniş bir ‘siyasi gerçekleri açıklama kampanyası’na girişerek proleteryaya sosyalist bilinç vermeye çalışacağız. Proleteryaya oportünizmin bütün biçimlerini göstererek, gençlik hareketlerinin anlam ve niteliğini, Kemalizmin tarihi geçmişi ve milli kurtuluşçu geleneğini tekrar tekrar anlatarak, II. Milli kurtuluş savaşımızda işçi ve köylü kitlelerinin en yakın dost ve müttefiki olduğunu belirterek politik bilinç götüreceğiz.” (s. 123)
Aynı yazıdan:
“Milli bağımsızlık ve gerçek demokrasi için Amerikan emperyalizmine karşı en sert bir şekilde mücadele verirken, bunu Kemalist devrimciler olarak değil, proleter devrimciler olarak yapmaktayız. Halkımızın kurtuluşunu bir küçük burjuva yurtseveri olarak değil, proleter devrimcileri olarak savunuyoruz. Bu nedenle, II. Milli kurtuluş savaşımızda esnek bir milli cephe politikası izlerken, emperyalizme ve müttefiklerine karşı millici güçlerle birlikte hareket ederken, işçi sınıfını ve sosyalizmin gerçekleşmesinin tarihi zorunluluğunu bir nebze bile aklımızdan çıkarmamamız gerekir.” (s.143, Kalın dizgi kitaptandır.)
“Türkiye’nin Tarihi-Sosyal-Ekonomik Özellikleri ve Pratiğimize İlişkin Sonuçlar” genel başlığı altındaki yazılardan “II-) Kemalizm” başlıklı olanı:
“Kemalizm, emperyalizmin işgali altındaki bir ülkenin devrimci-milliyetçilerinin bir milli kurtuluş bayrağıdır. (Burada ‘devrimci’ ve ‘milliyetçi’ sözcüklerinin birlikte kullanımını atlamayalım lütfen. H.Y.) Kemalizmin özü, emperyalizme karşı tavır alıştır. Kemalizmi bir burjuva ideolojisi veya bütün küçük-burjuvazinin veyahut asker sivil bütün aydın zümrenin ideolojisi saymak yanlıştır.
Kemalizm küçük-burjuvazinin en sol, en radikal kesiminin milliyetçilik tabanında anti-emperyalist bir tavır alışıdır. Bu yüzden, Kemalizm soldur, milli kurtuluşçuluktur. Kemalizm, devrimci milliyetçilerin emperyalizme karşı al-“ (Burada 397. sayfanın sonuna gelinmekte, 397. sayfada yazı yeni başlayan bir paragrafla sürmektedir. H.Y).
III) 1923 Devrimi, 1923-42 ve de 1942-50 Dönemleri başlıklı yazı:
“I. Milli Kurtuluş Savaşının ve de 1923 Anadolu Devriminin önderinin büyük burjuvazi olduğunu söylemek gerçeklere aykırıdır. Çünkü emperyalist dönemde burjuvazi bütün dünyada devrimci, milliyetçi ve demokrat niteliğini kaybetmiştir. Onun ideolojisi artık milliyetçilik değil, kozmopolitizmdir. O, vatan millet bayrağını geminin bordasından aşağıya atmıştır. Bu bayrağı emperyalist dönemde enternasyonalizm ve yurtseverlik tabanında proleter devrimcileri, milliyetçilik tabanında ise küçük-burjuva radikal unsurları yükseltmektedir.” (s. 399)
Sonuç:
12 Eylül’den sonra Türk solunun genetiğine aşılanan ulusalcılık karşıtlığı sayesinde, Marksçı solcu ile ulusalcının bağı koparıldı, solcudan “ulusalcılık karşıtı” türetildi. İşte bu “ulusalcılık karşıtı sol”, 12 Eylül koşullarında, tıpkı bugün Genetiği Değiştirilmiş Organizmalarla (GDO) tarımımızda gerçekleştirilen bozulma gibi, düşünüşümüzdeki bozulmanın en önemli örneklerinden biridir ve benim GDO’lu dediğim soldur. Bu sol, emperyalizme karşı savaşma niteliğini yitirmiş, yurtseverliği işlevsizleştirilmiş olan soldur. Ne emperyalizmin ulus devletlere karşı yürüttüğü böl-yönet stratejisini sezip etnikçiliğe karşı çıkabilir ne de yerli sınıfsal sömürüye.
İşte bu nedenle Mahir Çayan, solcunun bağımsızlık savaşı yürüten ulusalcıların karşısına geçmesini, hattâ onlardan ayrı düşüp “sosyalist devrim” davası gütmesini ulusa karşı da, emekçi sınıflara karşı da, “ihanetlerin en büyüğü” sayıyor.
Çünkü ulusalcılık karşıtı sol, emperyalizme zararsızlaştırılmış soldur.
Neymiş?
Mahir Çayan’a göre de ulusalcılık, “Benim ulusumdan olan patron iyidir,” demek değilmiş efendim.
Ne zaman?
Vatan haini 12 Eylül faşist darbesinin emperyalizme sunduğu olanaklarla etki ajanı gazete, televizyon, kitap… v.b. ile yıllar süren aşılamalar sonunda, emperyalizme zararsız GDO’lu sol yaratılmadan önce.
Hürriyet Yaşar
Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.
Serdar Varol 19.12.2017
"Marksçı sola, “ayrılıkçı bir başkaldırıya ulusal bağımsızlık savaşı denebilmesi için, o başkaldırının bir sömürge başkaldırısı olması gerektiğ” koşulunun unutturulması da başarılıyor." Benim gözlemim buda, pek öyle olmuyor. Kürt hareketine ilk etki çalışmaları Çarlık zamanı Rusya tarafından başlanmış. Pek çok bilim adamı ? çeşitli çalışmalar yapmışlar, özellikle dil. Sonra 1915'e kadar Kürtleri Türklerin bir boyu göre Ansiklopedi Britanika bir anda yeni bir tespit olmadan karar değiştirir. Kürtleri Anadolu'nun otokton halklarından yazmaya başlar. Pkk ilk dağıttığı manifestoda bizde bir halkız, sömürgeye başkaldırmıyoruz ama bizde devlet kuralım demez. Tam tersine sömürgeci Türk devleti işgal ettiğin Kürt topraklarından çık der. Konu sizin dediğinize göre Marksizmê tam uygundur. (Rus istilası için başka söyleyenler burada başka. Buda solun ikiyüzlülüğü olmalı.) Nasıl ? 20 y.y. başlarında söylenmeye başlanmış tarihi yalanlarla. Konu Marksizmin değil Kürt tarihinin çarpıtılmasıdır.
Serdar Varol 19.12.2017
"12 Eylül’den sonra Türk solunun genetiğine aşılanan ulusalcılık karşıtlığı sayesinde, Marksçı solcu ile ulusalcının bağı koparıldı, solcudan “ulusalcılık karşıtı” türetildi" ""GDO’lu sol yaratılmadan önce" " demişsiniz. Buna mutlak olmamakla beraber bir itirazım var, çelişkiyi de göstermek isterim. Bu yaratılan solmu Marksizm'den sapmaydı. Yoksa önceki mi sapmaydı acaba. (Mahir Çayanları başka bir şekilde daha etkileyen yakın tarihte gelişmiş ulusal hareketimizmiydi) Buna heralde en iyi cevabı Engels'in bir sözü verir. Özetle "Rusların Kafkasya ve Orta Asya istilası tüm zulmune rağmen olumludur" Engels burada Kafkasya'da ve Orta Asya'daki yaşayanların ulusal varlıklarını pek önemsemiş gözükmüyor. Yani hoşunuza gitmeyen şey GDO'lu solmu, yoksa gerçek solmu ?
Ali Özsoy 24.03.2017
İyi günler Kaan Bey. Tartışmaya dahil olmak istemiyorum aslında. Yorumumu koymaya da bilirsiniz. Ancak sizin "SONUÇ: Gerçek anti emperyalist, anti kapitalist bir ulusalcı çevre göster, ben de hemen katılayım. Ötesi tirübüne oynamak, kendimizi aldatmak." yorumunuz üzerine kısa bir bilgilendirme yazmak zorunda hissettim. Türk Solu gazetesinin 1. sayısında yayınladığımız 8 maddelik manifestoda hem milliyetçi olduğumuzu hem her türlü kapitalist üretim ilişkisini reddetiğimizi açıkça yazdık. Tabi "GERÇEK" anti-kapitalist miyiz değil miyiz tartışmak isteyen çıkabilir. Ama bizim manifestomuz açıkça bu yöndedir. Esas olarak "milli kapitalizm"i de reddediyoruz çünkü emperyalizm bize göre kapitalizm üst aşaması değildir. 16. yy'dan itibaren sömürgecilikle birlikte ve ancak sömürgecilik sayesinde kapitalist dünya sistemi ortaya çıkmıştır. Manifestomuzdan ilgili bölümü aktarıyorum: ( Sığmadı. Bin karakter sınırından dolayı ikinci gönderiyle devam edeceğim)
Hürriyet Yaşar 20.03.2017
Evet, Mehmet Harma Hocam. Yazar olmayan başka Hürriyet Yaşar'lar var ama yazar olan şimdilik bir ben varım. :)
Mehmet Harma 20.03.2017
Değerli Hürriyet Yaşar, Sözcükler 66'daki O Koşmazdı'nın yazarı sizsiniz değil mi?
kaan arslanoğlu 17.03.2017
Devam... milliyetçiler içinden çıktığını bilmiyor musun 5- Bunu biliyorsan milliyetçi (peşinen düşman kabul etmiyorum, bin türlü çeşidi var) ve ulusalcı arasındaki fark nedir, tekrar soruyorum. 6- Türkiye'de Kürt meselesi olmasa ve 1990'dan beri ABD Kürt ayrılıkçıları destekliyor olmasa bugünkü ulusalcılar acaba kimin safında yer alırlardı? 90 öncesini bir aklına getir. Benim iddiam şu: Ulusalcıların ve milliyetçilerin büyük bölümü (hepsi değil) sadece Kürtlere karşı oldukları için anti emperyalist görünüyorlar. Milliyetçilerin zaten evrensel tavrı budur. Toprak bütünlüğü ve bayrak olduktan sonra emperyalist ekonomik ve siyasi sistem hiç umurlarında değildir. Buna ne dersin? SONUÇ: Gerçek anti emperyalist, anti kapitalist bir ulusalcı çevre göster, ben de hemen katılayım. Ötesi tirübüne oynamak, kendimizi aldatmak.
kaan arslanoğlu 17.03.2017
Aşağıda yöntem üstüne itirazımı yaptım. Şimdi "Düz Bakış" derken neyi kast ettiğimi anlatayım, sorularımla birlikte. 1- Ben de ulusalcılık karşıtıyım. Onları siyasi anlamda düşman değil, dost görüyorum (çoğunluğunu tabii-onların içinde de ajanlar, işbirlikçiler var-onlar siyasi dostum da değil) fakat, ideolojik anlamda ulusalcılığa karşıyım. O zaman bende mi GDO'lu, emperyalizm işbirlikçisi sol oluyorum. 2- Ulusalcılık dediğin şey ne? Milliyetçilikten ayrı bir şey mi? 3- Siyasette ve felsefede boş laflar, kavramlar çok işe yarar, ama pratikte iyiye yaramaz bu boş laflar. Ulusalcılar ve milliyetçiler içinde emperyalizmle işbirliği içinde pek çok unsur bulunur. Emperyalizme karşıt unsurlar da bulunur. Faşist de bulunur, sosyalist de bulunur. Kast ettiğin ulusalcı kimdir ve nedir? 4- Ulusalcı dediğin şeyin kapitalizm ve sosyalizm ile ilişkisi nedir? 5- Emperyalistlerin en koyu işbirlikçilerinin tarih boyunca her ülkede ve Türkiye'de .....
kaan arslanoğlu 17.03.2017
Yok ama Kıymetli arkadaşım, her yiğit yoğurdu kendi usulüne göre yer ama, sen yoğurdu bizim üstümüze döküyorsun :)) Açıklamaya çalıştım, ÇOK NET: Bir daha söylüyorum: Yorumların yeri burası. Yorumla tartışma yerine yazı ile atışma pratik değil. Ben ona giremem. Tartışma esnek olmalı. Bak dediğimi de yanlış anlatmışım, ya da yanlış anlamışsın. Düz Bakma meselesi biçimle ilgili değil, senin ideolojinle, yaşam görüşünle ilgili. Ama bu yorum işine yansıması ayrı konu. Yani bisiklet yolunda kamyonla gezmek istiyorsun. Yorumlara yazı ile cevap verme isteğini söylüyorum. İnternet ortamı böyle bir ortam değil. Seninki dergicilik de değil. Yani haftalık aylık dergi anlayışına uymuyor. Ben konuşmak istiyorum, sen karşılıklı kitap gönderişerek tartışma istiyorsun. Bilmem anlatabildim mi. Hiç sanmıyorum :))
Hürriyet Yaşar 17.03.2017
Kaancığım, çok sabırsızsın. Yorumlara yanıt yazımı birkaç günden önce yazamayacağımı söylemiştim aşağıda. Bildiğin gibi, tek işim yazı yazmak değil. Gündüz geçim işinde, akşam parasız yazı işinde olanlardanım. Yorumları yazıyla yanıtlama konusunda “herkes kendi bilir” demiştin bir yorumda; bırak ben de öyle düşüneyim yorumlar için. Bu da benim yoğurt yiyişim olsun. İki günde yanıt yazısı yetiştiremedim diye “düz bakmak” suçlamasını hak edip etmediğimi baştan düşünmeyi sana bırakıyorum. Ben sana “düz bakma” nitelemeli bir eleştiri yöneltmeyeceğim. Azıcık sabret sevgili patron. Azıcık...
Kaan Arslanoğlu 17.03.2017
Bu yazı OdaTV'de yayımlanmış. Fakat "Hürriyet Yaşar TARTIŞMA BAŞLATTI" deniyor. Ne başlattı ki, yazının altında yorum yazıyoruz, Sevgili Hürriyet cevap vermiyor. Başka yazıyı bekleyin diyor. Bu pek doğru değil. SONUÇ: Bir şeyi tartışamıyoruz. Birileri altıgenin tek penceresinden bağırıyor, öbürleri başka pencereden, bir etkileşim yok. Öyle bir niyet de yok galiba. Dünyaya tek pencereden bakmak, doğru budur demek ve ötekini görmemek çok güzel bir şey. Huzur verici, kafa temizliği yapan bir şey. Hiç o aşamaya ulaşamadım. Çok özeniyorum düz bakanlara.
Gül T. 16.03.2017
Kürt hareketinin politikaları onlara karşı geliştirilen politikalar sonucu doğmuştur. 12 Mart'tan önce birileri yazmıştı. Kürt feodal ağalarına yıllardır desteği de yine bu devlet veriyor. Kürt burjuvazisini bu millici görüşler de besliyor...
Ç. 16.03.2017
H. Ünsal çok geçmiş olsun. Benden de size saygılar.
H.ÜNSAL 16.03.2017
Sayın Ç. yorumunuz son derece doğru. Bütününe katılıyorum. Çok Ağır grip olduğumdan Daha fazla yazacak takatim yok. saygılar.
Akif akalın 16.03.2017
Bugünü 70lerin referanslarıyla anlamak mümkün değil. Hafta sonu yaşananlar bunun somut kanítı. Herkesin gözü önünde bir danışıklı döğüş oynandí. Hollanda başbakanı hemen semeresini aldı. Bizimkiler de 2 puan kazanmış. Artık böyle bir dünyada yaşıyoruz. Milliyetçiliğin kilosu kaç para? Bu arada bunun daha olayín başında danışıklı olduğunu yazmıştím. Facebook'ta tarihi ve saatiyle duruyor.
Ç. 16.03.2017
"Milli"ci güçler denilerek ne kastediliyor? Bugünkü sistemde uluslararası sermayeden bağımsız bir sermayeden söz edemeyiz. Liberal "sol" ile ulusalcı "sol" birbirlerinden nefret etmelerine rağmen Koç anmasında buluşabiliyor. Türk milliyetçileri milli mutabakat deyip iktidara destek verdi. Kürt hareketi de Barzani'ye destek verdi. Sistemi karşısına almayan sol sistemden nemalanan sol emperyalizmle işbirliğine de girebiliyor. Genel bir bakış açısına sahip olmadıkları için iktidar ile de emperyalizmle de iş birliği örnekleri bulunuyor. Anti emperyalist gözükebilirler anti emperyalist olamazlar. Anti emperyalist olamadıklarını da görüyoruz. Sevgiler.
Kaan Arslanoğlu 15.03.2017
Değerli Hürriyet arkadaşım, burada yorum bölümünü kapatalım o zaman. Sana ne zaman soru sorsak bunu yeni bir yazıyla cevaplayayım diyorsun... İyi vallahi. Yazışmalarımızı yazılarla yapalım. Her soru soran bir yazı göndersin :) Şuraya iki satır yazmak o kadar mı zor? Ona karşı bir soru daha gelecek. Senden bir yazı daha... Nasıl bir mantık bu :) İnan olsun, akıl sistemini çözemedim. Saygılar sevgiler benden daha çok. İstersen saygı sevgi iletmek için de herkes birer yazı göndersin.......
Hürriyet Yaşar 15.03.2017
Neden olmasın Kaan?.. Seve seve, sevine sevine yanıtlarım. Ama birkaç gün gerek, yeni bir yazı için. Sanırım sorularını paylaşan herkesin bu kadarcık zamanı vardır. Selam ve sevgiyle...
Murat Güler 15.03.2017
Tüm düşüncelerin ve ideolojilerin muhalifi ne Attila İlhan'ı ne Can Yücel'i ne Birgün'ü ne Cumhuriyet'i ne de Freud'u gelmiş geçmiş ne kadar filozof düşünce akımı varsa hiçbirini benimsemeyen ( şaka , seni Marksçı seni) canım Kaan abim seni sevmesemde kitaplarıni okuyor ve tanıdıklarıma öneriyorum , selamlar
Kaan Arslanoğlu 15.03.2017
Elbisemiz paramparça... Adeta çıplağız... Hürriyet ise kaşkola takmış... Kaşkolonuz yok.. diyor. Neyimiz var ki? Eskiden muhalefetin, solun evi bir ya da iki cepheliydi. Pencereden bakıp bakmayacağınızdı tüm sorun. Şimdi sekizgen cepheli evlerde oturuyoruz. Hürriyet tek cepheye göre genel durum anlatıyor. Baktığı açıdan son derece haklı. Sadece bir soru: Kürtler de Hürriyet'in yazısını okuyup "Adam haklı, biz de ulusalcılık yapalım" derlerse ne olacak? Netekim, böyle yazıları okumadan da ulusalcılık yapıyorlar zaten. Yapıyor iki taraf da "ulusalcılık" ve iyi mi oluyor? Vallahi önyargısız soruyorum. Laf sokmuyorum. Hürriyet bir izah ediversin. Saygılar.