Siyaset
MARKSÇI SOLA UNUTTURULMUŞ ULUSALCILIK

“Mahir Çayan’ın Unutturulan Ulusalcılığı” başlıklı yazımın altındaki yorumlarını gördükten sonra, insanbu.com adlı internet sitesinin sahibi Kaan Arslanoğlu’nu, bağımsız ve özgür basın-yayının var edilmesi yolundaki emeği ve özverisi adına içtenlikle kutluyor, kendisine teşekkür ediyorum. Meğer onunla benim solculuk anlayışımız benim sandığımdan daha keskin bir çelişki barındırıyormuş. Yorumlardaki açıklamasında Kaan, kendisinin solculuğunda ulusalcılık olmadığını, üstelik ulusalcılık karşıtı olduğunu söylüyor. Demek ki ulusalcılık karşıtı Kaan Arslanoğlu, sahibi olduğu insanbu.com sitesinde ulusalcı-solcu Hürriyet Yaşar’ın siyasal konularda yazmasına, bu çelişkiye karşın engel olmuyor.
İşte bu, benim bağımsız-özgür basın-yayın dediğim basın-yayıncılığın somut bir örneği. Onun sahibi olduğu sitede, aramızdaki bu çelişkiye karşın yazmamı sağlayabilmesinin öznel koşulları kendisinin dürüst, çıkarsız, gerçeği arayan, düşünce özgürlüğünden yana bir aydın olması ise, nesnel koşulları siyasal iktidarla, ekonomik çıkar gözetmeyi gerektiren işlerle, hattâ bir siyasal örgütlenmeyle bağlılık ilişkisinin bulunmayışı olsa gerektir. Bu sitenin varoluşunu ona reklam verenler belirleseydi ya da patronu piyasayla şu ya da bu biçimde çıkar ilişkileri içinde ya da bir siyasal oluşumun düşünce çerçevesinde olsaydı, ne ben bu sitede yazı yazabiliyor olurdum ne de biz bu tartışmayı burada yapabiliyor olurduk. Bu yüzden, böyle tartışmaların yapılabildiği yerler, düşüncenin özgürce gelişebilmesi bakımından çok gerekli ve değerli.
Düşün ve ekin dünyamız için böyle gerekli ve değerli bir yerde “boş laf”, “düz bakmak”, “müminsiniz”, “senin gibilerden milyarlarca var”, gibi sert, hırpalayıcı sözlerle tartışmayalım ki birbirimizin doğrularını görme olanağımızı yitirmeyelim. Zaten darılmadan, kopmadan tartışabilen kaç kişi var şu yazı-çizi dünyamızda?
Konumuza gelirsek…
O Yazıdan Mahir Çayan’ı Çıkarabilir miyiz?
Ben ne yapıyorum o yazıda? 12 Eylül öncesinde Marksçı solun ulusalcılıkla bir alıp veremediği olmadığını söylüyor, doğrulamak için de Mahir Çayan’ın ulusalcılığını kanıtlarıyla gösteriyorum..
Çayan’ın ulusalcılığını bilmesem ya da Kaan ve öteki sosyalist yorumcular H. Ünsal ve Ç. gibi ben de unutmuş olsam, yine de savunurdum ulusalcılığı. Ama benim o yazıdaki derdim, Marksçı solun ulusalcılıkla ilişkisinde 12 Eylül öncesiyle 12 Eylül sonrası arasındaki benzemezlikti. 40 kuşağının ve 68 kuşağının büyük bölümünde yok bu değişim, Altmışsekizliler’in adına öykünerek kendine “Yetmişsekizli” diyen kuşakta var.
Şunu anlarım: “Değil Mahir Çayan’ı, kimi tanık gösterirsen göster, Marksçılıkla ulusalcılığı bağdaştıramazsın. Tamam, gösterdiğin kanıtlar Çayan’ın yazılarından. Ama Çayan da yanılmış. Solculukla ulusalcılığı o bağdaştırmış diye biz de bağdaştırmak zorunda değiliz,” deseler, bu tartışma daha sağlıklı, daha verimli ilerleyebilir. Ama önemsediğinizi sandığım tanığımı ve kanıtlarımı görmezden gelip salt benimle, benim söylediklerimle tartışmak istiyorsunuz ulusalcılığı sevgili dostlar! Neden? Lütfen tanığıma ve kanıtlarıma da bir göz atın. Fakat, Çayan’da “biz ulusalcılıkla/milliyetçilikle yetinemeyiz, sosyalist devrimcileriz” gibi görüşler bulmanız yetmez. Onları ben de biliyorum. Mahir Çayan’da bulmanızı istediğim şey, sizdekine benzer bir ‘ulusalcılık/millicilik karşıtlığı’.
Ben söyleyeyim, yorulmayın, bulamazsınız. O kuşağın solcularının hepsi millici yani ulusalcıdır. ‘Yanılmışlar’ derseniz, bakın onu ayrıca tartışırız işte.
Bu yazıda ulusalcılığın doğruluğunu yanlışlığını bu yüzden tartışmayacağım. Ulusalcılığa karşı çıkan siz çok değerli ve olmazsa olmaz dostların, o yazımı tam okumasını istemekle yetineceğim. Ya “Mahir Çayan da bizim gibi ulusalcılık karşıtıdır, ulusalcılığı ‘benim ulusumdan olan patronu iyi sanmak’ olarak görür” deyin ya da gerçeği araştırıp sonucu gördükten sonra ulusalcılarla buluşun. Buluşun da bakın o zaman emperyalistlerin ve yerli işbirlikçilerinin uykuları nasıl kaçıyor, görün.
68’in Solcuları Ulusalcı Mustafa Kemal’le Kucaklaşırlar
Çayan’dan bir kanıt daha göstereceğim, söylemi daha doyurucu, daha belirgin. Yıl 1971. Mahkemedeki ortak savunmalarından:
“Halkımız 52 yıl sonra, tekrar 1919’ları yaşamaktadır. Ülkemiz, tekrar emperyalist boyunduruk altına girmiştir. Aradaki tek fark, 1919’larda, emperyalizm tankıyla, askeriyle, topuyla ülkeye girmişti. Açık bir işgal mevcuttu.
“1971’in Türkiye’sinde ise, emperyalizm; ikili antlaşmalarla, üsleri, tesisleri, teknisyenleri, tekel ve tröstleriyle ülkemize girmiş ve işgal etmiştir. Yani, gizli bir işgal hali mevcuttur. Her iki durumda da öz aynıdır. Nitelik bakımından hiçbir fark yoktur. Değişen sadece biçimdir; işgalin biçimi.”
Bağımsızlık ve kurtuluş yolunda önce evrimci, sonra devrimci seçeneklere değinip, kendi yollarının bunlardan hangisi olduğunu bakın nasıl anlatıyorlar:
“Bu ikinci yol, hayatı da dahil olmak üzere her şeyini ortaya koyarak, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Ya istiklal, ya ölüm!’ parolasını kendisine şiar edip, ‘Tam bağımsız Türkiye’ için, bitmemiş olan Anadolu ihtilali için savaşanların yoludur.” (İki Adalı, Turhan Feyizoğlu, Alfa Yay. 1. Bas. Mart 2012, sf. 99, 100 ve 104)
Üç şeye dikkat çekmek istiyorum.
Birincisi, Mahir Çayan’ların neye karşı oldukları. Burada anlattıkları yabancılaşmaya karşıdırlar. Saptadıkları gerçekliğin tersini istemek ve başarmak yolunda ölümü göze almışlardır. Nedir değindikleri yabancılığın tersi? Ulusal olan, milli olan değil mi? Başka bir anlam olasılığı var mı?
İkincisi, ‘işgal’ sözcüğü. Mahir’lerin ortak savunması ‘işgal’ diyor bu yabancılaşmaya dostlar, işgal!.. 12 Eylül’ün yirmi yıllık ekimlerin ardından devşirdiği hasattan sonra biz neredeyiz şimdi? Ulusalcılık karşıtlığındayız. (Özelleştirmeleri, yabancılaştırmaları ve Ergenekon kumpaslarını böyle başardılar. Anımsamazsak, daha çok şeyler başaracaklar.)
Üçüncüsü… Eylem anlayışları, zamanlamaları, örgütlenme anlayışları v.b. daha birçok yanları eleştirilebilecek olan bu serdengeçti devrimcilerin… –Bu noktada, 12 Eylül sonrası da demeyeceğim– 1975 sonrası solcularının çoğunun Mustafa Kemal’le yaşayamadıkları kucaklaşmayı, olanca devrimcilikleri ve sevgileriyle yaşayışları.
Bellek dostlar. Lütfen, bellek… Hani, ‘bilgileri kurtarmak’ diyorlar ya bilgisayarcılıkta. Lütfen, anımsama çabası…
Anımsayamayınca, bize yutturulan söylem şu: “Ulusalcılık, benim ulusumdan olan patronu iyi sanmaktır. Ulusal çıkar bir masaldır, palavradır.” Sol işte böyle, ulusalcılıktan koparılıp sonra da karşısına geçilerek, emperyalist sömürü ve saldırı altındaki ülkemizde işe yaramaz duruma getirildi.
1965 Yılında Başka Bir Solcu ve Milliyetçi Tanık
Bu yazıda sizler için çok önemli, çok saygın, çok özel bir tanığım da var solcunun ulusalcılığını savunan. Marksçı, edebiyatçı, hapis yatmış, bedel ödemiş bir solcu. Ulusalcılık sözcüğünün henüz bulunmadığı dönemdeki bir yazısından:
“Ne Moskova, ne Washington!” diyor sosyalistler, diyebiliyorlar mı bunu bugüne kadar milliyetçiliği tekellerinde tutmaya çalışan sahteciler? Ancak kendi özkaynaklarımızla ve milletimizin yaratıcı gücüyle kalkınacağız diyor sosyalistler; sahte milliyetçiler diyebiliyorlar mı bunu?
(…)
Gerçek şudur: Sömürülen ülkelerde milliyetçilik yeni bir öz kazanmıştır. Bu yeni öz, Atatürkün deyimiyle ‘tam istiklalcilik’tir. Tam istiklalciliğin, Türkiye gibi azgelişmiş ve bağımlı bir ülkede alacağı şekil, elbette antiemperyalizm olacaktır.
Niçin antiemperyalizm?
Çünkü emperyalizm, yurdumuzun zenginlik kaynaklarını sömürmekte, madenler gibi tabii zenginlik kaynaklarımıza göz dikmekte, kâr transferiyle milli sermaye birikimine engel olmaktadır.
(…)
Bütün Türk milliyetçilerine düşen tarihi görev (O zaman Türklük yerine ‘Türkiyelilik’ gibi şaşırtmacalar da yok gördüğünüz gibi dostlar. Mahir’lerin, Deniz’lerin yazdığı derginin adı da Türk Solu. H.Y) Türkiye’nin tam istiklalini gerçekleştirmek için, emperyalizme karşı birleşmektir. 1965 yılında Türk milliyetçisi, emperyalizme karşı savaşan kişidir. (…)
Bu meselede, en samimi milliyetçiler oldukları, günden güne daha iyi anlaşılan sosyalistlere büyük görevler düşmektedir.” (“1965 Yılında Türk Milliyetçisi Kimdir?” Yön, Sayı: 100, 26 Şubat 1965)
Yabancı değil dostlar, hiç değil. Fethi Naci. Yön’deki yazısından bu alıntılar için yararlandığım kitap, çıkış serüvenini Kaan’ın iyi bildiği Yazının Güldikeni / Fehi Naci’ye Armağan adlı kitap. (Hazırlayan: Hürriyet Yaşar, İthaki Yayınları, Temmuz 2010, sf. 239, 240.)
12 Eylül Öncesinin Solcusunda Ulusalcılık Karşıtlığı Bulabilir misiniz?
Ulusalcılık karşıtı ya da ulusalcı olmadan solcu olunabileceğini düşünen dostlar, bana Mahir Çayan’da, Nâzım Hikmet’te, Sabahattin Ali’de, Asım Bezirci’de, Deniz Gezmiş’te, Can Yücel’de, Orhan Kemal’de, Melih Cevdet Anday’da, Aziz Nesin’de, Rıfat Ilgaz’da (örnekleri özellikle Marksçı olduğu bilinen değerlerimizden veriyorum) ulusalcılık karşıtlığı bulun, hattâ vazgeçtim karşıtlıktan, solcu olmak için ulusalcı olmak gerekmediğine ilişkin bir görüş bulun… Bulamazsanız, emperyalizme karşı birlikte savaşmak için yanıp tutuştuğum siz solcu dostlarımdan tek isteğim şu:
Refleks verir gibi tümceler sıralamadan önce, ulusalcılık ve sol konusunda o yazıda yazdıklarımı, tanığımı ve kanıtlarımı bir kez daha düşünün. (Bu yazıyla, bir tanık daha gösterdim.) Ülkemize kurulan tuzaklardan kurtulmak için bir şeyler yapmak istiyorsanız bir kez daha düşünmek zorundasınız zaten. Bir ulusun, solcuları olmadan emperyalizme karşı koyması düşünülebilir mi? Solcular, ulusalcılara burun kıvırarak KİT’lerini, doğal kaynaklarını, dillerini, ekinlerini emperyalizmden koruyabilecek gücü bulabilirler mi? Hem, ulusalcılığı gereksiz bulduktan sonra niye korusunlar ki? Anlamı kalmıyor.
Sözün özü, emperyalizme karşı koyma çabasında ulusalcı ile solcunun ayrı düşmüşlüğü, emperyalistlere en gerekli ayrılık. Böylece solculuk, engel olmaktan çıkıyor onlar için. 12 Eylül’den sonra başardıkları budur. Ulusun çökertilmesi bu sayede yürüyor. Evet, yürüyor çökertme. Henüz buluşmuş değiliz çünkü.
Lütfen dönüp bakalım 12 Eylül’den önceki yayınlarımıza, bakalım da bulabiliyor muyuz ulusalcılık karşıtı söylemler, bir görelim derim. Mutlaka bakalım, çünkü değer buna dostlar, çünkü yapay bizim ayrılığımız. Şaşırtmaca ve gözbağcılık kurbanıyız bu ayrılıkta
Evet, her ulusalcı solcu değildir. Bu da yanılgıyı kolaylaştırıyor olabilir. Ama emperyalizme karşı ulusalcı olmakla solculuk çelişmez. Tam tersine, emperyalist sömürüye karşı ulusalcı olmadan solcu olunmaz, olunduğu sanılırsa bu, emperyalizme zararsız bir solculuktur. Çünkü millici/ulusalcı olmadan emperyalizmin yayılmasına ve yabancılaştırmasına karşı durulamaz.
Hürriyet Yaşar
Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.
TUNCER UZUN 29.03.2017
Yazar olmanın erdemini bilirim,yazar oluşunuza saygı duyarım ancak bir psikiyatr olduğunuzuda öğrendim, son yorumunuzdan ne çıkarımda bulunduğumu anlamış olduğunuzu seziyorum, yoksa yanılıyormuyum?
kaan arslanoğlu 29.03.2017
Konuyu açan sizsiniz Sayın Tuncer Uzun. Rencide eden yine sizsiniz. "Referandumda ne oy verecek, ona göre çıkarımda bulunacağım" diyen sizsiniz, ben değilim. "Bir yorumumda 'sağcı' olduğumu söylemişim" Sanırım bende hafıza kaybı başladı. Nerede demişim? Bunlar beni hiç rencide etmiyor sanki. Üstelik buradaki yazıları beğenmeyen bir siz değil önüne gelen rencide ediyor hatta düpedüz rendeleyip geçiyor. Tüm bunlara karşı peygamber sabrı göstermeyi inanın bütün içtenliğimle söylüyorum isterdim. Yok, ama böyle biri değilim. Hala merak ediyorum. Referandum oyumdan ne çıkarım yapacaksınız. Öyle merakta bırakıp çekilmek olmaz. Saygılar sunarım ve bunda hiçbir ironi yok.
TUNCER UZUN 29.03.2017
Bir yorumunuzda iğneleyici ve alaycı bir üslupla ben zaten sağcıyım demeniz olmadığını bildiğim halde beni üzmüştü.Şimdi aman efendim benden daha saygılar derken bile ne kadar rencide edici olduğunuzu anlatamam.Size hiç yakışmadı ama ben siteyi takibe devam edeceğim.Kolay gelsin.
kaan arslanoğlu 29.03.2017
Sayın Tuncer Uzun, çok merak ettim doğrusu. Ben referandumda "hayır" oyu vereceğim, bunu bu sitedeki yazı ve yorumlarımda defalarca söyledim, çevreme de "hayır" vermeleri doğrultusunda uyarılarda bulunuyorum. Acaba ne gibi bir çözümleme gelecek sizden. Merakla bekliyorum. Aman efendim, benden daha çok saygılar size ve herkese.
TUNCER UZUN 29.03.2017
Sitenizi takibe başlayalı çok olmadı.Ama Hürriyet Yaşar adlı yazarınızın ulusal sol ile ilgili yazısına yaptığım yorumdan sonra peşpeşe gelen diğer yorumlarıda okudum.Tartışmanın sol adına daha aydınlatıcı olacağını düşünüyorum. Ancak Kaan beyin Referandumda ne yönde oy kullanacağını henüz çıkaramadım.Ne ilgisi var demeyin, bende kendimce bir çıkarımda bulunacağım.Saygılar.
Günay Güner 29.03.2017
Sayın Anti Demagog, Okuma özürlü olduğumu yazmak sıradan sesleniş, incelik; benim ülke genelini de kastederek ulusçu kavramlar karşısında anında olumsuz tepki verildiğini sayrılık diye belirlemem kabalık, okuma özürlülük! Bu çıkışınızla bile beni doğruladınız. Öz Türkçeciliğimle alayı bir yana bırakın da bana açık yüreklilikle milli hezeyan, tribüne oynamak (bir tür fırsatçılık), "Okumuyor, anlamıyorsun", kıymeti harbiyesi olmamak, "Şu şu başlıklara yanıt ver, gerisine karışma", "yazdığın ajitasyondur"...(bu sözcüğü de geçmişten tanırım) seslenişlerinin anlamını açıklayın. Siz de benim belirttiğim somut soruları okuma özürlüsünüz. Hiç birine yanıt alamadım. ./..
Behzat 29.03.2017
Çok sert geciyor yorumlar, kavgayı bıraksakta özü konuşsak. Ne dediğimize değil neler yaptığımıza bakmanın zamanı gelmedimi. Memleket elden gidiyor biz nelerle ugrasıyoruz. Sukunet arkadaşlar.
Anti-Demagog 28.03.2017
Değerli Günay Güner, Disleksi (okuma özürlülüğün) Öztürkçesi neydi? Kim bu sitede Atatürk, Yurt, Ulus, Laiklik, Aydınlanma denince gizli nefret nöbetine kapılıyor? Bu sitede böyle bir şey gördünüz mü? Yoksa tinsel bir sayrılık nöbeti falan mı geçiriyorsunuz? Başka bir yayınla mı karıştırdınız? Salla, uydur, iftira et, sonra karşındakini kibirle suçlanın, herkesi aynı çuvala sokmanın tinsel karşılığı nedir? Biraz seviye lütfen. Önce sakin sakin okuyun, anlamaya çalışın. İnsan olmanın ilk şartı okumaktır. Okumadan hakaret etmenin karşılığı başka bir öztürkçe söz olmalıdır. Saygılar.
Günay Güner 28.03.2017
Sevgili Hürriyet Bey, Merhaba. Karşıt görüştekilerin yaklaşımları dayanaksız, kanıtsız, belgesiz. Örtük ya da açık bir çokbilmişlik, kibir, tüm doğrular bende tavrı. Bir düşün ortamını aşındırması kaçınılmaz. Yaşanan da budur. Biri de sözde tartışıyor gözükürken , kimlerden, hangi dönemlerden söz "etmemeniz" gerektiğini belirlemeye kalkıyor. "Aman Tanrım!" denecek bir durum. Tinsel sayrılık gözlüyorum sözkonusu davranış ve eğilimlerde. Böyle düşündürten nedir? Anılan kesim Mustafa Kemal Atatürk, ulusçuluk, ulus-devlet, yurt, memleket, Türk Devrimi, laiklik, aydınlanma... sözcüklerini duydukları, okudukları anda anlaşılması olanaksız bir gizli nefret nöbetine tutuluyorlar. Kıbrıs mı "Ver", Ege mi "Ver. Zaten Ege Bölgemiz de Yunan toprağıdır, barbar Türkler işgal ettiler." Kürt devleti mi "Ver..." Yakında "Ararat"ı da Ermenistan'a verirler! Sosyalist ve kardeşiz ya. Sevr neydi öyleyse? Sosyalist SSCB Çekoslovakya'ya girerken "Buyur" mu demeli. Hani sağaltıcı sosyalizm deniyor ya. Saygı.
Kaan Arslanoğlu 28.03.2017
Kıymetli Zoradam, zoradamsınız ama çok kolay demagoji yapma yeteneği geliştirmişsiniz. Belki de bir demagoji bilim dalından mezun oldunuz. Burası yorum köşesi, ne sormuşsunuz ki yorumda cevap alamamışsınız. Yazımın altına yazıyla ilgili bir şey sorun cevaplayayım. Soru var mı diye baktım yorumunuzda, o da yok. Bir Hürriyet en iyi solcuysa solcuların durumu konusu soru gibi. Onun cevabı zaten içinde var, ayrıca 10 sayfalık yazı yazdım. Niye bu işi sürdürüyoruz sorusu soru değil. "İnsanların okuma özürlülüğünden" bıktım dediğinizde size o zaman sen de yazma, niye yazıyorsun diye sormak kadar soru olmayan soru bu. Siz itham, laf sokma ile soruyu karıştırıyorsunuz. Yine de size özel bir cevap vereyim. Biz mazoşistiz. Sayfalarımızı açıyoruz ki insanlar yazı yazsın bize sövsün. Bundan hoşlanıyoruz. Yorum yapan bazı sadistler de bize yüklensin, bizi dart tahtası yapsın, oklasın, laf soksun, hakaret etsin. Bunun için imkan sunmak için siteyi açtık. Hizmetlerimiz daha da artacak. Saygılar.
ZorAdam 28.03.2017
Ne güzel Kaan Bey yorumumu yayınlamışsınız. Bakın ben de size bir sürü soru sordum yanıtlamamışsınız, sabırsızlanıyım mı, öfkeleneyim mi ne yapayım. Bende bunlar yok, niye? Çünkü her soruya cevap vermek zorunda değil kimse, cevap verdikten sonra tartışma başlar zaten. Fakat insanların cevap vermesi soru soranın kontrolünde olmamalıdır. Çünkü, herkesin kendine göre tarzı, tavrı ve bir yaklaşımı vardır. Ayrıca tartışmanın zamanı, konunun akışı, olayların sırasına göre de cevapların kronolojik yerleri değişebilir. Belki de bir ortam yaratıp onun içinde bu mekanizmayı çalıştıracaktır. Bence rahat olun ortada monolog yok. Bu arada AKP adalet anlayışı benzetmenize de çok güldüm. :))) Bari bi de badem bıyık bırakayım:)). Karşı taraf hakaret etmedikçe sabır, hatta hep sabır ama onursuzca değil. Saygılar,
Güneş Kiraz 27.03.2017
Türkiye uzun yıllardır emperyalist merkezlerin ve uluslararası sermayenin bir parçasıdır. Bu anlamda Behice Boran ve Mahir Çayan'ların büyük -ve özet- saptaması, "emperyalizmin Türkiye'de bir iç olguya dönüşmesi" hali, mantiki sonucuna ulaşmış durumdadır. Uluslararası sermayenin ele geçirme ve ulusal sermaye ile entegrasyonu tablosu her geçen gün daha da derinleşmektedir. Sermaye sınıfının vizyonu uluslararası tekellerle organik bir bağlantı tesis etmekten ibarettir. Günümüzdeki durum ise, "milli hezeyanın" bir yönetme biçimi haline getirilmesi, sermaye iktidarının ana motiflerinden biri olarak sahiplenilmesidir. Bu ülkede kapitalizmin yaşatılabilmesi, yani bu halkın yönetilebilmesi için, düzenin, "ulusal çıkarı" temsil yeteneğini abartılı biçimde yansıtması ve bu amaçla da "milli" hezeyan kaynaklarının diri tutulması gerekir... Oysa, bizim gözeteceğimiz en önemli faktörlerden biri, ulusalcılığın dışında bir sosyalist/emekçi yurtverliğinin inşa edilmesi ve toplusallaştırılmasıdır.
Kaan Arslanoğlu 27.03.2017
ZorAdam'a yanıt: Bir arkadaşınızla konuştuğunuzu düşünün. Sürekli bir şey anlatıyor. Siz sabırla dinliyorsunuz. Arada bir soru soruyorsunuz. Lafınızı kesiyor. Devam ediyor. Bir soru daha soruyorsunuz. Duymazdan geliyor. Yine anlatıyor. Bir soru daha soruyorsunuz. O yine bildiğini anlatmaya devam ediyor. Ne yapardınız? Bizim gösterdiğimiz sabrı gösterir miydiniz? Hiç sanmıyorum. Kesinlikle sanmıyorum. Burada despot olan yine biz olduk, ben oldum. Soruyu yanıtlamayan, monolog konuşmaya devam eden ise mağdur olmuş. Tıpkı AKP adalet anlayışı. Değişik bir vicdan anlayışı var sizde kıymetli ZorAdam.. :)) Saygılar sunarım.
ZorAdam 27.03.2017
“Solcuların en iyisi olan” Hürriyet bey lafından ne anlayalım. Siz iyi tanıyorsunuz herhalde ama biz ikinizi de yazılarınızdan tanıyabiliriz. Ama şahsen benim sizleri tanımak gibi bir gayretim yok ne anlatmak istediğinizi anlamaya çalışıyorum. Kim bu kendi yazıp kendi okuyan kesim, insanlar kendileri okuyacaksa niye yazsınlar. Yahu nerde kaldı konu nerde kaldı yazma özgürlüğü, düşünce özgürlüğü en iyisi atalım içeriye yazarı kodeste yazsın, yapmayın lütfen. Sürekli sanki bir grubu, bir akımı temsil ediyormuş gibi hitap şeklinizde var. Tamam anladık patronsunuz o zaman muhtemelen bu yorumu da yayınlamazsınız. Ben yine de böyle bir sayfayı bugüne kadar okuma ve takip etme şansı verdiğiniz için teşekkür ederim, emeğinize sağlık. Ben sadece görüşlerimi iyi niyetle paylaştım.
ZorAdam 27.03.2017
İnsanbu sayfasını ve özelliklede Hürriyet beyin yazılarını takip ediyorum. Tabiki de gelen yorumları da takip etmeye çalışıyorum. Sonuçta sayfa hoşuma gidiyor ve yazı yazmanında kolay bir şey olmadığını düşünerek, yazarları da tebrik ediyorum. Fakat bu yazıdaki yorumlar beni sarstı desem abartı olmaz. Özellikle sitede etkili ve yetkili olduğunu düşündüğüm Kaan beyin yorumları sanki bu bölümde kırdı zincirlerini hızla bir yere götürüyor, hayra alamet dir inşallah. Bir yazar bir konuyu ele alıyor ve bir yetkili almış eline taşı, baltayı sallıyor her yere,,,, ama nereye… Yahu bu site sol görüşe yakın bir site değilse sağcı bir sitemi, nereye düşmüşüz biz. Tribüne oynamakta ne, tribün nerde toplasan 2000 okuyucu ya olur ya olmaz. Niye bir yazarın yazdıklarını eleştirmek yerine niyet okumaya başlıyoruz, niye insanlarla tartışmaktan bıkıyorsunuz Kaan bey. O zaman niye böyle bir site ile uğraşıyorsunuz ve bir sürü zamanınızı emeğinizi zayi ediyorsunuz.
Tuncer Uzun 27.03.2017
Eline , yüreğine sağlık.Ulusalcılığı,solun dışında tutma yanlışı ya da dışlanması ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.68 kuşağını kıyısından bilen birisi olarak size şunu söyleyebilirim, o kuşak ulusalcılık deyimi kşfedilmediği için yalnızca Marksçı solcu olarak adlandırılmışlardır. Bu gün yaşasalardı emin olun kendilerine ulusal solcu derlerdi . Yazılarınızı merakla takip edeceğim, saygılarımla.
Kaan Arslanoğlu 26.03.2017
Tribüne oynayan solculardan da boğ geldi. Yahu can yüceli kürtçüler sever ulusalcılar sever budur işte ulusalcılık, tribün şov. Can Yücel kürtçülüğün zirve yaptığı yıllarda kürtçü yayınlara yazmadı mi. Toplantılarına katılıp yumruk sallamadı mi. Ne zaman o kanattan bal almaktan vazgeçti. Fethi naci ne zaman ulusalcı oldu. 100 soruda atatürkçülük diye bir kitabı vardır. Neredeyse her satırı doğrudur. Ulusalcılığın en zayıf yanlarını teşhir eder. Hiç mi bilmezsin. Bilmezsin çünkü sadece işinize gelen yazıları okur işinize geldiği gibi anlarsınız. Yazındaki bazı şeyler doğru. Fakat itiraz noktalarımız çok farklı. Ama bunları okumak ve anlamak istemiyorsun. Boş ver tribünü bize dostlarına bak. Gözümüzün içine bak.
Kaan Arslanoğlu 26.03.2017
Hürriyet iyi niyetinden kuşkuya düşüyorum artık. Sorularıma cevap vermiyor yazmadığım cümlelerime cevap veriyorsun. Bu tartışmada her ne pahasına üstün çıkma kotucullugu değilse bu daha da kötü. Çok ciddi bir okuma sorunu.sadece bir monolog. Kendin söylüyor kendin çalıyorsun. Dediklerimin hiçbirini okumuyor ya da anlamıyorsun. Senin gibi insanlarla tartışıyor gibi yapmaktan bıktım bunaldim artık. Bir olumlu şey söyleyeyim. Solcuların en iyilerinden biri sensin. O yüzden solcu değilim. Bu konuda kitaplar yazdım, kaç makale yazdım ama okumazsınız ki. Sizler sadece kendi yazar kendi yazısını okur gillersiniz.
H.ÜNSAL 26.03.2017
Sayın Yaşar, Siz Türkiye’nin antiemperyalist-antikapitalist bağımsızlık, özgürlük, eşitlik ve sosyalizm mücadelesi tarihinin en şerefli yerini temsil eden Mahirler, Denizler üzerinden ulusalcılık yazıları yazmayı bir an için bir yana bırakın. Onlar temsil ettikleri en şerefli yerden bize baksınlar. 50’lerin,60’ların, 70’lerin solcularından da bir şey yazmayın. Çünkü onların edimlerini öğrenmek için çok kaynak var. Siz şimdi: 1-Ulusalcılık ve Emperyalizm. 2- Ulusalcılık ve kapitalizm. 3- ulusalcılık ve demokrasi. 4- ulusalcılık- küreselleşme ve bağımsızlık. 5 Ulusalcılık ve etnisite -küreselleşme ve etnik meseleler. 6-Emperyalizm- küreselleşme ve din sorunları. 7- Ulusalcılık ve ulus devlet. 8 solcuyum diyorsunuz sosyalizm gibi başlıklar üzerinden bize şu ulusalcılığı bir anlatın. Size bir seri yazı ile cevap vereceğim. Sizden belirtmeye çalıştığım içeriklerde bir yazı bekliyorum. Yazmazsanız. Bu sitede yazdığınız iki yazının bir kıymeti harbiyesi yoktur. Ajitasyondur. Saygılar.
Hürriyet Yaşar 26.03.2017
3- Kaancığım, Mahir Çayan ve Fethi Naci’nin ulusalcılığını, solcunun ulusalcılığının gerekliliğine tanık göstermek için yazılmış son iki yazımdaki o tanıklıkları görmezlikte direterek o yazıları tartışmış olamayız. Bu noktada anlaşılmayı beklemek hakkım. Onlar üzerinden konuşmayalım diyorsan, ben de yine hakkım olarak “Yazıların içeriği öyleyken neden?” diyorum. Birinci yazı o tanıklık için yazıldı. İkinci yazı, o tanıklığı görmeden ulusalcılığı tartışmak isteyen yorumlar üzerine, bir tanık daha eklenerek yazıldı. Tanıksız tartışalım diyorsan, tanıksız da tartışırım. Yurt gazetesinde kısa sürede beş tane yazı yazmışım ulusalcılık üzerine. Bıkmadan, usanmadan tartışırım, ama yazı altındaki yorumlarla değil, yazıyla. Bu da benim yazar tutumum. Seni rahatlatacak önerim: Sen de yazıyı yazıyla tartış. Bir de ortak kitabımız olur. Ne kadar kötü niyetliyim değil mi? :) Sevgiyle...
Hürriyet Yaşar 26.03.2017
2- “Solcu değilim” demişsin Kaan, yazıların ortada! Henüz bu sabah olduysa bu değişiklik, bilemem… Sağcı mı olacaksın bunca yazıdan sonra?.. Bence heveslenme, almazlar senin gibileri oraya. Emperyalizm karşıtı olduğuna göre, geriye bizim mahalle kalıyor. Zaten bizim orda oturuyorsun. Ona buna kızıp adresini değiştirmeye kalkıyorsun. Bizim mahalleden başka yerin yok Kaan. Antiemperyalist solcular mahallesi. Ulusalcılığın üzerine atılan çamurlar temizlendiğinde birbirimizi de görmeye başlayacağız. (Devamı var)
Hürriyet Yaşar 26.03.2017
Yanlışlarımdan başlayayım Kaancığım. 1- Sitenin sahipliği konusunda yanılmışım. Seninle ilgili böyle bir konuyu senden iyi bilecek değilim kuşkusuz. Peki şunda da mı yanılıyorum: Sen “Bu sitede bu kişiye bundan böyle yazdırılmayacak” dediğinde o kişi insanbu.com’da yazabilir mi? Tut ki bunda da yanıldım. Site sahipliğine ve yönetimine ilişkin teşekkürümü ve kutlamamı geri çekecek ölçüde bir yanılgı mı söz konusu? Kime teşekkür etmem, kimi kutlamam gerekiyorsa onları söyle. Sevgili Taylan Kara ve Nihat Ateş ise, işte onlara da teşekkür ediyor, onları da kutluyorum. (İyi de, bana ulusalcılık konusunda sen karşı çıktıydın, seninle çekiştiydik! Karşı çıkıp yorum yazan onlar değil ki karşı olup olmadıklarını bileyim!..) Ne yapayım, “Ne olur kabul et şu teşekkürü ve kutlamayı” mı diyeyim? Düzce’deki Karadenizlilerden sana da Karadenizlilik bulaşmış. :) (Devamı var)
Çetin Yiğenoğlu 26.03.2017
B-Sentezlediği siyasi yapıyı imler. Bir sistem olarak algılanması gereken laisizmin (sekülerizmin değil), üniter, antiemperyalist, tam bağımsız, demokratik hukuk devletini savunur. 1960'ların özgürlükçü ortamında iyice anlaşılmış, içeriğine uygun yüceltilmiş bir sözcüktür. Günümüzde ulusalcılık o denli ötelendi ki neredeyse faşizmle eş anlam yüklenmeye başladı."Hımmm, ulus/alcı ha? Nation/naionalist yani? Hımm, üstelik bir de sosyalist hııı? Yani "national sosyalist?", "faşist" demeğe getirildi. Eee, Marksizmin kutsal kitabını kutup yıldızı belleyip gökteki yıldızlar denli uzak bir ülkü için güncel sorumluluklarını yerine getirmeyen, düşüyle kıyıda duran, etliye-sütlüye karışmayan sol ama tipik bir cemaat örgütlenmesinde ahkam kesen sosyalizm mürşitliğinin de, müritliğinin de kime ne zararı zararı olur ki? Bir tür tatlı su sosyalistliği değil de nedir bu? Mürşitlere bir mikro iktidar koltuğu, müritlere de kendini ifade etmelerinde
Çetin Yiğenoğlu 26.03.2017
C-(solcuyum, sosyalistim, komünistim) nitemini vererek kimlik/sizlik sorununu çözüyorsa daha ne istesinler ki? 15 yılda her şey satıldıktan sonra, 700 milyar dolar faiz ödenmesinden, 80 yılda yapılan 160 milyar dolarlık borcun 2 trilyon dolara (kamu, yerel yönetimler, özel sektör)çıkmasından bu neososyalistlere ne ola ki(?) Sosyalizmin inşasına herhalde tam iflastan sonra başlayacaklar bunlar. Paylaşacak bir şey kalırsa eğer. Bir de bunlara "ulusal kazanımları savunmak"la ulusslcı siyasayı savunmanın aynı şey olmadığını anlatmak gerekiyor herhalde. Bizim bildiğimiz, sosyalist olmak için önce yurtsever olmak gerekir. Yurtseverlik de milliyetçi hamaset yapmak değildir, halkına/ulusuna ait değerleri savunmaktır tek kelimeyle. BİR NOKTA DAHA: 1960'lardan bu yana "ulusalcı" söylemin bayraltarlığını yapan Perinçek'in "milliyetçi" söyleme dümen kırması çok ilginç!
Ezel Parsa 26.03.2017
Kapitalizm ve ulusalcılık sanayi devrimi ile birlikte ortaya çıkmış, milliyetçilik kapitalist ekonominin vazgeçilmez ideolojisi olmuştur. Ulusalcılık emperyalizme karşı ayakta durmanın yolu olamaz. Ulusalcılık ve milliyetçilik tarihte hiçbir zaman kapitalizme karşı çıkmamıştır. Ulusalcının devletini sömürüden kurtarma isteği, onun sömüren devlete dönüşmesi ve sistem içinde üst sıralarda rol kapması arzusundandır. Milliyetçi ideolojinin savunduğu "devletin çıkarlarının" kutsallığı ilkesi, vatandaşlarını da sömürüye açık hale getirir. Ulusalcılık, solcu niyetlerle yola çıksa dahi her zaman sağcıdır. Sosyalizmde ise yerel olanın savunulması, milliyetçilikten kaynaklanmaz, üretim araçlarını işçilere devretmek için yerel olan savunulur. Milliyetçilik, sosyalizmi kullanır ve yozlaştırır. Fikirler üzerinden tartışma yürütmeliyiz. Argumentum ad verecundiam ile manevi kişiliklerin görüşlerine sığınmak, düşünceleri safsataya götürebilir.
Çetin Yiğenoğlu 26.03.2017
Sevgili Hürriyet, Yazdıklarına bütünüyle katıldığımı belirterek iki sözcüğün (ulus, millet) birkaç noktaya değinmek istiyorum: 1-MİLLET; bildiğim kadarıyla Aramice kaynaklı Arapça bir sözcük. Arapçanın egemen olduğu bölgelerde ilerici karakterde, bizim ulusalcılıkla vurguladığımız içerikte anlama sahip. "Millet, milliyetçilik, milli" kavramları -özellikle 1940'lardan itibaren biçimlendirilen yönüyle- ırkçı, kafatasçı, şoven, gerici içerikte. (Bu ülkenin "Bir taşını bile verdirtmem" diyen ama ülkenin bütün değerlerini altın tepsi içinde emperyalizme sunan milliyetçilerin siyasal bilincini imler bu sözcük) 2-ULUS; -yine- bildiğim kadarıyla Anadolu Türkçesine Moğol istilası sırasında girmiş "boylar birliği" anlamında Türkçe kökenli bir sözcük. Millet, milliyetçilik sözcüğünün karşısında ilerici içeriğe sahip. "Tasada, kuvançta ülkü birliği"ni imler. TBMM'ye "kamutay" diyen Mustafa Kemal'in çok etnik kimlikli, çok dinli Anadolu halkını birleştirip bütünleştirmek için o günün koşul
H.ÜNSAL 26.03.2017
. “bana hükümetten destek gelene kadar ben batarım” Masasından kalkacak “bana bak ağam küreselleşme devam ettsin, sıcak parada sabit yatırımda gelsin, hatta beni malımın yarısını alsın ortak olsun, olmuyorsa piyasada para bol olsun, benim için risk büyük, bankalar bana güneşli havalarda şemsiye tutuyor, yağmurlu havada tependen çekiyor ama ben işimi yürütüyorum, burada 100 kişiye ekmek veriyorum. Saçmalayıp benim nevrimi attırma. Hadi yürü işin rast gelsin” Bir faydası olmaz ama bu merkezden sen yine bir düşün. 6- Bak kardeş ben antiemperyalist-antikapitalistim. Ve de sosyalistim. Ama geçmişin reel sosyalistlerinden de değil. Sana ve “milli”ci güçlere hayatta başarılar...
H.ÜNSAL 26.03.2017
+++5- Onlara sadece şöyle deyin: “ Yahu küresel spekülatif sermaye sıcak para olarak giriyor, biz bunu keseceğiz. Yabancı sermaye sabit yatırım için gelirse müsaade edeceğiz. Bundan dolayı piyasada biraz para kıtlığı olacak ama siz varlığınızı devam ettireceksiniz. Size soracağı soru: Ben yetersiz olan işletme sermayemi, yatırım sermayemi nereden bulacağım” cevabınız diyelim ki devletten olacak. Onun cevabını size söyleyeyim.+++
H.ÜNSAL 26.03.2017
+++ 3- Ama böyle bir dikkatinizin olmadığını görüyorum. Beni yazınızda Marksist solcu filan gibi tanımlamışsınız. Ben Marksist değilim. Onunla 25 yıl önce Aralıksız 2yıl günde 16 saat çalışarak hesaplaştım. Ne sonuca vardığımı bu sitede K.A’nın Evrimci açıdan Din- Psikoloji-syaset kitabı için yazdığım yazımdan öğrenebilirsiniz. 4-Haytımın bir 25 yılı da sizin o “milli burjuvazi” dediğiniz sınıflamanın işlerini takip etmek ve yönetmekle geçti. Adım kadar eminim onları hiç ama hiç tanımıyorsunuz. O sınıf sizlerin beyinlerinizde yaratıp tanımladığınız gibi bir sınıf veya kategori hiç değil. Onları size yukarıda belirtiğim konjonktür—toplu durum kavram üzerinden belirtilen temalar dahilinde anlatırdım ama yorum yeri bunun için dar.
H.ÜNSAL 26.03.2017
Sayın Yaşar, Konjonktür ya da Toplu durum da denilen bir kelime, kavram var. Bu kavram: Bilindiği gibi ekonomik, siyasi, sosyal-kültürel dâhil- alanlarda olgulardan, nesnel durumlardan, istatistiksel analizlerden yararlanılarak, bugünü ve gelecekteki gelişmelerle ilgili değerlendirmelerde, tahminlerde bulunmak; siyasetçiyseniz Programlar ve stratejiler oluşturmak gibi bir gaileniz varsa bakacağınız fotoğrafın adıdır. 1-Bakmasını bilemezseniz göremezsiniz.(Yazınızda adımı geçirmeseydiniz bu cümleyi kullanmazdım.) 2-Öyle “milli”ci güçler,1.savaşa kadar sınai devrimini yapmamış, hele günümüzde günümüz dünyasında Neo- liberal küresel emperyalist- kapitalist sisteme bütünleşmiş olmuş ülkelerde bundan bağımsız bir milli sermaye filan yoktur. Birileri birazcık damarınıza basınca artan kan basıncınızı beyin kıvrımlarına göndermek sizin elinizde. Önce meseleleri biraz derince araştırın sonra destek isterseniz varsa dağarcığımızda herhangi bir şeyler onu da sakınmayız.
Ç. 26.03.2017
Hürriyet Yaşar, Kaan Arslanoğlu'nun sorularına da benim sorularıma da yazınızda cevap vermemişsiniz. (Bkz:
) . Ben de size H. Ünsal'ın iki bölümden oluşan son yazısını okumanızı tavsiye ederim. Çok iyi bir yazı olmuş. Sevgiler.
kaan arslanoğlu 26.03.2017
Sevgili Hürriyet, Bana yine bu sitede birkaç yıl önce tartışmaya çalıştığımız bol yazı yazan bir vakayı anımsattı. Ne söylersek söyleyelim, ne sorarsak soralım hiç okumaz gibi yapar, kendi bildiğini tekrarlar, biz uyarınca da bizi sekterlikle, despotlukla suçlardı. Hürriyet de o bir önceki yazısının altına yazdığım hiçbir soruyu, evet -HİÇBİRİNİ- yanıtlamadan eski yazısını tekrarlıyor ve en azından beni refleks tepkiler göstermekle suçluyor. Tartışma adabına uygun bir şey değil bu. O sorularımın hiçbiri refleks tepki değildi, gayet somut ve net verilerdi. Bunları okumamış gibi yaparak -belki de insanlar gerçekten okuyamıyor, sorun orada- benim itirazımdan tamamen farklı noktalarda açıklamalar yapıyor. Böyle tartışma olur mu? Bunu da kayda almayacak ve iki gün sonra belki yeni bir yazı gönderecek. Bir de yazısı yanlışlarla dolu, hangisini düzelteyim. İkisini söyleyeyim: 1- Ben bu sitenin "sahibi" değilim. 2- Solcu da değilim.