Bugün 23 Nisan Hüzünleniyor İnsan

Bugün 23 Nisan Hüzünleniyor İnsan

Dün bir kanalda Müfit Can Saçıntı’yı izliyordum. Zaman zaman okullara da davet edildiğini anlatıyordu. Çocukların ve gençlerin en çok merak ettiği konunun, yaptığı işin ne kadar para getirdiği olduğunu söyledi.

Çocukların meslekleri ne kadar para kazandırdığı ile değerlendirdiği bir dünya! İşte ardımızda böyle bir dünya bırakıyoruz. Ne kadar övünsek az.

Buralara tesadüfen gelmedik. Bilerek, isteyerek, taammüden geldik.

1990’ların başlarıydı. Oğlum ilkokula gidiyordu. Yaz tatili yaklaşırken her çalışan ebeveyn gibi çocuğumuz için neler yapabileceğimizi düşünmeye başladık. O yıllarda yeni kurulmuş olan BEKSAV’ın Kadıköy’de çocuklar için çeşitli atölyeler açtığını öğrendik. Hemen kayıt yaptırdık.

Yakın dostlarım arasında oğlum yaşında çocukları olanlar vardı. Onlara da çocuklarını BEKSAV’a yazdırabileceklerini söylediğimde, önerimi oldukça “soğuk” karşıladılar. Hiçbiri çocuğunu “solcu” bir kuruma emanet etmek istemiyordu.

Yanlış anlaşılmasın, orada çocuklara Marksizm – Leninizm falan öğretilmiyordu. Sadece resim ve müzik gibi atölyeler vardı; fakat “büyükler” için Kapital okumaları da vardı BEKSAV’da. Dostlarım çocuklarının böyle ortamlarda bulunmasını istemiyorlardı.

Aslında dostlarımın hepsi, hâlâ meslek odalarında veya sendikalarda, hatta o sıralarda moda olan ÖDP gibi partilerde aktif olarak mücadele eden ve kendilerini sosyalist olarak tanımlayan insanlardı, ama çocukları söz konusu olduğunda iş değişiyordu. Onlar “çok çekmişti” ve çocuklarının da çekmesini istemiyorlardı.

Ortada kimsenin görmek istemediği inanılmaz bir paradoks vardı. Herkes çocuğuna daha iyi bir Türkiye bırakmak istiyor, bunun için 12 Eylül esintilerinin hâlâ devam ettiği, 1 Mayıs’ta Söğütlüçeşme’de insanların üzerine ateş açıldığı günlerde mücadeleye devam ediyorlardı. Ölümden korkmayan bu insanlar, konu “çocukları” olduğunda değişiveriyordu.

O yıllarda TTB’nin bir “örgütsel durum değerlendirmesi” toplantısında İstanbul Tabip Odası’nın üye ve aktivist profili üzerine bir rapor hazırlamış, önümüzdeki en büyük tehlikenin “arkadan” kimsenin gelmediğini, genç hekimler arasında örgütlenemediğimizi belirtmiştim. Hareketi sonradan 78 kuşağı olarak adlandırılan kuşak götürüyordu. Genç hekimler içinde örgütlenme oranı yanlış anımsamıyorsam yüzde 1 – 2 civarındaydı.

Buna karşı tedbir alınmalıydı. Ama nasıl?

Herkes gençlerin politikayla ilgilenmesini istiyordu, ama kendi çocukları değil, “başkalarının” çocukları ilgilenmeliydi.


Dostlarımın çoğu çocuklarını ellerinden geldiğince “steril” yetiştirdiler. Bildiğim kadarıyla hemen hiçbirinin çocuğu politikaya “bulaşmadı”. Olanağı olanlar çocuklarına, ileride şanslarını “dışarıda” deneyebilmelerini sağlayabilecek ortamlar sağladılar. Bir kısmı bunu başardı ve çocuklarını “kurtardı”. Şimdi Facebook'ta Almanya’daki, Fransa’daki çocuklarının fotoğraflarını paylaşıyorlar.

Peki, memleketin çocuklarına ne oldu?

Akif Akalın


  • Mehmet Gökce

    Mehmet Gökce 24.04.2017

    Sevgili Akif cok acik bir dille konuyu tam ifade etmissin. Ellerine saglik. Malasef böyle bir paradoks var. Bu paradoksu yaratan sey solculuk yapmanin kisilere cok yük yüklemesi. Öyle ki , yasamda sag kalmak mümkün olsa bile sevinmek mümkün olmuyor. Solculuktan vazgecmeden, solculuk yapmanin bicimini mercek altina almak gerektigini düsünüyorum. Dogru yollar ve Dogru araclar bulmadan kisilerin hayatini kurban etmesine dayali olarak mücadeleyi sürdüremeyiz. Yol cok uzun. Kurban olmayi degil, calismayi esas almak zorundayiz.

  • Gül T.

    Gül T. 23.04.2017

    Ellerinize sağlık Sayın Akif Akalın. Burada benzer görüşte bir çok farklı yazı yazanların da. Dediğiniz gibi arkada, yanımızda kimse yok. Hal böyleyken, sol böyleyken kimsenin bir şey yapma isteği olmuyor. Yine de herşeye rağmen politikleşen ve örgütlenen çocuklar ve gençler olacak bari daha geç değilken bir özeleştiri yapsalar. Saygılar, sevgiler.

  • mehmet harma

    mehmet harma 23.04.2017

    Başkalarının çocuklarını kullanmak çok zahmetsizdir, masrafsızdır, risksizdir her zaman. Askerlikte, mecburi hizmette, nöbette, gösteride, yürüyüşte, üniversitede figüran olarak başvurulan kadro ilanlarında, uyduruk mülakatlarda vs. vs. Hatırlayalım, İst. Üniv. Rektörlük seçimlerinde 1200 küsür oy alıp, YÖK'de ilk sıraya konulmayan Raşit Tükel'in solcu-sosyalist-liberal-etnikçi seçmenlerinin birinden bile ses çıkmadıydı da, genç ve ateşli öğrencileri öne sürüp Rektörlük Binasını işgal ettirmişlerdi, sanki oy verenler o öğrencilermiş gibi.

  • Miyase Aytaç Yılmaz

    Miyase Aytaç Yılmaz 23.04.2017

    Ziyan oldu Akif Bey ziyan. Biz "Ziyan" olduk. Saygılarımla.

  • H.ÜNSAL

    H.ÜNSAL 23.04.2017

    Sayın Akalın, teşekkürler, teşekkürler, teşekkürler. Söyleyeceğim söz bu. Siz her şeyi söylemişsiniz.

  • Kaan Arslanoğlu

    Kaan Arslanoğlu 23.04.2017

    İşte budur Akif.

Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.