KILIÇDAROĞLU nasıl bir proje?

KILIÇDAROĞLU nasıl bir proje?

“Kilicdaroglu is viewed as having quietly reformed the party and sidelined hardcore "Kemalists" espousing a rigid version of the ideas of Ataturk, while promoting members seen as more closely aligned with European social democratic values.”

Daren Butler/Reuters-07.03.2023

 

Tercümesi: “Kılıçdaroğlu'nun partiyi sessizce reforme ettiği ve Atatürk'ün fikirlerinin katı bir versiyonunu benimseyen katı 'Kemalistleri bir kenara iterek' Avrupa sosyal demokrat değerlerine daha yakın görünen üyeleri desteklediği düşünülüyor.”

 

Bu tespit kesinlikle doğrudur. Kemal Kılıçdaroğlu Fetö’yü Rusya ve Orta Asya’ya taşıyan İshak Alaton ve Yeni Demokrasi Hareketi Lideri Cem Boyner ile birlikte Tesev kurucusudur. Tesev’in Osman Kavala’nın idare ettiği Açık Toplum Vakfı gibi George Soros’la ilintili olduğunu, Osman Kavala’nın aynı zamanda Tesev’in kurucuları arasında yer aldığı ve Açık Toplum Vakfı’ndan Tesev’e para aktardığını basından öğrenmiş bulunuyoruz. Tesev’in yapmış olduğu çalışmalara baktığımızda görürüz ki ABD’de Demokrat Parti politikalarını oluşturan küresel kapitalizmin akıl hocalarının dayattığı sözde multikültürel esasen etnomilliyetçilik, lgbt hareketleri, yeşilcilik/çevrecilik gibi konular üzerine yoğunlaşılmıştır. Deniz Baykal’ın ve ona bağlı Kemal Anadol, Onur Öymen, Önder Sav, Eşref Erdem, Emine Ülker Tarhan, Birgül Ayman Güler grubunun nasıl tasfiye edildiğini hatırlayınız. Yıllar evvel kaydedilmiş Baykal’ın bir kadınla olan görüntüleri Reuters’ın bahsettiği Kemalizmden kopuş sürecinin miladıdır. Kılıçdaroğlu bu videoların servis edilmesi karşısında dayanamayan Baykal’ın istifası sonucu tek aday olarak girdiği genel kuruldan başkan olarak çıkmıştır.

Peki neden tek aday oldu, niçin karşısına kimse çıkamadı? Çünkü öncesinde ciddi bir hazırlık vardı. Kemal Kılıçdaroğlu Akp içinde yaşanan ve belgelendirilen bazı yolsuzluk ve hukuksuzlukları ortaya çıkaran deyim yerindeyse ülkenin ‘temiz eller’ operasyonunun başındaydı. Aydın Doğan medyası kendisini tüm o süreçte bir kahraman olarak desteklemişti ve toplum psikolojisi öyle bir şekle getirilmişti ki Baykal’ın ve ekibinin gidişi sonrası başka bir ismin telaffuzu artık imkansızdı: Tayyip Erdoğan’a karşı ülkenin tek şansı Gandi Kemal’di. Kemal bey o günden bu yana acemisi olduğu siyaset ringinde Erdoğan gibi bir kurt karşısında hiç bir başarı sağlayamadı. Hep yenildi. Ancak tüm bu yenilgilere rağmen parti içerisinde oluşturduğu diktatorya sayesinde koltuğundan indirilemedi. Kemal beyin Chp Bşk. olduğu bu sürecin ideolojik mimarı ODTÜ Sosyoloji bölüm Bşk. Prof.Dr. Sencer Ayata, eşi Prof.Dr. Ayşe Ayata ve Ayşe hanımın kardeşi Prof.Dr.Hurşit Güneş’tir. Bu ekip Y-CHP adıyla kalın bir kitap yayınlamıştır. Baykal tarafından sürdürülen klasik ulus devletçi Kemalist anlayışın muhalifi olan Yeni Chp düşüncesinde ABD’nin Kaliforniya eyaleti üniversitelerinde pişirilen küreselleşme tezlerinin ayrıntıları yatıyor, ki bahsettiğim üzere Obama ve ardından Biden dönemi politikaları bu ayrıntılar üzerine kuruludur. Bu klik Pentagon içinde de kendisini göstermektedir zira Suriye iç savaşında bizzat müşahade ettik ki Pentagon’daki küreselleşmeciler Pkk/Ypg’ye silah yağdırırken rakip Cumhuriyetçi klik Erdoğan iktidarını destekleyen girişimlerde bulunmuştur. Şu an gelinen safha itibarıyla mevcut ekonomik kriz, ardından yaşadığımız feci depremdeki yetersizlikler Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanma ihtimalini yükseltmiş gibi gözüküyor. Millet ittifakı cephesinde yer alan Ahmet Davutoğlu 2015 yılındaki Haziran seçimleri sonrası tek başına iktidar olamadığı için Kemal Kılıçdaroğlu’yla koalisyon kurmaya çalışmış, taraflar koalisyonda mutabık kalmışlar ancak süreç Erdoğan’ın müdahalesiyle bozulmuş ve Kasım seçimlerine gidilmiştir. Aradan geçen sekiz yıl sonrası o gün kurulamayan koalisyon bugün daha geniş bir biçimde iktidara taliptir.

Peki bu durum bize ne anlatıyor?

Kemal Kılıçdaroğlu 1999 seçimlerinde Dsp’den milletvekili adayı olmuş, Bülent Ecevit kendisini listelere koymamıştır. Daha sonra 2002’de meclise Chp milletvekili olarak girmiştir ve 2004’te Baykal’a isyan bayrağı açan 30 milletvekilinden biridir. Bu milletvekillerinden ikisi tasfiye edilmemiştir: Muharrem İnce ve Kemal Kılıçdaroğlu. 2007’de Chp Grup Bşk. vekilliğine getirilen Kılıçdaroğlu ABD’deki John Hopkins Üniversitesinin kurduğu merkezi İsveç’te bulunan Silk And Roads adlı bir düşünce kuruluşunun Halil Magnus Karaveli ve Svante E. Cornell imzalı Ekim 2008 tarihli raporunda ‘Erdoğan islamist tezlere dönerse, Baykal’ın yerine Chp Bşk’lığına getirilecek kişi’ olarak tespit edilmiştir. Raporda bunun gerekçesi olarak Baykal’ın dar bir laiklik dışında muhalefet yapmadığı, bu durumun Akp karşısında Chp’nin hep kaybetmesine yol açtığı ve Kemal Kılıçdaroğlu geldiği takdirde her tondan muhalefet imkanı doğacağı mealen yazmaktadır. Kemal Kılıçdaroğlu raporun yazıldığı tarihte Chp Grup Bşk. vekiliydi ve kendisine kimin ilettiği belli olmayan gerçek belgelerle Akp’li Dengir Mir Fırat, Şaban Dişli ve Melih Gökçek’in yolsuzluklarını ispatlamış bir kişiydi. Ben genelde böyle durumlarda bu tür gizli belgeleri verenlerin vasfını merak ederim. Kemal beyle birlikte Chp’de öne çıkan Faik Öztrak ve Akif Hamzaçebi hakkında Baykal ekibinde olduğu için Chp’den uzaklaştırılan herkesin tanıdığı çok önemli ve tecrübeli bir politikacı abimiz bizzat bana yanımızda önemli bir ilçemizin Chp Belediye Bşk. olduğu halde şöyle demiştir: ‘Bu üçünü Chp’ye Amerika sokmuştur, Kemal Derviş çizgisinin devamı olarak gelmişlerdir.’ Yaşı ve sağlık problemleri nedeniyle herhangi bir siyasi hedefi olmadığını bildiğim bu kişinin sözlerini değerli buluyorum. Şimdi Ahmet Davutoğlu’na bakalım; Davutoğlu Stratejik Derinlik adlı eserinde büyük Ortadoğu projesinde ABD’nin Türkiye’ye biçtiği ılımlı İslam rolünün doğruluğunu anlatmaktaydı ve hayali Yeni Osmanlıcılıkla eski imparatorluk günlerine dönmekten bahsediyordu. Abdullah Gül Dış İşleri Bakanı iken baş danışmanıydı ve tüm söylemin Davutoğlu tarafından oluşturulduğunu biliyoruz. Eski Cia Ortadoğu şefi Graham Fuller’in Ilımlı İslam adlı kitabını okuyanlar ne demek istediğimi daha iyi anlayacaklardır. Fetö’yü de yaratan cia Türkiye şefi Paul Henze’nin yetiştirmesi olan Graham Fuller’in F.Gülen’e yeşil kart verilmesi için kefil olduğunu da biliyoruz. Fotoğraf budur.

Emin olunuz ki bugün muhalefete bakınca gözümüz Bülent Ecevit’leri, Necmettin Erbakan’ları, Süleyman Demirel’leri, Alpaslan Türkeş’leri, Mehmet Ali Aybar’ları arıyor. Bu isimlerin hiç biri Türkiye’yi çökertme projelerinde görev almadı, hataları ya da tasvip etmediğimiz davranışları olabilir. Ancak hain değildiler. M.Ali Aybar Tip Bşk. olarak mecliste düzen partilerine kök söktürürken Kıbrıs meselesinde net şekilde Türk tezlerini savunuyordu, Başbakanla ve diğer parti liderleriyle Kıbrıs mitinglerine katılıyordu. İstanbul’un İngilizler tarafından işgal edilişini ve akabindeki karanlık günleri bizzat yaşayan biri olarak Türkiye’nin milli menfaatlerinin savunulmasında savaştığı diğer parti liderleriyle omuz omuza hareket ediyordu.

Bugünkü muhalefetin şeriklerinden Ali Babacan ise anayasadan Türklüğü çıkaracaklarını ifade eden, vaat eden bir kişilik. Bir de tarikat ve cemaatlerin dini kurum olarak resmen tescili yapılabilir demişti geçenlerde. Şimdi kimse bana bu anlattıklarımın paranoya olduğunu söylemesin sakın. Yazdıklarım arasında belgeye dayanmayan tek husus bir sohbet esnasında duyduklarımdır. Ona da inanıp inanmamayı okuyanın takdirine bırakalım.

 

Saygın Bedri Gider


  • fahri kumbul

    fahri kumbul 30.03.2023

    İnsanları algısal olarak ayıklayıp sınıflandırmak, farkında olmadan aşağı yönlü bir değerlendirmeye; basmakalıp çağrışımlar aracılığıyla düşmanlaştırma olgusu da bireyleri kazara vurma eğilimine ve zararlı önyargılara yol açar. Pek de matah birisi olmayan önemsiz ben, yaşamı boyunca öyle kalıplara girecek bir tip değilimdir. "Ortalama" insan, herhangi bir birey tarafından tam olarak kavranamayacak bir dizi özelliğe sahiptir; türümüzde ortak olan ancak her bir üyesinin sahip olması gerekmeyen özellikler. Özrümle birlikte “Ben hiç kimseyim! Siz kimsiniz? Siz de hiç kimse misiniz?” şeklindeki dizeyi bırakayım. Herkese saygılar.

  • Nedim Pala

    Nedim Pala 21.03.2023

    Bu tür.. tutarlı, belgeli, şahitli .. istenildiğinde ayrıntılarına erişilebilecek yazı ve makaleleri burada, sosyal medyada paylaştığımızda ?? tepkiler genellikle akıl ve mantıktan değil de.. gerçek politika ve yaşamda bir karşılığı olmayan, beşeri değer yargılarından .. fikir zannedilen insanımsı duygulardan geliyor. klasik kronik muhalif, Yeni CHP'nin kuyruğuna takılıp kalmış seküler sol cemâatimizin alt beyninde tortulaşıp kalmış.. bilinçaltına çöreklenmiş muhafazakârlık düşmanı takıntılar yılların birikimi hönkürmeler çemkirmeler yankılanıyor. - Bunları söylemenin zamanımı ? -Tamam seçimi kazanalım, akp/tayyip gitsin sonra bu işleri düzeltiriz.. -böyle şeyleri akp'de yaptı noolcak ? gibi.. öğrenilmiş çaresizlik ve emperyalist kapitalist sisteme boyun eğen kölelik kültürünün kuru gürültüleri yankılanıyor. Kendileri gibi, bizlerden de.. bu tür apaçık magandalık, hainlik, yavşaklıkları görmeMEmiz, duymaMAmız, boyunduruğa vurulmuş Şeytan gibi susmamız talebi geliyor.

  • fahri kumbul

    fahri kumbul 10.03.2023

    Sayın Arslanoğlu; ince anlamlı ‘baydın’ benzetmenizi okuyunca ben de kendimin de farkında olmadığı bir ajan olduğumu fark ettim.:) Teşekkürler. Dil mücadelenizde başarılar. Saygılar.

  • kaan arslanoğlu

    kaan arslanoğlu 10.03.2023

    Sayın Kumbul, böyle kitleye böyle iktidar. Tabii ki herkesin hakkı var iktidar olmaya, ajanların da... :) Birçok muhalif yöneticinin ajan olduğu artık alınlarında yazıyor... Pardon CV'lerinde yazıyor. Kendileri de bunu her gün iftiharla gösteriyor. Bunların yüzyıllardır ülkede belli kesimlerden büyük itibar gördükleri de malumdur. Neredeyse hepsi mealen aynı şeyi söylerler: "Bu ajanlık suçlaması da baydı artık". Orada bile bir Baydın çağrışımı var, Freudiyen dil sürçmesiyle bilinç altının açığa çıkması. :) Bu ajanlık işi her ülkede ve bilhassa Türkiye'de hep etkin ve getirili bir meslek olmuştur. Bu mesleği hafife almak da kitlesel amatör ve yarı profesyonel ajanlar sayesinde gerçekleşir. Buna literatürde "etki ajanlığı" deniyor.

  • fahri kumbul

    fahri kumbul 10.03.2023

    NOT 3: Koyun, geviş getiren bir memeli/ Tavuk, uçamayan bir kuştur/İnsansa en gelişmiş varlık sayılıyor…/Al birini vur ötekine; birbirleriyle tokuştur.

  • fahri kumbul

    fahri kumbul 10.03.2023

    Açıkçası baydı artık, yüzlerce yıldır süren şu ajan muhabbetleri… Atatürk’e bile halen İngiliz ajanıydı deniyor ve buna milyonlarca inanan var bu memlekette. İnönü’ye 2.Dünya savaşası sırasında güttüğü politika nedeniyle Nazi taraftarı dendi. Menderes, Demirel, Özal, Çiller, dünya liderimiz RTE için; göğsümüzü gere hangisine Amerikancı değildi, hangisine bir dönemin projesiydi diyemeyiz. Ecevit’e fetöcü, Mesut Yılmaz’a Almancı, Perinek’e Çin ajanı deniyor. Sağcılar solculara topluca Sovyet ajanı ve “Moskova’ya” dediler. Güncel olarak Cumhur ittifakı muhalefete PKK’lı hain diyor. Dinciler kendi dışında görüşü olanlara ‘katli vacipti’ diyor. Varsın Kılıçdar da Amerikancı oluversin; iktidar onun da hakkı. NOT 1: Partisini baraj altına iten bir önceki lider ise CHP’nin en başarısız lideridir. NOT2: Yazarı tanımıyorum ama yarışlardan kendisine ikramiye kazandıran atları öpen fotolarını gördüm. Bense Atların eyersiz halini daha çok severim:

Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.