Siyaset
KÖPRÜDEN ÖNCE SON ÇIKIŞ
ESKİ SOLCULAR AKILSIZ İDİ…
Yeni solcular ise cin gibi. Eski solcular Amarıgayı karşılarına aldılar, yok yere domokrasiyle çatıştılar. Amarıga kırdı geçirdi onları. Yeni solcular önce Avrupa’ya sığındılar. Medeniyetle tanıştılar. Sonra Amarıgayla düşmanlığın özgürlük düşmanlığı olduğunu anladılar. Şimdi gül gibi gülle, çiçeklerle iktidara yürüyollaa. Kılıçdar beye oy atacak her yeni solcuya şan olsun!
Eski solcular olsa Kılıçdar bey “300 milyar temiz Batı parası buldum” deyince ortalığı ayağa kaldırırlardı. Vay emperyalizmin uşşağı oldun, vay efendim Batı parasının nesi temiz… gereksiz, saçma sapan bir araba polemikle kendilerini yıbratırlardı. Gerçi 300 milyarı kim kime veriyor, amma çeyreği gelse, işte birlikte ye, iç, gül oyna… Üzümü götür bağını sorma. İşte Zsa Zsa Gabor kuşağı bunu akledemiyordu. Amma, çoğu 60-70’ini aşsa da kalbi Z kuşağı kadar genç olan yeni sol kafayı çalıştırıyor artık.
Zaten tüm bunlar bir kenara Kılıçdar beyin en zor ve karmaşık sorunlara bir çırpıda ve de iki lafla en uygun çözümleri bulmasına hayranım. Tüm memleket hayran. Önceki yılki o korkunç pandemir felaketini de getirdiği pratik öneriyle birkaç ay içinde bitirmişti. Tüm sorunlarımızı aynen öyle bitirecek inşallah!
İŞTE O İKİ AYAKLI KEŞİF: https://www.youtube.com/watch?v=0c-Qf47_A3A
DERDİM “ŞUNA OY ATIN” DEME DERDİ DEĞİL…
Siyasette kafa sayın kadar hükmün var. Bu büyük kavgada 20-30 binli güçlerin bile hiç önemi yok. Dönüp bakmıyorlar bile. O 20-30 binli grupların liderleri, medyası için de bizim gibi 3-5 kişinin zerre kadar kıymeti bulunmuyor. Hadi 40-50 kişinin oyunu değiştirdik diyelim. Hiç kategorisindeyiz.
Bu bakımdan ona oy atmışım veya şuna oy atın demişim, boşa çaba. Bazıları fikirlerimizi alıyor, kullanıyor. Şimdilerde daha çok iktidar tarafı. O da bir yerde iyi bir şey. Ancak köpeğe gösterdikleri itibarı bize göstermiyorlar. Lafım yok, köpek de değerli bir canlı. Fakat siyaset de işte böyle bir şey.
Önceki seçimlerde 40 küsur yıldır hep “kötünün iyisine” oy attım. Bu seçimde Kılıçdaroğlu seçeneği en kötüsüdür. Öteki hepsi açık ara ondan iyidir. Fakat bu kez “kötülerin içinde en iyisine” oy atmayacağım, atsam bile bunu savunmayacağım. Daha önce hep yanlış yapmışım. Doğru bildiklerimizi, ilke dediklerimizi sıfırlayan bir zayıflık bu. Örneğin sosyalist bilinci veya Atatürk’ün düşünsel çabalarını hep bu yaklaşımlar yok etti. Oydur, atarsın, seçim dönemi geçer, sen yine gerçekleri savunursun, dedik. O iş öyle yürümüyor. Seçim bittikten sonra da karşında o sayılarla aşılmaz beton setler kuruluyor. Derdimiz doğruları savunmak olduğu sürece kalabalığa verdiğimiz her destek bizim gibileri daha da güçsüzleştiriyor. Kazandığımız kof dostluklar sonraki en ufak çatışmada yitip gidiyor.
Bu seçimde diyeceğim tek şey: “Kılıçdaroğlu’na oy atmayın.” Çünkü bu, vatana, halka düşman yeni bir büyük Batı müdahalesidir. Gerçi sadist ve mazoşist bir yan da var içimde. Ben ona kesinlikle oy atmam da, on milyonlar çok istiyorlar, atacaksa atsınlar, bu vebalin altında hep birlikte kalalım. Neymiş sonucu, bir görelim diyor o yanım.
KÖPRÜDEN ÖNCE SON ÇIKIŞ…
Daha önce pek çok şey dedim. Son bir şeyler söyleyeyim. İktidarın gitmesini isterim, fakat ASLA BU MUHALEFETLE GİTMESİNİ İSTEMEM… Seçim sonucunu KAYBET – KAYBET anlayışıyla bekleyeceğim. Çünkü bir yazar olarak kim kazanırsa kazansın aynen şimdi olduğu gibi kaybedeceğim. Pek çok temel görüşümüz yine her iki tarafça kesinlikle dikkate alınmayacak. O yüzden huzurluyum.
Parasal anlamda zaten hep birlikte büyük kayıplar yaşıyoruz. İçinizi ferah tutun, bu devam edecek. Kişisel anlamda zaten iktidardan şimdiye kadar beş kuruşluk kazancım olmadı. Güçlü denemese de yok sayılamayacak sosyal devlet anlayışından zaman zaman ben de herkes kadar yararlandım. Buna da şükür. İyi bir muhalif değilim ki bu fırsatçılık düzeninde ben de zenginleşeyim. İyi bir muhalif yazar da değilim ki muhaliflikle bol vurgun vurabileyim. O yönden de kim kazansa her şey aynı gidecek. Fakat muhalefet kazanırsa belki kısa bir parlama yaşanır gibi hissedilecek, ne var ki sosyal destekler tam dibe vuracak. Yoksulluk çok zor, yoksullaşma korkusu da bir o kadar. Ama her şeye alışırız.
Öte yandan işin bir de KAZAN – KAZAN yönü var. Cumhur kazanırsa Batı’nın turuncu BAHAR projesi başka baharlara kalacak. Minnet kazanırsa bu proje çok kötü ama ne kadar çok kötü, hep birlikte yaşayıp göreceğiz. Bir yandan merakımız giderilecek, öte yandan… olmaz ya… “işte bu gerçekten bizden” dediğimiz umut veren oluşumlar belki ortaya çıkabilecek…
Kaan Arslanoğlu
Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.
Özgür Coşar 30.04.2023
Böyle bir yazı yazan kişinin bundan sonra söyleyeceği herşey anlamsız. Üzgünüm
M. Aureliusoğlu 28.04.2023
40+ yaşındakilere selamlar :) Boratavoğlu ve İnceoğlu, Mızraktaroğlu'na oy verelim diye çağrı yaptı. Yurttaşın bir yanı, yaşanmışlıkları var, D'Hondt sistemi, oyumuz boşa mı gidecek diyor. Diğer yanı ise, en azından ön seçimle milletvekili adayları belirlenemez miydi veya cemaat iltisaklı insanlara mı oy vereceğiz diyor. Üçüncüoğlu "kimden alacağız, kime vereceğiz?" ve "Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde yerimiz almayalım" diyor. Kahvecioğlu da diyor ki "Emperyalizm ürün ile geliyor, söylem ile karşı koyamazsın, aynı ürünü veya bir benzerini veya küçük bir parçasını yapman lazım". saygılarımla arz ederim.
kaan arslanoğlu 26.04.2023
Değerli Fahri bey, Her zamanki gibi siz olgulara tek taraflı ve bir tarafın medyasından beslenerek bakıyorsunuz. Ben ise bir yandan kendi bağımsız ve fakat "çapsız" medyamı yaratmaya çalışırken öte yandan her iki tarafa ve ortada duranlara da bakmaya çalışıyorum. İşler öyle sizin sandığınız gibi değil. Hiç değil. Saygılar.
fahri kumbul 26.04.2023
“Mazlum”, “dindar”, “muhafazakâr”, “erdemli” başörtüsü mağdurlarının değerlerini hor gören, ezen baskın "seçkinlere" (CeHaPe zihinyetine ve/veya 28 Şubatçılara) karşı bu ‘yerli ve milli’ halkın onurunun kurtarıcısı rolünü iyi oynayarak 21 yıl iktidarda kalan Türkiye’nin gelmiş geçmiş en popülist politikacısının iktidarı büyük ihtimalle sona erecek. Bu dışlayıcı ve gerici popülistlerin yerini, artık "halkı" daha geniş bir şekilde tanımlama eğiliminde olan “kapsayıcı” popülistler alacak. Bir de bunları görelim.
fahri kumbul 26.04.2023
Ekonomik bağımlılığın, kırılganlığın, işsizliğin ötesinde güvensizlik, hukuksuzluk, her türlü adaletsizlik, eğitimsizlik, kurumların ve kaynakların yağmalanması, yolsuzluk, liyakatsizlik vb. sorunlar yumağı haline gelmiştir güzel ülkemiz. Mutlaka bir değişim gereklidir.
fahri kumbul 26.04.2023
Türkiye kronik döviz açığı veren bir ülke olduğu için, istisnasız her hükümet borçlanmaktadır. Son resmi verilere göre en fazla borç alınan ülkeler sırayla İngiltere, Almanya ve ABD’dir. Ek olarak; basılarak yaratılan TL. ile döviz (daha çok dolar) değişimi şeklinde, karşı ülkeye faiz ödenerek işleyen ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Katar’la, G.Kore ve biraz da Rusya ile yapılan swap işlemi hariç MB net döviz rezervi (bir ay önce) eksi 45 milyar dolardı. Ülkemizin dış borcu (153 milyar doları kısa vade olmak üzere) toplam 458 milyar dolar ve milli gelire oranı %51’dir.