Muhalif Kitle Rehabilite Edilebilir mi?

Muhalif Kitle Rehabilite Edilebilir mi?

SOLCULUK NEDİR ?.. DÖNEKLİK NEDİR ?..

Solculuk fakirin yoksulluk acısını kalbinde hissetmektir. O acının gereğini yapmaktır. Solculuk her ne pahasına kalıbını üst sınıfların yanına, zengin semtlere, Batılı ülkelere atmaya çalışmak değildir. Bu heveslerden, çıkarcı özlemlerden “değişim” ve “özgürlük” beklentileri yaymak değildir. Solculuk ruhunu ve bedenini eşitlik davasına adamaktır. Senin gibi düşünmeyen ezilenlere hakaret etmek değildir. Solculuk halkın hizmetkarı, “halkın öküzü” olmak demektir. Her acıyı kaos çıkararak katlamaya çalışmak değildir. Solculuk zengin düşmanlığı demek de değildir. Ama şımarık zenginin ruh halinin siyasileştirilmesine karşı olmak demektir. Tıpkı bugün CHP’lilerin, taklit solcuların ve bilumum muhalefetin siyasetinde gördüğümüz gibi. İktidar kanadındaki pek çok zenginin de yaptığı gibi. 

Solculuk hak ve adalet davasıdır. Solculuk muhalefeti gerçeğe ve haklılığına dayandırmak demektir. Milyonlarca Göbelsciğe, Fethullahcığa dönüşmek, yatıp kalkıp yalan üretmek, birbirini kandırmak hiç değildir. Solculuk haklılığı için muazzam bir malzeme dağına sahiptir. Solculuk Batı uşaklığına evrildi, PKK vampirlerinin sivrisinekliğine çevrildi. Böylece toptan dönekleşti.

Aslında solculuk diye bir şey kalmadı. Bu hayalet üstüne konuşuyorsak şu andaki taklit solcular onun geçmiş saygınlığını hala sömürdükleri içindir. Sol elbette zirvedeki zamanlarında bile salt erenlerden  mürekkep değildi. Solculuk tehlikeli, tutkulu bir halk aşıklığıdır. Hastalıklı aşıklar pek çok zaman sapıtırlar. Sol adına pek çok güzel işler yapıldı, bir o kadar da iğrenç şeyler. İkincisi hakim geldi. Geldiğimiz nokta budur. Çünkü insan budur. Yine de dünyanın değişik ülkelerinde bu hayalet güzel duruşlar göstermeye devam ediyor. Bizde ise çok değişik ve hatta karşıt adlar altında iyi işler yapıyor.

Bizler kendimize şucu bucu adını vermeden eşitlik için, yoksulların yoksulluk acılarını azaltmak için, çıkarsız doğrular için, kapitalizme ve emperyalizme karşı ulusal duruşlar için mücadelemizi elden geldiğince sürdüreceğiz. Aşağıdaki ilk yorumlarıma bakın. Dünyanın gerçek solcuları dünkü seçim sonuçlarını nasıl görüyor? ( Facebook sayfama koyduğum mesajlar. Brezilyalı bir komünist hareketin, Eski Peru başkanı Morales’in, Venezula ve Küba başkanlarının sıcak kardeşlik sözcükleri içeren emperyalizme karşı zaferi kutlama mesajları.)

 

MUHALİF KİTLENİN REHABİLİTASYONU MÜMKÜN MÜ ?..  (1)

25 milyondan fazla insan Kılıçdaroğlu’na oy verdi. Bu apaçık Batı’nın kanlı kaos projesine ve PKK’yı yeniden güçlendirme planına destek olmaktı. Milyonlar bile isteye ABD ve PKK kanadına oy attı. Türkiye’de seçim sonucunu 185 bin Suriyeli’nin belirlediğini iddia edenler, yüzbinlerce PKK’lıyla, on binlerce FETO kindarıyla, milyonlarca Cumhuriyet düşmanıyla birlikte hareket etti. Bunlardan bir bölümü bazı teorik kılıflar bulmaya çalıştı. Konuştuğumuz, izlediğimiz çoğu ise açık açık “Erdoğan gitsin de ne olursa olsun, kim gelirse gelsin” dediler. Bu çok ciddi bir toplumsal hastalıktır. 

Olgunun ciddiyeti bir gün gidip birine oy atmakla sınırlı değildi. Sayılamayacak kadar çok yalana, korkunç hakaret, küfür ve tehditlere dayalı aylarca süren çok kirli bir kampanya yürüttü muhalefet. Başrolde tabii ki bilinen yöntemleriyle FETO vardı, ancak on binlerce paralı veya amatör militan hiç de onlardan geri kalmadı. ABD seçime dört kez doğrudan müdahale etti: En iğrenci, kaset tehdidiyle bir adayın seçimden uzaklaştırılmasıydı.

Zaten epeyce bir süredir tam bir zombileşme yaşayan, zihni paramparça edilen muhalif kitlenin aklı son birkaç ayda tümden alındı. Öyle ki, tüm bu etik dışı faşizan terörün en başındaki adam, yani Kılıçdaroğlu, bu kitle tarafından “dürüst ve düzgün” bir insanmış gibi görülmeye devam etti.

Seçimden sonra tablonun çok değişeceğini ummak hayal olur. Ne var ki bu kitle topluma geri kazandırılmalıdır. Onları bu hale getiren etmenlerden biri de iktidarın bugüne kadarki (giderek hayli azalsa da) düşmanlaştırıcı tutumu. O yüzden durumun düzeltilmesi Erdoğan başta, merkezi iktidarın sorumluluğunda. Bizler de elden gelen katkıyı yapmak zorundayız.

Baştan seçimdeki tavrımı açıklayayım. 14 Mayıs öncesinde seçime katılmayacağımı, katılırsam da kime oy verdiğimi belirtmeyeceğimi söylemiştim. Netekim sandığa gitmedik. KILIÇDAROĞLU’NA KESİNLİKLE OY ATMAYIN !.. Önüme koyduğum misyon buna ikna etmeye çalışmaktı. Ve elbette ki seçim sonucundan gayet memnunum. ABD-PKK kanadına karşı kim seçilse memnun olacaktım. Ülke büyük tehlike atlattı. Daha doğrusu tehlikeyi bir süreliğine öteledi.

Kılıçdaroğlu seçmeni topluma geri kazanılabilir mi? Son yıllarda yaptıkları büyük hatalar bir yana çoğunluğunun aslında yurtsever ve topluma yararlı bireyler olduklarını düşünüyorum. Bunlardan bazıları kolayca, bir bölümü ise uygun koşullarda güç bela vatan çizgisine geleceklerdir. Ülkeye gerçek bir muhalefet lazım, piyon olmayan bir muhalefetin iktidar şansı lazım.

Birkaç bölümden oluşacak bu dizide rehabilitasyon için kognitif (bilişsel) yöntemi uygulayacağım. Muhalefet kanadının en ağır hatalarını ve en ciddi yalanlarını sergileyecek, buradaki başarısızlık getiren mantığı ortaya koyacak ve aslında ne yapılırsa doğru olabileceğini göstermeye çalışacağım. Etkim çok sınırlı. Yıllar içinde yüzlerce arkadaşım tarafından dışlandım ve zaten muhalif kesim kendi dualarını okumayan kim olursa olsun dinlemiyor, öfke kusuyor. Ne yapalım… bir yazar ve doktor olarak benim de işim bu ve her şeye rağmen tekrar deneyeceğim.

 

MUHALİF KİTLENİN REHABİLİTASYONU MÜMKÜN MÜ ?.. (2)

Muhalif kesimin laikçi kanadının durumunu akıl hastalığıyla benzeştirmek bir metafor değildir. Propaganda ürünü de değildir. Yaşanan, tüm yönleriyle tamı tamına bir psikozdur, deliliktir. Bu kesim kendini aydın, ilerici, solcu, Atatürkçü ve Türkçü zannetmektedir. Kendini Napolyon veya Atatürk sanan hastanın zavallı ama azametli ! halinden farksız.

Bu on milyonlarca insan tüm bu bulunmayan hasletlerini yalnızca ve yalnızca Tayyib’e karşı olmakla kazandığını düşünüyor. Bu bir düşünce değil hezeyandır. AKP ve Erdoğan’ın saydığımız değerlerde birçok eksiği, gediği var. Bazılarında ciddi boyutta. Ama iktidar hepsinde, solculukta bile sözde muhalif kitleden daha ileri bir konumda. Ne var ki dışa tamamen kapalı bir hayal dünyasında yaşayan bu milyonlar kendi iç görülerini tümüyle (evet, tümüyle) yitirmişler, kendilerini bilmiyorlar, değil ki düşmanlarını tanısınlar. Akıl hastalığının en vahim belirtisi ve sonucu.

HDP-PKK’yla İTTİFAK YAPMAYIN ! Bunu on yıllardır kaç kere yazdım, ne kadar çok anlattım, saymak olası değil. Başka çok kişi yazdı. HDP’yle ittifak yapan kazanamaz, kazara kazansa tutunamaz. Karşı tarafa en büyük haklılık kozunu verirsiniz… Her yönüyle anlattık… Kitaplar, romanlar bile yazdık… PKK-HDP ile ittifak yapan ilericilikten, aydınlıktan, solculuktan çıkar… Atatürkçülükten, Türklükten çıkar… İnsanlıktan çıkar… Dağdaki çoban bilir bunu, düğünde göbek atan Türbanlı bacı çok iyi bilir, Halk-TV izleyicisi, Cumhuriyet okuru bilmez…

Ama söyledik. Çok kişi söyledi. Ama her şeyi bilenler, o koca koca siyasiler, büyük büyük yazarlar, şıllık şıllık sanatçılar tersini söylerse kim dinler bizi… Yavrum, cıs… o sobaya dokunma… dokunma yanarsın… yanarsın evladım, uzak dur… Yüz kere, bin kere, on bin kere söylendi… Bak bu millet senden çok büyüktür… Türküyle, Kürdüyle, Lazı, Çerkezi, Boşnağıyla, Arabıyla… büyüktür… Yakar seni, ezer geçer, o oy atan kolunu kırar, katlar… … Yapma…

Yok… İki yaşındaki çocuk anlar, kedi, köpek, kuş anlar… Bizim halüsinasyon manyağı olmuş cahil okumuşlarımız anlamaz. Çok zor… Evet çok zor… Bilişsel yöntemle o betonlaşmış inançları,  kemikleşmiş hezeyanları kırmaya çalışacağız. DEVAM EDECEK… 

OKUMAYANLAR İÇİN… VATANSIZ SOLCULAR MARŞI: https://www.insanbu.com/Siir-Haberleri/5361-vatansiz-solcular-marsi-

 

MUHALEFET NASIL BAŞARIR ?.. (3)

Motivasyon yönetiminde “yüklemleme” ve “denetim odağı” kavramları önemlidir. Özeti şudur: Başarısızlık karşısında neyi, kimi suçlayacağız? Dış denetim odaklı kişi ve çevreler her başarısızlıkta başkalarını, dış etmenleri suçlama eğilimindedir. Bu büsbütün yararsız bir tutum değildir. Kısa vadede moral yükseltir, orta vadede özgüveni sağlamlaştırarak kişinin mücadeleye devam etmesini sağlar. Ne var ki bu tutum abartıldığında, uzatıldığında alkol etkisi, kokain etkisi gösterir. Hem bireyi ya da çevreyi içten içe çökertir, hem de başarısızlığı pekiştirir.

Başarılı kişiler, çevreler, sporcular çok büyük oranda iç denetim odaklı öznelerdir. Yani başarısızlığı kendine yükler, suçu kendinde bulur, buna rağmen yıkılmaz, her şart altında nasıl başaracağını planlar ve çok çalışarak amaca ulaşır.

Türkiye solu oldu olası dış denetim odaklı akılsız bir ergen tavrı göstermektedir. Suçlu hiçbir zaman kendisi değildir, kendisi mükemmeldir… Ah o dış güçler!.. Ah o CIA, kontr-gerilla!..  Ah o derin devlet, faşist devlet!.. Ah o akrep gibi cahil halk!.. Bunlar bir yere kadar doğrudur da… Elin kızı, oğlu bunlara rağmen başarmış, başardığı kadar… Biz niye başaramamışız? Bizdeki nedenleri ne? Kendimizde neyi değiştirmeliyiz? Hayır!.. Bu yöndeki tüm çabaları engelle, o riyakar çakal sürüsünden ayrılanı ihanetle suçla… Son 20 yıldır sağıyla, soluyla tüm muhalefet aynı durumda…

O halde muhalefet açısından ilk yapılması gereken (çok düşük bir olasılık ama)… artık kendini suçlama olgunluğuna ulaşmak… Bu kadar kendine aşıklık yeter. Artık sapıklık boyutunda. Aldatıldığınızı kabul edin. En önce kendi kendinizi kandırdığınızı. Ama bunu bilinçle tezgahlayanlar var. Bundan akıl almaz ölçülerde nemalananlar var… Sizin “dürüst” liderleriniz. Sizin dünyalar cini akil önderleriniz. O medya şaklabanları... İstifalarını isteyin. Hepsinin istifasını isteyin.

Seçime birkaç ay kalmışken “hükümet istifa” diye bağırıyordunuz ya son derece absürd bir tutumla. Saçmalığını biliyordunuz ancak seçimde işe yarar diyordunuz. İşte seçim geldi, geçti. 22 yıllık liderlerinize İSTİFA diye bağırın. Cidden, başka çıkış yok. Başka tedavi yok… DEVAM EDECEK…

NOT: Bu işlerle uğraşmak peygamber sabrından bile büyük sabır gerektiriyor. Bir dostum hala "hep eleştiriyorsun, ama katkı sunmuyorsun" dedi. Daha ne kadar katkı sunayım. Bu rezalet yuvası CHP'ye yıllarca CHP'li olmadığım halde ne katkılar verdim, bilen bilir, bilmeyen ölene kadar bilmez. Hala bu faşist yuvasından adam kurtarmaya çalışıyorum. Demin özelden yazan biri "Siz Arapları bu ülkeden silip atacağız" diye mesaj gönderiyor bana. İyi mi... Tekil örnek değil, böyle yüzlerce örnekle şahsen karşılaştım, yüz binler bu durumda...

Kaan Arslanoğlu


  • FeyssBuk Admini

    FeyssBuk Admini 4.06.2023

    5.. 6 yıl öncesine kadar, her 2 kutba da (Akp/Chp) aynı mesafede duran benim tavrımda olan arkadaş gruplarımızda, sosyal medya sayfalarımızda; Hüloğğcu kadın, RTE'ye uyarlanmış Dombra şarkısıyla acaip bi dans yapan sakallı amca, AHaber sunucusu ve benzerleriyle eğlenir.. dalgamızı geçerdik. artık onları unuttuk, durulup ..çok azaldılar. Klasik kronik muhalefet bilinç düzeyi, seviyeyi düşürüp magandalaştıkça ! bunla paralel olarak çok daha kreâtif, komik ve eğlenceli bi muhalif medya TV kanallarımız, üst perdeden testis geçilecek muhalefet önderleri, fondaş medya starlarımız oluştu. sağolsunlar ..beni çok güldürüyollar. gökteki yüce tengri'm de onları ..güldür güldür güldürsün.

  • fahri kumbul

    fahri kumbul 3.06.2023

    Yandaş şirketler tarafından kontrol edilen bir medya; şiddet, terör, savaş ve güvenlik siyasetini ön plana çıkaran bir siyaset; özellikle din ve milliyetçilik söylemlerinde muhalefeti bastırmak için kolayca üretilen bahaneler; devletin tüm olanakları ve büyük bölümü iftira ve yalan bilgilere dayalı ayrışma tarihi ile donatılmış örgütlü (camiler, tarikatlar, cemaatler, kuran kursları) seçmen ve yönlendirilmeye uygun, sisteme değil kişilere takıntılı bir seçmen yapısı ve öte yandan muhalefetin bazı beceriksizlikleri, dağınık yapısı ve öteki olumsuzlar da cabası…Ayrıca ekonomi hakkında biraz kuramsal bilgim var ve geçimini sağlamaya çalışan ortalama bir birey dışında yıllardır iş dünyasının da içinde birisi olarak belirtmek isterim ki Türkiye, aşırı riskli bir ülke konumunda. Aynı kategoride değerlendirildiği ülkelerle karşılaştırıldığında enflasyon, toplam milli gelir, kişi başına düşen gelir, gelir dağılımı, cari açık ölçütleri bakımından rakipleriyle arası olumsuz anlamda açılıyor.Syg.

  • fahri kumbul

    fahri kumbul 3.06.2023

    Toplum ve siyaset bilimcisi değiliz ama sezgiler, görünenler, okunanlardan çıkarımımız şudur: Seçmenin ağırlığı kısa vadeli çıkarına düşkün, kurnaz ve uyanık. Ülkenin demokrasi, adalet, hak, hukuk ve ahlak sorunları -kendisine dokunmadığı sürece- umurlarında değil. Çağdaş uygarlık düzeyi, kültürel ve sanat faaliyetleri ve hatta eğitimle ilgili bir hayal, beklenti ve istekleri yok. Din, mezhep, milliyet hassasiyetleri, etik ve ahlak anlayışı, biat kültürü vs. açılardan liderlerine bakınca kendilerini; muhalefeti temsil eden birisine bakınca farklı bir kültür ve anlayış görüyor. Günümüzde pek de netliği kalmasa da yaklaşık 55-60 yıllk siyasi ayrışma tarihinden beri ortalama olarak seçmenin %65-70'i sağ , %30-35’i sol. RTE toplumun kodlarını çok önceden çözmüş ve çok zor durumda kaldığı son kertede bile %52’lik kısmı bir tür rahatsızlık derecesinde kendine borçlu ve minnetkar bırakmayı yine başardı....

  • fahri kumbul

    fahri kumbul 3.06.2023

    ... Ölen veya düşürülen otokratlar: 42 yıl GABON Devlet Başkanı Ömer Bango ile LİBYA lideri Muammer Kaddafi; 38’er yıl ANGOLA Jose Eduardo dos Santos ve ZİMBAMBE Robert Mugabe; 34 yıl YEMEN Ali Abdullah Salih ve 30’ar yıl SUDAN’da Ömer el Beşir ve MISIR’da Hüsnü Mubarek. Gerçek şu ki bu tablonun övünülecek, sevinilecek,savunulacak hiçbir yanının bulunmadığı düşüncesindeyim. ...

  • fahri kumbul

    fahri kumbul 3.06.2023

    Kral, Kraliçe, Dük, Emir vb. dışında İktidarları Halen Devam Eden Otokratlar, ÜLKE ve İktidar Süreleri: Hassanal Bolkia-BRUNEİ 60 yıl; Paul Biya-KAMERUN 48 yıl; Teodoro Obiang Nguema Mbasogo-EKVATOR GİNESİ 44 yıl; Ali Hamanei-İRAN-42 yıl; Hun Sen-KAMBOÇYA 38 yıl; Yoweri Museveni-UGANDA 37 yıl; Isaias Afewerki-ERİTRE 32 yıl; İmamali Rahma-TACİKİSTAN- 31 yıl; Aleksandr Lukaşenko-BELARUS 30 yıl; Denis Sassou Nguesso-KONGO CUMHURİYETİ 26 yıl; İsmail Ömer Gulle-CİBUTİ 24 yıl; Vladimir Putin-RUSYA 24 yıl; Paul Kagame-RUANDA 23 yıl; Beşşar Esad-SURİYE 23 yıl ve RTE-TÜRKİYE 21 Yıl (Ölmez sağ kalırsa 5 yılı daha garanti) ...

Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.