Siyaset
Muhalif Kitle Rehabilite Edilebilir mi? (2)
SEÇİM TAHMİNLERİYLE KANDIRDILAR… SEÇİMDEN SONRA BİLE KANDIRMAYA DEVAM ETTİLER… (Dördüncü Bölüm)
Muhalif kitle seçimi kazanacağına kesin gözüyle bakıyordu. “Bu sadece bir inanç, nesnelliğe dayanmıyor” diyorduk. Bize “hain” diyorlardı. İşte bu inanç başlı başına gerçeklikten ne kadar kopuk yaşadıklarını ortaya koyuyor. Net ve matematik anlamda… Dünyanın parasını dökerek kendilerini kandırmak için anket şirketleri tuttular.
Seçimden çok önce bir dizi anket 6’lı masa için yüzde 60 üstünü gösterirken, ben soranlara “Şanslar 50-50’li” diyordum. “Fakat seçim yaklaştıkça Erdoğan’ın oranı artar.” Depremden sonra “bu iş bitti” havasına girdiler. Bense Erdoğan’ın seçilme ihtimali yüzde 55 oldu diyordum. Seçime 10 gün kala “Yüzde 60’a çıktı” dedim. Seçim ve tahmin dehası olduğum için mi? Hayır “normal” bir insan kalabildiğim için. Fakat bana meczup gözüyle baktılar. Ülkede öyle bir kazanma baskısı oluşturdular ki seçim anketlerini yanıltan bir şey de bu oldu. Vatandaş iktidara oy vereceğini söylemekten korktu. Dünyada belki de bir ilk.
Muhalefetin en büyük hastalığı: yalnızca kendi tarafına bakıyor, kendi kendini izliyor. Bense her iki tarafı ve ortadakileri izliyorum. Az da olsa sıradan insanlarla konuşuyorum. Liderlerin yüzlerini okumak bile yeter aslında. Bir taraf kendinden son derece emin, öte tarafta alık gülümsemeler ardında darmadağın zihinler. 6’lı masanın komik perişanlığı bile “Seçimi kaybedeceğiz” diye bağırıyor her gün. Kalabalık içinde nezaketle birbirleriyle itişmeleri, “maskeli balonun o sahte yüzleri”, hele o birden bire siyaset sahnemize güneş gibi doğan genç irisi büyük liderimizin kasım kasım yürüyüşü insanı neşeye boğuyor. Biz gülüyoruz da, sıradan vatandaş homurdanıyor. Bir de sıradan vatandaş lafa, cakaya değil işe bakıyor. Yapılan ve yapılmayan işlere…
Muhalif kitleye bir tavsiyem de yandaş medyayı izlemeleridir. İnsan hiç değilse meraktan bunu yapar. AKP liderleri ve medyası 7-8 yıl öncesine dek gerçeği gizleme, bilgileri çarpıtma, uydurma haberlerden siyasi çıkarım yapmada çok ileri bir noktadaydı. Bunu özellikle içlerindeki FETO unsurları ve liberaller yapıyordu. Ama halen AKP’li olanlardan birçoğu da bu konuda az değildi. Ancak epeyce bir süredir o kanatta söylenenlerin gerçeklik oranı büyük ölçüde arttı. Tabii yine bazı şeylerin üstü örtülüyor, birçok şey kendilerine yontuluyor, ama fondaş medyayla kıyaslanamayacak bir aklı başındalık görüyoruz. Olmaz olsun, bizden uzak dursun diyebilirsiniz. Futbol seyircisi bile rakip takımı izler. İzlemezseniz kendi medyanızın, sosyal medyanızın nasıl bir çirkefte debelendiğini göremez, seçim bittikten sonra bile sizleri kandırdıklarını anlayamazsınız...
25 BİN YILLIK TÜRK TARİHİNDE IRKÇILIK YOK, NEREDEN ÇIKTI BU SURİYELİ DÜŞMANLIĞI ?.. (Beşinci Bölüm)
Seçime son Amerikan müdahalesi 7’li masaya Suriyeli düşmanlığı katılımıyla geldi. Suriye’yi, Irak’ı, Afganistan’ı kana bulayıp başımıza göçmen belasını açan ABD bu sefer de işbirlikçilerine bu rolü biçti. Bunlar mı bizi göçmenlerden kurtaracaktı? ABD izin vermeden masadan kalkamayanlar, ABD emriyle masaya oturanlar?
Sanki bizler zil çalıp göbek atıyoruz ülkemizde milyonlarca göçmen var diye. Sorunun çözümü için baskı oluşturmalıyız, tamam da… Bu öyle kolay bir şey değil. Dünya çözemiyor bu işi, çünkü sebebi dünya. Ama bir şeyler de yapılıyor. Daha çok yapılmalı. Ne var ki konu faşist propagandayla hiç çözülemez. Rakamları bile şişiriyor fırsatçılar. 3 buçuk milyon, Kemal beyin ağzında 20 milyon oldu. 117 bin Suriyeli seçmen güya seçimin sonucunu belirledi.
Bunların da üçte biri Türkmen. Hepsi Arap’sa ne olacak? Bu kadar mı düştük insanlıkta? Milyonlarca Türk Avrupa seçimlerine katılıyor. Buna karşı çıkan yalnızca dazlaklar. Araplaşıyormuşuz? Bunu en çok söyleyenler de çocuklarını gaavuur gibi yetiştirenler. Ecnebi ad görmedikleri hiçbir mekana girmeyenler. Atatürk’ün dil ve tarih kuramına ihanet edenler.
Türklükte ırkçılık yoktur. Çünkü Türkler 10’dan fazla genetik haplo-gruptan oluşan ırklar üstü bir kavimdir. Türklük bir dil ve kültür birliğidir. Pek çok ırktan oluşan Türkler nasıl ırkçı olacak? 5 bin yıl önce Avrupa halklarını oluşturan Proto-Türkler giderek dillerini melezleştirdiler, kültürlerini değiştirdiler, Hristiyanlaştılar… Avrupa’da ırkçılık böyle başladı. İslam’da da ırkçılık yoktur. Hz. Muhammed’in en yakın dostu, ilk müezzini zenciydi, nasıl olsun.
Nereden çıktı peki bu ırkçılık? Amerikan, Avrupa mandacılığından çıktı. Arapları aşağılamak müthiş siyasi prim yapıyor. Korkunç ayıptır. Hatay, Kilis, Urfa, Mardin, Antep’te… yaşayan, oralardan gelmiş 10 kuşak vatandaşımız, milyondan fazla Arap kardeşimiz var. Birçoğu da CHP seçmeni… Pis siyaset için nasıl olur da insanların genetikleri konu edilir ve bunu en çok da sözde “çağdaş” takımı yapar, akıl alır gibi değil.
Atatürk, İmparatorluğun son komutanıydı. Biz imparatorluk torunlarıyız. Sorun kendinize. Atatürk Hatay’ı neden bu kadar dert etmişti? Türk dilini neden bu kadar büyük mesele bilmişti?
TÜRKİYE’DE DEMOKRASİNİN KIRINTISI YOK, AMA HİÇBİR SEÇİMİ KAÇIRMAYAN BİR MUHALEFET VAR !.. (6. Bölüm)
“Dün merdivende orada olmayan bir adam gördüm. Orada yine yoktu bugün. Ah, gitmesini ne kadar isterdim…” William Hughes’ün ünlü şiiridir. Muhalefetin diktatörlük ve demokrasi algısını anlatıyor sanki. Hiçbir şeyi hiçbir yere oturtamıyorsunuz.
Bilişsel terapide yaklaşım kabaca 3 aşamalıdır. Hastalıklı düşünceyi durdur. Karşı seçeneği göster. Düşünce sürecini yeniden yapılandır… Bu yönteme göre muhalif kitlenin birkaç ana söylemini ele alalım:
TÜRKİYE’de DİKTA REJİMİ VAR, DEMOKRASİ YOK… Peki neden bütün seçimlere giriyorsunuz? Belediye seçimlerini kazanıyorsunuz pek ala. Meslek odası, baro, dernek, kulüp seçimlerini kazanıyorsunuz? Muhalif liderler küçük düşürücü hezimetlerinden sonra istifa etmek yerine hemen yerel seçimleri hedef gösteriyor. Dikta rejimi altında nasıl kazanacaksınız? Şunu hala anlamıyor musunuz: Kazandıkları her seçimde büyük rantlar var. Liderleriniz her zaman ikinci derece iktidarlarını ve onun büyük getirilerini sağlama aldı.
Neyi söyleyemiyorsunuz? Kime hakaret edemiyorsunuz? Kimleri tehdit edemiyorsunuz? Ülkenin ve halkın çıkarlarını, vatanın bekasını savunan herkese en hafifinden “Saray yalakası” etiketi yapıştırdınız. Daha ne küfürler, aşağılamalar… Asacağız, keseceğiz, yargılayacağız haykırışları… Hani KUVVETLER AYRILIĞI masalını anlatıyordunuz? Nasıl yargılıyor, kimin adına ceza kesiyorsunuz? “Sıradan Faşizm” ya da “Kötülük Toplumu”nun çekirdek çitler gibi icra ettiği “Sıradan Kötülük”.
Böyle saldırılarınız yüzünden milyonlarca muhalif sizden bıktı, usandı, sandığa gitmedi. Yaptığınızı beğeniyor musunuz? Hiç derin bir özeleştiri vermeyi düşünüyor musunuz?… Bu sizi rahatlatacaktır. Tek tedaviniz budur.
MUHALİF KİTLENİN REHABİLİTASYONU MÜMKÜN MÜ ?.. (7. ve Son Bölüm)
Birçok insan yanımda muhalefeti eleştirmekten çekiniyor ya da Cumhur’a oy atacağını saklıyor. Bazı muhalifler ise seçimden sonra üzüntülerini benimle paylaşıyor. Ben solcu biliniyorum ya… Atatürk’ü seviyorum. “Çağdaşım”… üstelik yazarım… Bu durumda otomatikman "muhalif" olduğum varsayılıyor. Beni bir yazar biliyorlar amma katiyen izlemiyorlar. Ara sıra okurlarsa da hemen unutuyorlar. Öyle bir aura içindeyiz. On milyonlar kesinlikle araştırmıyor, okumuyor, sorgulamıyor. Kendine geleni yanındakine paslıyor.
Böyle bir atmosfer yaratılmış. Okumuşlar, sanatçılar, Atatürkçüler, çağdaşlar… İçki içenler, Avrupa bilenler, dinden, camiden söz etmeyenler, bilim diyenler… Garanti CHP’lidir, CHP’li olmasa bile oyunu ipotek ettirmiştir, muhalefet kimi aday göstermişse muhakkak onu destekler.
İşte genel seçim böyle böyle kazanılmıyor. İşte “muhakkak paylaşalım” diye ikide bir abuk sabuk şeyler gönderen zengin semtlerin kakavan laikçi kadınları, “yasaklanmadan herkese yayalım” diyen tık avcısı serseri bakışlı troller bu yüzden “ilerici” olamıyor. Bunlar yaratsa yaratsa “Dogville” toplumu yaratıyor.
Türkiye’ye 40 yıldır şeriat geliyor, İran geliyor. Sokaklarda donla, sutyenle gezmekten yorulan, on binlerce meyhane, barda kadeh tokuşturmaktan bir an sıkılan, eline akılsız telefonunu alıyor ve “Kılıçdar’a oy atın, yoksa şeriat geliyor” diye emrediyor.
“Türkiye’de hukuk kalmadı” diyenler önüne geleni mahkemeye veriyor… “Türkiye’de akademi bitti, üniversite kalmadı, bilim yok olduuu” diye kafa şişirenler… En güçlü sesi üniversitelerden çıkarıyor, akademik unvanlarıyla toplum mühendisliğine soyunuyor, mezuniyet törenlerinde bıcır bıcır muhalefet gösteren gençlerin fotolarını paylaşıp sözde aydıncılık yapıyor.
Hastalık, orman yangını, sel, deprem… Ne zaman ülkenin, halkın başı sıkışsa bir taşı bir taşın üstüne koymadan tüm güçleriyle bozgunculuk ve yalan haber yarışına giriyor… Durmadan küfrediyor… Bu şekilde iktidarı devirebileceğini sanıyor. Şöyle tek bir örnek vereyim: CHP belediyelerinin reklama, konsere harcadıkları depreme harcadıklarının 4-5 katı.
Elbette tam tersi oluyor… Erdoğan gitsin diye her yolu mubah sayan kitle yarın önüne başka bir motivasyon hedefi konarak yine rahatça güdülebilir. Bu aslında bir bilgi saflaşması değil, kişilik saflaşması. Bilgi her yönden üstümüze fazlasıyla akıyor, önemli olan o bilgiyi doğru kullanabilmek.
Kılıçdaroğlu’na oy atan herkesin kişiliği zayıftır, demiyorum elbette. İçlerinde milyonlarca düzgün insan da var. Önlerine sahte bir hedef konarak nasıl kandırılıyorlar. Derdimiz onu anlatmak. Kaçını kurtarabiliriz… Çabamız budur.
Kaan Arslanoğlu
Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.
Cengiz Gürler 12.06.2023
Temel bir gün otobanda ters yönde gidiyormuş, arkadan polis anons yapmış: -Dikkat dikkat otoyolda ters yönde giden bir araç var. Temel başlamış bağırmaya: - Ne bir aracı kardeşim hepsi ters yönden geliyor. Bu fıkrada bilimsel olarak Temel' in gerçekten doğru yönde gittiğini düşünelim. O zaman gerçekten geriye kalanlar yanlış yönde gidiyor olur yine bilimsel olarak. Ancak burda toplumun geneli o yanlışı doğru kabul ettiği için Temel normal bir insan olarak kabul edilmesi gerekirken, deli, sıradışı, meczup (yazıda kendiniz için kullandığınız tabir) olarak kabul edilir. İşte bu çok derin bir konu. Çok güzel bir yazı dizisi Kaan Bey. Devam eder umarım. Teşekkürler. (Yorumumum devamını mail olarak attım.)
kaan arslanoğlu 6.06.2023
Değerli Fahri bey, yanlış anlaşılacağını tahmin ettiğim için altını çize çize anlatmaya çalıştım ama yine yanlış anlaşılmış. Ben iktidarın kazanma olasılığı olarak yüzde 55 veya 60 dedim. Yüzde 55-60 oy alır demedim. Ben anketçi değilim, anket yapmadım. Ben iktidar yanlılarından hakaret işittim ama muhalefet yanlılarından 4-5 kat fazla hakaret, küfre maruz kaldım. Muhalifler küfretmeyi muhalefet sanıyorlar. Binde biri ceza alınca bakın işte demokrasi yok diye bağırıyorlar. Sayfamı şikayet ediyorlar. Davalar açıyorlar. Sosyal medyada kısıtlama almamı sağlıyorlar. Kötüler mutlu olamaz Fahri bey. Muhalefet de çok mutsuz ve bunu tüm ülkeye yayıyor. Hiç mutlu olanlar yalana, küfre, şikayete, iftiraya, mahkemelere başvurur mu?
fahri kumbul 6.06.2023
Yazının ana teması (başlığı) hakkında diyeceğim şudur: Biz muhalifler üst üste öyle şiddetli afetler, kazalar, yangınlar ve hatta tacizler yaşamış olmalıyız ki Hafıza zayıf/ Beyin kadayıf, Dürtüler gerilimde/ Zihinsel yeti yetim/algılama salgılama düzeyinde. Rehabilite olmamız olası değil. Açıkçası rehabilite olmak da istemiyoruz; durumumuzdan gayet memnunuz, kendimiz beğeniyoruz, seviyoruz ve herkes gibi geçinip gidiyoruz işte. Kazananlar daha da mutlu olduğuna göre sorun yok, her şey yolunda ve ülke de mutlu demektir. Saygılar.
fahri kumbul 6.06.2023
Küfür ve aşağılama söylemi ve yazısından, hakaretten vs. yargılanıp içeri alınan iktidar yanlısı var mı; muhalefetten çok var. Herkes değil, siz hiç değil elbet ama “Saray yalakası” gerçeği ortada. ‘Asacağız, keseceğiz, yargılayacağız’ haykırışları muhalefetinki lafta; ama iktidarınki eylemsel. Muhalefetin açtığı davalar geri dönüyor veya kazansa da uygulanmıyor. İktidara gelirlerse belki uygulama ihtimali yükseleceği için ‘yargılayacağız’ diyor ki cumhuriyet ve halk adına olacağı için hukuka uygun bir arzu. Kaan Bey seçime yakınken siz de iktidar için %60 kazanır demişseniz %8 yanılmışsınız demektir:).