Türkiye'de Faşizm Var mı?

Türkiye'de Faşizm Var mı?

Son Facebook Paylaşımlarım

Kaan Arslanoğlu

 

GİTTİİİİİ… LAİKLİK ELDEN GİTTİİİİ !..

Kızlarımız dünya şampiyonu oldu diye herkes bayram yapıyor. Oysa korkunç bir şeyi gözden kaçırıyorlar: Bizim kızlar her dalda altın madalyaları kapıp duruyorlar ammaaa… Bunlar kız kıza spor yapıyor, dikkatinizi çekmiyor mu? Voleybol takımımız da öyle. Kız voleybol takımı. Kız - erkek karma takım değil… Laiklik elden gidiyor…

Bunu bir taş olarak almayın lütfen. Ben de sevindim şaka yapıyorum. Bazı yobazlar çıkıp çeşitli konularda abuk sabuk laflar etmiyor değil. Bunlar rahatsızlık verici. Ama emin olun ona direnen mi diyelim, onu kışkırtıp güçlendiren mi diyelim.. karşı cereyan daha güçlü ve en az onun kadar sinir bozucu.

Geçen ay “kapalı çarşaflı kadınlar var ama yüzbinlerce kadın da donla dolaşıyor” demiştim. Sen misin güya abartan… Bunu dedikten iki gün sonra Bağdat caddesinden geçiyorum.. Bir kızımız resmen donla, evet beyaz donuyla ve küçük mavi sütyeniyle yürümüyor mu! Tüm caddeyi mağrur adımlarıyla arşınlanlayarak onurlandırdı ve gayet doğal bir havadaydı. Mamafih mini mini şortlu, büstiyerli kızlar onu birbirlerine göstererek kıkırdaşıyor, süper mini etekli bazı bağyanlar da “böyle şey mi olur” gibisinden surat asıyorlardı, fekat büyük çoğunluğun olayı gayet olgunca ve normal karşıladığı açıktı.

Dün akşam da baktım, muhalif kanallarda “laiklik elden gidiyoooor” programları devam ediyor. Siyasi ekmek kapısı. Ama saftirik taban için bayat küflü ekmek. Muhalefetin liderliğini para babaları oligarşi yapıyor, kadrolarını tuzu kuru orta sınıflar oluşturuyor. Paranın sermayenin muhalefeti, iktidarı olmaz, laiki anti-laiki olmaz… Bunların hepsi iktidardır. Ya din sömürücüsü ya da din tepkisi sömürücüsüdürler. CHP de bir mezhebin siyasal İslam'ı değil mi zaten…

 

TÜRKİYE KÖTÜ YÖNETİLİYOR…

Çok uzun zamandır böyle ne yazık ki. Fakat ben bile 2018’de İnce kaybettiğinden beri bu muhalefetin iktidara gelmesini istemiyorum. Cumhur’un en büyük şansı bu. Ekonomik, hatta siyasi anlamda iktidardan önemli oranda pasta verilen muhalefet öyle kötü ki… Millet, düşman ülkeye bile öyle bir iktidar dilemez. Bir yandan faşizmden, diktatörlükten figan ederken, ağır seçim yenilgisinin hemen ertesi günü yerel seçimleri hedef koydular. Kendilerini en ufak gözden geçirmeden yine rant hesabına girdiler. O derece samimiyetsiz bir muhalefete dünyada az rastlanır ki… AKP’nin en önemli garantisi. Muhalefet aslında kendini iktidarda hissediyor, bir bakıma durum da öyle. Oligarşinin, zenginliğin iktidarı muhalefeti olmaz, onlar hep iktidar.

Peki AKP bu şansı iyi kullanabiliyor mu ülke yararı için? Bu bir şans değil, kendinin de sorumlu olduğu bir şanssızlık aslında. Ama zaten hayır. Bazı konularda iyi yönetiyor, bazı konularda vasat, ancak ekonomi başta olmak üzere çoğu konuda berbat. Ekonomi işinin salt maliye, para, hesap işi olduğunu sanıyorlar. Oysa meselenin yarıdan fazlası kültürel. Nasıl kültürel? O kültüre daha az buçuk yakınlaşmamışlar bile ve o yüzden nasıl anlatayım! Yani anlatsam da anlaşılacağını sanmıyorum. Tek bir ip ucu vereyim. Lüks ve ihtişam içinde yaşamayı güçlülük göstergesi sanıyorlar; oysa bu kofluk göstergesidir.

Ha… Bu millet daha fazlasını hak ediyor mu? Kendimi de içine katarak söylüyorum: Kılıçdar’a oy vereni, Erdoğan’a oy vereni, ortada kalanıyla… Bu yönetim düzeyini bile hak etmiyor.

 

TÜRKİYE’DE FAŞİZM VAR MI?

Balık hafızayla malulüz, gündelik boş laflarla o gazdan bu gaza koşuyoruz. Dün söylediğimizi bugün unutuyoruz, değil ki 10-20-50 yıl öncesini hatırlayalım. Gençliğime ve oradaki tartışmalara bir göz atayım:  İŞKENCE… 90’lı yıllar sonlarına dek poliste işkence çok sıradan bir uygulamaydı. Genç siyasi dönemimizde gözaltına alınma normal yaşantımızın bir parçasıydı. Şahsen 12-13 kere (tam sayıyı hatırlamıyorum) gözaltına alındım. Tekinsiz bir semtte dolaşma, afiş asma, bir yerde olay önlemi, okulda kavga çıkması.. her şey gözaltı nedeni olabilirdi. Bazen fiske yemezdik, bazen bir araba sopa yerdik, ağız burun dağıtmacasına… Emniyetçi arkadaşların bu konuda bir standardı yoktu. Ama bunu işkence bile saymazdık. Polis normal görevini yapardı, biz de normal görevimizi yapardık ve sonuçlarından yakınmazdık… Üstelik ne kadar sopa yemişsek o kadar iç huzuru duyardık, demek ki doğru yoldayız anlamında. Gerçek işkence ki süresi 48 saatten, 15 güne, sonra da 45 ve 90 güne çıktı… O bambaşka metodlarla gayet bilimsel ve sistematik uygulanırdı. Bu konuda iyi bir standart yakalanmıştı. Öldürmekten sakat bırakmaya kadar netice verebilen, pek çoğumuza birçok kez hayat deneyimi kazandırılan yaygın bir uygulamaydı. Nezaret şartlarını şimdi anlatsak herhalde kötü bir kurgu film senaryosu kabul ederler. Gözaltı ve nezaret her koşulda kötü bir şey ama şimdiki şartlar o zaman uygulansa bunu beş yıldızlı otel hizmeti sayardık.

ÖRGÜT… Komünizm propagandasının cezası beş yıldan başlardı. Komünist örgüte yazılmak en az 5-6 yıl, az bir sorumlu göreviniz varsa 7-8 yıl. Derneklerin hepsi kapatılır ve sorumluları ağır cezalar alırdı. Devrimci örgütlerin zorla yasadışına itilmesi kanuni bir normal uygulanmaydı. PROPOGANDA… Tüm sol yayınlar kısa süre sonra kapatılır, başka adlarla yayınını sürdürdü. Bildiri dağıtırken, afiş asarken sivil siyasi düşmanlarınızca kurşunlanmanız işten bile değildi. Yalnızca propaganda yapmaktan ötürü binden fazla insan öldü karşılıklı cephelerden.  Hatta “sol” içi propaganda kavgalarında onlarca solcu öldü. 2000 başlarına dek süren yüzlerce faili meçhul cinayete hiç girmedik bakın.

FAŞİZM TARTIŞMALARI Kİ… EN İLGİNCİ BUDUR: Ortam aynen böyleyken… Türkiye’de faşist diktatörlük olduğunu yalnızca bizim grup iddia ederdi. “Faşizme Ölüm Halka Hürriyet’” derdik. Bir büyük kesim sol örgütler “gizli faşizm” var… derdi. Henüz açık faşizm yok. Çünkü parlamento var… Yasaklansa da gazete çıkarabiliyoruz… Ölsek de propaganda yapabiliyoruz… Başka büyük bir kesim (SOVYET RUSYA YANLILARI)… Türkiye’de faşizm yok, faşizmin tırmanışı var.. derlerdi. O yüzden bunların sloganı ‘Faşizme Geçit Yok!” idi. Yani halen demokrasi var ama, faşizm tehlikesi de var !!! Ve bunların en büyük örgütü TKP o günün kanunları gereği yasadışı gizli örgüttü !

O zamanları yaşamış on binlerce kişi halen hayatta… Üstelik birçok sol yapıda veya yayında yönetici, lider konumdalar. Ve bunlar AKP faşizminden bahsediyorlar! AKP faşizmi diye bir şey gerçekten vardı, ama en şiddetli zamanı FETO’nun tüm ipleri elinde tuttuğu 2007- 2014 yılları arasıdır. Ergenekon davaları dönemi. Şimdi AKP faşizminden bahsedenlerin önemli bir bölümü (tüm o liberaller) o zaman Türkiye’ye gerçek demokrasi geliyor diye bayram yapıyorlardı. 

Bugüne gelirsek… Bence Türkiye’de demokrasi azlığı değil fazlalığı var, en kötüsü bu konuda standartsızlık var. Çetin Doğan ve bazı generallerin hapiste olması, Osman Kavala ve Gezi davası hükümlülerinin hapiste olması, Merdan Yanardağ’ın tutuklanması… Hiçbirinden siyaseten hoşlanmam. Ama karşı çıktığım ve bence standartsız, hukuka politik baskı sonucu ortaya çıkan aşırı uygulamalardır. Bu ve benzeri az sayıda örnek dışında adalet sisteminde aşırı cezalandırıcı değil, suçluları, kanun boşluklarından yararlananları kayıran bir haksız gevşeklik hüküm sürüyor.

Medyada ve sosyal medyada yalan terörü altındayız.  Hakaret etme, küfür etme, can kaybıyla sonuçlanan yanlış bilgileri yayma hak değil, suç olmalı; ama Türkiye’de bunlara büyük bir özgürlük var. Çok daha vahimi devlet terörle bağlantılı partileri kapatmıyor, bunlar seçime giriyor ve dahası devlet hazineden yüz milyonlarca lira bunlara yardım yapıyor. Seçimde hezimete uğrayan muhalif partilerin liderleri istifa etmek yerine hemen ertesi gün bir sonraki seçimi konuşmaya başlıyor… O yüzden Türkiye’de demokrasi yokluğu bir gerçekse… her şeyden önce böyle bir demokrasi laçkalığı yüzündendir, biline.

 

HER ŞEY SİYASET…

İki haftadır siyaset yazmıyorum. Eksikliğini de hissetmiyorum. Birkaç defa bir kaç konu üstüne yazayım diye niyetlendim. Bana çok gereksiz göründüler. Bunun nedeni siyasetin esasen gereksiz ve boş bir şey oluşu değil. Dünyada ve bizde giderek o hale gelmesi.  

Bir de siyaset yaparak bir şey değiştiremiyorsunuz. Çok ama çok az kişiyi çok az değiştirebiliyorsunuz. Pek çok kişi durmadan siyasi paylaşım yapıyor. Buradaki amaç da bir şeyi ya da kendini değiştirmek değil. Ben şu kamptanım mesajını vermek. O yolla saygı sevgi tazeleyip kendini manen güçlü hissetmek. Benim siyasi paylaşımlarım ise tam tersi sonuç veriyor… :)    

Sorun her şeyde gelip insan niteliği sorununa dayanıyor. İnsan BU’dur-a gelip dayanıyor. İnsanlar eğer siyaseten sizİ kendilerine yakın hissetmiyorlarsa… İsterseniz evrenin şifresini bulup yayınlayın… İlgilenmiyorlar. Zaten siyasetin anormal derecede koflaşmasının nedeni de bu. Fikirsel ve fiziksel üretimin, kaliteli insan ürünlerinin değerinin kalmaması…

Yine de boş verecek değiliz tabii. Bir şeyler üretmeye, arada siyaset yazmaya da devam edeceğiz. Bir de artık şunu yapmamaya ya da az yapmaya çalışacağım: İnsanları eleştirmeyi… Bundan yararlanmıyorlar, aksine daha da kötü oluyorlar. Sanırım bunun yerine “işin doğrusu şudur, güzel olan budur” gibi bir tarz tutturmak daha uygun. Alan alır.

Kaan Arslanoğlu


  • kaan arslanoğlu

    kaan arslanoğlu 29.10.2023

    Sayın Mehmet Soytürk, bu insanlardan siyaseten hoşlanmadığımı belirtmişim yazımda. Siz de hesap sorar gibi niye sevmediğimi sormuşsunuz. :) Bir kere şu var, soru sorarken biraz tutarlı olmak gerek. Bu generallerle Merdan Yanardağ birbirlerini severler mi siyaseten. Asla!.. Tam tersi kutuplardadırlar çoğu zaman. Eee, gidin bunu onlara sorun o zaman. Zaten bu yayın organında bir soru sormuşsunuz, o yayını az buçuk incelemiş olsanız, okumuş olsanız neden bunu dediğimi kendiniz bulacaktınız. Yine de son bir özet şey söyleyeyim: Bu insanlar ün, şan, mevki olarak bizlerden çok daha yüksek konumdadırlar. Hiç herhangi bir zaman bizim gibilere destek vermişler midir, bizim gibileri sevmişler midir? Hayır. En kısa cevap sanırım böyle verilmeli. Sosyalizme düşman olanlara, Atatürk'ün çizgisinden tamamen sapanlara ya da PKK-HDP ile ortaklığı savunanlara benden sempati yok. Saygılar.

  • mehmet soytürk

    mehmet soytürk 28.10.2023

    merdan yanardağ, çetin doğan ve benzer gerek gezi olayları ve gerekse fetö kaynaklı kumpas davalrında halen tutuklu ya da hükümlü olsun bu kişilerden hoşlanmamanız sizin bileceğiniz iş.lakin,okuyucunuz olarak bunun nedenini merak etmek hakkım diye düşünüyorum. merdan yanardağın nesini beğenmezs de sevmezsiniz çetin doğan için ne dersiniz içerdeki yaşı 80-90 olan amiralleri niye sevmezsiniz niye...

  • Nedim

    Nedim 28.07.2023

    Bugün İst. Tüyap’taki Uluslararası Savunma Fuarı’na gittim. Öğlen saati gelince insanlar alt kata inmeye başladı. Alt katta uzun.. büyük düz bir salon var. Ortadan perdeyle ikiye ayrılmış. Yarısı lokanta şeklinde katılımcı ve personele öğle yemeği için masalarda yemek için kullanılıyor, diğer yarısı da.. bugün Cuma namazı olduğu için mescit olarak ayrılmış. İnenlerin bi kısmı yemeğe oturuyor, bi kısmı mescite girmiş Cuma’yı bekliyor. Üstelik fuarın son kapanış günü olduğu için C.Başkanımız da.. fuara gelmiş, namaz için mescite inmişti. Cuma öncesi mikrofonu alıp, bi ayet de o okudu. Bu arada salon bir perdeyle ikiye ayrıldığı için yemeğe oturanların tabak, çatal sesleri mescitten duyuluyor, namazda okunanlar ve hutbe de lokantadan gayet güzel duyuluyodu. Kimse de, yan tarafta yapılan edilenden rahatsız değildi. Bugün aynı zamanda 10 Muharrem olduğu için de.. insanların bi kısmı da.. Muharrem orucunu tutuyordu. Devletin en yüksek kademesi de.. yarı resmi kurum olan savunma sanayi firma yönetim ve personelinin büyük kısmı da ordaydı.Yaani bi kısmı lokantada, bazıları mescitte. Demek istediğim ; devletin laikliği, insanların şeriatı yaşaması bi arada gayet güzel yaşanıyor. Bu ikisi birbirine düşman / karşı bişey değil. Hayatın içinde olanlar bunu bilip kendi dünyalarını yaşıyor, cahiller bilmediği için.. maraza çıkarıyor.

  • Nedim

    Nedim 26.07.2023

    aslında.. lâiklik elden gittiii ! şeriat gelir mi ?? muhabbetinde ülkemizdeki her iki toplum kesiminde büyük cehalet var ! seküler, lâyikçi cahiller; laikliği ''islam karşıtlığı'' seviyesine indirgemişler. dinci cahiller de.. şeriatı; devlete, topluma, hükümete, başkana, krala gelecek bişey zannetmişler. Şeriat; devlete, hükümete, yöneticiye gelen bişey değil ! insan yaşam formuna hitab eden, onun tercihleri, uygulaması olan bir yol. bu yoldan insan gider. o yol devlet, hükümet otobanı gibi bişey değil. herkesin bireysel olarak özümseyip gideceği içsel bir yol. kimseyi enterese etmez. ne yaani ? ingiltere krallığında yaşayan mümin bireysel olarak şeriatını uygulayamaz mı zannediyosunuz ? zaâten günümüze kadar olan deneyimler de bunu gösteriyor. ne İran'da / ne körfez emirliklerinde şeriat komple tüm toplum katmanlarına tepeden gelen bi emirle uygulatılamıyor. oralara gidip gelenler bilir, görür. Ama tabii bu her iki kesimdeki cehaleti de.. kaşıyıp, ortamı dinci/ layikçi çatışmasına götürmek isteyenler de haklı. içimizde okumuş cahil, entel yobaz, şeriatı devlete yükleyen sazan da çook !

  • fahri kumbul

    fahri kumbul 24.07.2023

    İyi vatandaşlar iyi hükümetler, iyi hükümetler de iyi vatandaşlar yaratır. Demokrasinin amacı, toplumsal çıkarları dengelemek ve vatandaşların daha aktif olduğu bir ortam yaratmaktır. Önemsiz ben de içinde olmak üzere seçmenlerin çok azı bilinçli siyasi kararlar alma becerisine sahip. Çoğumuz kendimizce birçok kötüden en az kötü olanı seçiyoruz. Hükümetin işleyişine ilişkin çok göstergeli ölçümler bile kesin değildir; ancak Türkiye’nin kaynak yönetiminde yetki kullanımı ve denetiminin kurumlar aracılığı değil tek kişiye indirgenmesi, demokratik yönetişimin kalitesinin çok düşük olduğunu gösterir. Buna kendi topraklarında devlet kontrolü, hukukun üstünlüğü, Halkın sesini genişletmek gibi öğeler de dâhil edilebilir. Naçizane görüşüme göre ülkenin giderek ve içinden çıkılmaz boyutlara varan “Araplaştırılması” en önemli göstergedir. Saygılar.

Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.