Siyaset
Türk Aydını ve Behramoğlu Örneği
Şair ve aynı zamanda profesör Ataol Behramoğlu 30 Eylül 2017 günü Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde, Meral Akşener hakkında "Sahnede pırıl pırıl apaydınlık bir kadın konuşuyor…" diye başlayan ve övgüden öte başarılı reklam metnini andıran yazısı, tartışmalara neden oldu.
Tartışmalara "neden", çünkü Halkın Dostları dergisinde yetişmiş, Militan, Sanat Emeği gibi dergileri kurmuş, Barış Derneği davasında tutuklu kalmış yargılanmış, sosyalist düşünceleriyle tanınan, kendini de öyle tanımlayan, bu kisveyle davet edilip dağ bayır Türkiye'yi gezen Ataol Behramoğlu, "Asena" lakabıyla ünlü Akşener'i öve öve bitiremiyor, hatta kefil oluyor.
Bu öyle bir güven ki hata yapmadığına kesin inanıyor. "Yıllar önce bir hanım siyasetçi başbakan olduğunda, az kalsın bir övgü ve sevinç yazısı yazarak hayatımın sonradan çok pişman olacağım en büyük hatalarından birini yapmış olacaktım… Çok şükür yapmadım böyle bir hata. Fakat şimdi sizin için büyük bir güvenle bunları yazıyorum…" diyebilecek kadar, bizlere garanti veriyor!
Yetmiyor, "Fakat iktidarı gasp etmiş olan despotik gücü, en zayıf yanından vurarak alt etmek için bu hareketi desteklemek, yanında yer almak gerektiğini görmemek için de siyaseten kör olmak gerekiyor…" ifadeleriyle de eleştireceklere peşinen hakaret ediyor.
Solcu şair / aydın Ataol Behramoğlu'nun tanıtım toplantısına katılarak, "Türkiye için gerekli akıl" diye Cumhuriyet okurlarına ilan edip garanti verdiği Meral Akşener'in kurduğu "İYİ Parti"nin programında NATO'ya bağlılık büyük harflerle belirtiliyor.
Ataol Behramoğlu gelen eleştiriler karşısında, "Benim Meral Akşener'i desteklemem mümkün mü? Ama bir boşluğu dolduruyor işte…" gibi açıklamalar yapıyor; konuyla ilgili düzeltici birçok yazı yazmak zorunda kalıyor; yazdıkça da batıyor.
Meral Akşener ne mi yapacak? Türkiye sağı -AKP dahil- ne yapmışsa Meral Akşener de onu yapacak. -Behramoğlunun deyimiyle- "despot"tan kurtulduk derken, beter bir demir leydiye toslamayacağımızın garantisini nasıl bu kadar rahat verebiliyor?
Ataol Behramoğlu'yla Meral Akşener'in buluştuğu ideolojik bir kesişme noktasını aklımıza bile getirmiyoruz; belli ki "despot"u yıkma uğruna "taktik" bir tavır sergilemeye çalışıyor.
Solda yaygınlaşan bu cin fikirli(!) pragmatizm (yetmez ama evetçileri, CHP'nin Mansur Yavaş-Ekmeleddin olayını anımsayalım), aslında Türkiye sağının yıllardır tanık olduğumuz tutumunun aynısı.
Solitiraz'da Levent Yakış'ın belirttiği gibi, "Sağ cenahın ideolojik-politik, sınıfsal konumlanışı dikkate alındığında bunda garipsenecek bir yan yok… Nihayetinde emperyalist sistemin egemen güçleriyle bizim gibi bağımlı ülkelerin egemenleri aynı düşünce sisteminin, felsefenin, çıkar ikliminin birer parçası durumundalar. Yani böyle davranmış olmakla kimse sağcılığından bir şey kaybetmiyor."
Ama aynısını sol(cu) için söyleyebilir miyiz?
Sol sosyalist akımlar, devrimci akımlar 19. yy’dan itibaren kapitalizmin ve 20. yy’dan itibaren de onun bir üst biçimi olan emperyalizmin radikal eleştirisi üzerinden insanlığa mal olmadılar mı? Milyonlarca, milyarlarca insanı emperyalizmin muazzam iletişim ağına rağmen etkilemeyi bu tavizsiz eleştirel anlayışla başarıp peşlerinden sürüklemediler mi?
Unutmayalım ki, bugün eğer bir "sol" kavramdan, "sosyalizmden" başımız dik söz edebiliyor, ideolojik politik düzeyde burjuva yaklaşımlara, emperyalist yalan makinelerine karşı başa baş hegomonya mücadelesi verebiliyorsak, tek gücümüz olan bu tavizsiz söylem ve ona uygun ödenmiş bedeller sayesinde mümkün olabilmiştir.
Onun içindir ki solun solcunun yaptığı hatalar sağın hataları yanında bin kat daha fazla eleştirilir.
Ve ne yazık ki bugün ülkemizde AB’den, ABD’den, NATO’dan yana kelamlar eden, Türkiye’nin Batı merkezli emperyalist sistemden kopmasını bir felaketmiş gibi algılayan, sunan yeni bir solcu türü ile karşı karşıyayız.
EMPERYALİZME KARŞI GEVŞEMİŞ SOL ve BEHRAMOĞLU ÖRNEĞİ!
Parti programında NATO'ya bağlılığını ilan etmiş Akşener'e desteğiyle, dakka bir gol bir Behramoğlu'nun yine "hata" yaptığını söyleyip geçecektim ya, bu yazı için Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde bir yıl boyunca yazdıklarına bakınca bundan vazgeçtim!
Ataol Behramoğlu, İlhan Selçukların, Uğur Mumcuların, Kışlalıların hemen her gün emperyalizm vurgusu yapmış oldukları gazetesindeki köşesinde 2017 yılı içinde yazdığı tam kırk üç (43!) yazıda, emperyalist devletlerin özellikle "Arap Baharı" adıyla ülkeler arası sınırları belirsizleştiren bölgemiz odaklı planlı alçak saldırıları, bu saldırıların alt üst ettiği iç ve dış dengeler, ülkemizi ve bölgemizi ve dünyayı muazzam bir kaosun içine yuvarladığı süreçler ve olaylar, ırzına geçtiği, kolunu bacağını parçaladığı kadınlar çocuklar, yok edilmiş hayalet kentler, on milyon yersiz yurtsuz insanın yaşadığı sayısız trajedi hakkında, inanır mısınız tek bir cümle yazmamış!
BOP'un nihayeti olan proje gereği olacak ki "müttefik" oldukları Türkiye'ye bile, gözünün içine baka baka kendi kendisini imha etmesini isteyebilecek kadar arsızlaşmış "Batı"lılara, insanlık tarihinin gördüğü "Batı!" kaynaklı bu en kanlı operasyonlara Behramoğlu gözlerini kapamış! "Orlando Katliamı"ndan bile şüphelenen bir yazı yazmasına karşın bölgemizde ve ülkemizde bin bir dolap çeviren emperyalizmden "şüphe"lenecek tek bir laf etmemiş!
Hayır, hakkını yemeyelim.
"Yap Bozun Parçaları Yerine Otururken" başlıklı yazısının girişinde, emperyalizmin Libya, Irak, Suriye'nin "kültürüyle, insanıyla, coğrafyasıyla param parça edilmesi"nden ve "emperyalizmin çıkarları doğrultusunda yeniden kurgulanması"ndan söz ediyor. Ne var ki tam da sevgilerimizi ileteceğiz umuduna kapılmışken bunu Türkiye'yi tehdit etmek için girizgâh yaptığını görüyoruz: Eğer seçimlerde bir diktatöre "Evet" dersek aynı muameleyi biz de görebilirmişiz!
Türk aydınının düştüğü yerin bu olması, dünya denen gayya kuyusunda ne hazin ki halkımızın sahipsiz kaldığını, yalnız kifayetsiz politikacılar tarafından değil, aydınlarınca da aldatılmış olduğunu gösteriyor.
Demek bu ülkelerde Ataol Behramoğlu'nun durmadan vurguladığı "Batılı Aydınlanma" değerleri olsa ve diktatörler olmasa, 36 envayi çeşit emperyalist ülke, türlü çeşitli yalan bahanelerle topuyla tankıyla uçağıyla füzesiyle onca zahmet çekip leş kargası gibi zavallı ülkelere çöreklenip taş üstünde taş bırakmaya gerek duymayacaktı!
Yalnızca şair yazarlarımız değil Türkiye solunun tüm kademeleri emperyalizme karşı "geleneksel" söylemi terk etti, emperyalizm kulağının dibinde zurna çalıp horon tepmesine karşın, lafını etmez oldu. Bu da solitiraz'ın "itiraz" ettiği gibi "solu bitiriyor."
Oysa sol -Hatta Behramoğlu bile- dünyada ve ülkemizde emperyalizme karşı ("Emperyalizm haydutluktur!" diyen CHE'yi anımsayalım) bayrağı yükselttiğinde ancak güçlü oldu.
BEHRAMOĞLU VE "BATI!"
Kulağının dibinde kentler bombalanıp füzeler, uçaklar geçerken, İstanbul kaldırımlarında ayağının dibinde Suriyeli dilencilere toslarken emperyalist barbarlık hakkında bu suskunluk, anti emperyalist duruşun İlhan Selçuk'u olmuş bir gazetede köşe yazan bir yazar için elbette garip bir durum.
Garip ama olabilir diyerek bir yıl içinde yazmamıştır -zaman yaşlılıkta hızlı geçer- düşüncesiyle bir yıl öncesinde 2016 yılında yazdığı 51 yazıyı okuyunca da aynı sağır duvarla karşılaştım.
Çevremizde, ülkemizde ortalık kan gölü, bin bir manevra dönüyor!
Türkiye sağı bile soldan apardığı söylemlerle sloganlarla antiemperyalistçilik yaparken heyhat, hem sosyalist hem şair-i azam hem Türkiye'de itibar gören şairimizden, halkını bu emperyalist barbarlık konusunda uyaran tek bir yazı yok!
Yalnızca şairimizi Türkiye'nin nadide köşelerine davet edenlerin isimleri, Türk tipi Humeyni iktidarı, Aydınlanma, güçler ayrılığı, Batılı değerler… gibi ortalama konularda lafızlar...
Behramoğlu "Batılı değerler" dediği şeyi bazen doğal olarak ve doğru olarak emperyalist politikalardan onun örgütlerinden ayrı tutuyor, "Demokrasi başka NATO başka!"
Son yazasında ise bölünüp Suriye'ye dönmeye ramak kalmış halimizin müsebbibi -elbette başka nedenler de var- "Batı" denen emperyalist kampın entrikaları değilmiş gibi "Ülkemizin Batı blokundan koparılarak belirsiz bir Avrasya’ya sürüklenmesini, dağılıp yok olmasına gidecek yolun başlangıcı olarak görüyorum." diyor.
Sanki Elif Şafak Guardian'a köşe yazısı yazıyor, sanki Orhan Pamuk La Stampa'ya konuşuyor. Pes! Anlaşılıyor ki Behramoğlu kendini steril tutmayı bu zamana kadar iyi saklamış diyeceğim de başka bir şey demeyeceğim.
BEHRAMOĞLU AKŞENER OLAYINDA TUTARLI MI?
Bütün bunların ışığında baktığımızda aslında Behramoğlu'nun Meral Akşener "olayı"nda gayet tutarlı davrandığını söyleyebiliriz. Ataol Behramoğlu belli, bir batı hayranı. "Türkiye Batıya bağlı olarak da" dünyada var olabilirmiş, "Kesinlikle kopmamalı"ymış.
Toynbee filan okumaya gerek yok, Ataol Behramoğlu'nun küçümsediği "sürü" vatandaşımızdan herhangi biri "Batı" denen değerlerin kendilerine "değer", kendi dışındakilere içirilecek bir yalan zehiri olduğunu bilir.
Fransa Aydınlanma düşüncesiyle “eşitlik, özgürlük ve kardeşlik” şiarıyla devrimler yaparken aynı yıllarda Güneydoğu Asya ve Afrika halklarına düşen pay, dünyanın en korkunç katliamlarıydı. Fransa, 1872’de Vietnam’ın tamamını işgal ederek Giap'ın anladıkları dilden cezalarını kestiği tarih olan 1954’e kadar yönetmiştir. Aynı Fransa Afrika sömürgelerinde 1905’e kadar köleliği lağvetmemiş bir ülkedir. İngiltere 1857'de size uygarlık (Batılı değerler!) getiriyorum diyerek Hindistan'ı yutuyordu! Kaldı ki demokrasi güçler ayrılığı filan emperyalist merkezlerde de görecedir; anında kaldırılır!
Behramoğlu'ndaki bu tutkunun "Aydınlanma, laiklik vs." temelinde kaldığını sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Batı insanı "olgun" ve "ne yaptığını" bilen insanlarmış!
Bu eğitimli ve eğitimli oldukları için bilinçli "Batılı" insanların, iki büyük dünya savaşı ve Hitler, Mussolini gibi diktatörler çıkarması "Batının istisnai hatalarındandır"mış! (İnanmadınız ama Avrupa'da faşizm hakkında aynen böyle yazıyor!)
Behramoğlu'nu belki "15 Temmuz 2016" uyarmıştır diye düşündüm. Ne yazık ki emperyalizmin ülkemizi "içten" işgal girişiminden on beş gün sonra lütfedip yazmış olduğu tek bir yazı var. Onda da bu darbenin arkasındaki güçler hakkında tek bir değini yok.
FETÖ kendiliğinden "başarısız kalkışma" yapmış! "Fetonun devlette örgütlendiği zaten evvelden beri biliniyor"muş!
Kırk bin kimine göre seksen bin ceset torbasıyla yakalanmış Fetocü askerler eğer başarılı olsalardı emperyalizmin planları gereği Endonezya tipi bir aydın kırımı yaşanacaktı ve Türkiye bir elli yıl daha emperyalist alçaklar için dikensiz bir gül bahçesi olacaktı. (O ceset torbalarından birinde de büyük olasılıkla Ataol Behramoğlu olacaktı.)
TÜRKİYE'NİN GERÇEK SOL AYDINLARA İHTİYACI VAR!
Bu yazıyı yazmamızın nedeni Ataol Behramoğlu özelinde Türk aydınının bugün içinde bulunduğu fakirliği göstermektir. Batıdan medet uman, kendi kültürüne ve halkının gücüne inanmayan, üstelik halkını cahil diye aşağılayan bir yazar şair aydın sefaleti.
Türkiye'yi mahvetme amaçlı ama yüz yıldır çeşitli nedenlerle ertelenmiş emperyalist projeden kurtulma mücadelesinin temel ağırlığı, burnunun ucunu göremeyen sağ iktidarlarda değil, onurlu ve gururlu kanla canla yazılmış mücadele geleneğine sahip sol aydın ve sanatçıların omuzlarındadır.
Solun önderliği bu nedenle hayati önem taşıyor; hem emperyalizmle mücadeleyi anlamlı bir sonuca ulaştırmak için, hem de gerici, fanatik dayatmaların toplumsal zemin kazanmasına engel olmak için.
Bunun için Türkiye'nin ilhan Selçukların, Uğur Mumcuların bedelini kanlarıyla ödeyerek yetiştirdiği Cumhuriyet okurlarını, bir çırpıda Meral Akşener'in önüne atmakta beis görmeyenlere değil, kendi değerlerini inançla ve inatla dayatan yazar ve şairlere ihtiyacı vardır.
Bunları Ataol Behramoğlu bilmez mi? Biliyor.
İzmir'deki anmada Nazım Hikmet bugün yaşasaydı sorusuna, "Sosyalizmi olduğu kadar Atatürkçü aydınlanma ve yurtseverlik değerlerini benimsemiş bir aydın olarak ülkemizin bütün insanlarına, sınıfsal ya da etnik aidiyet farklılığı gözetmeksizin barış, birliktelik ve emperyalizme karşı mücadele çağrılarında bulunurdu." dediğine göre!
ENİS BATUR ATAOL BEHRAMOĞLU
Son eleştiri kitabım Büyük Yapıtlar Küçük Yapıtlar'da "Bir Aydın Olarak Ataol Behramoğlu’nun Portresi" adlı yazımda, "Ataol Behramoğlu, düşünce eksenine, emperyalizmin oyunlarına hep tepki göstermeyi, onları açığa çıkarmayı, faşizmden ve her türlü gericilikten nefret etmeyi koymuş bir şairdir. Türkiye'de faşizmin emperyalizmden ayrı düşünülemeyeceğinin bilincindedir…" değerlendirmesini yapmıştım.
Aynı kitapta Enis Batur'u "Batıcı" aktarmacı olarak gösteren "Aydın Olmayan Edebiyatçı: Enis Batur" yazım da var.
Bir burjuva demokrat olarak kendisini aşan konularda sustuğu ve dürüst davrandığı için Enis Batur'dan özür, Ataol Behramoğlu konusunda yanıl(t)dığım için de okurlarımdan özür diliyorum.
Bugün "Batı" denen bütün, kültürüyle edebiyatıyla da NATO'dur. Aydınlanma dönemi insanlığa kazanılmış iyi bir deneyim olarak çok gerilerde kalmıştır. Ki lise çocukları bile bu değerleri öğrenmiştir; öyle kaf dağında matah bir şey değildir!
Uygarlık Doğu'da yükselmiştir diyorum ben de; hadi tartışalım!
Osman Çutsay'ın Ataol Behramoğlu hakkındaki nitelemelerini unutmaya çalışıp, "hakaret" korkusuyla bu yazıyı burada keseyim. Kuşkusuz bu yazım Ataol Behramoğlu'na Nisan 1976 tarihli Militan dergisinde yazdığı "Ekmeği Ekmek Şarabı Şarap Diye Adlandırmak" yazısını anımsatacak; "nostalji" yapacak!
O halde 5 Mart 2016 tarihli köşesinde Behramoğlu'nun kendi yazdığı dizeleriyle veda edeyim:
BUKALEMUN
İnsan tiksiniyor işitip okudukça
Yazıp söylediklerini onların
Bugün böyle diyorlar ama
Tam tersini diyecekler yarın
Ahmet Yıldız
http://www.solitiraz.com/anasayfa dan alındı.
Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.
Tahsin Düzel 02.11.2017
"Batı" derken yazarın kastettiği sadece emperyalizm mi, yoksa sosyalizmi de içeren felsefi geleneği "batılı değerlere" dahil ediyor mu? Sol görüş, kaynağını doğudan mı alır, batıdan mı? NATO ile batı aynı mıdır? Emperyalizmin tek kökeni batı mıdır? Batılı değerler yerine duruma göre "evrensel değerler" kavramını kullanmak uygun olur belki de.
ismail kaptan 01.11.2017
Bu yazıyı yazmamızın nedeni Ataol Behramoğlu özelinde Türk aydınının bugün içinde bulunduğu fakirliği göstermektir. Batıdan medet uman, kendi kültürüne ve halkının gücüne inanmayan, üstelik halkını cahil diye aşağılayan bir yazar şair aydın sefaleti.+++ bilmeyen olacak birde ++++ çok doğru müslümanların çoğunlukta olduğu bir ülkede yaşıyacaksın ama MUHAMMED Maxime Rodinson kitabını daha bir kaç sene önce okuyacaksın.olmazzzz bu neye benzer bilirmisiniz yurtseverler, mehmet ali birand tarkanla ,istanbul arkeoloji müzesinin bahçesinden canlı yayın yapıyor.diyorki sayın tarkan arkanızdaki yapıyı tanıyormusunuz,gezdinizmi.tarkan hayır hiç bilmiyorum gezmedim der utanarak.m.a. birand nasıl der bu müzeyi gezmeden bu ülkeyi nasıl tanırsınız ve sanat yaparsınız diye fırçalar.tarkan özür diler ve en kısa sürede gezeceğine söz verir.uzattık biliyorum size bir soru gerçek manada cumhuriyet gazetesi ve bu tipler hangi halkın çoçuğunun elinden tutmuşlardır?
Fahri Kumbul 01.11.2017
Bu bir aydın tartışması sanırım. İdeale yakın aydın zor, az çıkıyor. Aydın tanımlarını derledim, şunlar çıktı: Aydın, yaşadığı zamanın ötesinde değerlere sahip ve bu değerleri şimdiki zamana getirmeye çalışan ve bu nedenle de azınlıkta kalan, ancak bunu göze alandır. Aydını kendi özgün düşünceleri ile bağımsız ve saplantısı olmayandır. Gerçeği ve çözüm arayan, düşünce yasağı taşımayan, özgürce her şeyi tartışmaya açabilen, eleştiren ama kanıtlarını sunan, geniş bir bakış açısıyla isabetli tahlil ve tahminler yapandır.
Ekrem Deniz 01.11.2017
Makale yazarı 1917 ya da 1979'da tutuklu mu kalmış acaba? Köprünün altından çok sular aktı da! Soros müdavimi Kılıçdaroğlu için yıllardır yazdığı, solcudur diye yazmak zorunda kaldığı yazılar nasıl ki Behramoğlu'nu solcu yapmazsa, Akşener için yazdığı, bana kalırsa hayli pragmatik, Batıca yıllardır kullanılan gerçek ve hoyrat işbirlikçileri en azından sarsabilecek birisi için yazdığı birkaç iyi satır da onu sağcı yapmaz. Ahmet Yıldız anlaşılan kolay özür dileyebilen biri. Bana kalırsa yeniden yanıldığı için özür dileyecektir.
Kaan Arslanoğlu 01.11.2017
Buradaki asıl sorun bence bu ülkede solun, illaki büyük egemen güçlerden birinin yanında yer alma ihtiyacı hissetmesi. Siyaset yapmayı bu sanması. Bu geleneği Doğu Perinçek yerleştirdi Türkiye'ye. Halen aynı çizgide. 80 sonrası tüm sol muhakkak bir büyük gücün yanında yer almaya gayret etti. Yalçın Küçük başta olmak üzere bunun teorisini yaptı. Fakat o konuda sadece ulusalcı kanada yüklenmek çifte standart olur. Ulusalcı olmayan gayet radikal sosyalistler, komünistler CHP ve HDP yanında yer almazlarsa siyaset yapamayacaklarını sandılar. Liberaller 4 yıl öncesine dek doğrudan AKP'li sayılırlar. Tabii burada İYİ partinin programında NATO'ya bağlılık haklı olarak eleştiriliyor. Ama bir dakika: AKP 15 yıldır iktidarda ve bırakın programı falan NATOculuğun iktidarını o oluşturuyor. ABD'ye karşı tüm atıp tutmalara rağmen Amerikancı sistemin ekonomi ve siyasette asıl uygulayıcısı. Bu durumda ona verilen desteğin de basbayağı NATOculuk olduğunu herhalde fanatik bakmayan herkes biliyor.