Siyaset
GÜN ZİLELİ’YE YANIT
GÜN ZİLELİ’YE YANIT
Gün Zileli’nin yazımla (1) ilgili yazdığı yazıyı (2) okudum. Normalde yazılarımla ilgili açıklama yapmayı doğru bulmam. Yazıda yazan neyse odur. Ancak G. Zileli’nin yazısında benim yazıma atfedilen yanlış çıkarımları açıklamak gerekiyor.
***
1.Bu yazı “fikir özgürlüğü”nü reddetmez. Verilen örneklerde gösterdiği gibi liberallerin ve Gün Zileli’nin linkteki yazısında savunduğu şeklini reddetmektedir.
Bu yazının özeti, yazıdaki şu alıntıdır:
“Özgürlük Nazi Almanya’sında Yahudilerin, İsrail’de Filistinlilerin, Suudi Arabistan’da gayrimüslimlerin ifade özgürlüğüdür.” R. Luxemburg alıntısı da bunu söyler: “farklı düşünenin, azınlığın, güçsüz olanın, muhalif olanın fikir özgürlüğü”.
Yazı bunu savunmaktadır. Oysa G. Zileli bunu savunmaz. G. Zileli “farklı düşünenin” değil “herkes için fikir özgürlüğü”nü savunmaktadır. O “herkes”in içinde Obama, 500 korumayla gelen bakan, Kissinger, Vietnam kasabı Kommer de vardır. G. Zileli’nin görüşü ile bu yazının ayrıştığı temel nokta burasıdır.
Linkteki tartışmada G. Zileli, “Obama’nın fikir özgürlüğünden söz etmek artık komedidir.” diye yazan bir yorumcuya şu yanıtı verir (3):
“Böyle bir ayrım yok. İfade özgürlüğü herkes için söz konusudur. Diyelim ki, bir yerde Obama’nın kendini ifade etmesini engellersen ona da karşı çıkarım. Bu, benim Obama ile gerçekten mücadele edebilmem için gereklidir her şeyden önce. Bu kadar zor mu bunu kavramak. Sadece güçsüz olanların ifade özgürlüğünü savunurum demek, güçsüz olanın ifade özgürlüğünün kısıtlanmasının koşullarını da yaratırım demekten farksızdır.”
*
G. Zileli’ye şöyle bir eleştiri gelir:
“Bushun ortadoğu teorisyeni Bernard Lewis, emekli olmuş artık devlet görevi kalmamış milyonların katili Kissinger, vietnam kasabı Kommer… Brezinski… CIA nın eski şefi… Mantığınıza göre hepsi şu an sadece eli kalem tutan insanlar, devlet güçleri yok. Hepsinin fikir özgürlüğü var. ..Fikir özgürlüğü, sadece azınlığın, kendini ifade etmesi sınırlanmış, güçsüz olanınki ise anlamlıdır. Burada Obamanın fikir özgürlüğünden söz etmek artık komedidir.”
G. Zileli, bu eleştiriyi de yukarıdaki aynı paragrafla yanıtlar.
*
Oysa yazısında, benim verdiğim Nazi örneklerini çürüteceğim diye G. Zileli kendisine ters düşmektedir.
“Nazi Almanya’sında özgürlüğün kırıntısını bile bırakmayan Nazilere karşı mücadele, özgürlük mücadelesidir. Dolayısıyla kimsenin bu mücadeleyi “baskıcı” ve “otoriter” bulması söz konusu olamaz.”
Kommer’e, Kissinger’a, Obama’ya karşı mücadele neyin nesidir peki?
Obama’nın konuşma özgürlüğünü savunmasının nedeni “Obama’nın özgürlük kırıntısı” bırakması mıdır? Bu çerçevede düşünüldüğünde Obama ile Nazilerin farkı nedir?
*
G. Zileli’ye şöyle bir soru sorulur:
“birkaç yıl önce burhan kuzu ankara siyasal bilgiler fakültesinde konuşturulmadı. ifade özgürlüğü engellendi, mutlak özgürlük ise onun konuşturulmaması, yumurta atılması da yanlıştı. öğrenciler sadece protesto edebilir, sorular sorarak onu zor duruma sokabilirlerdi.
ne düşünüyorsun?
ikincisi mesela abdurrahman dilipak ya da abdulkadir selvi gibi yazı yazzarak hükümeti destekleyen isimler için de bu özgürlüğü istiyorsun, bunu anlıyorum yazdıklarından. mesela gezi direnişi sırasında dilipak gezi parkına gelip camide içki içildiğini, kabataşta başörtülü bacımıza saldırıldığını söylemek istese buna ne tepki verirdin? pratikte ne olurdu.”
G. Zileli’nin yanıtı aşağıdaki gibidir:
engellenmesine her durumda karşıyım. Orhan (burhan) Kuzu sorularla sıkıştırılmalı ama konuşması engellenmemeliydi. tabii ki, onun bu soruların sorulmasına ne kadar izin vereceği ayrı bir konu. Eğer bunu engellemek isterse kendisinin konuşturulmaması da ifade özgürlüğü açısından bir gerekliliktir. aynı şeyi Dilipak için de söyleyeceğim. diyelim ki, Dilipak Gezi’ye geldi ve bilinen iftiralarını yaptı. Onu orada sorularla ve karşı konuşmalarla bir güzel sıkıştırmak varken konuşmasını engellemek yanlıştır. Böyle örnek bir tutum gezi7nin özgürlükçülüğüne ve yeni bir toplum vaadine uygun olurdu. kaba saba yasakçılığın doğru olabileceği hiçbir durum yoktur.
Yazımı eleştirdiği yazısında ise bu söylediklerinin zıddını söyler:
“Çünkü karşıt fikrin özgürlüğünü savunmak ne kadar özgürlükçü bir tutumsa, özgürlüğü bastıran tiranı susturmak da o ölçüde özgürlükçü bir eylemdir. “
*
G. Zileli, 500 korumayla gelen bakanın konuşmasını, bu bakan özgürlükçü olduğu için mi savunmaktadır? Yok eğer bu bakan “özgürlüğü bastıran biri” ise onu konuşturmayan öğrencilere niçin laf etmektedir?
***
2. Hiçbir teorik tartışmaya girmeksizin şunu söyleyeyim:
Örneklerde de görüldüğü gibi G. Zileli’nin “fikir özgürlüğü” anlayışının pratik sonucu Obama’nın, 500 korumayla gelen bakanın fikir özgürlüğüdür. Herkes için eşit olanakların olmadığı bir dünyada “HERKES için fikir özgürlüğü” bir palavradır.
Tutarlı bir ilkeymiş gibi görünen “herkes için fikir özgürlüğü” anlayışınızın pratik sonucu asla “HERKES için fikir özgürlüğü” olmamış, daima fikrini “zaten sınırsızca ifade edenlerin özgürlüğü” olagelmiştir.
*
Gün Zileli, 500 korumayla gelen bakanı sorularla sıkıştırmayı önermekte , “bunu engellemek isterlerse kendisinin konuşturulmaması da ifade özgürlüğü açısından bir gerekliliktir” diye yazıyor.
Burada, “Auschwitz tatsızlığı ve sorularla terleyen Naziler” başlıklı yazıyı öneriyorum (4).
Eminim G. Zileli’nin de haberi olmuştur. Bu protesto için 11 öğrenci için 4 yıl hapisle yargılanmış, 2 öğrenci 6 ay hapis cezası almıştı (5,6). Okul idaresinin öğrencilere verdiği uzaklaştırma ve disiplin cezalarını ise saymıyorum.
G. Zileli’nin mantığına göre milyonlarca insanın katili Bush’a ayakkabı fırlatarak onu konuşturmayan gazeteci Muntazar El Zeydi “Bush’un fikir özgürlüğü”nü çiğnemiştir.
Zileli’ye göre El Zeydi’nin yapması gereken şey onu konuşturmak ve sonrasında da kendisinin konuşmasıdır. Ya konuşturmazlarsa? Tutuklarlarsa (7)?
Çünkü Zileli için:
“Özgürlükte görecelik diye bir şey olmaz. O somut anda ağzı tıkanan kim, ben ona bakarım. Yoksa 300 kanalda konuşurmuş, beni bu ilgilendirlmez. ilke ilkedir. Görecelik olmaz.”
*
Kısacası G. Zileli’nin “fikir özgürlüğü” anlayışı ile bu yazıda savunulan anlayış birbirinden tamamen farklıdır. G. Zileli’nin savunduğu “Herkes için fikir özgürlüğü” pratikte güçlünün, kendini zaten ifade edebilenin özgürlüğüdür.
Oysa bu yazıda “herkes için özgürlük” ifadesinin bir palavra olduğu örneklerle gösterilmiş ve özetle “fikirler arasında ayrım yapılmalıdır” denmektedir.
Çünkü fikir özgürlüğü “herkes için” değil, “azınlığın, farklı olanın, muhalefetin” fikir özgürlüğüdür.
R. Luxemburg’un dediği gibi “farklı olanın” özgürlüğüdür. Farklı olan Obama, Bush ya da 300 korumalı bakan değildir.
Bu ayrım temel bir ayrımdır.
***
3. G. Zileli pazarcı örneğini vermiş.
“Diyelim ki, bir pazar var. İnsanlar gelip bu pazarda mallarını sergiliyor ve satıyor. Bazı zorbalar pazara hâkim olmuş, kendileri dışındakilerin pazarda mallarını sergilemesini ve satmasını engelliyor. Böyle bir durumda “her pazarcı malını pazarda serbestçe satabilmelidir” talebi kimin işine yarar? Zorbaların mı, yoksa malını pazara süremeyenlerin mi?”
G. Zileli’nin mantığından yanıtlayayım. “Herkes malını satsın” sözünün zorbalar üzerinde hiçbir etkisi yoktur, olmamıştır. Zorbanın gücü varsa zaten diğerlerini engellemektedir. Bu ilke, sadece “zorbalığa uğrayanların üzerinde” etkilidir. Zorbaya direnen olduğunda, pazarda belli bir yerde zorbaya karşı çıkıp zorbaları engelleyenlere G. Zileli şöyle der:” lütfen zorbaları engellemeyelim, herkes pazarda malını satabilmelidir”. G. Zileli’nin ilkesi, zorbaların zorbalıklarını pekiştirici, direnenlerin direnişini kırıcı bir etki yapmaktadır.
***
4. Voltaire’e mal edilen cümlenin onun olduğuna dair hiçbir sağlam kanıt yoktur. Bu cümlenin temel kaynağı, Voltaire’in ölümünden tam 128 yıl sonra biyografisini yazan Evelyn Beatrice Hall’den ibarettir. Voltaire’in kitaplarında geçmez, aktarımlarında yoktur.
Hall’ın kitabında, bu ifade tırnak işareti içinde geçmektedir. Bu nedenle Voltaire'in söylediği yanılgısına düşüldüyse de, aslında yazar bir özet geçtiği için tırnak içine almıştır. Hall, 1935 yılında Sunday Review'a bir açıklama yapmıştır. Bu açıklamasında, aslen Voltaire'in "Kendinizi düşünün ve diğerlerinin de bu ayrıcalığa sahip olmasına izin verin." sözünü özetlerken bu sözcükleri kendisinin seçtiğini belirtmiştir (8,9). Yazının ana konusu bu olmadığından detay verilmemişti ancak detayları merak eden okurlar linklere bakabilir, başkaları da var.
Yazıda, iddianın çıktığı kaynağı belirtmek amacıyla mektup bilgisi verilmiştir.
Kısacası bu sözün Voltaire’e ait olduğu görüşü sadece bir iddiadır, kanıtı yoktur. Yokluk kanıtlanamaz, varlık kanıtlanır.
***
5. Konu sadece teknik anlamda “bir cümle Voltaire’e ait midir?” olsaydı, bunu ifade ederken “yalan” yerine “yanlış” sözcüğü daha doğru olabilirdi; Gün Zileli’nin bu eleştirisi doğrudur.
Ancak konu, pratik çıktıları son derece tehlikeli, “şişede durduğu gibi durmayan” bir aktarımdır. Bu “yanlış” aktarımla bu ülkede bir refleks kırıldıysa, Fethullahçılık ve siyasal islam meşrulaştırıldıysa o artık bir “yanlış” değil “yalan” hatta ve hatta “koca bir yalan” olur.
***
6. “Voltaire’in manevi otoritesinden korkmak, otorite, cesaret edememe” vs. Bu tür yakıştırmalar tamamen G.Zileli’nin yanlış çıkarımlarıdır. Yazıyla ilgisizdir.
***
7. R. Luxemburg alıntısını Solportal editörleri değil yazının yazarı olarak BİZZAT BEN koydum. Yazıyla ilgisini 1. maddede açıkladım. “Yazılama yayınlarının kısa yoldan reklamından yararlanmak isteyen Sol editörler” ifadesine yanıtı ise yine G. Zileli vermiş : “öküz altında buzağı aramak”…
Benim yanıtım ise sadece şu olacak:
“Pes”!
Bu negatif bakışın, bu “nereden laf çaksam” tavrının kaynağını anlamakta zorlanıyorum.
***
8.
G.Zileli’nin yazısında şu cümleler geçmektedir:
-“düştüğü bayırdan aşağı yuvarlana yuvarlana en sonunda TKP denilen hilkat garibesinin yayın organı “Sol” adlı sitede kendine bir köşe bulmuş. “
-“giderek saldırgan bir hal almaya ve mantığı zorlamaya başladı eleştirileri.”
-“sağa sola bol bol üfüren Kara, bu kadarına cesaret edememiştir “
Yazdığım her cümlenin, iddianın kaynağı yazının altında belirttiğimi, yazılarımı takip eden okurlarım bilir. Bu tür ifadeler yakışıksızdır, fikir tartışmasını zedeleyen bir üsluptur. Ayıptır. Bir yazara yakışmaz. Hiç kimseye yakışmaz.
Konuyu bu kadar kişiselleştirmek, tartışma zemini oluşturacak bir üslup değildir. Bu nedenle bu yazıyı tartışma açmak için yazmadım.
Bu yanıtı okuyanlar için yol gösterici olması açısından yazma gereği duydum. Benim yazımı ve G. Zileli’nin yazısını okuyan okurların değerlendirmesine sunarım.
Saygılarımla
Taylan Kara
Kaynaklar
2. http://www.gunzileli.com/2017/12/02/fikir-ozgurlugunu-kim-savunur-kim-savunmaz/
4. http://www.insanbu.com/eski/a_haber2a9a.html?nosu=1037
5. http://www.haber7.com/ic-politika/haber/767842-burhan-kuzuya-yumurtaya-4-yil-hapis
6. http://www.ulusal.com.tr/m/gundem/kuzuya-yumurta-atan-11-ogrenci-beraat-etti-h18302.html
7. http://bianet.org/bianet/bianet/111377-busha-ayakkabi-firlatan-gazeteci-el-zeydi-yalniz-degil
Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.
Necmettin Atalay 29.12.2017
İnsan yaratıldığında şeytanın karşı çıkışı vardır.Bu nedenle Tanrı katından kovulur.Tanrı meleklere buyurur.İnsana özgür irade verdim.Dilediği gibi kullanır.Zileliye bu nedenle hak veriyorum.İnsan iradesini kullanır bunu engelleyecek güç yok.Özgürce kullanır.Tartışmada iyi ve kötü örnekleri var.Hepsinin özgür iradesi var dilediği gibi kullanır.Karşı çıkmanın anlamı yok.
Arif Kuş 08.12.2017
Kapitalizmi "liberalizm" diye sola sattılar. Liberalizmi yemeyenler için de liberalizmi "anarşizm" diye sattılar. Her damara göre bir şerbet var.
Gül T. 04.12.2017
G. zileli neyi eleştiriyor anlamadım. Onun Rosa Luxemburg'un cümlesini Taylan Kara'nın neden yazıya koyduğunu anlamadığı gibi. Bize kendini hatırlatmak istedi sanırım bu şekilde olmasaydı. Bugün iktidardakiler televizyonla, müfredatta yaptıkları değişikliklerle, kamusal ve özel alanda bilgiyi manipüle ediyor ve metalaştırıyorken herkes için fikir ve ifade özgürlüğünü savunmak müsrifçe. Hitler özgürlükçü Shiller’in don carlos’unu propaganda aracı yapabilmesi ve ‘düşünce özgürlüğünü verin’ cümlesini oyundan çıkartması ne kadar da çelişiksiz değil mi…
Bahadır Özdemir 03.12.2017
Kaan Arslanoğlu'na katılıyorum. Gün Zileli'nin bahsettiği özgürlük şekli tamamen terörizme ve suçsuz insanları öldürmeye cevaz veren bir nitelik taşıyor. Yani "Senin-benim nasıl bir düşüncemiz varsa, teröristin de öyle bir düşüncesi olmuştur ve istemeye istemeye de olsa o eylemleri yapmıştır"; ya da "Terörist de bir insandır. Onun da bir çocukluğu, bir gençliği, bir aşkı, bir sevdiceği, bir derdi, bir acısı mutlaka olmuştur. Suçsuz insanları öldürmüş olsa da toplum vicdanında nasıl linç edebiliriz onu." türünden açılımlara olanak veriyor. Aslında dikkat edersek, bütün bu tür özgürlük tanımları gerçekte düşünceyi değil, "suçu aklamaya" yönelik tanımlar. Taylan ise son zamanlardaki çalışmalarıyla, farkında olarak ya da olmayarak "suç aklamanın" liberal ve postmodern bir eylem olduğunu bütün delilleriyle ispatlamış oldu. Bu nedenle tepki alıyor. (B.Ö.)
Süleyman Tetik 03.12.2017
KAAN ARSLANOĞLU üstad yine döktürmüş.
Kaan Arslanoğlu 03.12.2017
DAHASI: Sadece FİKİR ÖZGÜRLÜĞÜ ile sınırlayalım kendimizi. Gün Zileli 2016'y dek HDP'yi heyecanla destekledi, ona umutlar bağlayarak kitleleri kandıran okumuşlar yığını içinde kendine yer açtı. HDP'yi bir gün bile fikir özgürlüğü açısından değerlendirdi mi acaba? PKK kendi içinde 1000 (yazıyla BİN) den fazla infaz yapmış, rakip örgütlerden yüzlerce solcu öldürmüş, Kürdistan'da ancak bizim iznimizle siyasi çalışma yapılabilir kuralını binlerce Kürt öldürerek uygulamış bir katliam örgütü. HDP de onun organik parçası, onunla var olan, onsuz bir dakika var olamayacak, onun emrinde bir paravan. Arada bir "bu kadar terörü onaylamayız" türünden zoraki beyanlar dışında PKK ile bir gün çelişkiye düştüğü görülmüş mü? Hayır. Sadece 2016 Şubat'ında değil katliamcı tüm teröristlerin cenazesinde HDP en başta değil mi? En başta. HANİ O ZAMAN GÜN ZİLELİ'nin İLKESİ? Değerli Gün Zileli, Tunceli'de, Hakkari'de HDP'den ayrı düşünene ayakkabı atmıyorlar, öldürüyorlar. 2016'ya dek siz onu desteklediniz.
Kaan Arslanoğlu 03.12.2017
DEVAM: ekmek çalandan daha az mağdur olabilir... O da ayrı konu... Yani katı kurallarınız hayat karşısında saniyesinde kırılır. Taylan Kara'nın liberal ahmaklık dediği tam da budur. Küçük ve veya etkisiz zalimlerin dehşetini göstererek pratikte en büyük zalimlerin yanında yer almak. Buna Gün Zileli'den örnek vereyim: 23 şubat 2016'da "HDP'yi öldürmek" adlı bir yazı yazarak, HDP'nin teröre destek çıktığını, kendisine bağlanan umutları yıktığını söyleyerek, HDP ile arasına bir mesafe koydu. Hala o tutumda mı bilmiyorum. O tutumdaysa bunu alkışlarım. Ne var ki HANİ İLKELERDE GÖRECELİK YOK İDİ !!! HDP'liler ilk kez bir canlı bombanın cenazesine katılarak mı teröre destek verdiler? Tamamen kendini kandırmaca. HDP kurulduğu günden beri kitle katliamcısı PKK'nın legal örgütü ve ondan hiçbir ayrımı-farkı olmayan bir terör hareketidir. Bununla güçlenir, bununla övünür. Ama Gün Zileli'ye göre ancak onun sabrını taşıran Şubat 2016'daki hareketle zalim olmuştur. +++
Kaan Arslanoğlu 03.12.2017
Gün Zileli'yi öteki liberallerden ayrı tutarım. Kendine sosyalist, anarşist dese de tipik liberaldir. Ama gerçek liberal. Liberallerin çoğu liberal faşisttir aslında. Şimdi Gün Zileli "bu ilke meselesidir, göreceli değildir, herkesin fikir özgürlüğü amasız, fakatsız savunulmalıdır" falan diyor ya... Bizim gibilerle ve Taylan'la kopma noktası burası. Çünkü göreceli olmamayı, katı ilkeyi savunan herkes hayatın göreceliği karşısında duvara toslamaya mahkumdur. Zileli de defalarca tosluyor. Taylan da bunu göstermeye çalışıyor. Çok güçlü ile çok zayıf, zalimliği bir kere yapanla bin kere yapanı aynı tutarsan, sözde çok ilkeli, çok "doğru" gibi görünürsün, ama kesinlikle en güçlüden yana taraf tutmuş olursun. İstemesen de... Hukukta bile yoktur böyle katılık, onda da göreceliği destekleyen pek çok uygulama vardır. Ekmek çalanla 10 trilyon çalan hukukta bile pek çok yan yol kullanılarak bir tutulmaz. Ne var ki 10 trilyon çalan başka birçok yan yol kullanarak...