SİYASETTE DOĞRULUK, SAMİMİYET, DÜRÜSTLÜK…

SİYASETTE DOĞRULUK, SAMİMİYET, DÜRÜSTLÜK…

Bu kavramları Vatan Partisi ve biraz da TKP özelinden ele alacağız. “Doğruluk” (buna haklılık da diyebiliriz) açısından VP’nin çizgisi uzun süredir ve şimdi bana büyük ölçüde yakın geliyor. “Büyük ölçüde”yi şöyle açıklayayım: AKP-MHP iktidar bloğu dışındaki partiler, gruplar içinde en olumlusu, ülkeye karşı en sorumlusu olarak görüyorum. “Samimiyet” açısından VP liderliği ve kadrolarının çoğunluğu mükemmel değiller, ancak hayli iyi durumdalar. “Dürüstlük” açısından (ki siyasi dürüstlüğü kast ediyoruz) VP liderliği ve kadroları hiçbir zaman güven uyandırmadı, şimdi de uyandırmıyor. Aynı saptamam VP’den geçmişte ve yakın zamanda ayrılanlar için de geçerli. Bu onmaz hastalık aslında siyasetin evrensel hastalığı. Solun da hastalığı. Ama bizim politikacılarımızda ve solumuzda çok daha ağır seyrediyor. Bu yöndeki nitelik düşüklüğü tüm grup ve partilerde sinir bozucu boyutta yaşanıyor. VP’de daha bir özel yaşanıyor.

Tüm bunları, bu üç kavramı biraz daha genişleterek irdeleyeceğiz. Kendi kendine düşüneceklere ve yorum yazacaklara yazının bütününü okumalarını öneririm. Bütünü okumadan yazıldığı belli yorumları sileceğim. Yazıyı uzatmamaya çalışacağım, ama kısa da kalmayacak.

Benim bir yazar olarak işlevim, Türkiye’nin tek siyasetçi eksperi olarak işlevim, siyasi kişiler ve gruplar hakkında bildiğini, gördüğünü, anladığını yazmaktır. Bu meslekte rüşvet almam, rüşvet veririm… Şakamı şöyle izah edeyim: Yapayalnız kalma pahasına hiçbir kişi veya gruba hak etmediği puanı vermem. Herhangi bir köşe yazarlığı, TV programı gibi hediye kabul etmem. Aksine, bu uğraşı hep kendime yakın düşünen yazarlar, kişilerle birlikte sürdürmeye, mütevazı birlikteliklerle sürdürmeye gayret eder, bazılarını yoktan yazar yapar, bazılarını topluma tanıtıp, önünü açar, karşılığında pek güzel nankörlükler kazanırım. Enayilikte bununla yetinmem, hem sosyal hareketlere elimden geldiğince katılmaya, hem de mevcutlar içinde ülkeye en yararlısı olarak gördüğüm parti, grup veya oluşumlara destek vermeye çalışırım.  

Destek verdikleriniz “Niye daha fazla destek olmuyorsun, gel katılsana aydın bozuntusu!” şeklinde taltiflerle size giderek daha çok hırlar, destek vermedikleriniz zaten sürekli ısırır, koparır. İnternet dolusu abuk sabuk tepkiyle karşılaşırsınız. Bunlardan birkaçına bile kulak assanız işinizi yapamaz hale gelirsiniz. “Geçmişte şunu diyor, bunu destekliyordun da, şimdi niye şunu diyor, bunu destekliyorsun!” Her birinin nedenlerini raporlamışsınızdır oysaki. Kim okuyacak, kim kafa yoracak! Sok lafı, çek git!

Kuşkusuz hatalar da yaptık, bazı şeyleri geç kavradık, bazı noktalara birikim sonucu geldik, bazılarına verdiğimiz kredileri bolca tutup yanlışı uzattık… Bunları fark ettikçe kabul ettik, kendimizi eleştirdik. Bundan sonra da aynısı yaparım. Daha öncesini sıralamayalım amma, son on yılda TKP’yi destekledim, içerden destekledim, yıllarca CHP’yi destekledim. Şimdi de 5. kol haline gelmiş solun ve muhalefetin insafsız, adaletsiz, kendini bilmez saldırıları karşısında zaman zaman VP’yi savunuyorum… Benimle laf yarıştırmaya kalkan bazı dingil arkadaşlarım bunları büyük kabahatmiş gibi yüzümüze vurdu. Futbol yazarlarından beklenmeyen şey bizden beklendi. Yani bir takım 10 yıl önce iyi bir sezon geçirmiş, iyi oynamışsa ve biz onu övmüşsek, sonraki 10 yıl boyunca hep övmeye devam mı edeceğiz? Futbol yazarları bile, ki büyük çoğunluğu bir takımın fanatik taraftarıdır, kendi takımları için bunu yapmıyor. Ama çok daha ciddi ve hayati bir alan olan siyasi alanda fanatik taraftarlık futboldakinden bile daha kesin şart koşuluyor.

Biz işimize bakalım, yukarıdaki kavramları tek tek açalım…

DOĞRULUK (Haklılık) : 40 yıllık düşmanca yoğun çabalara karşın bu ülke, bu halk birliğini koruyor. Ülke insanı burada ve tüm dünyada iyi işler yapmaya başladı. Devlet, memleket güçlendi ve çıkarlarını koruyor. Ülke içinde bazı şeyler iyileşti, ülke dışında da etkisini gösteriyor. Bunlar Türkiye’nin birliğinden ve güçlenmesinden rahatsızlık duyan büyük emperyalist güçlerin ve kimi komşu ülkelerin düşmanlığını artırıyor. ABD skandal sayılması gereken açık biçimlerde beyan ederek bu iktidarı, Tayyip’in hakimiyetini sonlandırmak istiyor. Tarafsız mı kalacağız? Bu iktidarı başa getiren ABD’ydi, şimdi götürmek istiyor. Bunun için adeta casus gibi çalışan tabanından, tepesine muhalefete sessiz mi kalacağız? AKP içinden birçok lider, kadro, grup muhalefete geçti… Ülke için hangi taraf sizce daha tehlikeli, hangi taraf daha yararlı? AKP’nin en tehlikeli, en işbirlikçi, en saldırgan liderleri şimdi muhalefetin bağrında sevgi çemberi içinde. Normal mi karşılayacağız?

Öte taraftan ülke güvenliği için, sınır güvenliği için, ülkenin sınır ötesi veya denizlerdeki çıkarları için iyi işler yapıyor devlet. Bunları desteklemeyecek miyiz? Salgında sağlık için yapılan hizmetlere ajanlaşmış muhalefet gibi hep kara mı çalacağız?  Sosyalist ülkelerle yarışacak düzeyde parasız sağlık hizmetlerini yok mu sayacağız?

Tabii sistem berbat aslında. Onun yürütücüsü de bu iktidar. Muhalefet siyaseten muhalefette gibi ama ekonomik olarak iktidardalar, belediyelerde iktidarlar, sosyal alanda baskın ve iktidar yine onlar. Bunların hep birlikte oluşturduğu bütün.. yamuk, çarpık, adaletsiz. Doğa kıyımı bir yanda, ekonomi bozuk, soygun ve gelir eşitsizliği yükseklerde uçuyor. İktidar “Kanal İstanbul” veya “Ayasofya vaazları” gibi isyanı alevlendirecek asap bozucu hamleler yapıp duruyor. Bunlar hata mı, tabanı kemikleştirici bilinçli hamleler mi? Tartışmalı. Ya da “Kanal İstanbul” gibi önceden birilerine söz verilmiş, sadece birkaç yılı ekonomik açıdan kurtarmaya odaklı çılgın projeler… Belli. Tek tek konuları ayrı ayrı ele aldığımızda belki yanılabiliriz. Ama genel gidiş pek hayırlı görünmüyor. Buralarda da yine ülke ve halk yararı için sesi yükseltmek gerekiyor.

VP iktidara karşı genel tutumunda doğru görünüyor. Burada ikinci bir Irak, ikinci bir Libya yaratılmasına direnmek suç mu? Saray uşaklığı mı? Ancak liderliğinden kaynaklı bir refleksi var ki, bildik bileli var bu. Her ne savunuyorsa aşırı kalın ve kaba çizgilerle savunmak… Basit gerçekleri kötü esprili karikatürlere dönüştürüp inandırıcılığı zayıflatmak. VP her ne kadar kendine göre iktidarın bazı yanlışlarını eleştirse de “iktidara açık çek veriyor” algısından kurtulamıyor. Bu işten az buçuk anlıyorsam bunun bir nedeni de şu: VP bir çizgide hep tek kalmak istiyor. 70’lerden beri bu böyle. Orada ikinci bir güç bulunsa belki bu derece fanatik davranmayacaklar. Ama sanırım bunu pek istemiyorlar. Fakat şu da var ki, ülke için, halk için yapılan olumlu şeyleri görüp destekleyecek ikinci bir bağımsız güç de ortaya çıkmıyor. Bu ihale en gönüllü VP’ye kalıyor.  3. Yol falan diye yola çıkan tüm grup ve kişiler öncelikle muhalif tabanın gözüne girmeye çalışıyor. Çıkarları bunu gerektiriyor. Bakıyoruz, istatistik bile yapıyoruz: Baydıncı muhalefete bir vururlarken iktidara iki vuruyorlar. İktidarın yaptığı iyi işleri öldürsen kabul etmiyorlar. O zaman hangi konuma düşüyorlar?  

SAMİMİYET: Buna “adanmışlık” da diyebiliriz. Savunduğu görüşleri içselleştirme, bunun için fedakarca çalışma, “bedel ödemeye” katlanma niteliği diyebiliriz. VP liderliği ve kadrolarının çoğu bu konuda hiç fena değiller. Ama bu kavramın anlattığı nitelik daha çok öteki gruplarla rekabette ve insanları bu nitelikle ikna etmede işe yarar. Toplumsal yarar açısından diğer iki kavramın gerisindedir. Yani toplumsal yarar için dolaylı bir etkisi bulunur. Yani iyiye veya kötüye kullanılabilir. Örneğin AKP liderliği, kadroları, tabanı CHP’ye göre hatta CHP dışı sola göre çok daha samimiydi. Bu sayede iktidar oldular, iktidarlarını devam ettiriyorlar. Bunu iyiye de kullanıyorlar, kötüye de. Bu anlamda hiç hoşlanmadığımız HDP liderliği ve kadroları da öteki “sol”dan veya CHP’den daha samimidir, hayatlarını bile ortaya koyuyor birçoğu. Buradan ne sonuç çıkıyor: Gerçek bir ideali bulunmayan, lafta söylediklerini hayata uygulamayan en kalabalık çevre CHP çevresi… Niye iktidara gelemiyorlar,  anladınız mı? Veya iktidara gelseler bu ne kadar sürecek, kimin iktidarı olacak?

DÜRÜSTLÜK: İnsanların insan olmaktan kaynaklı en büyük eksikliği. Siyaset bunu ortadan kaldırmıyor, aksine azdırıyor. Sol siyaset ortadan kaldırır sanıyorduk, artık bu konuda en ufak umudumuz kalmadı. Çıkarı için, parasal, manevi veya maddi çıkarı için, siyasi çıkarı için bilerek yalan söyleme, bunu alışkanlık haline getirme. Giderek kendi yalanlarını en büyük doğru sanan insan tipinin her yeri tutması. Kişisel planda ve partiler anlamında… Kendi hatalarını kabul etmeme, bunun nedenlerini araştırmama, açık etmeme. İnsanları değerlendirirken liyakata, niteliğe önem vermeme, çıkarcılık, vefasızlık… Haklıya değil, haksızlık yapana yakınlık duyma.

Üzücüdür ki toplumsal hayatta, yazınsal alanda veya siyasette ortaya dürüst bir karakter koyduğunuzda kazanan değil, kaybeden oluyorsunuz. Karaktersiz büyük çoğunluk size “karaktersiz” diye hakaret ediyor hatta. Dürüstlükte çok iyi düzeyde bir siyasetçiyi ne tarihte ne yakın tarihte tanıdım. Muhakkak yalan söylemek, bazı şeyleri örtbas etmek, tutamayacağınız sözler vermek, insanları aldatmak zorundasınız. Bu siyasette şart. Bunları belli bir ölçü içinde abartmadan yaptığınız ve bazı şeyleri başardığınız zaman “başarılı iyi siyasetçi” oluyorsunuz. Çok sahtecilik yapar ve başarıyı yakalarsanız, “başarılı sıradan” veya “başarılı kötü siyasetçi” oluyorsunuz.       

Fakat kısa süren birkaç parlak dönemi dışında bizim sol ne başarılıydı ne de dürüst… Pek çok nedenini yazdığımız, fakat her nedenini bilmediğim bu garabeti, yani bizdeki solun ezeli ve ebedi başarısızlığını dürüst olmamasına da olmasına da bağlayamıyoruz üstelik. Solun daha dürüst dönemlerini gördük, o zaman daha kitleseldi sol, ancak her şeyi buna bağlayamıyor, buradan kesin bir sonuç çıkaramıyoruz. Fakat şu kesin: Zayıfın dürüstlük yoksunluğu daha çok göze batıyor, onu daha da küçültüyor.

VP her ne kadar hiç dürüst değilse de ve küçük kalmasında, çok büyük ihtimal hiç büyüyemeyecek olmasında bunun da payı bulunmasına karşın… Elimiz mecbur, doğru durdukları sürece, doğru şeyler söylediklerinde onları destekleyeceğim. Ne yazık ki aynı kulvarda onlarla yarışacak başka çevre şimdilik görünmüyor.

TÜRKİYE’NİN TEMEL MESELESİ LAİKLİK Mİ? Bunu TKP lideri Kemal Okuyan söylemiş. Size ne gerek var o zaman? Buna benzer şeyleri yıllardır yazıp söylüyorlar. Siz temel meseleyi böyle görüyorsanız neden partinizdeki “komünist” adını koruyorsunuz? O adın saygınlığından da yararlanalım, o ada küfredenlerin sempatisini de kazanalım. Her şey bizim olsun, ama hiçbir şey olmayalım!.. Sonra da “sol bütünüyle sağ haline geldi” sözümüzü unutturmaya çalışıyorlar.

Bu ülkede muhalefetin içinde önemli bir bölüm siyasal İslamcı… Eski AKP’liler ve birtakım şeriatçı güçler muhalefetin koynunda. Biden açık açık bu iktidarı yıkacağım diyor. Emperyalizm siyasal dincilere darbe yaptırıyor, yenileri kapıda. CIA merkezli büyük algı operasyonları yapılıyor. Zenginler solu, yoksullar sağı destekliyor… Sistem her alanda acımasız bir haksızlık uyguluyor. Ülke içi zaman zaman, ülke çevresi pek çok zaman alevler içinde. Utangaçça sürekli destekledikleri, her alanda birlikte gezdikleri PKK işçi öldürüp duruyor… Tüm bunlara karşın “komünistler” için “Temel mesele: Laiklik”miş… Madem komünistsiniz önce asli görevlerinizi, solun amentüsünü hatırlayın, sonra laikliğe el atın. Ekonomi yok solculuğun temelinde, sınıflar yok, emperyalizm, kapitalizm yok… Zengin fakir farkı bile hiç yok! Dine karşı tavra göre solculuk ve sağcılık var…

Zaten gerçekten laiklik nedir, kim uygulamış, nerede varmış bu kağıt üzerinde laiklik? Oraya girsek bunlar hiç çıkamazlar… Nerede var laiklik? Tamam bizde hepimizi rahatsız eden aşındırmalar, müdahaleler çok güçlü. Buna karşı direnmek gerek ve direniliyor zaten. Ama TKP diye bir grup hiç bulunmasaydı durum pek mi değişecekti? Size ne gerek var o zaman? Ötekilerden farklı savunduğunuz ne kaldı? Siz bir hizmet yapmak istiyorsanız bu topluma, asli görevinizi yapın önce, örneğin önce sağlık-tıptaki kapitalist sözde bilime karşı ses yükseltin, laiklik mücadeleniz de o zaman saygınlık kazanır. Evet yine soruyoruz: Sosyalist ülkelerde, dinin yasaklandığı, dine karşı mücadele yürütülen sosyalist ülkelerde laiklik mi vardı? Batıda mı var sizin istediğiniz laiklik. Avrupa, Amerika’daki büyük emperyalist haçlı zihniyetinin ne kadarına laik, ne kadarına anti-laik diyorsunuz? Öyle boş konuşmak yok! Herkesin aptallığından yararlanmak yok artık! Üç cümleden ibaret kofti kavrayışlarla “büyük siyaset” ve de üstelik büyük solculuk yapmak yok! Evet soruyorum: Temel mesele komünistler için buysa, laik 12 Eylül yönetimi mi solcuydu, Hitler rejimi mi, Mussolini İtalyası mı “meseleyi” halletmişti? Zaten gerçek bir din devletinde yaşasak, İngiliz-Amerikan sermayeli, siyasal dinci dostu TV’lerde “laiklik elden gitti” diye konuşup durmazdı komünistler. Gül’ü, Babacan’ı bağrına basan, şeriatçı HDP’lileri değişmez uzman tutan TV’ler böyle komünistleri konuk çağırmazdı.   

MERAK İYİCE BASKIN GELDİ! BU İKTİDARIN GİTMESİNİ EN ÇOK BİZ İSTİYORUZ! Bu iktidar 15 yıldır “çok yakında gidici”… Yalancı çobanlar cennetinde yaşıyoruz… Ama o yalan bir gün gerçekleşecek… Ne zaman? Her şey merak duygumuzu şahlandırıyor. Sonrası iyi mi olacak.. kötü mü… Kendimiz için.. Ülke için? Artık buna bakmıyoruz. Sadece merak ediyoruz. Sonrasında ne olacak? Kişisel olarak ölsek de kalsak da, bize yararı da dokunsa, mahvedecek de olsa acaba sonrası ne olacak? Ülke yansa, ortalık batsa da sonrasında ne olacak?

Dün Ayasofya imamını pataklayacağız, sonrasında ülkeye laiklik gelecek? Ondan önceki gün, mafya iktidarın bütün kirli ilişkilerini ortaya koydu, bunlar yıkılınca mafya bitecek? Daha önceki gün dolar patladı, ülke çöktü, bunları yıkacağız, sonraki iktidarda ülke şahlanacak. Proje hazır: Kılıçdar’ın “her oyuna yeni bir deste kağıt açma projesi”. Daha önceki gün: salgında öldük bittik, bunlar gidince ne salgın ne de hastalık kalacak… Daha önceki gün: İstanbul sözleşmesi iptal edildi, kadın katliamı arttı.. AKP gidecek kadınlar özgürleşecek… Ondan önce? Boğaziçi’ne kayyum rektör. Cumhur ittifakı bitecek, üniversiteler bilim saçacak…

Pazartesi günleri Kılıçdaroğlu-Canan-İmam’a verilir mesela… Biri camiye gider, öbürü Atatürk’e küfreder, yek diğeri kahvehanenin yolunu tutar. Salı liberal solcuların, sabahlara kadar faşing yaparlar, bira içip her yere işerler.. LGBT bayraklarını devlet dairelerine çekerler. Çarşamba Meral hanımın. Eksik kalmış infazlar tamamlanır. Perşembe sokağa çıkmayın, HDP-PKK’nın katliam, hendek, kafaya sıkma, çocuk kaçırma günü. Cuma şeriatçıların. Camilerde toplanacaklar, hadii yürüyüşler, mini etekli kızlar kaçsın, kezzap atarlar.. Cumartesi Gül-David-Babacan’ın günü.. Yabancı askeri güçlerle seremoniler, ticaret serbest ama, faiz yasak. Pazar Feto’nun… Ergenekon’a, Balyoz’a kaldığı yerden devam…

Öyle mi olur tüm bunlar.. tam tersi mi… Bilinmez… Daha kötü olma ihtimali yüksek, aynı olma ihtimali orta, daha iyi olma ihtimali ise çok zayıf… Ne olursa olsun.. Artık denemek gerek… Yenisi gelince sabah akşam ülkelerinden yakınanların, hatta “iki tarafı da zinhar desteklemiyorum ama, bunlar çok dinci, çok Atatürk düşmanı, elbette her şartta öyle ya da böyle gitmeli” diyenlerin suratlarını görmek isterim. Umarım mutlu yüzler görürüm. Kahrolmuş suratlar görmek istemem, hem ülke, hem onlar adına. Ama öyle suratlar görürsem şundan da eminim: Bire bir aynı kişiler “biz söylemiştik zaten, kulak asmadınız” falan demekte yine en birinci kesilirler. Bu iktidar nasıl ki hâlâ 80 yıl önceki CHP’yi suçluyorsa her musibetten, şimdiki muhalefet de tam iktidara gelince 80 yıl “enkaz devraldık, AKP yüzünden” deyip durur her felakette. Kabahati illa ki başkalarına atmada yarışı kimseye kaptırmazlar.

Ülke siyaseti gizli işgal altında. Muhalif kafalar casuslaşmış. Dış müdahale istemiyoruz.

Kaan Arslanoğlu  

FACEBOOK'DAKİ TARTIŞMALARDAN VE DUYURULARDAN BİR EK: (11.6.2021)

Solcuların, "Atatürkçülerin" en iyisi bunlar, TKP'liler... Artık gerisini siz düşünün. Hepsi PKK-ABD aparatı olmuş. Bu site şimdiye kadar bir kez bile PKK'nın işçi-emekçi-öğretmen-sağlıkçı katliamlarını kınamadı. Çoğundan bahsetmedi bile. Güya "komünist" bunlar. Sorsanız "haber yapıyoruz, ne olmuş" diyeceklerdir.:


Yorumlar

Maximum : 1000 Karakter / Karakter Sayısı: 
0
Yorumlara gerçek ad ve soyadınızı yazmanız onay kolayllığı sağlar.
Mail adresinizi yazmanız keyfinize kalmıştır. Yorumlarınızın onaylanması da
editörlerin tamamen keyfine bağlıdır. Yılların deneyimi sonucu bu bizde böyle.
  • Neo Paladyum

    Neo Paladyum 1.06.2021

    yazının sonunda Velev kii.. iktidar gitti ! 7 parçalı mualefetimiz yönetime geldi.. diyerekten .. iktidar bileşenlerinin yönetim icraatlerinin senaryosunu yazmışsınız sn. hocağm ?? Ohh my God ! ben bilem çok korktum. 15 aylık pandemi de.. hadi mecburen 1 ay kadar ''hayat eve sığar'' dedik, evde oturduk. sonraki aylarda .. e-ticaret site görevlisi ayaklarında gidip geldik, dışarı çıktık felân ama ?? bu senaryodaki 7 parçalı mualefetin yeni iktidarında ..bırakınız dışarı çıkmayı, balkonda veya pencerede oturup dışarıyı seyretmek bilem.. çok riskli ! her an bi bela gelebilir insanın başına.

  • kaan arslanoğlu

    kaan arslanoğlu 1.06.2021

    Teşekkürler sevgili Turgut, maalesef siyasette dürüstlük hiç olmayacak. Daha az oyunbazlarla yetinmek, onları tercih etmek durumundayız. Bu insanın değişmez özelliği. Sevgiler.

  • Turgut Sönmez

    Turgut Sönmez 1.06.2021

    Eline sağlık. Güzel bir analiz. Sorum şu:Önce insan mı dürüstleşecek yoksa siyaset mi? Yoksa rahmetli Rasim Öztekinin 80 ler adlı dizide sıklıkla kullandığı kısır döngü devam mı edecek. Bu döngüden nasıl çıkacağız. Selamlar sevgiler

  • kaan arslanoğlu

    kaan arslanoğlu 1.06.2021

    AYASOFYA İMAMI GİBİ NANKÖR OLMAYALIM. 2015’de PKK-HDP hendeğe gömülmese şu anda küçük federatif devletlerde yaşıyorduk. ABD işine gelmeyen yönetimlere sürekli operasyon çekiyor. Yöntemler neredeyse hep aynı. Bin kere aynısını yapsa çoğunu yediriyor. Bu kadar kandırılmaya hazır okumuş kitle buldukça fazlasını da yapacaktır. Şimdi de Erdoğan’ı, Soylu’yu bir mafyacının liderliğinde yıkmaya çalışıyor. Aynısını Saddam’a yaptılar, Kaddafi’ye yaptılar. Esad’a yapmaya çalıştılar. Bunların hepsi diktatördü, teröristti, karaparacı ve mafyacıydı! Türkiye tarihinde hiçbir dönem bu kadar uzun süre ABD’ye kafa tutmamıştı. Amerikancı darbe önlendi. Önlenmese şimdi “modifiye şeriat” altında yaşıyor olacaktık. Nankörlük etmeyelim. PKK her gün tokatlanıyor Suriye’de, Irak’ta… ABD, AB çıldırıyor. Karabağ kurtarıldı. Akdeniz’de haklarımıza sahip çıkıyoruz. Tüm Avrupa, Amerika diş biliyor. Her oltaya sazan gibi atlamayalım! Hep kötülükleri görüyor, gösteriyoruz, bunun sonu neye varır, bir dakika düşünelim.

Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.