Spor
Yüzsüzlüğün Psikiyatrisi

30.4.2018 TARİHLİ EK :
Dünya sevimsizi iktidarımız şampiyonluğunu futbola da taşıdı. Futboldaki şampiyonluğu da kanun, kural, hukuk tanımadan telefonla, emirle belirleyecek. Ya muhalefet! Sinsi sansar bir ruh haliyle iktidarın yanında. En sağdan en sola, en ılımlısından en radikaline… Kitlelerin arsızlığını, hukuk kural tanımayan aşiret şirretliğini güya o da kullanıyor, güya bundan siyaset üretiyor!
Baskı yoğun. Tayyip Erdoğan işin ta başından beri içinde. Kartal’ın kararı iktidara, muhalefete ama tabii ki en başta iktidara… Bu "provokasyonun" örgütleyicilerine… Açık bir başkaldırı, kafa tutma. Böylesi bu ülkede bir ilk. Cümle aleme ders olacak…
Kendisi için çok kötü sonuçları olacak! Futbolda, futbol dışında. Hangi kulüp yönetimi, hangi başkan bunu göze alabilir? Bu karar ancak ruhen büyük camiaya, büyük başkana yakışır! Kararlarının arkasında dururlarsa, ki taraftarın yüzde 95’i arkalarında. Büyüklükleri devleşecek. Ne kaybederse kaybetsinler… Kaybedelim… Duramazlarsa dev cüceye dönüşecek. Kartal bibloya çevrilecek…
Haydi Başkan! Haydi Kartal!
26.4.2018 TARİHLİ ASIL YAZI:
Futbolun Psikiyatrisi kitabımda (2005) uzun bir bölümü de “teknik direktörlüğe – direktörlere” ayırmıştım. Koyu Beşiktaşlı ruhuma karşın bu kitapta bilim yapmaya, nesnel bakmaya olağanüstü gayret sarfetmiştim.
Kitap bir zaman hayli ilgi gördü, mevcudu tükendi. Geri bildirimlerden çıkardığım kadarıyla okuyanlara oldukça yararlı olduğunu düşünüyorum. Ama yeni baskı için yeni bir motivasyon bekliyordum. 2. baskıda bazı ekler yapacak, özellikle en çok çuvalladığım bölümü, “Türkiye’de Teknik Direktörlerin Değerlendirmesi” bölümünü gözden geçirecektim.
Kitapta en iyi teknik direktör olarak yabancılardan Lucescu’yu, yerlilerden Fatih Terim’i göstermiştim, gerekçeleriyle. Bu fikrimde bugün de ısrarcıyım.
Ne var ki Aykut Kocaman beni fena halde yanılttı. İnsanlar hakkında kolay yanılmam… Pek seyrektir. Ama Aykut Kocaman beni çok kötü yanılttı. Kitapta en uzun bölümü ona ayırmıştım. Onlarca sayfa… Sonraki yıllarda “ülkenin en iyisi” olmaya en güçlü aday olarak onu gösterdim. Ayrıntılı biçimde, futbol ve “sportif başarı” üstünden gerekçelendirerek… Ayrıca kişiliğini öve öve bitirememiştim.
Bununla kalmamış, Akşam Gazetesi’nde yazarken ta Konya’ya onun için özel söyleşiye gitmiş (2006), bunu tam sayfa yayımlatmıştım. Güya örnek bir karakterdi benim gözümde. Ne yapalım, uzmanlar da yanılır.
Sonra neler oldu?
Aykut Kocaman öngörülerimin aksine Anadolu takımlarında önemli bir başarı gösteremedi. Hem iyi futbol oynatma, hem de sonuçlar açısından. Fakat Şenol Güneş, Ertuğrul Sağlam, Abdullah Avcı, Rıza Çalımbay vb.. çok daha başarılılardı küçük takımlarda. Bu arada kitabımda Şenol hocaya, Mustafa Denizli’ye vb. yer vermeyerek haksızlık ve öngörüsüzlük yapmışım. Onlara ve öteki birçoklarına umarım ileride genişçe yer ayırırım.
Kocaman’ın tek önemli başarısı şike davasına konu olan sezondaki şaibeli (bence hukuken geçersiz) şampiyonluktu.
Bu şampiyonluk soruşturmaya uğrayınca, işte o zaman Aykut hocanın hem aklı, hem karakteri şaştı… Fenerbahçe’nin ve Aziz Yıldırım’ın tetikçisi gibi konuşmaya başladı.
İşin bilimsel esasına bakılırsa bir teknik direktör otorite kurma anlamında, teknik ve taktik tek belirleyici olma anlamında başka bir otoritenin altında kalmışsa, zaten orada “teknik direktörlük” kavramı bitmiş demektir. Aziz Yıldırım’ın sultasını kabul etmiş bir teknik yönetici artık teknik yönetici kategorisinde değerlendirilemez, antrenör ya da lisans sahibi sorumlu müdür gibi sayılmalıdır.
Keşke bu kadarla kalsaydı…
Bu sezon… Sanırım yine aldığı direktifle… İşi iyice azıttı…
Sezon başından beri hakemlerle uğraştı, onlar üstünden federasyona baskı yaptı, taraftarı sürekli provoke etti.. Bu çok sinsi, sürekli ve tehlikeli bir provokasyondu. Tam profesyonel işi…
Bereket FB taraftarının büyük bölümü Yıldırım’ın ve Kocaman’ın niteliğini anlamıştı… Stad boştu, destek azdı. Ama ne zaman ki Fenerbahçe çok kolay maçlar kazanmaya başladı, iki kulvarda potaya girdi… Fenerbahçe de kötü takım değil, sıkı takım, doğruya doğru; Kocaman da kötü teknik direktör değil, vasatın biraz üstü… Kuşkusuz bu başarıda kendi payları büyük… Ama onlar potaya girince şiddet ve siyaset simsarlarına gün doğdu.
Fakat Aykut Kocaman’ın son tavrı… Son konuşmaları… Bunlar ne tek başına edep sorunuyla açıklanabilir… Ne fanatiklikle… Ne ayrı bir psikiyatrik durumla… Hepsi karışık biçimde Türkiye’deki kültürel ve ahlaki toptan çöküşün yansımasıdır, parçasıdır. Futbolun kişilik bozukluğudur. Arsızca istemek. Her şeyi istemek. Olmayınca çıngar çıkarmak, olay çıkarmak.
Doğrular, yanlışlar…
BİR – İSTİSNASIZ TÜM TAKIMLARIN TARAFTARININ büyük çoğunluğu başarı için her yolu meşru görür. Şike dahil. Rakipleri hakkında en şerefsiz, en alçakça küfürleri uluorta ederler. Şiddete kolayca başvurur veya başvuranlara arka çıkarlar. Sosyal medyada saldırganlık ve nefret kusarlar. Kulüp yöneticileri ve spor yorumcuları her olayı “bir avuç provokatöre” bağlaya dursunlar… (Bazen bizzat örgütler, bazen ortam hazırlar, bazen sadece kışkırtırlar)… Taraftarın çoğu zaten bildiğini okur. “Oh oldu, yaptık, yine yapacağız!” söylemindedir. Çünkü rakiplerini düşman gibi görürler.
İstisnasız tüm kulüpler başarı için FETO ile sarmaş dolaş olmuştur. Hepsi belgeli, ispatlıdır. İstisnasız hepsinin iktidarla şu anda çok yakın ekonomik, siyasi, organik ilişkileri vardır ve hepsi iktidar denetimindedir. Bunlar da açık ve göstere gösteredir.
İKİ – Ancak suç teşkil eden davranışları için mahkemeye çıkarıldıklarında veya federasyondan ceza gelme ihtimalinde (en başta Fenerliler olmak üzere)… sözler hayli değişir. “Vurun … lere!” diye bağıran, twit atanlar sanki kendileri değildir. Bir kumpasa kurban gittiklerini, bunun FETO’nun veya birtakım mihrakların komplosu olduğunu, AKP’yi yok etmek isteyenlerle kulüplerini gömmek isteyenlerin aynı karanlık güçler olduğunu, iktidarla hedeflerinin bir veya aynı olduğunu… sayar… ve bir şekilde sıyrılırlar.
Kanıtlar fazlasıyla yeterli olduğu halde birçok kulüp başta şike davaları olmak üzere, birçok davadan, pek çok mali suçlamadan ve federasyondaki birçok soruşturmadan bu şekilde kurtulmuştur. Bunları siyasi iradesiyle kapatan bizzat iktidardır. Ne karşılığı?
ÜÇ – Ne var ki iş sol ve muhalif kesime seslenmeye geldiğinde (her ne hikmetse en başta Fenerli dostlar olmak üzere – sanırım on yılların Aziz bey tarzından ileri geliyor - ) AKP’ye karşı çıkan bir tek kendi kulüpleridir, tek ve gerçek muhalif, en birinci solcu onlardır… Ve başlarına ne geliyorsa, futbolda ne başarısızlık yaşıyorlarsa, bu sadece AKP’ye karşı çıkmalarındandır! Ya da FETO’ya ya da her kimeyse… Herkes kendi siyasi meşrebine göre bir düşmanı bahane eder işte… Yahu her şey sizin olsun istiyorsunuz, bunun için iktidarla can ciğersiniz, bari muhaliflik başkalarının olsun!
Bu ruh hali çok yaygın görüldüğünden “normal” sayılan bir psikiyatrik durumdur. Hezeyanlara kadar varan “futbolun kişilik bozukluğu” dur. Trafik psikopatisi gibi bir şey…
Üstelik bu derecede patolojik duygulanan ve o duygularının esiri olarak düşünebilen bireyler felsefi ve siyasi olarak da en doğru yerde durduklarını iddia edebilmektedir.
İşin daha da tuhafı, bunlar arasından başka alanlarda gerçekten yetkin düşünüp davranabilen bireyler de çıkabilmektedir. Örneğin sosyal yaşam veya siyasette.
Ancak böyle bir ortamda böylesi bireylerin “siyasi doğrulukları” ne kadar etkili veya inandırıcı haldedir? Siyasetle futbol karşılıklı olarak ne derece ağır bir samimiyet krizi yaratmaktadır? O da ayrı bir inceleme konusu.
Toplum olarak düzgün insanlıktan her geçen gün uzaklaşıyoruz… Futboldaki insanlık yitimi bunun hem sonucu hem nedenlerinden biridir.
Fener stadında neler yaşandı?
Her stadda şiddet oluyor.
Ama Fener stadında çok daha fazla oluyor. Bunun için alınmış cezaları karşılaştırmayın. Cezalar bugün olduğu gibi dün de haksız ve adaletsizdi. Arşivlere bakın.
Her stadda rakip ve hakemler baskı altına alınarak, korkutularak etkisizleştiriliyor. Ama Fener stadında koridorlarda tehdit, küfür ve dayak gelenek haline geldi. Sanmayın ki bu maçta ilkti, öncesinde de onlarca maçtan bu konuda şikayetler yükselmişti.
Her stadda şiddet oluyor, bir avuç fanatik dışında, olayın sıcaklığı geçince bunu kimse savunmuyor, şiddet gösteren takım taraftarının çoğu - bir kısmı gönülden olmasa bile - bunu kınıyor.
Ve burada bir ilk yaşandı…
Ev sahibi takımdan hiç kimse dayak yiyenlere, kafasına yerli maddeler gelenlere, beyin sarsıntısı geçirenlere geçmiş olsun demedi. Onları rol yapmakla, seyirciyi kışkırtmakla, “şerefsizlikle”, “namussuzlukla”, “artistlikle” suçladı, dayak yiyenlere bir de topluca hakaret edildi.
Bu tavırlar Aziz Yıldırım ve sair yöneticilerden beklenir… Ya Aykut Kocaman’a ne demeli?
Meslektaşını, darb edilmiş meslektaşını yalancılıkla, sahtekarlıkla suçluyor…
Şenol Güneş kafasına darbe almış, soyunma odasına girmeye çalışırken hala üstüne bir şeyler yağıyor, bir kez daha kafasına darbe alıyor… Ve bunlar Aykut Kocaman’ın ilkel kazanma içgüdüsüne “düşmanın kurtulmak için rol yapması” gibi görünüyor.
İbretlik bir insanlık yitimi…
Peki sonuçta? Çıldırı görünümü altında organize siyasi işler…
Şike davalarında da böyle olmuştu… Mahkumlar kahraman ilan edildi… Onlara payeler verildi… İktidar eliyle… Şimdi de haydutlar mağdur ilan edildi, ödüllendirildi… Yine aynı kirli siyasi oyunlar… O zaman FETO vardı, şimdi seçim var…
Bakın hala yalanlarına devam ediyor çakma solcu yayınlar, beyler bayanlar… Özellikle güya solcu, güya Cumhuriyetçi, sözde Atatürkçü olan bir kısım akıl tutulması içinde fanatikler… FB yönetimi şöyle muhalifmiş, böyle Atatürkçüymüş, Fener Camiası Cumhuriyet’in yılmaz bekçisiymiş. Elli kere gösterdik, onca kulüp içinde iktidarla en yakın bağı olan yine Fenerdir, 15 yıldır bu böyledir. Yüzlerce belgeden sadece biri (Fenerli bir dostum anımsattı):
http://www.ensonhaber.com/aziz-yildirim-sudanda-anlasma-imzaladi.html
Dünyanın gözü önündeki bu son rezaletten sonra bile mağduru suçlu ilan edecek kadar pişkin bir yönetim kadrosu… Ardında tek emirle yön değiştiren iktidarın yalaka medyası. Hürriyet, Milliyet yalan fabrikaları… Ve Türkiye’de oynanan şeyin futbol olmadığının yeniden itirafı.
Ön sayfalarında AKP’ye, Tayyip Erdoğan’a çakıp duran, ama tüm ruhlarıyla, öteki sayfalarıyla, spor sayfalarıyla sistemin yalakalığını yapan, iktidarla aynı telden konuşan sözde sol, sözde muhalif yayınlar, alayı…
Sizlerle bu ülkede suçluluk duygusu taşımayan tek bir gülücük yaşanmaz.
Not 1- Geçen yıl bu zamanlarda futbolla en az 2 yıl hiç ilgilenmeme kararı almıştım kendimce. İlk 6-7 ay kararımı başarıyla uyguladım. Sonra yavaş yavaş ve gerçekten istemeye istemeye tekrar olaya girmeye başladım. Burada asıl kabahat benimdir elbette… Ama sosyal medyada, internet ortamında solculuk, muhaliflik, siyaset kisvesi altında durmadan futboldan, Fenerden bahseden kimi dost ve arkadaşlarım da bundan sorumludur.
Not 2- Gerçi hala olaylara namusluca, olduğu gibi bakan her takımdan ve Fenerden arkadaşlarımız, dostlarımız var. Bu da bir umut kaynağı zayıf da olsa. Fenere yüklendik diye Beşiktaş’ı ak gördüğümüz de anlaşılmasın. Hele ki o federasyon katında ve de yönetimde… Bu skandal maça çıkarlarsa tıynetlerini belgelemiş olacaklar. Keşke Beşiktaş’ın ruhuna yaraşır bir farklılık gösterebilseler.
Not 3- Bunca ağır sorunlarımız varken dert ettiğin şeye bak, diyenleriniz çıkacaktır. Ama bu itiraz pek klişe kalacaktır, kusura bakmayın. Siyasetle sporun bu kadar içiçe geçtiği, siyasilerin solcu sağcı ezici çoğunluyla futbolcu olduğu bir ülkede, siyasetle ilgilenirsek futbolla nasıl ilgilenmeyeceğiz? Görmüyor musunuz, futbol oyunun en basit ve kesin kuralları en baştaki “reis” siyasi tarafından ikide bir ihlal ediliyor.
Not 4- Bu durumda tam bir hastalık, tam bir kokuşma haline gelmiş ve üstelik insanı her yönden bozan bu futbol ilgisini bırakmak için, demek ki siyaseti de tamamen boşlamak mı gerekmiş?
Not 5- Böyle bir ortamda nasıl seçime gideceğiz? Muhalafet de ciddi ciddi hazırlanıyor, hatta ümitleniyor… Referandumda ne olmuştu? “Hayır” nasıl “Evet” olmuştu? 1 milyon 300 bin oydan ne haber? Bu seçimin garantisi ne? Fenerbahçe stadı gibi seçim ortamı, Futbol Federasyonu gibi seçim idaresi… İktidar çok haksız, hukuksuz, adaletsiz; muhalefet ondan geri kalmıyor. Yine de muhalif adaylardan birine oy verip, iktidarın düşmesini bekleyeceğiz. Çünkü tüm bu çürümüşlüğün baş suçlusu elbette ki iktidar.
Not 5- Böyle bir rezillik ortamında, insan karakterinin bu dipsiz çukuruna yuvarlanırken, insanların birbirine güveni ve saygısı her geçen gün azalırken… Yine de başı dik tutmalı, vazgeçmemeli… Ya da gülüp geçmeli…
Ama buna takat toplamak için bir süre.. şahsen ve insan BU olarak yayına ara veriyoruz.
Kaan Arslanoğlu
Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.
Özgür Coşar 02.06.2018
Kaan Hocam, Vakit ayırıp sorularımı yanıtladığınız için bir kez daha teşekkür ederim. Önümüzdeki sonbahar, Ankara'da, bu kez yüzyüze bir söyleşi gerçekleştirelim uygun bir tarihte. Çalışmalarınızı ve kitaplarınızı yıllardır takip ediyorum. Naçizane, çalışmalarınızın daha geniş kitlelerce bilinmesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Özellikle insan zekasının sınırlılığı üzerine yazdıklarınız, bugün yaşadığımız sorunların büyük bölümünü açıklıyor. Tekrar teşekkürler, Saygılar, selamlar...
Fahri Kumbul 22.05.2018
Kaan Bey siteye verdiğiniz söyleşinizi okudum, içten görüşlerinizi desteklediğimi belirtirim. İnsanbu'yu tekrar etkinleştirmenizi dilerim. Saygı ve sevgi..
Kaan Arslanoğlu 16.05.2018
İnsan BU'da yaşanan son tartışmalar ve ayrılıklar ve de öncelikle "Yüzü Silinenler" romanıyla ilgili... Okur ve yazarımız "Sadece Özgür" ün, bana soruları ve aldığı yanıtlar... OKUMAK İÇİN: http://sadeceozgur.blogspot.com.tr/
Ahmet cemal cobandede 03.05.2018
Vallaha yalan yok fikret ormandan boyle cesur bir tavir beklemiyordum/bir fenerli olarak bu davranış icin helal olsun demekten başka bir şey diyemem/onurlu serefli bir tavir/islami jargonla soyleyecek olursam Beşiktaştan Allah razı olsun/selamlar
Kaan Arslanoğlu 03.05.2018
FİKRET ORMAN CUMHURBAŞKANI ADAYIMIZ… Federasyona ve iktidara, içine düştüğümüz bu çirkef kültüre isyan etti Kartal… Kafa tuttu… Yine bir ilki gerçekleştirdi… İktidara, muhalefete ders verdi… Sizde hak, adalet, hukuk mu yok! O halde greve gidiyorum, dedi… Onca baskıya, tehdide karşı… Ama terbiyesini bozmadan. Masa başı futbol, Kupa sizi olsun, Şeref bize yeter, dedi. Toplumu, hukuku, futbol kardeşliğini korumak için… Sezon başından beri işaretler vardı. Tam biat istiyorlardı. Olanı yeterli görmüyorlardı. Avrupa başarıları sayesinde üstüne tam gaz gidemiyorlardı. Ne zaman Avrupa’dan düştü, işte o zaman asıl KUMPAS başladı… Sonuçları daha da ağır olacak… Belli… Futbol içi, futbol dışı… Kim bunu göze alabilir? Kaç kişi patronuna, müdürüne, despot devlet büyüğüne baş kaldırmaya cesaret edebiliyor şu ortamda? Kaç kişi üretimi, tüketimi boykot ettim, diyebiliyor… Büyüksün Camia! Büyüksünüz Fenerlisi, Galatasaraylısı, Trabzonlusu, tüm takımlardan bu haklı tavra destek veren gerçek sporseverler
Kemal Tercan 03.05.2018
Bireyin başarısının grubun başarısından daha fazla önemsendiği toplumlar geriliğe mahkumdur. Teknik direktör, kollektif çalışmayı, dayanışmayı sağlamalı. Derwall olmadan Fatih Terim düşünülemez. Galatasaray'ın geçmişteki başarısının temeli Derwall'in yerleştirdiği kollektif ruhtu. Bilimde, sanatta veya sporda bireysellikten kurtulup ekip çalışmasını öğrenmedikçe ne orkestra kurulabilir, ne teknoloji üretilir, ne de devrim olur. Sovyetlerin kuruluşu, kurtuluş savaşı, uzay yolculuğu, genetik bilimi veya FC Barcelona kollektif çalışma olmadan düşünülemez. Doktorlar bireysel bir eğitimden geçtikleri için genellikle durumu yanlış değerlendiriyorlar. Eğitim sistemimiz kişisel başarıyı öne çıkardığından proje kurup ekipte çalışan insan yetiştiremiyoruz. Yeni nesil daha da bozulmuş, bencilliğe dayalı bir eğitimden geçiyor. Kendisini kurtarma peşinde bir gençlik geliyor. Biz de bir lider gelip kurtarsın ülkeyi, takımı, dünyayı diye bekliyoruz. Oysa "toplumu savunmak gerekir."
Rider Notaşsıvallover 01.05.2018
Bin kere söylediniz: Takma isimle polemik yapmayın şurada diye. Hele "sizi gidi çakma solcular sizi" diyebilen densizlerle. Bunların fikirlerini kendi isimleriyle söyleme karakterleri, cesaretleri yok mu? Hürriyet için yaşar varlıklar değil miyiz? Niye isminizi kullanma hürriyetimiz yok? Yok, Salih Hacıyatmaz, yok Gerçeğin Peşinde, bir gün Hasan ertesi gün Davut, sonra Osman... Şurada isimle yazsalar biz de cevap vereceğiz, sağlıklı tartışma olacak, trollüğe özenenlerle neyi samimiyetle tartışacağız ki? Ondan şüphelen, acaba bu mu yazdı, de, arkadaşlarına karşı paranoya kur... Ama azcık araştırınca kabak gibi ortaya çıkarlar. Yahu isminizle yazın, karşımızda insan var diyelim... Küfürleşsek bile bu insani bir şeydir. Bu ise ... daha fazla ağzımı bozmayayım. İsminizle yazın, yazı gönderin, sitede çıksın veya çıkmasın, ama insan gibi dertleşelim.
Kaan Arslanoğlu 01.05.2018
Dedim işte. Hezeyanlar somut kanıtlarla yok edilemez. Yazdıkça batıyorsunuz. Akıl sağlığına kimse kendi karar veremez. Somut semptomların reddi ayrıca psikopatoloji sonucudur. Çift anlamlı konuşma ise yine bir semptom. "O fotoğraf sahte!" Hangisi sahte? Kamera kaydı da mı sahte? Peki sahte diyelim. Hepsi sahte. "Krampon gelmiştir" lafı ne oluyor o zaman. Kendi dediğinize kendiniz de inanmıyorsunuz. Benim tanım açık. Bu paylaşılmış paranoya bile olsa siz kötü niyetli bir insansınız. Ama yine de teşekkür ederim. Aykut K'nın ruh durumuna örneklik ettiniz. Aykut Kocaman meslektaşının yanına bile gitmiyor yere düştükten sonra, kafasına buz konuyor, yine gitmiyor. Gitse o yarayı görürdü. Ama sonuç... Yine yalan söylerdi. Çünkü niyeti kötü... Sizinle işimiz bitmiştir. Bir daha yazmayın. Usulen saygılar.
SALİH HACIYATMAZ 01.05.2018
en az sizin kadar sağlıklıyım. bu bir. ikincisi aklı başında yorum sizin istedğiniz , aklı başında olmayan yorum ise kabullenemediğiniz yorumlar olmasın sakın. renkli foto sahte. ayrıca birşey daha hocanız yere düşerken yedek kalecinizin krampon ucu da bir güzel kafaya geliyor. o yarmış olmasın sakın.
Kaan Arslanoğlu 01.05.2018
Kıymetli Salih Hacıyatmaz bey, aynı bilgisayarlardan farklı adlarla yazıyorsunuz sanki. IP numaralarınız bizde. Sizinkisi profesyonel bir trollük değilse ciddi bir psikiyatrik problem. Gerçi bu paylaşılmış saldırgan paranoyayı yüzbinlerce kişiyle ve de iktidar desteği ile savunuyorsunuz, ama yine de hastalık hastalıktır. Ben de bir psikiyatri uzmanıyım ve özellikle politik psikiyatri uzmanıyım. Ama sizlerle uğraşmaktan bıktım. İyileşmek istiyorsanız size bazı arkadaşlarımı tavsiye edebilirim. Bu Fenerlilik ve fanatiklik değil çünkü, aklı başında yorum yapan yüzlerce Fenerli dostumuz da var. Yine de yazının sonuna (hezeyanlar somut kanıtlarla ortadan kaldırılamaz ama) üçüncü sahıslar için Şenol Güneş'in yara fotoğrafını koyuyorum. En alttaki TV kameralarından olaydan beş altı dakika sonra.. Ötekiler soyunma odasından.. Saygılar.
SALİH HACIYATMAZ 01.05.2018
yalandan atılmış dikişe inanmamak mı hurafecilik. bjk hocası ve o an o dikiş olayını kim organize ettiyse ( ki bunu da yüzlerine gözlerine bulaştırdılar ) insanları aldatmaya çalışmıştır. kimsenin birşeye taptığı yok kardeşim. hatta belkide siz doğru zannetiklerinize inatla ya da duygularınıza bağımlılıktan dolayı inanmaya devam etmiş olmayasınız. ortam müsaitti ve tezgah yaptılar. ama fenerliler üzerlerine oynanan oyunlardan dolayı artık yeterince tecrübelendiler. başkalarını bilmem ama fenerbahçeliler artık kolay kolay ne kül yutar ne de hakkını yedirir. en azından şu ana kadar yaptığı gibi mücadele eder. özellikle 1996 dan beri haksızlığa uğrayan, bilinçli ve organize bir şekilde üzerine oynanan bir camiaya haksızlık yapmayın. bari siz yapmayın.
editör 01.05.2018
Aşağıdaki türden yorumlar da geliyor. Buna inanıyorlar üstelik. İbret olsun diye koyduk. Bu çağda insanlar hurafelere nasıl inanıyor, nasıl IŞİD ortaya çıkıyor, faşizm nasıl işliyor diye anlayan görsün diye... İnsan BU... defekasyon yapar ve çıkardığına bile tapar... Okurlarımız arasında bile bollarsa gerisini siz düşünün...
SALİH HACIYATMAZ 01.05.2018
millet kafayı yemiş. koskoca bjk teknik direktörü 70 yaşındaki adam milyonları enayi yerine koyup yarılmayan kafaya dikiş attırıp yalandan sedyede bir ton dayak yemiş numarasıyla utanmadan poz verip 70 yaşında kendini rezil ediyor. tüm saygınlığını yerle bir ediyor. eminim sonradan o da utanmıştır. eğer utanmamışsa ona yıllardır büyük hoca diyenler utanmıştır. fenere olan nefretinden daha mı az değerli senin onurun. 70 yaşındaki adam kendini böyle rezil eder mi. gerçekten kavrayamıyorum.
Kaan Arslanoğlu 30.04.2018
Facebook'ta bu yazıyla ilgili olarak "! Mayıs'ı boşverin, 3 Mayıs'a bakın, çok önmeli" diye paylaşım yapmıştım. Bir arkadaş da "1 Mayıs'ın ne suçu var, ikisine birden baksak" diye cevap vermişti. Ona yanıtım da şu: Ah ah! Sol mu kaldı ortada! 1 Mayıs mı kaldı? Üretimi durdurmak yok. Bunu aklının ucuna getiren yok. Boykot yok. Tüketim boykotu yok. Aksine 1 Mayıs'lar tüketimin arttığı günler haline geldi. 1 Mayıs uzun süredir ABD'deki, Avrupa'daki 1 Mayıs'ların aynısı oldu. Tatil günü sol eğlence... Kimseyi suçlamıyorum bu konuda. Dönemin ruhu böyle. Ama dönemin ruhu böyle demeden bunu gerçekten bir mücadele, gerçekten bir eylem gibi göstermeye çalışanlar yok mu? Çok içerliyorum onlara...
Kaan Arslanoğlu 30.04.2018
DEVAMLA:: Bjk eger bir buyuk turnuvadan cekilirse ki karşı yaptirimlari şiddetli olacaktir.. grev ve boykot anlamina gelir. Duzene comak sokan bir harekettir. Kendisi acisindan buyuk kayiplari goze alan bir harekettir. Grev ve boykot kolpa degil tam anlamiyla gercek direnistir. Tabii politik grev ve boykotun yanindan bile gecemeyecek gunumuz solunun bunun anlamini kavramasi mumkun degildir. Onlar ne yaparlar . Takim taraftarlarinin potansiyelinden gunu birlik yararlanmaya calisirlar. O yuzden kalabalik diye cogu fb lehine yayin yapar. VP liler kimi oda tv yazarlari vb. fb yi cumhuriyet direnisinin baş odagi gibi gosterir. Hepsi aziz y’yi savunur. Hepsi sporla müthiş ilgilenir. Örneğin TKP yoneticileri aziz y yi destekleyen şike yüruyüslerine katilır. Hepsi Çarsı’dan, fb icindeki “sol ataturkcu ya da sosyalist” vb. kanatlardan yararlanmaya calisir. Yani bu isler boş islerse sizlerin once bu yayınlardaki aşırı futbolu elestirmeniz gerekmez mi? Saygılar, sevgiler.
Kaan Arslanoğlu 30.04.2018
DEVAM... Cunku secim vardi. Bu tamamen bjk ya gore cok daha kalabalik fb seyircisini kafalama operasyonuna donustu. 300 400 bin oy kapsam iyidir mantigi. Bjk dan bu kadar buyuk tepki gelebilecegini hesaba katmadi. Nasil olsa onlar azlar zaten. Simdi bu tepkiyi de bastırmaya ugrasiyor. Peki maca cikmamak ne anlama geliyor. Yaşınız kaç, sol değer olarak hangi yayinlardan besleniyorsunuz bilmiyorum. Fakat 80 sonrası post modern sahte sol soylemlerden etkilenmisseniz anlasmamız zor. Duzenin en cok cekindigi eylem turu uretimi durdurmadir. Bu grev ve boykottur. Sokak eylemleri ancak bunlar varsa bir anlam kazanir. Yoksa iktidar icin çerezdir. Yani mesai sonrasi zengin semtlerde yapilan gosterilerin buralarda polisle hır gür ciksa bile bir hukmu yoktur. Ama simdiki sol birakiniz grevi, politik amaclı grevi.. tuketim boykotunun bile lafini etmiyor, ettirmiyor. DEVAM edecek...
Kaan Arslanoğlu 30.04.2018
Facebook’ta bir yorumcuya verdiğim cevap (Biraz düzeltip, az değiştirerek): Değerli M.H.. Siz elbette her türlü düşunmekte ozgursunuz. Fakat iktidar futbol konusunda sizin gibi dusunmuyor. Tum siyasiler muhalefet ve sol boyle dusunmuyor. Tayyibin bjk’ya karsi bir hıncı var. Çarşı ve geziden kaynaklı. Konu uzun. Sizler konuyu kücümseyedurun akp carsiya karsi 1453 bjk diye yancı bir taraftar grubu bile kurdurmuştu. Bu grup bir gs macinda sebepsiz yere sahaya girip macin iptaline ve bjk nin hukmen maglubiyetine yol acmisti. (Gerçi onlar da yalanladılar, biz değildik, dediler) Yani bu konuyu epeydir çalisiyorlar ve tecrubeliler. Sonradan bjk yonetimi ile anlastilar ve carsiyi durulttular. Sampiyonluklar oyle geldi. Ama bu son macta fb seyircisi aziz ve aykutun kiskirtma dozunu iyice kacirmasi sonucu isi azitinca tayyip tekrar devreye girdi. Devam edecek +++
editör 29.04.2018
Sabahtan abuk sabuk yorum göndermişti isimsiz yüz. Alın işte örnek olsun diye onayladık. Şimdi burada ad yok, karakter yok, akıl yok, nezaket yok, nasıl ve kim cevap verecek?
editör 29.04.2018
Birtakım deli saçmalarının yüzbinlerce kişi tarafından birlikte ileri sürülmesi, onu deli saçmalığından kurtarmaz. Ancak sayın yorumcular bunları gerçek adlarıyla yazarlarsa buraya yine de mecburen tartışabiliriz. İsimsiz ve üstelik suçlayıcı yorumları ise siliyoruz. Saygılar.
Recep İlhan 27.04.2018
Kaan hocam yazılarınızı ilgiyle okurum.Ama en büyük yanılgınız Aykut Kocaman üzerinedir.Fatih terim futbol tarıhımızın en kirli ve en yeteneksiz adamıdır.lobisi çok güçlüdür ve dikenler temizlenmeden bahçeye çıkmaz.Şenol Güneş bir nebze daha başarılı bir hocadır.Arkasında Karadeniz lobisi vardır.Tutarsızdır pragmatistdir işine geldiği gibi konuşur ve davranır son olaylı maçta da artistik yeteneklerinin olduğunu gördük.Aykut kocaman son otuz yıl yaratılan futbol cinnet ortamında bir virüs gibidir.Bu ligin en temiz birkaç adamından biridir.
editör 27.04.2018
Bir süre ara verelim dedik canım, o kadar büyütmeyin :) Görmüyor musunuz şu cinnet ortamını. Girdikçe insan o cinnetin parçası oluyor... Yüksek enerjiyle her tartışmaya yetişme, her bir b. a maydonoz olma, sinir bırakmıyor insanda. Hani faydası yok değil, zararları onunla yarışır gerçi... Ama bir süre aklen, ruhen bir kafa dinleyelim... Yoksa durum vahim.. Saygılar herkese, sevgiler.
AHMET CEMAL ÇOBANDEDE 27.04.2018
son notu okumamışım tam da yazar olmaya karar vermişken yapma be kaan abi. ne güzel avunuyorduk. insanın fikrini söyleyebilmesi güzel bir imkan. ve rahatlatır insanı. öbür türlü şiddete eğilimli hale gelir . bir cinnet anına sürüklenebiliriz. yazmak iyidir vesselam. herkese selam ve saygılar
Mete Demirtürk 26.04.2018
Bana kalırsa A. Kocaman'ın Alex olayı, olumsuz yönünü hakkında yeterince bilgi verdi. Bu yıl Ozan ve usta futbolcu Valbuena'ya taktı. F. Terim açık bir despotsa, Aykut despotun sinsi olanı. Oynattığı futbolsa çağ dışı. En önemli habere gelelim. Beşiktaş kupadan çekilmiş. Bir Fenerbahçeli olarak, bu onurlu tavrı nedeniyle, ezeli rakibimizi kutluyorum. Bu çamur sisteme verilecek en güzel yanıttı. Saygılar...
AHMET CEMAL ÇOBANDEDE 26.04.2018
türkiyede en iyi teknik direktör mustafa denizlidir. ikinci sırayada şenol güneşi koyarım. aykut kocaman futbol anlamında kötü bir tenik direktör değildir. karaktere gelince üç teknik direktör konusunda yeterli bilgiye sahip değilim ama şöyle söyleyebilirim. denizli gün görmüş, iyi aileden gelen, beyefendi bir karakter. şenol güneş alt tabakdan geldiğini belli etmeye başladı. ama dürüstlük açısından futbol ortalamasının üstünde. yanlış anlaşılmasın bende alt-orta tabakadan gelmeyim. aykuta gelince yıldırımın şamar oğlanı oldu. evvelden bende severdim. ama şimdi değil. son yaşananları çözemedim. kimin yaptırdığı konusunda karar veremedim. tahminim fenerbahçe dışı odaklı gibi görünüyor ama yanılabilirim. bekleyip görelim.
yusuf bodur 26.04.2018
Buda nereden çıktı..Ne demek ara vermek..Neye ara veriyoruz.. Tamda her gün ve her şey hakkında yazmak gerekirken..Gözden geçirmek lazım..Yinede ne dersen başım gözüm üstüne.. Siz benim için her şeyin üstündesiniz..Saygılar... Muhabbetler..