Tıpta 'Belirsizlik' ile Karşılaşmak

Tıpta 'Belirsizlik' ile Karşılaşmak

Belirsizlik ile karşılaşmak her zaman gerilim oluşturan bir durumdur. Bilinen bilinmektedir, aşinasınızdır ve nasıl olacağını veya olmayacağını bilirsiniz. O nedenle de bir sorun değildir. Halbuki belirsiz olan hakkında bilginiz yoktur veya çok daha azdır. Nasıl davranacağınızı ve onun nasıl davranacağını bilemezsiniz. Bu durumlarda kişilerin durumu anlama ve tepki verme konusundaki yaklaşımları da çok farklılık gösterir. Gece karanlıkta sessiz, boş ve güvenlik sorunu olan bir sokakta yürüyorsunuz ve karşıdan kim olduğunu tam olarak anlayamadığınız birisi geliyor. Birçoğumuz kişinin davranışlarından ve eski deneyimlerimizden yararlanarak bir tahminde bulunmaya çalışır ve buna göre tavır alırız. Kimisi çok fazla değerlendirmeden arkasını dönüp hızla uzaklaşma çabasına girebilir. Hatta bazılarımız eğer bir düşmansa gelsin de gününü göstereyim diye özellikle üstüne üstüne gidebilir veya daha farklı seçenekler üretebilirsiniz.

Bir patolog olarak tanı koyarken de aynı durumla karşı karşıya kalırız. Çoğunlukla gece karşıdan gelen kişi sokak lambasının ışığından geçerken bize kim olduğunu gösterir. Ama bazı zamanlarda ya sokak lambası çok cılız yanmaktadır ya da kafasına geçirdiği kapüşon bize onu tam olarak tanımamız için olanak vermez. Bu belirsizlik durumu karşısında her birey farklı bir davranış sergileyecektir. Bir kısmımız korkumuzdan akılcı davranamaz ve tamamen anlık olarak, kaçmak veya üzerine atlamak gibi akıldışı davranışlar geliştirebilir. Söylemek istediğimin altını çizerek tekrarlamak istiyorum, belirsizlik durumunda herkes farklı bir yol izleyerek belirsizlik ile baş etmeye çalışır. Bunların bir kısmı bilinçlidir ve basamak basamak sorunu çözmeye çalışır, kimisi de akılcı olmayan yöntemler kullanarak sıkıntıdan kurtulmaya çalışır. Bu durumun da farkında olmamak mümkün mü diyebilirsiniz, ama mümkün olduğunu yaşayarak görebilirsiniz.

Bir tıbbi sosyolog olan Rene Fox, bu durumun farkındalığının tıp eğitimi sırasında kazanılmasının önemli olduğunu aksi takdirde hekimlerin meslek yaşantıları süresince bu konuda sıkıntı yaşayacaklarını söylemektedir. Bu kişiler bu durumun farkında olmadıklarında “hata” ile de yeterince baş edemedikleri görülmektedir. O zaman bu durumun varlığını kabul etmek ilk adım olacaktır. Bu nedenle hekimlerin tıpta “belirsizliklerin” varlığından haberdar olmaları ve kendilerine göre bir yöntem geliştirmeleri az stresli bir meslek yaşamı için de önemlidir.

Ben burada biraz kendi yöntemimden ve deneyimlerimden söz etmek istiyorum. Öncelikle tanıya ulaşırken hastanın hikâyesinden, lezyonun makroskopik özelliklerinden yola çıkarak ilk izlenimimi oluşturmak benim için önemlidir. Ardından mikroskobik görünümü de değerlendirip ön tanımı oluşturmak diğer basamaktır. Ön tanı oluştuktan sonra tanıyı destekleyecek bulgular aramak ve gerekirse ön tanıyı destekleyecek veya ayırıcı tanıda bulunan durumları ekarte edecek yöntemleri uygulamak ve tüm bulgular koşulsuz desteklediğinde tanı vermek. Sonuç olarak her türlü bilgi ile belirsizliği ortadan kaldırarak tanıya ulaşmak günlük pratikte birçoğumuz tarafından yapılan uygulamadır.

Hata yapmamak için geliştirmiş olduğum en önemli basamak sıra dışı hiçbir bulguyu göz ardı etmemektir. Sıra dışı bulguların, verdiğim tanıda zaman zaman görülebileceğinden emin değilsem mutlaka bir şekilde bunu teyit etmeliyim; kaynak kitaplar, makaleler, internet bu konuda bana yardımcıdır. Stresten bir an önce kurtulmak için bu görünüm genel olarak benim tanımı destekliyor, kaynak kitaptaki resim buna benziyor veya X ile boyanmış o zaman tanı Y’dir demenin iyi bir yöntem olmadığını da söylemeliyim. Belirsizlikten adım adım tanımı belirlemeye giderken her basamakta kendimi ikna etmeliyim. Uyumsuz durumu sorgulamalıyım. Kendi kendime hep şunu telkin ediyorum, bu sıkıntıdan kaçmak için kısa devre yaparsan korktuğun başına gelir. O nedenle tüm bilinmezlikler açıklanana kadar gitmeliyim.

Her zaman tüm bilinmezlikler açıklanana kadar gitmek de fazlası ile iddialı bir durumdur, bunu her daim gerçekleştirmenin olanaksız olduğu aşikârdır. Bunu da bilmemiz gerek. En azından henüz tıpla ilgili tüm bilgiye ne ben sahibim ne de dünyadaki başka bir patolog. Bu durumda ne yaparsak yapalım bilemeyeceğimiz durumlar olabilir.

O zaman bu yeni durum ile de baş etmek zorundayız. Belirsizlik ile karşılaşan hekimlerin kendilerini “her şeyi bilmek zorunda” hissetmeleri kanımca çözümsüzlüğün kaynağıdır. Bir durumu bilmemek, çözememek onlar için dünyanın sonu gibi görünür. Ben kendime hep şunu telkin ediyorum; emin olamadığım tanıyı verip hastayı dünyanın sonuna hazırlayacağıma bilemeyen kişi olmaya kendimi hazırlamalıyım. Birçok durumda da “BİLMİYORUM” demekten çekinmiyorum. Hatta giderek bunun söylemenin büyük bir erdem olduğunu düşünerek kendimi de bu “bilemeyen hekim” stresinden kurtarıyorum.

Bilemediğinizi saptadıktan sonra da işiniz bitmiyor. Hastayı güvendiğiniz bir hekime yönlendirerek, konsültasyon ile çözüm bulmaya çalışabilirsiniz. Ama özellikle konsültan hekim rolü oynuyorsanız, çözüm bir noktada sizden çıkmak durumunda kalıyor. Bu durumu çözmeniz gerekiyor, ama yine hastaya zarar vermeden. Bazen çok küçük örneklerden karar vermek zor olabilir bu nedenle hastadan yeni biyopsi istemek bir seçenek olabilir ama bunun sizin “BİLEMİYORUM” deme stresinizi yenmenin bir sonucu olmadığına da emin olmalısınız. Her durumda hasta yararına en iyisi için karar vermeye çalışmalısınız. Klinisyene ben “bilemedim” ama bu hastaya en iyisi X işlemini yapalım diyebilirsiniz. Yani yine ben “BİLEMEDİM” diyeceksiniz, hem de klinisyene hele de bir cerrah ise bu ciddi bir stres olacaktır. Çünkü o sizleri hiç anlamayacaktır, çünkü onlar hep bilmektedir.

Tüm bu yöntemleri uygulayacaksınız, ama bir gün bakacaksınız ki “HATA” gelip sizi bulmuş. O zaman da bu durumu çözmeye çalışmalısınız, önce sizi yanlış yönlendirmiş olduklarını düşünerek çevrenizdekilere öfkeleneceksiniz belki de, sonra yavaş yavaş neden bu durumun ortaya çıktığını anlamaya çalışacaksınız. Bu esnada çoğu zaman aslında sorunun, bir kısmı sizin dışınızda birçok faktörden kaynaklandığını göreceksiniz. Bu sizi aynı hatayı tekrarlamaktan koruyacak, çünkü bir dahaki sefere hatayı oluşturan nedenlere karşı önlem alacaksınız. “Hataya” bu şekilde yaklaşabilmek ancak insanların “hata” yapabildiklerini ve bunun da bu mesleğin doğal bir parçası olduğunu kabul etmenizle bağlantılıdır. Bu çevreye öfkelenme durumu uzun sürer, geçmez, kendinize durumu sorgulama olanağı vermez ise aynı durum ile karşılaşma riskinin, hesaplaşma yaptığınız duruma göre daha yüksek olacağı unutulmamalıdır.

"Hata” ile meslek hayatınızda profesyonel bir ilişki kurduğunuzda çevrenizdeki hekimlerin de hatalarına bu şekilde bakabilme becerisi geliştireceksiniz. O zaman onlar da gözünüze o kadar “kötü” doktor olarak gelmemeye başlayacak. Aslında hiç de kolay değildir belirsizlik ile baş etmek...

Alp Usubütün


Yorumlar

Maximum : 1000 Karakter / Karakter Sayısı: 
0
Yorumlara gerçek ad ve soyadınızı yazmanız onay kolayllığı sağlar.
Mail adresinizi yazmanız keyfinize kalmıştır. Yorumlarınızın onaylanması da
editörlerin tamamen keyfine bağlıdır. Yılların deneyimi sonucu bu bizde böyle.


Bu habere henüz yorum yapılmamıştır, ilk yapan siz olun!...