KARA KUTU / SONER YALÇIN ELEŞTİRİSİ - 1

KARA KUTU / SONER YALÇIN ELEŞTİRİSİ - 1

Soner Yalçın, "SAKLI SEÇİLMİŞLER" adlı sansasyonel kitabının ticari başarısından yola çıkarak yeni bir kitap daha çıkarttı. "KARA KUTU / Yüzleşme Vakti. Bu kitapta da Modern Tıp, ilaç ve aşı kartelleri, gıda, GDO, tarım ilaçları ve diğer konularda modern tıpla ve tıp karteliyle yüzleştiğini, hesaplaştığını ve maskelerini düşürdüğünü iddia ediyor. Bu konuda 2010 yılının başında İlknur Arslanoğlu editörlüğünde yayınlanan "Tıp Bu Değil"ve "Tıp Budur" kolektif kitap çalışmamızda benzer konuları tartışmaya açmıştık, ancak bir farkla, Soner Yalçın gibi gözü kara, desteksiz atışlar yapmadan, sorunu kamuoyunun ve medyanın gündemine getirmeyi başarmıştık. Açtığımız yolda örneklenen savruluşlar acaba böyle bir adım atmasaydık mı diye sorgulatmaya başladı bizleri.

Yalçın, "KARA KUTU" kitabının giriş bölümünde 12 Eylül öncesinde Manisa'da terör cinayetleriyle yaşamlarını yitiren üç eczacının gerçek öldürülme sebebinin siyasi kimlikleri değil de Türkiye'nin ilk ecza kooperatifinin Manisa'da kurulmasıyla bağlantılı olduğunu, cinayetlerin uluslararası ilaç karteli ve Rockefeller Hanedanlığınca tezgahlandığını ileri sürüyor.

Gerçekten de bu kooperatifler Türkiye’de siyasi buhranların yaşandığı 70’li yılların sonunda ekonomik şartların zorlaştığı, ilaç tedarikinin büyük ölçüde dışa bağımlı olduğu, ticari depoların eczanelere ilaç verme konusunda keyfi davrandığı, eczacıların eczanelerini kapatma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı dönemde; eczacılık mesleğinin geleceğinde birlikteliğin, paylaşımcılığın, eşitlikçiliğin ön plana çıkartıldığı örgütlenme arayışı içinde bilinçli ve fedakar eczacıların öncülüğünde filizlenmeye başlamıştı.

Manisa, İzmir ve Bursa’da kurulan ilk eczacı kooperatiflerinin ardından ülkenin birçok bölgesinde bilinçli, fedakar, çağdaş ve demokrat eczacılar kendi bölgesel şartlarını en iyi şekilde değerlendirerek sadece kendi ortaklarından aldıkları güç ve destekle diğer eczacı kooperatiflerinin de kuruluşuna öncülük etmişlerdi. (Türkiye Eczacı Kooperatifleri Birliği/TEKB web sayfası). Ancak bu gelişmeler Manisa'da biri MHP İl Başkanı, diğeri CHP İl Başkanı ve üçüncüsü de de CHP kadın kolları üyesi ve Manisa Eczacılar Üretim ve Tüketim Koooperatifi (MEDAK) kurucularından Neşe Gülersoy'un dönemin terör koşullarında siyasi kimlikleri nedeniyle değil de ecza kooperatifleri kurucusu ya da üyesi olmaları nedeniyle eczacı kimlikleri hedef alınarak Rockefeller Hanedanlığı ve ilaç kartellerinin düğmeye basmasıyla öldürüldükleri iddiası değme komplo teorilerine taş çıkartacak cinsten. Düşünebiliyor musunuz ilaç karteli sadece Manisa'daki üç eczacıyı hedef alıyor hedefine ulaşmak için, bir polisiye romanda bile rastlayamayacağınız cinsten iddialar. Soner Yalçın sansasyon ve tiraj kaygısıyla böyle akıl dışı iddialarda bulunmuyorsa yani samimiyetle böyle bir iddiayı öne sürüyorsa, kuşku hezeyanları (paranoid hezeyanlar) söz konusu olur ve konu psikiyatristlerin ilgi alanına girer.

Soner Yalçın'ın desteksiz atışları bu kadarla sınırlı olsa keşke. Tarihte dünyayı kasıp kavuran Frengi (Sifiliz) hastalığının 20.yüzyılın ilk çeyreğinde Penisilinin keşfiyle ( Alexander Fleming, 1928) tüm dünyada ve ülkemizde belinin kırılması gerçeğini bile tersyüz ediyor. Oysa ki frengi Treponema Pallidum adı verilen bakterinin neden olduğu cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyondur. Yalçın'ın başta penisilin olmak üzere yapılan antibiyotik tedavisinin hastalık belirtilerini baskıladığını ve toksik etkileri olduğunu iddia etmesi, kaynak olarak da tamamlayıcı tıbbın babası olduğunu savunduğu Samuel Hahnemann''ı ileri sürmesi akla ziyandır. Elbette frengi antibiyotikle tedavi edilecektir. Bu türden desteksiz atışlarla toplumun zihnini bulandırmak gazetecilik etiğine de alenen aykırıdır.

Soner Yalçın'ın “Saklı Seçilmişler” kitabında uydurduğu, desteksiz atarak sansasyon yarattığı hususları 9 Mart 2018'de sert bir dille eleştirmiş, ilgili yazıyı kendisine ve basına da iletmiştim. Bir yanıt verme cesaret ve olgunluğunu gösterememiş, susarak geçiştirmişti. Bu yazımı da sizlerle paylaşacağım. Kara Kutu kitabındaki zırva ve desteksiz iddialara eleştirime de devam edeceğim.

Dr. Ali Rıza Üçer

Tıp Kurumu Genel Sekreteri

 

Editör Notu 1 : Dr. Ali Rıza Üçer’in Soner Yalçın’ın “Saklı Seçilmişler”i ile ilgili eski bir yazısı da şöyleydi:

Soner Yalçın, sıradan internet taramalarıyla bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olarak desteksiz atışlarına devam ediyor. Bakın neler söylüyor Yalçın 9 Mart 2018'de köşesinde:

"Okumadan “çamur atıyor­lar” demeliyim ya, neyse.

Kitaptan devam edeyim:

“Ülkemizdeki bütün ölümle­rin yaklaşık yüzde 30'unu bebek ölümleri oluşturuyor. Dünyada bebek ölüm hızında Müslüman ülkeler başı çekiyor. Türkiye'de Anayasa Mahkemesi'nin ‘rıza olmaksızın aşı yapılamayacağına' ilişkin gerekçeli kararı var… Aşıların iyi araştırma yapılmadan, yeterli testlerden geçirilmeden piyasaya verildiği hep tartışılan önemli bir konu. Çünkü..."

Yalçın'a sorduğu soruların cevabını net biçimde verelim o zaman. Dünyada bebek ölüm hızlarında Müslüman ülkelerin başı çekmesinde şaşılacak ne var? Geri kalmışlık; başta bağışıklama, sağlıklı ve yeterli beslenme, bulaşıcı hastalıkların etkili tedavisinin yapılamaması, doğum öncesi ve sonrası etkili izlem koşullarının olmaması, doğumun sağlık profesyonellerince yapılamaması, sağlıklı içme ve kullanma suyu gibi nedenler ortadayken.

Anayasa Mahkemesinin rıza olmadan aşı yapılamayacağına ilişkin kararına gelince bu konuda söylenecek olan kararın çok talihsiz bir karar olduğudur. Toplumsal bağışıklama insanların keyfine göre yapılmaz, toplumun bütününü kapsamazsa başarılı olmanız mümkün değildir. Bebek ölüm oranlarımızda ve 5 yaş altı çocuk ölüm oranlarımızdaki düşüşte bağışıklama başat rol oynamıştır ve hâlâ da öyledir. Ayrıca ülkemizde de aşı karşıtı hareketlerin önde gelen kesimi dinsel ve inançsal gerekçeler ileri sürmektedir. "Dini inançlarımıza aykırıdır, devlet bize zorla aşı dayatması yapıyor" demektedirler. Konu hiç ilgisi olmadığı halde inanç özgürlüğü ve insan hakları bağlamına çekilmeye çalışılmaktadır. .

Soner Yalçın o kadar desteksiz atıyor ki, ülkemizdeki bütün ölümlerin % 30'unu bebek ölümlerin oluşturduğunu iddia ediyor. Nereden aldı bu istatistiği acaba? TÜİK verilerine göre 2016 yılındaki 409 bin ölümün 19.7 bini 0-14 yaş arası ölüm. Yanı % 4.8'i. Bebek ölümlerine gelince 2016 yılındaki 409 bin ölümün 13 bini bebek ölümü, yani % 3.2 si. Soner Yalçın bebek ölüm oranı ve sayısını yaklaşık 10 katına çıkarıyor.

Yalçın "ABD'de bir bebek 6 yaşına kadar toplam 49 doz ve 14 çeşit aşı oluyor.Türkiye'de farklı değil; 17 çeşit aşı yapılıyor bebeklere!

Hepsini yaptırmak şart mı? Örneğin… MMR (kızamık, kabakulak, kızamıkçık) karma aşısı ilk defa 1975'te ABD'de uygulandı ve (Türkiye dahil) dünyaya yayıldı. Ama… Japonya gibi ülkeler sonra bundan vazgeçti! Çocuklarda erken yaşta diyabet/ şeker hastalığını tetiklediği ortaya çıktı. Verem aşısı BCG de aynı etkiye neden oluyordu! Ya diğerleri? Yararlı mı zararlı mı?" diyor.

Yalçın'ın çocukluk çağı aşılarıyla ilgili söylediklerinin de iler tutar tarafı yok. Bu aşılar elbette yararlı. Hastalıkların kökünün kazınmasında büyük bilimsel sıçramalardır bağışıklamadaki başarılar. Cumhuriyet dönemi sağlık alanındaki büyük başarılarda bağışıklamanın rolü yadsınamaz.

Çocukluk çağı aşılarının aşı tröst ve kartellerine hizmet ettiği savı da dayanaksızdır. Bu aşılara ayrılan bütçe bırakın devede kulak olmayı tüy bile değildir. Tartışılması gereken konu Osmanlının sön döneminde özellikle de Cumhuriyet döneminde kendi aşımızı kendimiz yaparken şimdi neden üretimden vazgeçerek aşı gibi stratejik bir alanda da dışa bağımlı hale getirildiğimizdir.

Soner Yalçın bilimsel dayanağı olmadan yazdığı kitapla aşı konusunda hurafecilerin değirmenine su taşıyor ne yazık ki...

Dr. Ali Rıza Üçer

Editör Notu 2 : Tam da bu soruyu, geçen hafta ABD’de, ilaç araştırmalarında iddialı olan bir dostumuza sorduk: “Böyle bir şeye binde bir ihtimal yok” dedi. Araştırmalar çok yakından izleniyormuş sağlık bakanlığı ve birçok kurum ve büyük ilaç şirketlerince. En ufak bir ışık gördüklerinde yığınla idari ve parasal destek yapıyorlarmış. Çok fazla bir şey bulmasalar da bu tür yardımlarla devleşen firmalar var. Zaten “kanser tedavisini buldular, gizliyorlar” iddiasının geçersizliğini şuradan çıkarıyoruz ki: Pek çok mülti milyarder, pek çok yüksek siyasetçi, devlet başkanı, hatta haberalma örgütlerinin şefleri, yakınları kanserden ölüyor.. apple'ın patronu da yakınlarda ölmedi mi mesela.. buna izin verirler mi? Veya işin kokusu çıkmaz mı? Biz uluslararası ilaç tröstlerinin safsata olarak değil, gerçekte neler yaptıklarını anlatıyoruz, onlara karşı cephede göğüs göğüse mücadele veriyoruz, medyada buna ilgi yok… Bazıları da safsata yayarak bundan para kazanıyor.. kazansınlar gözümüz yok.. ama haklı zeminimizi, mantıklı savlarımızı da böyle ayağa düşürüp rezil ediyorlar...

Editör Notu 3 : Bu konuda Soner Yalçın’ı önceki dostça uyarımız: SONER YALÇIN BUNU NEDEN YAPIYOR? “SAKLI SEÇİLMİŞLER” GİBİ MÜKEMMEL BİR KİTABI NE MAKSATLA BERBAT EDİYOR?

http://www.insanbu.com/Tip-Bu-Degil-Haberleri/729-soner-yalcin-bunu-neden-yapiyor-sakli-secilmisler-gibi-mukemmel-bir-kitabi-ne-maksatla-berbat-ediyor

EDİTÖRÜN SON NOTU /  bu konudaki en son haberimiz: http://www.insanbu.com/Tip-Bu-Degil-Haberleri/797-soner-yalcin-tartistigi-o-ismi-oldurmek-mi-istedi-


  • Özgür Coşar

    Özgür Coşar 18.11.2019

    Soner Yalçın'ın kitap ile ilgili söyleşisi... https://www.youtube.com/watch?v=MBf9SydMT70

  • Tarık

    Tarık 18.11.2019

    Sağ olun, yararlı bir eleştiri.

Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.