SONER YALÇIN TARTIŞTIĞI O İSMİ ÖLDÜRMEK Mİ İSTEDİ?

SONER YALÇIN TARTIŞTIĞI O İSMİ ÖLDÜRMEK Mİ İSTEDİ?

O isim kim? Neyi tartışmış? Nasıl öldürmek istemiş olabilir?

İnternet haberciliğinde bu tarz manşetler atmayı Türkiye OdaTV’den öğrendi.. Belki Dünya da oradan öğrendi.. Sonra hızla yayıldı o türde habercilik.. Maksat “tık” arttırmak…

Şaka bir yana işin aslı şu: Bizim Dr. Ali Rıza Üçer Soner Yalçın’ın “Kara Kutu” adlı kitabını eleştirdi. Üçer her zaman yaptığı gibi bu yazıyı geniş bir kesime e-posta yoluyla gönderdi. Biz de o yazıyı siteye koyduk. Sayın Soner Yalçın “kitabı okumadan eleştiriyor” diye kısa bir yanıt verdi. Ali Rıza Üçer de “bizimle tartışmaktan kaçıyor, sorulara cevap vermiyor” diye karşı yanıt…

Değerli Soner Yalçın’ın son cevabı ise şöyle: “Hala kitabı okumadan polemik yapmanız sizin pek de önemsenmeyecek biri olduğunuzu gösteriyor. Sanırım odatv'den kalan kişisel bir sorununuz var. Umarım bir anti-deprasan alıp kendinize gelirsiniz, size bu yakışır.”

Anti-depresan ilaçlar Soner Yalçın ve ona benzer düşünenlerce ne peki? Zehir.. Zehir olmakla kalmıyor insanları intihara sürüklüyor. Başka deyişle bir kişiye “anti-depresan ilaç kullan” demek, onu öldürmeye tam teşebbüs demek.

Bunları söylesek saçmalamış oluruz değil mi? İlgi çekeriz, ama kafa bulandırırız. İşte eleştirdiğimiz bu tür gazetecilik, bu tür kitap yazarlığı. Yoksa şahsen benim Soner Yalçın’a kişisel bir düşmanlığım yok. Dost olamayacağız sanırım ama düşman hiç değiliz. Kendisinden kişisel bir zarar görmüşlüğüm de yoktur, yarar görmüşümdür. OdaTV ile ilişkimiz de böyle, kişisel anlamda sağladığı yarar verdiği  zarardan fazla. Ancak OdaTV’nin topluma verdiği zarar ile sağladığı yararı karşılatırsak, aynı rahatlıkla olumlu tarafı fazladır, diyemiyorum. Belki öyledir, ama şüphedeyim.  

Uluslararası medikal kartele karşı bildim bileli mücadele ediyoruz. Bizi bu konuda adamakıllı aydınlatan, bilimsel destek ve cesaret verenlerin başında Dr. Ahmet Aydın geliyordu. Sağ olsun Soner Yalçın son kitabında Ahmet Aydın’dan da, bizim kitaptan da bahsetmiş. Önceki kitabında söz etmemişti, eleştirmiştik. Ya bu eleştiriyi okudu ya da kendiliğinden rastladı, bahsetti, olumlu bir gelişme. Bizden bahsettiyse iyidir, bahsetmediyse kaka, gibi bir anlayışım yok. Daha önce rastladığımız gibi böylesi uyarılarımızı bize karşı demagojik malzemeye dönüştürenler çıkabilir. Maksadımı son cümlelerimde anlatacağım.

Ondan önce şunu söylemeliyim, daha doğrusu tekrarlamalıyım ki.. Soner Yalçın’ın son iki kitabında ifade ettiği gerçeklerin çoğu bizim daha önce belirttiğimiz şeyler ya da Yalçın’dan öğrendiklerimizin birçoğu katıldığımız görüşler. Oraya kadar problem yok, hatta Yalçın’ı destekleriz. Ama sorunun özünü öyle bir safsataya, şehir efsanesine bağlıyor ki, konunun esası tümden güme gidiyor. Son kitabını sonuna dek okursam belki yine yazarım. Ve sadece bu değil, araya öyle desteksiz bilgi ve savlar koyuyor ki.. iki yanlış beş doğruyu götürüyor.

Ve buna bağlı olarak bu tür habercilik, bu tür yazarlık… Basit sistemsel gerçekleri görmeden ve sisteme karşı doğrudan mücadele yollarından uzaklaşarak, masallar üstünden hayali düşmanlara karşı diş bileyen, kin geliştiren… Genellikle vasat ve düşük sosyal zekada insanları kendine çekiyor… Bunun bu tür habercilik yapanlara ne kazandırdığı ayrı bir tartışma konusu… Gerçek mücadeleyi verenleri düşman belletiyor…

Örneğin, Soner Yalçın’ın bilinçlere zarar veren söz konusu yaklaşımını eleştirdiğimizde, öfkeleri kabarmış birileri bizlere “paragöz”, “şirketlerin adamları” ve hatta “vicdansız” diyebiliyor. Biz ki ezici çoğunluk doktorlar daha fazla kazanmanın derdindeyken, uzun yıllardır ceplerinden ciddi miktarda paralar harcayarak toplumcu tıp hizmeti vermeye çalışıyoruz. Ölür müsün, öldürür müsün? İkisini de yapmayız elbet, gülüp geçiyoruz. Ama zaman zaman da patlıyoruz…

Bunu da o patlamaya verin. Dedik ya, bizden ve değer verdiğimiz hocalardan bahsedilmesi veya edilmemesi kişisel sorunumuz değildir. Bu bilimsel olma veya olmama sorunudur. Biz sağlık ve tıp sistemine muhalefeti bilimsel zeminde yapıyoruz. Toplumcu anlayışla yapıyoruz. Bunu böyle yapan da pek fazla insan ve çevre yok Türkiye’de hatta dünyada. Çok nadir yaratıklarız. Dolayısıyla bizim gibileri muhatap almamaya çalışmak, yok saymak bize pek bir şey kaybettirmez, bunu yapana kaybettirir. Çünkü onun var olan bir şeyi görmemeye çalıştığını gösterir. Böyle bir şey ün ve para kazandırsa da kimseye yararı yoktur. İnsanı bilimsellikten uzaklaştırdığı gibi nesnel ve gerçek gazetecilikten de uzaklaştırır.

Dr. Ali Rıza Üçer’i veya bizim gibileri “bunlar ünsüz, sesleri fazla çıkmaz, eleştirseler de fazla kişi duymaz” diye duymazdan gelirseniz, konuyu bizlerle tartışmazsanız, biz bundan zarar görmeyiz, toplum zarar görür, bir şeyler kazanmış görünseniz de kendiniz zarar görürsünüz. “Benim muhatabım ünlülerdir, mesela Canan Karatay’dır, ancak onunla tartışırım derseniz…” Canan Karatay magazin tıpçısı, siz de magazin gazetecisi olarak kalırsınız…

Dedik ya, düşmanlığımız yok, hatta sempatimiz var… Böyle şeyler yazmaya, yayımlamaya pek de hevesli değilim üstelik. İnanın veya inanmayın, “Aman yahu, yine nereden çıktı bu mesele!” diye söylene söylene yazıyorum. Görev ve sorumluluk gereği.. Bizden uyarması…

Şimdi Dr. Ali Rıza Üçer’in son cevabi metnini koyalım. Üçer kitabı okumayı bitirdikten sonra en azından bir metin daha gönderecek. Sayın Soner Yalçın’ın Haber-Türk’te Fatih Altaylı ile yaptığı program sonrası Sayın Fatih Altaylı’ya yazdığı mektup…

Kaan Arslanoğlu      

 

SONER YALÇIN’IN DAYANAKSIZ İDDİALARI

Soner Yalçın'ın Dayanaksız İddiaları

Fatih Bey,

Dün gece Teke Tek programında Soner Yalçın'ın "Kara Kutu" kitabıyla ilgili tartışmayı dikkatle izledik. Soner Yalçın sansasyonel iddialarda bulunuyor, öne sürdüklerinin yanlış olduğu görülünce de öfkeli tepkiler göstererek yan çiziyor. Çin'de 0-5 yaş arası aşı programını bir hekimin yollaması üzerine "Mao zamanında doğru yoldalardı, şimdi bu yolu bıraktılarsa onu bilemem, ben Çin'i bilemem kardeşim" diyerek işin içinden çıkıveriyor. Yalçın'ın özellikle aşı ve ilaçlarla ilgili söylediklerinin iler tutar tarafı yok, 10 doğrunun arasna 20 yanlış karıştırarak bulamaç yapıyor. Bu konuda 2010 yılı başında "Tıp Bu Değil" kolektif kitap serisiyle kamuoyunu  uyarmış ve kartel tıbbının tehlikeli yönelimini göstermiştik. Ancak modern tıbbın külliyen reddi ve alternatif/geleneksel/tamamlayıcı tıbbın, homeopatinin  sanki sağlık sorunda her derde deva olma potansiyeli taşıdığını, Rockefeller'in modern tıbbı öne sürerek geleneksel tıbbı boğduğunu iddia etmek kitap satışının yüz  binleri bulması açısından sansasyon yaratabilir ama dayanaksızdır. Soner Yalçın aşı kartelinin dayatmasıyla ülkemizde de çocuklara zorla aşı yaptırıldığını ileri sürüyordu. Dün geceki programda bir Sağlık Bakanlığı yetkilisinin çocuğuna aşı yapılmasını reddeden ebeveynlerin aşı reddi formu doldurarak aşı yaptırmadıklarını hatırlatması yerinde oldu. Yani Soner Yalçın bu konuda da desteksiz atıyordu. Zorunlu aşıyla ilgili  Anayasa Mahkemesinin de aşı yaptırmayı reddeden ailelere aşı reddini sağlayan talihsiz bir kararı vardır. Toplusal  bağışıklamayı keyfe keder yapamazsınız. Zira toplumu belirli bir oranda aşılayamazsanız tüm toplum tehlike altına girer. Aşı otizm yapıyor zırvalarıyla aileleri korkutarak ciddi toplum sağlığı sorunlarına yol açarsınız. Risk iletişimi çok temel bir konudur. Ülkemizde Ali Esat Karakaya gibi dünya çapında tanınan, saygın, çok yetkin toksikologlardan da  görüş alabilirsiniz bu konuda. Özellikle kimi cemaat ve tarikatların dinsel inanç alanını sömürerek aşı karşıtlığına soyunması ciddi sorunlara yol açmaktadır. Soner Yalçın gibi yazarlar bunların da değirmenine su taşıyor başka bir cepheden. Bu yıl içinde ABD'de  Yahudi nüfusun yaşadığı Williamsburg mahallesinde aşı reddi nedeniyle ortaya çıkan kızamık salgını  New York'u tehdit eder hale geldi mesela. İşin şakası yok ne yazık ki. 

https://www.amerikaninsesi.com/a/abd-de-kizamik-salgini-buyuyor/4896012.html

Soner Yalçın Almanya'yı da örnek gösteriyor, sadece Kızamık aşısı zorunlu hale geldi, o da tartışılıyor muhtemelen geri alınacak diyor. Aşıların zorunlu olup olmamasına karar vermek  ilgili ülkenin/toplumun sosyokültürel-sosyoekonomik düzeyi ile yakından ilişkilidir. Toplumsal bilinç düzeyi yüksekse zorunlu olmadan da çok yüksek oranlarda bağışıklama sağlarsınız Almanya, Fransa örneğinde olduğu gibi. Buna Rağmen Almanya ve Fransa bazı aşıları zorunlu aşı kapsamına alıyor tehlike ortaya çıkınca. Bize gelince ortalama eğitim süresi 8 yıl, sosyokültürel ve sosyoekonomik yapımız bu ülkelerin oldukça gerisinde, dahası 4 milyon Suriye'li olmak üzere 7 milyon civarında kontrolsüz göç akını nedeniyle her an bir salgın hastalık tehlikesiyle karşı karşıyayız. Soner Yalçın Almanya'da kamuoyu araştırmalarında toplumun % 82'si çocuğuna aşı yaptırmıyor diyor,  gözümüzün içine baka baka gerçekleri çarpıtıyor, yalan söylüyor. Zira 2018 yılında Almanya'da çocukluk çağı temel aşılarının toplumdaki uygulanma oranları ortada. Neredeyse yüzde yüze yakın bir bağışıklama söz konusu. Difteri, Boğmaca, Tetanoz, Kızamık, Kızamıkçık, Çocuk Felçi, Hepatit B,  Hemofilus İnfluenza Tip b , başta olmak üzere çocukların bağışıklanma oranı % 90'ın üzerinde, yüzde yüze yakın oranlarda.

https://www.who.int/immunization/monitoring_surveillance/data/deu.pdf

Herhangi bir bağışıklama düşüşü ve salgın hastalık riski ortaya çıktığında ilgili aşılar ABD, Almanya ve Fransa örneklerinde olduğu gibi zorunlu aşı kapsamına alınmaktadır.  Sözünü ettiğimiz aşılar temel aşılardır ve Yalçın'ın iddia ettiği gibi Rockefellerlerin, aşı kartellerinin buradan yüklü paralar kazanması söz konusu değildir. Burada asıl tartışılması gereken konu erken cumhuriyet döneminde kendi aşılarımızı kendimiz yaparken şimdi neredeyse tümüyle ilaç ve aşı konusunda dışa bağımlı hale gelmemizdir. Çin, Güney Kore, Brezilya, Küba, Hindistan gibi ülkelerin ilaç ve aşı üretiminde ulaştığı noktaya neden gelemediğimiz, aşı, ilaç gibi stratejik ürünlerde nasıl tümüyle dışa bağımlı hale geldiğimiz sorgulanmalı ve acilen üretim için gerekli önlemler alınmalıdır. 

Soner Yalçın gerek 2 yıl önce Saklı Seçilmişler kitabıyla ilgili eleştirilerimize gerekse Kara Kutu kitabıyla ilgili eleştirilerimize yanıt vermekten ısrarla kaçınmaktadır. Kendisini üst bir mertebeye çıkartarak bir yandan doktorlar kendi aralarında tartışsın, onlara ufuk açıyorum derken, bir yandan da Canan Karatay olursa tartışırım demektedir. Şıracının şahidi bozacı misali Karatay'la  düet yaparım ama karşı görüşten uzmanlarla asla yan yana gelmem demektedir. Bu gülünç bir tavırdır. Kendisine hodri meydan diyoruz, nerede isterse yüz yüze tartışırız.

Dr. Ali Rıza Üçer

Tıp Kurumu Genel Sekreteri

 

**

Kara Kutu ve Saklı Seçilmişler kitaplarıyla ilgili  İnsanBu sitesindeki eleştirilerimiz aşağıdaki linktedir. . Soner Yalçın hala bir cevap vermekten imtina etmektedir.

http://www.insanbu.com/Tip-Bu-Degil-Haberleri/795-kara-kutu-soner-yalcin-elestirisi---1


Yorumlar

Maximum : 1000 Karakter / Karakter Sayısı: 
0
Yorumlara gerçek ad ve soyadınızı yazmanız onay kolayllığı sağlar.
Mail adresinizi yazmanız keyfinize kalmıştır. Yorumlarınızın onaylanması da
editörlerin tamamen keyfine bağlıdır. Yılların deneyimi sonucu bu bizde böyle.
  • İlker Durgun

    İlker Durgun 23.12.2019

    İşte gerçek kapitalist plan: https://www.klimik.org.tr/?p=86397&fbclid=IwAR2Q7f3mfm2VRWloLfxl4StRmSnNtKHaM7xkgwiWcuOcVE8nVBLuhHMpHTc...

  • Gürbüz Çelebi

    Gürbüz Çelebi 12.12.2019

    Çok doğru ve S. Yalçın’ın yanından bile geçemiyeceği noktaları işaret etmişsiniz. Bravo.

  • İlker Durgun

    İlker Durgun 23.11.2019

    Otizm ve aşı ilişkisi ile ilgili safsatalar ve gerçekleri okumak için detaylı bilimsel incelemenin tarafsız, sansasyonel olmayan halini şu bağlantıdan okuyabilirsiniz.(Bkz: Ziyaret Et) Bay Soner Yalçın da bilgilenmek için bu yazı dizisini okuyabilir. Bilimde kopyala yapıştır, yanlış ilişkilendirme büyük sorunlardır. Soner beyi kısıtlayacak bir editör, bilimsel hakem kurulu yok. Bilime gerek duymadan istediğini yazabiliyor.

  • fahri kumbul

    fahri kumbul 22.11.2019

    Soner Yalçın, etkileyici kitaplarıyla ilgi çekmeyi, heyecan yaratmayı başarıyor. Gündem yaratıp yığınların beğenisini kazanıyor. “Sıkı bir gazeteci ve yazar derecesine” yükselip sanırım ciddi paralar da kazanıyor. Bu kitabı okumadım, okuyacağımı da sanmıyorum, zaten okumuş kadar oldum. Son on dakikasına falan denk geldiğim televizyon programında iki konuya da verdiği yanıtlarda düştüğü çelişkili durumdan ben izleyici olarak utandım. Birisi Saraya verdiği destek, diğeri de aşı sorusuna ver(eme)diği yanıtlardı.

  • Akif Akalın

    Akif Akalın 22.11.2019

    Tıp Bu Değil kitaplarında "ehliyetli" kalemler, kitap satışından tek kuruş beklentileri olmaksızın, tıbbi - sanayi kompleksin iç yüzünü ortaya koymuş ve toplumcu bir alternatif sunmuşlardı. O dönemde birçokları, hatta kitaplarda kendilerine açıkça hakaret edilenler, meydan okunanlar bile, sırf bu kitapların adı dahi duyulmasın diye tek satır "eleştiri" dahi kaleme almadı, kendilerine yönelik eleştirilere yanıt vermedi. Çünkü "Tıp Bu Değil yazarları saçmalamış" dese bile kitaplardan haberi olmayan birinin haberdar olmasını sağlayabileceklerini biliyorlardı. Ben de dersimi aldım. Soner Yalçın'ın kitabını değil para verip almak, bedava bulsam okumam, değil eleştirmek, adını bile anmam.

  • Neo Pala

    Neo Pala 21.11.2019

    ben hep demişimdir Kaan bey'e ! şööle.. sağa sola bannerlar reklamlar koyalım İnsanBu web zitemize .. otomatik kayan resimli sayfalar .. 5 satırda bi google reklamı yerleştirelim yazılara, Flaşş flââş diyelim, azz sonra diyerektene .. insanları site girişinde bekletelim / ööle.. akademik kitap, kuramsal yazıyı felân bırakalım ! meselâ ben ufolarla ilgili, uzaktan deprem dalgası yollayan elekdromanyedik cihazlar gibi kitaplar yazayem ! Kaan bey de.. parapsikolojik olaylar, psikopatik sansasyonel, ilumunâti, tapınak şövalyelerinden felân bahseden süper plus zosyal ekzantrik kitaplar yazsın ! Hem reytingimiz artsın.. hem yolumuzu bulalım.. pardon ! hâlkımızı bilinçlendirelim ! Medyâtikleşelim, popülerleşelim .. güzelleşelim !

  • Serap YAVAŞOĞLU

    Serap YAVAŞOĞLU 21.11.2019

    Soner Yalçın’ı kitapları ile tanıyorum ,araştırmadan bir kitap yazması söz konusu değil ,zaten aşı ve ilaçlar konusunda bazı soruları soruyor kesin bu yanlıştır doğrusu şudur ,demiyor.Ama otizmli çocuk sayısında artış olduğu bir gerçek değil mi .?Türkiyede yeterince bilimsel araştırma yapılmaması ,batı ne derse aynen uygulanması gerçek değil mi .?Keza kolestrol ilaçları ve antibiyotik kullanımı konusunda yazdıkları çok doğru.Küçükken peynir ekmek gibi çocuklarımıza verdiğimiz antibiyotik kullanımı bağışıklık sistemlerini zayıflattı.Her şey Allerji yapıyor Bazı doktorlar ilaç firmaları ile ortak çalışıyorlar.Daha önceleri ellerinde çanta ,doktorların kapılarında bekleyen satış elemanları doktorlara neler vadediyorlardı acaba ilaçların kullanımı için .Soner Yalçın bütün bunlara dikkat çekiyor ve tıp dünyasının bir takım kirli ellerin pençesinde olduğunu söylüyor.

Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.