Tıp Bu Değil
salgının komplo teorisi
SÖZCÜ.. FOX.. vb. ARTIK BİR HALK SAĞLIĞI SORUNU HALİNE GELMİŞTİR
"İstanbul'da vakaların en yoğun bölgesi, Bağcılar. Bağcılar'da dünyaya gelen her iki bebekten biri Suriyeli. E bu durumda… Her beş kişiden biri Suriyeli olan, iki milyon nüfuslu Şanlıurfa'da vaka sayısının sadece 18 olma ihtimali var mı?" Bu sözler dünkü yazısından Yılmaz Özdil’e ait. Bu akıl düzeyinde yazılar yazıp, her gün sürekli televizyonlarda konuşup, durmadan tvit bilmem ne atıp.. Muhalefeti güden kafalar bunlar. Fatih Portakal.. Barış Yarkadaş.. İsmail Saymaz.. Can Ataklı.. vb.
Sağlık raporu almak için bir psikiyatristin karşısına geçse, sorulara böyle tutarsız ve mantıksız cevaplar verse… Belgeye düşülecek karar şu olur: “Sorumluluk gerektirmeyen basit beden işlerinde çalışabilir.”
Şimdi de salgın konusunda tek merkezden emirli gibi moral bozuyor, bilgi çarpıtıyorlar. Her problemde gördüğümüz üzere. Atatürk’ün partisini PKK’ya teslim etmiş tüm bu zevat hiç bilmedikleri alanlarda abuk sabuk konuşurken kendi gerçek zeka düzeylerini mi yansıtıyorlar? Tabii ki, hayır, kurnazlık anlamında sosyal zekaları hepimize taş çıkartır. Bilerek, oynayarak aptal gibi konuşuyorlar. Maksatları zekice, ama karanlık… Muhalefetin, muhalif yığınların iyice azalmış aklını da almak… Amerikan güdümlü Sözcü gazetesi, İngiliz güdümlü Fox ve bir yerlerden nemalanan benzerleri.. muhalefeti aptallaştırmak için son derece başarılı bir operasyon içinde uzun zamandır.
Bir yandan ekonomik ve siyasi anlamda AKP ile ortak çalışıyor, bir yandan da çok iyi planlanmış bir psikolojik harekat yürütüyorlar. AKP düşmezse güzel! Tuzları fevkalade kuru, yönettikleri milyonlar var, kahramanlar, iktidar gibiler. Eğer AKP düşerse o da iyi. Biz düşürdük diyecekler, sonraki iktidarlardan daha fazla mamalanacaklar.
İşin daha kötüsü.. Hitap ettikleri kesimler büyük çoğunluk itibariyle olayın farkında. Yozdiller sahneye çıkıp gösterilerini yapıyor, onu alkışlayanlar da bunun bir tiyatro olduğunu bildikleri halde gerisini kurcalamıyor. Çünkü daha fazlası.. az buçuk fedakarlık, az buçuk cesaret gerektiriyor.
Bugüne dek bu beyin takımı yalan-dolanla ruhları kararttı. Buna suç ortaklığı etti büyük bir çoğunluğunuz. Ancak uyanın artık. Bu medya bir halk sağlığı sorunu haline gelmiştir. Moralinizi sıfırlayarak virüse karşı canınızı riske atıyorlar. Sizin yaşamlarınızı da bir kazanç kaynağı haline getiriyorlar.
Öyle ya da böyle daha güzel günlerin geleceğine daha büyük olasılık olarak bakıyorum. Kitlelerin bu pespaye gösteriden artık yeter diye bıktıkları bir döneme sanırım gireceğiz.
7 NİSAN TARİHLİ FACEBOOK YAZISI, ARDINDAN BİR EK:
Covid-19 diye bir virüs var. Öldürücü olabilen tehlikeli bir virüs. Buna itirazım hiç olmadı. Bu salgını 5G'ye bağlamak saçma. Yüksek teknolojilerin pek çok yolla sağlığı bozduğu zaten biliniyor. 5G daha tehlikeli olabilir. Fakat bu ayrı konu. Tek bir virüsle mücadele edemeyen kapitalist bilimin durmadan iletişim teknolojisi geliştirmesi ayrı bir komplo. Zaten çok fakir olan insan aklını medya ve bilhassa sosyal medyayla kaosa sokuyorlar. Kaosa sok ve yönet. Her krizde görüyorsunuz sosyal medya lağımını...
Covid-19 söylendiği gibi yepyeni bir virüs mü? Bu sonbaharda tek yerde mi çıktı? Bu kuşkulu. Oraya da şimdilik girmeyelim. Covid-19 kazayla laboratuvardan mı kaçtı? Yoksa kasten mi salıverildi? Olmaz diye bir şey iddia edemeyiz, fakat çok düşük ihtimal. Bu konuda başından beri dikkat çekmek istediğim pis kokan gerçekler ise şunlar: “Bu virüs öteki virüs türlerine göre çok daha hızlı yayılıyor” deniyor. Çok daha ne kadar? Karşılaştırmalı ciddi bir çalışmaya rastlamadım daha. Karşılaştırma ve rakam kullanma gereği duyulmadan şehir efsanesi yayılıyor. İlk kaynak olan Çin'den gelen bilgiler ciddi tutarsızlıklar içeriyor. Bilgiler çarpıtma ve propaganda kokuyor. Madem bu kadar hızlı yayılıyor Çin'de nasıl bu kadar çabuk önü alındı? “Sıkı karantina ve tek tek yüksek teknolojili takip sonucunda” deniyor. Nasıl bir başarılı karantina ve takipmiş bu? İtalya'dan ABD'ye, Umre'den, Avustralya'ya her yere yayılmış? Covidli Çinli'leri başka ülkelere kasten salmışlar, kendi ülkelerinde hapse mi atmışlar???
At atabildiğine... Covid öteki griplere göre kimine göre 10, kimine göre 30, kimine göre 100 kat öldürücü imiş... Rakamlarla oyna ve paniği körükle... 10 kat hesabına göre dünyada bir yıl içinde 6.5 milyon kişinin ölmesi gerek. Yaşarsak göreceğiz...
Rakamlar bunun çok altında çıktığında zaten insanlık yeni bir şok, yeni bir kaosun içinde panikliyor olacağından tartışacak insan da bulamayacağız. Keşke bu rakamın çok altında çıksa. O zaman tartışmak için yakalayabildiklerimiz şunu söyleyecek: “Olağanüstü önlemler sayesinde bu büyük tehlike az kayıpla, medyanın ve modern tıbbın büyük hizmetiyle geçiştirildi.” Kusura bakmayın, alınan olağanüstü önlemler Nasrettin Hoca'nın türbesini çağrıştırıyor. Kapı sımsıkı kilitli, duvar yok, her yer açık. Tüm dünyada alınan önlemleri bu bakımdan abartılı ve tutarsız görüyorum. Evin kapıları kapalı fakat pencereler açık.
Hiç mi önlem alınmasın ya da önlemler yararsız mı? Önlem alınsın, hatta bazı konularda daha sıkı alınsın, önlemlerin muhakkak yayılmaya karşı bir yararı var. Ama söylendiği kadar değil. Şöyle en basit örneği vereyim: Yaratılan panik havasıyla ahali hastanelere yığılıyor.. Hastaneler de bir numaralı bulaştırma merkezi... Karantina önlemleri bile başlangıçta bulaştırmayı artırıyor.. Covidli hastaların bir arada tutulması da onları daha yoğun virüse maruz bırakabilir.
Buna rağmen bu konuda baştan planlı bir komplo görmüyorum. Komplo diye bir şey varsa o da şudur... Her krizde olduğu gibi insanlığın krizi akılcı biçimde yönetememe hali. İnsan yığınları çok kolay histeri ve paniğe kapılıyor. Hükumetler baskı altında kalıp, bazen de kasten aşırı reaksiyon veriyorlar. Otoimmün denilen hastalıklarda olduğu gibi... Alerjiler bunun en basit örneği... Bir patojene ya da bazen tamamen normal bir iç ya da dış maddeye karşı vücut kendini korumak için aşırı tepki veriyor. Hastalandıran, hatta öldüren o dış madde değil, ona gösterilen bu aşırı tepki oluyor.
BU SALGIN İÇİN KESİN EMİN OLDUĞUM KOMPLO İSE ŞUDUR: Salgın başladıktan sonra BIG PHARMA ile ve uluslararası oligarşiyle aynı şey demek olan uluslararası MEDYA histeriyi ve paniği özellikle yaymak ve güçlendirmek için sistemli ve planlı çalışıyor. Bu panik ve sonrasında yaşanacaklar için onlar hesabına korkunç kazançlar vardır.
O yolda yüz binlerce sosyal medya, medya sapığı da maddi ve manevi kazanımları için korkuyu büyütüyor.. Normal diyebileceğimiz insanların hastalıklı kem haber paylaşma ve en kara senaryoları çizme davranışlarının psikolojik düzeneği ise şudur: Her şeyden önce ezelden mutsuzlar... Mutsuzluklarının suçunu Covid'e, Covid’in de ötesinde.. kimi düşman görüyorlarsa ona atacaklar... Bu salgında yaşamlarının iyice sarpa sardığını düşünüyorlar, korku içindeler ya... Bunun son derece haklı bir gerekçeye dayandığını düşünebilmek için her olumsuzluğu abartarak bir ölçüde rahatlayacaklar. Kara haber bağımlılığı..
Unutmayın korku, panik, karamsarlık bir noktaya kadar bedeni güçlendirir, bir noktadan sonra direnci kırmaya başlar... Dünyadaki tek ölüm nedeni de Covid değil.. Ama Covid'den ölmek istemiyorsanız önce kafayı, sonra bedeni sağlam tutun. (7.4.2020 tarihli facebook paylaşımı)
Kaan Arslanoğlu
TÜRK TABİPLER BİRLİĞİ ZİHNİYETİ, ONUN ARKASINDAKİ CHP ZİHNİYETİ, ONUN ARKASINDAKİ TÜM SAHTE SOL ZİHNİYET.. SAĞLIKTA ASLA İKTİDARA GETİRİLMEMELİ (9 Nisan Tarihli facebook yazısı)
Dün PKK yine beş işçiyi öldürdü.. Geçen hafta da bir işçiyi öldürmüştü.. Geçen yıl aynı yerde yedi Kürt işçiyi daha öldürmüştü.. Türk-Kürt fark etmiyor PKK’nın işçi öldürmesi için. Diyarbakır, İzmir, İstanbul, Şırnak… Fark etmiyor… PKK’nın 30 yıldır öldürdüğü işçi sayısının hesabı bile tutulmuyor.
Bu arada Türk Tabipler Birliği de mesaisine devam ediyor. Arkasında ve içinde HDP- CHP.. salgın sırasında da salgını fırsat bilerek kara faaliyetlerine devam ediyor. 15 Temmuz’dan önceki çok daha tehlikeli kalkışma olan Hendek Kalkışmasında nasıl PKK’nın yanındaysa, şimdi de öyle. “Ölüm sayıları gizleniyor, sağlık sistemi çöktü” diye büyük bir gayretle yıkıcılığa devam ediyor. İnsan hayatı umurlarında değil, hiçbir zaman olmadı, maksat siyaset yapmak. İnsan hayatı umurlarında olsa bir kez PKK’ya karşı tavır alırlardı. Şimdi anlıyor musunuz SAĞLIKTA ŞİDDETİN BİR NUMARALI KIŞKIRTICISI KİM?
Sol Haber’e bakıyorum, bu sahte sol çirkef medya içinde -bir umut- PKK’ya tavır alabilecek sadece o MU? Hayır.. 5 işçinin öldürülmesi “5 köylü öldürüldü” diye trafik kazası gibi küçücük verilmiş. Beyaz yakalıları işçi sayan TKP orman işçilerine “köylü” diyerek zaten onları gözden çıkarmış. “Bizden değil” demek istiyor. Fabrika işçileri öldürüldüğünde ise haber yapmayıveriyor, oldu bitti.. Kürt olduklarından ise bahsedilmiyor. Başka birileri şayet Kürt öldürürse ancak o zaman kurbanın etnik kimliğinden bahsedilir. Onun üstünde TTB’nin haberi. Haber Sol TTB haberlerini hep üstten, her gün iştahla veriyor. Sonra da diyor ki TKP: “ Biz HDP ile hele PKK ile ittifak yapmıyoruz!” Afferin size, hiç yapmayın böyle…
Tüm bu zihniyet asla iktidara getirilmemeli. Sözde muhalefetteyken işçilere, köylülere bunu reva görenler iktidara gelseler kim bilir ne yaparlar.
NOT: Bre CHP'liler.. Biz Sözcü, Cumhuriyet, Tele-1, Fox, Yozdil izleyicisi değiliz. Biz salak değiliz. Bizi kandıramazsınız. Devletten eşek yükü para alıyorsunuz, belediyelerden dünyanın haracını alıyorsunuz, büyük iş adamları sizi destekliyor. AKP sizi doyuruyor. İktidardasınız. Her halt yediğinizde "Ama AKP de yaptı" diyerek nereye kadar kandıracaksınız. AKP hiç değilse silahları susturmuştu bir dönem, hiç değilse barış için konuşuyordu PKK ile. Siz savaşan hain gücün yanındasınız, hainsiniz. AKP o yüzden HDP'yi kapamıyor. O yüzden TTB'ye dokunmuyor. Onun meşruluğunun garantisi sizsiniz. AKP PKK ile görüşürken dizginler elindeydi. Siz ipinizi ABD'ye ve PKK'ya vermişsiniz. Bu büyük ihanetten yok Perinçek, yok AKP de yaptı demagojileriyle sıyrılamazsınız.
CHP kısmen iktidar. AKP onu doyuruyor. Öte yandan AKP HDP ye TTB gibi ihanet odaklarına dokunmuyor.. Niye... Dokunsa hepsi CHP'ye girecek.. CHP büyüyücek.. Dahası.. ve daha önemlisi: Halka ve bu ülkenin diri güçlerine bunları göstererek "benden başka çareniz yok." diyor..
ACABA BU VİRÜS AKCİĞERLERDEN ÖNCE BEYİNLERİ Mİ ELE GEÇİRİYOR?
“Sessizlik Kuleleri-2084” 2007’de yazdığım bir roman. Kuş Gribi pandemisinden de esinlenmişim. Büyük felaketlerden sonra yaşamda kalan insanlık yeni bir uzaylı müdahalesiyle karşı karşıyadır. Uzaylılar insan genomuna insanlık tarihi boyunca müdahale etmektedir. Yolladıkları gen parçacıkları, virüsler yoluyla. Son müdahalede uzaylı yaratık bir kuşa dönüşerek dünyada dolaşmaya başlar. Kuşa temas edenlere bulaşarak yeni ayrıksı insanlar yaratır. İnsanlık içinde ortaya çıkan öncü insanlar bu genomu taşıyan insanlardır. Dindar bakış açısıyla bu genom parçacıklarına “Tanrı Parçacığı” da diyebilirsiniz. Peygamberler, filozoflar, öncü devrimciler bu yolla ortaya çıkmaktadır.
Elbette bu hikaye gerçek görüşümü yansıtmıyor. Kitabın kurgusu insanları bir parça düşünmeye kışkırtmak için oluşturduğum bir fantezi. Şu son salgın karşısında insanlığın tavır ve tutumlarına bakıyorum da… Tam bir çılgınlık, tam bir aptallık pandemisi. Yüz peygamber daha gelse insan soyunu bu akıl çukurundan çıkaramaz. Sanki virüs önce beyinleri ele geçirmiş! Değil tabii. Bu tamamen insan doğasının bire bir yansıması. Geçmişte milyon kez yaşandı, milyon krizde, bundan sonra da tekrarlanacak. İnsanlık 100 adım ileri 99 adım geri yalpalaya yalpalaya ilerleyecek, eğer bu bir işe yarayacaksa.
Kitaptan kısa bir parça:
“Chris’in son bir ayda kapalı bir ortamda konuştuğu, bir şekilde dokunduğu bereket ki fazla insan çıkmadı. On üç kişi. Yoksa büyük bir toplama kampanyasına dönüşecekti operasyon. Birkaç saat içinde on iki kişi apar topar Merkez’e getirildi. On üçüncü ise bulunamadı. Kimliği saptanmıştı, ama bulunamadı. Çipinden sinyal gelmiyordu. Bu da ayrı bir olağan dışılık. Kaygıyı hak eden bir durumdu da kaygının göbeğine o kadar saplanmıştık ki. Şüpheliler şaşkın, ama uysaldılar…”
Öteki romanlarımdan farklı olarak birçok bölümünde yoğun bir şiirsel anlatım denediğim, bol dinsel ve felsefi göndermeli, karmaşık, anlaşılması biraz güç, ama derin mevzulu bir romanmış. Kendi romanlarımı çıktıktan sonra bir daha okumam. Bu da bir yenilik oldu, Corona virüs hatırlatmasıyla.
Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.
Gelecekten Gelen 09.04.2020
Şahsen bu virüs olayının abartıldığını düşünüyorum. İstatikler benim için bir şey ifade etmiyor. Bu işin sonunda ilaç ve aşı geliştiren şirketlerin kârlı çıkacağı kesin. Ayrıca komplo veya değil şöyle bir gerçek var. İnsanları ölmektense sıtmaya razı ediyorlar. Bir süre sonra deseler ki aşı hazır ve yapılması zorunlu. O aşıyı yaptırmayana yaşama şansı vermez bu sistem. Bu işin sonunda herkesi tamamen teslim alacak bu sistem. Şu an dünyanın bir çok yerinde insanlar evlerine hapsedilmiş durumda. İnsanlar birbirlerinden izole ediliyor. Direnç gösterenler elbette var. Kimse bize bunun sadece ve sadece virüsten korunmak için olduğunu yutturamaz. Bir virüs var kabul. Bağışıklık sistemi zayıf olanlar bu virüsten ölebiliyor kabul. Ama bu virüsü egemenler kendi bekaları için bir fırsat bilip ona göre bir takım işler çeviriyor. İnsanlara birşeyleri dayatacaklar bu işin sonunda. Buna karşı nasıl bir mücadele yürütmek lâzım? Buna da kafa yormak gerekiyor.
Haydar Ali 08.04.2020
Hocam yazınızda özellikle üç noktayı değerli buluyorum. İlki salgının ne zaman başladığı ve ne kadar hızlı yayıldığı hakkında spekülasyonlar gerçek arayışının üzerini tamamen örttü. İkincisi önlemler noktasında Nasrettin Hoca örneği cuk oturmuş. Bizde sokakları köpükle yıkama muhabbeti belki de İspanya domates festivallerine yıllarca özenmenin bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Ama daha ciddi önlemleri göremiyoruz maalesef. Üçüncüsü ise insanların karamsarlığı ki bence yaşadığımız sıkıntıyı tam olarak bu tutum ağırlaştırıyor. Bahsettiğiniz o kara haber bağımlılığı...