Tıp Bu Değil
Böyle bir tabip odası istemiyoruz.. İstanbul Tabip Odası seçimi'ne doğru..

İktidarın tüm kilit kurumları hukuksuzlukla ele geçirdiği bir ortamda, pek çok hekim seçim dönemlerinde iktidarın karşıtı olan en güçlü listeye oy verdi bugüne dek.
İktidarın ele geçirmek istediği, fakat pek de yüklenmediği nadir kurumlardan biri de İstanbul başta olmak üzere tabip odaları.
Çünkü TTB ve pek çok büyük tabip odası, iktidarı haklı çıkaracak, onun seçmen gözünde saygınlığını artıracak bir politik çizgide.
Aslında bu politik çizgiyi, örneğin İstanbul’daki hekimlerin büyük çoğunluğu onaylamıyor. Bunu iyi biliyoruz.
Bu politik çizgi iktidarın haksız “doktorlar paragözdür, çıkarlarından başka şey düşünmezler” demagojisini sürekli haklı çıkardı.
Bu politik çizgi muhalif siyaseti etnik siyasetten ibaret gören bir avuç marjinal siyasetçi hekim ile bir avuç elit akademisyenin çıkar birliğine dayanıyor.
İktidar tam gün yasasıyla, tedavi edici hizmetlerdeki iyileştirmelerle halk katında “halkçı” bir görünüm kazanırken, tabip odaları ve muhalif hekimler hem devletten hem de aynı zamanda özel sektörden kazanmak isteyen az sayıda zengin hekimin sözcüsü durumunda.
İktidar, asıl üstünde durulması gereken koruyucu hekimliği temelden baltalarken (yüzeysel bazı önlemlerle göz boyamak dışında), tabip odaları ellerinde olanak bulunduğu halde bu alanda hiçbir şey yapmıyor. Dahası, konuyu gündeme getirenlerin sesini kesmek için elinden geleni yapıyor.
İTO başta olmak üzere birçok tabip odası, işin temelinde sağlık sistemiyle uyum içindedir. Bu duruş halk sağlığı karşıtı bir duruştur. Ayrıca sadece kamuda çalışan değil, özelde çalışan hekimlerin mesleksel onurlarına karşı duruştur. Çıkarlarına da aykırıdır.
Hekimlere karşı şiddet giderek artıyor. Bunun asıl sorumlusu elbette siyasi iktidardır. Ama ikinci derecede suçlusu TTB ve onun çizgisindeki tabip odalarıdır. Çünkü bu çevreler “barış” aldatmacası altında şiddeti körükleyen etnik politikaların en önemli odaklarından biridir.Toplumda şiddet genel olarak artacak, ama sağlıkta olmayacak! Bu demagojiye inanıyor musunuz? İktidarın “paragöz doktorlar” demagojisine çanak tutan çizgilerle sağlıkta şiddetin azalacağına inanıyor musunuz?
Bu tabip odaları çıkardıkları onca sese, her şeye direniş görüntüsüne karşın, halkla birlikte hareket etmek gibi bir perspektifi neredeyse hiç taşımadıklarından, sağlıkta iktidarın sonuna dek tıkır tıkır iş yürütmesine engel olamamışlardır. Üstelik temelden yanlış perspektifli bu sözde muhalefet, iktidara daha çok oy, daha çok destek olarak geri dönmüştür.
İstanbul Tabip Odası’nın Gezi Direnişi’ndeki takdir edilesi çabasının dışında olumlu bir icraatını bulmakta gerçekten zorlanıyoruz.
Nasıl bir tabip odası istiyoruz
En öncelikli görev olarak, sağlık ve tıp alanında çalışacak, politika üretecek, somut etkinlikler hayata geçirecek bir oda istiyoruz.
Tabip odası siyaset yapar. Ama öncelikle sağlık politikası yapar. Barış ister, insan haklarından yanadır, ama önce bu konuda samimidir. Yürüttüğü sağlık politikası halkçı, çalışandan, işçiden yana bir sağlık politikasıdır.
Tabip odaları ticari tıbbın değil, gerçek bilimsel tıbbın araştırıcısı ve savunucusu olmalıdır.
Tabip odaları en önce halk gözünde yitirdiği saygınlığı geri kazanmalıdır. Bunu tutarlı ve dürüst olmakla başarabilir.
Tabip odaları birkaç siyasi gücün gizli pazarlıkları sonucu oluşturulan yönetim kurullarını artık kaldırmaz. Tabip odalarında her üye yönetimde söz ve karar sahibidir, bütün üyeler eşit hakka sahip olmalıdır.
Tabip odalarında ikincil bir sorumluluk olarak genel siyaset de konuşulabilir, ama herkesin konuşma hakkı bulunduğu müddetçe. Genel siyaseti birincil ödev olarak görenler bunu siyasi partilerde yürütmelidir.
Böyle bir tabip odası hekimlerin tüm ekonomik, sosyal haklarını, mesleksel onurlarını çok daha güçlü şekilde savunacaktır.
Hasan Basri Aksoy – Kaan Arslanoğlu
TOPLUMCU HEKİMLER çıkış bildirgesini okumak için:
http://www.insanbu.com/a_haber.php?nosu=1977
DEMOKRATİK KATILIM GRUBU NASIL KURULDU?
1988 Ocak ayında böyle bir grubu kurma fikri Hasan Basri Aksoy’dan geldi. Çoğumuz İstanbul Tabip Odası’nın çeşitli komisyonlarında çalışıyorduk. O zamanki tabip odası yöneticilerinin anlayışından farklı bir şeyler yapmak istiyorduk. İlk toplantı Çiçek Pasajı’nda 8-9 kişinin katılımıyla gerçekleşti. Sonra benzer görüşteki bazı arkadaşlarla bir araya geldik. Demokrat Hekimler adı altında grubu kurduk. 14-15 kişinin katılımıyla Aksaray’daki İşçi Sağlığı Derneği’nde bir dizi toplantı yapıldı. Toplantıya katılanlar ben, Hasan Basri, Ali Serdar, İlknur, Kristin, Nejat Yazıcıoğlu, Metin Benol, iki Mustafa, Nüvit, Remzi ve şimdi anımsayamadığım birkaç başka arkadaş idi. Ardından öğretim üyelerini, sözü sayılır hekimleri tek tek dolaşarak listeye kattık. 1988 baharında seçime girdik. 250 kadar oy olarak 400 kadar oy alan Çağdaş Hekimler karşısında kaybettik. Ama bir sonraki seçimi aldık. Grubun adı DKG olarak bu sırada değiştirildi. Biz o ilk yıllarda son derece naif duygular içindeydik. Sosyalisttik ama, tabip odasını siyaset yapmak için ele geçirmek istemiyorduk. Daha halkçı, toplumcu bir sağlık anlayışı yayılsın, örgütlensin kaygısındaydık. Bir de en alt düzey hekimlerin sesi olmak istiyorduk.
Ama üç beş yıl içinde oda bir sağlık dışı siyaset odağı haline getirildi. Hem de sosyalist siyaset odağı değil, giderek etnik siyaset odağı. Ve “en üst düzey” hekimler dizginleri ele aldı. Biz başlatmasaydık bu çizgi elbette bir iki yıl gecikmeyle yönetimi yine alırdı. Şimdiki amacımız ise sevabına ve günahına ilk imzaları attığımız ve dolayısıyla manevi olarak kötülüklerinden de sorumlu olduğumuz hekim hareketinin yeniden artılarının ağır basması için borcumuzu ödemek. Kaan Arslanoğlu
Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.
orhan karakus 30.06.2017
Bir damla mürekkeb bir bardak suya renk verir..Yeterki suya yazalım..baki selamlar..