Tıp Bu Değil
KORONA SALGINI ÜSTÜNE BİR HEKİM DOSTUMUZLA AÇIK TARTIŞMA

Adını vermeyeceğim, eski bir dostumuz ve İnsan BU’nun en eski yazarlarından… Anlayan anlayacaktır, cevap verirse zaten ismini kendisi söyleyecektir. :) soL-Portal yazarı olarak vermeyi yeğliyor künyesini şimdilerde. Aramız yakın zamana dek gayet iyiyken, pek çok konuda aynı şeyleri düşünür ve de yazar iken… Bir şeyler vesilesiyle dostlarımızla ayran içiyor ve ayrı düşüyoruz.
Ben ve bizim sitenin yazarları, dostları, büyük çoğunlukla iktidara da bu sözde muhalefete de ters şeyler düşünen insanlarız. Hal böyle seyredince her yandan dışlanıyor, yoğun bir öteleme, yok sayma tutumu altında sesimizi zor bela duyurabiliyoruz. Bu durum kendi gönüllü seçimimizdir, belirtmeye bilmem gerek var mı? O yüzden de sızlanmıyoruz, ancak işbu hali gayet iyi bilen dostlarımızın sürüye uyma, güçlüden, kalabalıktan yana tavır alma tutumlarını affetmiyoruz. Affetsek çizgimizden vazgeçmemiz, bizim de sürüye uymamız gerekir ki, bundan şeytan görmüş kadar ürküyoruz. Son derece kazandırıcı bir tutum bir yazar açısından herkes gibi görünmek, ama bizden ırak dursun. Milyonlarca okumuş andavalın muhalefet adı verilen sürü içinde hiçbir özgün fikir üretmeden, son derece ilkel klişeleri tekrarlayarak aydıncılık oynamasını malum düzeyleri nedeniyle affedebiliriz. Ancak durumu en az benim kadar iyi bildikleri halde sürüden sempati toplamak ya da sürüyle çatışmayı göze alamamak nedeniyle herkesin tekrarladıklarını terennüm etmeye başlayanlara sempatiyi sürdüremeyiz.
Uzatmadan konuya girelim. Bu arkadaşımız Korona salgını çıkar çıkmaz belli bir tutum aldı ve izleyebildiğim kadarıyla o aynı görüşleri uzun süre tekrarlayıp durdu. Algılayıp anlayabildiğim ölçüde özeti şuydu: Salgına karşı en etkili mücadele yöntemi karantinadır. Gevşek ve kısmi karantinalar değil, sıkı ve bölgesel, gerekiyorsa ülkesel karantina. Hayatı tam durdurma. Salgın başlangıcında üç-dört haftalık sıkı karantina uygulansa bizde ve birçok ülkede durum buraya gelmeyecekti. Vaziyet buraya gelmişse yine en etkili yöntem karantinadır. Küba başarıyla uyguladı, Çin ve birkaç ülke uyguladı, başardı. Kapitalist ülkeler ekonomiyi ve kazancı düşündüklerinden karantinayı uygulamıyorlar. Aşı koruyucu hekimlikte çok önemlidir. Aşı karşıtlarına karşı savaşılmalı, bu salgına karşı da en yaygın biçimde aşılama yapılmalıdır. İşin yönetimi ve fikri önderliği epidemiyologlara yani bulaşıcı hastalıklara karşı halk sağlığı uzmanlarına bırakılmalıdır. Krizden en çok işçi sınıfı mağdurdur. Sınıf yönetimi ele almalıdır… vb.
Özetlediğim bu görüşler ilk bakışta gayet doğru gibi görünüyor, ama sorun o kadar karmaşık ve çok yönlü ki, problemi bu kadar basite indirgemek başka bir büyük sorun yaratıyor. Sorunun maddeler dolusu türlü yönüne ve farklı boyutlarına ilişkin pek çok yazı yazdım, konuşma yaptım. Sorular sordum. Dostumuz bunları genellikle görmedi veya geçiştirdi. Zaten oldu olası kendini dar bir çerçeveye hapseder ve o dar çerçeve içinde belli görüşlerini yineler. Aslında üstünde durduğu konular hiç de yabana atılacak konular değildir, genel anlamda sağlam bir bakışı vardır. Ama işte o darlık, kendini sınırlama, sorunun geniş anlamda asıl gerçekliğinden uzaklaştırır bence onu.
Kendisine ne yararı vardır bu dar çerçevenin? Onu polemiklerden, kavgalardan korur. Söylediği şeyler kolay kolay karşı çıkılamayacak şeyler olduğu için ona bir haklılık garantisi getirir. Tamam, sürüye uymak için özel bir çabaya girmez, hatta hayli aykırı bir duruş sergiler. Bayağı radikal sosyalist bir duruş. Ama kavgaya girmez, yazdıkları genel doğrular olduğu için onunla pek kavga da edilemez. Bu ona soL Portal gibi yayın organlarında uzun süre yazma imkanı yaratır. Peki bunun bir değeri ve önemi var mıdır? Bence hiç yoktur, hayatın hakikati katında da yoktur. Çünkü Sol'du, Birgün'dü, benzeri onlarca yayının özgün bir yanı bulunmaz. Üç aşağı beş yukarı herkesin söylediğini söyleyen ve bunun için var olan organlardır bunlar. Sola bir şey katmazlar, muhalefeti de muhalefet düzeyine yükseltmezler.
Konunun çok boyutu, farklı yönleriyle ilgili gerçekleri yeniden sıralamak zorundayım. Bir kez daha bu konularda dostumuzdan görüş soruyorum. Ne kadar özetlesem de ancak bu kadar kısa tutabildim.
BİR- Bu emperyalist-kapitalist global ekonomik ve sosyal sistemde tam ve sıkı karantina ne kadar uygulanabilir? Ülke hatta bölge bazında… Sosyalist bir sistemde ya da kapalı ekonomili milli devletler ortamında mı yaşıyoruz? 18.-19. yüzyılda mıyız? Hadi uygulandı diyelim, onun getireceği sosyal ve ekonomik yıkımları hangi ülke, hangi devlet göze alabilir? Bu yıkımı en çok hissedecek olan işçi sınıfı, işsizler ve yoksullar olmayacak mı? Salgın ölümlerini durduralım derken böyle yıkımlar sonucu gelişecek daha yoğun ölümler epidemiyologları ilgilendirmiyor mu? “Bu düzen zaten çürük, sosyalizme geçelim” diyorsak; kimin, kaç kişinin gündeminde böyle bir devrim? Bizdeki ve değişik ülkelerdeki en aşırı solcular, komünistler bile düzenle gayet barışık yaşarken, emperyalizmin piyonlarına dönüşmüşken…
İKİ- Şimdi şu alınan yarım yamalak, sıkılaşıp gevşeyen önlemler bile işsizliği, yoksulluğu bindirmiş, ruhsal depresyonu katlamışken… Muhtemel başka nedenli ölümler artmış iken… Sağlıkla ilgili bu yakıcı sosyal gerçekler epidemiyologları ilgilendirmiyor… Varsa yoksa Korona… Neden?
ÜÇ- “Epidemiyologlar” derken… Her görüşten her kesimden epidemiyoloğun salgınla ilgili farklı farklı görüş ve önerilerini okuyoruz. Hangi kesimi dikkate alacağız? Baskın eğilimi ele alacaksak, örneğin yurdumuzdakilerin baskın eğilimini dikkate alacaksak… Bunların kapitalist-emperyalist düzenin sağlık anlayışına, sözde bilimsel tıbbına bir eleştirileri, karşı duruşları, toplumcu bir sağlam kafaları yok ki! Tam tersi söz konusu… Tek tük istisnalar dışında bu medikal kartelin hık deyicilerine, Dünya Sağlık Örgütü simsarlarına bir değer atfedenlere, halk sağlığını bir akademik kazanç kapısından öte görmeyenlere mi güveneceğiz?
DÖRT- Küba’nın ve yer yer Çin’in emperyalist-kapitalist sağlık düzenine ve tıp anlayışına alternatif güzel uygulamalarına şahit oluyoruz. Ama ne onların ideologları ne de onların tıp insanları bu global düzeni kökünden eleştiriyor. Gerçek alternatifi, gerçek nuhalefeti bizim gibi marjinalleştirilmiş, ötelenmiş az sayıda hekime bırakıyor. Bu dünya sağlık sisteminde, tıp sektöründe çok büyük bütçeli muazzam bir tezgah dönüyor. Var mı o ülkelerden ve onların başka ülkelerdeki izleyicilerinden bu tezgaha karşı ciddi bir mücadele? Bence yok… Küba görece kapalı ekonomili bir ada ülkesi. Çin ise azgın kapitalist mi, uyarlanmış sosyalist mi olduğu belirsiz bir ülke… Sistem olarak dünya sistemine ikisi de alternatif olamıyor, aksine onun içinde yer alıyorlar. Küba’nın sağlık sistemindeki güzel ve örnek bazı uygulamaları bilimsel ve ideolojik planda karşı seçenek anlamında savunulmuyor. Öte yandan zaten Küba alternatif oluşturmaktan çok o sistemle bütünleşmeye çalışır gibi görünüyor. Kapitalist tıbba sadece biz mi isyan edeceğiz? Sosyalizm iddiasındakiler nerede? Mesela bu salgında dönen büyük dolapların eleştirisi onlarda niye yok? Her şey doğal seyrinde mi gidiyor?
BEŞ- Tamam, bence bir virüs var, gerçek ve ciddi bir salgın var. Önceki griplerden birkaç misli tehlikeli olduğunu da kabul edelim. Peki başından itibaren neden bu kadar abartılı ve yalan haberle, sürekli olumsuz haberle bir panik ve depresyon havası yaratılıyor? Bu salgın 100 kat öldürücüymüş, 50 kat öldürücüymüş? En ufak atan 10 kattan bahsediyor. Hastaların yarısı ölüyormuş? Olumlu haberler neredeyse gizleniyor, her bilgi en olumsuz yönüyle çarpıtılıyor ya da çoğu uyduruluyor. Dünya medyasının, TV’lere çıkan sosyopat akademisyenlerin ve onların arkasındaki karanlık oligarşinin tezgahladığı bu panik karnavalının amacı ne? Sonuçları ne, neler olabilir? En azından şunu söyleyebiliriz: Moral bozarak bağışıklığı düşürmek, ölümleri artırmak… Ölümleri artırmaktan birilerinin kazanç sağlayacağını en son madde olarak düşünüyorum, ama krizi ekonomik ve politik kazanca dönüştüren çok sayıda çevre ve kişi çıktığı açık bir gerçek… Bu hakim güçler salgın depresyonu devam etsin istiyorlar. Bir sosyalisti, bir toplumcu hekimi hiç mi ilgilendirmiyor olgunun pis yönleri?
ALTI- Koruyucu hekimlik deyince bu dostumuz bir hijyeni anlıyor, bir de aşıyı. Oysa 21. yüzyılda koruyucu tıbbın alanı çok genişlemiş, bambaşka boyutlar kazanmıştır. Arkadaşımız 1950, 60’larda kalmış… Doğallıktan büyük ölçüde kopmuş bir beslenme, çalışma ve yaşama ortamındayız. Doğru beslenme için mücadele bile işin çok önemli bir yanı. (Arkadaşımız bu konuyu istikrarlı biçimde küçümsemekte.) Takviye vitamin, mineral vb. alımları, alternatif gıdalar lüks değil, zorunluluk haline gelmiştir. Tıp içinde hakim sahte bilimsel tıbba karşı alan genişletme çabası hayati önemdedir ve önemli bir birikim yaratılmıştır. Keza yaşam biçimi, çevre sorunları, hareket artırımı, psikiyatrik hastalıklara karşı önlemler vb.. Koruyucu sağlık anlayışının temel konuları ki, her biri bağışıklıkla ilgili ve her biri aşı kadar etkili.. Bunları göz ardı eden ve salgına karşı mücadeleyi karantina ve aşıya hapseden bir anlayış? Kime hizmet ediyor?
YEDİ: Hadi aşıdan devam edelim. Bu grip aşıları kızamık, boğmaca aşıları gibi etkili aşılar değiller… Neden tüm aşılar aynıymış, karşı çıkan gericiymiş gibi kakavan bir demagojiye başvuruluyor? Grip oluşturan virüsler sürekli değişiyor. Değiştiği için aşılar salgın pik yaptıktan sonra piyasaya çıkıyor.. O yüzden yeterince etkili değiller… Niye yüzbinlerce kişi öldükten, salgın hafifledikten sonra gelen aşıların bu derece hevesli reklamcısı kesiliyorsunuz? Tamam, aşı ne kadar koruyacaksa hiç yoktan iyidir… Ama neden abartılı beklenti yaratıyorsunuz? Ve burada dönen milyar dolarlık kazançlar… Bunu kim sorgulayacak? Hani komünisttiniz, sosyalisttiniz? Zaten on yıllardır hangi komünist sorguluyor tıptaki tezgahı? Büyük çoğunluğu azami nemalanma derdinde… Yazsana arkadaşım bunları soL-Portal’da… Bizimle sohbet ederken söylediklerini orada yazıya geçiremeyeceksen niye yazıyorsun?
SEKİZ- Bu salgın tam bir tıp skandalı, tam bir tıp rezaletidir. Bunu niye yazamıyorsun? Herkesin kıçında bir akıllı telefon, dünya ölçeğinde videolar, resimler, mesajlar yayıyor milyarlarca idiot… Uzaya insan gönderiyor, bir füzeyle hedefi bir metre sekmeden bin kilometreden vuruyoruz… Ama salgın çıkınca tek çare, tek tedavi: Karantina… Maske, mesafe.. On bin yıl öncenin, mağara devrinin tıbbı… Herkes yatıp kalkıp aşıdan bahsediyor. İlaç nerede ilaç? Her yeni virüste iki yıl bekleyecek miyiz yeni aşı gelecek diye? En basit bir soruyu bile sordurtmayan, itiraz geldikçe konuyu gargaraya getirip değiştiren şarlatan tıp simsarları ve satılmış medya! Kim soracak bu soruları, kim hesap soracak?
DOKUZ- Bu iktidar salgını mükemmel mi yönetiyor? Hayır. Eleştirilerimiz yok mu? Var… Fakat bu muhalefet denen zillet topluluğu öyle habis ki, gönül rahatlığıyla bir muhalefet yaptırtmıyorlar insana… Belki çok daha etkili önlemler alacak iktidar, ama açık kollayan, salgını bile fırsata dönüştürmeye çalışan bu yiyici muhalefet her gün yalan dolanla turuncu darbe peşindeyken nasıl rahat hareket etsinler? Salgınla ilgili “çok olumlu”, “olumlu”, “fena değil” denecek işler yapılıyor… Kötü uygulamalar da var… Ama nesnel bir bakışla bunları ifade edemiyoruz… Birinci neden, herkesin sesimizi kısması, daha doğrusu düzgün ve bilimsel bakan herkesin sesinin kısılması… Zaten bazı şeyleri moral bozmamak için, sorumluluk gereği söylemiyoruz, salgın bittikten sonra söyleriz… Ne var ki ABD-Soroz güdümlü, PKK dostu bu muhalefetin salgın muhalefeti de halk düşmanı, ülke düşmanı… Bunları en az bizim kadar bilen hekim dostlarımız her şeyin ifşaatını bize bırakmasınlar lütfen. Kavga etmemek için, kötü olmamak için, belli yayınlarda yazabilmek için kendilerine sansür uyguluyorlarsa halka yazık değil mi? Bize yazık değil mi? Kendilerine de yazık..
ON- TTB’yi PKK yandaşları ele geçirmiş. On yıllardır bu böyle.. Tabip odaları, uzmanlık dernekleri bir halk sağlığı sorunu haline gelmiş. Rakı-balık Atatürkçüleri, İzmir marşı hekimleri, Amerika-Avrupa soytarısı CHP’liler teslim etmişler meslek örgütlerini hainlere… Uzmanlık dernekleri, büyük şehir akademisyenleri de aynı çizgide… ekonomik ve tıbbi olarak medikal kartelin, siyaseten PKK-HDP-CHP’nin uzantısı daralmış, atrofiye uğramış bir kısım doktor beyinleri… Bunların salgın konusundaki çıkışları da elbette kasıtlı ve yıkıcı…Epidemiyologlar bu halk sağlığı sorununa bir şey demiyorlar mı?
Değerli dostumuz bunları bizden iyi biliyor ama, bildiğini, konuştuğunu yazılarında unutuyorsa, buna isyan da bizim hakkımız. Umarım kırmışımdır ama çok da derinden kırmamışımdır… Her dönemeçte üçü beşi sürüye katılarak bizi kırıyorlar… Biz alıştık böyle şeylere, onlar bizim kadar bağışık değildir. Tüm bunlar, yazıların 30-40 fazla kişi tarafından okunması için mi? O da bir yanılgı, buradakiler daha çok okunuyor. Birlik olsak her yazı binlerce okunur. Maksat sadece o ise! Arkadaşımızın bir yazısı İnsan BU’da 104 binden fazla okunmuştu.
Doğru bildiğimi söyleyip duruyorum, hareketim kişilere değil, topadır. Kusur ediyorsak affola…
Kaan Arslanoğlu
AKİF AKALIN’IN CEVABI
Merhaba, Sorulara elimden geldiğince yanıt vermeye çalışayım. Ben bu süreçte ilk günden beri ders kitaplarında ne yazıyorsa onu söyledim. Ders kitapları salgınlarla mücadelenin nasıl yapılacağını söylüyor ve 1 Eylül günü Ahmet Hakan ile yaptığı röportajda bunu Sağlık Bakanı da kabul etti: “Bu sorunun tamamen ortadan kalkması için yapılması gereken tam izolasyon”. Benim açımdan sorun bu noktada BİTMİŞTİR. Bu çözümün uygulanma şansının olup olmadığı BAŞKA bir konu. Nitekim Bakan da cümlesinin devamında bazı nedenlerle tam izolasyonu uygulayamıyoruz diyor. Evet, kapitalist bir dünyada sermayenin, değil 1, 10, 100 milyon insan dahi ölecek olsa çarkların durmasına asla izin vermeyeceğini biliyoruz. Yani tam izolasyon sermaye düzeni yıkılmadıkça asla uygulanamaz. Peki, bu böyle diye bilimden vaz mı geçelim? Sermaye profesörleri gibi salgına karşı en etkili yöntem maskedir diye toplumu kandıralım mı? Sağlık Bakanı çok dürüst davrandı ve çözüm tam izolasyon ama uygula(ya)mıyoruz dedi. .
Keşke sermaye profesörleri de bunu söyleyebilselerdi. Kaan hocam bakın gerçekten çok kötü bir yere gidiyoruz. Bakın bu ülkede vaka başka, hasta başka bir şeydir deniyor ve öğrencilerine vakanın hasta demek olduğunu öğreten 100’den fazla tıp fakültesinden bir tanesi ağzını aç(a)mıyor. Bu ülkede faiz sonuç değil nedendir deniyor, öğrencilerine derslerde faizin sonuç olduğunu öğreten 200’den fazla iktisat fakültesinden bir tanesi ağzını aç(a)mıyor. Bu ülkede kişi masumiyetini ispat edene kadar suçludur deniyor, yine öğrencilerine derslerde masumiyet karinesi öğreten 130’dan fazla hukuk fakültesinden bir tanesi ağzını aç(a)mıyor.
Bakın Kaan hocam gördüğünüz gibi ben burada başka bir şeyin mücadelesini veriyorum. Bugün yalnız tam izolasyon değil, bilimin önerdiği başka birçok çözüm kapitalist bir dünyada asla uygulanamaz. O halde bilim kapitalizm koşullarında “uygulanamayacak” çözümlerden vaz mı geçmeli? Hocam eğer şunu söylüyorsanız hiçbir itirazım olmaz: “Bilim insanları kapitalist bir dünyada yaşadıklarının bilinciyle davransınlar ve hiçbir şekilde sermayenin çıkarına halel getirmeyecek, fakat aynı zamanda sorunu da çözecek öneriler üretsinler. Bilim insanı değiller mi, işleri bu, yapsınlar” diyorsanız, buna hiçbir şey demem. Yapsınlar. Yeter ki sorun çözülsün. Selamlar.
Akif Akalın
BENİM AKİF HOCAYA CEVABIM
Sevgili Akif, öncelikle cevap verdiğin ve sakin bir üslupla derdini anlattığın için teşekkür ederim. Fakat sorun devam ediyor. Yukarıdaki yazıda ifade etmeye çalıştığım problemin pek çok yönüne yine girmiyorsun. Son paragrafındaki demagojiye kaçan cevap bence asıl problemin cevabı değil.
Tekrar izah etmeyi deneyeyim. 1- Tam izolasyon da çözüm değildir. Çünkü virüslerin arkası kesilmeyecek. Her virüs çıktığında tam izolasyonu, değil kapitalist sistem sosyalist sistemin feriştahı gelse sürdüremez. İnsanlığın yaşam biçiminin, üretim ve tüketim anlayışının kökten değişmesi gerek. Tıp anlayışının da kökten değişmesi gerek. Şu sırada senin Sovyetler Birliğin hayattta olsa bunu başaramazdı. Bir salgında başardı diyelim, ikinci salgında başaramazdı. Çünkü devletler arası, ekonomik güçler arası kıyasıya rekabet ortamında bu kitabi tedbirler sürdürülebilir değil. Kitaplarda savaş kötüdür, trafik kazaları insan öldürür diye de yazıyor. Savaşsız ve trafiksiz bir dünya kurabildi mi “sosyalist” ülkeler? Geçmişten varsayım yapmayalım hadi. Çin tüm dünyaya hastalığı yaydıktan sonra şimdilik başarmış görünüyor? Sonraki salgında?
2- Birinci maddeyi unut, şuradan daha somuttan devam edelim. “Ders kitaplarındaki bilgi bu. Bakan da kabul ediyor, ama uygulayamayız, dedi” diyorsun. Problem tam da burada. Ders kitaplarındaki bilgi eğer uygulanamaz bir şeyse demek ki yanlıştır. En azından eksiktir, yeni şartlara göre revize edilmelidir. Ders kitapları bu şekilde uygulanamaz ya da yanlış pek çok önermeyle dolu. Bizim felsefe sistemlerimiz de öyle. Şöyle örnek vereyim: Bize göre, nesnel bilimsel verilere göre en ideal sistem sosyalist sistem değil mi? Ya da planlı kamu yönetimi diyelim, bu addan hoşlanmayanlar için. Ama uygulanamıyor. Bu sistemler çöküyor ve tersine dönüşüyor. Her yerde kapitalizmin yasaları hakim şu anda. Bu tabii, bizim gibilerin “doğrusu budur” dememizi engellememeli. Ama işimiz bu kadarcık mı? Senin hayat anlayışın zaten bu yönde. Sosyalizm iyidir.. Tamam.. Karantina tek çözümdür.. O da tamam.. Yanlış mı? Hayır, bence de doğru.. Bunu diyeceğiz ve kenara çekileceğiz.. Mevcut işleyiş içinde her şeyi kötü ilan edeceğiz ve görevimiz tamamlanacak… Hiçbir iş yapmayan ve inzivaya çekilmiş bir insan için bu felsefe tutarlı olabilir. Ama az buçuk toplum yaşamındaysak, bir işler yapıyorsak, bu iş yazarlık bile olsa… Süren kavgada değil yıllık, aylık... her gün güncel konumlanışlara girmek… Birilerine, bir şeylere daha çok karşı olmak, bazı şeylere daha az karşı olmak, iyi bir şeylere de destek olmak mecburiyetindeyiz. Bu kaçınılmaz yasadır, yaşıyorsak bunu kabul etmesek de yaparız. Yapıyoruz.
3- Dolayısıyla sende eleştirdiğimiz büyük problem kendince doğru görüşü yineleyip ötesine karışmaman değildir. Dediğim gibi inzivada yaşamadığına göre bunda da sakatlık var, ama onu hoş karşılayabilir, hatta saygı gösterebiliriz. Sen kendince doğru görüşte ısrar ediyorsun ama sol Portal’da yazmakla, sol Portal kimliğini kullanmakla bir tarafta duruyorsun. Bulunduğun taraf bence “tam izolasyon” tarafı falan değil. İktidar sıkı tedbirler alsa onu da alaya alıp eleştirecek, tedbir almasa onu da alaya alıp eleştirecek bir taraf. Sadece ucuz ve kolay siyaset yapmaya çalışan bir taraf. Bak sana daha da somut bir soru: Sınıfın sağlığı, sınıfın sağlığı deyip duruyorsun. İşçilerin sağlıklı olması için önce hayatta olması gerek. Yüzlerce işçiyi yüzden fazla saldırıda bile isteye öldüren PKK’yı ad vererek kınadı mı senin yazdığın yayın organı? Kınamak elbette yetmez bu katillere karşı etkin mücadele gerekir, ama sadece kınasalar ellerinden öpeceğiz. Ya TTB? Bir kez kınadı mı PKK terörünü? PKK’ya bir kez tavır aldı mı? Dolayısıyla bunların tıbba, sağlığa, insan hayatına bakışı kökten samimiyetsizdir, kirli politika malzemesidir. Sol Portal TTB’nin görüşlerini ikide bir manşet yapıyor, ticari tıbbın psikopat profesörlerini ikide bir haber yapıyor. Bizim görüşlerimizi aktardığını gördün mü bir kez bile? Ve sen orada yazmakla, ben doğru bildiğimi söyler, olmuyorsa başka ne yapabilirim diyemezsin. Kasıtlı moral bozucu yayın yaparak bu salgın ortamında da halk sağlığı sorunu haline gelmiş güçlerin içinden bize el sallayıp, “benim dediklerim ders kitabı bilgisi” diyemezsin. Ders kitaplarında böyle bir tutum önerilmiyor. Ders kitaplarında bazı doğru şeyleri sonuna kadar söyle, ama sakıncalı olabilecek bazı doğru şeyleri bilsen de yazma, denmiyor. Cevap verme inceliğini sürdürürsen, elbette onu da buraya koyarız. Sevgiler, saygılar..
Kaan Arslanoğlu
Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.
Kaan Arslanoğlu 03.12.2020
Tarih Yazıyor deyu kendine pek anlamlı bir takma isim vererek gerçek ismini vermeyen bir değerli okurumuz çok rastladığımız bir eleştiriyle yazımızı bezemiş. Akp' nin de yolsuzluklarını yazsaydınız gibi gayet zekice ama milyon kez tekrarlanan bir klişe.. Onları çok yazdık.. Şimdi artık herkes yazıyor.. Çoğu da uyduruk kaydırık. Bunda ne bir orijinallik ne de fayda var artık. Çünkü AKP yolsuzluklarını yaz diyen muhalif liderler, kadrolar ve bilhassa taban.. AKP ve sistemle birlikte pek güzel yiyorlar bu ganimeti. AKP ile yemede ortaklar.. Muhalif rolü oynarken yine pek acarlar. Hepsine afiyet olsun. Bizim gözümüz yok. :)
Nedim Pala 01.12.2020
Tıp sektörü dışında.. ama reel sektörün, mega kentin tam ortasında, hayatın içinde olan birisi olarak.. 2 haftalık tam izolasyon, iş hayatının, yaşamın tamamen durması teorisini; ben gerçeklerden kopuk bir öneri olarak algılıyorum. Bu ülkenin yapısı o işe uygun değil ! daha beter sonuçlar çıkar ortaya. Bu ülkede günlük, haftalık gelirle yaşayabilen, çalışan insan sayısı çok fazla. Onların aile çevresini ve güncel ortamı da düşünürsek ? bir çöküş yaşanabilir. Taksi minibüs halk otobüs şoförü, nakliyeci, cafe, restoran, büfe çalışanları .. inşaat ve yan işlerinde çalışan milyonlarca insan günlük ve haftalık gelirle yaşayabilen büyük bir kitle var. İşler öyle zoom kameralarından, teorik kalıplardan, holding, yandaş, abd/ab fonlarıyla yemlenen müzmin muhalif medyaların kameralarından bakıldığı gibi değil ! Benim çevremde bile.. açlıktan ölmektense ? coronadan öleyim laâayn ! diyen insanlar dolu.
kaan arslanoğlu 30.11.2020
Dünyada salgınla ilgili kara haberler medyada-sosyal medyada tek merkezden fiştekleniyor. Büyük çoğunluğu ABD’nin liberal siber oligarşisi kaynaklı… Bunu görmemek için kör olmak gerek. Salgın önlemleri ve tedavilerini azgın kapitalizm ve emperyalizm yönetiyor. Emperyalizm ve kapitalizmden laf olsun diye durmadan bahsedenler bunu sorgulamıyor. Aşı çalışmaları, üretimi ve dağıtımı tamamen emperyalist kapitalist ekonomik sosyal yasalara göre devam ediyor. Çok geniş bir kesim bunu da gayet doğal, olması gereken gibi görüyor. Her alanda bu böyle, sadece sağlık ve tıpta değil. Salgınla ilgili komplo kuramlarına bir bütün olarak katılmıyorum, abartılı ve mantıksız yönleri bir hayli fazla. Ki bu da baskın emperyalist ideolojiyi güçlendiriyor. Fakat komplo kuramlarının neredeyse hepsinin sağlam bir haklı yanı bulunmakta.
fahri kumbul 26.11.2020
Zaman ayırıp verdiğiniz içten yanıtlarınız için teşekkürler. Saygı ve selamlar.
Mehmet Bozkurt 26.11.2020
Yüzeyleri dezenfekte etmenize, elinize zararlı dezenfektanları her gördüğünüz yerde sıkmanıza kesinlikle gerek yok. Yüzeylerden geçmediği son zamanlarda yapılan çalışmalarla kanıtlandı. Evleri, işyerlerini dezenfekte ettirmeye gerek yok. Havalandırmak, hasta insanlarla aynı havayı solumamak yeterli.
Mehmet Bozkurt 26.11.2020
Dışı ve içi ayrımı maskelerin çoğunda bulunmuyor. Genelde varsa renkli tarafı dışa, telli tarafı burnu kavraması için yukarıya gelecek şekilde kullanılır cerrahi maskeler. Tek kullanımlık maskeler 4-5 saatten uzun süre kullanılmamalı, ıslanınca atılmalı. Mutlaka iplerin tutulmalı. 3 katlı maskeleri tercih etmelisiniz. Emin değilseniz birini kesip bakabilirsiniz. Kenarlarının tam kapanması önemli. Gevşek maskelerin lastiklerini düğümleyip kısaltabilirsiniz. Ideali arkadan bağlanan cerrahi maskeler. Yanların da kapalı olmasına özen göstermelisiniz. Tek kullanımlık maskeler dezenfekte edilemez, yapıları bozulur, aralarda geçitler açılır. Kullandıktan sonra atıp yenisini takmalısınız. Maskeye ek olarak hastane gibi kapalı, riskli ortamlarda ben siperlik de kullanıyorum. Selamlar...
kaan arslanoğlu 26.11.2020
Fahri bey, maskelerde ben böyle bir şey pek görmedim. Sizin dediğiniz şey ev yapımı bez maskelerde oluyor. Seri imalat beyaz maskelerde ip bağlanan yerler, astar içeride olacak. Ama ters takmanın bence estetik sakınca dışında :) bir sakıncası yok.. Yeter ki biraz kirlenince atılsın.. Bir de daha önemlisi: Kirli ellerle maskeye dokunulmasın. İlla dokunmak gerekiyorsa ipinden, kenarından tutulmalı. Ve bu şekilde kenarından kirlenen maske yıkanmalı, kolonya ile dezenfekte edilmeli ya da atılmalı..
kaan arslanoğlu 26.11.2020
Cenk beye sorusunun zor olduğunu, bu kadar dar alanda anlatamayacağımı söyleyeyim. Çalışma alanım bu, o konuda birçok kitap yazdım, başka pek çok kitap var, ama ne kadar anlatılsa birçok şey eksik kalır. Özetle şunu belirteyim: Tüm akılları toplayıp pazarda satmaya başlamışlar. Herkes gitmiş yine kendi aklını almış. En pozitif bilimlerin, fiziğin ve matematiğin bile çıkarlara alet edildiği bir insanlıkta.. kendini yargılamayı yüzde 99'dan beklemeyin. Dediği başka yaptığı başka tutumu ise insanın olmazsa olmazı. Sizin dediğinize çok benzer durumları ben de bizzat yaşadım. Milletin morali bozulmasın diye uğraşıyorum, ama çevremde önlemlere çok dikkat ediyorum. Hastalık şöyle öldürüyor, böyle bitirdi diyenlerin hepsi değil, birçoğu pek bir rahat davranıyorlar. İnsan bu..
fahri kumbul 26.11.2020
Bu kadar doktoru bulmuşken bir sorum var: Maskenin iç yüzü ve dış yüzünü nasıl ayırt edeceğiz? İpinin bağlantı yerine göre mi, astarına göre mi, hangi taraf dışta ya da içte olacak? Çünkü piyasada satılanlar aynı standartta değiller... Eğer yanlış takılıyorsa, takınca içi dışına geliyorsa, etkisi azalır değil mi? Dolayısıyla önemli. Çevremde yaptığım küçük bir araştırmada farklı görüş ve uygulamalar var.
Mehmet Bozkurt 25.11.2020
Ne kadar doğru söylediğiniz bilmiyorum Cenk Bey. Sonuçta bir anekdot anlatıyorsunuz. Kanıtsız, kulaktan duyma. Garsona sormuşsunuz, yanlış biliyor olabilir. Diyelim ki doğru. Doktorlar zaman zaman sağlıksız davranışlarda bulunabiliyor. Örneğin sigara içen sağlık personeli sigaranın zararlarının abartıldığı anlamına gelmez. Selamlar...
cenk yolcu 25.11.2020
Hocam, pandemi hakkında herkesten farklı bir şey söylediğimizde hemen suçlamalar başlıyor. Vay efendim olayı hafife alıyormuşum salgın benim gibiler yüzünden yayılıyormuş. Halbuki tedbirlere uymayın diye bir şey demiyoruz. Siz de demiyorsunuz. Ben kendim beni suçlayan o kişilerden daha çok uyuyorum tedbirlere. Maksat kabahati soru sorana atmak olsun. Soru sormadın mı ne yaparsan yap iyisin. Her partinin yetkili kişilerini izliyorum medyadan. Salgın konuşurken pek titizler, karşı tarafı güzel suçluyorlar. Başka videolarına, fotoğraflara bakıyorum.. Aynı kişiler herkesle sarmaş dolaş. Ben salgın zamanı lokantalar haziranda açılınca korka korka gittim. Çift maskeliyim, yanıma kimseyi yanaştırmıyorum. O sırada başka bir masada 30 kişi var başka bir masada 40 kişi var.. maske falan yok, herkes kucak kucağa oturmuş. Kim bunlar diye sordum garsona. 30 kişilik olan doktorlarmış, 40 kişi olan komple hastane personeli. Bu kolay suçlamanın psikolojisini bir anlatırmısınız?
kaan arslanoğlu 23.11.2020
Bu arada Mehmet Bozkurt adlı hekim okurumuz, ki tıbbi yazılarımızı hassasiyetle takip ediyor, yorumlar yazmayı sürdürüyor. Ama artık onları siliyoruz. Bıktırırcasına her kaynaktan tekrarlanan uyduruk "bilimsel" bilgileri burada da tekrarlayıp durmasından değil sadece. Kapitalist ideoloji tek bir hücreyi boş bırakmıyor gördüğünüz gibi. Bu uyduruk sahte bilimsel verilerin gerçek yüzünü pek güzel ifşa ettiğimiz için bize kızıyor. Uyduruk bilimlerine karşı çıktığımız için yine alışıldık bir kalıpla beni "dünyayı düz görenlerin bir üyesi" gibi göstermek istiyor. Ama sayesinde bir şeyi daha anımsadık. Bu uyduruk bilimcilerin "korona şöyle kalıcı hasar bırakıyor, böyle organları tahrip ediyor" kampanyasının ardında başka bir hinlik var. Salgın bitecek ve herkes her organını telaşla kontrolden geçirmeye koşacak. Kartel için gelsin paralar, dünya kaynakları için israf: Günümüz tıbbı..
Fatih Torun 23.11.2020
"Turuncu darbe peşindeki muhalefet" tanımlamanız o kadar kapsamlı ve anlamlı ki... Bolca kullanacağım. Teşekkürler.
Akif Akalın 23.11.2020
Bakın Kaan hocam gördüğünüz gibi ben burada başka bir şeyin mücadelesini veriyorum. Bugün yalnız tam izolasyon değil, bilimin önerdiği başka birçok çözüm kapitalist bir dünyada asla uygulanamaz. O halde bilim kapitalizm koşullarında “uygulanamayacak” çözümlerden vaz mı geçmeli? Hocam eğer şunu söylüyorsanız hiçbir itirazım olmaz: “Bilim insanları kapitalist bir dünyada yaşadıklarının bilinciyle davransınlar ve hiçbir şekilde sermayenin çıkarına halel getirmeyecek, fakat aynı zamanda sorunu da çözecek öneriler üretsinler. Bilim insanı değiller mi, işleri bu, yapsınlar” diyorsanız, buna hiçbir şey demem. Yapsınlar. Yeter ki sorun çözülsün. Selamlar.
Akif Akalın 23.11.2020
Keşke sermaye profesörleri de bunu söyleyebilselerdi. Kaan hocam bakın gerçekten çok kötü bir yere gidiyoruz. Bakın bu ülkede vaka başka, hasta başka bir şeydir deniyor ve öğrencilerine vakanın hasta demek olduğunu öğreten 100’den fazla tıp fakültesinden bir tanesi ağzını aç(a)mıyor. Bu ülkede faiz sonuç değil nedendir deniyor, öğrencilerine derslerde faizin sonuç olduğunu öğreten 200’den fazla iktisat fakültesinden bir tanesi ağzını aç(a)mıyor. Bu ülkede kişi masumiyetini ispat edene kadar suçludur deniyor, yine öğrencilerine derslerde masumiyet karinesi öğreten 130’dan fazla hukuk fakültesinden bir tanesi ağzını aç(a)mıyor.
Akif Akalın 23.11.2020
Merhaba, Sorulara elimden geldiğince yanıt vermeye çalışayım. Ben bu süreçte ilk günden beri ders kitaplarında ne yazıyorsa onu söyledim. Ders kitapları salgınlarla mücadelenin nasıl yapılacağını söylüyor ve 1 Eylül günü Ahmet Hakan ile yaptığı röportajda bunu Sağlık Bakanı da kabul etti: “Bu sorunun tamamen ortadan kalkması için yapılması gereken tam izolasyon”. Benim açımdan sorun bu noktada BİTMİŞTİR. Bu çözümün uygulanma şansının olup olmadığı BAŞKA bir konu. Nitekim Bakan da cümlesinin devamında bazı nedenlerle tam izolasyonu uygulayamıyoruz diyor. Evet, kapitalist bir dünyada sermayenin, değil 1, 10, 100 milyon insan dahi ölecek olsa çarkların durmasına asla izin vermeyeceğini biliyoruz. Yani tam izolasyon sermaye düzeni yıkılmadıkça asla uygulanamaz. Peki, bu böyle diye bilimden vaz mı geçelim? Sermaye profesörleri gibi salgına karşı en etkili yöntem maskedir diye toplumu kandıralım mı? Sağlık Bakanı çok dürüst davrandı ve çözüm tam izolasyon ama uygula(ya)mıyoruz dedi. (DEVAM).
kaan arslanoğlu 22.11.2020
Mehmet Bozkurt'un yorumları sistemin ticari tıbbının, global oligarşik kara medyayla ortaklaşa yürüttüğü kara propagandanın örneklerinden sadece biridir.. Bunlar tek merkezden kasıtlı üretiliyor.. Koronanın zekayı gerilettiğine kadar varıyor bu sözde bilimsel kampanya.. Hayır, kasıtlı olarak büyütülen korona paniği zaten çok zayıf olan insan zekasını çökertiyor. Bu salgın biyolojik etkilerinden çok (ki küçümsemiyoruz, kat be kat abartılmasına direniyoruz) bir psikiyatrik salgındır artık. Elbette meydanı o kadar da boş bırakmayacağız. Sizin için üzgünüm Mehmet bey meslektaşım... Selamlar..
Mehmet Bozkurt 22.11.2020
Eklemem gereken bir husus da Kovid-19'un uzun dönemde kalp, beyin, akciğer, kas-iskelet sistemi gibi organlarda yaptığı uzun dönem etkileridir. HAfif geçiren hastalarda bile Frankfurt üniversitesinin kalp MR görüntülemesiyle %78 hastada kalbin etkilendiğini hastaların %60'ında kalp kasında yangı oluştuğunu gösterdiler. Hafif geçiren hastalarda dahi kalp tutulumu görülüyor. Ülkemizde de genç hastalarımızdan iyileştikten bir iki ay sonra kalp krizinden kaybettiklerimiz oldu. Neyle karşı karşıya olduğumuz bilmezsek önlem alamayız. (Bkz:
)
İngiltere'den bir çalışmada hastalığın başlangıcında 140 gün sonra hastaların %66'sında halen en az bir organ sisteminde bozukluk saptanmış. https://www.bmj.com/content/371/bmj.m4470 Gripten iyileşince genellikle tamamen iyileşmiş oluyorsunuz. Bu hastalık damar duvarlarını (endotel) tuttuğundan uzun dönemde kalıcı hasar bırakabiliyor. İş gücü kaybı hesaplansa belki karantina daha ekonomiktir.
kaan arslanoğlu 22.11.2020
Bu son dediğinizin matematik bir mantığı bulunmuyor sayın Mehmet Bozkurt.. Ahmet Yılmaz hocama katılmak zorundayım. Dünya tıbbına yön verenler matematik bilmiyor, dolayısıyla siz de bilmiyorsunuz.. Bilmiyor musunuz cidden? Tek tek kişiler bilmiyor olabilir, ama dünya tıbbına yön veren çakallar bilmiyor olamaz. Burada kasıtlı çarpıtma var. Daha önceki yazılarımda bu sayısal gerçekleri uzun uzun irdeledim. Özetle şunu diyebilirim. Koronadan ölüm oranı denilen yüzde 2-5-4 gibi rakamlar ağır hastalık belirtileriyle başvuranlar arasındaki ölüm oranı. Tüm pozitif vakalar üstünden ölüm oranı saptanmasını bilerek engelliyor aynı çakallar. Kaldı ki korona virüsü ile karşılaşanlar mantıken pozitif vakaların birkaç katı. Önceki griplerde test olmadığı için tamamen atmasyon yöntemine göre hasta ve ölüm sayısı saptanıyordu. Dolayısıyla eldeki verilerle griplerdeki tehlike katsayısını karşılaştırmak tam mümkün değil. Çarpıtılmış rakamlar üstünden tahmin yürütüyoruz..
Mehmet Bozkurt 22.11.2020
Yapmış olduğunuz karşılaştırmanın bir anlamı olabilmesi için toplam vaka sayılarını bilmemiz gerekiyor. Yani ölüm sayılarını birbiriyle karşılaştırmak matematiksel olarak doğru olmaz. Bir de paydada bir sayı olmalı. Grip olan toplam kişi sayısını paydaya koymadan gerçek bir karşılaştırma yapmış olmayız. DSÖ her yıl dünyada gripten 290 bin ile 650 bin kişinin öldüğünü tahmin ediyor. Toplam enfeksiyon geçirenlerinse yaklaşık 1 milyar kişi olduğu tahmin ediliyor. Şu ana kadar Kovid-19 saptanan vaka sayısı 55,6 milyon, ölüm sayısı ise 1,34 milyon. Şimdi vaka fatalite hızlarını (VFH) karşılaştırabiliriz. Grip için tahmin edilen VFH %0,1-%0,2 iken, Kovid-19 için %2,4. Burada 10-20 kat bir artış görüyoruz. Değerler zaman içinde değiştiğinden yeterli bir karşılaştırma değil. Çünkü son aylarda ölümler tedavideki ilerlemelerle ve maske kullanımının yaygınlaşması sayesinde azaldı. O yüzden yaklaşık on kat diye aslında belki de iyimser sayılabilecek bir tahmin yürütülüyor. Zaman gösterecek.
Mehmet Bozkurt 22.11.2020
Monoklonal antikorlar ülkemizde bulunmadığından tedavide kullanılamıyor.
Mehmet Bozkurt 22.11.2020
İspanyol gribi adı verilen 1918 pandemisinde influenzanın fatalite oranı %2 hesaplanmıştı. Zamanla bağışıklık, hijyen, tedaviler, aşılar gibi koşulların değişmesiyle bu oran %0,1'e düştü. Covid-19 fatalite oranları değişen koşullarda farklı bulunmakla birlikte %1,4-3,4 aralığında değişiyor. Alınan önlemlerle virüs yükü azaltılabildiğinde bu oranlar düşürülebiliyor. 80 yaş üzerinde %15'e kadar çıkarken 10 yaş altında %0,002 civarında. Örneğin İtalya'da %2,7 hesaplanmıştı. Risk grubu korunabilirse %0,5'e düşürülebileceği öngörülüyor. (Bkz:
)
Takip eden bilir, Trump'ın tedavisinde de kullanılan monoklonal antikorlar henüz etkinlikleri araştırılmaya devam ediliyorsa da FDA onayı aldı ve kullanıma girdi. Hastaneye yatışı ve yoğun bakım ihtiyacını azalttıkları belirtiliyor. https://www.fda.gov/news-events/press-announcements/coronavirus-covid-19-update-fda-authorizes-monoclonal-antibodies-treatment-covid-19
Ahmet Yılmaz 22.11.2020
Ben tıp doktoru değilim. Matematik öğretmeniyim. Mehmet Bozkurt bey galiba genç bir doktor arkadaş. Şundan anladım: Genç doktor arkadaşlar matematiği fazla bilmiyorlar. Küçümsüyorlar. Yeğenimden biliyorum. İstatistik hesaplarını kendisi yapmıyor, başkalarına yaptırıyor. Her şey aşırı uzmanlaşmış. Doz hesabını kafadan yapamıyor birçoğu, akıllı telefona yaptırıyorlar. Mehmet beyde bu hastalık 10 kat tehlikeli derken hesap yapmadan söylüyor. Aşısı olan gripten Türkiyede her sene 10 bin kişi ölüyordu. Bu gribin aşısı yok. Yıl sonu kaç çıkacak bakalım vefat sayısı. 15 bin çıkarda yüzde elli, 20 bin çıkarsa bir kat fazla öldürücü demek. Birde her yerden okuduklarımız acaba yanlışmı? Bu virüsün ilacı yok diyor mesela TRT-3..... Sadece destekleyici, biraz iyi gelen ilaçlar kullanılıyormuş, spesifik bir ilacı yokmuş. Orada kafam karıştı. Zaten spesifik ilacı varsa bu kadar insan niye ölüyor? Bir doktor öyle diyor başka doktor tam tersini. Şaşırdık kaldık. Selamlar.
Mehmet Bozkurt 22.11.2020
Yine de riskli kişilerde yılda bir grip aşısı hayatı uzatıyor. Kovid-19 bagışıklığının en az 6 ay sürdüğü ve koruyucu olduğu kanıtlandı. Sonrası için kesin konuşmak bilimsel olmaz. Kovid-19 virüsü hasta kişiyle aynı havayı solumakla bulaşıyor. Restoranların, okulların, spor salonlarının kapatılması ölümlerin artmasını engeller. Amacımız ekonomiyi korumak mı insan hayatını korumak mı? ABD yeterince önlem almadığından en az 250 bin vatandaşının ölümüne seyirci kaldı. Ülkemiz bu noktada değil henüz. Son kararları almakta ağır davranıldı. Şu anda İstanbul'da servisler de, yoğun bakımlar da, acil servislerin hasta takip alanları da tamamen dolu. 112 servisi hastalar için yer bulamıyor. Pandemi hastaneleri açıldığı halde zorlanıyoruz. Bunlar gerçekler, amacımız panik yaratmak değil. Yapılacaklar belli. Yeni Zelanda, Avustralya, Çin örnekleri önümüzde. Ayrıca Türkiye için ekonominin kötüleşmesinin tek nedeni pandemi değil sanıyorum.
Mehmet Bozkurt 22.11.2020
D vitamini ve çinko eksikliğinin hastalığın ciddiyetini arttırdığı gösterilse de normal kişilerde kullanmanın faydası kanıtlanamadı. Yine de tavsiye ediyor kullanıyoruz. Hastalığın doğrudan tedavisi olarak monoklonal antikorlar kullanılıyor. Pahalı ve sınırlı miktarda üretilebiliyorlar. Ülkemizde henüz bulunmuyor. ACE2 reseptörünü taklit eden moleküllerin virüsü girişte durdurabileceği gösterildi. Çalışmalar sürüyor. Hastalığın ileri evrelerinde kullandığımız steroid, faktör Xa inhibitörü antikoagulanlar, pron yatırmak gibi uygulamalar en az üçte bir hastada hayat kurtarıcı. Interferon ve sitokin inhibitörleri çalışmaları sürüyor. İlk zamanlara göre hastaneye yatan hastalarda ölüm oranı azaldı. Yine de gripten en az 10 kat yüksek. En iyi korunma aşılar çıkana kadar maske, sosyal mesafe. Sonuçları ilk bildirilen iki aşının koruyuculuğu yaklaşık %95. Grip (influenza) virüsü koronavirüslerden yüzlerce kat hızlı mutasyon geçirdiğinden grip aşısının etkinliği %40'larda. (devam)