15 Yıl Sonra İnsanlık ve Türkiye… Ahmet Yıldız’ın Yanıtı

15 Yıl Sonra İnsanlık ve Türkiye… Ahmet Yıldız’ın Yanıtı

BİRİNCİ GRUP YEDİNCİ YAZI

1- Evrensel ahlak, insani değerler, özgürlük, eşitlik, mutluluk, iletişim düzeyi açısından 15 yıl sonra insanlık ülkemizde ve dünyada nasıl olacak? Öngörünüz nedir, bunun nedenleri nedir?

Evrensel ahlak var mı tam bilmiyorum. Varsa bile değil ülkemizde 15 yıl sonra dünyanın herhangi bir köşesinde var olacağına inanmıyorum. İnsani değerler ise sanat ve edebiyatın taşıdığı en önemli değerlerdir. Sanat ve edebiyat insan nesli var oldukça yaşayacak ve var olacak en önemli taşıyıcıdır. İnsani değerler edebiyat ve sanatta var olur ve gelecek nesillere aktarılır. (Elbet 'gerçek' edebiyat ve 'gerçek' sanatta!) İnsani değerlerin yaygınlaşması hatta tüm dünyaya egemen olması,  hepimizin gençliğinden beri mücadelesini verdiği,  paranın egemen olmadığı bir dünya yaratarak sosyalizan eşit ve mutlu yaşayacağımız bir dünya hayalinin temel taşıdır. "Özgürlük" ise her kafana eseni yapma anlamında olmadığına göre bu güzel hayalde, yani insani değerlerin egemen olacağı bir dünya kurma mücadelesinde bize lazım olan şeydir: Bu mücadeleyi yapabileceğimiz bir alan açması açısından.

İletişim "düzeyi" ise ne kadar önemli bilmiyorum. İnsani değerler iletişimin yüksek olmasıyla hız kazanır; doğrudur. İnsanların her kuşakta ve yaşta birbiriyle sağlıklı ilişki kurabilmesi, anlaşıp rahatlayarak "önündeki maçlara"  bakması sağlıklı iletişimle mümkündür.

Eğer bir iletişimsizlikten söz edilecekse bunda gençlerin bir kabahatinin olduğunu sanmıyorum. Biz yaşlı kuşakların onları daha iyi anlayıp "ilişki"ye kendimizi zorlamamız lazım. Yoksa onların bize ihtiyacı yoktur düşüncesindeyim. Özellikle biz, 78 kuşağı belki de Türkiye'nin en dramatik kuşağıdır. Hastayız biz; ruhu dumura uğratılmış, burulmuş bir kuşağız. Zavallıyız yani; kimseye akıl verecek halde değiliz bence. Bize düşen etrafımızda olup bitenleri anlamaya çalışmaktır. Fazla ileri gitmemiz ya zarar verir ya da bizi kıç üstü oturtarak yalnızlığa iter ki bunu çok yaşadık.

15 yıl sonra insanlık ülkemizde ve dünyada nasıl olacak? Bunu bilmek gerçekten zor. Şu zaman diliminde ABD dahil dünyanın herhangi bir ülkesi anında karmakarışık olabilir ve geçmişin tüm kazanımları bir anda çorbaya dönebilir. Paranın egemen olduğu bir karanlıklar dünyasında pembe renkler çizmek zor.  Avrupa sağlam kalacak mı emin değilim. Fransa, Almanya, İngiltere ve İtalya arasındaki gerilim derinleşebilir; kopabilir. Bu dört ülkenin dışındaki 22 ülke ise ayrı bir birliğe gidebilir. İspanya Bask kavgası parçalanmayla sonuçlanabilir. Fransa etnik olarak parçalanmasa da çelişkiler parçalanmaya gidecek denli derinleşebilir ikinci 15 yıla dek! Birleşik Krallık dağılıp İngiltere kalabilir tek.

ABD'de İspanyol nüfus kendisini ülkenin sahibi sanan ırkı geçebilir. Siyah beyaz savaşı derinleşebilir.  Çin ABD'nin yerine geçip dünyanın diğer bölgelerini özellikle Afrika'yı yarasa çorbası haline getirip yiyebilir ki Batı emperyalizmini aratabilir.

Türkiye'ye gelince. Eğer şu Arap nüfusu saldırısını püskürtebilirsek çok önemli bir ilerlemeye girebiliriz. Ve eğer 2023'te 400 milyar ihracata ulaşırsak (Bakanlık 500 milyar hedeflemiş) bu 2035'te 1 milyar dolara rahat ulaşır ki Türkiye uçar. Ortadoğu'da, atalarımızın milyonlarca şehit vererek bin yıl yönettiği enerji kaynağı topraklardan tek bir damla bize koklatmadan 100 yıl Anadolu'nun kıraç topraklarında yaşamaya bizi mahkum eden oyunlara bu kez kanmayıp Akdeniz enerjisinden hakkımız olan payı alırsak sanırım bu rakama ulaşmak hayal olmaz. Türkiye silah sanayisini omuzlamış gençlerle, bu silahlarla savaşan gençliğin diğer bölümüyle, Akdeniz ve Balkanlarda ve Türk dünyasında bir imparatorluğa kapı aralayabilir. Yalnızca turizm alanında 2023'te 150 milyar dolar hedefine ulaşmak zor değil.

Yani ben 15 yıl sonra dünyanın en büyük 10 ülkesi arasına girmiş olacağımıza inanıyorum. Gençler en fazla 15 yıl sonra bizden çok daha zengin bir ülkede yaşayacaklar, kesindir.

2- Bu doğrultuda olumlu ne gibi çabalar var, varsa bunlar hangi çevrelerden geliyor? İlk aklınıza gelen örmekler.

Yeni nesil yeni kuşaklar yani 50 yaşın altındaki vatandaşlar üretip dışarıya mal satmayı, silah sanayisinde maya tuttu silah yapmayı teknolojiyi kullanmayı, kendi çıkarını, devlet karşısında hakkını hukukunu sonuna kadar kullanmayı, beslenmeyi biliyorlar;  bedenine bakmaya, yani kişisel çıkarına biz 78'liler gibi feodal olarak değil gerçekçi bakmayı biliyorlar. Bu bizler için olumsuz görünebilir ama bir ülke bu tip insanlar tarafından sağlamlaştırılır. Kendi çıkarının devletin çıkarından geçtiğini bilir çünkü. Hastalıklı ideolojilerden uzak sağlıklı bir yapıdır bu. Örneğin işlerini iyi yapmayı Almanlar kadar olmasa da öğrenmişler.

Türkiye son 15 yılda hem emperyalizm hem yerli kafası İslamcı hayallerle dolu iktidar erkiyle FETÖ darbesiyle yani dünyanın en büyük felaketi nasıl yaşanır derseler onların tümünü yaşayarak hala ayaktaysa bence bundan sonra daha sağlam durabilir. Halep'ten Kerkük'e kadar olan bölgenin Türkiye'ye Hatay gibi bir referandumla  katılma olasılığı yüksek.

Gençlerin füze silah hatta savaş uçağı, denizaltı vs. teknoloji altyapısı yüksek alanlarda başarılı olması ve bunları yapması Türkiye'nin bölge coğrafyasındaki konumunu değiştirebilir. Bu silahlar yönetenlere büyük bir jeopolitik manevra alanı sağlar ki bu bağımsız davranmayı kolaylaştırır. Bu da ülkeyi zenginleştirir kendine güvenini artırır başka büyük güçlerin peşinden sürüklenmesini engeller. Öyle bir dünya ki ne kadar füzen varsa o kadar itibarın var sözünü dinliyorlar. Haklı olmanın bir anlamı yok gücün yoksa.

Konya'da güneş enerjisi üreten paneller yapan fabrikanın yapılması ve buna uygun hazine arazisinin tahsis edilmesi nükleer santralden daha önemli bir gelişme bana göre. Türk Cumhuriyetlerinden gelen enerji boru  hattı da önemli. Yine Kayseri'de yerli ilaç fabrikasının üniversite bünyesinde kurulup çalışmaların başlamış olması çok önemli. Yani bir yerlileşme hareketi var ki buna Türk halkı uyuyor. Yani halkımız haklı ve doğru hedeflere müthiş uyum gösteriyor, öğrenme kapasitesi çok hızlı ve yüksek.

3- Bu doğrultuda olumsuz, yıkıcı, bozucu faaliyetler ne yönde? Bunların başını kimler çekiyor? Hangi eğilimler ve veya çevreler?

Türkiye Türkiye gibi davranırsa önümüzde hiç bir güç duramaz bu saatten sonra. Ancak işbirlikçi, olaylara Ankara'dan bakmayan siyasal iktidarlar en büyük tehlike. Halka bir türlü nüfuz edemeyen kötülük, siyasal erk ve aydınlar tarafından yeniden yeşertilmek üzere hala canlı tutuluyor. Hain bir iktidar bütün bu hedefleri yok sayacak bir siyasal kadro -ki var- yani "biz garibanız, biz zayıfız" diye AB ve ABD'yle işbirliğine onların politik heveslerine teşne, o doğrultuda davranan bir ülke olmayı halka kabul ettirmeyi başaran bir kadro iktidara getirilebilir. En büyük tehlike budur. Batılı değiliz biz Doğu'ya aitiz. Bir Doğu kültürüyüz, bir Doğu halkıyız. Ruslar gibi bunun farkında olmamız lazım. Batı taklidi bataklığında Batılı olacağım diye davranmak bizi mahvetti; 150 yıldır bu kafa karışıklığı yönümüzü de şaşırttı. Biz biziz ve nasıl davranmamız gerekiyorsa öyle davranmalıyız. Bu yeter de artar bile.

Dünyanın en güzel topraklarında oturuyoruz. Akdeniz'in en uzun sahillerine biz sahibiz. En köklü bir dil en zengin tarihe sahip milletlerdeniz. Bu nedenle en zayıf yanımız Batı hayranı, kendi kültürü ve halkına tarihine düşman, kendine güvenini kaybetmiş ya da bunu bilinçli olarak pompalayan bir aydın kesimdir. Kusurlu yanımız budur maalesef.  

Ahmet Yıldız


  • Nedim Pala

    Nedim Pala 16.02.2020

    bu meyanda.. yarım kalan villâsını bitirip içine yerleşmek için, hastasına gereksiz ameliyat yapan cerrahları.. yönetimine çöreklendiği müendiz odasında icraat olarak, sosyal ilişkiler komisyonunda salsa, çaça dans kursu açan ! koskoca müendiz odası yönetimini.. çalıştığı adli kurumda insan hakları ihlâli vakasından dosya başına avrupa fonlarından para alan; U.Mumcu cinayeti davasında karartma yapan Şebnem K.Fincancı'ları.. Atatürk'çü ayaklarında 2.5 milyona kitap satanları.. seçim öncesi ''her evden 1 oy da hdp'ye '' diye.. bana bilem ! meşaz yollayan çevremdeki tenekeden enteller gibi.. konulara felân da hiç girmiyoruz. Son 30 yılda belgeli olarak yapılan aydın ihanetlerini yazmaya kalksak ? burdan bizim köye yol gider. kağıt pahalılandı.. yazıktır günahtır, isrâf olur.

  • Nedim Pala

    Nedim Pala 15.02.2020

    evet.. Akif beye bende katılıyorum, bu yazı dizisindeki yazarların şu ana kadar ki bölümde ortak olarak vurguladığı konu ''aydın ihaneti'' ! zaâten bu derece yozlaşma, geriye gidiş, çöpleşme, kokuşma, çukurlaşma, yavşaklaşma .. bu ihanetin yaygınlaşması olmadan gerçekleşemezdi. 3 kuruşluk menfaat için beygir etinden sucuğa onay veren veteriner, 5 kuruşluk menfaat için ilaç tröstlerinin gereksiz ilaçlarını pazarlayan doktor, beton yığınlarından ibaret mok çukurlarına dönen metropollerdeki rantiyelerin artıklarından çöplenen mimar müendizz .. devlet bütçesinden yemlenen, çalıştığı kurumlarda yapılan katakullilere ses çıkarmayan bürokrat, üniversitelerdeki eğitimin lise seviyesine inmesini umursamayan akademisyen.. bu aydın ihanetinin somut bileşenleridir ! etrafımızda, ilişkide olduğumuz mekân ve kurumlarda yaşadık şahit olduk ! bu yüzden bazen düzeysiz de olsa, bu site raconuna uygun olması gereken edebiyat, imlâ kurallarına bakmadan da höykürüp, metan ve biber gazımızı püskürtüyoruz.

  • Kaan Arslanoğlu

    Kaan Arslanoğlu 13.02.2020

    Bu site açıldığından beri beni en çok çileden çıkaran, iğrendiren şey kimliği belli yazarlarımızın yazılarına sahte isimlerle sataşılması, hakaret edilmesi, dahası yine sahte isimlerle polemik yürütülmesi. Niye bu aşağılığı yapıyorsunuz, diye sorduğumuzda, "önemli olan fikirlerdir, kimin yazdığı önemli değil" denmesi.. Kendi kimliğini açıklayamayacak kadar sinik ve sinsi insanlardan ne hayır gelir. Bunlar bunun ne kadar yanlış, ne kadar ruhta tahribat yapan, ahlakı bozan bir şey olduğunu bilseler zaten baştan yapmazlar. O yüzden onlara harcadığımız zaman, ikna çabalarımız da hep boşa gidiyor.. Bizden uzak dursunlar da yine de sağlıcakla kalsınlar..

  • Kaan Arslanoğlu

    Kaan Arslanoğlu 13.02.2020

    Sevgili Ahmet'in yazısını gelgitlerle okudum. Bir "hah, tamam, doğru söylüyor, bu bakışa gelmeliyiz" diyerek, bir "yok canım, bu kadarı da olmaz, bu yanlış, bizim yerimiz bu mu olmalı!" diyerek. Fakat bu yazının en önemli çelişkisi bence şu: İnsani değerleri taşıyacak olan sanattır, diyor Ahmet. Doğru. Bir de gençlerin kabahati yok, onlar bizden daha ilerde, daha iyi olacak, demeye getiren şeyler söylüyor. Bunun ölçüsü ne? Eğer sanattan bakarsak, yeni dönemin sanatı, yeni nesillerin ilgilendiği sanat bir çöp. Daha doğrusu yeni nesiller Ahmet'in gerçek sanat dediği şeyden, gerçek edebiyattan tamamen kopmuş görünüyorlar. Okumuyorlar, ilgilenmiyorlar, okudukları şeyler, seyrettikleri şeyler (ki sanat demiyorum bunlara) korkunç.. Eee, ne olacak insani değerlerin, erdemlerin hali ???

  • editör

    editör 12.02.2020

    Aşağıda Celalettin Cepçioğlu adlı bir sayın yorumcunun yorumunu onayladık. Cepçioğlu bir tanesi "ve" olmak üzere 8 kelimelik yorumuna "kasabalı", "feodal" "ırkçı" "lokal" ve "öykünmeci" aşağılamalarını sığdırmayı başarmış. Peki kim bu tüm olumsuzluklardan sıyrılmış mükemmel yorumcu? Bilmiyoruz? Arama motorlarında google veya face book'ta böyle bir kişi yok, daha doğrusu sadece insan bu yorumcusu olarak 3 kaydı var. Kasabalılık, feodallik tam da bu olsa gerek. Sayın Cepçioğlu gerçek kimliğini açıklasa da bizi mahcup etse keşke. Yoksa karanlıklardan atıp tutan biri olarak kendini haksız, yazarı haklı çıkaracak.. :)

  • Celalettin Cepçioğlu

    Celalettin Cepçioğlu 12.02.2020

    Kasabalı yorumları. Feodal, öykünmeci, lokal ve hatta ırkçı.

  • Akif Akalın

    Akif Akalın 12.02.2020

    (DEVAM). Eminim bunları okuyunca, "ne var bunda, insanlık tarihi boyunca bunlar hep oldu" diyenler olacaktır. Elbette her zaman vardı fakat benim tartıştığım ORAN. Aydınların ne kadarı böyleydi? Elbette dünyanın her yerinde çürük yapıya sağlam diye ruhsat veren mühendisler olmuştu şimdiye kadar. Bugün AYDIN İHANETİ derken, bu mühendislerin artık ÇOĞUNLUK olduğunu söylüyoruz. Ve o sucuğu, o sucuğun üretimine göz yuman veterinerin annesi babası çocukları yiyor, yıkılan evin altında o yapıya ruhsat veren mühendisin annesi babası çocukları kalıyor vb vb vb

  • Akif Akalın

    Akif Akalın 12.02.2020

    Bugüne kadar yazanların çoğu bir şekilde içinde bulunduğumuz durumun sorumlularından birinin AYDIN İHANETİ olduğunu vurguladı. Ben de yazılarımda bu kavramı çok sık kullanırım fakat son zamanlarda aldığım geri bildirimlerden bununla ne ifade ettiğimizi iyi anlatamadığımı anladım. Bugün medyaya düşen bir haber bunu anlatmak için iyi bir fırsat. ADÜ Rektörü'nün Kayseri'de veteriner hekim iken sorumlu müdür olarak çalıştığı sucukçu insan sağlığına zararlı üretim yaptığından 3 ay hapis cezası almış, meslek odası da 3 ay meslekten men etmiş. Buradaki AYDIN İHANETİ şurada. Devlet halkın sağlığını korumak için sucukçuya veteriner çalıştırma zorunluluğu getirmiş, veteriner ise üç kuruşa tamah edip sucukçunun halkın sağlığını tehlikeye atmasına göz yummuş. İşte bu. Yoksa sicilinde böyle bir şey olanın rektör yapılması değil mesele. Bu durum BÜTÜN meslekler için geçerli. Depremde çöken binaya ruhsat veren, hastane baskısıyla gerekmediği halde tetkik isteyen vb hepsi bu kategoride. (devam)

  • editör

    editör 12.02.2020

    teşekkürler değerli Fahri Kumbul.. :)

  • fahri kumbul

    fahri kumbul 12.02.2020

    Tamamen unutmadır, kusura bakmayın. Ayrıca "kızgınlık" sözcüğünü "üzgünlük" diye de düzeltiyorum ve o da geçici...

  • editör

    editör 12.02.2020

    Bir önceki imzasız, isimsiz yorumu bir kereye mahsus onayladık. Aynı kişi başka yorum yapacaksa, lütfen ismini, hem de bir zahmet gerçek ismini belirtsin..

  • 12.02.2020

    Fütüristliğin, üfüristlik olduğunu kanıtlamış. Yazarı gerçek edebiyat'tan ve edebiyat eleştirilerinden tanıyordum ve epey saygı duyuyordum, Türkiye üfüristliği bende kızgınlık yarattı, ama geçici... :)

  • CEMAL ÖZTÜRK

    CEMAL ÖZTÜRK 12.02.2020

    İyimser ol ki kötü olan her şey yeniden iyileşmeye başlasın. Hepten umutsuzluk da bir teslimiyettir. Şimdi denebilir ki, iyi olan nedir peki? Yaşadığımız bunca olumsuzluklar ertesinde neyin iyi olamadığını yöntem olarak öğrenmektir. 78 kuşağı olarak iddiam odur ki: Hayat bize acı tatlı yanlarıyla çok şey öğretti. Tarih tecrübe etmekten başka nedir ki?

  • Gelecekten Gelen

    Gelecekten Gelen 12.02.2020

    Türkiye uçacak da yazsaydı tam olacaktı.

Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.