SE7EN FİLMİ HAKKINDA BİRKAÇ SÖZ

SE7EN FİLMİ HAKKINDA BİRKAÇ SÖZ

Bu yazı filmin detayları hakkında bilgi vermektedir (spoiler)

Bu yazıda David Fincher’in yönettiği, Brad Pitt ve Morgan Freeman’ın oynadığı Seven (Se7en olarak da yazılmaktadır, filmin Türkçe çevirisi Yedi’dir) adlı 1995 yapımı filmden bahsedilecektir. Film bir seri katilin Katolik inancındaki yedi büyük günahtan etkilenerek işlediği cinayetleri ve Morgan Freeman ile Brad Pitt’in cinayetleri çözmelerini anlatmaktadır. David Fincher daha çok Fight Club adlı filmiyle tanınsa da gerek Brad Pitt ve Morgan Freeman’ın oyunculuğu gerekse de IMDB puanı sebebiyle Seven da yönetmenin ünlü bir filmidir.

Film, izleyiciler tarafından genellikle “güzel kurgulanmış ve sürükleyici” olarak nitelendirilmekte, izleyicilerin çoğu filme toz kondurmamaktadır. Terentius’un “Homo sum humani nihil a me alienum puto”(1) düsturunca insancıl olanın tarihe mal olması ve insancıl olmayanın hak ettiği değeri layığınca bulması amacıyla hareket ettiğimizden, bir esere veya fikre çoğunluğun toz kondurmaması bizi ilgilendirmemektedir. Bu sebeple Seven adlı filmin düzgün bir biçimde eleştirilmesi hem okuyucu açısından hem de bizim kişisel tarihimiz açısından önem taşımaktadır.

İki Temel: Kurgu ve zihniyet

Eserler farklı boyutlarda değerlendirilseler de tarafımızca temel olarak iki boyutta incelenirler: Kurgu ve zihniyet. Eserin kurgusunda her unsurun bir yeri olması gerekmektedir. Eser sahibi esere karakter veya konu eklerken kurguyu zedelememelidir. Elbette burada Brecht estetiği karşıtı bir durumdan bahsedilmemektedir. Zira Brecht estetiğinde de eserlerde kurgu sürekliliğinin bölünmesi okuru veya izleyiciyi kurgudan soğutmak ve eserin bir kurgu olduğu gerçeğini okurun veya izleyicinin yüzüne çarpmak amacını gütmektedir. Bu yüzden burada kurgunun sağlamlığından kasıt eserin okuru veya izleyiciyi sürüklemesi değildir. Zihniyetten kasıt ise bir eserin yalnızca işçi-köylü mücadelesini gütmesi değil, eserin hitap ettiği kitlenin “anlam boyutunu” genişletmesidir. Cengiz Gündoğdu star sistemini anlattığı bir röportajında (2) bu konuya şöyle değinmektedir: “Bana göre yazarın sorumluluğu okurun anlam boyutunu genişletmek olmalı. Star sistemi yazarlarına geldikte ortak noktaları okurun anlam boyutunu daraltmak…” Anlam boyutu daraltılmış eser metalaşmaktadır ve metalaşmış eser de kendi pazarını yaratmaktadır. Bu sebeptendir ki metalaşmış eserler genellikle daha çok talep edilmektedir (3). Zihniyet konusu bu şekilde zannımızca açıkça anlaşılacaktır.

Hollywood klişelerinin değerlendirilmesi

Seven, bir Hollywood filmidir. İçerisinde bol bol Hollywood klişeleri barındırır. Morgan Freeman’ın fırtınalı geçmişi, Brad Pitt’in şehre yeni gelmiş bir genç olarak yaşlı dedektifle bir türlü anlaşamaması karakter klişeleri; Freeman’ın Dante ve Chaucer okumaları yaparken arkadan Haendel’in “Air” parçasının çalması, dedektiflerin ölü adamın otopsisinden sonra doktorlarla ayakta ve ölünün yanında konuşmaları gibi klişeler da sahne klişeleridir. Filmde katilin Dante’den ve Shakespeare’den alıntılar yapması da ayrı bir klişe olarak göze batmaktadır. Ancak burada filmin 1995 yapımı olması da göz önüne alınmalıdır. Aslında film, bugünkü Hollywood filmlerine emsal bir filmdir. Bu yüzden filmin, bugünkü filmlerin klişelerini ilk olarak kendisinin kullandığı düşünülebilir. Yani aslında bugünkü filmler ve diziler klişelerini Seven gibi filmlerden almışlardır. Bu dönemin filmlerinden önce bu tip klişeler yoğun olarak kullanılmadığından filmin klişelerle boğulmuş olduğu yorumu pek gerçekçi değildir. Yine de tüm bunlar, filmde hiçbir klişenin bulunmadığı anlamına da gelmez.

Filmin kurgusuna geldiğimizde birkaç durum göz önüne alınmalıdır. Filmde Morgan Freeman’ın geçmişine atıflar yapılmakta fakat karakterin geçmişine değinilmemektedir. Karakter Brad Pitt’ten bira yerine şarap istemekte, Venedik Taciri’nin metin atfını hemen bilmektedir. Akşam bunaldığında ise dart karşısına geçip bıçağı ile dart oynamaktadır. Daha önce hiç tetiğe basmamıştır. Bu gibi küçük sahneler bize karakterin ilginç bir hayatının olduğunu, geçmişte farklı olaylar yaşadığını göstermektedir fakat film bize karakter geçmişi hakkında bu parçaları birleştirebilme imkânı sunmamaktadır. Karakter Brad Pitt’in karısına karnındaki bebek hakkında öğüt vermektedir, fakat bu öğüdü vermesinin sebebini yalnızca bir iki cümle ile geçmişine pek değinmeden anlatmaktadır. Aynı şekilde filmin sonunda Brad Pitt’in ailesine bir suçluyu öldürüp hayatını yakabilecek kadar bağlı olduğu görülmektedir; ancak karakterin ailesi ile yakın ilişkisi, ailesine niçin bu denli bağlı olduğu anlaşılamamaktadır. Aksine filmde yer yer Brad Pitt’in eşinden uzak durduğu gözlemlenmektedir.

Aynı şekilde filmdeki seri katilin iyi eğitimli ve edebiyata hâkim biri olduğu söylenmektedir. Katil nasıl böyle bir duruma gelmiştir, din ile ne tür bir ilişkisi vardır, bu konular filmde işlenmemiştir. Katilin yaşantısının anlatılmaması, Amerikan toplumumun ve din anlayışının katili bu hale getirdiğinden bahsedilmemesi filmin zihniyetiyle ilgili bir durumdur. Katilin mental sorunları sebebiyle mi yoksa çocukluğunda yaşadığı sorunlar sebebiyle mi bu kadar cani hale geldiği anlaşılamamaktadır. Diğer katillerden bu derece farklı bir katilin yaşantısının anlatılmaması zihniyet ve kurgu ile ilgili bir tercihtir.

Bu tür kurgu kesintileri muhtemelen filmin süresi ile ilgilidir. Film iki saatlik bir filmdir. Ancak filmin iki saatlik bir film olması da zaten zihniyetle ilgili bir durumdur. Film bir izlenme kaygısı gütmektedir. Zira film Amerika’da vizyona girdiği hafta 14 milyon dolar gelir elde etmiştir (4).

Anlatmaya çalıştığımız üzere film, kurgusu ve zihniyeti bakımından bazı kusurlar barındırmaktadır. Filme bu bakış açısı ile bakılmasının bu yazının okuruna ve yazar olarak bizim kişisel tarihimize bir şeyler katmasını temenni ederiz.


 

Kaynaklar ve Notlar

1. “İnsanım, insancıl olan hiçbir şey bana yabancı kalmaz.” Sözün çevirisi Hikmet Kıvılcımlı’ya aittir. Kıvılcımlı bu sözün Marx’ın en sevdiği sözlerden olduğunu “Marx-Engels Hayatları”(Derleniş Y.-2013) adlı broşürde belirtmektedir. Marx, iki kızının bazı sorularına cevap verirken bunu vurgulamıştır. (a.g.y. s.58)

2. İnsancıl, Mart 2017 sayı 320 s.48

3. Tabii ki bunun birçok istisnası vardır, en basit örneklerden biri Nâzım Hikmet’in çok satmasıdır.

4. http://www.beyazperde.com/filmler/film-13892/


 

Akın Deniz Sorucu


  • Sezaryen

    Sezaryen 26.06.2017

    Yahu, şu ilk ziyaretçileri bi irkiltmesek...

  • Kayzer Söze

    Kayzer Söze 26.06.2017

    Bu yaş için bence başarılı.

  • arif yavuz aksoy

    arif yavuz aksoy 26.06.2017

    Bu yazı maalesef yanlış (hem de feci yanlış) ifadeler içeriyo. Şimdi harbi işim var. Sonra daha ayrıntılı yazarım. a.y.a. imparatoravcısss

  • AKIN DENİZ SORUCU

    AKIN DENİZ SORUCU 26.06.2017

    Bu yazıyı hem kendimi denemek hem de gelecek yorumlarla ileride kendimi daha da geliştirmek adına yazdım, 20 yaşındayım sayın Kayzer. Selam ve saygıyla

  • Kayzer

    Kayzer 26.06.2017

    Yazarın yaşı kaç? Ona göre farklı değerlendirilir.

  • arif yavuz aksoy

    arif yavuz aksoy 26.06.2017

    Şaka bu, di mi? Şaka! Bayram şakası! a.y.a. bayramsss mübareksss

Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.