Sinir dokusu, vücudumuzda bulunan diğer dokulardan farklı olarak kendini yenileyemez veya tamir edemez. Bu nedenle gerek beyin, gerekse de omurilikte değişik nedenlerle oluşan hasarlar geri dönüşümsüz olarak kalıcı bulgular oluşturacaktır. Böylece, hasar yapan nedene, hasarın genişliğine bağlı olarak
On dört yıl kadar önce girdi yaşamımıza. Sağlık ve tıpla ilgili görüşlerimizde devrim yaptı. Onunla tanışmadan önce de sosyalisttik, ondan önce de tıbba, sağlık sistemine eleştirel bakardık. Kişisel pratiğimizde olabildiğince koruyucu hekimlikten, bilgilendirmeden ve “iyi hekimlikten” yana durmaya
Her Türk solcusu marksizmin temel doğrularına gözünü ilk kez George Politzer'le açmıştır. Ağabilerimiz ilk seminerlerini vermeye Felsefenin Temel İlkeleri'yle başla(r)dı. Sol düşünceyle donanmanın abecesi Felsefenin Temel İlkeleri'ydi!
George Politzer, Macar asıllı
Auschwitz Toplama Kampı o gün karışmıştı. SS doktorlarından Dr. Fritz Klein kamp sakinlerine hitap ederken böyle bir protestoyu hiç beklemiyordu. “Sevgili Alçak Yahudiler” diye söze başlamıştı, “ve iğrenç Çingeneler, aşağılık
Ta en baştan söylemiştik: Bu sitede başka hiçbir yerde bulamayacağınız yazılar, haberler çıkacak. O zamandan bu yana 23 aya yakın zaman geçti, teveccühünüzden ve tepkilerden anlaşılıyor ki, bunu başardık, sözümüzü tuttuk.
Değil Türkiye’de, dünyada bulamayacağınız kimi yoğun emek ürünü,
Kılıçdaroğlu, ABD icazetiyle hareket ediyormuş, Cemaat'le gizliden anlaşmış! Sermaye güdümündeymiş, iyice sağa kaymış; sağ, hatta faşist adayları öne çıkarmış son seçimde. Sarıgül’ü, Yavaş’ı...
Sosyalist partilerimiz, sol aydınlarımız, ulusalcılar buna değişik noktalardan isyan içinde. Solu onlar temsil ediyor ya, sağa
Okura adı olmayan bir Taraf Gazetesi, tanımlanmamış bir Radikal 2 okutmak istersen kapağa bir Nazım Hikmet arkaya bir Nilgün Marmara koymalısın…
Bu dergiler bir tür eşkal değiştirme yeridir: 12 eylüle övgü düzenlerin, yıllarca iktidarı destekleyenlerin, penguen medyasında yıllarca en
Öykü bölümümüzde bu kez de Nihat Genç’in eski bir hikayesini yayımlıyoruz. Bence dünyanın gelmiş geçmiş en iyi öykülerinden biri.
Bunu niye yayımlıyoruz? Bir kere çok güzel bir öykü, okumadıysanız okuyasınız diye. İkincisi siyaseti de kuvvetle içeren bir öykü ve
1960’lara dek ‘depresyon’ adı altında toplanacak bir hastalık grubu bulunmamaktaydı. O tarihe kadar depresif belirtiler gösteren hastalar için tercih edilen tanı ismi, ‘melankoli’ ve ‘manik depresif’ hastalıktı. Hatta 1950’lerde kullanımına başlanan ve bugün ilk antidepresan ilaç olarak kabul edilen
Estetik adlı dev yapıtı tozlu kütüphanelerimizde niçin uyuyor?
Ben Georg Lukacs’ın elli yıllık emeğinin ürünü Estetik I-II-III’ü kütüphanemden çıkarıp masamın üzerine koydum. Bu yıl bu kitabı benimle tartışmaya niyetli olanları bekliyorum!
19
“Yerde yürüyen hayvanlar ve iki kanadıyla uçan kuşlar da sizin gibi ümmetlerdir. Biz O kitapta hiçbir şeyi noksan bırakmadık. Sonra hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilirler.”
En’am Suresi 38. Ayet.
Geçen yaz bir dostu ziyarete Çamlıhemşin’e gitmiştik. Biraz dolaşalım çevreyi dedik,
Her şeyden önce sağcılık ve solculuk gibi kavramların eskisi kadar net olmadığını belirtmek gerekir. Sağcılık son yirmi-otuz yılda gücünden pek bir şey kaybetmedi, ama sol hayli kaybetti.
O yüzden sağ, solun içine doğru iyice yayıldı. Öte yandan sol, ideal anlamda sol olmayı bir türlü başaramadı.
Sunu: Yazar arkadaşlarımızdan biri, bir sosyal medya yazarı olan Deli Gaffar’ın, “PKK Karşısında Solun Stratejik Suskunluğu” adlı makalesini yayımlamamızı önerdi.
Büyük ölçüde katıldığımız bu yazı biraz eskiydi ve çok değişik mecralarda çıkmış ve hayli okunmuştu. Gaffar Yakınca’nın
Düşmanınızı mutlak yanlış, kendinizi mutlak doğru görürseniz hakikatten uzaklaşmaya, sahte bir dünya yaratmaya başlarsınız. Bu tutum ne bilimsel, ne ahlakidir. Fakat gerçeği iyi bir şey için çarpıtmanın siyaseten işinize yarayacağını düşünebilirsiniz. Evet, yarar, ama daha çok
Bir şey ne kadar kötücülse, o kadar çok seviliyor he mi? Bizim gibiler katmerli mahalle baskısı altında. Sol mahallelerde oturuyoruz ister istemez. İletişimde bulunduğumuz insanların büyük çoğunluğu solcu doğallıkla. Gericiliğin mahalleye baskısı bir yana, biz bir de soldaki
Bu bir bilimsel-düşünsel tez yazısıdır, aşağılama veya küfür amacında değildir. Lütfen düşünerek ve soğukkanlı okuyunuz.
İnsanın sosyal zekasının düşüklüğü üstüne epey yazdım. Siyasi zekası daha da düşüktür. Konuyu birkaç cümlede özetlersek: İnsan türü bundan 200 bin yıl
Aralarında (...), (...), (...), (...), (...) gibi isimlerin de bulunduğu ülkenin önemli aydınları EDEBİYATTA DÖNEN DOLAPLARA ARTIK YETER dedi… mi?
AKP Hükümeti’nin yazarları-edebiyatı denetim altına almak, işine gelen bir edebiyat üretmek için Kültür Bakanlığı eliyle bir fon oluşturduğu ve
Vehbi Ersan, cidden son derece nesnel, sağlam ve hassas bakışlı, derin bir araştırma - geniş bir bilgiye, rafine bir süzgece dayalı tam bir kaynak kitap yaratmış. Bugüne kesinlikle ışık tutmalı. Türkiye solunun en kitlesel olduğu dönem 1970’lerdir. Bugün
Günlük soL Gazetesi kitap ekinde “Tıp Bu Değil”le ilgili bir eleştiri yazısı yayımlandı Koray Yalçın arkadaşımızın imzasıyla 13 Mart’ta. Bu anlamlı 1 Mayıs’ta konuya oradan girelim.
Önce teşekkür edelim,
Geçtiğimiz gün usta oyuncu Tuncel Kurtiz'i kaybettik. Çok iyi oyunculuğunun yanı sıra solcu, devrimci, tutarlı bir muhalifti. Toprağı bol olsun.
Fakat affınıza sığınarak bir tartışmayı bu vesileyle tekrar anımsatmayı sorumluluk gereği sayıyorum. Bizim soL gazetesi değerli Kurtiz'in bir sözünü manşete
Düzce Üniversitesi internet sayfasında yer alan ve başka bazı yayın organlarında da çıkıp hayli okur ve ilgi toplayan bir söyleşiyi size aktarıyoruz. Yazarımız İlknur Arslanoğlu çocuk hastalıkları konusunda birtakım ipuçları veriyor:
Üniversitemiz Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı
"Ey pijamalı, eli kumandalı! Senin sabahtan akşama kadar osura osura televizyon karşısında durduğun yıllık izin gününde, 140 yıl önce Paris barikatlarında ölenlerin hakkı var. TV’de her gördüğünde yedi sülalesine küfrettiğin kişilerin hakkı var evde geviş getirerek geçirdiğin bu zamanda…
Sitemizde “Sağlıksız Yaşam Hakkı” başlığıyla bir dizi yayımlamaya başlıyoruz. Amacımız sağlıksızlığın en kestirme yollarını topluma göstermek.
Bildiğiniz üzere “Sağlıklı Yaşam” başlığıyla medyada bir haber, yorum bombardımanı altındasınız. Sağlıklılık adına önerilenlerin
“Tıp Bu Değil” kitaplarını ülkenin gündemine sokan ekip şimdi de “Tıp Budur” diyor.
En “kutsal” insani değerlerin bile paranın saltanatı altına girdiği şu çağda, insanın ve insan sağlığının en kaba biçimleriyle çıkar malzemesine dönüşmesi kaçınılmazdı. Tıpta, sağlıkta, siyasette,
Amerikalı bir politik fizikçi: Alan Sokal / Alan Sokal, Türk okurların yabancı olmadığı bir isim. Jean Bricmont ile birlikte yazdıkları kitap 2002'de Türkçede "Son Moda Saçmalar - Postmodern Aydınların Bilimi Kötüye Kullanmaları" başlığıyla
Gerçekten kanıtımız yok mu? Veya kanıt göstermeyi önemsemiyor muyuz? Bilimsel yaklaşımda kanıt elbette çok önemlidir, ama bilimsel yaklaşım kanıttan ibaret değildir, kanıt olsa olsa bilimselliğin beş altı temel ve ötekilerden kopmaz bileşeninden biridir.
Bilimsel yaklaşım
“Ahmakça sorular” dizimiz devam etmeyecek ne yazık ki değerli okur, bu ikincisi ve son. Ahmaklığım giderek arttığından sanırım bundan böyle soru soracak kadar yoğunlaşamayacağım. Soru denince sol geldi aklıma. Kafam yine dağıldı ve ardından “neden Çulhaoğlu” dedim kendime. “Daha önce
Ünlü eleştirmen Gümüş'ün tweetleri ortalığı karıştırdı. Zahit Atam'ın Orhan Pamuk aleyhine yazdığı bir yazıdan ötürü Birgün'den uzaklaştırılması talebini içeriyordu bunlar. Gelişmeler üstüne hemen kendisiyle bir telefon söyleşisi yaptık. Gümüş attığı tevetlere sahip çıktı ve arkasında durdu. Röportaj aynen şöyle
CHP içinden ve dışından birçok ulusalcı dost son aylarda Y-CHP’ye eleştirilerini sertleştirdi. Sarıgül olayı, “Cemaatle” yakın ilişki iddiaları, TESEV meselesi… Y-CHP yönetimini emperyalizmce teslim alınmış görüyorlar. Yakın bir dost başka bir yakın dosta veriyor veriştiriyor. Çünkü bir büyük şehirden belediye
Yerim sizin “daha önemli” gündemlerinizi!
Bu sitede ve önceki birkaç yılda bizce çok hayati olan, aslında gerçek siyaset olan, şu gündemleri açmaya, şöyle tartışmaları alevlendirmeye çalıştık:
Orhan Kemal ve öteki edebiyat ödüllerindeki rezaletler.
Edebiyatta-sanatta sol-liberal hegemonya, piyasacılık ve kalitesizlik.
Gezi hareketinin
Biz devrimi, Lenin’in söylediği gibi bugünkü insanla, AKP gibi bir partiye oy vermiş, Müslüman kimliği daha başat olan işçilerle yapacağız. Lenin anarşistlerle yaptığı polemikte, dahice gördüğüm şu sözleri söylemişti: “Biz devrimi astın üste bağımlılığından, muhasebecilerden vazgeçmeyecek bugünkü
Türkiye’nin “yeni bir dönüm noktası”nın hemen sonrasında yazmanın belli güçlükleri var. Kolay değil, kaç yılın meselesi, “çözülüyor” gibi. Dün de Newroz vesilesiyle, bununla ilgili en önemli dönemeçlerden biri dönüldü gibi.
Solcularımız
Latin Amerika’dan dünyaya yeni bir devrim dalgası yayılıyor: “tıp eğitimi devrimi”. Küba ve Venezuela 2000’li yıllarda tıp eğitiminde “duvarsız tıp fakültesi” anlayışıyla tıp eğitiminin dörtte üçünden fazla bir kısmının hastaneler yerine birinci basamakta verildiği yeni bir model geliştirdiler.
Din konusu üstünde biraz fazla durduğunuzda kuşkuları üstünüze çekiveriyorsunuz. "Ne o yoksa dindarlaşıyor mu, dönüyor mu?" Namaz kılmaya başlayarak dönenler hani az da sayılmazlar. Dinden bahsetmeye tepki gösteren kimi dostlar tümden haksız mı, hayır. Öte yandan iktidardaki riyakarların baskısıyla
Türkiye'de bir üniversitede "Toplumcu Tıp Dersleri" verildiğini biliyor muydunuz? Evet, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde Tıp Eğitimi Anabilimdalı'na bağlı olarak böyle bir ders programı yürütülmekte iki yıldır. İşte o programda verilen dersler kitaplaştı: Toplumcu Tıbba Giriş. Yazılama Yayınları'ndan. Yazarı Dr. Akif