Olay, bu sitede Ubeydullah Günel’in, “İslamcı Erol Nasıl Çıldırdı romanını harika yapan nedir?” adlı yazısıyla başladı. Daha önce “Nihat Genç’in yeni romanı yine harika “ başlıklı bir yazım yayımlanmıştı, Günel’in yazısı buna cevaptı.
Ubeydullah Günel’in yazısı
Bir konuya odaklanıp, o konu üzerine uzun seneler boyunca çalışıp, birden fazla kitap yazmış olmak, akademik çalışmalar yapanlar dışında, fazlaca rastlanan bir durum değil. Kaan Arslanoğlu, evrimci bakış açısıyla insanı, seçimlerini, siyasi tercihlerini anlamaya, açıklamaya çalışıyor
Genellikle bir paradigmaya karşı çıkarken onu tözcülük yapmakla suçlar ve yeni paradigmanın bu tözü aştığını iddia ederiz. Ancak eski paradigmayı ortadan kaldırmaya yönelik, yeni ve devrimci olduğunu iddia eden paradigmaların da tözcülük tuzağına düştükleri sıkça görülmektedir. Örneğin ataerkil
Öykü bölümümüzde bu kez de Nihat Genç’in eski bir hikayesini yayımlıyoruz. Bence dünyanın gelmiş geçmiş en iyi öykülerinden biri.
Bunu niye yayımlıyoruz? Bir kere çok güzel bir öykü, okumadıysanız okuyasınız diye. İkincisi siyaseti de kuvvetle içeren bir öykü ve
(Bu yazı Aydınlık kitapekinin 122. sayısında yayımlanmıştır)
“Hamdi Koç’un 2014 yılında Orhan Kemal Roman Ödülü’nü almasıyla başlayan bu tartışmada…”
Yazıya böyle başlamak isterdim ama başlayamıyorum.Çünkü Hamdi Koç’un bu ödülü alması hiçbir tartışma yaratmadı.Neredeyse 2 aylık sürede bunu eleştiren
Stanislaw Lem’in ilk okuduğum kitabı, bir arkadaşımın “bu adam tam senin adamın” diyerek verdiği Gelecekbilim Kongresi idi. Bu adamın niye “benim adamım” olduğunu o sırada da daha sonra da sormadım. Ama gerçekten de “benim adamım” olduğu doğruydu.
İlk bilmecemiz kolay şekilde çözülüverdi, hem de en yakımızdan birisince. Bilmeceyi zorlaştıralım dedik. Bakalım bunu hızlıca bilecek misiniz? Bu sözler kime ait? Ve bu yazı ne zaman, hangi yayın organında yayımlanmış? Üç birleşik sorudan hiç değilse
İnsanın „saçmalama özgürlüğü“nü hoşgörenler, aynı zamanda onun en asgari yaşama, barınma, beslenme haklarını gaddarca çiğneyenlerdir. En temel insan haklarının her gün milyonlarca kez çiğnendiği bir dünyada, bu kadar çok „hoşgörü“ sözcüğünün duyulması tesadüf değildir.
“Şiir Ödülleri İçin Manifesto” yazısının başlığını görünce: “manifestosu olmayan tek şey ödüllerdi, o da oldu ya!” dedim içimden.
Çolak, kapitalizmde, ödüllerin parayla belirlendiğini ve dolayısıyla ödüllerin kirlendiğini ifade etmiş yazısında. Şiirin evrensel değerlerinin de aranmaz olduğundan dem vurmuş.
Dünya yaşanır olmaktan çıktı da biz sürünmeye ve leş yiyiciler gibi, akbaba sürüleri gibi “yaşama” devam ettiğimizi sanıyoruz. Geçen günkü, “İstanbul Şirinevler'deki fast food zinciri Burger King'deki müşteriden artan patatesleri yiyen bir çocuk şube müdürü tarafından dövüldü…” “Küçük
Dr. Murat Alten bizi Denizli’de karşılamıştı.
Kalp damar cerrahisi uzmanı Dr. Murat Alten “Tıp Bu Değil” toplantısı için Denizli’ye çağrıldığımızda bizi karşılayanlardandı. Toplantıda ve sonrasında güzel bir konukseverlik göstermişti.
Denizli’de hemen herkesin tanıdığı, sevdiği, Denizli toplumsal yaşamının canlı bir
Bugün piyasa edebiyatına hakim olan unsurların, gazino-uyuşturucu-kadın satıcılığıyla uğraşan yer altı şebekelerinden tek farkı, aralarındaki itibar farkıdır: mafyaların mafya olduğunu, pis işlerle uğraştığını herkes bilir; bugünkü ana akım edebiyat piyasasındaki kişiler ise hala sanatçı zannedilerek itibar görmektedir. İlişkiler
Yıllardır yaptığı onlarca siyasal analizin tamamı yanlış çıkan siyaset bilimcisi nasıl bir siyaset bilimcisidir? ? Yazdığı her konuda yanılan, iddiaları aylar içerisinde çürütülen, önerileri kısa sürede yalanlanan bir siyaset bilimciyi düşünün. Gözleri o kadar kendileriyle bürünmüştür ki kendi
1. Küresel piliç döngüsü, Türkiye’deki uzantıları:
Bu antibiyotiklerden mesela roksarson Pfizer tarafından üretilmekte, metionin hidroksi analoğu bir Monsanto kuruluşu olan Novus International tarafından satılmaktadır. Roksarsonun birinci sınıf kanserojen arsenik bileşiği olduğu FDA tarafından Ekim 2013’te kabul edilmiş,
Kabul edin ya da etmeyin Zizek bugün dünyayı etkileyen en başta gelen filozoflardan birisidir. Hayır, düşünceleriyle değil, imajıyla. Sakalı, dağınık saçları, giyimi, rahat tavırları, düşünüyormuş görünümü veren yüz ifadesi ile dünyanın uzun süredir yolunu gözlediği filozof
Sokaktaki her şey ”halkın değeri” olarak mı anılmalıdır? Hiçbir ilke gözetmeden sokağın nabzını tutuyorsanız “Palalı adam” da, Madımak Oteli’nin önündeki topluluk da, Ali İsmail’e çelme takan fırıncı da sokaktadır ve de tam tamına “halk”tır, “sokağın nabzı”nın orta yerindelerdir.
Sevgili Kaan,
Çözüm süreci(!) sana ümit veriyor ama bana ümit vermiyor..
Yazına neden kızayım ki, sadece üzüldüm, senin adına doğallıkla...
Çözüm süreci diye önümüze koydukları plan Atlantik ötesinde tezgahlanan bir plan, sosyalistlerin buralarda
Giderayak "günaha" girmek / Gülten Akın'ın Zaman Gazetesi'ne verdiği röportajla ilgili Akın Art'ın yazısı ve bu konuda editörümüzle yaptığı tartışmayı yayımlıyoruz. Art'ın yazısı şöyle başlıyor: Elbette, yalnızca günahlarından kurtulmuş olan insanlığa...
Bu yazı organik tarımın başka bir boyutunu tartışmak amacıyla yazıldı.
Yaşadığımız düzen ilginç ve düşündürücü. Şöyle ki öncelikle eski düzen tarımın verimsiz olduğunu ileri sürdü. Kullanılan tohumların verimi düşük, zararlılarla mücadele yetersiz diyerek laboratuarlarda geliştirilmiş tohumlar dağıtıldı. Zararlılarla mücadele
Elif Şafak'ın Ustam ve Ben romanındaki yanlışlar üzerine Arkitera adlı mimarlık sitesinde Mehmet Berksan'ın eleştirilerine Gümüş'ün yanıtı, Melih Gökçek'in insan aklıyla alay eden mantığına benzer bir mantıkla kendi içinde çelişkiler taşıyan bir yazı.
Birincisi sayın Berksan'ın
1. Melek: Bu durumda sorguyu genişletelim. Ülkenin halini bir de Nazım Hikmet’ten dinlemekte yarar var. Bakalım Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük Marksisti neler diyecek… Çağıralım… Çağırdık bile.. Böyle
Ankara Onkoloji Hastanesinde 32 yıl çalışmış bulunuyorum. Bu yılları hatırlatırsam önümüzdeki günleri daha açık görebiliriz diye düşünmekteyim.
Nasıl ki her doktor, mesleki etkinliği ile eğitim sırasında öğretilenler arasında her zaman yenilikler ile karşılaşmışsa ve eskiler büyük bir hızla terk
1990-1999 yılları arasında cezaevi dışındaki örgüt içi öldürmelerin sayısı 1030. Bunların 904’ü PKK tarafından gerçekleştiriliyor. Yılmaz’a göre bu sayıya dağlarda ve kamplardaki bazı infazlar dahil değil. Yani rakamların eksiği var, fazlası yok.
Kitapta anlatılan işkence ve
İnsan beyninin gelişimi ve buna bağlı olarak dilin oluşumuyla evrim süreçlerine dair bilimsel çalışmaların yoğunlaşması, biyolojik ve kültürel evrimimiz konusundaki birçok soru işaretini de ortadan kaldırmaktadır. Ancak, bulgu-veri ve bilgilerin değerlendirilmesi noktasında yeni soru işaretlerinin doğmasına
Bireylerin aylık gelirini yok etmemenin bedeli bilimin ilerlememesi; bu hümanist ve işveren zihniyet marifeti ile bireyler para kazanabiliyor ve hayatlarını idame ettirebiliyorlar. Bireylere sunulmuş olan sürtünme kuvveti, sınavlar, doğru politik kumaşlı kişiler-arası ilişkiler kurabilme özelliği bulundurabilme ve yaşamın
Biliyoruz, değil mi, aziz dost, “Gecedir,” deyişimiz gündüzü sezebildiğimizden. Ölümün kavramaktan yoksun olduğumuz mutlak bir değişime çarptığını hayırlayıp insanı sonsuz hayata çizmeğe kalkanlardan ne farkımız var düşlerimizle?
Yadsıyabilir miyiz oysa: Gündüz de geceye eriyecektir
Nolan, filmlerinde sınır tanımaz, şaşırtıcı, çoğu noktada henüz olabilirliği ya da olanaksızlığı üzerinde düşünmek için bile erken hayal dünyasını sergileyen bir yönetmen. Kara delikler, bildiğimiz üç boyutun ötesindeki evren, eğrilen bükülen zaman gibi kavramlar hakkında bildiklerimiz de henüz
Tüm dünya insanlığının Charlie Hebdo katliamına gösterdiği tepkinin (dünkü Paris yürüyüşü de dâhil) tek bir anlamı vardır: İnsanlığın en duyarlı olduğu konu ifade özgürlüğüdür.
Dünkü yürüyüşle ilgili olarak medyaya “terörle mücadele” sloganı servis edildi ama bu kesinlikle yanlış. 11
Altı ay sonra Türkiye’yi sarsacak eylemlerin çıkış noktası olan Gezi Parkı’nın hemen yanı başındaki Taksim Meydanı’nda, The Marmara Taksim Oteli, 25 Aralık 2012 Salı günü, Türkiye’nin önde gelen gazeteci, yazar ve basın çevrelerine yakın kimseleri ağırlıyordu. Türkiye Gazeteciler
Çoğumuz çağımızı ve yaşadıklarımızı, üzerinden en az bir çeyrek yüzyıl geçtikten sonra tarihçilerden öğreniriz. Aramızda çağını ve yaşadıklarını kavrayabilen çok az insan vardır. Fakat değişim, bu az sayıda insan diğerleriyle buluşabilirse ve buluşabildiği ölçüde gerçekleşebilir.
Bu hafta soL
Tavuk veya piliç denen nesneyle ilgili yayımladığımız bu dokuzuncu yazı. Şimdilik burada keselim. Sonra belki devam ederiz. Bu son yazı bize konuyla ilgili gönderilen iki yazının birleşmiş hali. İlki Prof. Dr. Ali Esat Karakaya'dan, ikincisi Akif Akalın
İnsanların birbirlerine uyguladıkları saldırganlığı anlamak, insanın doğasını iyilikten yoğrulmuş bir hamur gibi gören kişiler için oldukça zordur. Bizleri iyi yapan içsel bir donanımla doğmayız. Tam tersine iyi bir insana dönüşmemiz, iyi olmayı bize öğreten bir toplumsal
Bir kelebek, tiranları düello'ya davet eder!
Fırlatmıyor yüzlerine beyaz eldivenlerini, alınları ak değil çünkü. Kızgın bir boğa gibi soluyarak, atıyor beyaz eldivenleri yere!
Beklenmeyen bir meydan okumayla,
O hançer ki, hipnoz tanrılarının en zehirli, en aşağılık, en öldürücü silahıydı! O işte, güzelim medya! O işte, alçak medya! Tek bedende çift cinsiyet! Ah tanrım, kapkara bir sanrı mı bu? El öptürüyor, diz çöktürüyor ve
"Kendini rahat bırak, düşünme, doğum düşünme işi değil... Zihnini bir kenara bırak. Bu dünya güvenli, bırak çocuğun gelsin… Bırakmayı öğren. Mutluluğun anahtarı budur. Doğum bir bırakma eylemidir; içindekini bırak, serbest bırak, tutma!" diyor Operatör Dr. Gülnihal