Böyle aydınlarla ancak böyle edebiyat, böyle sol medya

Sosyalistlerin birliğini değil ayrılığını savunmuşumdur. Çünkü ne zaman sosyalistler birleşse hayırsız olmuş, sol daha da gerilemiştir. Umarım bu kez utandırırlar.

Daha ileri bir şey söyleyeyim: Sol ancak birbiriyle çatıştığında ciddi bir güç demektir ve güçlenir. Sol içi çatışmalar çok olumsuzdur ve bundan hep üzüldük, zarar gördük. Ama gerçek tek yönlü değildir, sol içi çatışmalar bazı sol yapıları güçlendirir, solun kalkışma dönemlerinde olur, solu güçlendirir. Eski TİP’in birkaç yılı dışında ülke ve dünya sol tarihi bunun örnekleriyle dolu. PKK 1500’e yakın solcu öldürerek böyle güçlendi. Aydınlık solcuları hain ilan ederek, ihbar ederek, öldürerek taraftar kazandı. Dev-Yol hakimiyet alanları kurdu ve rakiplerini dövdü, öldürdü, sindirdi. Ötekiler de aynısını yaptı.  

Şimdi bakıyoruz, birçok solcu grup, daha dün partiyi ikiye bölmüş olanlar bile kuzu kuzu oturmuş konuşuyorlar. Çünkü iktidar sahaları yok, iktidar azimleri yok. O yüzden TKP’nin hep sürüden ayrılmasını savunmuşumdur. Denediler, ama sürdürecek siyasi cesareti gösteremediler. TTB’nin apaçık tüccar politikalarıyla bile ayrışmaya cesaret edemediler.

BHH’nin olası en olumlu işi sosyalist hareketi PKK ve CHP çizgisinden ayrıştırmak olabilir. Eğer KP bu doğrultuda ÖDP’yi HDP’ye yedirmemek, bağımsız sosyalist çizgiye çekmek için bir hamle yapmışsa, ne ala. Fakat bu çok zor görünüyor. BHH’nin ömrü ilk büyük Kürt krizine kadar sürecek görünüyor. Kürt ayaklanması çıkarsa veya ülke bölünürse bu konuda 180 derece farklı düşünen BHH’cilerde birlik kalır mı? Dua etmekten başka çaremiz yok. BHH kriz çıkana kadar yumuşak ortamda yaşar. Ülkenin en önemli siyasi sorununda Kürtçü müyüz, sosyalist mi, yoksa Türk milliyetçisi miyiz, 30 yıldır bir türlü karar verememiş insanlar toplanmış. Hiçbirinde ama hiçbirinde biz şuyuz ve kırmızı çizgilerimiz budur diyen ve bunun için gerekirse çatışmayı göze alan irade yok. Böyle bir netliği dosta düşmana gösterdikten sonra birlik de yap, o zaman o birliğin bir anlamı olur. Hem Kobani eylemlerini savun hem Gezi’yi, olmaz öyle şey! O zaman Gezi’deki çok büyük bir çoğunluğu hiçe sayıyorsun demektir. Bu yanlış diyorsan, onu da net söyle, bütün halk görsün. Yeni bir Kobani çıkarsa Gezi’nin çoğunluğunu terk ederiz diyor musun, demiyor musun? DEVRİMCİ SİYASET BU DEĞİL!

CHP konusunda da hiçbiri dürüst değil. Her seçim dönemi bir grup sosyalist CHP’yle pazarlığa başlar, bir grup PKK’nın peşine takılır, bir grupsa kendi başına seçime gider, “CHP’ye oy vermek sola ihanettir” der. İlk iki grubu siyaseten anlayabiliriz de, üçüncü gruptaki TKP’yi anlayan var mı içinizde? CHP’ye oy vermek sosyalizme ihanettir, fakat seçimin ertesi sabahına kadar. O sabah CHP içindeki “sosyalist” milletvekilleriyle flört başlar. Buradaki yorumcu arkadaşlarımızdan Ç’nin dediği gibi KP önderleri partiyi gençlere vermediler, ama şimdi CHP milletvekillerine yönettiriyorlar.

Şimdi bu tip “sosyalist” milletvekillerinin bazıları BHH içinde. Halk sormaz mı Cihaner’e: “Denizli’den CHP oylarıyla milletvekili seçildin, seçim bölgende bir işin ucundan tutmadın, şimdi şehirler üstü sosyalist lider oldun. Hani CHP’cilik sosyalizme ihanetti?” Halk bu kadar yampiriliğe sıcak bakmaz arkadaşlar.

Bu kadrolar 40 yıldır ülke sosyalistlerini yöneten, Kürt hareketi kuyrukçusu, CHP’den milletvekilliği ve çıkar koparma derdinde, ama aynı zamanda sürekli CHP aleyhinde çalışan ve son derece başarısız kadrolar. Gençler gerçekten devrimciyse, bunları en çok danışma kuruluna alır, söz söyleyeceklerse çok kısaca konuşturur, gençler ne yapacaklarsa kendi anlayışlarına göre yaparlar. İş böyle değilse orada devrimcilik yok demektir.

Bizim gibiler, her koşulda iktidara muhalif oldukları için, kapitalizme karşı oldukları için, BHH’nın da iktidar karşıtı her hareketine, anti-kapitalist her duruşuna sevineceklerdir. Olağan duruşumuzla zaten ona bir ölçüde destek de çıkmış oluruz. BHH mevcutların içinde en iyisi (şimdilik-şu an-yarın değişebilir), onu destekleriz diyorsak maksadımız budur. Yoksa bu hat ve içindeki çoğu kişi bizim gibilerin ideolojik düşmanıdır, saklamak yanlış olur.

BHH daha baştan devrimci yönü zayıf, sosyalist duruşu şüpheli, başarı şansı çok düşük bir hareket gibi duruyor, umarız bu kez utanırız. Çünkü 30 yıldır yargılarımız, tahminlerimiz sürekli haklı çıktığında, gerçi utanmaktan kurtuluyoruz, fakat daha da zayıflıyoruz, etkisizleşiyoruz ve üzülüyoruz.   

Kaan Arslanoğlu (Bu yazının başına sonradan eklendi / 28-12-2014 -20.00 )

Buradaki yorumculardan G, anlatmak istediğimi tek cümlede özetlemiş. Liberal değilim, diyor; "Eylemde en önde olan liberal olur mu?" İŞTE TAM BU: Günümüz solcuları aktifleşince kendilerini daha devrimci sayıyor. Liberallik aktifliğe pasifliğe bağlı bir şey değil ki. Eylem olabilir, ama eylemin baskın karakteri nedir? Gezi hareketi ve devamındakiler çok güzel şeylerdi, ama sosyalist bilinçten çok çok uzaktı. Bu eylemlerin birçoğunda en önde pek ala liberaller vardı. Eylemine göre dinci, faşist, sosyalist herkes muhalefetin en önünde yer alabilir. Birleşik Haziran Hareketi kurucularına bakıyoruz. Siyasi öngörüleri sürekli yanlış çıkan bildik isimler, bazıları tescilli liberal (aslında büyük çoğunluğu liberal). Niye liberal diyoruz? Düzen güçleriyle ittifak yapmaksızın salt sosyalist mücadeleyi hiçbiri birkaç yıldan fazla sürdürememiş. On yıllardır anlatmak istediğimiz, pek çok örnek verdiğimiz devrimci sosyalist mücadele ve örgütlenme bambaşka bir şey.

Şu anda yapılanların hiçbiri tam bu değil. O tarz kadro siyaseti, yaşam tarzı, cesaret türü, tüm bunların üstünde siyasi-ideolojik hat bambaşka bir şey. Devrimci hat çok daha net ve köşeli bir hattır. Bu ancak yaşanarak ve yaşatarak gösterilebilir. Ben bu örneğin örgütlenmesini kuracak yeterlikte değilim. Rahatımı çok fazla bozmak da istemiyorum, yani ...üm yemiyor. Ama rol de yapamam, bugünkü tarzın AKP karşıtı olarak bile oyalanma olduğunu saklayamam. 80 sonrası bu çizgiye biraz TKP yaklaştı, şimdi uzaklaştı. BHH'nınki gibi ortaya karışık bir siyaset 30 yıldır solun en ciddi hastalığı. Tüm öteki soruları unutun, şunlara yanıt verin: 1- BHH, PKK-BDP'yi müttefik mi belliyor, yoksa mücadele edilecek bir düşman mı? İçinde her ikisini düşünenler olduğu gibi, aynı anda her ikisini düşünenler çoğunluk- bu da tam bir ciddiyetsizlik. BDP-AKP sürekli flörtüne ve olası büyük tehlikeye ne deniyor? DEVRİMCİ SİYASET BU DEĞİL!

2- Erdoğan bir diktatör, AKP rejimi faşizm mi, yoksa o kadar değil mi? Birincisiyse Cemaat dahil herkesle ittifak yapmanız gerekmiyor  mu? Solda bunu yapanlar var. BHH ise her dakika her kafaya göre ayrı telde. 3- Esas problem Erdoğan değil ABD ise ABD ve Cemaate karşı Erdoğan'la işbirliği yapılabilir mi? Bunu da yapan çok- BHH içinde yapanlar da var. 4- Gezi hareketine katılanların yüzde seksenine yakını CHP'liydi. Niye CHP, BDP kadar sempatiyi hak etmiyor? Bu sorulara yanıt yoksa neyin siyasetini yapacaksınız? 

Sonuç: Biz en çok BHH'yız, bu kadarız. "Genç kuşak gelsin bütün bu eskimiş kadroları silsin süpürsün" diyordum. Vazgeçiyorum, çünkü genç kuşaklar da liberal. Bu kafayla "devrim" yapsalar siyaseten ve ideolojik olarak tın tın, daha kötüsü liberal durumdalar ve iktidarı o gün burjuvalara teslim ederler. Biraz devrimcileşseler o da kötü. Gerçek sosyalist devrimci bir güç doğsa egemenler bunu şimdikinin onlarca katı şiddetle bastırmaya çalışır. O kanın vebalini üstlenemem. Üstelik o zaman beni de öldürürler. Yani? Böylesi iyi.  Muhalefet yapıyor muyuz, yapıyoruz, eylem yapıyor muyuz yaptık yapıyoruz (siz devam edin, daha çok yapın, yalnız şu sıralar grip oluyorum, katılamayacağım) Var olan solu eleştirip durmanın ise hiç bir manası yok, böyleyiz. Tatavaya ara vereyim. Muhalefette ne varsa en iyileri desteklemeye devam edelim. İşler iyi gitmese de çok zarar görmüyoruz, olduğu kadara devam, herkese saygı selam. Kaan Arslanoğlu   

(Bu yazının 177-180 nolu yorumları)

Pek çok kişi sordu: TKP niye bölündü? Yorumlarda da görüyorsunuz, bazılarına mecburen cevap veriyorum.  Sizin bildiğinizden daha fazla bilmiyorum diyorum. O zamandan beri izliyoruz. İki taraftaki yazılar da aynı. Her şeye aynı bakıyorlar. Öyle ortadan eşit bölündüler ki iki tarafta da sevdiklerim sevmediklerim aynı oranda. Önceki yorumda da belirtmiştim, Kemal’i de severim Erkan’ı da. Fakat konu sevme sevmeme işi değil. İki tarafta da Kürt hareketine sempatiyle bakanlar var. İki tarafta da basbayağı ulusalcılar var. (Ulusalcılarda da Cemaat bahanesiyle iktidarla anlaşma tutumu var) En önemli konularda ayrı düşünüyorlar. Ama ne iki taraf arasında, ne bir taraftaki bu farklı görüşler arasında bir tartışma göremiyoruz. Bu asla kabul edilemez bir durumdur. Halka karşı sorumluluk bu değil. Bu yolla gelişme sağlanamaz. Temel sorunları hasır altı eden “her şey yolunda” geleneği demek ki devam ediyor. Bunları ima ettiğimizde büyüklenen tavırlar: “Uzaktan bakınca tabii öyle görünür.” Nereden bakacaktık, dışarıdaki vatandaş nereden bakarsa biz de oradan bakacağız. Bir taraf diyor ki “Biz Gezi’de çok iyiydik” (Gezi bitti, zaten liberaldi, ne anlamı var?), öbür taraf “işçi sınıfını temel alan sağlam siyaset” (30 yıldır dinliyoruz, icraat bekliyoruz) Sonuç: Bazı dostlar dalga geçiyor: “Sizinkiler Kemalciler, anti-Kemalciler olarak ikiye ayrılmış. Böyle parti mi kurulur?” Aranızda kavga etmeyin, bu güzel de, bu sorulara cevap verecek sizsiniz, bizler değil. Kaan Arslanoğlu       

(Bu yazının 145-146 nolu yorumudur)

Orhan Pamuk’un Boğaziçi Nazım Kültür Merkezi açılışına davet edilmesine KP ve HTKP tepki gösterdi. Herkes göstermeliydi, ama bu kadarı da güzel bir şey. Kutlarız. Ne var ki aşırı sağcılığı deşifre olmuş Orhan Pamuk esas problem değil bizim için artık. Ülkenin esas gündemine, ideolojik saflaşmaya sessiz kalan sol aydınlar esas sorun. Pratik siyasi mücadele ideolojik mücadelenin çok gerisinde seyrediyor. Bu özellikle sosyalistler için on yıllardır böyle. O zaman ideolojik alanda sessizseniz günlük siyasette ses çıkarmaya çalışmanızın pek bir anlamı yok. Orhan Kemal roman ödülünde sessizseniz, kendi gazetelerinizdeki Pamuk övgülerine ses laf edemiyorsanız, Tıp BU Değil tartışmasında karşı taraftaysanız, toplumsal hareketlerin sınıfsal yapısı sizi ilgilendirmiyorsa, yoksullarla birlik için bir programı tartışmıyorsanız sosyalistliğinizin siyasi anlamda da bir geçerliliği yok. Birgül Ayman Güler hanım tam da şu günlerde demeç vermiş, (ne devrimci bir çıkış!): CHP 30 Mart’ta Cemaatle işbirliği yapmış. Bunu herkes biliyor. Tümüyle onaylanacak bir şey de değil bana göre. Ama o zaman ve bugün boykotçuların en azından bir kısmının iktidarla ve Erdoğan’la işbirliği yaptığı da en az bunun kadar gerçek. Onu niye gizliyorsunuz? Kartların kapalı olması en büyük yanlış, hadi açık oynayalım. Hangisi daha ayıp? Ergenekon tartışmalarında hep aynı yerdeydik, eski ayıplı iktidara bindirmek mi doğru (liberaller böyle yapıp AKP'ye arka çıkmıştı), yoksa bugünkü iktidara karşı olmak mı esas? Eski iktidar gücüne yüklenince ne oluyorsunuz siz? (96-97 nolu yorumlara da cevaptır)

Kaan Arslanoğlu

(Bu yazının 114-115 nolu yorumudur – sonradan eklendi)

Bir okurumuz uyardı: Bu işlerde ajanlık etmenini daha öne çıkarın! O konuda kafam karışık. Liberallik ajanlıktan da olabilir, desebrasyondan da. Bizim liberaller doğuştan veya müdahaleyle deserebre vaziyettedir. Yani beynin en üst tabakası olan korteksle düşünmezler, omurilikten düşünürler. İddialar şöyle ki, birtakım aydınlar gizli servislerce kandırılmakta ve bazı tekinsiz yerlerde desebre hale getirilmekteymiş. Bunu daha uygar yöntemlerle yapan Boğaziçi ve Bilgi Üniversitesi gibi merkezler de bulunmaktaymış. Bu gibi güzide aydınlarımız desebrasyona getirildikten sonra medya starı olarak parlatılıyormuş. Komplo teorileri tabii. Çok da üstünde durmamalı. Güya bu kişilerin konuştukları bir tümcenin ötekini tutmaması, sürekli laf gevelemeleri, anlaşılmaz söylemleri bundanmış. Ezberledikleri üç beş kavramı devamlı yinelemeleri ve künt bir duygulanımla aksi yöndeki tüm mantıklı bilimsel kanıtlara karşın direnmeleri de o sebepleymiş. Bakınız: Desebrasyon Rijiditesi. Aklıma bazı starlarımız geliyor da komplolara inanmayan beni bile şüphelendiriyor. Mesela Nuray Mert şöyle şeyler yazmış:  “Evrimin öğretimi demokrasi için şart… Tek kelime ile son derece dayatmacı bir anlayış ve davranış. Onun ötesinde, sergilenen, pozitivist, bilim budalalığı… Bilim, varoluşla ilgili soruların cevabını vermez, veremez. Bu, felsefe, yani spekülasyonun alanıdır. Bu alanda fikir yürütülür, hiçbir şey ispat edilmez, doğrulanıp, çürütülemez. Evrim teorisi de, adından da anlaşılacağı gibi bir 'teori'dir, yani varsayımdır.” Ece Temelkuran da bir yerde şunu söylemişti: “Radikal kötülük karşısında utanç ve şaşkınlıkla ağzı dili kuruyan, aralarında Adorno, Freud ve Arendt'in de bulunduğu bir grup Almanya kökenli filozof, ömürleri boyunca şu soruyu sordular ve bir külliyat oluşturdular: İnsanoğlu neden ve nasıl bu kadar kötü olabilir? Kötülüğün kaynağı nedir?" Örneğin Ece Temelkuran yaşamında bir kez bile acaba evrensel kötülüğün kaynaklarından biri de Freud’u dinsel bir huşu içinde takip etmek midir diye düşünmüş mü? Freud kendisi kötü bir insandı ve teorisi de şarlatanlıktı. Müjdeleyelim: Freud konusunda çok yazdım, ama yetmedi. Bu konuda daha kapsamlı yazacağım, ki görülsün kötülüğün kaynağı. Sonuç itibariyle kararsızım. Kayıp Devrimin Öncesinde romanında bizdeki liberal ideologların kavgalarının gizli servisler çatışması olduğunu anlatmıştım. Roman piç edildi, fazla okuyan yoktur sanırım, lakin sola da bol ajan girdiği giderek kuvvetlenen bir kuşku. Tartışmaya çalıştığımız şeylere bu kadar direnç gösterilmesi desebrasyondan fazla bundan olabilir. Ajanlara karşı mücadele tatsız, tehlikeli, sonuç alması güç bir mücadele. Her an sizi de kaçırıp desebre edebilirler. Yazılarım anlamsızlaşırsa, o belli sekiz on kelime ve üç beş tema yinelenmeye başlarsa ilk bundan kuşkulanın. Büyük medyada hızla yükselirsem, olay kesin demektir, o zaman beni kurtarın. Kaan Arslanoğlu

(Bu yazının 90-92 numaralı yorumu – sonradan eklendi)

Sayın Ç, 90’lı yıllardan kuyruk acım var. Bunlar benim gibi saf sosyalist durmak isteyenleri o dönem çok ezdiler. ÖDP bütünüyle sol liberalizmin kalesi olarak kuruldu, hala öyledir. Eski SÖZ dergilerini bunun için karıştırıyoruz, geçmişte ve şimdi Birgün’ün ondan farkı yok. Düzene “sol” ideolog yetiştiriyorlar, sonra Taraf’a, yandaş basına transfer ediyorlar. Ligin Gençlerbirliği’ler mübarek. TKP’nin bu orta sınıf baskısından kurtulmasıyla nefes almıştık; şimdi HTKP ÖDPleşiyor, TKP de ondan geri kalmamak istiyor. Marksist, Troçkist, anarşist, hatta ulusalcı ve Stalinist görünümlü liberaller cenneti burası. Liberal olmak emek-sermaye, sosyalizm- kapitalizm baş çelişkisinin önüne özgürlük söylemleri koymaktır. Bireysel özgürlük, etnik özgürlük meselelerini öne çıkartıp dikkatten kapitalizmi kaçırmak demektir. Liberal olmak çok ayıp değil, ama adını koyalım, kim nedir bilelim. Birçok ÖDP’li dostum var, ÖDP’ye düşman değilim, ama onun biraz devrimcileşmesi için TKP’nin kendine gelip baskı yapması lazım. Yoksa liberallik alır başını gider. 90’lı yıllarda sosyalist bilinci mahvettiler. Kalitesizliği, yüzeyselliği, ağlak popülist solculuğu başımıza bela ettiler. PKK’yı dev ettiler. Aynı kabus geri döndü. Kim yaptı bunları, eski SÖZ dergilerini, o ilk Evrensel gazetesini çıkaranlar. Bakın o günlerde başımıza musallat ettiklerinin dörtte üçü AKP’ci olarak karşımıza çıktı. AKP’yi dev ettiler. Hep belli aydınlar, sanatçılar, medyacılar eliyle.  Birçoğu profesyonel, yarı-profesyonel ajan olan bu sağ liberalleri star yapan aklı evvel sol güçler yine benzeri senaryolar içinde. Eskileri parlatıyor, yenileri yetiştiriyorlar. Kaan Arslanoğlu

(Bu yazının 53-54 numaralı yorumları  – sonradan eklendi)

Elimde SÖZ dergisinin 1995 tarihli bir nüshası: Ara ara bunlardan başka tarihli sayılar da veririz tartışma derinleşirse. Merdan Yanardağ HADEP'in seçim barajını aşacağını ve sonrasında tüm ülkede devrimci bir dalga yaratacağını ileri süren ateşli bir yazı yazmış. Sadece bu sayıdaki kankalarından bazıları bir yığın "devrimci" "sosyalist" isimle birlikte şunlar: Murathan Mungan, Hale Soygazi, Lale Mansur, Halil Ergün, İpek Çalışlar, Oral Çalışlar, Fatmagül Berktay, Cezmi Ersöz, Leyla Erbil, Akif Kurtuluş, Berat Günçıkan, Orhan Alkaya vb.. Sokakta HADEP gazeteleri satan büyük militan Orhan Pamuk'u tamamen ayrı tutuyoruz. Elimdeki nüshada adı geçenlerin en az üçte ikisi Kürt Hareketi'ne destek olmadıkları tüm sair zamanlarında AKP'yi desteklemiştir Gezi Hareketi'ne kadar. Bunlar aynı zamanda 80 sonrası anti-sosyalist orta sınıf sanatını da örgütleyenlerdir. Bizde belgesi ve devamı çok.. Kaan Arslanoğlu

(Bu yazının 50 numaralı yorumu)

Merdan Yanardağ "Liberal İhanet" diye bir kitap çıkarmış. Oysa Türkiye'de sol liberalizmi kuranlardan biri de kendisi. Keşke 90'lı yıllarda çıkardıkları SÖZ dergilerinin tıpkı basımını yapıp gösterebilsek. Orada vıcık vıcık entellik diz boyu, PKK hayranlığı-kuyrukçuluğu boğazlarına kadar, sol popülist piyasa sanatçılığı, aydın şımarıklığı boğacak kadar. Orada kimler ne herzeler yemiş, say say bitmez. Yanardağ yazmış: Liberaller ihanet etmiş de AKP'yi başa getirmiş! 80 sonrası ilk ihaneti kim yaptı bu ülkeye? Bir oyun oynanıyor ki sitcom mu trajedi mi anlayamadım. Herkes birbirine numara yapıyor ve numaralar pek ala tıkır tıkır işliyor. Liberal ihanet öyle mi gardaş! Ey gençler, ben dahil bu kuşağı soldan silmezseniz adam değilsiniz! 

(Bu yazının 38 numaralı yorumu.. Sonradan eklendi)

İLK (ESAS) YAZI

Gündelik siyasetten iyice sıdkımız sıyrıldı, o halde daha derin mevzulara, daha derin siyasete daha derinden girebiliriz. Birbiriyle iç içe iki sorundan başlayalım: Edebiyat ve sansür…

Osman Çutsay

Sevgili Osman Çutsay yıllarca hemen her hafta telefon ederdi bana. Bir edebiyat dergisi şart derdi. Böyle esaslı ve gerçekten muhalif bir dergiyi ancak sen çıkarabilirsin. Tamam da,  bunun maliyetini uzun süre karşılayamayız, daha önemlisi bunu güçlü şekilde yürütecek yeterli kadromuz yok. Para işi ayarlanır, derdi hep; yazarsa çok, ben bulurum...

Sonunda bu gazla ve başka talimatlarla “Sanat Cephesi “dergisini yeniden canlandırmayı denedik. Şevkle, gayretle. Ama fiyasko... Başarılı olamadık. Sonra “SoL Kültür” de denedik şansımızı. Kimi okur tepkilerinden korkuldu, sanat sevmezlik ve “kalitesizlik” tekrar başarısızlık getirdi.

En son yine Sevgili Osman Çutsay’ın da teşvikiyle İnsan BU’yu kurduk. Sansürden kurtulduğumuz ve paraya da fazla gereksinim doğmadığı için burası hiç fena gitmiyor. Ama Çutsay gene ortalıkta yok!

Ergin Yıldızoğlu

Modernist yöntemin püf noktalarını ondan öğrendim. O yolda beni en çok etkileyen yaklaşımı şu minvalde bir şeydi: Edebiyatçı eserini yaratır ve sonrasıyla hiç ilgilenmez. Kitabı az satmış, çok satmış; çok okunmuş, az okunmuş; beğenilmiş, beğenilmemiş… Gerçek sanatçı isyanını yapıtlarıyla ortaya koyar ve piyasaya meydan okur. Daha önce İnsancıl dergisinde de benzer tavsiyeler almıştım, zaten çekingen karakterime de uygundu, o telkinle iyice özgür yazdım, isyan ettikçe ettim. Kitaplarla, makalelerle. Vasata, edebiyat ortamına verdim veriştirdim. Uyumsuzluğu meziyet belledim.  

Ama Yıldızoğlu hiç doğru dürüst isyan etmedi. Bulunduğu yerlere gayet uyumlu yazdı. Hele ki esas konumuz edebiyattaki kavgaya hiç girmedi. Belki demek istediği buydu; kayıtsız ol, demek istemişti, ben yanlış anlamıştım. Bir tek “Orhan Pamuk Kitabı”nı yazarken bize destek çıktı, sonra sustu. Bizim önemli gördüğümüz konularda susmaya devam ediyor.

Aydın Çubukçu

Sol sansürle ilgili yazılarımda Evrensel Gazetesi’nden niye hiç bahsetmediğimi bazıları sordu. Onlara bu defterimin yirmi yıl önce kapandığını, onlardan bir beklentim kalmadığımı söylemeye çalıştım. Ama madem sorular devam edecek, o taraftan da bir örnek vermek kaçınılmazdı.

Çubukçu gençlik idollerimdendi. 68 kuşağı efsanevi devrimcilerini neredeyse ad ad ezberlemiştim, kim nerede ne yaptı… Sonra aynı harekette mücadele etme, 80’den sonra da bizzat tanışma şansı yakaladım. İlk deneme yazılarım İnsancıl’la birlikte Evrensel Kültür dergisinde çıkmaya başladı. Böylece ilk sansürü de orada tattım. Şu “meşhur” karakteri insanın kaderidir teorim ve genetik belirleyicilik iddialarım ilk orada dillendirildi, ilk homurtular oradan yükseldi, sonra da yazılarım ötelendi.  

Sonra bir Evrensel gazetesi çıkardılar ki... Evlere şenlik. Ne kadar karşı devrimci ideolog varsa doldurdular. Aramız iyice açıldı. Sonra bu ünlülerin liberal oldukları ve zarar verdikleri keşfedildi. Ardından aynı gazetede takma isimle birkaç yazı yazdıysam da eski tat yoktu.

Çubukçu, EMEP gibi kendini Kürtçülüğe kaptırdı, sonra baktık ki hiç hazzetmediği Orhan Pamuk’un savunucusu kesilmiş Nobel’den sonra. Siyaset işte… O Pamuk ki, Kara Kitap’ta bizi, yani Arnavutluk yanlısı devrimcileri bayağı bir kelbin mabadına sokmuştu. Ne ki sosyalistlerde ünlü şahıslara hoş görünme takıntısı bitecek görünmüyor.

Merdan Yanardağ

Keza sansür bahsinde Yurt Gazetesi’ne niye hiç değinmedin diye soranlara karşı, değerli Merdan Yanardağ’dan da söz etmek (gerçekten istemesem de) gereklilik.

Bir dönem Söz Dergisi’nde de dört beş yazım çıktı. Lakin derginin çizgisi beni çok rahatsız etmeye başlamıştı, bu sosyalist dostlarım alenen Kürtçülük yapıyordu. Gerçi o zaman Perinçekinden Aydemir Gülerine herkes sıkı Kürtçüydü. Bu çizgiye dokunduran birkaç yazı gönderdim. Yazılar önce sonraki aylara kaldı, ardından da kayboldu.

Çok sonra TKP dostu oldum. Yoldaşlar bir gün Kadıköy’de muazzam bir miting gerçekleştirdiler. Üniversitelerdeki dinci baskıları protesto için. Katılım 15 bini geçmişti. Ne ki Tuncay Özkan’ın muhalif televizyonu bundan kısa da olsa bir haber yapmadı.

Söz Dergisi’nin ve söz konusu TV kanalının yönetmeni Merdan Yanardağ’dı. Böylece medyacılarımızın aynı anda nasıl Kürtçü, Ulusalcı ve “Ergenekoncu” olabildiğini, ama sansür huylarının, bazı gündem ve fikirleri görmezden gelme alışkanlıklarının ne şekilde sabit kalabildiğini müşahede ettik. Bu tutum Yurt gazetesinde de sürdü.

Yerim sizin “daha önemli” gündemlerinizi

Bu sitede ve önceki birkaç yılda bizce çok hayati olan, aslında gerçek siyaset olan, şu gündemleri açmaya, şöyle tartışmaları alevlendirmeye çalıştık:

Orhan Kemal ve öteki edebiyat ödüllerindeki rezaletler

Edebiyatta-sanatta sol-liberal hegemonya, piyasacılık ve kalitesizlik

Gezi hareketinin liberal bir ayaklanma olduğu ve dolayısıyla sosyalistlerin, Birleşik Haziran Hareketi’nin onu fazlaca önemseyen tutarsız liberal bakışı

Kobani güzellemelerinin (ve dolayısıyla sosyalist hareketteki Kürt milliyetçisi iyileşmez damarın) sosyalist bilincin ve direnişin altını oyması

Solda sansür, sol medyanın pazara ve konformizme teslimiyeti

Futboldaki şike üstüne solun tutumu

Cumhurbaşkanlığı seçimindeki Kemalist tavrın Erdoğan’ın işini bir hayli kolaylaştırması

Sistem ve hükümetin organize ettiği sağlık ve tıp çarpıklıkları, solun bilimdışı ticari düzenden yana tavrı: TIP BU DEĞİL

Solun değiştirilemez küçük burjuva-orta sınıf karakteri ve buna uygun siyasi refleksleri…

Yukarıdaki maddeleri hiç düşünmeden bir solukta yazdım. Açtığımız ve yaygınlaştırmaya çalıştığımız tartışma başlıklarına üç dört ek daha yapabilirsiniz.

Bunlardan hiçbiri yukarıdakilerin hiçbirince görülmedi (Evrensel Kültür edebiyat ödülleri konusunu yazdı sadece), soldaki yaralı parmağı dezenfekte etmez yazarlar bunları biyopsiye, otopsiye değer bulmadı. Hepsi yüzlerce başka konuda yazdı, o işlere girmedi.

“Ben kalitesizliğe yenildim”

Önemli bir siyasi dostum telefonda aynen bu cümleyi kurmuştu yakınarak. Kendisine sonuna dek katılıyorum, kalitesizliğe yeniliyoruz her gün ve bir bakıma hepimiz kalitesiziz, en azından kalitesizliği yenecek kalite gösteremiyoruz. Fakat hiç değilse inatçıyız ve direniyoruz.  

Tıp Bu Değil deyince aklıma geldi, değerli Yavuz Alogan’a da dokunmadan geçemeyeceğim. O da yukarıdaki topların hiçbirine girmedi, formasını kirletmek istemedi, bizim çamurluğumuzdan uzak durdu. Fakat iyi biliyorum ki, Tıp Bu Değil kitabını beğenmişti, hatta kendi yayınevine aldırtmak istemişti. Ve hakkında üç beş cümle dahi yazmadı, devrim inşa eden sayısız yazılarında Topal Osman’ın torunu olduğundan bile bahsetti, sağlık konusu ilgilendiği bir alandı, ona rağmen bizim tartışmadan bahsetmedi. İnsanın içinden gelmez mi? Türk entelektüeliyse gelmez.     

Türk entelektüeli matematik dehası sayılmasa bile iyi birer hesap uzmanıdır. Ne dersem en yüksek girdi elde ederim, ne demesem hangi köşede hangi çıktıdan sakınırım… 

Ya bizden yana saf tutarsınız ya karşı taraftan

Osman Çutsay telefon görüşmelerimizde bana şunu söylerdi aşağı yukarı: “TKP’lilere kızıyorsun, ben de kızıyorum ama, sadece bir şey bile onların arkasında durmamıza yeter. Türkiye’de gerçek solculuğun onayını onlar veriyor. Çok güçlü olmasalar da sağlam duruyorlar, ayar veriyorlar. Onlar böyle durduğu sürece kimse solculuğu oraya buraya eğemez. ” Haklısın diyordum. (Yazıları ulusalcı görülüp SoL’da bayağı tepki çekiyordu ve sansür tehdidi altındaydı; onu, daha doğrusu Yıldızoğlu dahil her yazarın aykırı yazma hakkını en çok savunanlardan biriydim o zaman; son yazılarındaysa Kobanili olmuştu Çutsay!)

Ancak sevgili Osman, şu yukarıdaki tartışmalar var ya, oradaki duruşumuz var ya, sana iddialı gelebilir, buna ileri yakın tarih karar verecek, ayar bunlara göre belirlenecek. Notları şimdi biz veriyoruz. Komünist, sosyalist merkezlerimiz çok ama çok önemli gündemlerinin peşinde koşarken yirmi yıl öncesine, liberal özlerine rücu etti. Yargı kişisel vicdana, bilince kaldı yine. Bütün bir toplumun, aydınların, muhalefetin, solun notları bu gibi yerlerde, burada veriliyor. Ona göre.

Şimdi okumakta olduğun yazıları binler okuyor, ilerde on binler, belki yüz binler okuyacak. Kişileri ve grupları ona göre yargılayacak.

O yüzden “yeni sinsiyet” güzelmiş, görmedim; “suskunluk suikasti” yahşiymiş, duymadımla kimse kurtaramayacak. Bunlar yazıldı, kalacak.

Kaan Arslanoğlu

Facebook
yorumlar ... ( 234 )
03-12-2014
03-12-2014 07:59 (1)
I know what you did last summer diye bir film vardı. O aklıma geldi birden. Eğer bir asansörde 2 kişi varsa ve bunların 1'i osurursa, 2'si de osuranın kim olduğunu bilir. Saydığınız isimleri biz de biliyor ve takip ediyoruz. Bazıları sessiz osurmakta ustalaşmışlar. Ama nihayetinde okuma süreci de asansör yolculuğu gibi. Okur, bu adların osuruğu sessiz de olsa, kokudan hadiseye ayıyor ve gazeoz bir karakter tahlilini gayet güzel hafızasına atıyor. Ve yine haklısınız. Hesap günü gelecek. O zaman gerçekten münker ve nekir'in çeteleleri de dökülecek. Birleşik Krallık'tan yazan cengaver komünistleri de hatırlayacağız. Güya bedel ödemişleri de... Hürmetle. Renf
03-12-2014 07:59 (2)
haklısınız, kötü malzemeden iyi pasta olmaz. MalBu
03-12-2014 08:59 (3)
Biraz da "kel başa şimşir tarak" edası seziliyor kanaatimce
03-12-2014 09:59 (4)
öbürlerini bilemem de Yanardağ'ı Yurt'ta okurdum. Serbest kaldıktan sonra biraz gazetede kaldı sonra ayrıldı arkasından da Yurt temizlendi ilaçlandı, ben de zaten bıraktım sonra. düşünebiliyomusunuz t. talipoğlu, h.şahin, d. sazak var şimdi orada o kadar yani HayretBu
03-12-2014 09:59 (5)
Kaan kardeşim sizdeki samimi ve içten duruşa hayranlığım her yazınızda katmerleniyor.Kalitesizlik konusunda katılıyorum amcak kalitesizliği aşamayışımızın nedeni samimi ve içten olamamak gibime geliyor. y.bodur
03-12-2014 10:56 (6)
Meşruiyet sorunu herkes için yakıcı bir sorundur. Herkes yaptıklarına onay bekler. Bu insanın "doğasında" var: İnsan Bu. Sorun KİMİN gözünde meşru olmak istediğinizdir. Çoğu solcu aydına işçilerin, emekçilerin gözünde meşru olmak yetmiyor, yaptıklarının egemenlerin dünyasında da ONAY bulmasını, hiç değilse TAKDİR edilmesini arıyorlar. Bu noktada kalemin ucu SAĞA kaymaya başlıyor. Bu nedenle Abdüllatif Şener'in gösterdiği cesaret ve özgüvenle sağcı bir kanalda programa çıkamıyoruz. Çünkü kendimizi iyi TANIYORUZ, bulunduğumuz kabın şeklini alabileceğimizin farkındayız. AA.
03-12-2014 10:57 (7)
"Suskunluk Suikasti" ve "Yeni Sinsiyet" Bu iki concept ilginç, kavram mı diyoosunuz siz, yalnızca bu yukardakiler değil, binlerce yazar, aydın suçlu o davadan.
03-12-2014 11:38 (8)
Sevgili Kaan, çok yazıda şükür adım geçmiyor ama, utanmadım desem yalan olur. İnsanBu'yu kurarken benden de yazı desteği istemiştin ve ben de düzenli olmamak koşuluyla tamam demiştim. Aşırı yoğunluğum yüzünden, uzun zamandır bu siteyi aksattığımın farkındayım, üzülüyorum. Ama bak, Şu sıralar, "1980 Sonrası Türkiye'de Sanat ve Siyaset" konulu bir kitabın editörlüğünü yapmakla meşgulüm. Bahara yetişecek kısmetse (Biliyorum, seni tatmin etmeyecek). Selamlar, M. Yılmaz
03-12-2014 23:44 (9)
Ara sıra da olsa bir yorum yapıyor, bir fikir belirtiyorsun sevgili Mehmet Yılmaz, bizim istediğimiz bu kadar, daha fazlası elbet çok iyi olur. Ama altına adını koyup bir fikircik belirtmek, tartışmalardan birine bir yorumcuk yazmak, bu çok bir şey mi? Bundan bile korkuyor, bundan bile yeriniyor, buna bile işemiyor bazıları. Ne diyeyim, yuh olsun onlara, kızma bile kızamıyorum artık :)) Kaan A.
03-12-2014 12:45 (10)
Bize bunlarla gel Hocu! Enerjiyi tuttur,bak nasıl popüler kültürü kenara atıp toplumcu kültüre intikal ediyoruz. Yalnız tam Merdan Yanardağ'ın kitabında Ümit Kıvanç yergisi okuyup kıvanacağım diye hevesleniyordum, o kursağımda kaldı. YÜ
03-12-2014 15:16 (11)
eline sağlık sevgili kaan...aynen katılıyorum yazdıklarına......şu cümleni özet olarak gördüm...''Türk entelektüeli matematik dehası sayılmasa bile iyi birer hesap uzmanıdır. Ne dersem en yüksek girdi elde ederim, ne demesem hangi köşede hangi çıktıdan sakınırım…''...sevgiler...can ertan
03-12-2014 15:44 (12)
Yazıda bahsedilen yazarlardan bazıları, Kaan Arslanoğlu'na bir güzel gaza getirmişler, sonra da ortadan kaybolmuşlar ya da düşünce bazında ters düşmüşler. Kaan Arslanoğlu'nun en çok takdir ettiğim yönlerinden biri, hangi otorite, hangi akım vs. olursa olsun ters düşmeyi göze alabilmesi. Bu durum aynı zamanda kendisini ateşe atmaya benziyor. Gerçekler ve doğrular için, tek başına bile olsa kalmayı yeğliyor. İyi ki varsınız. Allah razı olsun, en azından kendimize gelip bir silkelenmemizi sağlıyorsunuz. saygılarımla. Recai kulaksız
03-12-2014 16:53 (13)
Sanat Cephesi'ni çıkardığınız devrimci kadrolar şu anda ne yapıyorlar Kaan hocam? KP ve HTKP'nin izlediği liberal kültür sanat politikasına neden bir şey demiyorlar?
03-12-2014 17:09 (14)
Şimdi bu konuda bir şey söyleyeyim sayın 13: Akın Art adlı değerli bir genç kardeşimiz vardı TKP'de. İyi şair ve aynı zamanda militan bir siyasetçi. Bakın bu sitede Gülten Akın Zaman gazetesine ropörtaj verdi diye onu çok ağır eleştirdi. Hatta editör olarak benle bu konuda tartışmaya girdi, o tartışmayı da yayımladık. Gülten A'nın yaptığı hele ropörtajın içeriğine bakıldığında çok doğru değil, ama bu kadar ağır eleştiri de gerekmezdi. Sonra Akın Art en son gördüğüm HTKP'nin üst yöneticilerinden oldu. Ahmet Cemal ile birlikte. Ahmet Cemal kim, Zaman yazarı Selim İleri'nin kankası. Ve sol Kitapta o Selim İleri o kanalla pespaye şekilde övülmüştü. http://www.insanbu.com/a_haber.php?nosu=1051 Bizde ne yazık ki bir partiye giren hele yöneticiyse parti memuru haline geliyor, hiçbir özgün fikri kalmıyor, olsa da bunu söylemeye cesaret edemiyor. Parti çıkarı diye tepesine biniyorlar yoksa. Buradan devrimcilik çıkar mı? Buradan devrimci fikir çıkar mı? Siz karar verin. Kaan Ars.
03-12-2014 19:07 (15)
Kaan Arslanoğlu, Sol kültür-sanat-siyâset cenahındaki, filozofların en uzun dalgaboylusu Sokrates'ten bir metaforla söyleyeyim, üç-beş "at sineği"nden biridir. (Öteki, Taylan Kara). Hepimizi kaşındırmaya, dürtmeye, kalıplarımızı kırmaya çırpınıyor, olanca potansiyel ve kinetik enerjisiyle. Sözün estetiğine ve nâmusuna, en üst dereceden duyarlı bir yazar / düşünür. Özgül ağırlığının kıymetini bil(e)mezsek, kendisine değil, bize yazık olacak. Pürdikkat kesilmeliyiz her cümlesine. bünyamin durali
03-12-2014 18:39 (16)
Sayın Arslanoğlu, Hadi Akın Art konusuna bir yorum getirdiniz. Diğerleri ne yapıyorlar peki? Parti yayınlarında Selim İleri'nin, Hamdi Koç'un övülmesine, Ahmet Cemal gibilere normalde parti içinden tepki gelmesi beklenirdi. Herkese üst düzey yöneticilik vermiş olamazlar herhalde. Sanat Cephesi'ne katkı koyan Ahmet Antmen, Efe Duyan, Cansu Fırıncı gibi yazarlarla görüşüyor musunuz, konuşuyor musunuz bu meseleleri? Yazılarından, konuşmalarından hatırladığım kadarıyla solun sanatının sağa çekmesine, liberalliğe tıpkı sizin gibi oldukça duyarlı ve tepkiliydiler. Bunca insan şimdi nerede? (Hacıoğlu Salih)
03-12-2014 18:51 (17)
Kaan Acıdım sana mta
03-12-2014 18:52 (18)
16 nolu arkadaşa cevap: Bahsettiğiniz arkadaşlarla uzun süredir görüşmüyorum. Sadece şunu biliyorum, birtakım memnuniyetsizlikler dışında dışa yansıyan bir tepki yok. Olayı kişiselleştirmeyeyim ama, TKP bölünmeden önce soL kitaptaki liberal kayma ile Ahmet Cemal ve Faruk Duman'ın kapak yazarları olması aynı tarihe denk geliyor. Kim buldu getirdi Ahmet Cemal'i, bunu birkaç kişiye sordum, ama net yanıt alamadım. Pek fazla kimseyle görüşmediğim için durumu bilmiyorum. Bunları kim getirdiyse, soL kitabı kim dizayn ettiyse baş liberal odur. Kuşkusuz en üst sorumlu Kemal Okuyan. Ayrıca Ahmet Cemal'e güzelleme yapan Asaf Güven Aksel kardeşim. Bunların hesabı sorulur elbet. A. Cemal ilginç biri. Özel konuşmalarında Atatürkçü, Zaman yazarı Selim İleri'nin kankası ve üst kimlik olarak komünist. Atatürkçülük ayıp değil, Atatürkçü komünist de olabilir bir ulusalcı partide. Ama TKP gibi bir "Leninist" partide? Çözüm şu: Asıl düşüncelerini yazmaz, maske düşüncelerini yazar, gül gibi geçinirler.KA
03-12-2014 18:54 (19)
17 deki mta, acıma nedeninizi açsanız? Kaan A.
03-12-2014 20:08 (20)
Bu yüzden de bu durumdayız... Teorideki sorunlar kuşkusuz en önemlisi ama "bu adamlar" hem de sosyalistliği kimseye bırakmadan "burjuvalaşma sürecine" bu denli boyun eğmeseydi teoride de üretken yol alınabilirdi. Bir kaç gün önce bir yorumda yazmıştım. "Burjuvalaşma süreci..." egemen burjuva devlete, ilişkilere "ahlakdışı, zenginlik kazanma odaklı ve rekabetçi biçimlerine bir zamanlar belli ölçüde direniş göstermiş...toplumsal hareketleri içine alacak şekilde..." gerçekleşiyor.(M. Bookchin) 1960-70 lerin "sermayesini" yemek üzerine yaşanılmış yıllar oldu son 25 yıl!Kalan da ortada! Açıkça "karşı kampa" geçseler daha mı iyi olurdu;burada "takoz" görevi mi görmüş oldular?Ümitsiz ve göstermelik, ülkemizde demokrasinin "varlığına" kanıt olarak "devletin" de koruyabileceği bir "müzelik" bir sosyalist muhalefete nasıl geldiğimize dair hepimizin payına düşen bir hesap çıkarılabilir ama bu "takozların" tarihe vereceği hesabın ödenilebilir olmayacağını düşünüyorum.
03-12-2014 20:10 (21)
Kaan A. ile farklı düşündüğüm bir çok mesele olsa da, onun 90'lı yıllarda solu sorgulamaya başlayan düşünceleri yayılsaydı; sorgulama, oto-kritik önemsenseydi, KA dahil, hepimiz "düşünce-inanç" olarak daha iyi bir yerde olacak ve ülkemizde de sosyalizm bu denli etkisiz olmayacaktı kanaatini hep taşıdım.. Kim bilir belki de bu olgudan, "bir zamanlar direnmiş olanların" da "burjuvalaşmasından" çok kıymetli bilgiler edinilebilir. Örneğin bu adamların "gücü ve yetkiyi" nasıl devşirdiği araştırılmalı ve benzer ilişkileri üreten formasyonlara dikkat edilmeli. "Parti, ideoloji, örgüt" denilen yapıların nasıl da "sen-ben, bizim oğlan" üzerinden yürüdüğü; bu yapısal "betonların" kimsenin uğramak istemediği metruk; müteahhiti kaçmış, iskeleti ile kalmış binaları ayakta tuttuğu görülmeli... Sanırım, en baştan başlamak gerekiyor; yukarıda yazılan olgu bu "acı durumu" anlatıyor... Gürsel
03-12-2014 21:36 (22)
Zaman zaman insanbu sitesine yazılarıyla ve yorumlarıyla katkıda bulunan Ali Mert de yukarıdaki listeye eklenebilir mi sayın Arslanoğlu? Üstelik Ali Mert konum itibariyle sizin saydığınız isimlerin hepsinden daha önemliydi. On seneden fazla TKP'de kültür bürosu sekreterliğini yürüttü.
03-12-2014 21:42 (23)
Ali Mert'le edebiyat anlayışlarımız tam aynı değil, ama çok zıt da değil. Onun TKP içinde bu işlerden sorumlu olduğu dönem çok eskidir. O dönem daha Ortodoks bir tutum vardı, daha ortodoksluk bazılarına göre kötüdür, ama bugünküne göre çok daha iyiydi. Kaldı ki Ali Mert eleştirel bir yazardır, parti memurluğundan sıkıldı ve sözünü sakınmadığı için ayrılmak zorunda kaldı. Bir süre önce burada dost siteler bölümünde linki verilen eşitlikçiforum adlı siteyi kurdu arkadaşlarıyla. Şimdi İleri Haber'de yazıyor, ama sanırım HTKP içinde değil henüz, belki girmiştir, bilmiyorum. Kaan Arslanoğlu
03-12-2014 23:13 (24)
Neden Ali Mert memur tarzı partililiği değiştirmek için partisinde kalıp mücadele etmedi de ayrıldı? Aynısı Sayın Arslanoğlu için de söylenebilir. Parti kamuoyunu ikna edip bu liberal sapmaların sola sızmasına engel olmak için neden daha güçlü bir savaşım vermedi? Niye çabuk pes etti, savaşa girmeden yenilgiyi kabul etti, meydanı hepten Ahmet Cemallere, Enver Ayseverlere bıraktı?
03-12-2014 23:24 (25)
Sayın 24 numara, savaşa girmekten kastınız nedir, terör mü yapacaktı Ali Mert. Veya portalı havaya uçurmamı mı bekliyordunuz? Yazılarınız kesilirse önce bir iki kavga ederseniz, bir süre anlaşmaya, birbirinizi tartmaya çalışırsınız, tavır devam ediyorsa, onurlu bir yazar olarak yapacağınız şey çekip gitmektir. TKP içinde önemli bir gücüm olsaydı daha fazlasını denerdim. Ama insanların yorumlarının altına adlarını yazmaktan çekindikleri, adı bilinen, anlı şanlı, ünlü yazarların bile bunu yapamadığı bir ortamda benim gibilerin ne herhangi bir partide, ne toplumda gücü olabilir. Onun için ısrar ediyoruz. Arkadaşlar burada birşeyler tartışıyoruz, bizi övseniz de yerseniz de lütfen isminizle çıkın ortaya. Ki, kim kimdir, kiminle ne yapabiliriz anlayalım, fikirlerimiz ortaksa bu mücadeleyi birlikte verelim. Saygıyla. Kaan Arslanoğlu
04-12-2014 08:12 (26)
Merhaba. Yazıyı okudum. Ancak yorumlara göz atmamıştım. Yazıya dair söylenecek çok şey var ama geçiyorum. Ismim üzerinden verilen örneklere kendimi savunmak için değil, yalnızca izlenimler üzerinden yapılan genellemerin tehlikesine dikkat çekmek için cevap vermenin doğru olacağını düşündüm. Siyasi partilere siyasi programlarından yola çıkarak üye olunur, dolayısıyla kültür sanat gibi başlıklarda tamamen ayrı düşünenler de aynı siyasi programı kabul ettiği için aynı partide bulunabilir. Örneğin, SoL Kitap ile ilgili bağlamı sizinkinden farklı ama daha sert eleştirilerimi ilgili kişilere vaktinde ilettim. Yayın yönetmenliğini yaptığım yeni yazılar dergisine Bahsettiğiniz sağcı hattı eleştiren yazılar yazdım. Hatta Haydar Ergülen NHA'da hoca iken kendisini Yeni Yazılar'da çok sert eleştirdim. Derginin sitesinde yazılar mevcut. Ancak siyasi programına örgütlendiğim bir partiden bu sebeple ayrılmak hiç aklıma gelmedi.
04-12-2014 08:12 (27)
Diyeceğim şu, örgütlülük eşittir memuriyet gibi iddialı bir denklem kurulacaksa ( ki liberal bir denklemdir) daha dikkatli araştırmak gerekir. Ve sapla samanı ayırmak. Buyurun ödüllere, edebiyat eleştirisindeki yöntemsizliğe vs. yazdığımız yazıları okuyun. Ondan sonra memur gibi ağır nitelemelerde bulunun. Tezlerinizi biraz daha özenli bir incelemeden sonra sunmanızı rica ediyorum. Benim için değil yazıda ismi geçen herkes için. Dostlukla... Akın Art
04-12-2014 09:55 (28)
Akın Art'ın yöneticisi olduğu HTKP sosyal demokrat ve sol liberal nitelikleriyle öne çıkan bir parti. Tıpkı HDP, ÖDP, KP ve türevleri gibi. Üyeleri ve hele hele üst yöneticileri çoğunlukla küçük burjuva kökenlilerden oluşuyor. Siyaset ve örgütlenme anlayışları gayet liberal olan, liberal olması tercih edilen sosyalist partilerin kültür sanat politikalarının sağa çekmesi ve küçük burjuva duyarlılıklara hitap etmesi doğal. Sanırım burada anormal olan, Kaan Arslanoğlu ve onun sitesine yorum yazan bizleriz. Hata bizde. Olmuyor. Sizin gibi olmayı beceremiyoruz. (Hacıoğlu Salih)
04-12-2014 10:11 (29)
Akın Art'ın buradaki yoruma cevap vermesi güzel bir davranış. Güzel ama normal, normal olmasına karşın üç maymunu oynayan bizim hesap uzmanı tipik Türk aydınları yüzünden anormal gibi oluyor. Art'a teşekkürler. Söylediklerine gelince: Yeni Yazılar'da edebiyat sistemine eleştiriler yöneltmesi, parti içinde de aşikar liberal sapmaya karşı uyarıda bulunması iyi bir şey. Ne var ki sorun çözülmüyor. HTKP'nin resmi organında bunları göremiyoruz. Asıl önemlisi bu. Kimse Yeni Yazılar'daki Akın Art'ın üstü kapalı eleştirilerinden HTKP'nin bu çizgide olduğu sonucu çıkarmaz. İleri'de Ahmet Cemal, Yavuz Alogan da, Bizim Sadık, Nihat ve Aliler de yazıyorsa(yazmaları iyi bir şey)ve bu kadar farklı duruşlar birbirine tek laf edemiyorsa,orada halka karşı da büyük bir sorumsuzluk var demektir.Orada Yekta Kopan, Enver Aysever eleştirilemiyorsa sansür ve liberallik var demektir.İşte buna isyan etmemek de parti memurluğudur. Her örgütlü memur demek değil, ama bizdeki pratik maalesef böyle. KaanArs
04-12-2014 18:54 (30)
Sevgili Osman Çutsay bana bir e-posta attı, beni mahcup etti. İçeriğini açıklamamı istemedi. O yüzden üstüne fazla yorum yapamam. Ne var ki, yaptığım şu iş, yani isim vererek birilerine saldırmam hiç keyif aldığım bir şey değil, aksine pis bir iş. Keşke başkaları yapsa da, bana zevkli, temiz, steril bir yazarlık kalsa. Özde çok çok haklı olduğuma inanmasam emin olun yapmam, haklı bile olsam yine de sürdürmesi güç. Bazen iktidardaki gücün en sivri ismine yüklenirsin, bazen de en çok beklenti içinde olduğun, en yakınındakilere. Aile içi şiddette az insan ölmüyor :)) Kaan Arslanoğlu
04-12-2014 20:29 (31)
Sn Arslanoğlu 30 bize verdin sitemi serzenişi şimdi de diyosun ki aile içi şiddet. Son olarak O. Çutsay abiyi sevicez mi or not. Bir Takipçiniz
04-12-2014 20:36 (32)
Sayın 31, Osman Çutsay'ı sevin, ötekileri de sevin :) Fakat bu yazıda bahsedilen sorunlar şahsi sorunlarım değil, ortaya attığımız gündemler babamızın gündemleri değil. İsterseniz yazıyı bir daha okuyun. Bu sorunları, gündemleri önemli görüyorsanız bunlara karşı sessiz kalmanın ne anlama geldiğine siz karar verin. Dedim ya, çok haklı olduğuma inanmasam bu çok yıpratıcı işe girmem. Kaan Ars.
04-12-2014 22:09 (33)
On gün kadar önce sol haber'de "Kullanışlı ahmaklar, iyi de..." başlıklı, Osman Çutsay imzalı bir yazı yayımlandı. Dileyen, sol haber sitesinden okur. Yazar yazısında isim de vermiş. "Oya Baydar, Adalet Ağaoğlu, Murathan Mungan ve Yıldırım Türker vs., Türkiye devrimci solunun, daha doğrusu Türkiyeci, yani bu ülkeyi sol bir hükümetle yeni yüzyıla taşımak isteyen sosyalist devrimcilerin bu iflah olmaz düşmanları..." demiş. Fakat niyeyse Ayşe Arman'a pespaye röportajlar verdikten sonra AVM AVM dolaşıp imza günü düzenleyen ve aylardır soL dergisinde mevki makan işgal eden Enver Aysever'e tek kelime etmemiş. Öyle görünüyor ki, etmiyor ve etmeyecek de. Fakat bu tutumun ne gibi bir mazereti ve mahcup ediciliği olabilir ki Sayın Arslanoğlu?
04-12-2014 22:25 (34)
Kıymetli 33, 1- Enver Aysever'in ideolojik çizgisine karşıyız, edebiyatını muteber bulmuyoruz, sosyalist-komünist ve hatta "Leninist" olduğunu iddia eden bir çizginin bu çizgiyle ideolojik mücadele içinde olması şarttır. Eleştirdiğimiz şey bu tip yazarları da kapsayan bir ideolojik mücadele verilmemesi ve onlarla uzlaşılması. Buraya kadar sanırım anlaşıyoruz. 2- Ama bu, eğer iktidar karşıtıysalar bu tip insanlarla birleşilmeyeceği anlamına gelmez, siyaset ayrı şey 3- İktidar karşıtlığı anlamında elbette Aysever'in öteki dördüyle kıyaslanması bile mümkün değil, Aysever muhalif bir gazeteci oldu hep ve halen öyledir 4- Mahcubiyet tamamen insani bir duygudur. Birinden kırk kere helal bir alacağınızı isterken bile mahcup olursunuz. İnsani duygular ifade edildiğinde neden neden diye sormamak gerek. Tıpkı size "siz niye isminiz yazmadınız" diye ısrarla sormadığım gibi. Saygılar. Kaan Arslanoğlu
05-12-2014 08:42 (35)
Kaan Patinaj mta
05-12-2014 08:43 (36)
Kaan Bey, onlar iktidar karşıtı görünüyorlar çünkü bu işte çok büyük para dönüyor. Adam senede bir milyon liradan fazla telifi eski tkp'li reklamı yaparak götürüyor. Kadın hiç utanmadan gazetedeki köşe yazısında ayakkabıya verdiği paranın hizmetçisine verdiği maaştan fazla olduğunu yazabiliyor. Sizse bunları iktidar karşıtı sanıyorsunuz. Neden sizin romanlarınız daha estetik olmasına rağmen tek baskıda kalıyor da bunlar AVM AVM kuyruk yaptırıyorlar imzaya gelen okurlara? Bunu bir düşünün. Bunlarla birleşirseniz, yukarıda eleştirdiğiniz, solcu kanaat önderlerinden bir farkınız kalmaz, Akademi Kitabevi ödülünde Doğan Hızlan'la aynı jüride buluverirsiniz kendinizi. Bu yolu tercih edenlere kalp kırmamak adına mavi boncuk dağıtmaya, aileye almaya, sofrada yer vermeye gerek yok. Kırılacaklarsa da kırılsınlar. Azıcık da onlar rahatsız olsunlar. Ama olmuyorlar. Hep bir bahane, laf kalabalığı, demagoji. K. Okuyan'ın yaptığını şimdi O. Çutsay yapıyor size. Yine sansürü yedik yani. Hatır sansürü.
05-12-2014 10:21 (37)
Sayın mta, ikide bir Kaan Kaan diye bana hitap edip ayar veriyorsunuz. Kimsiniz? Benim bildiğim mta kısaltmasına uyabilecek yazarlarımızdan Mehmet Tanju Akad var. Ama o olamazsınız, siyasi görüşleriniz pek uymuyor :)) Adınızı verin ki, bir gün belki yüz yüze karşılaşırız, o zaman daha iyi ayar çekme imkanı yakalarsınız belki. Saygılar. Kaan Arslanoğlu
05-12-2014 10:57 (38)
Merdan Yanardağ "Liberal İhanet" diye bir kitap çıkarmış. Oysa Türkiye'de sol liberalizmi kuranlardan biri de kendisi. Keşke 90'lı yıllarda çıkardıkları SÖZ dergilerinin tıpkı basımını yapıp gösterebilsek. Orada vıcık vıcık entellik diz boyu, PKK hayranlığı-kuyrukçuluğu boğazlarına kadar, sol popülist piyasa sanatçılığı, aydın şımarıklığı boğacak kadar. Orada kimler ne herzeler yemiş, say say bitmez. Yanardağ yazmış: Liberaller ihanet etmiş de AKP'yi başa getirmiş! 80 sonrası İlk ihaneti kim yaptı bu ülkeye? Bir oyun oynanıyor ki sitcom mu trajedi mi anlayamadım. Herkes birbirine numara yapıyor ve numaralar pek ala tıkır tıkır işliyor. Liberal ihanet öyle mi gardaş! Ey gençler, ben dahil bu kuşağı soldan silmezseniz adam değilsiniz! Kaan Arslanoğlu
05-12-2014 11:17 (39)
SÖZ'ün tıpkı basımına ne gerek var hocam BİRGÜN'ü açsınlar okusunlar, aynı SÖZ, aynı vıcıklık.
05-12-2014 11:27 (40)
Muhtaç oldugumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcut mudur? Azm -ü, cezm-ü, kast-u müsemmem eyledik bilin öyleyse! Hürmetler
05-12-2014 12:12 (41)
Osman Çutsay parasızın tekidir de genelde haklısınız sayın 36, siz de haklısınız sayın 39, eski SÖZ'leri basmanın daha ucuz yolu :) Kaan A.
05-12-2014 12:31 (42)
Bu arada, Mehmet Tanju Akad şurada yazsa dadından yinmez kanaatimce. Ha, enverhocacılar yine viklerler, o da ayrı. Hürmets
05-12-2014 12:32 (43)
Hürmet arapça haramla ve haremle aynı kökten gelir, yani dokunulmazlıkla ilgili bir anlamı da var. Her dokundurmalı yorumun sonuna yazıyorsunuz. Bu durumu üst benliğin tabana olan eytişimsel konumuyla açıklayan bir yazı da iyi olurdu. Hellboy
05-12-2014 13:05 (44)
Daha önce de yazmıştım, bir hayalim var: Bir toplantıda konuşurken GENÇLERDEN biri sözümü kesiyor ve YETER diyor, BİRAZ DA BİZ KONUŞALIM. Sonra da KENDİ DİLİYLE konuşmaya başlıyor. Bu hayali kuralı on yılı geçti. Kim bilir, belki bir gün gerçekleşir. AA
05-12-2014 13:21 (45)
Anadolu Ajansı'na duyurulur. Burada başçavuşun beygiri mi yelleniyo bunca zamandır? İşte kendi dilimiz bu. Martin Luther King gibi "I have a dream"le olmuyo kuru kuruya. Hürmetzzz
05-12-2014 23:54 (46)
herkes her konuda bilgi sahibi en büyük problem bu bence. siyasi duruşum ile hayat tarzım arasında çok büyük açı yok. sistemden etkilenmemenin imkanı yok. önemli olan en az şekilde etkilenmeyi sağlamaktır. herkes her konuda en iyi olduğunu zannediyor. en büyük problem bu bence. bir yanda sistem uzmanlaşmaya zorlarken bir yandan da herkesi ben muhteşimim ideolojisini veriyor. kendimi edebiyat konusunda yeterli görmüyorum. siyaset,ideoloji,sosyoloji,felsefe konusunda bilgi sahibiyim. bu konularda fikirlerimi beyan edebilirim. Türkiye solunun en büyük sorunu iyi bir profesör tıp doktorunu hemen siyaset bilimci zannediyorlar. o konuda yetkin olmayabilir. iyi bir müzisyen de aynı şekilde. Enver Aysever iyi bir tv programcısı olabilir. Böyle olması iyi bir edebiyatçı olduğu anlamıa gelmez. Dil konusunda iyi olmadığını köşe yazılarından biliyorum. siyasi analizlerini de derinlikli bulmuyorum. Enver Aysever'in kitabını da almayı düşünmüyorum. Elif Şafak,Orhan Pamuk okumadığım gibi ama ç.
05-12-2014 23:54 (47)
edebiyat eleşitirisini yapacak düzeyde kendimi görmüyorum. Ece'nin de bir kitabını arkadaşımın babasını okumuş bakayım dedim 20. sayfadan sonra beğenmedim. Siyasi politik eleştirisini liberal yanlarını yapabilirim. Ama dil,edebi niteliğini eleştirecek düzeyde de değilim. ç.
09-12-2014 01:58 (48)
sn. merdan yanardağ'ın bazı yazılarını okuduğum için (yeni yayınladığı kitabını okumadığım halde) temel tezini biliyor ve kendisine katılıyorum... eskiden kendisi de liberal miydi bilmiyorum; ama öyle bile olsa; yanardağ'ın 'akp iktidarının cumhuriyet değerlerini ve kurumlarını yok etme konusundaki başarısında, h. cemal, o. çalışlar, a. altan, m. altan, c. çandar... vb. gibilerin ihanetinin çok önemli bir rol oynadığı konusundaki saptamasında' haklı olduğunu düşünüyorum... sorun bu bağlamda ele alınırsa, kaan arslanoğlu olarak, siz ne diyorsunuz... nufer kurt...
09-12-2014 10:31 (49)
Sayın Nufer Kurt (48), Bizim sağ liberaller AKP'yi büyük bir diktatörlük kuracak kadar güçlendirdikten sonra onu eleştirmeye başladılar. Geçmiş olsun. Bizim sol liberaller de ülkede Marksist bakışı yok ettikten, PKK'yı bir dev haline getirdikten, solda orta sınıf bakışı meşru hale getirdikten sonra şimdi anti-liberal puanları toplamayı da ihmal etmiyorlar. Hasan Cemallerin, Çalışlarların ihanetini artık solcu ilkokul çocukları bile biliyor, günaydın, bunu kitap yapmak tribüne oynamaktan başka bir şey değil. Asıl tehlikeli liberaller bunlar. Yanardağlar. Şimdi de Birleşik Haziran Hareketinin kontrolünü ele geçirdiler. ÖDP'den daha örgütlü liberal hareket var mı bu ülkede. Birgün maaşallah yandaş basına, Taraf'a eleman yetiştirip durmuyor mu, bütün Radikal 2 tayfası orada değil mi? Tekrarlıyorum: Gençlik devrimciyse devrimciliğini yapsın. Devrimciyse bütün bu liberal tayfayı süpürüp atsın. Atmıyorsa oynanan oyunu teşhir etmekten başka çaremiz yok. Tatsız bir iş ama, yalana ortak olamayız. Kaa
09-12-2014 13:18 (50)
Elimde SÖZ dergisinin 1995 tarihli bir nüshası: Ara ara bunlardan başka tarihli sayılar da veririz tartışma derinleşirse. Merdan Yanardağ HADEP'in seçim barajını aşacağını ve sonrasında tüm ülkede devrimci bir dalga yaratacağını ileri süren ateşli bir yazı yazmış. Sadece bu sayıdaki kankalarından bazıları bir yığın "devrimci" "sosyalist" isimle birlikte şunlar: Murathan Mungan, Hale Soygazi, Lale Mansur, Halil Ergün, İpek Çalışlar, Oral Çalışlar, Fatmagül Berktay, Cezmi Ersöz, Leyla Erbil, Akif Kurtuluş, Berat Günçıkan, Orhan Alkaya vb.. Sokakta HADEP gazeteleri satan büyük militan Orhan Pamuk'u tamamen ayrı tutuyoruz. Elimdeki nüshada adı geçenlerin en az üçte ikisi Kürt Hareketi'ne destek olmadıkları tüm sair zamanlarında AKP'yi desteklemiştir Gezi Hareketi'ne kadar. Bunlar aynı zamanda 80 sonrası anti-sosyalist orta sınıf sanatını da örgütleyenlerdir. Bizde belgesi ve devamı çok.. Kaan Arslanoğlu
09-12-2014 16:01 (51)
http://birgun.net/news/view/orhan-pamuktan-kafamda-bir-tuhafliklar/10037 Birgün'de Orhan Pamuk'un yeni kitabı tantılmış. ç.
09-12-2014 16:30 (52)
Turnusol,Birikim tayfası açıktan liberal soldu. Şimdiki ÖDP ise sosyalist eğilimliler ile liberal eğilimler bir arada var. Oradaki gençlerin bir çoğu sosyalizme yakın. Bir kısmı Radikal 2'de yazar olma eiğiliminde. BHH eleştirme eğiliminde değilim. Güçlenmesinden yanayım. Yanlış bulduğum noktalar olsa da solcuların dar grupçuluktan kurtulması açısından da bir güç haline gelmesi içinde böyle girişime ihtiyacı vardı. Liberal milliyetçi eğilimlerden vazgeçmesi zor Bu konuda çabaları olsa da 80 sonrası oluşan 90'larla da (SSCB'nin yıkılmasıyla) sol değerleri eleştirme geleneğinden, liberal ve milliyetçi siyasete tutunma eğilimlerinden tam olarak kurtulmaları zor gibi ç.
09-12-2014 16:43 (53)
Sayın Ç, 90’lı yıllardan kuyruk acım var. Bunlar benim gibi saf sosyalist durmak isteyenleri o dönem çok ezdiler. ÖDP bütünüyle sol liberalizmin kalesi olarak kuruldu, hala öyledir. Eski SÖZ dergilerini bunun için karıştırıyoruz, geçmişte ve şimdi Birgün’ün ondan farkı yok. Düzene “sol” ideolog yetiştiriyorlar, sonra Taraf’a, yandaş basına transfer ediyorlar. Ligin Gençlerbirliği’ler mübarek. TKP’nin bu orta sınıf baskısından kurtulmasıyla nefes almıştık; şimdi HTKP ÖDPleşiyor, TKP de ondan geri kalmamak istiyor. Marksist, Troçkist, anarşist, hatta ulusalcı ve Stalinist görünümlü liberaller cenneti burası. Liberal olmak emek-sermaye, sosyalizm- kapitalizm baş çelişkisinin önüne özgürlük söylemleri koymaktır. Bireysel özgürlük, etnik özgürlük meselelerini öne çıkartıp dikkatten kapitalizmi kaçırmak demektir. Liberal olmak çok ayıp değil, ama adını koyalım, kim nedir bilelim. Birçok ÖDP’li dostum var, ÖDP’ye düşman değilim, +++
09-12-2014 16:43 (54)
ama onun biraz devrimcileşmesi için TKP’nin kendine gelip baskı yapması lazım. Yoksa liberallik alır başını gider. 90’lı yıllarda sosyalist bilinci mahvettiler. Kalitesizliği, yüzeyselliği, ağlak popülist solculuğu başımıza bela ettiler. PKK’yı dev ettiler. Aynı kabus geri döndü. Kim yaptı bunları, eski SÖZ dergilerini, o ilk Evrensel gazetesini çıkaranlar. Bakın o günlerde başımıza musallat ettiklerinin dörtte üçü AKP’ci olarak karşımıza çıktı. AKP’yi dev ettiler. Hep belli aydınlar, sanatçılar, medyacılar eliyle. Birçoğu profesyonel, yarı-profesyonel ajan olan bu sağ liberalleri star yapan aklı evvel sol güçler yine benzeri senaryolar içinde. Eskileri parlatıyor, yenileri yetiştiriyorlar. Kaan Arslanoğlu
09-12-2014 16:44 (55)
Peki dolar/euro paritesi ne alemde, ya alçak basınç alanları? Pardon, tutamadım kendimi. AYA diil öteki...
09-12-2014 20:11 (56)
Ben ÖDP'nin 2000'li yıllarda doğrudan liberalizm övgüsü yaptıkları dönemde yaşadım. Üniversitelerde de etkileri kalmamıştı. Solun libaralleşmesi amaçlanıyordu. Güçsüzleşme ve etkisizleşmenin de etkisiyle liberaller tasfiye oldu. (bunlar hem pragmatist hem de sosyalizm karşıtıydı) Ama ÖDP'de geriye kalan sosyalistlerin de liberal damarları olduğu konusunda aynı fikirdeyim. Tanıdıklarım ÖDP'li arkadaşlarım çıkarcı pragmatizm eğilimi olan değiller. Ama sosyalist fikirlerin yanında liberal yönleri de var. 2000'lerde TKP'nin toplumsallaşamama sorunu yaşaması seçim başarısının gerçekleşmemesi (%1 hedeflenmesi) hüsran yaşamasına neden oldu. Toplumsallaşma adına teoriye eskisi kadar önem vermemeleri sosyalist bütünlükten(pratikte) uzak kadroların yetişmesine neden oldu. HTKP ise toplumsallaşma adına liberal ulusalcı fikirdekileri de kapsamaya çalışıyor. Kimin kimi kapsadığı önemli sonucunda liberalleşmesi ya da ulusalcı bir özne haline gelmesi de mümkün. Dediğiniz gibi ÖDP'lileşebilir de. ç.
09-12-2014 20:12 (57)
ÖDP'lileşmeyip dönüştürebilirse de sosyalist toplumsallık yaratmış olur. Sosyalist Politika'da Çulhaoğlu'nun SİP eleştirileri teoiriyi kaybetmeden toplumsallaşmama sorunlarını içeriyordu. Şimdiki eleştiriler daha popülist. Bölünme süreci yaşamalarıyla birlikte solda belirleyici özne olma durumu da kalmadı. BHH eleştirilerinize katılmakla birlikte insan umut taşımak istiyor. Bu süreçte ne HDP'den ne de ulusalcılardan bir şey bekleyebiliriz. Perinçek'in HSYK zaferi demesi HDP'nin Kobane'de yaşanan ölümleri görmezden gelip olumlu bir süreç içindeyiz demesi(sizin gibi ahlakçıyım zannederim) pragmatist siyasete göre daha iyi görünüyor. Konjonktür'ün de etkisiyle neo liberal siyasetle yüzleşmenin de etkisiyle içindeki liberalizmi tasfiye edebilirse BHH oluşturma fikrini doğru buluyorum. Ama sizin gibi Enver Aysever'e CHP'li milletvekilerine biçilen rol beni de rahatsız ediyor. Bu nedenle parçası da olamam. Solda siyasi birikiminden medyatik konumu statüsü daha çok önemseniyor. ç.
09-12-2014 20:12 (58)
Soldaki yazılarınızı eleştirdiğim yönleri olsa da okuma ihtiyacı hissediyordum.(Genetik kadar sosyalleşmenin de etkili olduğunu düşünüyorum) Ama Enver Aysever ne demiş diye merak etmiyorum. Ece Temelkuran'ın Enver Aysever'in sola da bana da katacağı bir şey olduğunu düşünmüyorum. Dağhan Irak'ın Ece Temelkuran'ı eleştirmesine bile izin verilmedi. Solun medyatik isimleri daha üstün görmesinin sonucu. Akademik ünvanınız olmasaydı bile yazılarınız benim için aynı değer de. Akademik ünvanın dolayı değer verilen benim bildiğim isimler de var.
09-12-2014 22:08 (59)
Tartışmalarda iki tane dandik yazar isminin bu denli önemsenmesini anlamak mümkün değil. Onların sizden haberi yok, siz onlar üzerinden teori dövüştürüyorsunuz. Teorisyenci Coşkun
09-12-2014 22:32 (60)
"ÜKD'den Orhan Pamuk açıklaması:Üniversite Konseyleri Derneği(ÜKD), Boğaziçi Üniversitesi Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi tarafından yapılacak ve Orhan Pamuk'un katılacağı açılışa ilişkin bir açıklama yayınladı.Boğaziçi Üniversitesi bünyesinde kurulan Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi'nin 15 Aralık'ta düzenleyecekleri açılış için konuşmacı olarak Orhan Pamuk'u davet etmesi üzerine, Üniversite Konseyleri Derneği tarafından "Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi, Orhan Pamuk'la açılmamalıdır" başlıklı bir açıklama yaptı." "http://haber.sol.org.tr/turkiye/ukdden-orhan-pamuk-aciklamasi-102705 dbo
09-12-2014 22:45 (61)
Teorisyenci Coşkun sorunu hiç mi hiç kavramamış, kavrayacağı hiç yok, ama demokrasi var, ağzı da haydi haydi var, konuşuyor. M. F.
09-12-2014 22:47 (62)
Özlenen eski TKP bu sayın dbo.. M. F.
09-12-2014 23:11 (63)
61'e: e, biara tecavüzcüydü bu arkadaş,tecavüzcünün teoriği de böyle oluyomuş demek.dbo
09-12-2014 23:11 (64)
62'ye:iki ayrı Nazım Hikmet Kültür Merkezi söz konusu gibi geldi bana, TKP'nin ve BÜ'ninki farklı sanırım,bakmak lazım.dbo
09-12-2014 23:39 (65)
Ben araşırdım. Boğaziçi üniversite ait açılmış. NHKM ile bir alakası yok. Başında da Açık Radyo program yapan Prof Dr. Murat Gülsoy varmış. Ben tanımıyorum. Roman,öykü yazarıymış. liberal olduğu izlenimi yarattı. Kaan Arslanoğlu ve diğer edebiyat ile ilgilenenler daha iyi bilebilir. ç.
09-12-2014 23:43 (66)
bilmediğim çok bir şey kaybetmemişim. sol görünümlü postmodern liberal olduğunu anladım. Orhan Pamuk'u çağırmasından belli oluyor. http://www.zaman.com.tr/kultur_herkes-yazarligi-ogrenebilir_2263033.html son röportajı da bu. Liberallerdeki Nazım aşkını anlamıyorum. Sosyalist değerleri aşağılayıp Nazım'ı severler. ç.
09-12-2014 23:54 (67)
Editörünüz Taylan Kara'ya bir face sitesinde küfredilmişti. 24 saat sonra anca kaldırıldı. Ben araştırdım, o küfrün kaynağı da Birgün Gazetesi gibi duruyor. Bana gelen bilgi bu yönde. Önüne gelen tırılı (bu kelimeyi yeni öğrendim) oraya doldururlarsa, bir müddet sonra yarısı Tarafa kaçar, öbür yarısı davulcu için çalar. M.F.
10-12-2014 00:04 (68)
Murat Gülsoy üç büyük ödüllü günümüz en popüler yazarlarından biri. Herhangi bir kitabını okumadım, o yüzden iyi kötü diyemem. Ödül ödülü çeker, ödüllü ödüllüyü çağırır, herkes Orhan Pamuk büyük şefi çağırır. O yüzden sanatta ödüllere karşıyız. İster Y. Küçük gibi bu ortama "şebeke" deyin, isterseniz benim gibi somut konuşun "profesyonel, yarı-profesyonel sağ liberal gizli servis organizasyonları" deyin, bunların en büyük şefi Pamuk beyin her kitabını okudum, yazdıkları bellidir, ideolojik olarak aşırı sağ, teknik olarak vasatın az üstüdür. Ama liberal faşist terör bunu söylemeyi yasaklıyor. Kaan Arslanoğlu
10-12-2014 00:16 (69)
Açıklama: Facebookta "edebiyat dergileri işbirliği buluşması" adlı bir grupta paylaşılan kaan turhan imzalı bir yazının altına "yasakmeyve komşu yayınları" isimli kullanıcı ilk yorum olarak "s.keyim taylan kara'yı" yazmış. Olayı yayınevinin yöneticisi enver ercana ilettiler. öğleden sonra özür maili attı. akşam 7 gibi hala bu yorum kaldırılmamıştı. sadece kullanıcı beni engellemişti o kadar. enver ercana bunu söyledim. Sonrasında bu yorum kaldırıldı. Kimin yazdığıyla ilgili bilgi vermedi. Ben de üstelemedim. Bu konuyla ilgili elinde bilgi olan varsa lütfen bana yazabilirse çok sevinirim. kişisel bir husumet duyduğumdan değil. ama bu sığlık, bu sinsi yaklaşım gerçekten irdelenmeli. M.F. RUMUZLU YORUMCU buraya yazarsa ya da bana bildiklerini mail atarsa çok sevinirim.Saygılarımla Taylan Kara
10-12-2014 00:30 (70)
Sayın Arslanoğlu, Orhan Pamuk'un son romanı üzerine eleştiriyi hangi editör yazacak? Bir an önce kendi aranızda birini görevlendirin de yazının altında tartışalım. Hatta bütün editörler kitap hakkında birer eleştiri yazsalar çok daha verimli bir tartışma ortamı doğar.
10-12-2014 00:38 (71)
Liberal zihniyet demokratik görünür ama dayatmacıdır. Popüler yazarlara ödüllü yazarlara karşı çıkarsanız ulusalcı liberal çevre sizi gericilikle suçlar. (Ermeni,kürt açıklamalarından önce ulusalcı kesimlerde liberaller gibi Orhan Pamuk'u çok seviyordu) İlerici gerici gibi kavramların içini de boşaltmışlardır. Liberalizm ve milliyetçilik sol gibi sunulur. Ulusalcılar sizi liberal olmakla liberaller ise sizi faşistlikle suçlar. Siz emek sermaye çelişkisini ön planda tuttukça. Ancak Soma gibi olay olunca iki tarafın da aklına işçiler gelir. Radikal ve Aydınlık'ın eski kadroları bugünkü iktidarı meşrulaştıran kadroları yaratmışlardır. ç.
10-12-2014 01:14 (72)
70'e, "buyuran kadı yorulmaz" yorulmaz derler.bizahmet siz yazın,bu kadar hazırsanız tartışmaya okumuş da olmalısınız.dbo
10-12-2014 10:08 (73)
Olayın mantığını anlamadım. Sebep ne, niye sövmüşler Taylan beye? Bizim bilmediğimiz bir tartışma mı yaşandı oralarda? Yasakmeyve ne alaka?
10-12-2014 10:14 (74)
Sn 69 Taylan Kara eskiden olsa inanın durumdan vazife çıkarır ve derhal gereğini yapardım ama artık postmodernler ve sol liberaller birbirlerine yetiyorlar. Bin tane elim olsa da birine bile fıske vurmuyorum artık. Terbiyeci Coşkun
11-12-2014 07:57 (75)
http://kaoscocukparki.com/kaos-cocuk-parki-sair-simit-sat-onurlu-yasa/ bence okunmali. Ad. Ma.
11-12-2014 08:01 (76)
75 numaralı yorumdaki haberin özetini ISLIKLAŞMA bölümümüze koyduk. K.A.
11-12-2014 10:04 (77)
Şair sistemin kadrolu şairi olup anarşist-sosyalist olamaz. Kesinlikle evet de, tek geçim kaynağı yazarlık bazılarının. Sistemin, YÖK'ün kadrolu doktoru, mühendisi, hocası değil miyiz bizler? Aramızda smit satan var mı? Bizi eleştirenlere kızıyoruz. Kendimize bakıyor muyuz? Anarşist-sosyalistin bankayla işi olmaz. Maaşı düzenli yatanın bunu söylemesi ciddiye alınmaz. Sözümüz ve sözün anlamı örtüşmüyor. Simitçiler söylese anlarım.
11-12-2014 10:06 (78)
İyi bir çıkış da hocam (77), işçilerin maaşları düzenli yatıyorsa, düzenli maaşa sahip işçiler sosyalist veya anarşist olamaz mı? Bence de iyi tartışma :))
11-12-2014 10:11 (79)
ISLIKLAŞMA bölümündeki yazıyı okuduktan sonra kaos çocuk parkı sitesine bakayım dedim. Edebiyat, sanat alanında her türlü otoriteye ikircimsiz karşılar. Bu güzel bir şey. Ancak ana sayfada Semih Gümüş ile gerçekleştirdikleri bir söyleşiyi yayımlamışlar. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu dedim. Doğan Hızlan'la aynı jüride yer almayı kabul eden Ahmet Yıldız örneği geldi aklıma. Enver Aysever'e sesini çıkaramayan O. Çutsay geldi. Akın Art geldi.
11-12-2014 10:25 (80)
Maaşını bankadan çekmek ile bir bankanın sanat faaliyetinin aktivisti olmak aynı şey değildir. Herşeye böyle toptancı yaklaşırsanız sadece sermayenin soytarılarını meşrulaştırmış olursunuz. Her çalışan az ya da çok bankalarla zorunlu ilişki içinde, maaşlar oraya yatıyor, buğday arpa olarak vermiyorlar ücretleri. Bu başka birşey. Bu zorunlu durumu, tamamen bilinçli bir tercih olan bankaların reklamlarında oynamakla ya da bankaların aktivitelerinde rol almakla nasıl aynı kefeye koyarsınız?
11-12-2014 10:25 (81)
Bankalarla herkesin işi var, olur. Kent yaşamı için bu ilişki kaçınılmaz. Bunu gösterip holding şarlatanlarını meşrulaştırmayın. "Sen bankadan para çekiyorsun, o adam da banka reklamında oynuyor, ikisi de banka işi" demek kötü niyettir. "Solcunun bankayla işi olmaz" demek kötü niyettir. Yani solcu olmak için tek şart dağ başında bir kulübede yaşamak! Diğer türlü solcu olunmuyor öyle mi? Eğer kulübede yaşamıyorsanız, bu sermaye şebeklerinin banka aktiviteleri de normaldir! mantığa bak!! hem banka reklamında oynayıp hem sosyalist olunmaz. bu çok net. bunu eleştirenleri "ama sen de bankadan para çekiyorsun" demek demagojinin daniskasıdır.
11-12-2014 10:31 (82)
Yahu bu nasıl iştir. Banka aktivistlerine karşı çıkıp bunların patronu Semih Gümüşle söyleşi yapmak. Bu kaos çocuk parkı grubunun kafaları çok karışık anlaşılan. Eee? Neye karşı çıkıyor bu arkadaşlar? Gerçekten gülünç. Semih Gümüş yerine Aydın Doğana gitseydiniz ya da Akbank CEOsuna! Daha samimi olurdu.
11-12-2014 11:13 (83)
Kendimizi sorgulayınca öfkemiz kulaklarımızı sağır, gözlerimizi kör ediyor. Maaşı düzenli yatan kişiler, tek işleri yazmak olup ondan para kazanmak zorunda olan yazarları yargılarken acele ediyorlar. Kendilerinin de o sistemden beslendiklerini unutuyorlar. Bankadan para alan şair anarşist-sosyalist olamaz diyorsunuz. Ben de "eğer siz haklıysanız biz de olamayız" diyorum. O yazarlara söylenenler bize de söylenebilir. "YÖK'ün kadrolu şairi" başlıklı yazı pekala yazılabilirdi. YÖK'ün verdiği akademik ünvanları, maaşları, TÜBİTAK'ın verdiği bilimsel destekleri elinin tersiyle iten var mı aramızda? Niye tek geçim kayağı yazar olan yapsın? Öz-eleştiri yapıyorum, istemeyen alınmasın.
11-12-2014 11:16 (84)
83 numaralı hocam, Ben 78 nolu komşunuz, benim soruma cevap vermemişsiniz.
11-12-2014 11:28 (85)
Öncelikle siteye katkı verenlerin emeğine,yüreğine sağlık...Olabildiğince takip etmeye gayret ediyor,zamanlamasını da son derece isabetli buluyorum.Böylelikle bir yorumcu neferi daha aranıza katılmış oldu.Çelik
11-12-2014 11:28 (86)
Evet, sayın 84 aslında cevap verdim. Nasıl işçi karşı olduğu düzenin bir parçası ise yazar da öyledir. Yani ikisi de sistemden beslenmesine karşın anarşist de sosyalist de olabilir, bana kalırsa. 83'teki yanlış yazılmış cümle için özür dilerim. Doğrusu "Niye tek geçim kaynağı yazarlık olan yapsın?" olacaktı.
11-12-2014 12:04 (87)
78 ve 84 numarada oturan iki evli yorumcu yine soruyor: İşçi karşı olduğu düzenin bir parçası, evet. Silah üretir, sigara, eroin üretir, HES direnişini bastırır, bu konumu teorik bazda da sorgulanmalı. Fakat aydının, yazarın , sanatçının ondan çok farklı bir yanı yok mu? İdeoloji üretir, kitleleri uyutur, kapitalizme uyumu artırır, muhalefeti kırar veya içine girip yozlaştırır. Bankalar bu işlevleri artsın diye onlara sponsor olmaz mı, en çok mamalanan en çok yaltaklanmaz mı? Bu ikisi arasında maden çıkaran, hatta sigara yapan işçiyle, orta sınıf rahatlasın diye sanat yapan sanatçı arasında büyük bir fark yok mu? Tehlikeli olmaları babında?
11-12-2014 12:50 (88)
Çelik 85, hoşgeldin, sobaya yakın boş sandalye var, geç otur dostum. MH
11-12-2014 12:50 (89)
Bankalara karşı çıkan adamlar Semih Gümüş söyleşisi yapıyor! ABD emperyalizmine karşıyız ama Obama iyidir! demek gibi birşey bu. Semih Gümüş, bankaların edebiyattaki tezahürüdür. Burjuva sanatının tipik temsilcisidir, o bankaların edebiyat versiyonudur; Elif Şafak Orhan Pamuk övücüsüdür. Kapitalizme karşıyız demişsiniz ama kapitalizmin sanatını güzelliyorsunuz arkadaşlar. Bankalarla Semih Gümüşlerin bağını ortaya koymak lazım. İnsanbu çevresinin yapmaya çalıştığı budur.
11-12-2014 12:57 (90)
Bir okurumuz uyardı: Bu işlerde ajanlık etmenini daha öne çıkarın! O konuda kafam karışık. Liberallik ajanlıktan da olabilir, desebrasyondan da. Bizim liberaller doğuştan veya müdahaleyle deserebre vaziyettedir. Yani beynin en üst tabakası olan korteksle düşünmezler, omurilikten düşünürler. İddialar şöyle ki, birtakım aydınlar gizli servislerce kandırılmakta ve tekinsiz yerlerde desebre hale getirilmekteymiş. Bunu daha uygar yöntemlerle yapan Boğaziçi ve Bilgi Üniversitesi gibi merkezler de bulunmaktaymış. Bu gibi güzide aydınlarımız desebrasyona getirildikten sonra medya starı olarak parlatılıyormuş. Komplo teorileri tabii. Çok da üstünde durmamalı. Güya bu kişilerin konuştukları bir tümcenin ötekini tutmaması, sürekli laf gevelemeleri, anlaşılmaz söylemleri bundanmış. Ezberledikleri üç beş kavramı devamlı yinelemeleri ve künt bir duygulanımla aksi yöndeki tüm mantıklı bilimsel kanıtlara karşın direnmeleri de o sebepleymiş. Bakınız: Desebrasyon Rijiditesi. +++
11-12-2014 12:54 (91)
Aklıma bazı starlarımız geliyor da komplolara inanmayan beni bile şüphelendiriyor. Mesela Nuray Mert şöyle şeyler yazmış: “Evrimin öğretimi demokrasi için şart… Tek kelime ile son derece dayatmacı bir anlayış ve davranış. Onun ötesinde, sergilenen, pozitivist, bilim budalalığı… Bilim, varoluşla ilgili soruların cevabını vermez, veremez. Bu, felsefe, yani spekülasyonun alanıdır. Bu alanda fikir yürütülür, hiçbir şey ispat edilmez, doğrulanıp, çürütülemez. Evrim teorisi de, adından da anlaşılacağı gibi bir 'teori'dir, yani varsayımdır.” Ece Temelkuran da bir yerde şunu söylemişti: “Radikal kötülük karşısında utanç ve şaşkınlıkla ağzı dili kuruyan, aralarında Adorno, Freud ve Arendt'in de bulunduğu bir grup Almanya kökenli filozof, ömürleri boyunca şu soruyu sordular ve bir külliyat oluşturdular: İnsanoğlu neden ve nasıl bu kadar kötü olabilir? Kötülüğün kaynağı nedir?" Örneğin Ece Temelkuran yaşamında bir kez bile acaba evrensel +++
11-12-2014 15:29 (92)
kötülüğün kaynaklarından biri de Freud’u dinsel bir huşu içinde takip etmek midir diye düşünmüş mü? Freud kendisi kötü bir insandı ve teorisi de şarlatanlıktı. Müjdeleyelim: Freud konusunda çok yazdım, ama yetmedi. Bu konuda daha kapsamlı yazacağım, ki görülsün kötülüğün kaynağı. Sonuç itibariyle kararsızım. Kayıp Devrimin Öncesinde romanında bizdeki liberal ideologların kavgalarının gizli servisler çatışması olduğunu anlatmıştım. Roman piç edildi, fazla okuyan yoktur sanırım, lakin sola da bol ajan girdiği giderek kuvvetlenen bir kuşku. Tartışmaya çalıştığımız şeylere bu kadar direnç gösterilmesi desebrasyondan fazla bundan olabilir. Ajanlara karşı mücadele tatsız, tehlikeli, sonuç alması güç bir mücadele. Her an sizi de kaçırıp desebre edebilirler. Her kim ki, yazıları anlamsızlaşırsa, o belli sekiz on kelime ve üç beş tema yinelenmeye başlarsa ilk bundan kuşkulanın. Büyük medyada hızla yükselirse, olay kesindir, bu ben de olabilirim, kurtarın. Kaan Arslanoğlu
11-12-2014 14:12 (93)
Üstad kendinizi -daha doğrusu sizin hakkınızdaki algımızı- aşıyorsunuz doğrusu. Bir gençleşme olduğu aşikar ama, Koral bey'in vitamin tavsiyelerinden midir bilinmez, bir yere kadar sizi Hacettepe mezunu 37'lik bir cerrah sandım. Müfredata Boğaziçi ve Bilgi'nin girmesinde payımız olduysa ne mutlu bize. Birikim taifesinin de ele alınacağı günleri heyecanla bekliyoruz biz kollejli kerkenezler olarak. Baki selam. Cyrano.
11-12-2014 14:23 (94)
facebook'ta Taylan Kara'ya yapılan terbiyesizliğin nedeni neymiş Kaan bey? O olayın arkası geldi mi? Burada yazıldığı gibi sahiden Birgüncüler mi saldırmış? Ne oluyor ne bitiyor? Gelişmeleri merak ediyoruz. Taylan Kara'ya yapılan saldırıyı siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
11-12-2014 14:31 (95)
Benim bildiğim Enver Ercan nazik bir insandır, bunu yapmaz, nitekim özür diledi. Söz konusu sitenin şifresi 9-10 kişide varmış bize dediklerine göre, birkaç isim öğrendik, biri de Birgün yazarıymış galiba, ama o yapmıştır diyemeyiz. Kimse kendinin yaptığını kabul etmemiş. Faili meçhul kaldı. Ama bizim bu yayınlarımızdan rahatsız olan geniş bir çevre var. O yayıneviyle hiçbir doğrudan sorunumuz olmamıştı, ama birileri bu gibi haber ve yorumları kendi üstüne alınıyor. Daha çok küfredeceklerdir, ellerinden geleni yapacaklardır. K.A.
11-12-2014 14:46 (96)
Herkesi kendi gibi ortalığa saçılıp haykırmıyor diye ilkesiz, memur sayan boş bir sözde radikalliğin sayıklamaları devam ediyor. Neymiş, partisinin gazetesinde filanca var diye niye karşı çıkmamış. Adam geliyor çıktığını anlatıyor, hala bilmemne. Bir şeylere müdahale etmenin farklı yolları vardır. Genel hattıyla arkasında olunan siyasi yapıyı terketmeden yanlışları değiştirmeye çalışmak öyle ortaya fırlayıp durarak olmaz (Uğraşır, zorlarsın, olmazsa son çare olabilir). Siyasi akıl hesap işidir. Ortaya atılmak risklidir. Dediğini yaptıramazsan yenilir, bir şeylere müdahale edebilecek bir "özgül ağırlığın" varsa onu da kaybedersin.
11-12-2014 14:47 (97)
Zırt pırt iki haftada bir "büyük tartışma" açmaya çalışıyorsunuz, bunların tutmasını bekliyorsunuz, tutmayınca ona buna atıp tutuyorsunuz, ondan sonra lafa gelince solcular çok kampanya düzenliyor, hiperaktif ergen diyen de sizsiniz. Şimdi siz bana da bilmemne dersiniz: Ben "sessizlik suikasti"ne katılmıyorum, karşısındayım ama bu üslupla ve bu metotla yol alınamayacağının da farkındayım. Kendini insanların gözünde bir çeşit meczup durumuna getirerek olmaz. Kendiniz de sizde pek olmadığını kabul ettiniz: "Siyasi zekâ" gelişkin olmazsa sonuç budur.
12-12-2014 00:05 (98)
sayın harma, çeliğe sordunuz mu? ateşte olmak nasılmış? izel nerdeymiş? ercan'ı biliyoruz zaten. bu gecelik son kez hürmetzzzzzz
12-12-2014 12:55 (99)
"Kaldı ki Ali Mert eleştirel bir yazardır, parti memurluğundan sıkıldı ve sözünü sakınmadığı için ayrılmak zorunda kaldı." Bunları yazan Kaan Arslanoğlu "İşte gerçek lider bu dedim içimden. Özlediğim örgüt bu! Fanatikliğe eğilimim kuvvetlidir, bir şeye inandıysam sıkı savunucusu kesilirim, bazen "akılcı" ölçüleri kaçıracak kadar. İşte ondan sonra TKP'ye daha sıkı sarıldım, bir "Okuyanist" haline geldim." Bunları da yazan da Kaan Arslanoğlu. Başka söze gerek yok bence. M.Ali Çetin
12-12-2014 12:59 (100)
Sayın M. Ali Çetin (99), Papa da İstanbul'a ayak basar basmaz "Burada genelev var mı?" diye sormuş :)) Başka söze gerek yok demişsiniz de, bu sözlerin bağlantısını ve bağlamını hiç çıkaramadım. Mazur görün. M.F.
12-12-2014 14:18 (101)
1. Aha buraya da yazayım: Gerçekte Kaan Arslanoğlu'nun da sandığı gibi "iyi insan" ya da "kötü insan" diye bir şey yoktur, olamaz. Mesela, işsiz olduğu veya çocuğuna ve eşine talep ettiklerini veremediği için hâli ile üzülen, git gide büyük bir psikolojik baskı altında bunalan ve sonunda sigortaları atıp çocuğunu ve karısını doğradıktan sonra intihar eden biri bunu kötü olduğu için yapmamıştır. Ama kapitalist sistem insanların bu gibi detayları ve gerçekleri fark etmek yerine, insanların kategorik olarak "iyi" ya da "kötü" olarak algılanmasından ve kötülüğün kaynağının bir insanın "kötü" olması şeklinde değerlendirilmesinden memnundur. Her gün "okur yorumu" altında "idam istiyorum" diye vahşet çığlıkları atan ve ölüm görüp rahatlamak için heyecanlanan angutların, olayların ekonomik temellerini kavramalarını bekleyebilmek mümkün değildir. İnsanların "kötü" olarak görülmesi, kapitalizmin yol açtığı facia ve şiddetlerin farkına varılmasını engellemektedir. Devam edebilirim...
12-12-2014 15:39 (102)
2. Kötülüğün kaynağı konusuna devam edeyim. Kapitalizm dünyaya özellikle üç şey pompalamaktadır: İhtiras, güç arzusu ve "doğada zayıflar ölür" gerçeğinin temel bir doğa kuralı olarak kabul edilip, başaklarının ezilip geçilmesinden vicdani bir rahatsızlık ve sorumluluk duyulmaması gereği. Oysa, biz doğada yaşamıyoruz. Eğer öyle olsa tüm engellileri ölüme terk etmemiz gerekir, çünkü doğada asla yaşayamazlar. Oysa Sabancı engelli çocuğunu ölüme terk etmemiştir. Ama milyonlarca insanın hayat ve geleceğini, emeğini çalıp sömürerek onları ölüme, acılara, trajedi yığınları içinde çırpınmaya terk edebilmiştir. Demek ki gerçekte "zayıflar ölür" diye bir kural insan yaşamı için doğa yasası olarak alınamaz. Fakat, kapitalizmin bu propagandasını "he lan, doğru" diye kabul eden "insan" kılığındaki yaratıklar sürüsü, korkunç bir ihtiras ve doymaz açlıklar içinde, daha güçlü olmak, daha iyi yaşamak, dolayısı ile de başkalarını daha kötü yaşam koşullarına itmek konusunda... Devam edeceğim.
12-12-2014 15:41 (103)
FKF(HTKP) da Orhan Pamuk'u protesto etmiş. Anti liberal adımlarda bulaşıcı. Sosyalitler Liberalizmden kopuş mu egemen olacak liberalleşme mi egemen olacak zaman gösterecek. ç.
12-12-2014 15:49 (104)
Sayın MF.(100).Bakın çok karışık değil.Anlaması hiç zor değil.Yani insanlar hakkında büyük büyük laflar etmeden önce biraz kendini sorgula demek istiyorum.Şimdi yeteri kadar açık oldu mu.M.Ali Çetin.
12-12-2014 16:20 (105)
3. Kötülüğün kaynağı meselesine devam. Kapitalist sistemin ağababaları, doymak bilmeyen bir kâr ihtirası içinde sürekli olarak insanları satın almaya teşvik ediyor. "Bu otomobili alın, özel biri olun; lan eşek misiniz, diğerleri gibi olmayın, daha iyi şeylere sahip olup hava basın" diye bizi reklam yağmuruna tutuyor. Boşuna mıdır yani, herifler iphone1'den başladılar, "yenisini alın, kızlara hava basın, yatağa atın" diye diye, iphone 7-8lere kadar geldiler. Böylece kim bilir kaç çocuğu babasının cebinden para çalmaya, ya da anne babasına, kendisini diğerleri karşısında ezik bıraktığı için anne babası ile kavga etmeye ittiler. Sosyal bağlar ve dayanışma yerine bireyciliği koymak ve kendilerini düşünen insan tipi yaratmak için üstünlük duygusunu körükledikçe körüklediler. VİCDANSIZ, AŞAĞILIK YARATIKLAR YARATTILAR. Ben, başkalarının karşısında ezik kalmayıp, kapitalist sistemin sunduğu şeylerin daha iyi ve çoğuna sahip olma ihtirası ile uyuşturucu satanları biliyorum. Son bir mesaj daha
12-12-2014 19:40 (106)
Ve kötülüğün kaynağı hakkında son mesaj. Bugün üniversiteler kapitalizmin tam anlamı ile arka bahçesi olmuş ve kapitalizme eleman yetiştirip ve fikir üreterek hizmet sağlayan kurumlara dönüşmüştür. "Bilim yuvası"palavrasını geçelim. "Kariyer" kaygısı kışkırtılmış, yine insanların sahip olmak isteyecekleri göz alıcı unvanlar veya villa gibi nesnelere ulaşabilme çabası içerisinde koşuşturan her ahmak ve aynı zamanda alçak, kendisini kapitalizmin hizmetine sunmuştur. "Daha çok bilgilenme", "en bilgili olma" hırsı içinde yanıp tutuşanlar da bu kategoriye dahildir. Socrates hiçbir zaman koşuşturmamıştır. Bakmıştır, görmüştür ve durup uzun uzadıya düşünmüştür. Evet, hindi gibi oturup düşünmüştür. Bir düşünce nesnesi elde etmişse onun üzerinde bin defa düşünmüştür. Çünkü, mesela hızla giden bir arabanın içinde çok yeri gezer görürsünüz ama, sadece bir an için yanlarından geçip gidersiniz. Size pek bir şey kazandırmaz gördükleriniz. Tıpkı iyice sindirilmeyen bir yiyeceğin dışarı atılması gibi.
12-12-2014 19:41 (107)
son bir mesaj daha diyen arkadaş, umarım adını da bizle paylaşır da, güzel bir tartışmanın fitilini ateşler. son yorumunu da yazsın da, bizde yorumumuzu yazalım. R.kulaksız
12-12-2014 19:52 (108)
fkf'nin orhan pamuk protestosu daha ziyade milliyetçi tepkilere dayanıyor. yoksa liberalliğe karşı olduklarından değil. söz konusu liberallikse, orhan pamuk'u protesto edenlerle orhan pamuk aynı sınıfsal kökenlerden ve kültürel iklimden geliyorlar. öyle olduğu içindir ki, orhan pamuk'u protesto eden solcular aynı zamanda enver aysever, yekta kopan, ahmet ümit okuyup reklamını yapıyorlar.
12-12-2014 19:58 (109)
M.Ali Çetin deyu(100-104)adını verme cesareti gösteren kardeşim,söylemişsiniz ki,"büyük büyük laflar edeceğine kendini sorgulasın biraz!"Şu ülkede benim kadar kendini sorgulayan ikinci bir yazar göstersenize!Zaten cımbız yaptığınız ifadeler de kendimi, yakın çevremi sorguladığım yazılardan alınma. Belli ki ne bir kitabımı ne de makalemi okumuşsunuz, okudum derseniz, "eğer böyle okuyorsanız keşke okumasaydınız derim size. 30 yıldır binbir emek vererek, kafa patlatıp, göz nuru dökerek ve cebimden dünyalar harcayarak sosyalist bilinç vermeye çalışıyorum şu ülkede.Bu kadar çabayı sekiz on otistik çocuğa harcasaydım hepsi alim olurdu.Ancak bizim solcuların kafası sosyalist bilinç karşısında hazır beton gibi.Onu delecek kuvvetim yok, kendime en çok kızdığım nokta.Denyonun teki de buyurmuş ki,Tanju Akad ve Kaan A. gibi dönekler... Yahu Marksistlerin marksizme sosyalistlerin sosyalizme sırt çevirdiğini anlatmaya çalışıyoruz burada alooo.Yine de herkese saygılar.İnsan BU işte. Kaan Ars.
12-12-2014 20:58 (110)
Kaan Bey kendinizi o kadar iyi sorguluyorsunuz ki benim gibi sıradan bir okurunuzun eleştirisi karşısında verdiğiniz tepki "bu kadar çabayı otistik çocuklara verseydim" ,"eğer böyle okuyorsan keşke okumasaydın" demek oluyor.Kitaplarınızın bir çoğunu okuduğum gibi uzunca bir süre en ciddiye aldığım yazarlardan biriydiniz.Romanlarınızı hala okurum o ayrı.Ama ben derdimi zaten size anlatmaya çalışmıyorum.O ifadeler anlamak isteyen için gayet açık.Siz maalesef Kemal gibilerle aynı familyadanmışsınız bunu anladım.Onun için bence de bizim gibi kalın kafalı solcular için yormayın kendinizi.Son olarak Merdan Yanardağ ve Ahmet Cemal'i tam olarak ne ile eleştirdiğinizi hala anlayabilmiş değilim kalın kafalılığma verin olur mu :) Kalın sağlıcakla M.Ali Çetin..
12-12-2014 21:03 (111)
Hakikaten sizin için üzüldüm M. Ali Çetin bey, kitaplarıma o kadar emek vermişsiniz, hele bir de para vermişseniz, yazık olmuş. Birkaç kitapla Ahmet Cemal'den, Merdan Yanardağ'dan farkımı anlatamamışsam kabahat cidden bendedir, biz bu insanlarla ayrı insan türleriyiz, tamamen farklı yaratıklarız desem özetlemiş olurum, ama bu yetersizlikle kitapla anlatamadığımı makale, yorumla hiç anlatamam. Sorguladığım bu işte. Kendi yetersizliğim. Saygılar, size de sağlıklar dilerim. Kaan Ars.
12-12-2014 21:22 (112)
M. Ali Çetin Bey ve Kaan bey kibarlıklarından suçu kendilerine yüklüyorlar :)) Ben meseleyi kaptım. Anladığım şey kabahat ikisinde de değil. Yine Kaan beyin bir lafından yola çıkıp izah edeyim. Aynı anda her şey olan aydın tipolojisine 80 ihtilalinden beri alıştırıldık. Merdan bey ve Ahmet Cemal beyler tam bu tipolojideler. Aynı anda her şey: Kemalist, Kürt taraftarı, sosyalist, komünist, ulusalcı, kapitalizme karşı, işini kapitalimle görür, muhalif fakat hiçbir gerçek muhalifi desteklemez, anarşist, ama derin devletle iyi geçinir.yaralı parmağa şey etmez vesaire vesaire. Aynı anda her şey olan aslında hiçbir şeydir. Sonuç da meydanda. M.F.
12-12-2014 21:24 (113)
Aramızda ne kadar yanlış sözcükler kullanılmış olsa bile, birine haksızlık yapılınca buna katlanamayan birisiyim. Ben Kaan Arslanoğlu ile Merdan Yanardağ gibiler arasındaki farkı çok net şekilde görüp algılayabiliyorum. En azından şunu görebilmek lazım: Gittiği birçok yerde kabul görebilen bir insan olmak. Bunu Merdan Yanardağ hangi yazdıkları ve söyledikleri ile başarabiliyor olabilir ki? Oysa eleştiren ya da bazen ölçüyü çok ağır şeyler söyleyecek noktaya kadar vardıran insanlar, örneğin benim gibi, pek sevilmez. Bu Kaan bey ile diğerleri arasındaki kalın çizgiyi görebilmek açısından yeterli benim için.
15-12-2014 11:06 (114)
Orhan Pamuk’un Boğaziçi Nazım Kültür Merkezi açılışına davet edilmesine KP ve HTKP tepki gösterdi. Herkes göstermeliydi, ama bu kadarı da güzel bir şey. Kutlarız. Ne var ki aşırı sağcılığı deşifre olmuş Orhan Pamuk esas problem değil bizim için artık. Ülkenin esas gündemine, ideolojik saflaşmaya sessiz kalan sol aydınlar esas sorun. Pratik siyasi mücadele ideolojik mücadelenin çok gerisinde seyrediyor. Bu özellikle sosyalistler için on yıllardır böyle. O zaman ideolojik alanda sessizseniz günlük siyasette ses çıkarmaya çalışmanızın pek bir anlamı yok. Orhan Kemal roman ödülünde sessizseniz, Tıp BU Değil tartışmasında karşı taraftaysanız, toplumsal hareketlerin sınıfsal yapısı sizi ilgilendirmiyorsa, yoksullarla birlik için bir programı tartışmıyorsanız sosyalistliğinizin siyasi anlamda da bir geçerliliği yok. Birgül Ayman Güler hanım tam da şu günlerde demeç vermiş, (ne devrimci bir çıkış!): CHP 30 Mart’ta Cemaatle işbirliği yapmış. +++++
15-12-2014 11:07 (115)
Bunu herkes biliyor. Tümüyle onaylanacak bir şey de değil bana göre. Ama o zaman ve bugün boykotçuların en azından bir kısmının iktidarla ve Erdoğan’la işbirliği yaptığı da en az bunun kadar gerçek. Onu niye gizliyorsunuz? Kartların kapalı olması en büyük yanlış, hadi açık oynayalım. Hangisi daha ayıp? Ergenekon tartışmalarında hep aynı yerdeydik, eski ayıplı iktidara bindirmek mi doğru (liberaller böyle yapıp AKP'ye arka çıkmıştı), yoksa bugünkü iktidara karşı olmak mı esas? Eski iktidar gücüne yüklenince ne oluyorsunuz siz? Kaan Arslanoğlu (96-97 nolu yorumlara da cevaptır)
15-12-2014 12:10 (116)
Seçimlerdeki boykot tavrını Erdoğan destekçiliği olarak eleştirmeyi o zaman da anlamadım, şimdi de anlamıyorum. Etkisiz ve geç kalmış bir karar olması dışında (ama sol her seçimde böyle geç kalır, esasında pek önemsemez ve adresim belli olsun gibisinden sloganvari bir pozisyon açıklaması yapmakla yetinir) çok da eleştirilecek bir tarafı yok. Açıkçası Ekmeleddin'e oy verilmesini savunup da sonra millete ortalama zeka, siyasi zekası düşük derseniz buna ancak gülünür. Yukarıda anlattığınız gibi belli bir ideolojik hattın güçlendirilmesi gerekiyor Türkiye'de ve bu da seçimlerde AKP'nin karşısında kim varsa ona oy verin demekle olmaz. Zaten boykot demek biraz da tabanı serbest bırakmak demektir(Ecevit karşısında solun sözde boykot tutumundaki gibi). Son olarak 96-97'yi yazan bendim ve bu son iki yorumun orada yönelttiğim eleştiriye nasıl cevap verdiğini de anlamış değilim. devam
15-12-2014 12:10 (117)
Ödüller ve solda kültür, bilim, spor yazını konusundaki eleştirilerinize büyük oranda katılırım. Ama bunlar profilin genel düşüklüğü(birçok konuda kendimi de katarım elbette), bunu ne kadar zorlamalı, siyasi alanda "kazanmak"(devrim, iktidar vb.) için bu ne kadar faydalı (amacımız eğitim mi, yoksa sosy.iktidar mı? diyecektir bir "marksist"), -bunlarda zorlamayınca gelecek başarı ne kadar başarıdır ne yapsan geriye döner denecek, ama diğer türlüsü nereye gidebilir o da belli değildir, gibi sizin de katıldığınız daha genel tartışmaların işi. neyse,geniş meseleler, şimdilik benden bu kadar. rumuz: krakowlu desem ya da kendi adımı yazsam ne olacak şimdi, önemli olan fikirdir
15-12-2014 12:36 (118)
Ya gidin allah aşkınıza ne sosyalist iktidarı ne devrimi. Kiminin medyadan beklentisi var, kimi köşesini korumak hesabında, kimi partisinden fırça yememek için suspus olmuş, kendi yanındaki rezalete gık diyemiyor, burada adam gibi çıkıp isim veremiyor. AKP'ye uzaktan salla, devrimci ol. AKP bunlar sayesinde ayakta. Devrimcilik AKP karşıtlığı değil ki sadece, düzene karşı olacaksın. Düzen düzen düzeeen. Düzen AKP demek değil ama onada razıyız. Şu günde bile Cemaat beni öldürecek diye AKP'ye şikayet eden solcular var, şu anda bile CHP Cemaatle kol kola deyip en birinci sorun buymuş gibi ortada gezen var. Ne AKP karşıtlığı he heeey: Sonra sosyalist iktidar. Milleti oyalamayın kardeşiiim, açılın, gençler gelsin. Şuna isim koyun YAYIMLANMADI gazete köşelerinizi korumak en birinci derdiniz. M. F. ,
15-12-2014 14:22 (119)
@118: "Siz" diye kimlere esip üfürdüğünüz belli değil. Sizin yazdıklarınızı üzerime alacak bir durumum yok: Benim yazdıklarıma yöneltilebilecek karşı çıkışlar değil. Açıkçası "sallamışsınız" bir yerlere ama nereye belli değil. Hem böyle kahve köşesi üslubuyla bu işler olmaz. Ama bu site fikir tartışması sitesi olmaktan epey çıktı, yapacak bir şey yok. Ben zaten gencim rahat olun, siz muhtemelen en az bi elli civarındasınız, çok yaşlı sayılmaz ama zihnen huysuz ihtiyar psikolojisi içinde gibisiniz, ben niye çekileyim siz çekilin:) (96-97-116-117)
15-12-2014 14:49 (120)
Yayımlanmadı
15-12-2014 15:55 (121)
ben de nerde kaldı bu krakow YAYIMLANMADI müfettişi diye merak etmiştim. tabii venereoloji zor zanaat. hele kendisinin de hırslı bir yorumcu genç olduğu dikkate alındığında işinin daha da zor olduğu aşikar (bakınız: "hırslı"nın ingilizcedeki latince kökenli karşılığı). sitenin fikir tartışma sitesi olmaktan epey çıktığını beyan etmiş (gramer bozukluğu kendisine ait). kendisinin bu yöndeki çabalarını takdirle karşıladık zaten. dikkatli bir okur (d-b-o)
15-12-2014 16:46 (122)
Bizler rumuz Goncagül M.F. hesabıyla yoruma giren iki kafadarız. Galiba demincek arkadaşımın yazısı sansüre gelmiş böyle giderse gönül koyarız harbiden :)) Güldüğüme bakmayın kızdım hakkaten. Arkadaş ne küfür etmiş ne taciz 118 numaraya bir çift laf etmek istemiş. Bu amcam bizim yaşımızla ilgili tahminde bulunmuş tutturamamış. Ama nereden yazdığımızı nasıl bilmiş bravo şaştık kaldık. Sadece onu diyecek idik. Gerçekten de kahve köşesinden yazıyoruz, aha bu da kahvenin bilgisayarı. Bir de arladaşın laf yaşı en az 70 kendince genç olduğunu söylüyor. İşte o bakımdan benim arkadaş da kahvenin yerini tarif etmiş. Şu yaş işini bir karşılaştıralım diye. Ayıp bir mekana komşu olması bizim ayıbımız sayılmaz herhalde, burasının varoş muhit olması da bizim kabahatimiz hiç değil. Biz burada elimiz mecbur solcuyuz, o bakımdan.Bunda sansürleyecek ne vardı. Neyse, böyle giderse edebimizle arkada dururuz. Siteye saygımız sonsuz.
15-12-2014 16:51 (123)
118 bizmişiz, 117 demek istedik. Ve hemen gittik daha bir süre gelmeyiz, sağolun :)) M.F.
16-12-2014 12:39 (124)
Yavaş düzgündür, düzgünse hızlı. Goygoy yapma, fikir üret. Ortaya sallama, neyi kimlere söylediğin belli olsun. TERBİYESİZLİK DEVAM EDİYOR: Sizin gibilerin istediği işte bu ortam. Sallamacı provokatör vasat akıllara su ve polemik yok. Ben 96-97-116-117'ye cevap beklemeye devam edeyim.
16-12-2014 12:56 (125)
Sayın96-97-116-117size cevap vermiştim,cevabı yine benden mi istiyorsunuz?İkide bir zeka-fikir konusunu gündeme getiriyorsunuz. Zekanıza yetişemem,ben çok basit düşünüp şöyle anlatayım: Seçimlerin hemen öncesinde boykotçular(beni sosyalistler ve TKP ilgilendiriyor daha çok)Erdoğan'a diktatör diyor, ona karşı herkesle birlik çağrısı yapıyorlardı.Tüm politika buydu ve benim gibiler bundaki kısmi abartıyı eleştiriyordu.Sonra seçim geldi, Ekmelledin daha aday olmadan bunlar boykota meyletti! Hatta bunların liderleri Tayyip cumhurbaşkanı seçilsin, orada yalnız kalsın, en güzeli budur diye döktürmeye başladı.Ekmelledin gelince boykotçular onun hakkında kara propagandaya başladılar,Erdoğan'ı unuttular.Sonuçta başta bir "diktatör" varsa, seçimi boykot diktatörle işbirliği demektir.Bunu ilkokul çocuklarıyla konuşuyorum, onlar bile anlıyor.Ama siz çok üstten siyaset yaptığınız için bu alttaki zekaları anlayamıyorsunuz.Şimdi Erdoğan yalnız kalınca güçsüzleşir diyen şeflerinize ne diyorsunuzKA
16-12-2014 12:59 (126)
Yani Gezi'den beri boykotçuların bir dediği bir dediğini tutmadı ve en sonunda da alternatif bir halk direnişi olmadığı halde (ancak böyle affedilebilirdi tutumları) Erdoğan'la işbirliği yaptılar. Lamı cimi yok. Ben olayı böyle görüyorum, asıl bundan sonrası goygoyculuk. Göz boyama, insan oyalama. Kaan Ars.
16-12-2014 13:06 (127)
Devam edeyim, ismini bile veremeyen devrimci 96-97-116-117, zırt pırt tartışma açıyorlar diye çok seviyeli itirazınıza da bir şey söyleyeyim: Size göre bir konuda ısrar etmek ve onun takipçisi olmak meczupluk. Siz siyaseti sinsilik olarak kavrayanlardansınız. 30 yıldır bu ülke sol siyaseti içindeyim. Ortalık sizin gibi sinsiden geçilmiyor, hepsi uygun anı kolluyor, ama o uygun an gelmiyor. Gelmez, çünkü bu devrimci bir tutum değil, Marksist bir tutum da, değil, karnından konuşmak ve esas sorunları sürekli ertelemek burjuva siyasetidir. Onda bile yeteneksizsiniz. Söylediğimiz o zırt pırt tartışma üç beş maddene ibarettir, 30 yıldır bu üç beş madde ve özü şudur: Siz Marksist değilsiniz, Marksist rolü oynuyorsunuz, bırakın artık Marksismin yakasını. Sizler burjuvasınız, burjuva siyaseti yapıyorsunuz, işçi sınıfından bahsediyorsunuz, sadece şeklen. O zaman bırakın işçi sınıfı laflarını. 30 yıldır söylediğimiz benim gibi insanların söylediği bu: TUTARLI OLUN, ROL YAPMAYIN: Kaan Ars.
16-12-2014 18:01 (128)
Şu aradaki tartışmanın arasına dalmak, arada kalmak istemem. Ama benim meramım başka zaten. Ben seçimlerde kendiliğinden, kimseden etkilenmeden "boykot" tavrını benimsemiştim. Bir solcunun, RTE ile aynı kökten gelen ve aynı amaca giden Ekmelettin'e içine sinerek oy vermesi mümkün müdür? Bu kişisel düşüncem idi tabii. TKP'nin fikri RTE'yi "gayri meşru" hâle düşürmek idi. Ama bu komikti tabii, çünkü gerçeğe bakarsanız TKP'nin eti ne, budu ne? Çoğu kişinin TKP'nin çağrısına uyduğundan değil, benim gibi Ekmelettin'e oy vermeyi içlerine sindiremediklerinden oy kullanmadığını düşünüyorum. Açıkçası, boykot çağrısını CHP yapsa, sonuç TKP'nin istediği gibi gayrı meşrulaşma doğurur muydu? Siyasetten ve hali hazırdaki siyasi denklemden pek anlamadığım için bir şey diyemem. Genelde Erdoğan bu tür hamlelere iyi karşılık veriyor. Meclisi boykot deneyiminde bunu görmüştük. CHP tükürdüğünü yalayıp kuzu kuzu meclise gitmişti.
16-12-2014 22:18 (129)
Aklıma gelmişken bu konu başlığına bir şey daha yazayım: Son seçimden sadece iki gün önce Cumhuriyet Gazetesi yazarı Can Dündar, "Bitti. AKP'den kurtuluyoruz." diye yazdı. İnanıyordu o kasetlerden sonra AKP'nin sonunun geldiğine. Halk koşup sandıkta isyan edecekti. Kemal Okuyan Erdoğan için "Bitti o iş. Erdoğan gidiyor" diye yazdı defalarca. Bir süre sonra ise,baktı dediği olmadı, "İş yine AKP'ye döndü. Gelişmeler AKP'den yana." diye yazdı. Şimdi bana birisi söylesin, en solcu aydınları böyle olan, çapı ve zekâsı bu kadar olan bir ülkede Erdoğan kolayca padişah olmayıp da ne yapsın? Sayın K.A., lütfen kusura bakmayınız ama, bunlar gibi çok sayıda örnekte olduğu gibi, okumak da çoğu kez fazla işe yaramıyor. Ergin Yıldızoğlu okumuş, okumuş, okumuş.... da ne yapmış? SONUÇ? Murat Belge çok okumuş da ne yapmış? Bir Erdoğan'ın amaç ve niyetini bile anlayamayacak kadar zavallı insanlar okusun, okusun, okusun... BOŞ. Önce zekâ lazım.
17-12-2014 13:00 (130)
K.Arslanoğlu'nhu anlamak mümkün değil.Her şey bir tarafa kalkıp Akın'a laf çarpıtmışsınız.Kaan Bey o çocuklar parti içinde bir şeyleri değiştirmeye çalışırken tasfiye edileceklerdi.siz o sırada yüce insan Kemal Okuyan'a hayranlıkla bakıyordunuz.Bunu dile getiren insanlara kibirli cevaplar veriyorsunuz.Akıl alır gibi değil
17-12-2014 13:41 (131)
Sayın130nolu dostum, kimsiniz yine bilmiyorum. Eleştirilerinizde vicdan yok.Birileri isim vermeksizin durmadan burada bize laf sokuyor,biz de hiç değilse isim verin diyoruz.Beni meczup ilan ediyorsunuz ama sürekli de merak edip okuyorsunuz laf sokuyorsunuz, bari açık konuşalım, isim verince kimin ayıplamasından korkuyorsunuz diyoruz,bu mu KİBİRLİLİK?Ben TKP'ye daha girmeden, bundan 7-8 yıl önce Kemal Okuyan'la kavga etmeye başladım.Durmadan çekişirdik.Ben ona insanları (partili gençleri) korkutuyorsun diye çıkışırdım, o da bana "sen manyaksın" derdi.Hani bu genç arkadaşlar partiyi böldüler ayrıldılar, şimdi gerçekleştirsinler ne diyorlarsa, bir şey göremiyoruz farklı olan, onu diyoruz. Kemal Okuyan'ı hala severim, çatlayın:)) Erkan Baş'ı da severim.Sarı kaşlarını, renkli gözlerini değil, onlarla insan gibi açık konuşabilirsin,en azından zaman zaman. Böyle ençok birkaç isim daha var. Düşüncelerini size karşı olumsuz da olsa söylerler. Başka türlüsü ne insani ne siyasi ne devrimci. K.A.
17-12-2014 17:12 (132)
k. okuyan hakkındaki eleştirel yazınızı sitenizden kaldırmanız için sadece bir telefon yetti sayın arslanoğlu. ne kavgası allah aşkına ya? bari bir çıkış yapacaksanız tam yapın. tam yapın da sizin açtığınız yoldan, gedikten genç kuşaklar, mesela akın gibiler yürüsün. isim verin, surlarda siz gedik açın diye işi okurlara yüklemeyin ne olur. sizin sözünüzün ağırlığıyla, gücüyle, etkisiyle bizimki bir değil. öncülük etmek tarihsel açıdan size düşer. ama maalesef siz sistemde bir gedik açtıktan sonra kendiniz o gediğin önünü tıkıyorsunuz. yanlış mı düşünüyorum arkadaşlar? siz de bir şey söyleyin ne olur. (130 numara değilim. farklı kişiyim.)
17-12-2014 17:40 (133)
Hasan Cemal'e Harvard Universtesi Nian Gazetecilik Vakfı tarafından Vicdan ve Dürüstlük Ödülü verilmiş. LA Times Londra temsilcisi "Ödülün,Türkiye'de giderek zorlaşan koşullar altında, iktidara gerçekleri söylemek için verdiği mücadele nedeniyle verildiğini" açıklamışmış...MB
17-12-2014 17:41 (134)
Kibirlilik isim yazma konusunda değil Kaan Bey...Önceki yorumlarda kitaplarımı okumasaydınız keşke demeniz.İlk defa bir yazar bir okuruna bunu demiştir her halde.Ayrıca partiyi bölen bugün ki HTKP liler değildi.132 de ki arkadaşa da sonuna kadar katılıyorum.Kemal i çok seviyormuşsunuz.Valla bozmasın ne diyim birbirinizi bulmuşsunuz.
17-12-2014 19:42 (135)
Evet, Kemal çok kötüydü. Solun önünü Kemal ve arkadaşları tıkıyordu. O olmasa sol tavan yapacaktı. Gençler ve her zaman genç kalanlar HTKP'yi kurup önlerini açtı. Hepimiz bekledik bakalım ne yapacaklardı. IıııııII. Bi de ne görelim Kemal ne yazıyorsa bunlar aynını yazıyordu, Kemal ne konuşsa bunlar tıpkısını konuşuyodu. Kemal saçını sağa tarasa bunlar sağa tarıyordu. Kemal Haziran Hareketine girdi bunlar da hemencik aynı yere girdi. Buna ne denir tıpçı arkadaşlar söylesin. Kemal bağımlılığı mı, düzden Stocholm sendromu mu? Rumuz yazacağıdım, kimse isim vermiyor ben de pas geçeyim.
18-12-2014 00:34 (136)
sayın 135 bunları söyleyeceğiniz kişi kaan beyin kendisi bence.zira kendisi sorunların kaynağı olan kişiye bile sorunları kendisinin çözmesi gerektiğini anlatan "bizi kılıçdaroğluna sen mecbur ediyorsun kemal" başlıklı bir yazı yazarak aslında o tıpta basettiğiniz bağımlılığın tam içinde olduğunu gösterdi.ne ilginçtir onu kaldırması da bir telefona baktı sadece.
18-12-2014 00:56 (137)
@135 Uzaktan bakana farklı şeyler aynı görünebilir. Aynı şeylerin yazıldığı filan yok. Yakın dönem bu iki hareket arasında birçok tartışma döndü, ayrımlar belirginleşti, ama TKP dışındakiler yazılardaki vurguları, imaları vs. fazla anlamadı: Orada burada "bunlar niye bölündü" diye yazıp durdular. İki partinin kabul ettiği temel metinleri, birbiriyle polemiğe girdikleri yazıları okuyup meseleleri anlamaya çalışmak gerekir. Haziran hareketine esas zor bela giren, eğreti duran KP'dir, dünyadan haberiniz yok. neyse. Bu arada bölünmede birinci sorumluluğun Aydemir-Kemal tarafında olduğuna katılıyorum. Polonya-Ukrayna minibüsü
18-12-2014 08:20 (138)
"Dünyadan haberimiz yok"... doğrudur... dünya hala "putların" çevresinde dönüyor ya... Bölünmeyi anlamak için de "çalışmak gerekirmiş!" Bu zamanda hem de! *** Bu "partililerin" sorunu şu, dersi kırmış, okulun arka bahçesinde maç yapıyorlar.. Kaybederlerse, bu dünyanın sonu sanıyorlar.. Bu sonsuz çocukluk hali ne güzel; ne tatlı.... Büyümelerini bekliyoruz... "İmalar ve vurgular" üzerinden iki ayrı takım olmuşlar; "ağabeylerden" maç teklifi de geri dönmüş! N'apsınlar...? Ciddiye alınmadıkları dünyada, kendilerine "ciddiye alınma" gerekçeleri bulmak zorundalar... Halkı önlerine düşürüp "sopalayarak" cennete götürme hayallerindeki "vurgular ve imalar", çobanın karakterine ait çok "önemli" ayrıntılardır... Bu "gütme hırsına" ait dünyadan haberimiz de yokmuş! Dersi kırmış çocukların aralarındaki maça ait bilgi-skordan haberimiz de yokmuş.. Ne çok şey kaçırmışız! Tüh! ogürsel
18-12-2014 08:21 (139)
Sayın Arslanoğlu, Orhan Pamuk'un (ya da herhangi bir kişinin) eleştirilmesini ve/veya deşifre edilmesini olağan görebiliriz. Ancak davet edilmiş olduğu bir konuşmaya gitmesinin (protestolarla) engellenmesi, eğer "alıcı kitleye" bir mesaj iletemiyorsa nasıl bir anlam ifade eder? Aynı arkadaşlarımız (öğrenci arkadaşlarımız), toplantı içerisinde -sözgelimi "ajitatif olmayan" sağlam konuşmalarla- daha etkili bir şeyler yapamaz mıydı? Diğer taraftan, Pamuk'un konuşma yapmak için "fiziki" olarak orada bulunmasını engelleyen siyasi yapılardan birisinde "söz söyleme hakkı" olan bir kişinin, Pamuk'un ilgili toplantıdaki "video konuşması" üzerinden Pamuk'un "cahilliğini" ortaya koyması ("cahilliği" göstermesi açısından gayet haklı olmakla birlikte) "bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu" dedirtmiyor mu? Sorunun muhatabı elbette siz değilsiniz. Ancak konuyu "deştiğiniz" için, mümkünse fikir almak isterim. Bunu sadece Pamuk bağlamında değil, Roni ya da Nişanyan örnekleriyle de ele alabiliriz. BB
18-12-2014 09:25 (140)
139 nolu yorumcuya: 1.O.Pamuk "herhangi bir kimse" değildir. 2.O.Pamuk'un mesajının "alıcı kitleye" ulaşmıyor olması bir palavradır. O.Pamuk'un mesajları kitlelerin başından aşağı boca edilmektedir zaten. Yerli ve yabancı onlarca gazetede her gün istediği an konuşabilmekte, her konuştuğu haber olmaktadır zaten. Dominant olan Pamuk anlayışıdır. Sanat dünyasında övülen, iktidar olan Pamuktur. 3. O.Pamuk ve savunusu, ülkemizde "ifade edilmeyen bir düşünce" değil bizzat teşvik edilmektedir. Kriminal olan, suç sayılan protestocuların düşünceleridir. 4. Bu demokrasicilik bir tür evcilik oyununa benzemektedir, bıktırıcı-kusturucudur artık. 5. Yukarıdaki metindeki O.Pamuk ismini çıkarın yerine başbakanı koyun, bu durumda onu da protesto edemezsiniz size göre. Siz protesto hakkını gülünç bir demokrasicilik anlayışı ile iptal ediyorsunuz. 6. Pamuk'un o savaş kışkırtıcısı tutumu, dünyanın heryerinde protestoyu hak eder, etmektedir. bundan daha meşru ne olabilir. +++
18-12-2014 09:37 (141)
devamla: 7. Pamuk bir savaş kışkırtıcısıdır. Bu tutumu ile binlerce insanın katledilmesine katkı sağlamıştır. Bu insanların yaşama hakları ile karşılaştırıldığında bu olanlar bir hiçtir. 8. Pamuk'un edebiyat anlayışı, siyasal tutumunun dışında tutulmalıdır. Savaş kışkırtıcılığı, O.Pamuk'u "gerici bir insan" yapar, "gerici bir yazar" yapmaz. Protestocular bu yönü görmemektedirler. O.Pamuk'un kitapları ve edebiyat anlayışı "O.Pamuk savaş kışkırtıcısıdır" diye yapılamaz. "Emperyalizmin uşağı" diye kitap eleştirisi olmaz, bu gülünçtür. 9.Pamuk'un siyasal tutumu Yetmez ama evetçi-neocon arası bir yerdir. 10. Toplantı olsa ve 3 kişi "bu cahilliği" ortaya koymaya yeltense 300 çevik kuvvet onları döverek götürürdü. Engellenen düşünce kimin? NY times da yazabilen Pamuk'un mu, 3. cümlede yaka paça götürülecek olan protestocuların mı? 11. http://www.insanbu.com/a_haber.php?nosu=1037 Naziler sorularla hiç ama hiç terlemedi. Çünkü savaş kışkırtıcılarının "ter bezlerleri" yoktur. Syglr T.Kara
18-12-2014 13:14 (142)
İzin verilirse UYARI olsun diye, solun çok iyi kavrayamadığını düşündüğüm bir gerçeği buraya yazayım. ABD ve Avrupa kapitalizmi, kısaca "emperyalizm merkezleri" diyelim buna, liboş dangalakların ya da bazı solcuların sandığı gibi Türkiye'de bir "ılımlı islam" projesi kurmak istemediler hiçbir zaman. İslamın doğası hakkında çalışmamış düşünce merkezleri olabilir mi? "Demokrasi" için hiç gericilik getirilir mi? Asıl amacı emperyalizmin tanımında aramak gerekli. Kabaca "yayılmacılık" diyebileceğimiz emperyalizm günümüzde "işgal emperyalizmi" olarak tezahür etmiyor. Hitler, "yaşam alanı" dediği bölgelerdeki kaynakları ele geçirmek istiyordu. İşgal amacı buydu. Peki ya o kaynakların başına kendi adamlarınızı geçirirseniz ve istediğiniz gibi kontrol etme olanağı bulursanız işgale ne gerek var? Emperyalizm, RTE'yi halife yapmak ve böylece tüm islam dünyasının, sözlerine karşı çıkılamaz tek dini otoritesi yapmak, Arabistan'da yaptığı gibi, tüm islam dünyasını tek elden yönetmek istedi.
18-12-2014 14:09 (143)
Sayın K.A.'ya özetle şunu söylemek istemiştim aslında: "Enerjinizi burada insanlarla didişerek, asabi zamanlar yaşayarak, kendinizi yıpratarak harcamayınız ve bu sığ döngüyü aşıp daha ileri adımlar atmaya bakınız". Bu mu yanlış olan ve "bozgunculuk" olan yani? Arkadaşın biri, yazdıklarımdan rahatsız olmuş-. Maalesef doğru tabirle öfke kusmuş. "En bilgili benim" tavrının neden mide bulandırıcı olduğunu ise hiç anlamamış. Bir defa, kimin bilgisinin, neyi e kadar bildiğinin ölçüsü nedir, sorusunun cevabı bir yana, "çekilin kenara, en bilgili benim" tavrının diğerlerini aşağılayıcı bir nitelik taşıdığını insan hiç mi anlamaz? Kibir güzel bir şey midir? Kibir insanları nerelere sürüklüyor?Mesela bir siyasi figüre kalırsa her şeyin en doğrusunu o biliyor. Buna da inandığından eminim. Yanlış olan bunun yanlışlığını söylemek midir? Bir de kendince söylediklerimi alaya alıp, "genç yetenek Kaan Arslanoğlu..." filan diye yazmış ki, daha ne diyeyim bunun üzerine? Pes ediyorum kardeşim.
18-12-2014 15:18 (144)
Madem burası iyice absürd bir yer olmaya başladı ben de yavaştan sorayım: Denize düşseler, Taylan Kara'yı mı kurtarırsınız yoksa Kaan Arslanoğlu'nu mu? Ve sebebiniz nedir?
18-12-2014 17:44 (145)
Pek çok kişi sordu: TKP niye bölündü? Yorumlarda da görüyorsunuz, bazılarına mecburen cevap veriyorum. Sizin bildiğinizden daha fazla bilmiyorum diyorum. O zamandan beri izliyoruz. İki taraftaki yazılar da aynı. Her şeye aynı bakıyorlar. Öyle ortadan eşit bölündüler ki iki tarafta da sevdiklerim sevmediklerim aynı oranda. Önceki yorumda da belirtmiştim, Kemal’i de severim Erkan’ı da. Fakat konu seme sevmeme işi değil. İki tarafta da Kürt hareketine sempatiyle bakanlar var. İki tarafta da basbayağı ulusalcılar var. (Ulusalcılarda da Cemaat bahanesiyle iktidarla anlaşma tutumu var) En önemli konularda ayrı düşünüyorlar. Ama ne iki taraf arasında ne bir taraftaki bu farklı görüşler arasında bir tartışma göremiyoruz. Bu asla kabul edilemez bir durumdur. Halka karşı sorumluluk bu değil. Bu yolla gelişme sağlanamaz. Temel sorunları hasır altı eden “her şey yolunda” geleneği demek ki devam ediyor. +++++++
18-12-2014 17:45 (146)
Bunları ima ettiğimizde büyüklenen tavırlar: “Uzaktan bakınca tabii öyle görünür.” Nereden bakacaktık, dışarıdaki vatandaş nereden bakarsa biz de oradan bakacağız. Bir taraf diyor ki “Biz Gezi’de çok iyiydik” (Gezi bitti, zaten liberaldi, ne anlamı var?), öbür taraf “işçi sınıfını temel alan sağlam siyaset” (30 yıldır dinliyoruz, icraat bekliyoruz) Sonuç: Bazı dostlar dalga geçiyor: “Sizinkiler Kemalciler, anti-Kemalciler olarak ikiye ayrılmış. Böyle parti mi kurulur?” Aranızda kavga etmeyin, bu güzel de, bu sorulara cevap verecek sizsiniz, bizler değil. Kaan Arslanoğlu
18-12-2014 18:13 (147)
kaan bey yanlış hatırlamıyorsam htkp tarafının kongresinde kürsüden mesajınız okunmuştu. ayrışma döneminde neden htkp'yi desteklemeyi tercih etmiştiniz?
18-12-2014 18:31 (148)
Daha önce de anlattım, HTKP tarafından kongreye davet maili geldi, ben de onlara içtenlikle başarı diledim. KP tarafından da adıma davet gelse onlara da başarı dileyecektim. İki kongreye de katılan (yer uzaklığına karşın) arkadaşlarım var, onlar da samimiydi. Fakat şu var ki, baştan kongreye gitmedeki hak, hukuk, adalet yönünden HTKP tarafını çok daha haklı görüyordum. Ama bir ayrışma yaşandı. İki tarafın da yayın organlarını, siyasi tavırlarını, parti bildirilerini okuyoruz, bir fark göremiyoruz. İki taraf da SOL CEPHE'deydi, şimdi ikisi de Haziran Hareketi'nde. SOL CEPHE'nin alel acele ve sorumsuz şekilde kurulduğunu söylemiştim, şimdi o ne oldu bilmiyorum, Haziran Hareketi var. Peki SOL CEPHE kurucularından hepsi BHH'de de var mı? Eğer yoksa bu da çok ciddi bir sorundur, bu ardı arkası gelmeyen gelgitler, sürekli ad ve müttefik değiştirmeler insanlarda güven bırakmıyor. K.A.
18-12-2014 19:14 (149)
Kaan bey, yazdıklarınızdan dolayı aklıma geldi. Büyük işçi sınıfı savaşçısı(!) Vedat İlbeyoğlu, "Barış süreci sola alan açacak" diye yazmıştı. Çok okumuş bu sayın büyüğümüz, gelişmeleri öyle iyi okuyordu ki, müthiş bir öpngörü ile solun coşacağını söylemişti. Belli zaten. Geliş-meler aynen doğruladı bu büyük solcuyu. Yani emin olun gerçekten hakaret etmek istemem ama hadi gelin de bunun "kafasızlık" olduğunu söylemeyin. Bir defa ortada oynanan tiyatro dışında gerçekten bir "çözüm süreci" olmadığı gibi, ortaya çıkarılan oyalama sürecinin üst aklı ABD idi. Nedenini, niçinini yazmayayım, çok uzun sürer. Ayrıca, PKK bu ülkede laikliğin yok edilmesinde ve ırkçılığın gelişmesinde çok önemli bir rol oynamıştır. Bu rolünü de ABD'den bağımsız düşünmek mümkün değildir. Gerçi, ABD'nin suyuna gitmese ortada PKK diye bir şey de kalmazdı. Bu da bir başka gerçek. Solun hali maalesef içler acısı. Haline, boyuna, bosuna bakmadan halen geniş kitlelere yön verebileceğini sanması da bir başka garabet.
18-12-2014 21:39 (150)
Yazmak zorundayım. Türkiye ve bu ülkenin insanları biraz özgür ve mutlu yaşayabilmek için ABD'nin planını bozmak zorunda. "Yeni Osmanlı"nın patenti AKP'ye değil, gerçekte ABD'ye aittir. Kendinden habersiz Irak'ta işler çevirmeye kalkanların başına çuvalı geçiren ve Silivri'de cezalandıran ABD, AKP'nin Ortadoğu'daki işlerinden habersiz midir yani? Kaddafi'ye acı bir son hazırlayan NATO, Erdoğan karşısında çaresiz midir? Buna kargalar bile güler. ABD Erdoğan'a halifelik ve saltanat vaat etmiş, saray tavsiye etmiş ve bunun karşılığında Suudi Kralı ABD'ye nasıl hizmet ediyorsa öyle hizmet etmesini istemiştir. Suriye ve Irak dahil, geniş bir coğrafyada egemen kılınacak olan ve elbette sözü kesin emir olan halife, Rusya'yı da Ortadoğu'dan uzaklaştıracak, ABD ne isterse onu yapacaktır. Düşünün ki, Arabistan'da kralın aldığı kararlara itiraz edebilecek tek bir güç var mıdır? Olan biteni tartışan gazeteler, gazete okuyan insanlar var mıdır? Emperyalizm ne isterse oralarda o olmaktadır.
18-12-2014 21:39 (151)
Toplumsallaşmamanın getirdiği sancılar yaşadıkları. Bir grup haber portalı etkili değil gazete niye kapandı haftalık dergi ne işe yarar sokaktan niye ayrılıyoruz dedi. sonra diğeri biz iyiyiz dedi. siz bize yönetimi bırakın dediler. bırakmayınca ikiye bölündüler. ama sonuç o kadar iyi değil. validebağ gibi sokakta olmayınca daha etkisiz bir haber portalı ücretsiz gazete dediler(finans olmayınca olacak iş değildi olmadı). iki harekete daha etkisiz hale geldi. sol portal yeni yeni eski etkililiğine geliyor. tam tersi iki harekette daha etkisiz hale geldi.bu araçlarla muhalefet olmaz. kemali de erkanı da metini de aydemiri de kaç kişi tanıyor. tanınmak için önce bir tv kurun. o kadar kağıda yatırım yapacağınıza. bilidirlerinizden matbaalar zengin oldu. kimse okumuyor. portalın yanında bir etkisi bile yok. bhh dediniz bhh birleşiyoruz dediniz sol portalı da birgünü de bir tv kurun etkili muhalefet yapın.nicelik yok yeni araçlar lazım size. 10 bin kişiyle Türkiye'yi etkileyemezsin imkansız.
18-12-2014 22:50 (152)
Teşekkürler Kaan Arslanoğlu, 38 yaşındayım TKP,TÖBDER ve İGD li bir ailenin çocuğuyum ben siyasete bu yıkımlardan sonra gelmiş biri olarak apolitik olarak 2006 yılına kadar yaşadım sonrasında sol portal ve sizlerle tanıştım. Bu kadar samimiyetsizliğin ve duyarsızlığın olduğu bir ülkede beni ve benim gibi bir çok dokuma işcisi arkadaşımı sokağa çıkartıp hayata kavuşturdunuz. Ama sizin sol portal dan ayrılmanız ve TKP nin ikiye bölünmesi gezi olaylarından sonra ki süreç eski halime dönmemize sebeb oldu sonrasında sizi google da aratırken bu siteyi buldum. Türkiye'de bu kadar oluyor kanıksamasına varma aşamasındayım artık. Teşekkürler.! Andaç Uçar
19-12-2014 00:49 (153)
Andaç Uçar kanıksamayınız. Çok umutlu bir ortam yok. Ama hayat ya siyah ya da beyaz değil. Grilerle dolu bir hayat. Bu ortamdan umut nasıl çıkar o sorunun cevabı bende yok. Şu anki yapıyla bir umut yaratılır mı yaratılmaz. Ama durumu kanıksamak yerine doğru adımlarda destek olmamız gerekiyor. Kim doğru adımı atıyorsa. Geziden bir ay önce gezi gibi tepki olacak dense solculardan dahil gerçekçi değilsin derdi. Birikimler bu süreçleri yaratıyor. Kaan Arslanoğlu'nun Haziran'ı liberal görmesini doğru bulmuyorum. Liberal,ulusalcı,sosyalist bileşimdi. Ne liberal HDP ne milli hükümet isteyen ulusalcılar kapsayabilirdi. Sosyalistler de pragmatist davrandı. Önce ne yapacağını bilemedi sonrasında seçime yatırım yaptı. liberal ve ulusalcılara benzediler. Sol seçimleri halka ulaşma aracı görme yerine Defne'yi alalım gibi pragmatist siyasetlere yöneldi. Sonu ise siyaseten etkisiz hale gelme.HDP süreci de(pragmatist yaklaşım gösterenler) halkın gözünde solu etkisizleştirdi liberalleştirdi.ç.
19-12-2014 08:11 (154)
Kaan Bey konuyu o kadar güzel çarpıtıyorsunuzki..Bir taraf Gezi de çok iyiydik falan demiyor.Sorun zaten gezi sürecinde partinin yeteri kadar aktif olamaması üstüne çıkan tartışmalarla başladı.Ve HTKP liler başından beri TKP nin ciddi sorunları olduğunu çözülmeden ilerleyemeyeceğimizi söylemeye çalışırken kemallerin sorunları hasır altı etmeye çalışıyordu.Bunu anlamak için çok yakın olmaya gerek yok biraz yazıları takip etmek yeter.
19-12-2014 08:28 (155)
Problem 154 numaranın dediği gibiyse tam bir saçmalık. Gezi'de daha aktif nasıl olunacaktı? Ne yapacaklardı, en aktifi ne yaptı? Şimdi tutan mı var, daha aktif olsunlar o zaman. Şimdi ne yapıyorlar. TKP'nin başından beri ciddi sorunları varmış. Şimdi bitmiş mi HTKP'nin içinde? Masal anlatmayın. Ahmet Cemallemi daha aktif olacaksınız. M.F.
19-12-2014 10:54 (156)
nEYSE BEN Daha fazla anlatmayacam çünkü izah etmeye çalıştıkça sanki bölünmeyi savunuyormuşum gibi bir imaj oluşuyor çünkü.anlamak isteyen kongre raporlarından köşe yazılarına kadar gidip araştırabilir.ama bazıları vardır örgütlere değil liderlere inanır.Kaan Bey gibi.onları naparsanız ikna edemezsiniz.derinlik ararlar ama lidere tapmanın alasını yaparlar.
19-12-2014 11:49 (157)
PKK bu ülkede laikliğin yok edilmesinde .......rol oynamıştır diyen arkadaş sınırımızın hemen ötesinde İŞİD çilere kim direniyır farkında mı?
19-12-2014 12:23 (158)
M.F. kahveden yazmaya devam ediyor. Şimdi ne yapıyorlarmış. Validebağ'la, Yatağan'la, Halkalı'da inşaat işçileriyle, Kadıköy'de okulunun imam-hatip olmasına karşı çıkan ailelerle birlikte olan, mücadele eden kimdir? İşte size birkaç örnek, daha da vardır. Bunları takip edeceksiniz. Hem küskün isyankâr ol, hiçbir haberi bile okuma "nasılsa boş işlerle uğraşıyorlar" diye, hem de hesap sor. Olmaz öyle. Mesele bir zihniyet değişimidir. Kenarda oturup ona buna not veren, Gezi'nin bir istihbarat komplosu olduğundan dahi şüphelenen zihniyetten, "halkımızı mücadeleye çağırıyoruz" zihniyetinden halkla birlikte devinen ve üreten bir zihniyete geçilmiştir. Elbette geleneksel hastalıklar, hatalar bir anda değişmez, önemli bir adım atıldı, zamanla daha da ilerlenir. Kendi söküğünü dikemeyen çokbilmiş doktorlara ne anlatsan boş. Siz en iyisi KP'ye ne yaptığını sorun (Gazetecilik yapıyorlar).
19-12-2014 13:07 (159)
mübarek cuma günü cenab-ı hak'tan site editörlerine sabır ihsan etmesini diliyorum. bu kadar okuma ve okuduğunu anlama özürlü, okuduğundan bu kadar "bibok" anlamayıp kategorik sataşma ya da şahsi aşağılama yapma heveslisi bir kronik bulgur entoksikasyonlu güruha dayanma gücü hakikaten normal insan eşiğinin üzerindedir. ortaya karışık "genelgeçer" doğrular salatası söyle, etnikçilik yap, liberal tepkinin tillahını kafanda devrim kalkışması diye kutsa, ondan sonra da bunu eleştirenlere fışkı at!!! barış uygur'un akıl fikir ofisi'nde satış başlamış mı? oraya başvursalar... konan simeryan
19-12-2014 13:16 (160)
Sayın arkadaşım, "evrim" dediğimiz şey gerçek m? Gerçek. Hatta öyle ki dincilerin bir kısmı bile bunu inkâr edemeyeceklerni fark edebiliyor. Evrim gerçek ise insan evrimden muaf olabilir mi? Hayır değil. Yani "yaratılış" iddiasında değilseniz ve bazılarının iddia ettiği gibi insanın bugünkü hâli ile var olduğunu söylemiyorsanız, "insan" aslında insan değildi. Başka bir şeydi. Bunda nlaşıyor muyuz, anlaşamıyor muyuz? Asıl kilit nokta bu. İnsan evrimleşerek insan oldu ise, eyden evrimleştiği çok da önemli değil ama çok yakın benzerlikler maymundan evrimleştiği tezini güçlendiriyor. Yanlış anlaşılmasın, asla hiç kimseyi aşağılamak ve ırkçılık gibi mide bulandırıcı bir şeye yeltenmek niyetim yok. Ama güney bölgelerdeki ve genel olarak siyah tenli insanların evrimleşmede anlaşılır sebeplerden dolayı biraz daha yavaş kaldığını düşündürecek epey benzerlik var. Özellikle bazı insanların kafa yapısı ve yüzüne baktığınızda bile insanın kaynağının ne olduğunu anlayabilmek güç değil.
19-12-2014 13:19 (161)
Sayın 160, olay sağır diyaloğuna döndüğü için araya girmek zorunda kaldım. Evrim kuramına göre insan maymundan gelmemiştir, primat denilen insansılardan gelmiştir, onun da en az yedi sekiz evrim çeşidi var. İlk primatlarla maymunların atası ortaktır. Yani uzaktan bir kuzenlik söz konusudur :)) atalık, büyükbabalık değil. Ortak bir maymunsu ata dityebiliriz ancak buna. Aya bunu anlatmak istiyor. Saygıyla. Kaan Ars.
19-12-2014 13:28 (162)
Haklı olmak maalesef üzücü. Yine de çabaya değer sanırım. Değil mi? Bir de, samimiyetle soruyorum. Tamam, yazılarımda füg çok. Ama Crom adına, diğer başlıkta madde madde yazdığım kadar sarih ifade başka nasıl olurdu? Hürmetler. Konan Simmeryalı
19-12-2014 14:24 (163)
160'dan seslenen ademoğlu, yeltenme niyetinizin olmadığını beyan ettiğiniz mide bulandırıcı şeyin hasosunu son cümlelerinizde yapıyorsunuz. tebrik ediyorum. bu kadarını ku klux klan bildirisinde bile okuyamazdık. aşmışsınız kendinizi. bir de benim simama bakanlar beni genelde ayı balağına benzetmekteler. yer yer panda diyen de çıkıyor. kuzey bölgelerinden ve çin seddi civarından gelmişler herhal bizimkiler. gerçi saçımı kaşıyıp bitimi kırma ve ayaklarımla yerdeki kalemi kavrama becerilerim de var. şimdi ben japonya'daki kar maymunlarıyla da akraba olabilirim sizin mantığa göre. kararsız kaldım. hasbinallahivenimelvekil! übermensch, çabuk toplan. yoksa bu menschlerle başımız belaya girecek. neyi savunduğunu idrak edemeyenlerle ne konuşulur ki?!! hala konan!
19-12-2014 14:34 (164)
Muhalefete geçince sağcının da mizah zekası artıyor. Kaan Arslanoğlu
19-12-2014 14:35 (165)
YAYIMLANMADI
19-12-2014 15:15 (166)
iki hareket de daha etkili oldu. biri öyle bir kadro oluşturdu ki hepsi teorisyen diğeri de öyle bir toplumsallaştı ki öyle böyle değil. milyonları arkasından sürüklüyor. (ironi yaptım gerçek zanneden çıkmasın da) polemiğin düzeyi de yapıcı olmaktan çok, boşanmış eşlerin hali gibi. iki harekette geçmiş göre daha az etkili. ç.
19-12-2014 15:51 (167)
yahu arkadaş, tüm gün süren bir eğitimin sorumlusuyum, ağ erişimim mahdut, onu da sanbabamıza son yazımın tıklarını izah etmeye harcadım ( vuurr sanbalıya:). yine coşmuşsunuz . kim duma idrak edemedim.tek diyebileceğim sahil restoran aile ile gidilebilecek keyifli (öğğ) bir mekandır. YÜ
19-12-2014 16:19 (168)
Konan bey haklı burada. Sevgili 160, evrimi sürekli ileri ve en iyiye doğru bir değişim sanıyor olmalı. Tamamen rastlantısal olan evrim bazen daha istenmeyen bir özelliğin gelişmesiyle de sonuçlanabilir. Doğal seçilim burada devreye girer. Bazen daha zayıf veya daha az zeki olmak da evrimde avantaj sağlayabilir. Yani biyolojik evrim sanıldığı gibi her zaman daha iyiye doğru gelişme anlamına gelmez. İstenmeyene doğru da evrimsel değişim de görülebilir. Bunlar rastlantısaldır ve önceden yazılı bir formüle göre işlemez. Aynı tür içinde az evrim geçirmiş, çok evrim geçirmiş ayrımları yanlıştır. Coğrafya önemli bir faktördür. Kuzeye göç edenlerin birkaç jenerasyon sonra cilt ve göz renkleri açılmaya başlar. Bir coğrafyada işe yarayan özellik başka coğrafyada dezavantajdır. Beyaz ırk güneye gittikçe cilt kanserine yakalanma riskleri artar. Yani en çok evrimleşmiş, daha az evrimleşmiş insan diye birşey yoktur. MB
19-12-2014 18:06 (169)
Sayın arkadaşlar, yazmadığım bazı şeyleri, çıkarım olarak ortaya koyup ben yazmışım gibi neden eleştiriyorsunuz? Ben hiçbir zaman "evrim hep ileri yönlü bir değişimdir" filan diye yazmadım, ima bile etmedim. Kaldı ki, "ileri"nin tarifi nedir, ne kime göre ileri ya da değildir? Bunun gibi, şu ya da bu koşullar ya da etkiler altında ortaya çıkan evrimleş-mel*erin hangisinin "iyi" ya da "kötü olduğunu söylemek de kolay değil. Bunun nesnel bir kriteri var mıdır acaba? Geçen bir başka başlığa başka bir şey yazmıştım, "gelişme" gerçekten iyi bir şey midir?" diye. Yine burada da neden, neyi gelişme olarak tarif ettiğiniz önemli. Ama ben genel olarak "gelişme" denilen şeyin iyi olmadığını düşündüğümü, çünkü götürdüklerinin getirdiklerinden çok daha fazla olduğuna inandığımı söylemiştim. Fakat elbette ki her evrimsel gerçekleşme iyidir diyemeyiz. Yani bunu söylemenize de gerek var mıydı, bilemiyorum. Fakat ben şunu söylemiştim: Doğada insana en benzeyen varlık gorildir aslında. :))) Yalan mmı?
19-12-2014 21:35 (170)
el cevab: yalan değil ama yanlış. doğada insana en çok benzeyen varlık bonobolar ve normal şempanzelerdir. imza: konan
19-12-2014 21:37 (171)
@169: O halde ben yanlış anlamışım, kusura bakmayın. Goril, maymun, insan yüksek olasılıkla aynı ortak atadan geliyor. Ama hepsi ayrı ayrı evrimleştiğinden ortak atayı göremiyoruz. Ara formu görmek bu nedenle mümkün değil. Goril de insan gibi evrim geçirmeye devam etmiştir yani. Yaygın kanının aksine goril, maymun yerinde saymamıştır. Daha az evrimleştiklerini de söyleyemeyiz. MB
19-12-2014 23:05 (172)
"Böyle aydınlarla böyle sol ve edebiyat" denilmişken aklıma geldi. Sanat konusundaki birikimine güvenerek sayın K.A.'ya sormak isterim: İnsan Manzaraları isimli üç serilik filmi seyrettiniz mi? Seyretti iseniz, sol ve sosyalist vurgular ve sol bir bakış açısı taşıyan bu film hakkında ne düşünüyorsunuz. "Estetik ve tarihsel açıdan önemli film" diye oraya buraya kaldırılan bir sürü film varken, İnsan Manzaraları'nın pek duyulmamış ve bilinmiyor olması biraz garip değil mi? Film bana mı çok iyi gözüktü, yoksa beş para etmez bir film olduğu için mi kıyıda köşede kalmış durumda? Ya da, benim tahmin ettiğim gibi film çok iyi olduğu halde, sırf sosyalist bir bakış açısı taşıdığı için mi kasten unutulmaya terk edildi? Bu fil*mi seyretmemiş iseniz, "çok yazık" diyebilirim sadece.
20-12-2014 10:09 (173)
Not etmekte fayda var. Aydın Engin liboşu bile hiç yüzü kızarmadan "ben sosyalistim" diyebiliyor. Malum, kendisi yazdığı üzere bu "sosyalist" arkadaş Cem Boyner'in de pek yakın dostu imiş. Boyner'in "ne menem bir yiğit olduğunu bilir imiş". Şaka değil, gerçekten yazdı bunların hepsini. E,cebine bir şeyler atıyorlardır tabii. Ben şehir dışına çıkamazken adam ha bire dünyayı turluyor. Kolay mı sanıyorsunuz lan o paraları elde etmek? Ne emek harcıyor adam. Sosyalist, sermaye dostu, icabında barışçı ve icabında Kürtçü, Cemaat için basın özgürlüğü ayaklanmacısı... Bak kafam karıştı şimdi. Tükürürüm lan ben böyle sosyalizmin içine!... Hayır o değil de, vallahi onun yazdıklarının on kat kalitelisini buradaki çoğu arkadaş k.çı ile yazar be. Ama işte gel gör ki sizin bir Boyner dostunuz yok. O nedenle sizi Cumhuriyet'in kapısından sokmazlar. Gerçek şu ki, ortada pek gerçek sosyalist olmadı, ama "bilgili sosyalist" imajını pazarlayıp cep dolduranlar çok oldu. Ne de olsa piyasa ekonomisi abisi.
20-12-2014 10:09 (174)
Sayın T. Kara'nın 140 ve 141 nolu cevabı için teşekkür ederim. Ancak ortada bir yanlış anlaşılma var. Bu, kurduğum cümleden de kaynaklanıyor olabilir. Kastettiğim şey Pamuk'un iletmek istediği mesaj değil, protestocu arkadaşlarımızın iletmek istediği mesajdı. Cevaplarındaki tahlillere büyük ölçüde katılmakla birlikte; cümlemi, açıklamaya çalıştığım şekilde ele alınırsak Sayın Kara'nın cevapları da (en azından kendisine ait ilk 7 madde) değişecektir. Saygılar. BB
20-12-2014 12:47 (175)
Aydın Engin'e liboş denmiş. Peki ya Ece Temelkuran'ı, Ahmet Ümit'i, Can Dündar'ı tepemize çıkaran ÖDP yönetimine ne demeli? Bu saatten sonra ÖDP, TKP tayfasını doğru yola çekmek için dil dökmeye değer mi?
20-12-2014 12:51 (176)
175 e: Ne mi demeli? Böyle başa böyle tarak demeli :(((
21-12-2014 13:41 (177)
Buradaki yorumculardan G, anlatmak istediğimi tek cümlede özetlemiş. Liberal değilim, diyor; "Eylemde en önde olan liberal olur mu?" İŞTE TAM BU: Günümüz solcuları aktifleşince kendilerini daha devrimci sayıyor. Liberallik aktifliğe pasifliğe bağlı bir şey değil ki. Eylem olabilir, ama eylemin baskın karakteri nedir? Gezi hareketi ve devamındakiler çok güzel şeylerdi, ama sosyalist bilinçten çok çok uzaktı. Bu eylemlerin birçoğunda en önde pek ala liberaller vardı. Eylemine göre dinci, faşist, sosyalist herkes muhalefetin en önünde yer alabilir. Birleşik Haziran Hareketi kurucularına bakıyoruz. Siyasi öngörüleri sürekli yanlış çıkan bildik isimler, bazıları tescilli liberal (aslında büyük çoğunluğu liberal). Niye liberal diyoruz? Düzen güçleriyle ittifak yapmaksızın salt sosyalist mücadeleyi hiçbiri birkaç yıldan fazla sürdürememiş. On yıllardır anlatmak istediğimiz, pek çok örnek verdiğimiz devrimci sosyalist mücadele ve örgütlenme bambaşka bir şey. DEVAM ediyor
21-12-2014 13:42 (178)
Şu anda yapılanların hiçbiri tam bu değil. O tarz kadro siyaseti, yaşam tarzı, cesaret türü, tüm bunların üstünde siyasi-ideolojik hat bambaşka bir şey. Devrimci hat çok daha net ve köşeli bir hattır. Bu ancak yaşanarak ve yaşatarak gösterilebilir. Ben bu örneğin örgütlenmesini kuracak yeterlikte değilim. Rahatımı çok fazla bozmak da istemiyorum, yani ...üm yemiyor. Ama rol de yapamam, bugünkü tarzın AKP karşıtı olarak bile oyalanma olduğunu saklayamam. 80 sonrası bu çizgiye biraz TKP yaklaştı, şimdi uzaklaştı. BHH'nınki gibi ortaya karışık bir siyaset 30 yıldır solun en ciddi hastalığı. Tüm öteki soruları unutun, şunlara yanıt verin: 1- BHH, PKK-BDP'yi müttefik mi belliyor, yoksa mücadele edilecek bir düşman mı? İçinde her ikisini düşünenler olduğu gibi, aynı anda her ikisini düşünenler çoğunluk- bu da tam bir ciddiyetsizlik. BDP-AKP sürekli flörtüne ve olası büyük tehlikeye ne deniyor? DEVRİMCİ SİYASET BU DEĞİL! Devam ediyor...
21-12-2014 13:42 (179)
2- Erdoğan bir diktatör, AKP rejimi faşizm mi, yoksa o kadar değil mi? Birincisiyse Cemaat dahil herkesle ittifak yapmanız gerekmiyor mu? Solda bunu yapanlar var. BHH ise her dakika her kafaya göre ayrı telde. 3- Esas problem Erdoğan değil ABD ise ABD ve Cemaate karşı Erdoğan'la işbirliği yapılabilir mi? Bunu da yapan çok- BHH içinde yapanlar da var. 4- Gezi hareketine katılanların yüzde seksenine yakını CHP'liydi. Niye CHP, BDP kadar sempatiyi hak etmiyor? Bu sorulara yanıt yoksa neyin siyasetini yapacaksınız? Sonuç: Biz en çok BHH'yız, bu kadarız. "Genç kuşak gelsin bütün bu eskimiş kadroları silsin süpürsün" diyordum. Vazgeçiyorum, çünkü genç kuşaklar da liberal. Bu kafayla "devrim" yapsalar siyaseten ve ideolojik olarak tın tın, daha kötüsü liberal durumdalar ve iktidarı o gün burjuvalara teslim ederler. Biraz devrimcileşseler o da kötü. Gerçek sosyalist devrimci bir güç doğsa egemenler bunu şimdikinin onlarca katı şiddetle bastırmaya çalışır. Devamı var::
21-12-2014 13:43 (180)
O kanın vebalini üstlenemem. Üstelik o zaman beni de öldürürler. Yani? Böylesi iyi. Muhalefet yapıyor muyuz, yapıyoruz, eylem yapıyor muyuz yaptık yapıyoruz (siz devam edin, daha çok yapın, yalnız ben sık grip oluyorum, katılamayacağım) Var olan solu eleştirip durmanın ise hiç bir manası yok, böyleyiz. Tatavaya ara vereyim. Muhalefette ne varsa en iyileri desteklemeye devam edelim. İşler iyi gitmese de çok zarar görmüyoruz, olduğu kadara devam, herkese saygı selam. Kaan Arslanoğlu
21-12-2014 14:43 (181)
Bilimsel dediğiniz siyaset evde oturmak, olanları izlemek, sonra geriye bakıp "ııh, olmamış, bu da değil, bu da devrimci değil, ııh" demekmiş anlaşılan. Yapılan eyleme destek olmayın, eylem bitince "biz dedik, bunlar liberal dedik, gördün mü iyi ki destek olmamışız" deyin. Sıfır maliyetle muhalefet örneği çol uzakta değil. "BHH içinde şöyle yapan var, böyle yapan var, biz on kişi hiçbirini yapmayız, bizim gibi olsa herkes" düşüncesinin birkaç emekli, kenara çekilmiş aksi insanın, ya da elinden birşey gelmeyen düzenli ve yoğun işlerde çalışan, sosyalizme romantik hisler besleyen, arada bir toplanıp entellektüel stayllarını yarıştıran insanların toplandığı bir yer olmaktan ileri gidebilmek için şu ismimizle tatminden kurtulmalıyız. Savaş kışkırtıcıları, vasat edebiyatçıgiller, liberal bilmemkimler yazılarıyla bir yere varılamaz. Günah çıkaran gizli liberal olmayın. Eylemsiz, yakınan, sızlanan, aksi, formülsüz bir atalet. Biz bilimseliz, özgürlük isteyenler ise liberal. Bu kafayla olmaz.G
21-12-2014 14:44 (182)
Katiliyorum sn KA. Her sey olmasi gerektigi gibi oluyor aslinda. dbo
21-12-2014 14:44 (183)
Yorgun ve yoldaş ihtiyacında olduğunuzu düşünebilir miyiz?
21-12-2014 14:45 (184)
Yanıt veriyorum:1 ve 2.Neden bir ciddiyetsizlik olsun, farklı düşüncedekileri biraraya getirmek istemiyor musunuz? İkinci sorunun da cevabı bu aslında. Diktatör kimse onunla dört koldan savaşmak. Anti-kemalistlerin anlamadığı da bu. Mustafa Kemal de, Lenin de farklı görüşten muhalifleri tek idealde biraraya getirebildiler. Post-modern sol siyasetçi ise muhalefet olmakla yetiniyor, amacı belirsiz, aykırı olmak, sızdırmaz olmakla gururlu. Sonuç; adım atamayan, "bu halimiz iyi, iktidara dokunamıyoruz ama kendimizde muhalif olmamıza rağmen zarar görmüyoruz" diyen sıfır maliyetli muhalefet. 3. Gerçekten Hegel okuyor mu bilmem ama iktidar solculardan daha akıllı davranıyor. ABD'ye muhalif olmakla, karşı olmayı birbirine karıştırmış durumda. Aslında iktidarın ABD'ye karşı bir duruşu yok. ABD kendini kamuoyunda Erdoğan karşıtı gösteriyor. Ortak çıkarlar aynen devam ediyor. 4. CHP sempatiyi bence de hak ediyor. Elimizdekini geliştirmek yerine sürekli bölünüyoruz.Bu kadar dağınıklık sola lüks. G
21-12-2014 14:56 (185)
E siz de cok dogru v e hakli gorunuyorsunuz sn G. dbo
21-12-2014 15:31 (186)
Sayın G, Suriye buhranından, Gezi hareketlenmesinden naklen roman yazdım, böyle bir şey dünyada ilkti: Kayıp Devrimin Öncesinde. Bu roman liberalizme karşı bir bildirgeydi aynı zamanda, kim toplumsal hareketlenmenin içinden günlük roman yazar. Onu bir kenara attınız, aynı tarihlerde Selim İleri övgüsü yaptınız, Faruk Duman, Ahmet Cemal, Enver Aysever hayranı kesildiniz. Hamdi Koç'a Orhan Kemal ödülü verildi, ses etmediniz. Bin tane eylem yapsanız, 10 tane devrim yapsanız, yine aynı kişileri getirirsiniz başımıza. Bunu demek istiyorum. Eyleme katılan her yeni gence eyleme katılıp kendimizi ispattan bıktık. Bizim duruşumuz eylem, varlığımız direniş, yazımız etkinlik. Siz bize kanıtlayın kendinizi, biz yeterince kanıtladık. Kaan Ars.
21-12-2014 17:12 (187)
Bazı sosyalistler, dışarıda olup bitenler yeni siyaset yapma alanı sağladığında nasıl davrandıklarını, gezide gösterdiler. İlk önce onu isimlendirme arayışına girdiler. Herşey çok hızlı oluyordu. Yıllardır birbirleriyle kavga etmekten, hatalardan başka birşey aramamaktan dışarıda olup biteni göremeyen sosyalist bazı gruplar, geziyi kendi kavramlarıyla sınıflandıramayınca, liberali buldular. Her yere uyuyordu, bildikleri, alışkın oldukları isimdi liberal. Rahatladılar. Bir yüzyıl daha birşey yapmalarına gerek kalmamıştı. Herşey yerinde kalmalıydı. Gezi, cemaat-hükümet hesaplaşmasının hızlanması, batı kamuoyunda AKP'nin görünüşü gibi bazı gözle görülür değişiklikler yapmıştı ama solun durumunu değiştirmemeliydi. Yoksa nasıl o muhalif konum korunabilirdi. Hiçbir şey değişemezdi, değişmemeliydi. Arkadaşlarla hangi konu konuşulacaktı. Nasıl farklı olunacaktı. Büyük yazar, dünyada yapılmamışı yapan, dahi sanatçı nasıl olacaktık. Gezi hiç olmamış gibi devam edilmeliydi. Lakin olmuyor. G
21-12-2014 18:11 (188)
Sn G anlattiklariniz Hesse'nin Bozkirkurdu'nu cagristirdi bana. dbo
21-12-2014 18:23 (189)
Bazı sosyalistler dediğin kim sayın G, yine dağa taşa konuşuyorsun. Gezi liberal ağırlıklıdır diyen bir ben varım, başkaları da varsa söyleyin haberdar olalım, çok yakın takip etmiyorum "solu". Ancak burada sorulan çok somut dört sorunun cevabı yine yok. Öncekilerin de yok. Bir tutturmuşunuz Gezi, Haziran, Validebağ, eylem... Tamam biz de katıldık, katılırız, sizden farklı konuşamaz mıyız? Nedir bu Gezi tapınıcılığı, iyi dedik, güzel dedik de sanki rejim değişmiş. Bırakın rejim değişmesini düzenin kılı bile kıpırdamadı, çünkü hareket düzene karşı değildi. CHP meselesine de cevap alamadım. Seçim zamanı sosyalist aydınlarımız CHP'li, bazı sosyalist gruplarımız bir yerlerden pay kapmak için CHP'li, seçim geçiyor herkes CHP muhalifi, herkes sosyalist. İşin komiği sosyalist partilerimiz bu seçim dönemi geçince muhalif CHP'lilere bir kapı açıyor ki ne açma. Ben kırk yıldır bu tiyatroyu seyrediyorum, senaryo hiç değişmiyor. K.A.
21-12-2014 18:26 (190)
Bir de değerli G, öyle temelsiz öyle boş konuşuyorsun ki, neymiş Gezi'den sonra tarz değişmiş, her şey değişmiş, benim gibi eskiler eskiyi devam ettirmek istermiş. Yahu gençler bir şey değiştirsin diyen burada biziz, bakmıyor musunuz BHH'yı kuran imzacılara. Büyük çoğunluk eski, yıpranmış, son derece yaşlı, siyaseten de ihtiyar insanlar. Bunu göremiyorsanız daha neyi göreceksiniz? K. A.
21-12-2014 18:29 (191)
Evet ya, BHH kurucularının yaş ortalaması kaç? İnsan biraz sıkılır, gençlik, genç hareket, yeni meni ... püsür derken. Birazcık akıl!
21-12-2014 19:29 (192)
sayın arslanoğlu kendisinin yerine ahmet cemal'i, enver aysever'i tercih eden tkp liderlerini nasıl hala sevdiğini söyleyebiliyor, onu anlayabilmiş değilim. bu işin sorumluları belli. bizi kılıçdaroğlu'na mecbur bırakanlar belli. yaptıkları hata bini aştı. buna rağmen k.a. onları desteklediğini yazmış 180'de. "işler iyi gitmiyorsa da çok zarar görmüyoruz, olduğu kadar devam" demiş. ironi ya da espri yapıyor galiba. vallahi kaan beyi anlayabilene aşk olsun. solun sanatının sağa çekmesinden, liberallere baş köşe verilmesinden zarar görmüyor muyuz yani? böyle devam mı edelim? o. çutsay, a. art, a. yıldız gibileri eleştiriyorduk, k.a. da o kervana katıldı. iki günde niye böyle çark etti? onu anlayabilmiş değilim. telefon mu geldi, e posta mı geldi? neler dönüyor müdüriyet katında? bunları yazan k.a. olamaz. olmamalı.
21-12-2014 19:39 (193)
Sayın 192, durumdan hiç memnun değilim, ama çapımız bu, ne yapalım. Yazı gayet açık, (180'deki son yorumum) biraz ironi ve bol çaresizlik var, ama elimizdeki bu diyorum. Siz bir çare önerebiliyor musunuz, meramım, durumum daha açık anlatılabilir mi? Ben elimizdeki tüm muhalif güçleri ve bireyleri seviyorum aslında. Ne yapayım. Bakın buradaki G'yi de seviyorum. Diyor ki bize "evden beri yazmak kolay, eyleme gel diyor". "Eylemden roman yazdım" daha ne yapayım diyorum, O ne cevap verse beğenirsiniz. "Dünyada yapılmamışı yapan, büyük deha vb.." diye dalgasını geçiyor bu sefer. Bir öyle bir böyle. Kendini kutsamayanı küçük düşürmek için her yol mübah. Seviye bu. Ne yapacaksınız. Bunlar asla devrim yapamaz, sandalyenin sandalye olduğu kadar açık, fakat velevki yapsınlar. Ne yaparlar bu düzeyle? Çaresizliğimizden bir güç doğar belki, şimdilik sadece inatçılık var elimizde. Kaan Ars.
21-12-2014 20:01 (194)
BHH sosyalistlerin yeni oyuncağıdır. BHH'yi oluşturanlar her kim iseler, toplumda karşılıkları olmadığı için, BHH'nin de toplumda karşılığı yoktur/olmayacaktır. Toplumdan kastım sağ kitle değildir. Gezi başka, BHH başka şeylerdir. Gezi; mahallemizin hareketi, BHH kendine post oluşturmaya çalışan bir avuç kifayetsiz muhterisin kastırmasıdır. Gezi'den BHH çıkmaz. Gezi'ye makyaj yaparak BHH oluşturulamaz. BHH oluşturma çabaları Sony/Sunny, Panasonic/Panasoanic, Versace/Nursace gibi bir çabadır. Gezi canlıdır, vardır, Voltran'dır, BHH henüz laboraturda imal edilmeye çalışılmaktadır, yoktur, molekül bile değildir. Gezi sokak, BHH salondur. Gezi 'basit' BHH cool ve 'sofistike' dir. mh
21-12-2014 20:17 (195)
BHH kurucularının yaş ortalaması kabaca bakarsak 60'a yakın. Gençliği kucaklayacak, Gezi'nin genç ruhunu temsil eden genç liderler :)))
21-12-2014 21:30 (196)
Kaan Bey, aslında söylemek istediğimi daha iyi vurgulayabilmek için fazla ileri gittim. Yapmaya çalıştığınız şeye ve iyi niyetinize saygı duyuyorum. Yaptıklarımızın etkisi olmadan hiçbir zaman yeterli olmayacak, o nedenle övünmek yanlış olur. "Ben bunları yaptım, daha ne yapayım" dememiz yetersiz kalıyor. Etkisini görene kadar yeni yollar aramalıyız. Gezi, bir umuttu, sol bu fırsatı yeterince iyi kullanamadı. Meydanı başkalarına bırakıp, liberal bunlar diye geri çekildi. Oysa halen yapılacak iş var. Olmasa ne anlamı var bütün bunların. Yaşarken ölüyüz. Olanlar üzerinde konuşup keyifli zeka gösterileri yapalım. Bu bir ayartma. Sonu gelmeyen kısır döngü. Buradan çıkmalıyız. Yaptıklarımızı bir kenara bırakmalı, yapacaklarımıza bakmalıyız. Hiçbir sosyal hareket ayıklanmış, tek tip insanda oluşmaz. Farklı insanların biraraya gelmesi zorunludur. İnsanlarının fikirlerini değiştiremeyiz ama ortak hassasiyetlerde buluşabiliriz. Liberal diyerek bu insanları bir kenara atarsak değiştiremeyiz. G
21-12-2014 21:40 (197)
Gezi Liberal'dir. Ama sol liberaldir.En iyi tanımlama "özgürlükçü" olduğudur. "Devrimciliğe" gelince."Nasıl bir Devrim-Toplum" üzerine düşüncelerde devrim yaratması gerekli bir harekettir. Eski tip Devrimci anlayışları "devirmiştir." Ne kadrolarıyla, ne entelektüel olarak verdikleri güvenle, ne de gerçekçi bir devrim programı bulunmayanların "karizması" çizilmiştir. "Toplum-muhalefet" dışı kaldıkları kanıtlanmıştır. Nasıl bir devrim yapabileceklerini bilmeyenlere, salt lafta kalmış bir "hayalet devrimi" de gömmüşlerdir. Daha ne olsun!Gezi üzerine burada 3 ve Gün Zileli sitesinde 4 yazı yazmışım. Yazılan kitapları okuyarak. Ş.Argın'ın kitabı çok zekice tespitlerden oluşuyor.Gezi en azından 19. yy sosyalizminin "bittiğini",o devrim modelinin çöktüğünü düşünenleri doğrulamış ve cesaret vermiştir.Bu siyasetlerin "bittiklerini" anlaması için belki yüzlerce-binlerce ölü verilecekken, Gezi, bu işi çok "temiz" gerçekleştirmiştir.Gezi'nin bile marjinali oldular! Gezi daha ne yapsın! ogürsel
22-12-2014 14:06 (198)
Yaş ortalaması 60'a yakın mı dediniz? 60 plus bir yığın adam var, emin misiniz? Bu BHH deyi kısalttıkları Birleşik Huzurevi Hükümranlığı falan gibi bir şey mi yoksa?
22-12-2014 15:07 (199)
BHH'yi bilmem de K.Arslanoğlu'nun yaşı epeyce düşmeye başladı. Sağ tarafa hayranlarının ve ergen diliyle laf koyanların mesajlarını koymalar. İstanbul Bostancı Gösteri Merkezi'ndeki BHH toplantısına gidip yaş ortalamasını ölçün, çıkan sonuca bakın, daha iyi sonuç verir, bu bir. İkincisi, BHH eşittir Gezi zaten değil, BHH Haziran kitlesiyle politika yapabilmek için yine Türkiye solunun (bir bölümünün) tavır geliştirme, ortak organizasyon oluşturma girişimi. Ayranı kabardığı (ne zaman duruluyor ki?) Türkiye solunu bölünmüşlükle, ortak tavır alamamakla eleştiren çokbilmiş zihniyetin BHH'yle alay etmeye çalışması gülünç. Polon
22-12-2014 15:23 (200)
Sayın 119 POLO, kısmen haklısınız, bu işlerde tutarlı olmak zor, dili sürekli düzgün tutmak daha zor. İşte görüyorsunuz siz de "abuk sabuk konuşmalar" falan demişsiniz, birileri durmadan bana "zırt pırt tartışma açıyorsun" diyor, ikide bir eyleme çağırıyor, bu böyle olmaz dediğimde "yaşlısın" diyor. Elin genç oğlu da durmaz ona laf yetiştiriyor. Tabii bunlar kendimize yönelince kim olsak rahatsız oluyoruz da, Gezi'nin ve Gezi gençliğinin dili bu değil miydi? Geçenlerde laubalileşmeyin dediğimizde bir genç aynen bunu demişti bize. Gezi esprileri böyleydi hakikaten. Öte yandan Türkiye Sol Hareketini 40 yıldır aynı tayfanın yönetmesi cidden bir SKANDAL. Üstelik yeni diye gençlik diye ortaya çıkıyorlar ikide bir. O BHH salonunu dolduran gençlerin ilk yapması gereken buna bir dur demek olmalı, başka türlü halka samimi olduklarını nasıl gösterecekler. Öte yandan ben şahsen böyle bir sol birleşmeye hep karşı durdum, bundan çok çektim, TKP'nin de sürüden ayrılmasını savundum hep. Kaan A.
22-12-2014 19:48 (201)
K.A.'nın BHH liderlerine tavır alması hep eskidendi sayın Polo. Son iki günde yazdığı yazıları, değerlendirmeleri okursanız, kendisini soldan uzaklaştırıp yerine Ahmet Cemalleri koyanları aslında ne kadar çok sevdiğini görürsünüz. Adamcağızın günahını alıp durmayın artık. Bundan böyle Kaan hoca da sizin safta. Ahmet Yıldız'ın, Osman Çutsay'ın, Merdan Yanardağ'ın, Kemal Okuyan'ın, Enver Aysever'in safında.
22-12-2014 21:51 (202)
BHH'nin liberal gazeteciler ile CHP'li milletvekillerini katma ve tepeden aşağıya yönetme anlayışına rağmen HDP,CHP hattından bağımsız sosyalist bir hat ihtimaline karşı HDP-ÖDP ittifakı önersi oldu. Bu öneriyi de samimi buldular. Bu BHH'nin HDP'den bağımsız siyaset yapma hattını yok edecektir. TKP CHP'nin biz de siyaset yapın önerilerini bundan 10 yıl önce tartışmıyodu bile direkt reddediyordu. Şimdi ise partili gençleri yerine partiyi CHP'li sol milletvekilerine yönettirecek. Sosyalistler CHP,HDP,ulusalcı siyasetlere kapıyı kapatması gerekiyor. Gezinin tabanı bile dönüşebilir. Geziye liberal demek indirgemeci yaklaşım olacağını düşünüyorum. Liberal solu da geniş anlamıyla kullanıyorsanız doğruluk payı var. Radikal,Taraf,yeşiller,birikim gibi doğrudan liberallerin etkisi çok azdı. Ama dolaylı liberaller ile ulusalcı siyasetten bahsediyorsanız taban üzerinde etkisi çoktu. Hatta ulusalcılık ile liberalizm iç içe geçmişti. ç.
23-12-2014 08:14 (203)
Yahu, benim çıkışmamı koymanın manası yok ki. Anlamlı, tartışmaları özetleyen, siteye girenin yararlanacağı şeyleri taraf gözetmeden koyun oraya. Sürekli kendi tarafınızdan veya siteye/size beğenilerini ifade edenlerden olmasın, bizim söylediğimiz bu. Lehistan Kralı
23-12-2014 08:49 (204)
Sayın Ç, Evet, doğrudur. Benim liberalizm tanımıma göre Taraf, Radikal, yeşiller, Uras vb tayfası sağ liberaller. Sol liberallerin merkez gücü ise ÖDP olmuştur. 90'lar sol-sosyalist liberalliğin şahlanışıydı. TKP ayrılan iki kanadıyla hızla eski günlere, liberalliğe geriliyor. Ama ulusalcıları liberalizmden tamamen ayıramayız. Onlar da bir yanlarıyla devletçi faşizan, bir yanlarıyla anti-emperyalist, cumhuriyetçi sol, bir yanlarıyla düzenle hiçbir zaman göğüs göğüse bir sorunları olmadığı için geri kalan yaşamlarında büyük ölçüde liberaldirler. Kaan Ars.
23-12-2014 09:48 (205)
sayın arslanoğlu gene herkesin ağzının payını verdiniz. onlar liboş, berikiler ulusalcı, hepsine eyvallah. peki gerçek solcu kim?
23-12-2014 09:52 (206)
Sayın 205, Yazının hiç değilse ilk bölümünü iki paragrafcıkı okuyun anlarsınız. Yazıları okuyabilenler, cümleleri anlayabilenlerse gerçek solcu herhalde bu ülkede solcu yok. Zaten öyle herhalde :))
23-12-2014 10:04 (207)
Türkiye'de gerçek bir sol yok... Türkiye'de gerçek de yok ... Gerçek isteyen, gerçeği arayan da yok... Hala anlaşılmadı mı???
23-12-2014 10:11 (208)
Kaan beyi arayıp gönül alanlar yeniden solculuğa terfi ediyor. Olsun Kaan hocayı her yaptığına katılmasam da, sinirliyken de, barış çubuğu tüttürürken de seviyorum... Bu beni liberal yapar mı?
23-12-2014 10:15 (209)
Sayın Hocam, kimse solculuğa terfi etmiyor :)) Gerçek kimsenin tekelinde değil, kabak gibi ortada ve bize sırıtıyor. Biz sadece bu kabağı görmek istemiyoruz. İster beni arasın ister aramasın, herkes yaptığı ve yapmadığıyla meydanda. Ben sadece elimizdekiler bunlar diyorum, buna değdi buna değmedi diye kavun kabuklarını sınıflayıp tekrar yemeye çalışıyorum. Mecburiyetten. Kendi öznel durumumu 177-180 nolu yorumlardan daha net ifade edemezdim herhalde. EVET; BEN DE LİBEALİM!!! Kaan Ars.
23-12-2014 10:52 (210)
Sayın Arslanoğlu, Osman Çutsay size mail attığında neden mahcup oldunuz? Mahcup olacak ne yaptınız da mahcup oluyorsunuz? Ve karşı taraf sizi mahcup edecek ne yaptı? Bu konuya bir açıklık getirebilir misiniz lütfen?
23-12-2014 11:26 (211)
Bunu anlatmıştım, yine soruyorsunuz 210, artık tüm kişiliğimle kabak gibi ortadayım. Liberalizmi teşhir edeceğim derken kendim de teşhir oluyorum. Bu benim kişiliğimde biri için aslında çok zor. Ad vererek insanlara yüklenmek, bunların çoğu tanıdık olunca daha da zor oluyor. Ne kadar haklı olsanız, ne kadar haklılığınıza inansanız da, yüz yüze baktığımız insanlar. BU SORUYU ŞU ŞEKİLDE KENDİNİZE SORUN: Bir yorum yazarken altına nedene İMZAMI, ADIMI YAZAMIYORUM?? Bunu düşündüğünüzde benim yaptığımın çok daha ileri bir şey olduğunu anlardınız. Kaan Ars.
23-12-2014 13:35 (212)
Hayır. Osman Çutsay'ın size attığı mailde ne yazdığını açıklamadınız sayın Arslanoğlu. Sayın Çutsay size ne söylemiş olabilir ki, haklı olduğunuz konuda aniden mahcup duruma düşüyorsunuz, onu merak ediyoruz.
23-12-2014 13:47 (213)
Siz adınızı verin, kimliğinizi ortaya dökün, birkaç cümle daha söyleyeyim. Tek yanlı kahramanlık yok :)))
24-12-2014 18:29 (214)
Kaan hocam, Ahmet Cemal'in Selim İleri ile arkadaş olmasının ne sakıncası var ? Gerçekten bu kısmı anlayamadım. (Toplamda tartışmayı da anlayamadım ama onu sormuyorum, izahı uzun sürer eminim:) sevgiler Gaffar Yakınca (Deli)
24-12-2014 19:47 (215)
Sayın Deli Gaffar kardeşim (214), kimin kiminle arkadaş olduğu beni ilgilendirmez. Selim İleri hem gerici, hem piyasaya yazan bence kötü yazar. Ahmet Cemal ile yakın arkadaş olması beni hiç ilgilendirmezdi, benim de gerici ve kötü yazan bazı tanıdıklarım var, arkadaş da sayılırız zorlarsak. Ama Ahmet Cemal kendinin komünist olduğunu iddia edip Selim İleri'nin çok ama çok büyük yazar, çok büyük insan olduğunu makalesiyle yazarsa, onun kitabını soL Kitap'ta düzeysiz ve eleştirisiz biçimde övdürürse işe, siyasete yakınlık karıştırmış demektir, bundan öte sorun ideolojik olarak çok ciddidir. O zaman bunlar aynı soydandır, derim ben de. Olay tamamen bu. Sevgiyle. Kaan A.
25-12-2014 11:38 (216)
Hazır Deli Gaffar aynı soruyu sormuşken fırsattan istifade bende konuyu netleştirmeye çalışayım.Zira anlayamadığımı söylersem kendimi geri zekalı gibi hissederim kaygısından kurtulmuş oluyorum Gaffar sayesinde.Kaan Bey şimdi sizin Ahmet Cemal'i eleştirdiğiniz nokta kendisinin komünist olduğunu söylediği halde gerici bulduğunuz yazarları övüyor olması mı.Yani eleştirdiğiniz nokta edebi alanda ki yazıları,tutumları üzerinden mi.Geçen seneden beri bu konuda yazılarınızdfan tam bir sonuç çıkartamadım.İnanın sadece anlamak için soruyorum.Koral Yunuk olayı ve TKP de olanlarla ilgili de size söyleyecek çok şeyim var ama baya uzun sürecek sonra yazarım:teşekkürler.Onur Deniz.
25-12-2014 11:54 (217)
Değerli Onur Deniz, Ahmet Cemal'i şahsen tanımam, bir kez olsun konuşmadım, yazışmadım, kişisel hiçbir antipatim yoktur. 30 yıla yakındır edebiyat-kültür alanında bir mücadele yürütüyoruz kendi çapımızda. A.C de bu yıllarda Cumhuriyet'te köşe yazarı ve bilinen sima olarak bir kez olsun bizi desteklemedi, açtığımız tartışmalara katılmadı. Bu da ona özgü bir kötü puan değil, az çok ünlü sol yazarlarımızın %99'u böyle. Ama bu kişi benim en yakın olduğum partiye girerse, sonra da yönetici olursa artık alanımızı savunmaya başlarız. (Doğal kurt-çakal refleksi). Bu kişi Selim İleri gibi, Doğan Hızlan gibi edebiyat iktidarındaki hasımlarımızı makaleleriyle övüyorsa bunun solculukla bile bağdaşmadığını anlatırız. Bu gibi bizim çok önemsediğimiz ideolojik temsil skandalları hangi örgüt içinde olsa ve üstelik bu hiç tartışılmasa, gündemden kaçırılsa onu da teşhir ederiz. Olayın özü ve neredeyse tamamına yakını birkaç nokta eksiğiyle budur. Benden de teşekkürler. Kaan Arslanoğlu
25-12-2014 12:34 (218)
Ahmet Cemal'in Niteliksiz Adam (R. Musil), Pasajlar (W. Benjamin), Böule Buyurdu Zerdüşt ( Nietzsche), Dava (Kafka), Vergilius' un ölümü (Broch), Rilke'den seçme şiirler, Körleşme (E. Canetti) çevirilerini okudum. Ahmet Cemal çevirisi zor ve önemli eserleri dilimize kazandırmış. Siyasal görüşünü birçok çeviri yapan yazardan daha fazla kendime yakın bulurum. Fikirleri uyuşmayan yazarları övmesi onların fikirlerini kabul ettiğini değil, bizim de ihtiyacınız olan geniş görüşlülüğünden olmasın.
25-12-2014 12:45 (219)
218 numaralı arkadaşım, siz kimsiniz, geniş görüşünüz ne? Bu adam Marksist-Leninist olduğunu iddia eden bir partinin üyesi, kitap ekinin kapak yazarı, sonra da yöneticisi oluyor. Dünya görüşü ne siz biliyor musunuz? Komünist mi, Leninist mi, Atatürkçü mü, Marksist mi? Ortaya karışık genel laflar ederek bizim sol piyasaya kendini beğendiren birçok sol yazar var ve sol bilincin düzeyi ortada. Ben sizin gibi geniş görüşlü değilim, bir kişi Atatürkçüyse Leninist partide en azından baş yazar, en azından yönetici olamaz diyorum. Siz olur diyorsanız niye bu kadar Elif Şafak, Orhan Pamuk, Ahmet Ümit hayranı alt beyinli okur var diye sormayın.Dün de Talat Halmanda aynı şeyi yaşadık, şu kadar çevirisi varmış, edebiyata büyük katkı yapmış, büyük kültür adamıymış, yahu cuntanın bakanı, söz edemeyecek miyiz. Bu ne açgözlülüktür aynı anda her şeye sahip olacak bizim aydınlar. Komünizmi de bırakmayacaklar bize, devrimciliği de, gericilerle de kol kola olacaklar, iktidarla da anlaşacaklar.Yeter!KA
25-12-2014 14:35 (220)
Sayın KA, sizin dünya görüşünüzü AC'den daha az biliyorum. Sitenizi yakından takip etmeme rağmen... Nelere karşı olduğunuzu biliyorum, neye karşı olmadığınızı anlamaya çalışıyorum...
25-12-2014 20:24 (221)
218 numaralı yorumcu Ahmet Cemal'in iyi bir çevirmen olması marksist partide yönetici olma vasfı kazandırmaz. Kaan Arslanoğlu sosyalistlerin en büyük hastalığı toplumsal konuma göre partide görev veriyorlar. Sosyalist değerleri savunan iyi siyasal birikimi olan partili parti yöneticisi ne yazık ki olamıyor. 218 numaralı yorumcu psikiyatrik sorunum olsa Kaan Arslanoğlu terapiyle sorunumu giderse Kaan Arslanoğlu'nun siyasal bakışını eleştiremeyeceğim(desteklediğim ya da farklı düşündüğüm noktaları açıklayamayacağım) anlamına gelmez. Talat Halman'ı da iyi çeviriler yaptı diye marksist mi ilan edelim. 12 Eylül'de dışişleri kültür temsilcisi görevini yürütmüş. Niye getirildiğini hangi görevi gerçekleştireceğini bilmeyecek hali yok. ç.
26-12-2014 14:28 (222)
Bilgisayarımı kurcalarken bulduğum bir yazıda gözüme çarptı, Bertolt Brecht 1939'da kaleme aldığı bir mektupta şöyle demiş: "Marksizm aslında hakkında yazılan bunca yazı sonucunda böyle bilinmez/tanınmaz oldu." içten selamlar. YÜ
28-12-2014 08:34 (223)
Sayın K.A. Kutlarım valla. Tam doğru adamları yakalıyorsunuz. Resmini görünce aklıma geldi. İsmi galiba Doğan Tılıç idi. BirGün'de şunu yazmıştı: "Erdoğan Perez'e çıkıştığında gururumuzu okşamıştı." "Önüne yatarım Rıza" lafını söyleyen başkası idi belki ama, bunlar da kolayca aynı şeyleri söyleyebilir, hiç şüphem yok. Bu gururmuş da öyle, Perez'e çıkışınca okşanıyormuş hemen. Okşanmaya ne kadar meraklılarmış meğer, sanki asıl mesele bu imiş gibi. Aha işte bu sosyalist gardaşlarımız devrim yapacah imiş. Hatta, yine Birgün çevresinden "işadamı" bir başka sosyalist arkadaşımız, Chavez'in cenazesine gittiğinde Nihat Doğan'a çok yardımcı olmuşmuş. Bir solcu "elimdeki yaraya işe" dese işemeyecek adamlar, Nihat Doğan için koşuşturmuşlarmış. Vallahi billahi zamanında CHP'li "solcu" gardaşlarımız, devlet kadrolarını da ülkücülerle doldurmuşlardı.(Abartmıyorum ve bu doğru.) Sonra da "Türkiye niye sağcılaştı"? CHP solcu muydu ki? Hiç oldu mu?
28-12-2014 14:00 (224)
Lütfen bağışlar ve izin verirseniz, buraya, liboş takımının yol* açtığı rezil sonuçlar üzerine birkaç laf yazmak istiyorum. Biliyorsunuz, felsefe sorgulamakla, mesela "bir yaratıcı var mıdır, yok mudur?" sorusunu sormakla ve başlar ve bunun cevabını aramaya başlamakla sürer. Uğraşılar ve düşünme sizi oradan oraya sürükler. Peki bugün Aydın Engin efendi ne yazmış? "Felsefe derin düşünce gerektirir, kahvehane ağzı ile uğraşılmaz". Kendini akıllı ve bilgili sanan reziller!.. Hatta YAYIMLANMADI. Felsefe ile kahvehane ağzı ile de olsa ilgilenilmeli kardeşim. Felsefe elit bir kesimin işi olmaktan çıkarılmalı, dün de yazdığım gibi. ÇÜNKÜ BÖYLE BAŞLAR. İlk filozoflar analarından bilgili ve âlim mi doğmuştu, yoksa merak ve bulmak istedikleri soruların cevapları mı onları git gide bir filozof yaptı?Ulan YAYIMLANMADI, BIRAKIN DA HALK FELSEFE İLE İLGİLENSİN. Bırakın da, bir işçi memur ç.ocuğu da kahvehane köşelerinde düşünmeye, anlamaya, sorgulamaya çalışsın yayımlanmadı liboş takımı!...
28-12-2014 13:57 (225)
Sn KA hani, RTE'ye dahi burada hakaret ettirmem yazmıştınız... 224 no'lu yorum, hem Aydın Engin'e hem de yukarıda yani başlıkta fotoğrafı bulunan kişilere açıkça hakaret içeriyor... Hem tutarlılık hem etik hem de hukuki açıdan dikkatinizi çekmek isterim...Saygılar.HM
28-12-2014 14:16 (226)
Tamamdır, sayın HM, oraları çıkardık. Saygılar. K.A.
28-12-2014 14:50 (227)
İhbarcı(muhbir) vatandaş iş başında. :))) Lan ne memleket ama. Katile "katil" hırsıza "hırsız", alçağa "alçak", rüşvetçiye "rüşvetçi" demek, yassaaaahhh mı artık? Tamam. Liboşa da "liboş" demeyelim artık. Hooooop! Ayıp oluyor ama.
28-12-2014 15:03 (228)
Ne alaka, sn 227? Şimdi site bu yüzden ceza alsa, editörler de kapatsa ya da ceza alsalar, mutlu mu olacağız? haa, olanlar olabilir belki o başka, ama ben istemem, insan kaybetmeyi istemediği bir şeyi korumanın da sorumluluğunu taşımalı, diye düşünüyorum... başka bakış açıları da var elbet, ama sadece bu kadarı bile yeterli... Gördüm Sn KA, duyarlısınız, saygılar...HM
28-12-2014 21:01 (229)
Bakınız, benim hiç kimse ile kişisel bir meselem olmaz, olamaz. Burada resmi olan ya da olmayan birilerine kızıyorsam, insanlara zarar verdikleri içindir. Yoksa tanımam, etmem. Aydın Engin, 12 Eylül referandumundan önce "evet" propagandası yapmış biri. Bugün o referandumun korkunç sonuçlarını da hiç üstlenmiyorlar ve halen utanmazca "ne kadar doğru yaptıklarını" savunmak için bin bir türlü yalan uyduruyorlar. Burada ismi geçmeyen bir "yetmez ama evet"çi insan olarak gerçekten iyi biridir. Bayağı da olumlu iletişimim olmuştur. Fakat o yetmez ama evetlerini hatırlatarak, "yol açtığınız şeyden dolayı hiç vicdan azabı ve rahatsızlık duymuyor musunuz?" dediğimde bana kızmıştı. Şu an bile kendisini ve başkalarını doğru yaptığına inandırmaya çalışıyor. Ben de dedim ki, "niyet okumayı" çok ayıplayan sizler, şeker uzatılarak kandırılıp tecavüze uğrayan kız çocuklarına benziyorsunuz." Bir çocuk bile, kendisine "bir amca" tarafından uzatılan şekerin hangi niyetle uzatıldığını sorgulamak zorunda..
29-12-2014 00:54 (230)
sayın arslanoğlu, kobani'ye niye karşısınız ki siz? gezi direnişine liberal dediniz. kobaniye niye karşısınız? gezi türkçü, kobani kürtçü, böyle bir karşıtlık mı var, ne oluyor ne bitiyor biraz açın. önemli meseleyi tek satırla geçip gitmişsiniz.
29-12-2014 08:30 (231)
Bunu başka bir yazıda, bu sitede açıklamıştım sayın 230 numara. O yazıda kendi görüşümü açımlamıştım. Tek kelimeyle bir şeyi yineleyeyim. Toplumsal algı bakımından, ki çok önemlidir ve nesnel bir bakışla kendi görüşümü saklı tutarak şöyle diyeyim: Haziran Hareketi barikatlarda Türk bayraklarının sallandığı bir hareket olarak kazındı zihinlere, Kobani (Burada Türkiye'de yapılan protesto eylemlerini kast ettiğim açık) Türk bayraklarının yakıldığı eylemler olarak. Kaan Ars. http://www.insanbu.com/a_haber.php?nosu=1574
29-12-2014 20:50 (232)
Sevgili site sakinleri, elinde Yekta Kopan'ın yeni kitaplarından bir tanesi olan varsa bana gönderebilir mi? Okuyunca geri gönderirim. Veya müdüriyette varsa onlardan istesem...syglr. mh
29-12-2014 21:20 (233)
2014'ün son sorusu; BHH'den ilk kim ayrılacak?
30-12-2014 22:35 (234)
Kaan Bey'den 233 numaraya bir cevap yazmasını rica ediyoruz.
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210344
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.