Sonsuzluk, manyetizma, frenoloji

Deprem;  tsunami;  nükleer tehlike/ Libya;  iç savaş;  tezkere çıkmadan yola çıkan savaş gemileri/ Basılmadan toplanan kitaplar;  kitabın bir nüshasını elde bulundurmanın engizisyonluk bir suç sayılması, daha neler neler.

Böyle bir anda "Ne atom bombası ne Londra konferansı / Bir elinde ayna, bir elinde cımbız" tavrıyla bir edebiyat yazısı yazmamı ayıplayacak olanlara "Haklısınız," diyeceğim.  Ancak, bu konularda bilmediğiniz ne söyleyebilirim ki?   Bu yüzden hoşgörünüze sığınarak aşağıdaki yazıyı gönderiyorum.

Bir süre önce Balzac'ın Louis Lambert'ini elime almıştım. Araya giren birkaç kitaptan sonra nihayet okuyup bitirdim. Zaman zaman bir Balzac kitabı okuma dürtüsüne karşı koyamam (tabii arada bir de bir Jules Verne).

Kitaptan bir alıntı:

"Dünya sonsuz mudur? Dünya yaratılmış mıdır? Bu iki önermenin ortası, üçüncü bir önermeyi aklımız almaz:  Bunlardan biri doğruysa, öteki yanlıştır; birini seçmelisiniz! Hangisini seçerseniz seçin, aklımızın tasarladığı Tanrı, her iki durumda da değerini yitirir, bu da onu yadsımakla aynı kapıya çıkar. Dünyanın sonsuz olduğunu varsayalım: Kuşku yok ki Tanrı buna katlanmıştır. Dünyanın yaratıldığını varsayalım: Artık Tanrı olanaksızdır. Nasıl olmuş da sonsuzluk boyunca bir gün dünyayı yaratacağını düşünmeden durmuş? Neden sonuçlarını önceden kestirememiş?"

Bu alıntı hakkında bir şeyler söylemeden önce kitabı da, çevirisini de beğendiğimi söyleyeyim. Kitabı 40'ların ortasında Oktay Rıfat çevirmiş, yakın zamanlarda da oğlu Samih Rıfat elden geçirmiş. Samih, Saint Benoit mezunu. Fransızcasının çok iyi olduğundan kuşkum yok. Bir de deneyimli bir çevirmen.

Yine de ben, haddimi aşmak riskini göze alarak buradaki sonsuz kelimesinin iyi seçilmemiş olduğunu düşünüyorum.

Tanrı tarafından yaratıldıktan sonra da dünya sonsuz olabilir. Sonsuzluk geniş anlamıyla hem geçmişi hem geleceği (ezel ve ebed) kapsasa da, bu kavramı genellikle geleceğe ilişkin olarak düşünürüz. Yanılıyor muyum? Orijinal metin elimde olmamakla birlikte, söylenmek istenenin ne olduğu açık: "Dünya hep var mıydı, Tanrı mı yarattı?" diye soruluyor.

Elimdeki İngilizce metne baktım: " Is the world eternal? Was the world created? "

Eternal sözcüğünün "baki, başı sonu olmayan, ebedi, ezeli, ölümsüz, öncesiz, sonrasız, sonsuz" gibi karşılıkları içinden bence amaca çok uygun olmayan bir kelime seçilmiş. Dediğim gibi elimde orijinal metin yok ama, bu cümlenin orijinali "Le monde est-il éternel? Le monde a-t-il été créé?" gibi bir şey olsa gerek.

Benim yorumladığım gibi, Tanrı tarafından yaratılmadan önce de var olan bir dünya düşüncesi bizim Tanrı tasarımımızı zora sokar, açmazda bırakır. Çevirinin bu haliyle, takip eden cümlelerin anlamı muğlak kalıyor.

Kitapta bir de dipnotlara yeterince özen gösterilmemiş gibime geldi.

16 no’lu not şöyle: "Mesmer(1733-1815); hayvansal çekim kuramını ortaya atan Alman hekimdir."

Mesmerizm, Poe çevirilerim nedeniyle benim de ilgi alanıma girmişti. Hakkında biraz bilgim var. Bu "hayvansal çekim"in "animal magnetism"in karşılığı olarak kullanıldığından hiç kuşkum yok. Hem magnetism'in karşılığı yanlış, hem de animal'ın. Bu animal "anima" ile ilgili olan demek. Aynı hataya Tomris Uyar da düşmüştü. Animal heat'ın vücut ısısı olduğu dikkate alınacak olsa, bu hataya düşülmez herhalde.  Ben bu konuda Poe'nun ikinci cildine aşağıdaki notu düşmüşüm:

Franz Anton Mesmer (1733–1815): Avusturyalı hekim. Viyana’da eğitim görmüş, “beden manyetizması”nı ipnotizma yoluyla, sonradan mesmerizm adını alacak bir tedavi sistemine dönüştürmüştür. İpnotizmaya dayalı sağaltımla ilgili sırrını açıklamayı reddettiği için çalışmalarına kısıtlama getirilmesi üzerine emekliye ayrılmıştır.

Samih Rıfat yine dipnotlarda "frenoloji"ye bilim demiş ki Franz Joseph Gall bunu ortaya attığında bile çağdaşları daha ihtiyatla yaklaşmışlardır konuya. Frenolojinin şarlatanlıktan başka bir şey olmadığı ortada. Böyle değer yargıları kullanmaktan genellikle pek hazzetmem. Ama bu freneoloji, saçma olmak bir yana ırkçılığın cephaneliğine az yakıt sağlamamıştır. Erzurumlu İbrahim Hakkı Efendi'nin Marifetnamesi'ne kıyasla biraz daha bilimsellik pozuna bürünmesi onu bir şarlatanlık olmaktan çıkarmaz. Frenolojinin ortaya atıldığı dönemde oksimoron kelimesi var mıydı bilmiyorum, ama bence Freno ile Logy mükemmel bir oksimoron oluşturur. Her sakallıyı, pardon her Logy'yi bilim sanmamalı.

Dediğim gibi kitabın çevirisi gayet güzel. Özellikle aşk mektuplarının yer aldığı bölümde çeviri daha da güzelleşiyor.

Felsefeyle ilgili kimi pasajlarda zaman zaman kulağımı tırmalayan şeyler olduysa da İngilizcesiyle karşılaştırdığımda benim aklıma daha iyi bir öneri gelmedi.

Kitabın bana düşündürdüğü şeylerden küçük bir bölümünü paylaşmak istedim.

Sevgiler ve selamlar

Hasan Fehmi Nemli

Facebook
yorumlar ... ( 3 )
05-03-2015
06-03-2015 12:12 (1)
Hem nazik üsluplu hem derinlikli bir kitap ceviri değerlendirme yazisi.degerlendirmeyi kusur bulmak amaciyla yapmadigini, ofkesiz, pozitif soylemli, nötr duruslu oldugunu gormek, keyifli.ve dogrusu ozledigim bir tarz.vasat, siradan ama temiz kalpli okur-dbo
06-03-2015 13:16 (2)
yazi yeni degil sanirim, yazildigi tarih de vurgulansa iyi olurmus.dbo
06-03-2015 13:16 (3)
çok mütevazı olma gerçek sanırlar...
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210719
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.