İnsan BU’nun tarihsel bir misyonu var mı? İnsan BU çevresi “seçilmiş” bir çevre mi? ANKET..

Yaşananları gerçeğe sadakatle bize bildiren veya yorumlayan tek bir medya organı bile yok… (Gerçeğe sadakat mi? Bunu umursayan kaldı mı?)

Herkes, her olayı, önceden katılaşmış fikirleri doğrultusunda görüyor ve bize eksik, yanlı, çarpık bilgi veriyor… (Herkes kendini onaylıyor. En huzur verici şey…)

Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki; saptayabildiğimiz kadar gerçekleri “işimize yarar veya yaramaz” demeden algılayan, düşünen ve öyle yansıtan bizden başka neredeyse hiç kimse yok…

Bu bir kuruntu mu? O zaman ilk soruyu sorabiliriz. SORU 1- Biz de mi ötekiler gibiyiz? SORU 2- Biz farklıysak, bu farkı ortaya koymak bir böbürlenme mi? 

Önyargısız biçimde herhangi bir olguyu ele alın ve en güvendiğiniz yayın organında bu haberin nasıl verildiğiyle karşılaştırın. Kendiniz de göreceksiniz gerçeği. (Acaba?)

Şu andaki amacım, medyanın içinde bulunduğu sefil duruma veya daha gerçekçi dile getirirsek, medyanın zaten asıl görevi olan (buna “sol” medya da dahildir) kafa karıştırma veya kendi yalanına daha fazla adam aldatma misyonuna dikkat çekmek değil… (Ne peki?)

Medyayı bir yana bırakalım, gerçeği, sadece ve sadece gerçek için arayan tek bir siyasi çevre bile bulmak olası değil. Tek tek böyle kişiler bulmak? O dahi çok zor…

Bu olay veya olgu ister güncel bölgesel bir mesele (söz gelimi Tahir Elçi’nin öldürülmesi, Rusya ile uçak krizi, başkanlık tartışması…), isterse genel evrensel bir problem olsun (insanlığın hali, kapitalizmin felakete sürükleyen gidişi, sosyalizmin krizi…), hemen herkes, haberleri istediği gibi eksilterek, eğip bükerek kendi bağnaz yargılarını kanıtlamaya çalışıyor… Sizler, bu kirlilik içinde her şeyi ayrıntılı öğrendiğinizi sanıyorsunuz… Öğreniyorsunuz da bir bakıma, ama aldığınız zehirli artıklardan dolayı onu iyi bir şey için kullanamaz hale geliyorsunuz ya da onu kirli davalar için kullananlara katılıyorsunuz.

SORU 3- Yoksa yanılıyor muyuz? Sizin bildiğiniz bir yayın organı veya sözüne her zaman güvenilir bir gazeteci veya yazar var mı? Varsa bize de söyleyin ki, hem irdeleyelim, hem bu doğru ise onlarla veya onunla işbirliği yapalım. Ya da itiraz edelim, bu doğru değil diyelim. Veya kısmen doğru, ama şu şu nedenlerle birlikte çalışamıyoruz, diye açıklayalım. Yakın gördüklerimizle zaten işbirliği içindeyiz.     

Gerçeğe sadıklık açısından bizim buradaki yöntemimizin öteki yayın organlarından farklı olduğunu düşünüyorum… (Neye sadıklık buyurdunuz?)

Bu yöntem belli başlı şu ilkelere dayanıyor: Gerçek şuna yarar getirir, buna zarar getirir diye hesaplı düşünmemek… Bir güce yaranma, bir gücü destekleme veya kendi başına siyasi bir güç oluşturma hedefinin baş hedef olmaması… Ulaştığımız bilgi ve görüşleri yeniden ve yeniden sorgulamak… Bunları olabildiğince açık şekilde tartışmak ve farklı fikirlerin göz önünde çarpışmasını sağlamak… Olguyu-olayı tüm yönleriyle eksiksiz incelemeye çalışmak… Kişisel maddi-manevi-siyasi çıkar güdüsünü olabildiğince engellemek… Bilimsel yöntem, eleştiri, araştırma, sorgulama ilkelerine uymaya çalışmak…

SORU 4- Bu dediklerimiz şu ana dek bu sitede yapmaya çalıştıklarımızla çelişiyor mu?

Yazarlığa başladığımdan bu yana -otuz yıldır- kafama yakın pek çok çevre içinde ve pek çok yol arkadaşıyla birlikte topluma bir “tebliğ” yapıyoruz. Hem genel olarak toplumu, insanlığın bilgi ve kültür birikimi doğrultusunda kafaca güçlendirmeye çalışıyoruz; hem de kitlelere bir anlamda devamlı ağ atıyoruz…

Ne yazık ki attığımız binlerce ağ sonucunda çok az büyük balık yakalıyoruz. Başka deyişle gerçekten nitelikli insan sayısı bu toplumda (insanlığın genel haline koşut biçimde) pek az. Bilinçli olarak ağımızı çok da ince delikli tutmuyoruz. Çünkü misyonumuz “gerçeğe hizmet” ise, gerçeği topluma yayabilecek nitelikli gerçekçiler arıyoruz. Niyetimiz daha fazla sevilmek veya mebus seçilmek değil. Sağcı-solcu, iktidarda veya sözde muhalefette çevrelerden birçokları ince aralıklı ağlar kullanıyorlar ve sayısız küçük balık yakalayabiliyorlar.

Onların misyonu farklı. O yolla da iyi bir şeyler yapılabilir. Bu şekilde de kültürel veya siyasi ilerlemeler sağlanabilir. Başka bir misyon açısından doğrusu da budur. Ama bizim ülkemizde küçük balıklardan yığınlarla yakalayanların, bunu “iyi” için yaptıkları, “iyi” için başarı elde ettikleri söylenemez.

Yandaş medyanın düşüklüğü bir yana “muhalif” medya da (bana göre onlar da bir ucundan iktidardadır) büyük ölçüde yalan, kandırma, eksik-çarpıtılmış bilgi üstünden çalışıyor ve son derece kalitesiz yığınlar toplamakla kalmıyor, kalitesizliği daha da artırıyor.

En son girişimimiz: İnsan BU… Şimdiye dek tahminen 90 bin kadar ayrı bireyin girdiği site… Daha önce sayısız başka seslenme olanaklarını değerlendirdik ve bazılarında bu sayının hayli üstüne çıktık… Ama sonuç budur… Türkiye’de insan malzemesi budur… İnsan kalitesi ve sayısı bu kadardır… Kültürel + Siyasal = Sosyal Akıl.. bakımından. Seslenemediğimiz için henüz bulamadığımız kaliteli insan sayısı belki şimdikinin yarısı kadar fazladır… Ama iki katı değildir… Bunu nesnel olarak test etmenin birçok yolu bulunmakta ve her yolu denedik…

SORU 5- Aslında nitelikli insan çok daha mı fazla? Öyle düşünüyorsanız, bunlar  nerelerde saklanıyorlar? Yoksa tam tersi mi? Durum bizim sandığımızdan da mı kötü?

İyi bir şey için, diyelim “sosyalizm” için veya “onurlu insanların onurla yaşayabileceği bir Türkiye” için mücadelede gerçek arayışı ile güç arayışı siyasette çoğu zaman örtüşmeyebilir. Başka deyişle iyi bir şey için mücadele edenler de güçlenmek için kitleleri ve birbirlerini bir ölçüde kandırabilirler.

SORU 6- Türkiye’de samimi olarak “iyi” için mücadele eden bir siyasi güç var mıdır? Varsa bu güç “beyaz yalanlar” söylediğinde ne kadar başarılı olmaktadır?

Kendi cevabım bu soru için şu: Türkiye’de iyi için mücadele eden siyasi gücü kendimizi zorlayarak güçlükle seçebiliyoruz… Ayrıca samimiyet derecesinin istenen düzeye yaklaşamadığını ilgili herkes fark ediyor. Ve dahi değişik gruplardan bu iyilerin hiçbir “beyaz” yalanı başarı getirmiyor… Kimse kendi yalanının bile arkasında duramıyor…

Belki de hiç kimse “beyaz” yalan söylemiyor. Hemen herkesin söylediği basbayağı koyu gri yalan. Ve toplum sürekli çürük, sürekli ceset, sürekli basit çıkar ve riya kokan fırtınalar altında hiçbir bağlanacak değeri, doğrusu, onu sabitleyecek çıpası kalmamış, oradan oraya savrulan bir sürü haline geldi. Bunun nedeni de topluma öncülük edecek ilerici güçlerin, aydınların, -değer erozyonu hafif kalır- değersizlik, ilkesizlik çamuruna boğazlarına dek batması. Yaşamlar yoz, algılar şizofrenik, tepkiler sahtedir uzun zamandır.

Siyasi iktidara inatla direniyoruz, muhalefetin içinde yer almaya çalışırken -onun iktidar ortaklığını teşhir etmek bir yana- kimileriyle dirsek temasına giriyoruz… Şu güce kızıyoruz, öbüründen nefret eder ifadeler saçıyoruz… Elbette bir yığın ideolojik veya siyasi düşmanımız var… Ama en çok nefret ettiğimiz şey, bu ister iktidardakinden, bir diktatörden gelsin, isterse sözüm ona muhalif komünistten gelsin… Samimiyetsizlik ve yalan… Olmalı… Bu iki şeyden daha fazla başka iki şey yok insanlığı yıkan…

Şimdi bizim tarihsel bir misyonumuz var mı, diye soracağım. Hani şu “Tarih bunları yazacak, kim ne zaman ne yaptı, neler savundu, kimleri destekledi, hangi doğruların yanında durdu ya da hangi gerçekler için parmağını bile oynatmadı… hepsini kayda alacak, gelecek kuşaklara aktaracak” klişesi… Bu bile masal. Aktarılan bir şeyler kuşkusuz ki kalıyor, bazılarının değerleri veya değersizlikleri asırlar geçse de biliniyor… Bu sitede tüm yazdıklarımız, tüm incelemelerimiz, ifşa ettiklerimiz, tüm samimi çıkışlarımız da sonraya az çok kalacak. Ne var ki geleceğe kalması, klişe sözler kadar önem taşımayacak. Onun kıymeti de biraz bilinecek, çoğun bilinmeyecek. Bu evrensel yasa işlemese insanlık 2015 yılı insanlığı çukurunda bulunmazdı!  

Tarihsel misyondan kastımız sadece ve sadece kendi vicdanımıza karşı sorumluluktur.

Fakat şuna inanıyorum: Nasrettin Hoca’ya selam olsun, Dünya sosyal aklının merkezi burasıdır! Buradan daha ileri bir odak yok! Nasrettin’inki yarı şakaydı, bunda şaka yok… Varsa söyleyin, sırtımızdan yük kalksın.

SORU 7- Bunu kendimiz için benim söylemem size itici geliyor mu?

Bilirim, bir değeri bir kişi veya çevrenin kendisi için ortaya dökmesi büyüklenme olarak kabul edilir ve ayıplanır. Bunun çok da erdemli bir tutum sayılmayacağı ortada. Ne var ki, kendi değerini bilmeyen, bundan kuşku duyan veya kendi değerini bildiği halde bunu ortaya koymanın yollarını bulamayan kişi ve çevrelerin fikirlerini yayması olasılık dışıdır. İnsan hiç de erdemli bir yaratık değildir ve biri kendi değerinden kuşkuluysa ya da kendi farkını ortaya koymuyorsa asla daha geniş kitlelerin saygısını kazanamaz. Erdemli ve akıllı insanların bile çoğu bu farkı kendi akıllarıyla göremez.

Az buçuk araştırın. Sizin saygı duyduğunuz insanları veya “başarılı” insanları inceleyin. Konu fikirse, yazıysa, siyasetse… mütevazı karakterlerin silik kaldığını veya silindiğini göreceksiniz. Elbette toplumdan elini ayağını çekmiş az sayıda gerçek ermiş istisna bulabilirsiniz. Fakat bunlar içinde sosyal bir başarı elde etmiş kişiler yok kadar azdır.

Devam ediyoruz… Kendi vicdanımıza karşı sorumluluk dedik ya. Bu anlamda onca engellemeye karşın, (çoğunuz bunu hafife alıyorsunuz biliyorum, ama engellemenin boyutunu tahmin bile edemezsiniz) bizler elimizden geleni yapıyoruz… Tebliğ etmek ve doğrularımızın gerçek yaşamda fiilen ardında durmak, onları birlikte üretmek anlamında. Dahasını yapamıyoruz, yeteneğimiz bu kadar, kendimize çizdiğimiz sınırlar buraya kadar.  

SORU 8- Daha fazlasına, örneğin bu sitenin daha çok okunmasına gerek var mı?

Ben şahsen bu konuda yırtınmayı hiç düşünmüyorum. Kendi farkımızı ortaya koymak için ortaya döktüğümüz gerçekler en yakınlarımızda bile, editörler arasında bile itici bulunabiliyor. Bunun nedeninin kendi değerimizi en başta kendimizin bilmemesi olduğunu düşünüyorum. Bunu ortaya koyacak her girişimden enikonu utanıyoruz.

Yazarlıkta, edebiyatta, felsefede ve siyasette “başarı”, erdem sınırlarını zorlamaktan, utanmaz olmaktan, yırtıklıktan geçiyor. Bir yandan kendi değerini ortaya dökmekten kaçınacaksın diye erdem vaazları vereceksin, ama olmayan değerlerin için bile açık-gizli-yarı gizli her yolla, parayla, çıkar ilişkileriyle, ilkesizlikle, küçüklü büyüklü iktidarlarla işbirliği yaparak kendini pazarlayacaksın. Başarı için yol bu, yöntem bu.  

Bizim gibiler de gerçek farkı ortaya koymaktan utanacak. Acaba öbürleriyle karıştırılır mıyız diye korkacak. Erdemli ve akıllı insanların onları bir şekilde zaten bulacağını sanacak.

Evet, şimdi olduğu gibi, bu sitede olduğu gibi akıllı ve erdemli insanlar birbirini buluyor. Ya da biz öyle düşünüyoruz.

Ama işte SORU 9- Daha fazlasına nasıl ulaşabiliriz? Bir öneriniz var mı?

SORU 10- Yoksa, insanı “erdemden” uzaklaştıran “başarı” amacını, başka deyişle daha geniş kitlelere seslenme görevini içimden daha kuvvetli gelen sese kulak verip boşlamalı mıyız? Daha fazlasını bulmak için yapacağımız her şey bizi daha mı itici hale getirecektir? Bu yazıyı koymak da dahil...

SORU 11- Eğer öyle yapın, yani daha çok çabalamayın, biraz boş verin  diyorsanız, o halde neden neredeyse hepsi “erdeme” veya gerçeğe düşman “başarılı” yayın organlarının, “başarılı” yazarların erk halesinden kurtulamıyorsunuz! Sizler, çoğunluğunuz?       

SORU 12- Şimdi senli benli olalım… Sen tüm bu konularda hiç kendini sorguluyor musun?

SORU 13- Sen bu konuda yapılması gerekenlerin çoğunu yaptığını düşünüyor musun?

Kaan Arslanoğlu

Not: Bu ankete özel, geçici olarak gerçek adını-soyadını vermeyen okurlarımızın yorumlarını da onaylayacağız. Tabii her zaman olduğu gibi kimseye küfür, hakaret, aşağılama içermemesi kaydıyla. Açık fikir tartışmasından aşağılamayı, hakareti, kendi kimliğini ortaya koymadan laf sokmayı anlayan çok sayıda insan mevcut. Onları engellememiz  kuşkusuz bizi “ötekiler” gibi yapmayacaktır. Saygılarımla.

Facebook
yorumlar ... ( 134 )
07-12-2015
08-12-2015 00:04 (1)
Sizi ve siteyi marjinal kabul edebilir miyiz? Cevap bana göre evet, okuyucuların büyük çoğunluğu için geçerli olmasa da... çok iyi tanıyamasam da en azından bazı açılardan, iyi niyetli marjinallerden olduğunuzu düşünüyorum. Bu konuda bir kaç yıl önce bir yazı yazmıştım. İzninizle, buraya aktarmaya çalışayım. İYİ NİYETLİ MARJİNALLİK ÜZERİNE BAZI DÜŞÜNCELER Marjinal düşünceler ve düşünenler her zaman olmalıdır (davrananlar demek istemiyorum, çünkü ucu çok açık “davranış” ifadesinin: davranışa göre yasal, ahlaki, kültürel çerçeveler gündeme gelebilir ve gözü kapalı her davranışa icazet vermek kuşkusuz yanlış olur)… Bununla birlikte, devrimleri saymazsak eğer, sistemlerde köklü değişiklikler yapanlar, kitlelere hitap etmeyi hedefleyen ve bunu başaranlardır… Üstelik, kitlelere hitap edenler, bu güzel fikirlerini marjinallerden almış bile olsa… ki, bu bir çok zaman da böyledir belki… +++ (Mine M)
08-12-2015 00:04 (2)
(Devam..)Marjinaller, bazen kitle hitapçılarını kendi düşünceleri yönünde ikna ederler, ardından bunlar kitleleri etkileyebilir ya da bazen doğrudan, marjinal grubun kendisi, kitlelere açılmaya soyunabilir… aksi takdirde, marjinal kişi veya gruplar, söylemlerini sürdürmeye devam edecek içsel ve dışsal güçleri varsa hayatiyetlerini sürdürür, yoksa silinip kaybolabilir… Bu nedenle, kalıcı olmak isteyen marjinal birey veya gruplar, içsel ve dışsal güçlerini iyice değerlendirerek, eylem ve söylemleriyle yerini, duruşunu ve politikalarını belirlemeli ve olabildiğince de tutarlı ve kararlı biçimde bunu sürdürmeliler… Ancak, marjinal birey de gruplar da bilmelidir ki; kendi dışındakileri -aslında, insanın tüm insanlık hallerini- dışlayarak, yok sayarak, aşağılayarak, yargılayarak ve suçlayarak (yasal anlamda kast etmiyorum), doğruluğundan son derece emin oldukları düşüncelerini dahi, bu kitlelere kabul ettirmekte zorlanacaklardır… +++ (Mine M)
08-12-2015 00:05 (3)
(Devam..) Buna karşı oluşacak öfke ve artan reddedişleri ise, bu kabulü daha da zorlaştıracak, belki arayı daha da açacaktır… Fikir aktarımı, çok defa “nakşetmek” kelimesini hak edercesine, özenli, sabırlı ve sevecen çabalar gerektirecektir… Değer mi? Bence değer… Saygılar... Mine M.
08-12-2015 09:32 (4)
sitenizi bir tevafukla takip eden- muhafazakarların büyük çoğunluğundan nefret eden- bir muhafazakar olarak sosyal demokrasi adına çabalarınızı görüyorum. burda sizin de dediğiniz gibi en önemli şey samimiyettir. kisamimiinsan yalan söylemez. o gün şeyhliğin babadan oğula geçen bir tarikat mensubu arkadaş müslümanlar kardeştir diyince hayır dedim yalan söyleyen, hırsızlık yapan, hırsızlığa ses çıkarmayıp bilakis menfaat uğruna destekleyen siz müslümanlar benim kardeşlerim olamazsınız , benim kardeşlarim hukuğa inanan ve saygı gösteren ateisttir, solcudur,muhafazakardır, milliyetçidir. kendimizi aldattığımız yeter artık. namuslu insanların ideolojilerinden sıyrılarak sağcısıyla solcusuyla ortayolcusuyla bir araya gelme vakti çoktan gelmiş ve hatta geçmiştir. İndirilen son semavi kitapta namaz kılıpta yetim hakkı(savunmasız kamu malıdır)yiyenlerin vay haline der. evetsamimi insanların mumla arandığı bu karanlık devirlerde böbürlenmekten bilmem neresi şişen zavallı insanoğlu doğrusu
08-12-2015 09:32 (5)
yazık etmektedir kendine. hemde çok yazık. ahmet cemal çobandede
08-12-2015 10:53 (6)
Facebook mesajından: Bu sitenin yazıları değil, içeriklerde kullandığı bu tür resimler beni kendine çekiyor. Bu kadar sahtelik arasında, bu samimiyet ve kendine güven iyi geliyor insana. Amatör, oynanmışlığı gösteren resimleri kullanmaya devam edin :) Ayrıca yazılarınız ufuk açıcı ve eleştirelliği çağıran yazılar. Teşekkür ederim. Türk Sözü
08-12-2015 11:45 (7)
İnsana ve 'iyi' olma haline yönelik sorular epeydir beni de yoruyor. İzninizle sizlerle aylar önce karalanmış ama bir şiire dönüş(e)memiş (belki hiç dönüşemeyecek) bir kaç dizeyi paylaşmak istiyorum... // ah acıdan kağıtlara kıvranıyoruz /kelimeler kısa kalıyor gözlerimizden taşan çığlıkları anlatmaya /şefkatle açacaksa bağrını/razıyız yoldan geçen birine sarılmaya //.../ah acıdan kağıtlara kıvranıyoruz /.../nefes almak için bir insan gölgesi arıyoruz//bulursak, bir insan gölgesine sığacağız hepimiz.// İnsanBU'ya sevgi, saygı ve iyilikle. Elif F.
08-12-2015 14:06 (8)
Kerem Cankoçak'tan: Soru 1- İlk saptama doğru. Ama insanbu sitesi bence farklı. Samimi bir şekilde ‘’gerçeği’’ arıyor. Soru 2- Saptamalar doğru. Ama bu insan doğasıyla ilgili bir sorun. İnsan beyni homojen ve tutarlı bir şekilde çalışmıyor. Düşünce dediğimiz şey inançların üstüne kurulu. Ayrıca aklımız ‘’modüler’’ çalışıyor. Yani tek parça halinde değil, birbiriyle tutarsız modüllerden oluşmuş. Böyle olunca insan kendisiyle sık sık çelişen bir zekaya sahip. Bu her alana olduğu gibi medyaya da yanısıyor. Çünkü bir de bunun üstüne kişisel çıkarlar biniyor. Türkiye’de yaşam zor olduğu için insanlar (medya mensupları) daha kolayca kendilerini satıp gerçeği aramaktan uzaklaşıyorlar... Önemli olan bu çelişkileri en aza indirmeye çalışmak ki insanbu sitesi bunu yapmaya çalışıyor. Bu konuda iki kitap referansi vereyim. Bence önemli kitaplar: 1-) Neden Herkes İkiyüzlüdür, Robert Kurzban http://keremcankocak.blogspot.com.tr/2013/12/neden-herkes-ikiyuzludur-evrim-ve.html devam edecek++
08-12-2015 14:06 (9)
Kerem Cankoçak yanıtları devam: 2-) İnanan Beyin, Michael Shermer http://keremcankocak.blogspot.com.tr/2013/12/inanan-beyin-inanclar-dogru-gibi.html Soru 3- Yok yanılmıyorsunuz. Çünkü bkz. Yukarıdaki yanıt. Soru 4- Hayır çelişmiyor. Doğru yoldasınız. Ama insan doğasını daha fazla dikkate almalısınız. Marksist gelenekte insan doğasına yeterince önem verilmez. Hatta çokça küçümsenir. Her şey ekonomik ilişkilere bağlanır, sınıf temelinde açıklanmaya çalışılır. Bir de bunun üstüne varoluşçu marksizm (Sartre’ınki) çok etkilemiştir Türk solcusunu. Onlara göre insan kendini istediği gibi var edebilir, insan doğası diye bir şey yoktur. Oysa bilimsel veriler insanın bir doğası olduğunu söylemekte. Bu doğayı iyi anlayamazsak etrafımızda olan biteni hatta kendimizi bile doğru değerlendiremeyiz. Soru 5- Türkiye’de nitelikli insan sayısı gelişmiş ülkelere gore daha az. Bu da normal. Türk.ye daha 90 yıl once koyu bir cehaletten çıkmış bir ülke. Nasıl ancak 2-3 kuşakta gerçek.. devam edecek
08-12-2015 14:06 (10)
Kerem Cankoçak cevapları.. devam: anlamda akademisyen olunursa, bir ülkenin aydınları da 4-5 kuşak sonrasında anca ortaya çıkmaya başlar. Sonuç olarak daha yeni başladık… Soru 6- Var. Ama zaman lazım. Yukarıda dediğim gibi birkaç kuşak daha geçmesi gerekiyor. Soru 7- Hayır. Güzel bir tartışma. Yapılması gerekiyor. Soru 8-9-10- Bence bu site bir boşluğu dolduruyor. Ama daha da geliştirilmesi gerek. Özellikle daha teorik tartışmalara yönelinmeli. İnsan doğasıyla ilgili kitaplar tanıtılmalı, bu alanda teorik tartışmalar gündeme gelmeli. Sadece Türk insan tipolojisini eleştirmekle bir yere varamayız. Soru 12-13- Ben elimden geldiğince birşeyler yapmaya çalıştığımı dşünüyorum. Sağda solda konuşmalar, yazılar. Kitap editörlüğü vs… Dediğim gibi daha işin başındayız. Türk toplumu çocukluğunu yaşıyor henüz. Kendi yaşam dilimimizde büyük değişiklikler göremeyeceğiz. Ama bizim bıraktığımız miras sonraki kuşaklar için işe yarayacak. Kerem Cankoçak
08-12-2015 22:19 (11)
Marquez, yazarın devrimci görevi, iyi yazmaktır demişti. Jean-Luc Godard manifestosunun ilk maddesinde politik filmler yapmalıyız, ikinci maddesinde de filmleri politik bir şekilde yapmalıyız diyordu. Althusser bir ideolojinin tamamen çürütülemediğini, zayıflatıldığını, fakat güçlenir güçlenmez yeniden hakim-baskın ideoloji haline geleceğini söylüyordu. Şimdi ben bunları neden yazdım? çünkü haklı olmak bir güç getirmiyor. biz nerede hata yapıyoruz sorusunun şöyle bir yanıtı olamaz mı mesela, hiç bir yerde hata yapmıyoruz ama yine de güçsüzüz. Güçsüzken söylediğimiz doğru sözler, ancak elimizde güç varken muhatabına ulaşır. tarih istemediğimiz bir yöne doğru akıyor maalesef. Ve doğa boşluk kabul etmiyor. Her şey belirlenir demek istemiyorum. İnsan iradesini hiçe saymak aklımın ucundan geçmez. Tabi ki çalışmak, karşı durmak zorundayız. Şu an solun bağımsız bir alanı, söyleyecek sözü yok. Olamıyor.+++
08-12-2015 22:20 (12)
Yani söylediklerimiz, insanların kulaklarına girmiyorsa bana kalırsa bunun nedeni rüzgârın bizden tarafa esmiyor oluşu olabilir. İnsanların yeni bir şey aramaya ihtiyacı olmaması. Karınlarının doyması, teknolojik oyuncaklarının bu insanlara yetmesi, isteyebilecekleri her şeyin kulaklarına fısıldanması… İdris Küçükömer ne diyordu, Türkiyede sol sağcılaşırken, sağ da sollaşıyor. Bu tezde bir haklılık payı olduğunu düşünüyorum. Akp’ye hala sempati varsa, solun sözünü ağzından çaldığı içindir. Çalmak da değil, sol bunu sunduğu, sunmak zorunda kaldığı içindir. İlk başlarda bunlar çok devrimcilerdi(!) hatırlarsınız. Ayrıca Türkiyede bundan 100 yıl önce aç olan adamla şimdi aç olan arasında fark var. Türkiyenin emperyalist ilişkilerinden gelen bir kar transferi var. Göreli refah, suni denge, ne denirse densin… Karnımız tok. Hareket zor geliyor. Üstelik hepimizi “parçalanmış özne” kılan bir Kürt meselesi var. +++
08-12-2015 22:21 (13)
Onların bugün yeni sola, postmodern tezlere ihtiyaçlarının olması, gözlerimizi ana sorundan, ortak sorundan uzaklaştırıyor. Onların durumu belli olana kadar, sözümüz kulaklara girmeyecek. Saldırı sola değil, aydınlanmaya. Hatırlamamız ve savunmamız gereken ekim devriminden çok Fransız ihtilali. Bunların buradaki herkes farkında zaten. Bu yüzden benim – beni sizden sayarsanız bizim- misyonum önce işini iyi yapmak ve sonra işini politik bir biçimde yapmak olabilir. En azından benim kendime biçtiğim en acil devrimci görev yalnızca şu durumda politik yazmak politik bir şekilde yazmak, ama en önemlisi iyi yazmak olabilir. (en azından bunun için çalışıyorum) Peki bunu neden kendime biçerim, rüzgarı kendime çevirmek için. Çünkü söylediğim sözler, rüzgârı tarafıma çevirdiğim anda gürleşecektir. Sesim gürleştikçe de rüzgâr benden yana esmeye başlayacaktır. Yani bunun birbirini besleyen bir süreç olduğunu düşünüyorum +++
08-12-2015 22:21 (14)
Bitirirken, kendimce tehlikeli bulduğum iki noktaya da işaret etmek isterim. Güncel, kimi zaman bir batak olabilir.. boğulmamak için, patinaj yapmamak için kimi zaman geri çekilip bakmak gerekir. Yani teori. İkincisi de eklektizm mevzusu. eklektizmden uzak durmak gerekiyor. Hayatın her alanında tutarlı bir felsefeye sahip olmak. Polemikten (sözcüğü devrimci içeriğiyle kullanıyorum, ağız dalaşı içeriği ile değil) kaçmamak gerekiyor bence. İşte bunları söylemek istedim. Saygılarımla. İnci Derinde
08-12-2015 23:14 (15)
Daha önce sorulduysa bağışlayın. Merak ettim. Siteyi matbuata dökmeyi, mesela süreli yayın gibi, hiç düşündünüz mü? Saygılar İnci Derinde
09-12-2015 08:46 (16)
"Ama en çok nefret ettiğimiz şey, bu ister iktidardakinden, bir diktatörden gelsin, isterse sözüm ona muhalif komünistten gelsin… Samimiyetsizlik ve yalan… Olmalı… Bu iki şeyden daha fazla başka iki şey yok insanlığı yıkan…" Son harfine kadar katiliyorum. Sevgiler. Funda
09-12-2015 08:47 (17)
Sadece sorulduğu için söylüyorum, amacım kesinlikle hoşa gitmeyerek dikkat çekmek değil: hepimiz mutlak olarak türdeşiz, farklılıklarımız görece. O nedenle algı ve sezgice üstün olana son derece çarpık gelen birşey veya şeyler gene algı ve sezgi açısından vasat olan için mükemmel ve hatta eşsiz bir şaheser olabilir. Dengenin(mutluluğun, huzurun, vb) aranacağı yer organizmanın dışı değil içi aksi olursa insan iradesinden bir bilinmeze doğru hareket ediyor. Çoğunlukla dış etki ökseler tarafından önce iyiymiş gibi sunuluyor çok doğal onlarda ototrof değil. İnsan eğer yanlışlıkların doğrular kadar köklü ve rasyonel olduğunu gözden kaçırmamalı. Demokrasi kadar faşizm de bir gelenek. Suçlar, yasalardan eski...Biz nereye bakmayı seçiyoruz? Neden bu seçim? Cevap iyimserlik ise sadece tesadüfen ve o an için doğru ve kuvvetle muhtemel sonu iyi bitmeyecek. Doğan Tayfun Ergülen
09-12-2015 10:17 (18)
İnsanların kendilerini sorgulayabilmeleri için yeterli psişik olgunluğa ulaşmaları gerekiyor. çok büyük başarı, kazanç, makam kısaca güç veren aktörler herkesi etkiliyor. Benim açımdan en rahatsızlık veren durum ise; düşüncelerine güvendiğim inandığım insanların güç sahibi olunca eleştirdiklerimiz gibi davranması. Oysa bekliyoruz ki, işte benim gibi düşünen biri yetki sahibi oldu ve adaletle, insan temelli olarak davranacak ve tüm topluma gösterecek ki; işte bak bunlar daha adil yönetiyor veya davranıyor. yazık ki o güvendiğin de eleştirdikleri gibi davranabiliyor. işte beni en rahatsız eden durum bu: GÜVENDİĞİN DAĞLARA KAR YAĞMASI.güç her insanı etkiliyor, kişilik testi yapıp öyle güç sahibi yapamıyoruz. koşullar birden bir kişiyi öne çıkarıyor, niteliksiz de olsa bir bakıyorsun, yandaşları tarafından uçurulmuş(hani müridler yapar ya)derya sanırsın. Ama boşluk..kendimden emin değilim, hep sorgulayarak kontrole çalışırım ama daha güçlü bir konuma gelsem acaba beni de uçururlar mı? Ö.G
09-12-2015 10:46 (19)
gerçeğe ulaşmak için teknolojinin sunduğu olanaklar bu kadar gelişmişken yalanın, hilenin bu kadar güçlü kalması kapitalizmin asıl hüneri...solun gerçekten başka güveneceği neyi var...solcu suda balık gibi gerçeğin içinde olmalı...aklı ve vicdanı besleyen gerçektir...basının, sanatın, bilimin, felsefenin bu kadar baskı görmesinin nedeni bu alana bu kadar kapitalizmin kaynak aktarmasının nedeni budur...gerçek kapitalizmin ve onun uzantısı faşizmin ve gericiliğin en korktuğu şeydir.... can ertan
09-12-2015 13:46 (20)
Önce dedigim gibi Turkiye'dekileri tanimiyorum ama gercekleri kendi cikari hatta ideolojisi icin carpitmayan, oldugu gibi (ve yorumlariyla) yazan, arastiran, bircok ustu kapatilmis olgulari su yuzune cikartan cok saygi duydugum bir gazeteci/yazar/filmci var: John Pilger muthis tavsiye ediyorum http://johnpilger.com/ Funda
09-12-2015 14:38 (21)
Şahsım adınadır; Ne tanınmak gibi bir hevesim nede çok kazanmaya tamahım oldu. Devrimin sol yanında kalıp olayları kendimce yorumlarım, doğruları ve yanlışları.Dostlarımla kurarım sohbet sofralarını. İnsan Bu adı gibi İnsan olanlarca tanınmalı, okunmalı. Ancak Kitlelere ulaşmadan da İnsan Bu yu takip edecek saygınlıkları bulmak günümüzde zor. Belki dost tavsiyesi ile ulaşılabilir ayıklanmış kitlelere.( Hakkı ASLANTAŞ)
09-12-2015 15:18 (22)
Yazının 2.sorusunda biz farklıysak farkı ortaya koymak bir böbürlenme mi sorusuna benim cevabım,ne münasebet!olacaktır.Soru 7'deki size itici geliyor mu ve soru 10'daki daha mı itici hale getirir için cevabım, yine ne münasebet olacaktır.Soru 6 için cevabım ise olumsuz;samimi bir siyasi mücadele gücü,mafiş,maalesef.Sütten çıkma ak kaşık aramıyoruz da,bizim kaşıkların hepsi mi simsiyah olmak zorundadır ki böyle.Öyle şeyler gördük ve görüyoruz ki,böyle dostlar varken düşmana ne hacet.Damardan solcu geçinenlerden(Sol'dan değil!)gerçekten 'ö' olduk.Üfürsünler bakalım.12'deki sorulana yanıtım ''hem de nasıl'' olacaktır.Son soruya diyebileceğim ise,çok istememe rağmen kendi adıma hiçbir şey yapamadığımdır.''Hani yazı yollayacaktın,hani sıkı yazılara ve yorumlara sen de kıyısından köşesinden ilişicektin diye hayıflanmak:işte benim yaptığım.Gelişkin bir açıklama modeli sunmuşsunuz Kaan bey.Gerisi hikaye.Sizin ve sitenin kalemi her daim böyle sivri ve keskin olsun!Saygılar,selamlar.Caner Ercan
10-12-2015 08:51 (23)
insan bu çevresinin seçilmiş bir çevre oldugunu düşünmüyorum.Sitede yayınlanan yazılar böyle olmadıgını düşündürüyor.Farklılıgı ortaya koymak böbürlenme olamaz,farklı oldugunun farkındaysan bunda ısrarcı olmak gerekir,farkında degilsen zaten gerçek anlamda farklı degılsındir ve ısrarcı olamazsın.Nitelikli insan sayısının bırakalım sanılandan çok olmasını kanımca sanılanın da altında.12 eylül faşist cuntasının toplum üzerindeki en agır tahribatı bu alanada olmuştur diye düşünüyorum.İyi için mücadele edenler her dönem olmuştur bu dönemdede vardır,gelecekte de olacaktır.Ancak sözkonusu tahribat nedeniyle örgütlü olamadıkları için etki güçleride hissedilebilcek düzeyde degil.Mütevazilik örgütlü,güçlü,etkin,başarılı olundugunda gösterilebilirse bir erdemdir,örgütsüz,güçsüz etkisiz olundugu durumlarda cüretkar olmak gerekir.Sitenin daha çok okunabilmesini saglamak gerekirmi?Gerekir diye düşündüğüm için tavsiye ediyorum.Yazarların ve okuyucuların tümününün de yapmasında yarar var.Harun .
10-12-2015 12:13 (24)
Sayın Müdüriyet. Tık sayısı 361 gözüküyor, cevap veren 15-16 kişi. Bundan bir anket de ben çıkarayım. Bu suskunluğun ardında ne var? a) Size önerecekleri yayın organı ve yazar yok b) Çok fazla var, buraya sığmayacağı için yazamıyorlar c) İnsan BU'dan çok memnunlar, öyle ki hayranlıktan dilleri tutulmuş d) İnsan BU'yu pek takmıyorlar e) dut yemişler f) depresyondalar g) kimseye güvenleri kalmamış h) Çok meşguller, önemli işleri var j) depresyondalar k) hepsi. Ben kendi hesabıma "k" şıkkını seçiyorum. Herkese saygılar gönderiyorum. Kamuoyunun nabzını sayan okur
10-12-2015 12:42 (25)
bu kadar çok soruya yanıt vermek için epey geniş vakit gerekiyor. tabii aynayı yüze tutmaya hazırsanız, yanıtları sabırla okuyabileceğinizi düşünüyorsanız. Öyle olduğunuzu varsayarak haftasonu kitap okumak için ayırabildiğim bir saatimi sorularınızın yanıtını yazmak için ayırmaya karar verdim. hafta sonunu beklemeden sondan başlayarak bir yanıt çabasına girişeyim. ne de olsa öğlen tatili olmuş :) sitenin varlığını önemsiyorum. Daha çok okunmasının da önemli olduğunu düşünüyorum. Kendi adıma bu konuda yaptıklarımı sıralayayım istedim. Belki sizin ya da bu yanıtı okuyanların da ilgisini çeker, uygulamak istersiniz diye umarak. az sayıda akraba, çok sayıda tanıdık ve arkadaştan oluşan 500'ün üzerinde kişilik bir liste ile facebook hesabım var. burada zaman zaman sorular sorup ilk bilene kitap armağan ediyorum. armağan kitapların büyük bölümü Kaan hocanın kitapları. Her armağan duyurusuna InsanBu kullanıcısını da etiketliyorum, sayfanın adresini paylaşıyorum. Ne kadar okuyucu sayısına++
10-12-2015 12:42 (26)
++ etkisi oluyor bilemiyorum. Keza, hediye ettiğim kitapları kimler okuyor, okuyor mu onu da bilemiyorum. Ama bana maddi pek etkisi olmayan bir iş ile en azından ilgi/dikkat çekebiliyorum ondan eminim. Kaan hocanın kitapları farklı yayınevlerince basılmış. Özellikle eski baskıları, ne yazık ki halen sıfır olarak bulunabiliyor, pek hesaplı. Şimdi bu benim yaptığımı siz haydi haydi yapabilirsiniz. İmzalı olarak bile gönderebilirsiniz isterseniz. Eskiden, okuyucularınızın ilgisini çekeceğini düşündüğüm yazılarımı gönderiyordum Kaan hocama. Editörlüğü bırakmasıyla ben de yazı göndermeyi bıraktım. İşin doğrusu gelecek yorumlara yanıt yetiştirmeye üşendiğim için bıraktım yazılarımı göndermeyi. Bu sabit yorumcu/her konuda bilgi sahibi olma/yorumlardaki üslup konusu yıldırdı beni de. Benim gibi bıkan başka yazarlarınız olduğu gibi, sadece bu yüzden hiç yazı göndermemeyi seçenler de vardır eminim. Üslup önemli. Sonuçta hepimizin hayatta bir takım deneyimleri / birikimleri var. Bu birikim ++
10-12-2015 12:43 (27)
++ deneyimleri paylaşmak istemek, bir konuyu daha iyi bildiğini göstermeyi önemsemek anlaşılır şeyler. Sizler tıp doktorusunuz çoğunlukla, bu yüzden 6 yıl içinde psikiyatri kliniğini de görüyorsunuz, psikiyatri uzmanı olmasanız bile. Eminim bunun psikiyatride daha yetkin açıklamaları vardır. Ancak burada dediğim gibi, okuyan ve yazan, yorumlayan herkes az buçuk mürekkep yalamış. Bir çoğumuzun gerçekten vakti yok. Kapitalizm vaktimizin son dakikasına kadar sömürebilecek şekilde kurgulamış "iş hayatını". Bunca işin gücün arasında bir de kafamızı / kafamı gelecek yorumlara yanıt yetiştirmeye harcamak istemiyoruz/um. Kendi adıma yeni yazı göndermeyişimin en büyük nedeni bu. İkinci neden ise sayfa tasarımı. Bu kadar kötü bir şablon nasıl olur, bu kadar ücretsiz ürünler / platformlar varken neden bu tasarımda ısrar edilir anlamak olanaklı değil. Wordpress, Blogger gibi iki büyük platform var mesela. Onları inceleseniz çok daha göze de hitabeden tasarımlar bulabilirsiniz. Bir de bu ++
10-12-2015 12:44 (28)
Yorumlara isim şartı "takıntısı" var sizlerde. Onun da kolayı var aslında eğer WP, Blogger gibi bir platform kullanırsanız kişinin iletişim için kullanılacak bir bilgi girmesini zorunlu hale getirebilirsiniz. Son derece kullanıcı dostu arayüzlere sahip her iki platform da ve elbette ücretsizler. Böylece "senin kısaltmanı biliyorsuz, sen yabancı sayılmazsın ismin olmasa da olur" gibi duruma göre değişen kurallardan kurtulursunuz. Son olarak, bu insanbu.com sürmeli mi, başarılı mı, neden daha çok okunmuyor, okunmalı mı gibi bir dizi soruya vereceğim tek yanıt: amacınız ne? Bu soruyu siz kendinize sorun öncelikle. Benim/bizim amacımız ne? Geçenlerde bir siyasi partinin televizyonunda kullanmak için bir teknoloji sordular. Önce anlattım sorduklarını, ardından dedim sizin neden televizyonunuz var? siz kendi televizyonunuzu izliyor musunuz? televizyon ile kimlere ulaşmaya çalışıyorsunuz? işin güzel yanı, masadaki arkadaşlar son derece samimi olarak yanıtladılar sorularımı. platformda ++
10-12-2015 12:44 (29)
++ olmadığı için kendi partilerinin tvsini izlemeyenler vardı. aslında parti tvsi demek pek doğru olmaz, çünkü mevcut yasaya göre partiler tv kuramaz. neyse, ardından, kurulduğu günden bu yana seçimlere katılan ve henüz %1 bile alamamış bu partinin neden var olduğunu, amacının ne olduğu sordum. öyle ya, seçimlere katılmasalar diyeceğim ki parlamenter sistemden umudunu kesmiş, "burjuva demokrasisinin araçlarına" güvenmeyen bir yapı. ancak seçimlere katılıyor, aday gösteriyor, o kadar aday bulabiliyor, bilmem kaç ilde örgütlenmiş, bilmem kaç beldede binası var, onun kirası elektrik suyu, çayı şekeri ödeniyor bir şekilde. gerçekten sizin hedefiniz ne dedim. tahmin ettiğim gibi bana Lenin'in Sol Komünizm / Bir Çocukluk Hastalığı kitabını önerdiler :) siz sorsam amacınız ne diye? ne koydunuz hedef olarak kendinize? başarı / başarısızlık göreceli bir şey. koyduğunuz hedefe bağlı. kendimden örnek vereyim, 4 yıldır İngilizce yazdığım bir blogum var mesleki paylaşımlarda bulunduğum. ++
10-12-2015 12:57 (30)
İlk yazımı yayınlamadan 4 yıl sonra gelmek istediğim yer, 10 yıl sonra gelmeyi hedeflediğim yer belliydi. böyle olunca, bu süre içerisinde neleri iyi yaptığımı neleri nasıl düzeltmem gerektiğini biliyorum. ilk hedefim basın olarak, uluslararası konferanslara akredite edilmekti. bunu gerçekleştirdim. şimdiki hedefim, konferanslara konuşmacı olarak çağrılmak. bunun da ilk örneğini yaşamakla birlikte henüz istediğim düzeyde bir başarı sağlayamadım. nihayi hedefim ise hayatımı böyle konferanslarda ücreti karşılığı sunum yaparak geçirmek, ki uzun vadeli bir hedef. sizin hedefiniz ne? insanbu.com okuyanların aydınlanması mı? bunun için günlük kaç okuyucuya ihtiyacınız var? sizi okuyanlar nasıl aydınlanmış olacak? nasıl ölçeceksiniz bu hedefe ulaşabildiğinizi? neyse, öğlen tatilini sadece yorum yazarak geçirirsem aç kalacağım. adımı, madem ki yazmam zorunlu değil, yazmayayım. eminim Kaan hocam bilmiştir kim olduğumu :) selamlar, saygılar kolaylıklar
10-12-2015 13:19 (31)
Şu ana dek cevap yazan kıymetli yazar ve okurlarımıza ben de cevap vermeye başlayım. (Kaan Arslanoğlu ben) Sayın Mine M, 1,2,3 nolu yorumlarda konuya marjinallik açısından yaklaşmış ve bence doğru şeyler söylemiş. Evet, marjinaliz. Değiştirici güçler çoğun marjinal gruplardır, bunların zaman zaman kitlelerle birleşmeleri iyiye veya kötüye doğru hızlı değişimler yaratır. Fakat biz misyonumuzu daha çok "gerçeğe sadakat ve bu yöntemi, bilgiyi yaymak" olarak saptıyoruz. Derdimiz bu noktada ne kadar ilerleyebileceğimiz üstünedir. Bir siyasi parti değiliz. Ahmet Cemal Çobadede'nin 4 ve 5'teki görüşleri kendini muhafazakar olarak niteleyen aydınlardan duymak istediğimiz sözler. Keşke böyle örnekler çoğalsa. Türk Sözü'nün (6) seçtiğimiz fotoğrafları takdir etmesine sevindik. Oku bunu Özgür kardeşim oku :))) Bu konuda da iddialıyız cidden. Elif F. (7)ye teşekkürler. Kerem Cankoçak'ın yanıtlarına da katılıyorum. (8-9-10) Böyle destekler bize güç veriyor. Devam edecek Kaan Arslanoğlu
10-12-2015 13:28 (32)
Kaan Arslanoğlu (devam) 11-12-13 ve 14'de Sayın İnci Derinde'nin söyledikleri de doğru. Bugün rüzgar soldan esmiyor. Solcu olanların çok büyük çoğunluğu sağcı aslında. Biz de bunu göstermek istiyoruz. O zaman üç katı zorlaşıyor iş. Elimizde kavram kalmadı. Ama gerçek sol rüzgar yeniden eserse merak etmeyin şimdiki çakma solcular ona da ayak uydurur, gerçeği yine tepeler merak etmeyin. gereçeğe sadakatle birlikte bir sol yükseliş olacaksa bu değerli. Ötesi kof oluyor ve kolay sönüyor. 15'de İnci Derinde bu girişimi bir matbuata (basılı dergi falan) dönüştürmeyi hiç düşündünüz mü diye sormuş (15). Evet, çok düşündük, birkaç kez denedik, bazı dostlar takıntılı şekilde bize bunu öneriyor. Ama bu bir TUZAK. Şöyle ki şu ülkede EN AZ 4-5 bin satan bir dergi çıkartamadıkça internet yayıncılığı çok daha işlevsel ve etkin. Defalarca gördük. O rakama ulaşmak için ise hem yüklü bir sermaye hem (ya da en azından) güçlü bir yazar kadrosu gerekiyor. Nitelik ve nicelik olarak +++ Devam edecek
10-12-2015 13:42 (33)
Sn http://sadeceozgur.blogspot.com.tr/ (25-30) arkadaşımız, sitemizi varoluşsal açmazlarla karşı karşıya bırakan çözümlemelerde bulunmakla birlikte, yapısal değişimler de öneriyor. Şahsen kebapçı stayla civcivli, yanar dönerli site tasarımlarına karşı olduğumdan, böyle bir girişim olursa alırım elime gaz bidonunu çıkarım çatıya bizzat. Bilinsin yani. Diger yandan, bişeyler yazmadığımız, yazmayacağımız anlamına gelmesin. Saygı-hürmet. mh
10-12-2015 13:42 (34)
bunun için gerekenin yarısı bile yok şu anda. Bu anketi, benzeri çıkışları niye yapıyoruz sanıyorsunuz. Var olan insan gücümüzün düzeyini anlamak, hiç değilse yakın çevremizi azcık harekete geçirmek için. Bize ikide bir dergi çıkar diye baskı yapanların katkısını yılda birkaç kez alabiliyoruz :))) Komik ama İnsan BU. Hep böyledir bu işler. Sevgili Funda'ya, Doğan Tayfun Ergülen'e, Can Ertan'a, Ö.G'ye görüş ve destekleri için teşekkürler. Funda ayrıca 20'de bir katkı yaptı. O adamı ben de biliyorum, çok izleyemiyorum ama doğrusu. Yetişemiyoruz. 21'de Sayın Hakkı Aslantaş'a teşekkürler. 22'de değerli Caner Ercan. doğru yolda olduğumuzu söylemiş. 23'de keza Harun dostumuz da öyle. Cüretkarlık saptaması aynen bizim düşündüğümüz gibi. 24'deki yorumcumuza da teşekkürler. O anket de güzel ve ben de k şıkkına katılıyorum. :)) Bu anket de kışkırtıcı :)) Gelelim şimdi 25'ten 30'a kadar olan yorumlara, Özgür dostumuza cevaba. Kaan Ars. Devam edecek ++
10-12-2015 13:58 (35)
Kaan Arslanoğlu devam: Şimdi Özgür bize epeydir yazı göndermiyor ama, internetteki başka araçlarla bizi çok destekliyor. Amacınız ne diye soruyor değerli Sadece Özgür, yazıda yazdık zaten. Şu yukardaki yorum cevaplarında tekrar belittim. Bu anketin amacını da belirttim. Güç yoklaması yapmak, önerileri almak, neler yapılabiliri planlamak. Daha önemlisi de yakın çevrenin aktif katılım ve desteğini sağlamak. Şu kadar açık: Özgür gibi 50 adamımız olsa ortalama olarak bu site kanatlanır. Şimdi yarısı bile yok. Çok yazan yazarlarımız bile enerjilerinin dörtte birini buraya vermiyorlar. Acaba bunu nasıl artırırız. Dert bu. Sevgili Özgür, yazıda belirttiğim gibi biz esas olarak nitelikli insan arıyoruz, nicelik buna hizmet ederse anlamlı. Ara sıra parayı gözden çıkarıyoruz, reklam veriyoruz. ODATV, Cumhuriyet, soL portala ilan verdik. O dönemlerde okur sayımız bir anda üç-dört katına çıkıyor. Bunu yine yapabiliriz. Ama niye yapalım? devam edecek k.a. ++
10-12-2015 13:59 (36)
Kaan Arslanoğlu (devam): Çünkü bu artan nicelik kof bir nicelik oluyor. Bunların en çok yüzde beşi reklam kesilince bizde kalıyor. Büyük çoğunluk takım tutar gibi siyaset yapan goygoycular. Gerçek merçek umurlarında değil, kalite de öyle. Yani kof nicelik aramıyoruz. Ara sıra böyle ağlar yine atılabilir, ama beklentiyi düşük tutarak. Dergi çıkarma niyetimiz yok, ama ölçüt bu olabilir. Bir dergi çıkarsak yazısıyla, araştırmasıyla, okuruyla, maddeten, manen ardında duracak, 24 saat boş zamanlarında en önce bunu düşünecek 50 kişi bulmak... Mesela hedef bu olabilir. Buna uzağız çok. Site tasarımına maalesef katılamıyorum :)) Bu bir estekik ve farklılık işi. Bu tasarımı, bu renkleri, bu farkı gören çok okurumuz var. Biz sanat-kültür sitesiyiz aynı zamanda, o şablonları buraya getirsek korkarım şabloncular buraya da dolar. İstemezük :)) Bir de çelişkin var Sevgili Özgür, yorum kargaşasından yazı göndermiyorum diyorsun, sonra sizde isimsiz yorumlara karşı devam edecek ++ k.a.
10-12-2015 14:06 (37)
takıntı var diyorsun. Yorumlardaki lüzumsuz küfürleşmeleri, saptırmaları isim zorunluluğu koyarak ancak önleyebildik. Konu hazır site programları ile çözülecek kadar basit değil. Takma isim bulmak, uyduruk e-mail adresleri almak son derece kolay ve kötü niyetlilerin en çok yaptığı şey zaten bunlar. Bunları üç yılda defalarca denedik, sınadık. Yorumlar bu sitenin rengi ve çok katkı sağlıyor. Ama araçlardan sadece biri. Yoksa yorum yazılamayan birçok site var ve bazıları çok okunuyor. Ama dedik ya, amaç çok okunmak değil en başta, o ikinci amaç. Asıl amaç bu ülkede gerçek için gerçeği arayan gerçek aydınları, ileri düşüncelileri toplamak, onların daha canlı katılımını sağlamak. Altın arıyoruz, çok kazıyoruz, az buluyoruz. Doğal. Amaç günlük 300-400 girişi 3 dört bin yapmak değil, öncelikle istikrarloı şekilde 500-600'lere çıkarmak. Katkın için desteklerin için teşekkür ederiz tekrer. Tüm okurlara ve bilhassa ankete katılanlara teşekkürler, saygılar. Kaan Arslanoğlu
10-12-2015 15:07 (38)
Merhaba; Cevabım evet; soruyor, sorguluyorum. O kadar ki dışarıda kaldım. Çok sorunca, sorgulayınca böyle oluyor demek ki! ERDEM. İyi ki varsın büyük harf. Ben küçük harflerle "irade" yazmayı tercih ediyorum. Bu irade denen şey nasıl bir şey ki herkeste var ama atıl; hep atıl. Kullan be kardeşim. İradeni kullan. Bu site dahil bir kaç site daha takip ediyorum ilgime bilgime zevkime göre. Ufkumu genişletenlere hürmetler. Miyase Aytaç Yılmaz
10-12-2015 15:07 (39)
Soru 7 deki silik adamım. E.
10-12-2015 16:06 (40)
Yukarıdaki sorular üzerinden bir anket yaparak, yorumlardan sonuç çıkarılmaya çalışılıyorsa bu yöntemle sağlıklı netice almanız pek mümkün değildir. Sorduğunuz soruların birçoğu üzerine son derece ciddi araştırma, inceleme, sorgulama çalışmaları yapılmalıdır. Bu esas bize nitelikli insan unsurunun varlığı, yokluğu; varsa içinde çağlayacakları, akacakları mecralar var mı? Sorusunu sordurur. Bende soruyorum. Var mı? Yoksa niye yok? Sorun organizasyonsuzluk mu? Örgütsüz lük mü? O zaman ne yapmak lazım? Bu noktada 12-13. Sorular öne çıkar. Verilecek cevap Aaaa ! Kral çıplak dedirtir. Yazar “İnsan hiç de erdemli bir yaratık değildir” diyor ya; dün yeğenimi bir parka götürdüm. Hava gerçekten çok güzeldi. Bankta oturan birine bugün hava ne kadar güzel dedim. Adam suratıma bön, bön baktı, duraladı, “haa evet öyle” dedi. Bu diyalog üzerine bile sayfalarca yazı yazılabilir. Dünyaya bakışları aynı veya farklı olan insanlar bir araya geldiklerinde “ne olacak bu meseleler” devamı var
10-12-2015 16:08 (41)
sorularını sorar ve çözümleri üzerinden kendi fikirlerini ortaya koyarlar. Madem böyle diyorsun yapalım, ya da yap bunları dendiğinde bahanelerde hazırdır. İnsanoğlu kendi durumunu kurtaracak Orijinlikleri hemen bulur. Sonuç: evet farklısınız. Farklılığı ortaya koymak böbürlenmek değildir. Bu bir inanç ve ruh meselesidir. İnsan inançları ve ruhuyla yaşar. Burada inanç bilinç seldir. Ruh ise inanca tezahüren neleri, nasıl, ne oranda azimle, kararlılıkla, hızla, hangi metotlarla ve kanallarla yapıldığıyla ilgilidir. Aydın sorumluluğu, bilim insanı sorumluluğu ve bir bilinç sel inanç sorumluluğu, varsa erdemi; söyleyecek sözüm var diyen kişiye bir Misyonda yükler. Burada söylenecek söz: Amiyane tabirle yılmak, durmak yok yola devamdır. Gerisi gelir. mücadeleye devam. H.ünsal
10-12-2015 19:27 (42)
Bir yandan Rus "koministleri" ile gerilim, öbür yandan kürt-PKK terörü ve eşzamanlı olarak Sözcü'de haberler; Türklerin soy ağacının il il listesi, Siz hangi boydansınız? http://www.sozcu.com.tr/2015/gunun-icinden/turklerin-soy-agaci-2-1004933/1/ , Kanuni Sultan Süleyman’ın mezarı bulundu! http://www.sozcu.com.tr/2015/kultur-sanat/kanuni-sultan-suleymanin-mezari-bulundu-1005370/ (her seçim öncesi güneydoğuda petrol bulunması gibi) Ulu Manitu! bu kadar mı kolay etrak-i biidrak'i provoke etmek? mh
10-12-2015 19:27 (43)
Basılı dergi çıkarmak için en az 15 yazarlı olması ve en az bir yıllık yazının hazır olması gerekli. Yoksa ikinci ayda başlar sorunlar. (Yalansa, yalan! de hocam). mh.
10-12-2015 19:38 (44)
Yalaaaan, yalan söylüyorsun Mehmet Harma hocammm! Şaka tabii :)) Basılı derginin sorunları sadece o olsa. Bir yıllık hazır yazıyı biraz abartmışsınız da, zamanında derginin hazırlanması, basımı, dağıtımı, dağıtıldıktan sonra takibi, satılması, paranın toplanması her biri ayrı emek ve para istiyor. Bunun için ya gönüllü çalışan çok adamın olacak ya da epey sermayeyle başlayacaksın. Peki sonuç? Hadi batmadık diyelim, ayda 1500 satıyor diyelim. Ayda 1500 satan dergi için onca yükün altına girilmez, çünkü etkisi kesinlikle şimdi bu siteninkinin çok altında olur. Zaten satılanın ne kadar okunduğunu, ne kadar beğenildiğini de iyi anlayamazsın. Aydınların, özellikle gençlerin ilgisini çekmek, sonra onları çekim alanımıza alıp etkilemek için güç gerekiyor. 1500-2000 tirajla bu mümkün değil, onu başarmak bile zaten çok zor. TKP'deyken dergi çıkardık. Zannettik ki parti üyelerinin onda biri alsa oradan kafadan 1000 okur, 500 de nasıl olsa bulunur, 1500 ile başlarız. Ne oldu? ortalama 400 :)) KA
10-12-2015 20:00 (45)
Evet, yalan söylüyorum! Bilerek yalan söyledim. 15 yazarlı ve bir yıllık hazır yazılı bir dergi hiç de logic diil. Ama bir kampanya yapalım ve sitemize yazı yazalım aynen Yalçın Küçük Hoca'nın söyleşi çözümlemeleri gibin. Yine en başa beni yazabilirsiniz seve seve. mh
10-12-2015 21:11 (46)
Yoğun ve yorucu bir çalışma halinde olmam ; anket konusunda Cankoçak arkadaşın görüşlerini paylaştığımı belirterek kolaycılığa kaçma gibi görülsede kestirmeen görev ifası sayılsın lütfen. Samimiyet benim olmazsa olmaz noktam. Ve bu konuda hiçbir endişem yok sizleri kendim biliyorum..Yapılanları çok önemsiyorum katedilen yolu çok önemsiyorum yeterli katkıyı verememenin üzüntüsü içindeyim ve dahaçok da biaraya gelip ayni havayı solumanın özlemi içindeyim.Bu konuyada bir el atarsanız harika olur. y.bodur
10-12-2015 21:11 (47)
Sayın Kaan Arslanoğlu, Ama gerçek sol rüzgar yeniden eserse merak etmeyin şimdiki çakma solcular ona da ayak uydurur, gerçeği yine tepeler demişsiniz. doğru söylüyorsunuz bence. İnsanlar güce tapar, ve neleri "fark etmeden" satabileceklerine, yine hiç fark etmeden nasıl nefret ettikleri şeylere dönüşebileceklerine akıl sır ermez. Ama gerçek kendini dayatınca, zavallı insanlardan nasıl büyük kahramanlar çıkar ona da akıl sır ermez. Belki gelecek bu günden, bu insanlarla, bizimle hem de, çok daha güzel olur. Marx'ın Balzac için söylediği gibi, tarih kitaplarının yazmadığını edebiyatçılardan öğrenebiliriz. Mithat Cemal Kuntay'ın Üç İstanbul'unu yeni bitirdim. (Bitirdiğim günden beri sokakta gördüğüm insanların yakasına yapışıp, bir iki çekeleyip bu kitabı okudun mu, okumadıysan hemen oku demek istiyorum. bu kitap gerçekten başka bir kitap)+++
10-12-2015 21:12 (48)
Üç İstanbul, Kemal Tahir'in Esir Şehrin Mahpusu (üçlemenin ikinci kitabı) ve N.S. Örik'in Abdülhamit Düşerken adlı kitabı bir bağla birbirine bağlı gibi. Dünya görüşleri, siyasal tavırları, hayatları birbirinden çok farklı bu üç yazarın andığım kitaplarını okurken, o günlerin trajedilerini bu günün farsları olarak okumaktan kendimi alamadım. Bana her bayağılık bugünü anımsattı. abdülhamitin istibdat dönemi bu güne gerçekten çok benziyor. peki sonrası, yani daha gelmemiş olan akp sonrası 1908 sonrasına mı benzeyecek? Yoksa bitmemiş proje, gerileyerek vicdan azabı gibi kalacak mı üstümüzde? olacak olan nasıl engellenir bilmiyorum. Eğer bir kampanya yapılırsa benim adımı da yazabilirsiniz.. Kendi kendime hiç bir şey yapamıyorum, ama ucundan tutabileceğim bir şey varsa elimden geleni yaparım. Saygılarımla İnci Derinde
10-12-2015 23:05 (49)
Müdürüm, TKP’deyken çıkardığınız dergiye bende abone olmuştum; bir-iki sayı geldi. Sonrası kesildi. 1 yıllık ödeme yapmıştım, param iade edilmedi. Sağlık olsun. Ankete biraz bodoslama dalmış oldum sanki. Anketle ilgili olarak görüşlerim; Az buçuk etrafımda çalışkan biri olarak bilinmeme rağmen ben kendimi çalışkan olarak görmem, tembel olduğumu düşünüyorum açıkçası. Ancak insanların aşırı zorlanmasından yana değilim, sonuçta iş, güç, koşuşturmaca, aile vs. içinde zaman çok kısıtlı. Çok kastırınca bir yerden bir sorun çıkıyor.1)İnsanbu farklı bir site, samimiyetliği konusunda şüphem yok. Ancak gerçeklik konusunda her zaman başarılımı orasını bilemiycem. 2)Farkı ortaya koymak bence çok gerekli değil. 3)Site olarak, özgürüniversite.org, tınaztitiz.com, deligaffar.com, yavuzdizdar.com, günceltip.blogspot.com ilk aklıma gelenler. yazar olarak ise cumhuriyet’te ekonomi yazarı olan Öztin AKGÜÇ (şimdi yazmıyor), İbrahim ORTAŞ (Çukurova Üniversitesi), Ahmet İNAM (ODTÜ) Devam edecek
10-12-2015 23:05 (50)
İsmet GEDİK (KTÜ), Tahir Musa CEYLAN, Osman NAMDAR 4)Çelişki değil belki ama sitenin kuruluşundan itibaren bakıldığında, yazıları çıkan kimi yazarlarla bence çok ciddi nedenler olmaksızın devam edilememesi. Mesela aklıma gelenlerden bazıları, Ali MERT, Yağız Üresin, Gürsel Erkılınç vs. 5)Nitelikli insan çok az, buna kendimi de katıyorum. ya da şöyle diyim, diyelim ki bir alanda nitelikli bir davranış sergilerken başka bir alanda kötü mesela. 6) İyi için mücadele eden bireysel bazda her siyasi düşünceden insan olduğunu düşünüyorum. Toplu olarak ise böyle bir güç yok. 7)İnsanbu sitesi bence iyi için mücadele eden sitelerden önde gidenlerden biri. Hakkını teslim ediyorum. 8)Daha fazlasının okunmasına gerek yok, okumak isteyen gelir bulur, okur. Ben en azından eşime, akrabalarıma, arkadaş çevreme, söylememe rağmen pek takip ettiklerini sanmıyorum. devam edecek
10-12-2015 23:05 (51)
9)Daha fazlasına ulaşılabilir; insanbu sitesinde özellikle eğitimciler, hocalar var. Öğrencilere en azından ders bitiminde tahtaya sitenin ismi verilebilir. 10) Fazla kasmamalıyız. 11) Mehmet harma hocanın önerisinden farklı olarak, insanbu sitesinde her meslekten insanlar var. Herkes kendi alanıyla ilgili sorulacak olan sorulara yanıt verebilir. Yaşadığı şehirde öne çıkmış ne idiğü belirli gıda vs. ürünleri maddi kazanç beklemeden hediye edebilir veya ödemesi yapılarak gönderebilir. Saygılar. R.Kulaksız
10-12-2015 23:13 (52)
Sevgili Recai, Çok eskiden beri tanışırız, artık okur yazar ilişkisinin dışında bir samimiyetimiz var. Verdiğin örneklerden sonra bir tuhaf oldum. Hele "çok önemli bir neden yokken şu şu isimler ayrıldı" demişsin ya... Orada koptum :)) Deligaffar'ı ben de tutuyorum. Daha fazlasını demeyeyim. Demek ki bizde bu anlatma kabiliyeti varsa, senin son dediğin gibi fazla kasmamalıyız :)) Yorumuna ve bunca yıllık desteğine teşekkürler. Yani veda etmiyoruz, yine katkılarını bekleriz, sadece teşekkür etmek istedim. Sevgilerle, saygılar benden de.. Kaan A.
11-12-2015 01:19 (53)
Değerli Müdürüm, hemen hemen 12 yıl olacak tanışıklığımız. Sizleri seviyor, sayıyoruz. Samimiyetinize sonsuz güveniyorum. Örneklerim abartıya kaçmış olabilir. Ama şunu demek istiyorum, sizden kaynaklanmamışta olabilir ama sık sık arkadaş, yazar,vs değiştirme bence olumlu katkı olmuyor. Uzun dostluklardan yanayım, ne güzel ki bizlerin sizlerle 12 yıldır muhabbeti sürüyor. Daha da sürecek destek ve muhabbetimiz. Veda yok,açık çek benden. Her türlü desteği vermeye hazırım. Hürmetlerimle. Recai Kulaksız
11-12-2015 01:20 (54)
İnsanbu'daki yazıları okuyan yorumlayan biri olarak soruları doğrudan cevaplamak yerine sorulara ilişkin cevaplarında bulunduğu bir yorum yazmayı tercih ettim. Sitenin diğer sol muhalif sitelerden farkı ne. Nitelik mi sadece nitelik olduğunu düşünmüyorum. Mesela ben ne kadar nitelik sahibiyim sorusuna siyaset konusunda nitelik sahibiyim diyebiliyorum da edebiyat konusunda nitelik sahibi miyim sorusuna evet cevabını veremiyorum. Bu sitenin en önemli özelliği bana kalırsa çıkar gözetmeksizin gerçekliği arama çabası. Bari olması gerekeni yapacak güce sahip değiliz gerçekliği kaybetmeyelim düşüncesiyle hareket ediyor. Siyasal goygoycu yorumlarda yok. Ulusalcıların büyük çoğunluğu İncirlik sonrası başlayan süreçte Rus uçağının düşürmesiyle devam eden süreçte anti emperyalist olmadıklarını çok güzel ortaya koydular. Dertleri Kürt siyasetinin emperyalizmle ilişkiye geçmesiymiş. Biz varken Amerikancılığı size yaptırmayızmış. ç.
11-12-2015 01:21 (55)
Liberaller Orhan Pamuk'u el üstünde tutarken,ulusalcılar da Aziz Sancar'ı el üstünde tutuyor. İki nobel ödülü alan kişinin de ortak özelliği Amerikancılık. Bir zavallı Putin eleştirisiyle ABD yanlısı olduğunu gösteriyor,diğeri ,Esad eleştirisiyle. (Türkiye'deki edebiyat ödüllerinin bir benzeri Nobel de) Site tasarımı konusundaki eleştirilerin hiçbirine katılmıyorum. Hem nitelik deyip hem ambalajı önemsemeye ne gerek var. Sitenin reklamsız olma durumu da mali açıdan bir sorun teşkil etmediği sürece devam etmeli. Dergi hem yazılar hakkında yorumları da geri dönüşleri de engelleyen bir şey, hem de maliyetli bir iş. Bana göre getirisi de şimdikinden daha iyi olmayacaktır. İnterneti takip edemeyecek çevreye dergiyle ulaşılacağı düşünülüyorsa gerçeklikten uzak bir şey. Dağıtım kanalları sınırlı olacağı için ulaşacak insan sayısı da az olacaktır. ç.
11-12-2015 09:02 (56)
Nobel Kimya Ödülü alan Profesör Aziz Sancar'ın ödül törenine medyamızın ilgisi pek azdı. Orhan Pamuk için cümbür cemaat yola çıkan, peş peşe yorumlar yazan,övgüler düzen, sevindirik olan, sayfalar dolusu söyleşiler yapan, manşetler atan köşecilerimiz, editörlerimiz, genel yayın yönetmenlerimiz Aziz Sancar'da beklediklerini bulamadılar ki olayı geçiştirdiler. Çifte standartçılık medyamızın genlerinde var. Cumhuriyete bağlılık göstermek büyük kusur anında yersiniz damgayı...can ertan
11-12-2015 15:09 (57)
Açık Bilim adlı internet sitesi kapandı. Sadece bilimsel gerçekleri yazıyordu. Barlas Öztürk
12-12-2015 20:49 (58)
"dunyalilar.org" adlı internet sitesini ilgilenenler takip edebilir. R.Kulaksız
13-12-2015 10:08 (59)
Sevgili Recai ve bize şunlar da iyi diyen başka arkadaşlar, kuşkusuz birçok iyi yayın organı ve internet sitesi var. İyi yazarlar var. Kötü demiyoruz. Ama gerçek "gerçek" arayışı son derece doğal olarak, yani kendiliğinden sağa sola bulaşmayı, onunla bununla sürtüşmeyi, dahası en yakınındaki ve en uzağındakiyle kavga etmeyi gerektirir sosyal alanda. Sıkı polemikler, kendi yayın organı içinde bile ciddi-sert tartışmaları gerektirir. Burada olduğu gibi. Yoksa bir yayın organına kapılanacaksın, karşı tarafa verip veriştireceksin, kendi yanındakinin bile yanlışını görmeyeceksin. Böyle yazarlık, böyle gazetecilik kolay. Bir sürü gerçeği de dile getirirsin bu arada. Ama AKP yanlısı gazeteler de bir sürü gerçek yazıyor ona bakarsan. Gerçek insan, bu bizden, bu bize yakın diye yandaşlarının yanlışlarını görmezden gelen insan değildir. SAHİCİ AYDIN GERÇEK İÇİN HERKESLE KAPIŞMAYI GÖZE ALAN, GEREKTİĞİNDE KAPIŞANDIR. BİZE YAPAY MUHALİFLERİ, YAPAY İNSANLARI ÖRNEK VERMEYİN LÜTFEN. Saygılar. K.A.
13-12-2015 13:38 (60)
M.Tanju Akad: 1)Biraz farklıyız ama bu iyi karşılanmıyor, (2) Nasıl ortaya konulduğuna bağlı, (3)ve (4)Mutlak ve eksiksiz doğru beklenmemeli, (5) Çok var ama düşük profilli yaşamaya zorlanıyorlar, (6) Henüz yok, (7) Gelmiyor, (8) Okunsa iyi olur, (9) Varsayılan solu değil tüm kesimleri muhatap alan daha zengin içerikli yayınlar olmalı, her yazı ve resim vs. toplumsal yarar ilkesine göre konmamalı, bazıları salt ilginç olduğu için konulmalı, (10) Erdem ve güç arasında denge kurmak zordur, (11) Bunu muhataplarına sormalı, (12) Bu konuda kimse açık olamaz, kendisine karşı bile, (13) Hayır, bu çok fedakarlık gerektirir.
13-12-2015 17:50 (61)
bu fikir ve söylemler mevcut siyasi partiler içinde olup mücadele edilmeli.faruk memişoğulları.
13-12-2015 21:42 (62)
S1 bu soruya cevap veremiyorum çünkü ötekileri takip etmiyorum. S2 farklılıkları tespit iyi kötü gerçek yada değil tespitinden sonra böbürlenme olabilir. Soru ikideki kirli davalar için kullananlara katılanlar ne yapıyorlar yada bu "tuzağa" düşmeyenler neler yapıyorlar S3 sözüne güvenilir bir yayın organı yok ! Diyelim ki var katıldık bi sonraki aşama ne olacak? İstenen sayıya ulaşınca işler kendiliğinden mi düzelecek? S4 nitelikli kaliteli insan niçin gerekli, mümkünse bu tip insanların tanımı yapılsın, eniyle boyuyla kilosuyla her yönüyle belki de reçete kendiliğinden ortaya çıkar. S5 üstüne basa basa nitelikli kaliteli insan tanımı !!! S6 iyi için "kimin için iyi" mücadele için siyasi güç olmak şart mı mevcut siyasi gücün mücadelesi kimin için ? Halk için mi kendi iktidarının devamı için mi ? Niteliksiz ve kalitesiz bir topluluğun haddine mi ilerici aydın sınıfın sırtına yük yüklemek S7 ben kendimi ilerici güç aydın görmediğim için bana itici gelmiyor. ++ Devam edecek O.T.
13-12-2015 21:42 (63)
Konu fikirse yazıysa siyasetse mütevazi karakterler silik kalıyor ise hangi diğer kategori mütevaziliğine rağmen silinmiyor? S8 sitenin bence de daha fazla okunmasına gerek yok nasıl olsa su yolunu bulur, bir de net olarak şunu belirtiyim başından beri bu sitenin reklam geliri gibi bir derdi kaygısı yok. Diğerleri ile mukayesede bu reklam geliri konusunun da es geçildiğini düşünüyorum birçoğu için "iyi, gerçek, doğru : para Diğer soruların cevapları hemen hemen bunların içinde. Okuyucusu ile yazarları ve yönetimi ile toplumsal mücadelenin okuma ve yazma kısmının dışında daha pratik yolları olduğu kanaatindeyim. Ve bu yol için sitenin kalıcı 250 takipçisi var desek bile hiç de azımsanacak bir rakam değil. Selamlar sevgiler. Osman Turna
14-12-2015 18:46 (64)
TOPLUMCU SAĞLIK SÖYLEŞİLERİ İZMİR'DE 18 Aralık Cuma akşamı İZMİR Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde söyleşimizi yapıyoruz. Ayrıntıları NHKM duyuracak.
15-12-2015 15:25 (65)
SOLU ŞİZOFREN EDİYORSUN BE KOMÜNİST PARTİ! Kötüler içinde bence en iyi siyasi güç Komünist Parti, en iyi yayın organı soL Portal. Fakat moralim bozulmasın, iyimser duygularım büsbütün uçmasın diye sol Portal’a girmiyordum birkaç aydır. Girdim ve aynı kurnaz yüzeysellik, insan aklını yine aynı hafife alma… Komünist Parti son olaylar üstüne bildiri yayınlamış. Yine devleti ve AKP’yi suçluyor sadece. Tamam suçlayalım, ama halka kan kusturan PKK’nın lafı yine geçmiyor. Ortada savaş var, öyleyse ya bir taraftan yana tavır alırsın ya da iki tarafı da suçlarsın. Eğer PKK’ya daha yakınsan Komünist Parti, onca ettiğin laflar ne: “Anti-Emperyalizm, bayrağa sahip çıkalım, halkı, ülkeyi ikiye böldürmeyelim.” Bir dediği bir dediğini yine tutmuyor komünistlerin. Çizgileri belirsiz, kimi nasıl ikna ederize göre ayarlı, ama halktan yana değil. Küçük solculuktan yana. Farklı yer ve zamanlarda farklı çevrelere farklı konuşmalar… Devam edecek.. Kaan Arslanoğlu
15-12-2015 15:16 (66)
Bir türlü halktan, yoksuldan yana yumruğunu masaya vuramıyor Parti. TTB’den, KESK’ten, DİSK’ten, Kürt rüzgarından ve en fenası, zenginden, orta sınıftan kopmayı göze alamıyor. Birkaç kuşak böyle harcanacak. Korkarım KP de ya tam HDP’leşecek ya da içinden yeni HDP’ci ve veya liberal kopmalar olacak. Korkunun faydası yok. Kaan Arslanoğlu
18-12-2015 21:31 (67)
37'den sonraki yorumculara da ayrı ayrı teşekkür ederim. Düşünmüşler, emek vermişler, fikir belirtmişler. Sağolsunlar. Yüz yüze konuştuğum birkaç arkadaş anketin çok kapsamlı ve derin sorular içerdiğini ve bu yüzden zor olduğunu söyledi, o yüzden cevap verememişler. Bunda da doğruluk payı var. Açık uçlu yazılı oldu bu :) Sanırım bundan sonra fazla cevap gelmeyecek. Öyle ki editörlerimiz bile ilgilenmediler konuyla :) Kanırtmaya gerek yok. BU AYNI ZAMANDA ANKETTEN ÇIKAN GENEL SONUÇ: Kasmaya, zorlamaya gerek yok. Olduğu kadar. Toplumda, aydınlarda ve bizim seslendiğimiz kesimde bir bezginlik, depresyon var. Adam sendecilik de var. Bu bugüne dek içinde yer alınan tüm hareketlerin hayal kırıklığı yaratmasından kaynaklanıyor. Lidersizlikten, alternatifsizlikten.. Bu genel durumu biz kendimizi sonuna dek zorlasak da değiştiremeyiz. Ama mütevazı ölçülerde, fakat kesin farkımızı da koyarak işe devam edeceğiz. Yavaş düzgündür şiarıyla.. +++ Devam edecek Kaan Arslanoğlu
18-12-2015 21:32 (68)
Okur sayısını artırmak da bir görev. Ama bu konuda da zorlamaya gerek yok. Bunun için yapılsa fayda edecek şeyler şunlar: Daha çok yazı, haber, sitenin daha hareketli olması, daha çok katkı, face ve twit üzerinden daha sık duyuru. Bunları zaman zaman artırıyoruz. Faydasını da görüyoruz. Ama inanın bu konuda fazla aktif olmak da insanı kötü ediyor. Sorun fiziksel veya beyinsel yorgunluktan kaçmak değil. Emek sakınmaktan değil. Ne kadar çok ve sık tartışma açarsak insanın çirkin yüzüyle daha çok karşılaşıyoruz. İnsanın cahil, aptal, egosu için yırtıcı haliyle daha sık karşılaşmak insanı yıpratıyor, güçten düşürüyor, şahsen bu tartışmalara girmek kendime saygımı azaltıyor. İçimden gelen başka bir sesi "bırak insan denen bu yaratık ne hali varsa görsün" sesini güçlendiriyor. İşte zorlamanın bir zararı da bu olabilir. Bir yandan erken tükenmek öte yanan insandan iyice nefret etmek... Yine de değerli okurlarımız ve yazarlarımız bu siteyi güçlendirmek istiyorlar ise +++ devam edecek Kaan Ars.
18-12-2015 21:33 (69)
EVET, BU SİTEYE GÜÇ VERMEK İÇİN NE YAPILABİLİR: Bize daha çok ve nitelikli yazılar gelmesi. Bir emeğe dayanan, okur çekebilecek, öğretici ve ilginç daha çok yazı, haber, yorum makalesi. Tartışma açacak başlıklar. Çıkan yazıların maille, telefonla, face ve twitle daha çok duyurulması. Bu konuda tam bir bezginlik ve tembellik hali mevcut. Birçok okur ve yazar bu konunun önemini kavramıyor veya kavradığı için bir şey yapmıyor :)) Face ve twit hesabı olmayanlar eğer duyuru yapacaklarsa hesap açsınlar. Yorumların artması ve daha verimli hale gelmesi. Zaten mevcut yorumculardan daha çok yorum beklemiyoruz :)) Yazıları okuyup da bir şey demeyen sesiz çoğunluktan birileri adlarını vererek buraya katılsalar keşke. Bunun güç olma açısından önemini kavramıyorlar ya da tam tersi bunu kavradıkları için özellikle destek sanılır diye ad vermiyorlar. Evet, aklıma gelenler şimdilik bu kadar. Herkese sevgiler, saygılar, teşekkürler... Kaan Arslanoğlu
19-12-2015 09:23 (70)
İzlenimim: Sitede Sayın KA dışındaki editörler güncel siyasetle ilgilenmiyor gibi görünüyor. İşin tuhaf yanı, Sayın KA da siyasetten başka bir şeyle ilgilenmiyor gibi görünüyor. Oysaki İnsanbu. Oysaki özde ve sözde birlik ve tutarlılık önemli.. saygılar. Mine M.
19-12-2015 09:30 (71)
ANKETE BİR EDİTÖRÜN SON CEVAPLARI.. Başlık olsun, dikkat çeksin diye büyük yazdım. Öteki editörler de dahil tüm okurların dikkatine. Sayın Mine hanım, size gelince. Yazarlar bölümünde adımı girin, hangi konularda ne yazmışım bir bakın, sadece iki dakikanızı alır. Siyasetten başka neyle kim ilgileniyor görürsünüz. Özde ve sözde birlik gereği saptamanız güzel de, biraz daha nesnel bakışa ihtiyacımız var gibi görünüyor. Saygılar. Kaan Ars.
19-12-2015 12:55 (72)
evet. ben yokken anket de yapmışsınız. açık uçlu sınava şimdi sıra sıra cevap versem çok gecikmiş olmam sanırım. bismillah (farzet ki bilal ok atıyo)! 1. başkanım yes. biz de aynen ötekiler gibiyiz. yoktur bi farkımız. 2. birinci soruya cevap "a be yes" olunca bu sorunun hükmü ortadan otomatikman kalkıyo. 3. hi-fi (yüksek sadakat diye çevirmişti bizim ökküzler bunu) olmanız hususunda size katılıyore. belki de sizi sistemin kahir ekseriyetinden ayıran yegane özellik bu. maalesef sürekli güvenilir bi çizgide olan ne kurum ne de yazar göremedik. ama nihayetinde herkes bi söz söyler. ve her söz bi propagandadır. onniçin zaten insan da bu. kgrg yani. 4. bu soru olmuş mu müdürüm? dürüstçe kendinize sorun. bu soru olmuş mu? bu bi onay beklentisi değil mi? e bu asıl sizi söyleminizle çeliştirmez mi? 5.durum bombok. sandığınızdan da feci bi haldeyiz. gaussian açıklamalara girişmeyelim şimdi. ama bi işte çok iyi olan başka bi işte de süpper geri olabildiğinden... insanbu! ve nobadi iz pörfekt! +
19-12-2015 12:55 (73)
+ 6. yoktur. tartışmaya gerek de yoktur. çünkü devlet olamamış, ya da mevcutu sürdürememiş, uluslaşamamış bi insan topluluğunun yaşadığı geçiş bölge coğrafyalarında iktidar hep proksi'dir. türk derin devleti diye bişey olduğunu sanan mallara burdan duyurulur. yok öyle bişe. öyle olaydı işte o zaman siyaset de olurdu. bugün yapılanlar "kenarından tutarsam ben de nimetlenirim" ya da "mastürbasyon ne hoş" kategorisinde ele alınabilir. 7. !?! e doğru. ne diyim ben buna şimdi. nasrettin hoca (bağzı angutlar "hoca nasreddin" diye bişe uydurduydu. bi de "fasulya" vardı. hey gidi günler!) zaten haklıydı. çünkü insan hakkaten ve ille de bu. 8. okunsun tabii. mala davara belki bi hayrı dokunur. ama disleksi düşündüğünüzden çok daha yaygın bi haslet! hatta bence okuduğunu anlamak toplumda "hastalık" diye sınıflandırılabilecek kadar nadir görülen bi varyasyon. 9. daha fazlası? seks ve vahşet her zaman satar. bi de tabii polim ve polemik! 10. tekkeye mi gidek yani? yogi mi olak? dağda meditasyon? +
19-12-2015 12:56 (74)
+ 11. devekuşu kabare geldi aklıma. yasaklar! minik minik minik kelebek. dur sakince uçmak ne demek!?! 12. tabisi de. 13. her gece "sen bugün insanbu için naaptın" diye kendime sorup öyle uyuyorum. yeminle!!! arif yavuz aksoy mucucuksss ve hürmetsss
19-12-2015 12:56 (75)
Sayın Arslanoğlu (71) elbette, KA olarak edebiyat, tıp, düşün vb alanlardaki tüm üretileriniz, yaratım ve ilgilerinize yönelik bir değerlendirme değildi söylediğim. "Son zamanlardaki yorumların" içerik ve yazarlarına bakarsanız, sizin yazdıklarınızın sayı-oran-konusu ile diğer editörlerin yazdıklarının sayı-oran-konularını nesnel biçimde karşılaştırmak mümkündür. Sizi veya diğerlerini incitmek de değil, niyetim. Sitenin "siyasi misyon" bakımından ağırlıklı yükünü siz taşıyorsunuz, bu çok aşikar, aslında kendi editörlerinize bile siteminize tanık olduğumuzdan bu tespiti yapma gereği duydum. Aranızda iş bölümü vardır kuşkusuz, ama o zaman niye bu kadar sitemkar olasınız, diye düşündüm. Doğrusu site ve misyonunu "belirleyen, yönlendiren, geliştiren" öncelikli olarak editörlerin ortak/ortak olmayan tutum ve duruşlarıdır, diye düşünüyorum. Bana dahil, kızmakta, sinirlenmekte %100 haklı olsanız da halihazırdaki durumun doğru ve çok boyutlu irdelenmesine katkıdır yaptığım.Saygılar.Mine M
19-12-2015 12:57 (76)
http://t24.com.tr/haber/15-yilda-900-kisi-cumhurbaskanina-hakaretten-davalik-oldu,319104 http://www.memurlar.net/haber/376849/ Meseleye geniş bakarken hem editörler hem de yazar, yorumcu ve okuyup paylaşanlar için başka realiteler bulunduğunu da hesaba katmak gerek... Mine M
19-12-2015 12:57 (77)
kapitalist barbarlık onca ödenen bedele rağmen değiştirilememiş ona karşı mücadelede gerekli akılcılık, dayanışma, örgütlenme sağlanamamış, insan henüz kapitalizmi aşabilecek bir düzeye ulaşamamış olabilir...ama bu kapitalizme boyun eğmeyi, ucundan kıyısından liberalleşmeyi,teslimiyeti gerektirmiyor...solda acı olan bu...liberalleşme eğilimi hem politik olarak hem de özel hayatlarda yaygın...bir tür şizofrenik durum...pek çok solcu aslında sisteme ucundan kıyısından eklemlenmiş, farkında olarak yada olmayarak değişmiş...somut bir kabulleniş oluşmuş ruhlarda...arada kimi heyecanlar kıvılcımlanıp sönüyor...kendimi katarak da yazıyorum...kapitalizm ruhlarımıza sinmiş... kapitalizmi değiştiremedik ama biz de değişmedik...güzel bir slogan...sosyalizm bir kişiliktir...ve politik açıdan sosyalist olmak asla yetmiyor...İNSAN BU sitesi aklımı koruma büyük destek oluyor...bana güç veriyor...can ertan can ertan
19-12-2015 20:44 (78)
Sitenin isminin de yaklaşımının da yanlış olduğuna ve başarısızlığa mahkum olduğuna inanıyorum. İnsandan, insanların çektiği sıkıntı ve acılardan, insanca duygulardan yola çıkarak, özenle "insan"dan arındırılmış ve "put" yapılmış kavramların içine "insan"ı sokarak onlara kişilik kazandırmaya çalışıyorsunuz. Bu çok anlaşılabilir bir yaklaşım değil. Ben bu konuda bizzat sitenizde bir deneme yaptım ve tuttum dedim ki "Hz. Musa köle olan İsrailoğullarını özgürlüğe kavuşturmak amacıyla Firavuna karşı sınıf mücadelesi yapmıştır" dedim. Yani "sınıf mücadelesi" kavramının içine insanı soktum. Ve aldığım tepkilere bakarak "bu tiplerin hepsi putçu 'insan'la ilgileri yok" dedim. Kaldı ki bunun yanısıra 1970 lerin 2. yarısından sonra doğan kişilerin hemen hemen tamamı dislektik. Gençlik döneminde ideolojik ve politik olamadıkları için aileden kopma sürecini gerçekleştirememiş ve beyinlerinde bazı nöron bağlantıları oluşamamış insanlar. Bunların ideolojik düşünmelerini ve felsefi okuma +++(B.Ö)
19-12-2015 20:45 (79)
+++ yapmalarını bekleyemeyeceğiniz gibi "dil"i evrensel bir şekilde kullanarak kavramlar üretmelerini de fiziksel olarak bekleyemezsiniz kendilerinden. Dolayısıyla yapmaya çalıştığınız şey başarısızlığa uğramaya mahkumdur. Burası putçu bir ülkedir. Her putun bir sahibi vardır. Putlara tapmak öyle genel bir şey de değildir. Put sahiplerini tanımanız, gereken saygıyı göstermeniz, el sıkışmanız bazen de küçük ücretler ödemeniz gerekir. Dolayısıyla sol çevreler ve sol kavramlar belirlidir. Dışına çıkamazsınız. Ayrıca bu memleket de Allah bile "insandan" uzaklaştırılıp "put" haline getirilmiştir. Allah'a bile tapmak için "ehlullah" olduğunu iddia eden herifleri görmeniz gerekir. Aslında bir nevi göle maya çalmaya çalışıyorsunuz. Ya tutarsa diyelim ve başarılar dileyelim. (B.Ö)
20-12-2015 09:34 (80)
Başkalarını "bu çok anlaşılabilir bir yaklaşım değil" diye eleştiren kişi kendisinin çok anlaşılır olduğunu sanıyor sanırım. Site içi denemesinde sınıf mücadelesi kavramı içine insanı da yerleştirmiş. Sonra verilen tepkiden bizim ("bu tipler" biz oluyoruz) hepimizin putçu olduğumuzu hemen anlamış. Bir de 70'lerin ikinci yarısından sonra doğan hemen herkes ona göre dislektikmiş. Bir ara da Nihat Genç'in yaş grubu kakaydı bu şahsa göre. Bu insanlardan (75 sonrasında doğanlar sanırım) dili evrensel şekilde kullanıp kavramlar üretmelerini "fiziksel" (?!?) olarak bekleyemezmişiz. Birsürü doğru fikir ışıltısı, bir laf salatası ve gereksiz sataşma içinde kayıp. Ve hep aynı tarz. Sevgili a.y.a. senden özür diliyorum, hakkındaki eski yorumum için. Sen en azından sevimlisin çok zaman. Malum şahısta ise esprinin kırıntısı bile yok. Saygıyla. Çağrı Erhan
20-12-2015 09:34 (81)
"Gazete veya derginin yöneticisi, içten ve özellikle ciddi bir tavırla yalan söyler, çünkü diğer gazete veya tiyatro yöneticilerine, yayıncılara karşı içtenlik bayrağını açtığında, onlarda lanetlediği tutumu kendisinin de aynen uyguladığını sık sık gizlemek zorunda kalır. Yalan söylemenin korkunç bir şey olduğunu ( bir siyasi partinin başkanı sıfatıyla, herhangi bir sıfatla) beyan etmek, çoğu kes başkalarından daha çok yalan söylemeyi ve bu arada içtenliğin ciddi maskesini ve kutsal tacını da atmamayı gerektirir. "İçten kişi"nin ortağı, farklı bir biçimde, daha safça yalan söyler. Yazarını, karısını aldatı gibi, vodvil numaralarıyla aldatır. Namuslu ve kaba saba bir adam olan yazı kurulu başkanı, evinizin daha yapımına bile başlanmayacağı bir tarihte hazır olacağına söz veren bir mimar gibi, düpedüz yalan söyler. Yazı işleri müdürü melek gibi bir adamdır, diğer üç kişinin arasında koşuşturup durur ve konunun ne olduğunu bilmeden, kardeşçe bir dayanışmayla, şeref sözü vererek değerli ++
20-12-2015 09:35 (82)
+konunun ne olduğunu bilmeden, kardeşçe bir titizlik ve sevgi dolu bir dayanışmayla, şeref sözü vererek değerli yardımlarda bulunur. Bu dört kişi, yazarın gelişiyle kesilen samimi bir çekişme içindedir. Her biri, gerektiğinde özel kavgaları bir yana bırakmayı bilir, en önemli askeri görevi hatırlayıp tehdit altındaki "birliğin" yardımına koşar." -Marcel Proust. Elbette herkes için geçerli olamaz bu saptamalar, insanların ortak özellikleri üzerine düşünmeye katkısı olabilir. Kendimize karşı bile dürüst olamayabiliyoruz. Ezel Parsa
20-12-2015 11:31 (83)
Ben burada kimseyle özel bir tartışmaya girmiyorum. Kimseyi de suçlamıyorum. Kimseyi de kişisel olarak tanımıyorum ve itham etmiyorum. Yalnızca, Türkiye'de eşitlik, özgürlük, yenilik, dayanışma, insan hakları ve daha aklınıza ne gelirse bütün kavramların içinin boşaltılmış olduğunu ve insan unsuru içermediklerini vurgulamaya çalışıyorum. Yoksa kimseyi itham etmek gibi bir niyetim yok. Söylemimin kişisel yönde bir takım ithamlar içerdiğini düşünen herkesten özür diliyorum. Söylemeye çalıştığım tek şey, insanlar için oluşturulmuş kavramların içlerinden insanca unsurları çıkarıp onu sadece belli grup ve kişilere özgün kıldığınızda onları "put" yapmış oluyorsunuz. Sitede şimdiye kadar yaptığım konuşmalardaki aşırı vurgular için herkesten özür diliyorum. (B.Ö)
20-12-2015 13:05 (84)
Ayrıca "belli yaş gruplarını suçlama" konusunda da ironi yaptığımı belirtiyor ve bu konuda da herkesten özür diliyorum. Tabii ki bu, eğitimle ve alınan eğitimin kalitesiyle ilgili bir konu. Söylenen bir şey gerçek anlamada kelimelerden ve seslerden bağımsızdır. Söz, sadece somut değil, soyut anlamalar da taşır. Yani bir şeyi söyleyen adamın gerçekte ne demek istediğini anlamak için söylenen sözü daha ileri soyutlayabilmek ve farklı soyut kavramlarla karşılaştırarak yorumlayabilmek gerekir. Aldığınız eğitim size bu alışkanlığı kazandırmamışsa sadece kelimelerin çıplak anlamlarında kalır ve daha öteye gidemezsiniz. Konu gider Türkçeyle felsefe yapılabilir mi yapılamaz mı ya dayanır. Hiç unutmuyorum lise birdeyken edebiyat hocamız gelmiş ve kompozisyon konusu vermişti. Konu şuydu: "Sanat benim, bilim biziz". Ve ardından bu ne demek, hiç ama hiç açıklama yapmamıştı. Herkes de anlamış ve yazmıştı. Sonuç olarak mesajlarımda geçen abartılı ironiler konusunda da herkesten özür diliyorum. (B.Ö)
20-12-2015 21:33 (85)
Sn. B.Ö. 83-84, kendinize haksızlık etmeyin. Bu kadar özür bence gereksiz. En azından, o "herkes"in içinde ben de varsam eğer, benden özür dilemenize gerek yok. Nedenlerini açıklamak için de bir 24 saatin geçmesini bekliyeceğim. Selamlar. mh
21-12-2015 21:53 (86)
Kaan Hocam, sunak diyince, servis tepsisinde sunmak gibi birşey zannediliyor ama sunak, dini yapılardaki adak kurban edilen yerler demekmiş. Yani öykü/şiir sunağı linkleri biraz kanlı olmuyor mu bu durumda. Bi sorayım dedim. Saygı sunağı:) mh
21-12-2015 21:58 (87)
Onun esprisi zaten baştan düşünülmüş haliyle öyle. Bizde şiir, öykü, roman okunmaz. Siyaset okuyanların ancak beşte biri kadardır en iyimser hesapla edebiyat okuyan. Bir de eserler şu komedi filmlerindeki gibi pasta yağmuruna tutulur, yazılı olarak değil de daha çok arkadan konuşmalarla. Biz hem buna dikkat çekelim, hem bu adla okuru biraz kışkırtalım, arkadan tartışmayı önden tartışmaya çevirelim istemiştik. Ama bu sefer de altına yorum bölümü koymayı ihmal etmiştik. Sonra bu eksiği kısmen giderdik. Sözün kısası, bunlar kurbanlık işte. Atışlar, bıçaklar serbest :)) Kaan A.
22-12-2015 11:42 (88)
Evet Sn. B.Ö. 24 saat beklemekteki amacım, sizin samimi özürlerinize karşı, sizden de özür dileyecek birilerinin olup olmadığını görmek içindi ve beklediğim gibi hiç birinden de ses çıkmadı. Bu nedenle kendinize haksızlık etmeyin demiştim. Burası bir kavga meydanı değil ve yenme-yenilme yok. Siz düşüncelerinizi açıkladınız. O kadar. Daha eskiden beri yazıyor olmamız bizi haklı kılmaz ve hiç birimiz sizden daha az saçmalıyor değiliz. Mesele bu. Saygılar. mh
22-12-2015 12:22 (89)
hemen cevap yetiştireyim. ben kendisiyle olan polemik nedeniyle cümle alemden özür dilemiştim. kayıtta var. a.y.a. cevap yetiştirsss
23-12-2015 08:52 (90)
BU İŞ YERİNDE GREV VAR! Bazen düşünüyorum: Bu insan malzemesiyle sadece yazılı olarak bile bu insanlığa muhalefet etmek boş mu? Bu da bir sahte umut yaratır mı? Biz de mi beyaz yalanlar üretip birilerini başka amaçlar için, en azından manevi olarak kullanıyoruz? Esas erdem sessiz çoğunluğunki mi? Hele fiilen hiçbir şey yapmayıp sözde çok keskin olanlardan sanılmak? Değer mi? Günde ortalama dört-beş saat emeğe değer mi? Bunu daha sonra değerlendiririz. Ama içimden greve gitmek geldi. Yine tek olarak. En az 15 gün. Sonra belki konuşuruz, belki konuşmaya da değmez. Kaan Arslanoğlu
24-12-2015 13:54 (91)
Bu grev şimdiye kadar desteklemediğim ilk grev olacak. Akif Akalın.
24-12-2015 13:54 (92)
İnsanbu'nun sahte umut yarattığını düşünmüyorum. Zaten ortada umutlanacak bir durum da yok. İnsanbu sistemden uzak durma çabası gösteriyor. Bu çaba dışında yapabilecek bir şey de yok,insanı yaşama bağlayan da bu çaba. Sessiz çoğunluk günü kurtarma derdinde pragmatist siyaset toplumun dokularına da işlemiş durumda. Muhalif toplumsal kesimler de bunun içinde. ç.
25-12-2015 08:18 (93)
Sayın ç (92), sistemden uzak durma çabası ile sisteme muhalefet etme, dahası sistemi değiştirme umut ve çabası aynı şey değil, kanaatimce... Üstelik, tam da bu ikisi arasındaki fark, strateji-yöntem ve yönelimleri, umut ve beklentileri, etkilenme ve tepkileri belirleyici değil midir? Sayın Kaan Arslanoğlu'nun zaman zaman gördüğümüz tepkilerini de bu bağlamda değerlendirmek gerek, diye düşünüyorum. Saygılar. Mine M.
25-12-2015 17:19 (94)
Tabi ki aynı şeyler değil de. Sisteme muhalefet etme çabası gösteren özne de yok. Sistemle içli dışlı olarak sistemle mücadele edilmez. Örnek de vereyim Sosyalistler 5. güç olacak diyerek oluşturulan BHH(birleşik Haziran Hareketi) vardı, CHP'li vekilleri BHH yöneticisi yaparak, HDP'yi ya CHP'yi seçimde destekleyerek 5. güç olamazsın.Zaten olamadılar,BHH'nin sadece adı geldi. Bu şekilde siyaset yaparak CHP'nin ya da Kürt hareketinin bir parçası olursun. TKP'nin bölünme sürecine bakarsanız orada da görürsünüz. Büyük iddialarla yola çıkanların şu anda iddia da bulunmayanlar kadar siyasete etkileri yok. Bugün ittifak stratejisi ile hareket edenler iltihak oluyorlar.ç.
27-12-2015 08:54 (95)
Her şeyde olduğu gibi ÖZELEŞTİRİDE de makulü bulmak gerek. Bazen kendi tespitlerimizi kendimiz unutuyor kendimizi acımasızca eleştiriyoruz. Buradaki herkes dünyanın yeni bir ORTAÇAĞA düştüğü konusunda hemfikir sanıyorum. Tarihin yönünün ileri gitmediği bir evreden geçiyoruz. Geçen sefer bu süre BİN yıl sürmüştü. Bu kez bu kadar uzun sürmeyeceğini umuyoruz fakat bu tür dönemlerin en az birkaç kuşak süreceği de ortada. Şu an dünyanın karşı karşıya olduğu sorunlara bakın. Bu sorunların hiçbiri mevcut insan aklı ve teknolojiyle aşılamayacak sorunlar değil. O halde neden hiçbir sorunda tek bir adım atılamıyor? Neoliberalizmi ele alalım. Bugün dünya üzerinde neoliberalizmi savunabilen 1 kişi kalmadı. Sermaye çevrelerinden bile neoliberalizmin dünyanın sonunu getirebileceğine ilişkin kuşkular var. O halde neden kimse neoliberal politikaları terk edemiyor, hatta Venezuela ve Küba gibi neoliberalizmin en radikal karşıtları bile onun kucağına düşüyor? +++
27-12-2015 08:55 (96)
Ben içinde bulunduğumuz durumu bir uçurumdan aşağı yuvarlanmak olarak görüyorum. İNSAN BU gibi girişimler bu yuvarlanma içinde bir yerlere tutunmaya çabalıyor. Fakat genel gidiş aşağıya doğru. Peki bırakalım gitsin mi? Nasıl olsa DİBE vurur sonra çıkar mıyız? Açıkçası ben bir DİP olduğuna inanmıyorum. DİP kuramı bence züğürt tesellisi. Düşüşün dibi yok, her zaman beterin de beteri vardır. Bu nedenle İNSAN BU bu süreçte tarihsel misyonunu sürdürmeli, hiç değilse düşüşü yavaşlatmaya, bu süreçte daha az hasar almaya katkıda bulunmalı. Düşüşün durması ve tekrar yükselişe geçmek İNSAN BU gibi girişimlerin çabaları sayesinde olacak. Bence geçen ortaçağ iyi incelenmeli. İçinde bulunduğumuz ortaçağdan çıkışın anahtarı burada. Geçtiğimiz ortaçağda bugün İNSAN BU'nun işlevini üstlenmiş yapılar incelenmeli, dersler çıkartılmalı. Bu süreçte en önemli şey MORAL. Moral asla yitirilmemeli. Belki biz göremeyeceğiz fakat dünyanın bu ortaçağdan da çıkacağına inancı yitirmemeli. Akif Akalın
27-12-2015 22:17 (97)
Konuyla ilintili, zihin açıcı bir yazı: http://www.cangungen.com/2015/12/11/toplumsal-gerceklik-algisinin-kurulusunda-ideolojik-fantazinin-yeri/#more-3109 Mine M.
27-12-2015 22:17 (98)
İnsanbu yazarları editörleri okur olarak eleştiri öneri görüş yazanlar ufkumu açıyor...ülkenin ve dünyanın hali malum...iç savaş ve dünya savaşı olasılıkları var...çevre felaketi olasılığı da ortada...o yüzden burada sergilenen emek birikim büyük özveri hak ettiği ilgiyi göremese de çok değerli...bu yayını sürdürebilmek için gösterilen azme çalışkanlığa umutluluğa burada sola verilen değere hayranım...bir kez daha teşekkürler...can ertan
28-12-2015 11:06 (99)
97 numaralı yorumdaki link bu sitenin şu an ortada gözükmeyen kurucu editörünün söylemeye çalıştığı ne varsa aksini söylüyor. Yine onun hurafe olmakla suçladığı şeylerin tam dibi bu linkte serilmiş halde. Bu galiba okuduğunu anlayamamak oluyor. Yoksa konuyla ilintili ve zihin açıcı bir yazı diye sunulan şey post-modern illüzyonistliğin bir varyantı iken buraya referans verilmezdi sanırım. Bu durumda da Kaan Arslanoğlu greve çıkmakta çok da haksız gözükmüyor. Konuş, konuş, yaz, yaz... Sitenin sadık bir okuru ve yazarı bile sana bu kadar ters bir şey savunsun sonra. Hani bu politik görüş de değil. Tabii ki x kişisi a fikriyatı ve g partisini desteklerken y de başkasına sarılabilir. Ama adamcağız bunları (post-modernleri) zaten yöntem olarak reddetmişken bu linkin verilmesi daha da ilginç. İşte insan da bu ama. Saygıyla... Çağrı Erhan
28-12-2015 12:55 (100)
"Bu galiba okuduğunu anlayamamak oluyor." demişsiniz ya, bence de öyle, Sn ÇE. Anlamamışsınız. Mine M.
28-12-2015 13:11 (101)
Yo hayır sayın miskioğlu. Ben gayet iyi anladığımdan eminim. Ç.E.
28-12-2015 15:16 (102)
Değerli Dostlar, özellikle yeni yazmaya başlayan yorumcuların şevklerini kırmayalım derim. Bakalım neler yazacaklar? Burası özgür bir sitedir. Bırakalım, yüz çiçek açsın, bin fikir yarışsın. Bu bağlamda Sn. Recep Yıldız hoşgelmiştir. Ve daha sonra...Sn. Mine M. size ayrıca teşekkürler önerdiğiniz site için. Kanımca Sn. Ç.E. ile gerilime gerek yok çünkü, aynı yazarın http://www.cangungen.com/2011/03/04/postmodernizm/ yazısı (özellikle de yorumlarıyla birlikte okuyunuz lütfen) sitemiz tarzına uygun esintiler taşıyor bu anlamda. Saygı ve dostlukla. mh
28-12-2015 20:52 (103)
Yukarıdaki yorum bana yine aynı blogda yer alan ‘Narsizmin çekinik ya da örtük tezahürü’ yazısını çağrıştırdı. Kapitalizmin zihinlerimizi bulandırıp algılarımızı bozarak oluşturduğu halüsinasyonla, en karşı olanların dahi sistemle nasıl barışıkmış gibi davranışlar sergileyebildiği anlatılmış yazıda. Orada tanımlanan bahçıvanın tavrı ile burada bu yayını gerçekleştirenlerin tavrı örtüşüyor. Bir köşe yazarı yazısını yazar işi biter, burada yazanlar yazdıkları her yazıyı yoruma açarak çok daha zor bir iş yapıyorlar. Editörlerin çok ciddi bir emek harcadıklarını görebiliyoruz, bu çok yorucu tempo zaman zaman isyan ettiriyor haklı olarak. Bu yayını sağlıklı bir şekilde sürdü
28-12-2015 20:53 (104)
+++İnsanlar yaptıkları işe gönlünü katarsa önemser, burada emeği geçenlerin kendilerini değil ama yaptıkları işi önemsediklerini düşünüyorum. Umut vadeden çabanız hiç bitmesin, ayrık otlarıyla mücadele zordur ama imkansız değil. Sevgi ve saygıyla Deniz Can
28-12-2015 20:54 (105)
Sayın Harma, gönderdiğiniz linki de okudum. ilk yorum (Manas destanı uzunluğunda idi kabaca - nazmi dogan yazmış anladığım kadarıyla) bende aşırı dozdan zehirlenmeye yolaçtı. afakanlar bastı desem yeri var. allaha çok şükür, bu sitedeki hiçbir manyak bugüne kadar o raddede saçmalamadı. belki niyetlendiler ama editör filtresine takıldılar. tanrı türk'ü korusun mu bilmem, ama editörlere sabır versin. saygı ve dostluk hususunda bilmukabele diyorum. Ç.E.
28-12-2015 20:56 (106)
http://www.hurriyet.com.tr/dtk-bildirgesinde-ozyonetimi-sahipleniyoruz-mesaji-40032681 http://haber.sol.org.tr/turkiye/turkiyelilesme-ama-hangi-turkiye-140873 http://ilerihaber.org/yazarlar/metin-culhaoglu/sikintili-bir-yazi/1775/ http://dayanisma.net/gezi/2015/12/25/emep-odp-halkevinden-ozerklik-talebine-tam-destek/ ç.
28-12-2015 20:57 (107)
Neyi ne anladığımız konusuna girmeyeceğim, Sn Erhan, ancak 99'da yer alan "sitenin sadık bir okur ve yazarı" ifadesine istinaden bir kaç şey söylemek istiyorum. Sadakat, evlilik, parti ve takım tutma, dostluk konularında aşina olduğumuz ve genellikle değerli bulduğumuz bir kavram. Ama kültür-sanat-düşün arenasında, gelişime sekte vurabilecek bir yan etki oluşturabilir; özellikle de hakikati, doğruyu, iyiyi arama niyetinde-yolunda olanlar için ihtiyatla değerlendirilmesi gereken bir "aidiyet" biçimi olduğunu düşünüyorum. Bu bakımdan, halihazırda, belki "müdavim" kelimesi daha uygun olabilir. Saygılar. Mine M.
28-12-2015 22:59 (108)
Problem yok. İsterseniz "gedikli" deyiverin mine hanım. Bir grup insanın bu sitede politik doğruculuktan, kelime transisyonu çabasından başka tavırlarını ben göremedim zaten. O da benim görme kusurumdur belki. Ama unutmayın. Gerçeğe sadakat da var. Fidel de sadık demek. Saygılar. Ç. E. Bu arada, sevgili ç, çok link göndermişsiniz. Yorumsuz kalmayı mı seçtiniz? Biz mi yorumlayalım istediniz?
28-12-2015 23:26 (109)
Arada kopukluk olmuş.....Bu yayını sağlıklı bir şekilde sürdürebilmek adına arayış içinde olduklarını görüyorum, alternatifler içinde yorumlara kapatmak da var mutlaka çünkü zaman zaman dillendirildi bu. Bunun iyi bir seçenek olduğunu düşünmüyorum ve bunu sıradanlaşma, canlılığı yitirme ve tartışma kültürünün yok edilmeye çalışılmasına uyum gösterme olarak algılıyorum. ...Deniz Can
29-12-2015 04:55 (110)
Kavramlarla düşünüp anlaşmaya çalışıyoruz, aynı kavram dilini kullanmayacaksak zaten anlaşabilmek güç... tuhaftır ki, tam da "gerçeğe sadakat"ten dolayı yapmış olduğum açıklamayı politik doğruculuk olarak tanımlıyorsunuz... bu siteye sadık olmak, bu sitenin editörlerince yazılan, yayına uygun bulunan veya sansüre uğramayan yazıları, görüşleri, amaçları/misyonu sahiplenmek, karşı düşünceleri dillendirmemek beklenti/algısını doğuruyor, işte tam da sizin gösterdiğiniz tepkide olduğu gibi... bu arada, niye müdavimi beğenmediğiniz? yazı ve yorumlarım gedikli olacak düzeyde de değil :)) Saygılar. Mine M.
29-12-2015 04:56 (111)
Tartıştığımız konuların gündelik siyasete yansımaları.O nedenle yorumlamadan paylaşayım dedim.Sosyalistlerimiz niye 5. güç olamıyoruz diye soruyorlardı sorunun cevabı da burada. KP,HTKP dışında özerklik konusunda itirazda bulunan yok.(Proje Türkiye'nin tamamını kapsıyor) Özerkliğin pratiğe yansımasını söyleyeyim. Asgari ücret bölgelere göre belirlenecektir. Ucuz işçiliğin önü açılacaktır. AVM,otel inşaatı gibi projeler için yasal pürüzler ortadan kalkacaktır. Bunun bir de muhafazakar bölgelerde toplumsal boyutu var. ç.
29-12-2015 11:39 (112)
Sn. Ç.E. 105, saptamalarınıza katılıyorum. Sözkonusu yazıdaki birinci yorum, fikir uçuşmasının nasıl da sınırsız olabileceğini göstermesi açısından güzel bir örnek. mh
29-12-2015 11:41 (113)
feodalizmin, arabesk bir kültürün, çarpık kentleşmenin,etnik ve mezhep kimlikçiliğinin, emperyalizmin baskısının yoğun olduğu bir islam coğrafyasında sosyalizme yandaş bulmak çok çok zor diyenler haksız değiller... cumhuriyet, hukuk devleti, bağımsızlık, laiklik mücadelesi yeterli diyorlar... ancak bu da maalesef sosyalizmi anlatmak kadar zor... sol hiçbir ülkede olmadığı kadar yaratıcı, özverili dayanışmacı cesur olmak zorunda bu topraklarda... bu çok uzun yıllara yayılacak bir mücadele... küçük adımlar, ısrarlı çabalar çok değerli... sanat, bilim ve felsefeyle bağını asla yitirmemeli, gerçeğe tutkulu bir bağlılık göstermeli sosyalizm diyenler... insanbu ama değiştirebiliriz...can ertan
29-12-2015 15:45 (114)
"feodalizmin, arabesk bir kültürün, çarpık kentleşmenin,etnik ve mezhep kimlikçiliğinin, emperyalizmin baskısının yoğun olduğu bir islam coğrafyasında sosyalizme yandaş bulmak çok çok zor diyenler haksız değiller"demişsiniz Sn Can Ertan. Peki ama, o zaman bunların -hadi olmadığı demeyeyim- çoğunun buradaki düzeyde olmadığı Batı ülkelerinde sosyalizmin çoğunluk tercihi olmamamasının, kendi yöneticilerinin emperyalist emellerinin mutlu-mesut-sivil halk çoğunluğu tarafından reddedilmemesinin, alaşağı edilmemelerinin sebebi nedir? Gerçekten merak ediyorum. Saygılar. Mine M.
30-12-2015 11:50 (115)
Kaan Hocam greve çıkalı bir hafta olmuş bile. Sayılı gün çabuk geçti. Umarım dönüşü uzamaz. mh
30-12-2015 21:07 (116)
Felsefe "düşünce sanatı, düşünmeyi düşünmek, varlık, bilgi, gerçek, adalet, güzellik, doğruluk, akıl ve dil gibi konularla ilgili genel ve temel sorunlara ilişkin yapılan çalışmalardır" ve "Alçak gönüllülük, yetinmek, açgözlü olmamak felsefe yapan kişinin özelliklerindendir" olarak tanımlandığına göre sitemizin, temel olarak bir felsefe sitesi olarak tanımlanması yanlış olmaz kanaatindeyim. Belki farkında değiliz ama bu böyle. Saygıyla. mh.
31-12-2015 23:55 (117)
Tüm İnsanBU yazar ve okurlarının yeni yılını en iyi dileklerimle kutluyorum. Sevgi ve saygılarımla, Ümit Özkan
02-01-2016 20:27 (118)
https://www.youtube.com/watch?v=ipe6CMvW0Dg&app=desktop izlemenizi öneririm. Saygılar. Recai Kulaksız
04-01-2016 04:41 (119)
Sayın Harma (116), düşünsel ve sanatsal faaliyetlerin yer aldığı, siyaset, sağlık, kültür, medya konularında görüş ve eleştirilerin paylaşıldığı bir site burası; ancak, bir "Felsefe" sitesi değil, kanaatimce. Yaşam sayfasında diğer konular yanısıra, rastgele olarak masaj, egzersiz, diyet, gebelik, doğum, annelik, kadın vb konuların da incelendiği, yer yer ilgili uzmanların görüşlerinin de yer aldığı bir internet site/gazetesinin tıp veya kadın-doğum disiplinini temsil edecek bir site olarak kabul edilemeyeceği gibi... Saygılar. Mine M.
05-01-2016 02:28 (120)
Kanal 24 de hastanede terör tartışılıyor. PKK yanlılarının hastanelerde görevli oluşu ve yaralı askerlerle yeterince ilgilenmiyor olma ihtimalleri. Bu ne garip bir durumdur böyle, kimin ne olduğu hele bu tür kurumlarda çalışanların kimlikleri araştırılmıyor mu? Deniz Can
05-01-2016 12:35 (121)
sayın john dennis, pardon deniz can, 120 nümrolu yorumunuza kontryorumda bulunmam farz oldu (buradaki yazar ve yorumcuları bi mizantropi abidesi olan beynim yine de çok seviyo; bunu baskılamaya çalışıyorum, ama olmuyo). şimdi sırayla gidelim. bi haberi değerlendirirken bazı temel hususları dikkate almak gerek (üçü soru, biri önkoşul). 1. haberi veren kim? kaynak neresi? 2. verilen haberde data ne / informasya ne? 3. bu haber neticesinde verilmek istenen ne? haber doğrudan propaganda mı? intelicıns ajansının elinden çıkma bi yönlendirme mi? 4. haberi alan kişi / kurum duygularını ve taraf olma halini bu haberi değerlendirirken unutmak durumunda! evet. öyleyse bu hususları dikkate alarak bu haberi tekrar değerlendirelim mi
05-01-2016 12:35 (122)
bence hoş olur. hadi bakalım. birinci soruya cevap ne? bu haberi kanal 24'te izlemişsiniz. kanal 24 neci? cem küçük'ün, ersoy dede'nin çalıştığı bi kanal. yani? yandaşlıkta akit'i sollama potansiyeli olan bi kurum. 2. pekaka diye bi örgüt var mı? var. bunun yandaşları var mı? e örgüt olup yandaşı olmaması zaten acaip olurdu. yaralı askerler var mı? onlar da var. ama bu ifadeler data mı? informasya mı? ben cevap vereyim. informasya. 3. bu haberin altında bi intelicıns ajansının yönlendirmesi olabilir mi? sanmam. bu daha çok "adi propaganda" kategorisinde ele alınabilir. 4. tüm duygularımızdan ve taraf olma hallerimizden sıyrılıp kanal 24'ün bazı hastanelerdeki pekaka yandaşlarının yaralı askerlere tavırları ile ilgili +++
05-01-2016 12:36 (123)
+++ andığınız haberine karşı ne tür bi tepki göstermemiz, bu haberi nası yorumlamamız gerekirdi? el cevab: 1. bölgede çalışmış ve bu ülkenin son 25 yıllık tarihine canlı (ve aklı başında) tanıklık etmiş biri olarak bunu ifade ediyorum. devlet kurumlarında her türde siyasi fraksiyona derin sempati - hatta fanatik bağlılık - duyan memurların çalışması nası bize artık garip gelmiyosa (biz bu hale getirildik - kendiliğimizden böyle değildik), pekaka yandaşlarının oralarda istihdam edilmesinin de garip gelmemesi gerekir. sonuçta devletin bu memurları ya da hastanede memur statüsü olmadan da çalışan insanların tamamını non-pekaka ya da kontr-pekaka bireylerden seçmesi (hele de bölgede derin bi pekaka sevdası varken) mümkün +++
05-01-2016 12:37 (124)
+++ değildi ve değildir. 2. bölge de facto kaybedilmiş bi coğrafyadır. mesele coğrafi olarak oranın kaybedilmiş olmasının da çok ötesindedir. manevi olarak bu bağ kati biçimde kopmuştur. bu saatten sonra toplum baskısı nedeniyle aynı evde yaşamak zorunda kalan, ama aslında ruhen boşanmış karı-kocanın haliyle aynıdır T.C.'nin ve bölge halkının konumu. 3. bu iç savaş hali, tazminat ve nafaka isteminde kendi ailesinin gazlamasıyla iyice dizgininden boşanmış kadınla, erkekliğe yine de bok sürdürmeme duygusunu ilkel benliğinden atamamış adamın bağırış-çağırışı olarak nitelenebilir. ve evet. etrafta cam-çerçeve-vazo kırılmıştır. kırılmaya devam da edecektir. 4. iktidar sahipleri uzun vadede bu meselenin bu hale geleceğini bal+
05-01-2016 12:38 (125)
+gibi bilmekteydi. ama vaktinde bazı güçler tarafından kendilerine başka hülyalı zaferler vaadedildiğinden, ve bu zaferlere inanmak o gün onların "wishful thinking"i bol zihinlerinde daha hoş göründüğünden onlar bu yola girmişlerdir. e onlar girdiğinde biz de girmiş bulunduk (bkz: almanya yenilince biz de yenilmiş sayıldık efsanesi). 5. şimdi bu iktidarın 1 nümrolu propaganda aracının böyle bi tabloda ne dediğinin hiç bi önemi yoktur. ve olamaz. bi şart hariç: data sunarlarsa eyvallah. onu da didik didik etmek gerekir. 6. e zurnacıbaşının birilerinin hoşuna gidecek havaları çalıyo olduğunu görmek bu haberden çıkartılacak asıl yorumdur. 7. son ve önemli not şu: sağlık çalışanları da (doktorundan tıbbi sekreterine kada) ++
05-01-2016 12:43 (126)
++ insandır. insanlar nominal olarak kutsiyet atfedilmiş mesleklerin erbabı da olsalar önce insandırlar. toplumda ne kada ahlaksız, ne kada erdemli insan varsa, aşşaa yukarı aynı oranda da doktorların, hemşirelerin, postaların arasında erdemli, ahlaksız, fanatik, gıvır-zıvır olur. yani yaralı olan kişi pekakalı da olsa, memet de olsa aynı hizmeti hakeder (ama bu size göre böyle). hiç de böyle düşünmeyen bi grup insan olabilir. aldanmayın. "insandır" deyin, geçin. son 10 yılda bu ülkede ne tür temel hak ihlallerinin, üstelik de savcı-hakim eliyle yapıldığını bi daha hatırlayıverin. burası türkiye! herşey olur. tekrar saygılarımla efendim. kanal 24'ü de lütfen referans almayıverin. a.y.a. bahusus hürmetsss! başgan nerdess?
05-01-2016 14:03 (127)
Arif Yavuz Aksoy'un tespitlerinin büyük çoğunluğuna katılıyorum. Deniz Can Kanal 24 referans alınabilecek bir kanal değil. Bir dönem en önemli ismi eski Birgüncü Melih Altınok'du. Melih Altınok önce ulusalcı yazılar yazarak ulusalcı medyadan teklif bekledi o olmayınca liberal "sol"cu takılayım dedi. O tuttu. Oradan önce Taraf'a. İktidar cemaat krizi çıkınca iktidardan yana oldu, Taraf'tan 24'e geçti. Ersoy Dede'nin geçmişini araştırırsanız benzer bir durum çıkabilir. (Birgün'ün kuruluşunda destek oldum demişti,ama geçmişteki yazılarını bilmiyorum) Yani yarın bugün dediklerinin tam tersi iktidar diyorsa onu derler. ç.
05-01-2016 16:21 (128)
Yani Kanal 24 referans alınamaz. Türk milliyetçiliği de Kürt milliyetçi söylemler de arada zaten az olan bağı iyice azaltıyor. Sizin bu haberi sorgulamamanız bir örnek. Kanal 24'te muhafazakâr hastalara kılık kıyafetinden dolayı laik doktorlar tarafından ayrımcılık yapılıyor diye haber yapılsaydı inanmazdınız. Böyle doktor kesinlikle yoktur da diyemeyiz. Ali İsmail'e bakan doktor örneği var. ç.
06-01-2016 00:21 (129)
İkinize de açıklamalarınız için teşekkür ediyorum. Kanal 24 ü iki gündür izliyorum, bugün de konu başkanlık sistemi idi. Ne kadar iyi olacağı hazır anayasa değişmişken her şeyin değişmesinin ne kadar güzel olacağı söylendi durdu. İyi de neden, farkı ne bu konuda hiç bir şey söyleyen yok. Bu kanalı da tanımış oldum. Farklı kanalları izlemek, farklı düşünceleri görmek ve topluma neler sunulduğunu bilmek açısından iyi ama sağlığa zararlı. Haklısınız sorgulamadan enine boyuna düşünmeden hiçbir şeyi doğru kabul etmemek gerekiyor, doğru bile olsa gündeme bugün geliyorsa neden demeliyiz. Deniz Can
06-01-2016 12:38 (130)
http://www.rotahaber.com/medya/oda-tv-nin-saibeli-yazarinin-fotografi-bakin-nereden-cikti-h577821.html --- ilginç. hele de odatv'nin pek çok başlıkta ne dediği belli olmayacak tavırlar sergileyen bir haber sitesi olduğu dikkate alındığında bu iddia (ki çok sağlam duruyor) soner yalçın ekibinin başka ne tür manipulasyonlar yapmış olabileceği sorusunu gündeme getiriyor. hazır haber kaynaklarına güven sorunu ortaya atılmışken ben de bunu paylaşayım dedim. zaten galiba ç bu yazıların müstear isimle yazıldığı iddiasını dile getirmişti. saygılar. çağrı erhan
06-01-2016 12:59 (131)
Boşverin rotahaber'i Sn. Ç.E. Asiye Güldoğan'ı düzenli okuyanlar onun sanal kişilik olduğunu bilirler, zaten yazar da kendinin gerçek olduğunu iddia etmemektedir ki. Siz rotahaber'in yazarlar linkine bir bakın esas. mh
07-01-2016 12:56 (132)
1- Siz ötekiler gibi değilsiniz. Kepazeliğin kuşatmasında, yavan ve beğlik söylemle eğer gerçekten bir "öteki"lik varsa bu sizsiniz. Yalnızca yığın dışı değil, aynı zamanda zaman dışısınız. Kendimi de o şekilde yorumluyorum bir hayli uzun bir süredir. Ya da sizleri okudukça sözcüklerim somutlaştı. 2- Farkı ortaya koymak zorundayız. Mütevazilik bir erdemdir ama dozu önemli. İsa'nın hakkı İsa'ya, Sezar'ın hakkı Sezar'a. İnsan BU farkını ortaya koyduğu gibi bunu bir söylem olarak da dışavurmalı. 3- Yanılmıyorsunuz. Ortalamacı muhalif "ünlü"lerin tweetlerinin haber değeri gördüğü, uzayda çekilecek ilk pornonun haber metnin yazılabildiği sol yayıncılığımızda mevziler tümüyle yitirilmiş durumda ama bunun farkındalığı yok. 4- Çelişmiyor. 5- Çok daha fazla değil. Ben zaten bir süredir "insan" sözcüğünü bir türe takebül edecek şekilde değil, bir sıfat olarak kullanıyorum. Hak edenlerin sayısı bir hayli az. Ama doğru hamlelerle sayı arttırılabilir. Onur Keşaplı
07-01-2016 12:56 (133)
6- Siyasi güç olarak bir adresi göstermek zor hatta imkansız. Ancak kimi örgütlerde samimi olarak bu güdülenmeyle hareket eden kişiler ve kimi zaman toplamlar görmek mümkün. 7- İtici gelmiyor, bilakis çekici geliyor. Benzer bir "ukalalığa" sahip olduğumu biliyorum. Kişi kendini tanımaya büyük mesai harcamalı, sonuçlarını -ne kadar ukala veya itici olursa olsun- paylaşmalı. Bu savaşta cephe ortaklığını gerektiriyor. 8- Daha fazla okunması için ortalamacılığa, öyle veya böyle popülizme kaymaya gerek yok. Hatta bence yorumlar kısmı kimi zaman fazla "eğlenceli" oluyor ve "ne gerek var" demekten kendimi alamıyorum. Sitenin daha fazla okunmak için çaba harcamasına gerek yok. Okurların yaratacağı etkileşim, okur sayısını da olması gerektiği hızda arttıracaktır. 9- İnsan BU buluşmaları? Bir ağ veya etkinlik planlaması? Çözüm veya öneri budur diye söylemiyorum ben de emin değilim ama acaba düşünülebilir mi? 10- Daha itici hale getirebilir belli odaklarda ama bu kötü bir netice mi? Onur Keşaplı
07-01-2016 13:34 (134)
11- Kendi adıma kurtulduğumu, arındığımı düşünüyorum. "Güncel"in sahte çekiciliğinden, akışından büyük ölçüde uzaklaştığımı düşünüyorum hatta biliyorum. 12- Elbette sorguluyorum. 13- Değişkenli ve büyük ölçüde yıkıcı bir hayatım var. Buna rağmen yaşadığım şehir olan Uşak'ta üretmek adına elimden gelenin fazlasını ortaya koyuyorum. Danışmanı olduğum topluluklar, içinde yer aldığım Azizm Sanat Örgütü, bazıları kişisel, bazıları zoraki bazılarıda kolektif olan yazınsal ve görsel çalışmalarımla ilerlemeyi sürmeye büyük çaba harcıyorum her şeye rağmen. Yetersiz geliyor, eksikleri tespit etmeye ve düzeltmeye çalışıyorum. Bunun yanı sıra paylaşımcılığa büyük önem vererek temas halinde olduğum hatırı sayılır bir sayıya ulaşan öğrencilerle beynimde, elimde ne varsa paylaşıyorum, paslıyorum. İnsan BU'da bunlardan biri oluyor doğal olarak. Onur Keşaplı
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210646
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.