Sen, insanın hangi türüsün?

                                       Sen, insanın hangi türüsün?

İnsan dendiğinde anladığımız şey bir insanı ne kadar yansıtır? Bütün insanlar gerçekten de aynı türde midir?

 

Hangi tür insansın?

Sen insanın hangi türüsün? Mesela beş yaşındaki kız çocuğunu diri diri yakarak öldüren “insan”la (1), 2014 Soma maden kazasında kurtulduğu halde arkadaşlarını kurtarabilmek için tekrar madene dönen ve yaşamını yitiren maden işçisi Tayyip Şenlik‘i (2,3) aynı tür mü kabul etmeliyiz?

On yaşındaki kız çocuklarıyla fuhuş yapmak için Tayland’a giden Avrupalı “insan”la, Filistinli bir ailenin evinin yıkımına engel olmak isterken greyderin altında kalarak yaşamını yitiren Amerikalı Rachel Corrie aynı tür olabilir mi? İkinci dünya savaşında açlık çekerken atların dışkılarındaki arpaları arkadaşlarıyla paylaşan insanla yine aynı cephede o sıralarda o askerlere vermediği tereyağlı ekmeklerle köpeğini besleyen subay nasıl aynı tür olabilir?

Aylık 50 bin TL geliri olduğu halde 6 bin TL lik maaşına zam isteyen bürokrat ile aylık 40 dolar maaşla çalışıp 1 milyon dolarlık Fields madalyasını, “ihtiyacım olan her şeyim var” diyerek reddeden matematik dehası Grigori Perelman nasıl aynı türün iki bireyi olabilir?

Bir öğün atladığında ne kadar aç kaldığını gördüğü herkese anlatan insanla, açlık grevinde 60 gün aç kalıp ölen Bobby Sands aynı türe mi aittir gerçekten? Anne Frank ile Joseph Mengele, Stephan Zweig ile Hermann Goering nasıl aynı tür olabilir?

 

Herşey insana dahil

İstemesek de böyledir. Anılan bütün isimler insandır ve bunların hepsi insana dahildir. İsimleri anılan iyi ve kötü, erdemli ve alçak olanların tamamı insandır. Orada ismi geçen ve geçmeyen her türlü yüce davranışla her türlü alçaklık insana aittir.

 

Ahlakımızı tercih ederiz

Bu bakımdan insan türü, en yüce erdemlerle en aşağılık alçaklıkların arasında geniş düzlüklerde konumlandırmıştır varoluşunu. Her birimiz yüceliklerle alçaklıkların bazen çok uzun bazen de çok kısa mesafesinde bir yerde dururuz. Çoğumuz ne Goebbels kadar alçağızdır ne de Perelman kadar kadar yüce… Çoğumuz Goebbels’e göre çok masum, Perelman’a göre çok alçağızdır. Bu düşünsel “ahlaki ölçek”te bulunduğumuz konumu açıkça seçeriz. Kime, neye, ölçeğin hangi tarafına yakın durduğumuzdan bizzat sorumluyuzdur.

O halde bu doğrudan sorumluluğu da göz önüne alarak kendi kendimize tekrar soralım: “ben hangi insan türünü seçiyorum?”

 

                                                                                                                      Taylan Kara

taylankara111gmail.com

 

Notlar:

1http://www.milliyet.com.tr/intikam-icin-vahsice-oldurdu/gundem/detay/1874798/default.htm

2. http://video.ntvmsnbc.com/arkadaslari-icin-canini-verdi.html

3. http://somaniniscileri.blogspot.com.tr/2014/05/tayyip-senlik.html

Facebook
yorumlar ... ( 18 )
27-02-2015
26-02-2015 12:03 (1)
Duyarlı insanların daha çok elini taşın altına koyması ve politikaya soyunması gerek. Yazar, sanatçı, filozof olmak yetmeyecek gibi dünyayı güzelleştirmeye. Mine
26-02-2015 12:03 (2)
Frozen bekliyorum. Zaman az. Yazı güzel. Misaller de güzel. Ama yine ve ille şindler'in listesi ve fonda ishak incisatar vibrasyonu sezilmiyo değil. a.y.a.
26-02-2015 14:05 (3)
Sevgili Taylan, Bu durumun AÇIKÇA bir 'seçim' olduğuna emin misin? Biyolojik, genetik faktörler dikkate alındığında bir yere kadar (bence önemli bir yere kadar) 'verili' bir durum olmasın. Antisosyal kişilik bozukluğunu düşün. Elseverler bu özellikleri nedeniyle hep mi kaybediyorlar, hiç mi kazançları yok. Ahlak gelişiminin hem biyolojik hem de sosyal belirleyicileri var. Bunlar ne kadar kişinin elinde ki kendi seçimi olsun. Rachel Corrie Kohlberg'in Ahlak kuramının 6. evresinde. (bunu hangi şartlar hazırladı? Corrie iyi olmayı mı seçti? seçtiyse nereye kadar?) Dünyada kaç kişi bu evreye ulaşabiliyor, 6 yı geçtim 4 ve 5 inci evreye kaçımız ulaşabiliyoruz) ve bu durum gerçekten bizim seçimimiz mi? Yazını görünce bu sorular aklıma geldi. Gökhan Sarısoy
26-02-2015 16:29 (4)
İnsanlar arasında evrimsel açıdan 6 farklı tür olduğunu okumuştum (Bilim ve Gelecek dergisiydi herhalde). Bazen neden bu eşittsizliğe, adaletsizliğe bu kadar isyan ediyorum, çoğunluk niye benim kadar önemsemiyor, herhalde sorun genlerde. Kaan Arslanoğlu ne der acaba? Hakan ASAN
26-02-2015 16:58 (5)
Marksistler leninistler, fotoğraftaki iki insan türünün tam ortasında yer alıyorlar. Ya da bu iki türün bir karışımı onlar. İki yüzleri var. Teoride Rachel Corrieler. Ama pratikte Suphi Altındöken.
26-02-2015 17:26 (6)
Acaba doğru yere mi odaklanıyor bu yazı? Insanların yaşamlarındaki seçimleri ne kadar bilinçli veya ne kadar kendi kontrollerinde? Verilen örnekler anlaşılır olma kaygısıyla uçlarda olmak zorunda şüphesiz. Bunların kötü tarafta yer alanları yüksek olasılıkla sadece seçimle ilgili değil ciddi patolojilerle ilişkili olmalı. Iyi olanların bir çoğu ise herkesin 'olamayacağı' örnekler. Yüksek vicdan ve ahlak sahibi olmak öğrenilebilir, öğretilebilir veya seçilebilen bir şey olabilir mi, ben emin değilim. Diğer taraftan toplumun ortalama ahlakı veya buna ne denir bilemiyorum ama yalancıktan değil yaygın geçerliliği olan ve reel olarak yürürlükteki ahlak öğretisinin ne olduğu bana göre daha önemli. Bu 'normalden sapmalara' odaklanmak yerine normları iyileştirmeye odaklanmak daha yaşanır bir hayat ve sağlıklı bir toplum oluşturmak için daha önemli olabilir. Diğer taraftan normları ne kadar iyi belirleyip uygulayabilirsek ve iyiye yaklaştırabilirsek istenmeyen yöndeki sapmaları +++
26-02-2015 17:27 (7)
da azaltmak mümkün olabilir. Sonuç olarak bireylerin seçimlerine hitap eden yazı güzel ve keyifle okunuyor ama toplumsal yozlaşmanın önüne geçmenin yolu vicdanlara seslenmek değil bireyleri doğru yetiştirmek. Okullarda verilen formal eğitim değil ama kastettiğim. Otobüs kuyruğunda, sanayideki atölyede, evde aile içinde, yolda yürürken, yaşamın her alanında insanların birbirlerine davranışlarında gizli olan; olumlu ve olumsuz davranışlara verilen bireysel ve toplumsal tepkilerde gizli olan ahlak öğretisinden bahsediyorum. İşte bu noktada ben çok ümitsizim. Esas soru şu: biz nasıl insanları makbul kabul etmeye başladık? Saygı ve sevgiler. UA.
26-02-2015 23:58 (8)
Merhaba Gökhan, Sana 50den fazla yazı yolladıktan sonra seni burada görmek çok sevindirici. ) yorumlarından ve özellikle de okuduğun 100lerce kitapla ilgili bundan sonra da yararlanmayı çok isterim. yazdıklarını inkar etmiyorum, edemem de. insan, elbette sadece iradesinden ve seçiminden oluşmamıştır; hatta bunlar insanın çok çok az bir kısmını oluşturur. Genetik ve çevresel olarak değiştiremeyeceğimiz bir bağlama doğarız, bu doğru. Ama ne kadar az bir yüzdesini oluşturursa oluştursun, insanın seçim yaptığı, iradesini gösterdiği bir pay da var. değiştirebildiği, kendisini kattığı, tam da bu nedenle de seçimlerinden sorumlu olduğu... Hukuk da bunu varsayar. Bu kısmı zorlamak, geliştirmek, ilerletmek zorundayız. yakın zamanda insanı sıçratacak bir genetik mutasyon ya da çevresel koşulları eşitleyecek bir toplumsal devrim olmayacaksa, bu iradi kısmı zorlamak ve "yeni insan"ı bu seçimlerden çıkarmak zorundayız. birey olarak değiştirebileceğimiz tek yer irade ve seçimlerimiz çünkü. t.kara
27-02-2015 08:02 (9)
"N. Süleymanoğlu 300 kiloyu kopardığına göre, hadi ben de kaldırayım şimdi" demek gibi mesela, "ben şöyle bir insan olmayı seçiyorum şimdi" demek. Bu durumda, fiziksel veya psikolojik açıdan sakatlanır belki de ölürüz, niyetlendiğimiz şeyin kıyısına bile varamadan. İçine doğulan ortam, genetik, bireysel biyolojik özellikler, yaşam tesadüfleri, kişisel tercihler; bunların hepsinin bir arada oluşturduğu şimdiki "ben", ne yaptı bugüne değin? Şu andaki durumu ne? Mevcut ortam nedir? Bu "ben"in kendine problem ettiği şey ne? Bunun ne kadarını gerçekleştirebilir? Sonuçta, herkesten bir anda kahraman çıkmaz. Hatta, belki ne kadar istese de ömrübillah çıkmayacak. Ama karınca kararınca (?) neler yapabilir? Kendi olabileceğinin en iyisi (?) ne olabilir? Bunlar da elbet, farkındalık ve çaba ile bir yandan dönüşürken bir yandan da eyleyerek cevabı şekillenecek sorular. Mine
27-02-2015 08:03 (10)
Perelman, yeteri kadar saygı görmediği için ödülü reddetmiştir. Bu insanların seçimlerinin iyilik veya kötülük olduğuna ne kadar emin olabiliriz? Perelman ikinci dünya savaşını görmedi. Görseydi dehası fark edilebilir, Hitler üst düzeyde bir görev verebilirdi. Saygı görmekten memnun olur muydu, bilemeyiz. Belki düşük ücretle vatanı için çalışırdı ve toplama kamplarını yönetirdi. Kötülük yapma fırsatı eline geçmeyenin iyiliğinden bahsedilemez. İnsanların karakterleri bu kadar keskin sınırlara sahip değildir. Saygılarımla.
27-02-2015 08:03 (11)
İntihar bombacısı veya kamikaze pilotu hangi türe giriyor? Hayatlarını bir ideale feda eden bu insanlar iyi türde insanlar mıdır? Bu ayrım böyle kesin çizgilerle yapılabilir mi? Higgs ve Englert Nobel ödülünü aldılar diye, kötü insanlardır diyebilir miyiz? Rachel Corrie öleceğini bilseydi Filistin'e gider miydi bilmiyoruz. Arkadaşları bu olaydan sonra evlerine döndüyse kötü insanlar mıdır? Ölen onlardan biri de olabilirdi. Bobby Sands'e duygulanıyoruz, ülkemizde ölüm oruçlarını aynı hassasiyetle değerlendirebiliyor muyuz? İyi ve kötü, böyle net sınırlarla ayrılmış mıdır gerçekten? DM
27-02-2015 10:35 (12)
Verilen örnekler, belli insanlık durumlarının uç prototipleridir. Perelman "iyi ya da kötü" insan örneği değil ama "paraya önem vermeme erdemi"nin örneğidir. Gündelik yaşamında belki de saçma sapan bir insandır, terk ettiği çocuğu vardır, bencildir vs. B. Sands, bir davaya adanma iradesinin uç bir örneğidir. Bu örnekler iyi ya da kötü insan örnekleri değil insanlık durumlarının örnekleridir. Değerli yorumcuların örnekleri kesinlikle doğru: B.Sands, müthiş bir irade gücü örneğidir, bu net; ancak belki karısını dövüyordur, belki acımadan birini bıçaklamıştır. Örnekleri onlarca arttırabiliriz, uzak örnekler sadece konuyla ilgisiz yan tartışmalara girmemek içindir. Yoksa bunların çok daha fazlasını buralarda da bulabiliriz. Tek tek ele aldığımızda insan, bir kolajdır; biraz ondan biraz bundan... Hiç bir insan total olarak iyi ya da kötü değildir. Tek bir sıfattansa insan, bütün bunların birarada olduğu bir "sıfatlar toplamı"dır. Ancak "bunların oranı"nda bir seçim payımız vardır. TKara
27-02-2015 12:23 (13)
Anne Frank'ın durumu seçim yapmakla ilgili değil. Goering'e gelince, bir yönetim biçiminin seçimini başarıyla yerine getirdiği için mesleğinde yükselmiş, mevki sahibi olmuştur. Başarı kriterleri ve toplumun değer yargıları, kültür ile belirlenir. Kültürü ise estetik anlayışı ve sanat geliştirir. Kişilerin nasıl bir insan olacakları, büyüdükleri ve yaşadıkları toplumla doğrudan ilgilidir. Özgecan'ı öldüren tek bir kötü kişi değil, üç kişi, hatta kültürü giderek yozlaşan Türkiye toplumunun tüm bireyleridir.
27-02-2015 23:25 (14)
Bir kaç yıl önce, bir yolculuk esnasında, otogarda, otobüse binen anne-babasını yolcu etmeye gelmiş genç bir insan gördüm; o aşağıda, ben otobüsün penceresinde… yanında -muhtemelen yeni evli- eşi ile…Gülen gözlerinde annesine bakarken öyle bir sevgi ifadesi ki…tüm yüzünde, ama özellikle gözlerinde…ve sonra el sallarken, dudaklarında belli belirsiz bir “Allah’a emanet olun”…Uzun zamandır böyle sevgiyle gülümseme görmediğimi fark ettim…isterdim ki, şu gülümsemeyi alsam yanıma, çoğaltsam çoğaltabildiğimce, saçsam çevreye… Nedense bana öyle geldi ki; bir evlat, annesine böyle içten bir sevgi duyan ve bunu böyle güzel gösteren; kimseye bilerek kötülük etmez… sadece bir evlat değil elbet, bir insan diğerini böyle sevse, böyle baksa, kıyamaz başkasına…öyle hisettim işte...Mine
28-02-2015 00:01 (15)
"İnsan mutlu olduğunda daha iyi kalplidir." Oscar Wilde
28-02-2015 00:41 (16)
"Özgecan'ı öldüren tek bir kötü kişi değil, üç kişi, hatta kültürü giderek yozlaşan Türkiye toplumunun tüm bireyleridir." Doğrudur! TK'yı tanıdığım için o hariç diyerek yazıyorum. Burada yazı yazan, yorum yapan çok insan (on yıl önce ben de, 45 yaşındayken) milyonlarca insanının ölümüne yol açabilecek "Devrim'e" yandaş bir insan olarak. Bu tecavüzcü, canavar aslında çok politik müstakbel-Canavar'dan daha kötü değil! Özgecan'ı öldüren, ve benzeri o kadar çok "bireysel" canavarlıkları yapan insanlar bu toplumun "sevgili" ürünleridir. Canavarlar bir seçimin değil, bu toplumsal-siyasal-dinsel-ahlaki-kültürel sürecin "doğal" ürünleridir. Kadına yönelik acımasızlığın toplumsal-özgün yapısını önemseyerek, temelinde binlerce yıllık koşullanmışlığı unutmadan anımsatmak istiyorum."Kötülüğün" kaynakları konusunda daha dikkatli olmalıyız. Bu, bir seçim değil; egemenlerin "erkek kölelere" de aşağılayacağı diğer insanları-kadınları temin ederek iktidarlarını sürdürme politikasının ana politikası!+
28-02-2015 00:42 (17)
Örneğin "Kadına yönelik şiddet" konusu "sosyalistlerin" hala gündeminde değil; çünkü onlar da bu erkek iktidar yarışının bir parçası. Toplumun "değer yargıları" ile açıkça kapışmak, yüzleşmek istemiyorlar. "Devrim olunca hallolacak zaten!"--- "Yok ya!" Kadına yönelik tahakküm "sınıfsal" değildir. "Doğal'dır!" Zorbalığın hakim olduğu "doğa" içindeki olağanlık! Zayıf, ezik erkeğin de ezeceği, aşağılayacağı bir kadını olmasına izin veren tahakküm-sömürü-egemen düzeninin sigortası. Sol'culuk da bu zihniyetten kopmuş değildir. Ve bu halleri de "doğal'dır!" En az on bin yıllık bu "doğal" halden çıkış da zaman alacaktır. Ama bizi bu "çıkış'a" götürecek yolu konuşuyorsak, bileceğiz ki, bu, bize bir seçim yapma imkanını sağlayacak hayat koşullarıdır. Olgunun en korkunç yanı, 2500 yıl önce de benzeri vahşet ve acımasızlıktan rahatsız olan insanlar vardı! Belki de çözüm bu yolda; bu bağları bulup çoğaltmak. ogürsel
05-03-2015 15:28 (18)
Taylan yorumunun tamamına katılıyorum. İnsanlar aynı anda hem iyi hem de kötüdürler. Bu iyi kısma eğitimle, öğretimle, sosyal ve ekonomik kalkınma vb. ile katkı sağlanıp kötü tarafı baskılanabilir ve bu mutlaka yapılmalıdır. Ancak o kötü taraf hep ordadır. Sadece şartların olgunlaşmasını bekler. Şartlar oluştuğunda hepimiz canavara dönüşebiliriz ve bu çok korkutucu. Bakınız Milgram deneyi https://www.youtube.com/watch?v=_e1_-UpdzZ0 Saygılar Gökhan Sarısoy
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210903
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.