Sosyalistlerin de en büyük sorunu: Sosyal embesillik

İnsanlığın büyük açmazlarının sırrı ne? Varılan noktayı en özet biçimde anlatmaya çalışacağım. Bu noktaya kendi başıma derin akıl yürütmelerle varmadım. O da var elbette; on binlerce insan tanıma, bir o kadar sayıda olguyu ince ince ele alma deneyimi de pekiştirdi doğruluğunu. Bu temel sorunu inceleyen yüzlerce düşünür, yazarı rehber edindim. Antropoloji, genetik bilimi, evrim bilimi, sosyobiyoloji, sosyoloji, evrimci psikoloji, bilişsel psikoloji vb. bize ne öğretiyor:  

İnsan 200 bin yıl kadar önce bugünkü durumuna evrimleşti. 200 bin yıl öncesinin ortam koşullarında, o ortama uyum sağlamış ve bu sayede türünü devam ettirmiş atalarından evrimleşerek, yaşamda kalabilecek ayrı bir tür olarak ortaya çıktı.

İnsan zekası doğrudan bu evrim koşullarının, o koşullarda hayatta kalabilme ve üremeye yetecek yönde bir doğal seçilimin sonucudur. İnsan zekası bölmelidir. Üç ana bölümden, teknik zeka, sosyal zeka ve dil zekasından, bir de bunları birleştiren genel zekadan oluşur.

İnsanın teknik zekası kısmen milyon yıl öncesinin ihtiyaçlarından, kısmen de rastlantıdan ötürü hayli gelişmişti. Bu zeka yüz binlerce yıl önce sadece potansiyel haldeydi, yani büyük bölümü kullanılamıyordu. Kalabalık yaşam, sınıflı toplum, şehirler… derken endüstri toplumuna geçildi. Teknik zeka bugün en üst dereceleriyle “uygarlığın” hizmetinde. Matematikte, fizikte, kimyada harikalar yaratıyor. İnsan bilgisayarlar yapıyor, arabalar, roketler icat ediyor, uzaya bile gidebiliyor.

Dil zekası da insana içkin bir evrimsel modül olarak ortaya çıktı. O da çok gelişkindir. İletişime yarar. Bunun ötesinde “şeytani” bir işlevi de vardır. Gerçekten çok yalana hizmet eder, aldatmaya yarar, iktidar sahiplerinin yönetmesini kolaylaştırır. İnsan, diliyle masallar, efsaneler yaratır, olmayan dünyalar yaratır, buna inanır.

Sosyal zeka ise güdük kalmıştır. İnsanın en aptal yanıdır sosyal aklı. Ufak kabilelerde az çok iyi işlev gören bu güdük sosyal zeka, büyük kalabalıkları hakkaniyetle, mantıkla yönetmek için yetmez. Şehirlerde iflas eder sosyal zeka. Teknik zekanın önüne koyduklarını doğru dürüst kullanamaz sosyal akıl. Müthiş arabalar yapar, ama onları kuralına uygun yürütemez, kaza yapar ölür, her yıl milyonlarca kayba çare aramak şöyle dursun, bunu umursamaz bile. Cidden koyun zekası gibidir insanın sosyal zekası, genel zekadan takviye almasa, insan toplumunun koyun sürüsünden hiçbir farkı kalmaz. Atom bombası icat eder, ama onunla yüz binleri öldürdüğüne aldırmaz.

İnsanın sosyal zekası, çok değil ortalama 10 puan yüksek olsaydı, şu an sınırlar kalkmış, bütün milletler birleşmiş, sosyalist düzen her yerde işler halde bulunurdu. Sosyalizm gibi basit bir çözüme bile yetemez sosyal akıl.

Bu zavallı durumu binlerce yıl önce görmeye başladı bazı düşünürler. Ama son elli yıllık verilerle gerçek artık apaçık ortada.

Felsefe dine dönüştü, sosyalizm bin parçaya bölündü

Gerçek apaçık ortadayken geçmişte ve bugün insanın açmazlarına hâlâ masalsı saptamalar bulanlar, onlar üstünden çözümler önerenler aydınlar arasında ezici çoğunlukta. Aydınların sosyal embesilliği. Geniş yığınlarsa daha da düşük sosyal zekalarıyla zaten hiçbir şeyin farkında değil.

İşte bu durum saptaması, açmazlara neden bulma çabaları felsefeyi doğurdu. Felsefe başlangıçta tüm bilimlere yakındı, ondan güç alıyordu. Ama Eski Yunan’dan sonra hızlı biçimde bilimden ve gerçekten koptu. Felsefe bir tür dine, öğretisi dinsel öğretiye, dili anlaşılmaz bir ezoterizme saplandı. Bilim dünyanın derin açmazını gösteremiyorsa, dille, mantıkla çözeriz bilinmezi, dedi bazı filozoflar. O gelişmiş şeytani dille, o anasının gözü insan mantığıyla, o aldatmak için ustalaşmış usavurumlarla. Felsefe bunun madrabazlığına dönüştü. Kant, Hegel öğretileri bile tüm gelişmişliğine ve olumlu yanlarına karşın bugün baktığımız noktadan Papalık öğretisinden daha faydalı değildir insanlığa.

Felsefeyi ayaklarının üstüne oturtmaya çalışan yine emekten, yaşamdan yana iki insandı. Marx ve Engels. Felsefenin bilimle bağlarını tekrar kurdular, insan kültüründe büyük atılım yaptılar. Ama onlar da evrim bilimden, genetikten, habersizdi. Sonunda onların öğretisi de bilim dışı bir masala dönüştürüldü. Halen de öyledir.

Bugün bu tartışmayı yeniden açmamıza vesile olan Mutluhan İzmir arkadaşımızın makalesinde bahsettiği Lacan, Freud. Felsefeyi yeniden dil madrabazlığına döndürenlerin başında gelirler. Bir yandan insanın gelişmemiş sosyal zekasının ürünüdürler, öte yandan diğer sömürgenler gibi kitlelerdeki o gelişmemiş zekayı kendi beş on puan yüksek zekalarıyla istismar eden ideolojik iktidar sahipleridirler.

Freud ve Lacan’ın tezleri tıpkı dinsel öğretiler gibi inanmayı gerektiren, inanılmadığı takdirde hayatta hiçbir gerçek karşılığı bulunmayan dogmalardır. Söz gelimi “Fallik Nesne” yerine “Kıllık Nesne” diye bir kavram üretilseydi… İnsanın açmazı kılsız olduğunu keşfetmesi ve yeniden kıl aramasıdır, büyük problemi budur denseydi… Bunu yüksek bir ikna yeteneği ve cinsellikle birleştirselerdi. Şu anda dünyada on milyonlarca entelektüel “Kıllık Nesne”den bahsedecekti. Çünkü fallik nesnenin, oral, anal vs. dönemin vb. insan yaşamında hiçbir bilimsel karşılığı yoktu, olamaz. Bunlar aksi ispatlanamaz, doğruluğu da gösterilemez inanç unsurlarıdır.

En düzeyli aydınlar ve hatta sosyalistler dahil olmak üzere neredeyse tüm insanlar inançlarıyla yaşar. Bir şeyin doğruluğunu veya doğru olmadığını onlara bin belgeyle gösterseniz, ancak inanmak isterlerse, bundan mutlu olacaklarsa inanırlar, onları rahatsız edecekse bu yeni bilgi, kesinlikle inanmazlar. O yüzden Lacan konusunu da fazla uzatmaya gerek bulunmaz. Bu tartışmada ve başka pek çok tartışmada gözlemlediğim değişmez olgu şudur ki, kanıtların, belgelerin, sayfaların, kitapların yığılması, ancak yığana yorgunluk verir, ötekinde hiçbir değişiklik yaratmaz. İnsan Bu .

İnsan soyu sosyal bakımdan embesildir. Debil bile değildir. Yazık ki sosyalistler de böyledir. Bunu deyince hakaret gibi algılanıyor ve büyük tepki çekiyor. Ama gerçek bu, bilimsel bir gerçek. Ben de aptalım, sanırım sosyal yönden embesilin de altındayım, galiba sosyal idioyum. Tek farkım bazı kişilik özelliklerim ve genel zekamın birkaç noktadaki işlekliği nedeniyle bunun farkında bulunmam. Benim gibi birçok ayrıksı birey çıkmış on binlerce yıl boyunca. Az çok bu dediklerime benzer şeyler söylemişler. Ne yolla anlatırlarsa anlatsınlar pek bir işe yaramamış. Çünkü aptal bir akıl aptal olduğunu kabul edemez ki. Buna aklı yetmez. Debil olsa belki fark eder, ama embesile nasıl anlatırsınız embesilliği. 

Durumu az çok kavrayan birçok politik lider veya yazar farklı bir yol izlemiş. Siz şöylesiniz, böylesiniz, şu kadar akıllısınız, bu kadar zekisiniz diye gaz vermişler çevrelerine. Ve bu yolla kesinlikle daha başarılı olmuşlar. Onlar sanırım embesilin üstünde zeka gösteren sosyal debiller. Kim aptallığının yüzüne vurulmasından hoşlanır. Bu moral bozucu bir şeydir ve ilerletmez. Onun yerine Pygmalion etkisini kullanmak, yani durumu olduğundan iyi göstermek her zaman daha akıllıcadır. Ama sadece bu yetmez. Toplumların sosyal salak olduğunu kabul edeceksiniz bir kere. Ondan sonra ona neyi ne kadar öğretebilirimi, nasıl yönlendirebilirimi planlayacaksınız. Sosyalistlerin açmazı burada. Toplumu potansiyel zeka küpü görmelerinde. Yenilgi orada başlar, iş biter zaten.

Sanıyorlar ki, doğruda sağlam durur kıpırdamazsak, bir gün halk o noktaya gelir. Tek çeşit sosyalizm olsa belki. Artık kırk çeşidi var, olasılığı nedir? Yine şu idiot sosyal kafamla sanıyorum ki, sosyalistler açısından da tüm sorun AKP faşizminin gitmesiymiş gibi algılanıyor. Yüzde ellinin iki yanı da bunu böyle görüyor. Bu AKP’ye karşı mücadeleye de ciddi zarar veriyor.

Bir de sosyalistler fena halde sadece kendi siyasetleri için siyaset yapar görünüyorlar. Halk için, yoksul için, eşitlik için değil, kendi siyasi dertleri için. Halkın büyük çoğunluğu olayı böyle görüyor.

Sosyalist Parti Yöneticilerine Hem Kızıyor Hem Hayran Kalıyorum

İki kere ikinin dört ettiği kadar kesin doğruları, çevremdeki birçok aklı başında, iyi okuyan aydına kabul ettiremiyorum. Daha zeki olsaydım, bunu başarırdım, sosyal olarak daha zeki olsaydım, debil olsaydım, hiç değilse embesil. Sosyal olarak daha zeki olanlar bunu farklı biçimlerde başarıyorlar. Bir şekilde başarıyorlar. Kafam yeterince çalışmadığından hangi şekil, ayrıntıları kavrayamıyorum.

TKP yöneticileri mesela. On binleri nasıl toplayabiliyorlar alanlara. Nasıl disiplinli bir şekilde mücadele ettirtiyorlar onlara. Solcu demek, sosyalist demek, çağrıştırdığının tam tersi sosyallik karşıtı demektir oysa. Sosyalliği savunurlar, ama sağcılardan daha bireyci, sağcılardan daha asosyaldirler çoğu zaman. Ben toplamaya kalksam yüz solcuyu zor toparlarım. Sosyalist liderlere hayran kalıyorum.

Ama tüm derdim şu: Bu kadar başarı yetmiyor, yetmeyecek. Gezi kalkışmasında onca çaba, hak edilmiş onca övgü sözü. Sonuç: soL gazetesinin tirajı 15 bindi, şimdi olmuş 19. Orada kalsa, düşmese yine iyi. Birgün 10 binde. Bu mu hepsi? Bu! Hep böyle gidecek. Bakışlar kökten değişmezse hep böyle gidecek. Bunu niye diyorum? Neden bir mecra seçip orada ne kadar kitle varsa onların hoşlarına gidecek şeyler söylemiyorum? Bir yazar olarak “başarıyı” kesinlikle önleyecek bu aptallıkta neden ısrar ediyorum? İşte sosyal idiosinin bir belirtisi daha.

En son önerim sosyalist partilerin İslami kanat örgütlenmelerine gitmesi. Çünkü okuduklarımdan, gördüklerimden biliyorum: İnsanın aklında genetik olarak Tanrı modülü var. “Dini siyasetin dışına çıkaralım” ilkesi bir intihar ilkesidir özellikle İslam toplumlarında. Kim dini siyasetin dışına itebilmiş ki dünyada! Mümkün mü bu! Din başlı başına bir siyaset. Böyle saçma bir ilke kimin işine yaradı? Dini siyasetin dışına çıkarmaya çalışan kendini siyasetin dışında bulur. Türkiye’de sosyalistlerin 80 yıldır milyonları kucaklayan siyasetin dışında kaldıkları gibi.

Sosyalistler İslam’ı AKP’li çakmalara bırakmamalı:  http://insanbu.com/a_haber.php?nosu=1137

Ve buna benzer. Madem insanlar sosyal sürü, sosyoloji var elimizde, Firavun’un hiç hoşlanmadığı şu sosyoloji, çok basit çıkarımlar elde edilebilir, neden yararlanmıyoruz?

Başka şeyler de öneriyorum da, ne yapayım, elimden gelen bu. Başka şeyler de önereceğim de, aklıma gelmiyor. Ne demiştim? Ya da hepsini unutun gitsin!   

Kaan Arslanoğlu   

 

Facebook
yorumlar ... ( 39 )
03-07-2013
03-07-2013 15:16 (1)
Kaan, insanların sosyal embesil olduğu saptamana katılıyorum.Bu embesilin tek şansı, sağlam bir toplumsal yapının içinde bulunabilmek. Sağlam yapı nedir tartışmak lazım ama senin söylediğin gibi dini siyasetin içine sokmak olmamalı. Yapının insan yaşamında ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu vurgulayan Hegel,Marks,Freud,Lacan,Sartre gibi düşünürleri bir çırpıda çöpe atmak doğru değil, onları anlamaya çalışmak gerek. Yapı olmadan bir hiçiz Mutluhan.
03-07-2013 15:17 (2)
Sevgili Kaan, "Sosyalistler İslam’ı AKP’li çakmalara bırakmamalı" diyorsun. Teorik arka planı görmezden gelip, pratikte birlikte hareket etmekten söz ediyorsun. İslam'ın dünya tasarımı belli. Marksistler'in dayandığı dünya tasarımı da belli. Yani, temel kuramsal anlaşmazlıklarımıza karşın, pratikte anlaşmalıyız diyorsun. Gezi Direnişi,kısmen bunun mümkün olduğunu gösterdi. Evet, oturup konuşabiliriz. İletişim önemli. Bu çember daha da genişleyebilir mi? Göreceğiz. M. Yılmaz
03-07-2013 15:18 (3)
Sol-sosyalistlerin pekçok tutum ve davranış patoojisi olduğunu düşünüyorum.Kendimide ayrı tutmayarak elbette.Bunlardan biri,kendi saptanmış doğruları/dogmalarına sıkı sıkıya sarılmaları bence.Ama sadece sarılmaları.Neden,niçin gibi sorularla pek uğraşmadan .Din ve başka bazı konuların alan dışı bırakılmaları bu minvalde ele alınabilir..Sığ,tekaradan,dogmalardan ibaret bir bakış.İnsanların en yoğun reseptör alanlarından birini din oluşturuyor.Yani,dini ıskalamak,insanlarla buluşma şansınıazaltır.
03-07-2013 15:18 (4)
Kaan görüşlerini oldukça iyi ifade etmişsin. Bu yazıyı ben de yayınlayayım mı? Yoksa mükerrer sevimsiz mi olur? Sevgiler Derya
03-07-2013 15:19 (5)
Değerli hocam, tespitleriniz reel politik anlayışta son derece doğru. Ne yazık ki kendini Sosyalist olarak tanımlayan arkadaşlar gündelik siyaset adına sorumsuzlar. İslam dogmalarından kurtulmak sizin tanımınızla çakma İslamcılardan İslam felsefesi adına hesap sormak politika adına elbette doğrudur. Yoksa Sosyalizm, komunizm terimini küfür gibi gören bir toplumda nasıl reel siyaset yapacaksınız ki? Eğitelim deseniz o da mümkün değil. Zira tüm kurumları kaptırmışız...
03-07-2013 16:18 (6)
M.Yılmaz Hocam, İslam'ın çok yorumu var. Bazı yorumları,örneğin ilk hali,örneğin İmamı Azam'ın yorumu sosyalist düzenle çelişmez, var olan çelişkiler dost çelişkiler olarak geriletmez, ilerletir. Bakmayın bugünün yoz çoğunluğuna. Mutluhan Hocam, benim için de yapı önemlidir. Düşüncede yapıdan anladığım bilimsel sınanabilirlik. Bir görüş sınanamıyorsa veya sınavdan geçemiyorsa yanlıştır, bizim dayandığımız yapıdan çıkarılmalıdır. Marx'la freud'u aynı kefeye koymadığım zaten belli. Kaan Arslanoğlu
03-07-2013 17:09 (7)
"Ama onlar da evrim bilimden, genetikten, habersizdi... bilim dışı bir masala dönüştürüldü." Masala dönüştürüldüğü gerçek de, gerekçesinin "bilim dışına" düşmesi olduğunu sanmam. Marx ömür boyu işçi sınıfının devrimci olmasının gerekçelerini yazdı. Daha büyük bir iş yaptığını düşünen masal yazar. Bu kadarı fazlasıyla yeter, çünkü Gezi'de ayaklanan beyaz yakalıların ve öğrencilerin işçi sınıfının bir parçası sayılmadığı, sayılsa da söz geçirilemeyeceğini düşünen "marksist"lere geçmiş olsun. Gürel
03-07-2013 22:27 (8)
Tirajlarda başka şeylere bakılmalı. İnsanlar neden posta, sözcü alır misal? salak olduğundan mı? Hayır, yanlış veya doğru orada ekonomik (ssk-bağkur), cinsel, tıbbi sorularına cevap bulur. Ev-iş arıyorsa kiralık veya eleman ilanlarını bulur. Emekliyse tam günlük bulmaca bulur. Sıradan insanın ihtiyaçlarıdır bunlar. Siz hiç sol gazetelerde ssk sorularına "sosyalizm" dışında, basura "parasız sağlık" dışında cevap gördünüz mü? İhtiyaçlar karşılansa din felsefesi olmasa da olur.
03-07-2013 22:29 (9)
İmam-ı Azam'ın yorumunun sosyalist düzenle çelişip çelişmediğini bilmiyorum. Çelişse de çelişmese de, bu pratiğe ilişkin bir mesele olsa gerek. Bir ateist (maddeci) ile bir sofu dindarın elbette çok iyi dost, komşu olma olasılığı vardır. Ayrıca, maddeciler kendi aralarında, dindarlar da kendi aralarında kavga etmiyorlar mı? Ancak öğrenmek istediğim şu: Varlık, madde, ruh, materyalizm, pozitivizm ve idealizm gibi kuramsal meselelerde de mi çelişmiyor Marx ile Azam? M. Yılmaz:)
03-07-2013 22:50 (10)
M.Ali Hocam,üretim araçlarının,toplumsal mülkiyeti olan sosyalizmde dindar ve dinsiz ortaklaşabilir. Önemli olan, hayata dair olan budur. Varlık, madde, pozitivizm, idealizm, bunlar soyut felsefi tartışmalar,isteyen küçük bir azınlık bu tartışmayı yapsın.1000 çeşit Marksizm var artık ve bunların büyük çoğunluğunun inanca dayalı, idealist, aydınlanma karşıtı olduğunu düşünüyorum mesela.İnsanı sonsuz potansiyelde gören sosyalistler de kendi dinlerini kurmuşlar. Bilimi kim takıyor? Kaan Arslanoğlu
03-07-2013 22:59 (11)
Mutluhan'a tekrar kısa birşey söyleyeyim:Dini siyasetin içine ben sokmuyorum,din siyasidir, hep öyle olmuştur,olacaktır.Din hep siyasetin içindedir. Sovyetler'de bile böyleydi. İnsanların büyük bölümünde on binlerce yıllık genetiğimize işlemiş din ihtiyacı var. Tanrı'ya inanmayan da onun yerine bir inanç sistemi buluyor.İnsan en materyalist kurumları,komünist partileri bile dini kuruma dönüştürüyor.Her konuda tam bilimsel,nesnel düşünebilen kaç kişi var? Yüz binde bir? Belki o da yok. Kaan A.
04-07-2013 08:14 (12)
Katılıyorum. Öznenin Diyalektiği'nde, Ego inanır, Özne düşünür diye bir bölüm yazmıştım. Ego ile inanç el ele giden şeyler, ego öncelikle kendine inanmak zorunda olduğu için inançsız bir dünya yok ego için. Şimdi siyasallaşmış din deyince insanın hemen aklına, ABD'nin artık rafa kaldırmaya hazırlandığı Yeşil Kuşak projesi geliyor. Doğru din, siyasetin içinde olmasa da en azından yaşamın içinde olmuş hep, ama şehirleşen insanın yaşamında. Şehirleşme öncesi bu anlamda bir dini inanç yok Mutluhan.
04-07-2013 17:25 (13)
Sosyalistlerin "Tanrı modülüne sahip" insanlara kendilerini beğendirmeleri ihtimali, halkın ne kadar hareketlenmiş olduğuna bağlı bence. Geleneksel Anadolu esnaf gericiliğine hitap edebilecek halimiz yok. Dindarları örgütlemek başka, müttefik yapmak başka. Neden ikincisini tartışmıyoruz? Devletin din üzerindeki mutlak hakimiyeti yeni sona erdiğinden aklımıza geldi belki. Temas ve iletişim önemli. Taksimde sol mitinglerin kürsüyü sırtını Gezi'ye dönerek kurulmamasından başlayabilirdik. Gürel
04-07-2013 19:12 (14)
Neredeyse her insanda "Tanrı Modülü" var. Tanrıya inanmasak başka şeylere inanıyoruz, "demokrasi" gibi, "komünizm" gibi. Aksi kanıtlarla gösterilse bile inançlarımızı sürdürüyoruz. Beni Anadolu esnafının inançları değil,işçi sınıfının ezici çoğunluğunun dindarlığı ilgilendiriyor. Zaten sorun da burada. Onları kazanmak gibi derdiniz yoksa din gerçeğiyle de yüzleşmezsiniz. Klişe yinelersiniz. Aslında son eylemlere katılanların da çoğu dindar. Kaan A.
04-07-2013 23:06 (15)
Kaan hocam, sonunda kitaplarınızda savunduğunuz temel savı yazdınız insanbu.com'da. umarım kitaplarınızdan daha çok ses getirir. ben bu tespiti yıllardır her bulunduğum ortamda tekrarladım. ama pek taraftar bul(a)madım. toplumun genelinin hali budur deyip geçmeli mi? Ne yapmalı? selamlar, Özgür Coşar
07-07-2013 08:42 (16)
"a dangerous method", "tehlikeli ilişki" olarak türkçe adla oynayan D. Cronenberg filmini yorumlarsanız zevkle okurum. Filmsever
07-07-2013 12:49 (17)
Yaklaşmayacağımız yazarları,yanından geçmeyeceğimiz fikirleri,sayfasını açmayacağımız kitapları gösteriyorsunuz. Bunların aslında olmadıklarını ortaya koymak sizi sadece akıllı gösterir.Nesnel ifadelerden oluşmaz mı şiirler?Yanlış olduklarını mı gösterir bu?Bilimselin dışında ne varsa reddetmek mi lazım?Çıkmazımız yeniden sığındığımız kalıplarımızda mı?Kendinizde devrim yapmadan başkalarından sizin devriminize katılmasını bekleyebilir misiniz?Hocam soru sormayı bırakmak doğruyu tüketmez mi?
07-07-2013 12:50 (18)
Bizim sol hata yapmaz! Eğer halk gelmiyorsa solun peşinden, Solda değil halkta vardır bir sorun. Halka bunu bir sorun! Nebil yılmaz
07-07-2013 13:45 (19)
gerekli olduğunu düşünüyorsunuz ama yazarlara "yaklaşmıyor", fikirlerin "yanından geçmiyor", kitapların "sayfalarını açmıyorsunuz": bütün bunlardan sonra da bunları size gösteren yazarı eleştiriyorsunuz! bu nasıl bir anlayıştır? Yazar, üşenmiyor, saatlerini, günlerini verip bu kitapları okuyor, düşünüyor, değerlendiriyor, yorumluyor, emek harcıyor. Siz bunlar da ne diyerek tembelliğinizi meşrulaştırıyorsunuz. bu yazara haksızlıktır.
07-07-2013 15:04 (20)
eleştirmek için dediklerinizi mi yapmalı? yapmazsak eleştiri yanlış mı olur? öyleyse ben bi okuyayım ... size öyle yanıt veririm. (pardon bu arada ben başka kitaplar okumuştum.) yerine geçmez mi? Seray
07-07-2013 15:05 (21)
Bu düşünürlerin yanına yaklaşmamamız gerektiği öne sürülüyor burada tam tersine.Sorun"buna bakmayın,o kötü,şuradaki yanlış" gibi iddiaların kesinliğinde."Lacan,Freud yalan yanlış şeyler yazıyor"kolaycılığına kaçmamak gerekir.Alıntıları değil,kaynakları okumalı.Düşüncelerine katılmayabilirsiniz.Sevdiğiniz yazarlar bu düşünürleri "sahtekar" olarak da nitelendirebilir.Yargılamak kolay,anlamak çaba ister.Lacan seminerlerinin,Badiou'nun ingilizce çevirilerini,Hegel'i,Zizek'i irdelemenin neresi kötü?
07-07-2013 16:44 (22)
Heidegger için "Nasyonel Sosyalist partiye üye oldu zamanında,o nedenle fikirleri toptan yanlış" demek ne kadar yanlışsa,Lacan'ı,Baudrillard'ı,Deleuze'u,Badiou'yu sırf Sokal "matematiksel olarak yanlışları var" dedi diye kütüphanenizden içeri sokmamak olur mu?Sokal bile buna itiraz edecektir.Sokal'ın yazdıkları da tartışılabilir ve buna karşı çıkacağını da sanmam."Matematiksel ifadelerin tanımlanmış anlamları dışında kullanılması mümkün değildir"önermesi tartışmaya kapalı mıdır?Sorgulamaya devam
07-07-2013 16:56 (23)
Makale ne diyor siz ne diyorsunuz değerli yorumcu!Yasaklamak, kütüphaneden içeri sokmamak gibi ibareler var mı yazıda?Burada bambaşka bir paradigma anlatılıyor, siz eski paradigmayla eski yazarları savunuyorsunuz. Varın savunun, okuyun.Herkes bilim kitabı okuyacak diye bir kural mı koymuşum!Din kitabı da okursunuz, şiir de okursunuz. Fakat sözü geçen felsefeciler bilimdışı embesilliğimizi suiistimal ediyorlar diyorum. Sosyal zekamız düşük,bunu düşük aklımıza kabullendirmek zor diyorum. K. Ars
07-07-2013 22:24 (24)
Sokal olayini yanlış yorumluyorsunuz. Mesele "matematiksel ifadelerin tanımlanmış anlamları dışında kullanılması" değil, "saçmaya saçma demek"tir. 2x2 bence 29 dur diyemezsiniz, bu bir yorum farkı değildir. bilimsel terimlerin anlamları nettir, keyfimizce alakasız şekilde kullanamazsınız. bu anlamda Lacan'ın matematik terimlerini kullanımı bir saçmalıktır. soyutlama, metafor ya da anlam kaydırması değil SAÇMALIK... bunu hafifletemezsiniz. sosyal bilimlerin metodolojisiyle açıklayamazsınız.
07-07-2013 22:24 (25)
kök -1 (i) in erkeklik organını temsil etmesini bir Lacan uzmanı açıklasa da hepimiz öğrensek.
07-07-2013 22:26 (26)
kök eksi 1 (i) in erkeklik organını temsil etmesinin nasıl bir açıklaması var bir Lacan uzmanı anlatsın da hepimiz öğrenelim. ben de karaciğeri ya da y.akbulutu temsil ettiğini iddia ediyorum. neden karaciğer, y. akbulut değil de erkeklik organı? samimiyetle öğrenmek istiyorum. sakın "bağlam edebiyatı" yapılmasın, bu meseleyi anlayan ya da anlamlı bulan bir Lacan uzmanı bu konuyu anlatan bir makale yazsın. ama "çok karışık, çok üstdüzey, o nedenle anlamıyorsunuz" edebiyatı bıktırdı artık
08-07-2013 11:49 (27)
Kök -1 olayı imgesel dönemle ilgilidir ve imgesel bir bütünlük temsilcisi (dikkat:erkeklik organı değil) olan FALLUS'un temsilcisidir. Her ikisi de imgeseldir (imaginaire). Matematikte kök -1 vardır, i olarak adlandırılır ancak doğada karşılığı somut olarak yoktur. Fallus da imgesel bir gösteren olarak vardır ama somut karşılığı yoktur.İnsanın en önemli özelliği de zaten çok geniş bir hayal dünyasının bulunmasıdır. Hayal ile hakikati ayırma güçlüğü günümüzün en önde gelen sorunudur. Mutluhan
08-07-2013 16:16 (28)
açıklamanız şu: a imgeseldir, b de imgeseldir; o zaman a b yi temsil eder. mesela hokomokulus da imgeseldir, hayatta bir karşılığı yoktur, o zaman o da kök -1 dir. açıklamanızın mantıksal değeri budur. bu "açıklama" bir açıklama mıdır?
08-07-2013 23:05 (29)
Bakın, bir modelleme yapmak niyetindeyseniz, tabii ki benzer şeyleri tercih edeceksiniz. Böcekler dünyasını modellemek için fil kullanamazsınız. Bunda garip olan nedir? İmgesel dünyanın matematiksel modellemesi için i sayısının temel alınması kadar doğal bir şey yok. Mutluhan.
09-07-2013 08:57 (30)
mutluhan bey mesele o modellemenin "keyfiliğinde" ve "temsil yeteneği"nde. bir model, hem a ya hem b ye hem x e uyarlanabilirse bu genel bir modellemedir. "imajiner" olma özelliği dışında kök -1 ile fallik nesnenin ne gibi bir ortaklığı var? kök -1 i bütün imajiner nesneler için kullanabiliriz o halde. bunları anlatmak için matematiksel terimler kullanmanın, soruna getirdiği ek avantaj nedir? matematiksel terimler doğru mu kullanılıyor diye sorma hakkına sahip değil mi o zaman birileri?
09-07-2013 08:58 (31)
"Matematiğe ayaklarıyla girdiler, köke, -1'e saldırdılar.""Kötüyü göstererek iyi olunmaz" demişti Oğuz Atay. Onu da sınıflayıp zihnimizi huzura erdirmiş olabiliriz.Lacan'ın kök -1(i): fallus tanımını beğenmeyebilirsiniz.Bilim bir hipotez oluşturup onun uzlaşılmış kanıtlanması değil midir?Yeni olasılıkların açığa çıkarılmasıdır.Doğru verilmiş değildir, kurgudur,değişebilir.Matematik aksiyomlardan yola çıkarak tutarlı kurgusuyla ortak bir dil ve mantık oluşturur.Farklı kurgular da mümkün mü?Sorun.
09-07-2013 12:34 (32)
önerme 1: fallik nesne 0.5 e benzer, çünkü kendi kendisini tamamlamaya ve 1 e bütünleşmeye çalışır. önerme 2: fallik nesne 1 e benzer, karekökü ile kendi kendisinin çarpanı aynıdır. "fallik nesneyi kök -1 e benzetmeke bunlara benzetmek aynı mıdır sizce? eğer farklıysa niye bunlara değil de kök -1 e benzetilmesi gerektiğini lütfen söyler misiniz?
10-07-2013 00:04 (33)
Olabilir,fallusa albatrosta diyebilirsiniz serçe de, yeterince iyi bir kurgu oluşturursanız neden olmasın.Doğruluğundan emin olduğumuz bazı önermeler vardır gibi bir düşünce yüzeyde gezmektir.Matematiğin tanrı kelamı olmadığını biliyoruz.Deneyim ve diyalektik bilimi geliştirir.Bir önerme ortaya atılır,deneyle doğruluğu sınanır.Üzerinde yeni bir şey söylenemeyecekler matematiksel ifadelerdir gibi gözükür ki onların da sorgulandığı örnekler ortaya çıkar,ama özgür düşünebilen topluluklardan.
10-07-2013 00:05 (34)
Duyuların kesinliğine dayanması pozitif bilimlerin pragmatik olmasından gelen bir eksikliğidir.Duyuların algıladığını bir de işleme biçimi vardır.Zamanın tini,kültür,gelenekler, genel kabuller burada belirleyici rol oynar.Büyük diğeri,object a gibi önermeleri Lacan uzmanlarının fallustan daha fazla üzerinde durdukları konulardır.Alışılmış kalıplarınızın dışarısına çıkarak okuyun derim.Bir yazarı ikincil kaynaklardan okuyup aceleyle"bu kötü bakmam"yargısına varabiliyorsanız yapacak yok, tabu...
10-07-2013 00:06 (35)
.Birincisi, fallik nesne ile fallus ayrı şeyleri ifade ediyor.İkincisi Lacan öznenin matematiksel bir modelini yapmak istemiş. Mesela özneyi modellemek için Möbiüs şeridini kullanmış.İmgesel dünyayı tabii ki matematikteki imgesel sayılarla modelleyecekti.Sonuçta hepimizin büyürken içinden geçtiği bir imgesel dönem var,1-7 yaşlar arasında. Ama simgesel dönem için de sizin örneğinizdeki türden modellemeler yapmış.Hepsinin mantığını, Gerçek, İmgesel ve Simgesel dönemleri okursanız anlarsınız.Mutluh
10-07-2013 09:03 (36)
fallik nesnedeki "fallik" fallusa bir gönderme değil mi, eğer değilse niye "serebrik", "omentik" değil de fallik? bu "modelleme"nin iki sakat yönü var: 1. "ne olsa gidiyor", 10-15 terim uydurarak kendine referansla sözüm ona "tutarlılık" yaratıyor. 2. bu modelleme daha önce açıklanmayan neyi açıklıyor? Möbius şeridine benzetmekle öznedeki neyi teşhis ediyor? ben "Lacan düşmanı" değilim! ancak bu terimler yanlış kullanılıyor, suistimal ediliyor ve anlatımı muğlaklaştırmaktan başka neye yar
10-07-2013 09:07 (37)
Değerli arkadaşlar, bu tartışma fallik nesnenin boyunu da aştı, kimse birbirini ikna edemeyecek görünüyor. Kessek nasıl olur. Fallik nesneyi kast etmiyorum. Tartışma sadece tık sayısını artırmaya yarar hale geldi gibi. Saygıyla. Kaan Arslanoğlu
17-07-2013 22:23 (38)
İnsanların siyasi olarak "doğruyu" seçmeleri onların daha zeki olmalarından değil, karakterlerinin daha düzgün veya uygun olmasından kaynaklanıyor. O yüzden sosyalistler çok güçlü siyasi düşmanlarından daha zeki olmadıkları için kaybediyorlar. Bu insanlığın lanetli bir çıkmazı. Sosyalistlerin aklı daha fazla kullanmaları gerekiyor, bilimi de. Fakat doğal bakımdan o düzeyde değiller ki, bunu nasıl yapacaklar? Çok zor bir problem.
08-08-2013 17:15 (39)
Yazıdan "Sosyalistler İslam’ı AKP’li çakmalara bırakmamalı" denilmiş. İyi de Ramazan geçti,bayram başladı. Tek bir yazı görmedim burada ramazan ve bayram ile ilgili. Nasıl bırakmayacağız İslamı onlara? Seray
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2211379
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.