Auschwitz “tatsızlığı” ve “sorularla terleyen” Naziler

Auschwitz “tatsızlığı” ve “sorularla terleyen” Naziler

Auschwitz Toplama Kampı o gün karışmıştı. SS doktorlarından Dr. Fritz Klein kamp sakinlerine hitap ederken böyle bir protestoyu hiç beklemiyordu. “Sevgili Alçak Yahudiler” diye söze başlamıştı, “ve iğrenç Çingeneler, aşağılık komünistler, sayın eşcinsel domuzlar” diye devam etmişti. “Bugün burada çalışma verimliliği ve Weberyan ahlâk üzerine konuşmak için toplanmış bulunuyoruz.”  Bu cümleyi bitirir bitirmez önünde hazırolda bekleyen ve sessizce onu dinleyen binlerce kişiden birisi yerden bir kartopu alıp Klein’a fırlatmıştı. O anda kalabalıkta bir uğultu duyuldu ve kartopunun geldiği yerdeki insan kümesinde kıpırdanmalar olmuştu. Kartopu Klein’ın omzuna değmiş apoletlerine kar bulaşmıştı. Kartopu attığı düşünülen kişi kısa sürede bulundu, bulunduğundan tamamen emin olmak için çevresindeki dört sıra insanla birlikte çıkarıldı ve iki dakika sonra kurşuna dizildi.

Ertesi gün gazeteler bu olaya geniş yer verdiler. İktidar yanlısı Die Zeit gazetesi “Yahudi Suikasti” diye manşet atmıştı. Klein’in suikastten yaralı olarak kurtulduğu, hayati tehlikesinin olmadığını yazmıştı. Benzer konumdaki gazetelerde “Sinsi Tuzak Atlatıldı, Klein kurtuldu”, “Vahşet” gibi haber başlıkları vardı. Başyazılardan biri “şiddetten medet umanlar, kendi şiddetlerinin karanlığında boğulacaklardır” diye bitiyordu.

Bir başka gazetenin başyazısı şöyleydi: “Öncelikle uğradığı saldırı nedeniyle Sayın Fritz Klein’a geçmiş olsun dileklerimizi iletir, acil şifalar dileriz. Sayın Klein dün konuşurken, sadece ve sadece fikirlerini ifade ederken bir saldırıya maruz kaldı. Doktor Klein’ın o sırada elinde bir silah yoktu, tek yaptığı düşündüklerini ifade etmekti. Sayın Klein’nın her görüşüne katılmayabiliriz. Biz onun her yaptığını benimsemiyor ve zaman zaman eleştiriyoruz. Ama şiddet uygulayarak onun konuşma özgürlüğünü kısıtlamak asla kabul edilemez. Şiddetin her türlüsüne karşı çıkmak ve içeriğine katılmasak bile karşı görüşlerin de kendilerini ifade etme hakkını savunmak gerekir. Bu özgürlüğü savunmak için Nazi Partisinin ideolojisini, Führer’in fikirlerini, Goebbels’in politik pratiklerini sevmek, Doktor Klein’ı benimsemek veya onların görüşlerine katılmak zorunda değiliz. Biz onların dediklerinin birçoğuna katılmıyor ve bazı uygulamalarına karşı yeri geldiğinde demokratik çerçevede en ağır eleştirileri getiriyoruz. Ama Sayın Fritz Klein’a yapılmış böylesi bir saldırı karşısında bugün hepimizin Sayın Klein’ın yanında yer almamız gerektiğini düşünüyoruz. Demokrasi, hoşgörü ve uzlaşma zemininde buluşan herkesi bu tutuma destek vermeye çağırıyor, bu tür şiddet hareketlerini asla tasvip etmediğimizi bütün kamuoyuna ilan ediyoruz. O saldırıyı gerçekleştirenlerin bir görüşü varsa bunu şiddet uygulamak yerine Sayın Klein ile fikirsel çatışmaya girerek ifade edebilirlerdi. Bir kişiyi eleştirmek için önce onun fikirlerini söylemesine izin vermek gerekir. O saldırıyı gerçekleştirenler, Sayın Klein’ın karşısına çıkıp Sayın Klein’ı sorularıyla terletebilir, onu fikirleriyle köşeye sıkıştırabilirlerdi. Bütün kamuoyunu yaşanan bu şiddete karşı duyarlı olmaya çağırıyor ve fikri olan herkesi sağduyu ve hoşgörüye davet ediyoruz.

Herkesten Daha Çok Antifaşist Partisi (HDÇAP)” genel başkanı, bu olaydan sonra Berlin’deki SS karargahında bir basın toplantısı düzenleyerek “kartopundan havantopuna şiddetin dili” başlıklı bir basın açıklaması yaptı. Yazıda kartopu ya da havantopu, her türlü şiddetin reddedilmesi gerektiğini belirttikten sonra kartopu atanların, insanları gazodasına atanlarla aynı zihniyette olduğunu vurguladı. Açıklama şöyle bitiyordu:

“Şiddetin her türlüsüne karşı olmalıyız. Auschwitz’deki gaz odalarına karşı olduğumuz kadar Fritz Klein’a yapılan saldırılara da karşıyız. Ayrıca saldırı sonrası bir grup insanın mahkemeye çıkmadan kurşuna dizilmeleri asla kabul edilemeyecek bir tutum, bir anlamda yargısız infazdır. Klein’a yapılan saldırı kadar bu ölümleri de kınıyoruz. Şiddet karşısında tutarsız olanlar, kendilerine karşı olan şiddete karşı çıkarken karşı görüştekilere uygulanan şiddeti görmezden gelenler, Auschwitz’deki gaz odalarına karşı çıkma hakkına sahip değildir.

Gaz odası şiddetine, kartopu şiddetine ve yargısız infazlara hayır! Her türlü şiddete son!”

Grup basın toplantısından çıktıktan sonra Reichstag’ın önünde bir tencere kartopunu kaynatıp buharlaştırarak sembolik bir protesto gösterisi yaptı.

Yine “NAZİ karşıtı” olduğunu beyan eden gruplardan bir gazeteci: “Kartopu atanların zihniyet dünyası, yarın gücü ele geçirdiklerinde gaz odalarını çalıştırmaktan çekinmeyecek olan potansiyel Klein’ları barındırmakta ve NAZİ dilini ontolojik olarak yeniden üretmektedir. Gerçek antifaşizm, antifaşizm kisvesi altında saklanan bu örtülü faşizmi mahkûm etmeli ve faşizmi yeniden üreten bu zehirli dili bütün olanaklarıyla teşhir etmelidir.” diye biten bir yazı yazdı.

HDÇAP genel başkanı ve NAZİ karşıtı olduğunu beyan eden gazeteci, bu olaydan iki ay sonra tutuklandı, HDÇAP kapatılarak yasadışı ilan edildi. Resmi olarak doğrulanmayan haberlere göre genel başkanı ve üyeleri Auschwitz Kampı’na gönderilmişti. Genel başkanın kampta Dr. Klein’i sorularla terletmeye çalışıp çalışmadığı hiçbir zaman öğrenilemedi. Başkanın gaz odasında öldürülmeden önce terleyip terlemediği de bilinmiyor. Zyklon B gazı dakikalar içinde öldürdüğü için terlemeye vakit bulamadığı tahmin ediliyor. O günden sonra onbinlerce NAZİ sıcaktan, yorgunluktan, ayakta durmaktan, havasızlıktan ya da sıkıntıdan terledi, ama bir tanesinin bile sorularla terlediği görülmedi.

                                                                                                            Taylan Kara

taylankara111@gmail.com

 

NOT: Bu yazı “Vasatlığa giriş dersleri” adlı kitapta yayınlanmıştır.

Facebook
yorumlar ... ( 7 )
27-03-2013
28-03-2013 08:32 (1)
Bir Alman olarak bu gibi Naziler (ve dolayısıyla Hitler) tarafından yapılan düşünülmez zulümler hakkında metin için çok çok teşekkür ederim! Türkiye'de halen o kadar çok Hilter'e hayranlar var olduğunu son derece korkunç bulurum ve hiç anlayamamam. Saygılarımla. Aliya
28-03-2013 20:43 (2)
Taylan beye bu harika yazı için teşekkür ederim. özgür
30-03-2013 08:53 (3)
İktidar karşısında şaşkınlığa düşmüş"vicdanların",acınası bir vicdansızlığa nasıl sürüklenebildiğinin daha iyi bir tarihsel örneği var mı?Bu tür hikayecikler,değişik görünümleriyle her acımasız iktidar yapısı karşısında durmak bilmeksizin yaşanıyor.Örneğin"yetmez ama evetçiler"bu hikayede hangi rolü yineliyor;H.Cemal hangi rolü!İnsanın ne kadar tuhaf bir yaratık olduğuna ait eşine az rastlanır öykü!Gerçek mi? O döneme ait az şey okumadım.Kanıt getirilmese de gerçek olabileceğine inanırım.O.Gürsel
20-01-2014 11:19 (4)
Sadece adları değiştirerek günümüz Türkiye'sine uyarlayabiliriz... Güzel yazı için teşekkürler... Ayşegül Cihan
06-11-2014 23:09 (5)
yenilmezliklerine nasıl
08-01-2015 08:30 (6)
Gerçek mi bu hikaye?
28-05-2015 14:53 (7)
İçinde bulunduğumuz saçmalığı ifade etmiş. Elinize sağlık. Ateş Benli
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210316
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.