Erzurum’dan liberal solcu çıkar mı?

                                       Erzurum’dan liberal solcu çıkar mı?

Kendilerini “siyasal islamcı” olarak tanımlayan kişilerin laikliğe karşı çıkması gayet anlaşılır bir durumdur. Bunu yaparken kendileri ile çelişmezler.

 

Bir entelektüel hobi olarak liberallik

Peki bir liberal solcu için laiklik nedir? Kendilerine göre “en solcu” bu insanlar niçin laikliğe karşı bu kadar düşmanlık beslerler?  Bir liberal solcuyu, laikliğe, bir siyasal islamcıdan daha fazla düşman eden şey nedir?

İstanbul’da bir barda oturup içki içerken, “Anadolu’daki içki yasağının ardındaki sosyolojiyi görmek lazım” yazısı nasıl yazılabilir?

 

Laik ama laikliğe düşman!

Çünkü laiklik, liberal solcuların gündelik yaşamında zaten var olan, hiçbir zaman tehdit edilmeyen, içine doğdukları bir ilkedir. Bir liberal solcunun yaşam biçimi zaten tepeden tırnağa laiktir. Bu yaşam biçimi, liberal solcu için en baştan yüklenmiş bir fabrika ayarı, tarihsiz ve mücadelesiz verili, “doğal” bir haldir. Bu ilkenin ardındaki uzun ve kanlı mücadele onlar için yoktur ya da önemsizdir.

Laiklik tehdidi, onlar için hiçbir zaman gündelik yaşamda parçası olduğu, varlığına yönelik bir şey değildir.  Liberal solcu Ortadoğu’ya bakan bir İsveçli, Cihanbeyli’ye bakan bir Cihangirli olarak taşra illerinde artık gelenekselleşmiş  olan Ramazan ayı sokak dayağını “mütedeyyin sosyolojisi” ile açıklar.

Bir liberal solcu, Anadolu’nun sıradan bir şehrinde muhafazakarlığın ağır atmosferini bir gün bile yaşamamıştır. Bir kez olsun Ramazan’da oruç tutmak ya da iftar öncesi yemeklerini gizlemek zorunda kalmamışlardır. “Günaydın” dediğinizde “namahrem” diye kafalarını çeviren  “dinibütün” teyzelerle aynı apartmanda yaşamamışlardır. Bir kutu birayı, esrar-eroin içiyormuş gibi gizlice içmemişlerdir. Taşra şehirlerinde, sol olarak bilinen gazeteleri, belli bayiilerden alırken etrafa bakıp tedirgin olmamışlardır. O “otantik”, “romantik”, “Kemalist vesayet altında inleyen”, çoğu il ve hatta büyükşehir statüsündeki “masum” Anadolu kasabalarında sokağa çıkacak kız arkadaşlarını kapalı giyinmeleri için hiç tembih etmemişlerdir.

Bütün bunlar bir liberal solcu için yoktur, hiç olmamıştır.

 

Bir sosyoloji “peypırı” olarak laiklik

Laiklik, sıradan bir liberal solcu için “İttihatçıların Jakobenci psikopatlığı”dır sadece. Ramazanda sokakta sigara içtiği için hiç dayak yememiştir. Oruç tutmadığı anlaşılmasın diye sahurda kalkıp evin ışıklarını açma zorunluluğu hissetmemiştir. Oruç tutmadığı halde kapılarının önünde gece 3’te davul çalan davulcuya gülümsemek ve bahşiş vermek zorunda hiç ama hiç kalmamıştır.

Bir liberal solcuya göre laiklik, master için yazılan bir “sosyolojik peypır” dır. Laiklik, Fransız filozoflarının İngilizceden çevrilen makalelerinin anahtar sözcüklerinden birisidir. Bir liberal sporudur laiklik. Referanslarında Foucault, Althusser, Adorno, Gramsci, Zizek olan bol “sayteyşınlı” bir makaledir.

Liberal solcu için laiklik, şişman teyzelerin bayrak sallarken cırtlak cırtlak haykırdığı gülünç bir slogandır; bu teyzelerin kendi kendilerine uydurdukları kişisel manyaklıktır. Laiklik, 6 yaşındaki kız çocuğunun evlenme “hakkı”na engel olan “tepedeninmebirittihatçı” bir icattır.

Öyle bir bünyedir ki bu, yukarıda detaylandırdığım ve bu kasabalarda yaşayan milyonlarca insanın gündelik hayatlarında yaşadıkları “vahşi muhafazakarlığı”, “öyle demek istemedi teyzesi”  diye diye yıllardır savunur. Öte yandan “blasfemi* haktır” diye facebookta paylaşım yapan kişi de yine odur. Ancak gözlerinin önündeki o “tatlı muhafazakar” kasabalarda bu “blasfemi hakkı”nı kullanmayı hiç mi hiç akıllarından geçirmezler. Blasfemiyi geçtim, Ramazan ayında sokakta “su içme hakkını” kullandıklarında ne olacağını çok defa gördülerse de bir kez bile algılamamışlardır çünkü.

Ama o “tatlı” muhafazakar kasabalarda blasfemiyi falan değil, sadece ve sadece “varolma hakkı”nı savunan insanlar ise onlara göre “elit Kemalistler”dir.

Anadolunun birçok şehrinde laiklik, hiç öyle siyaset bilimi makalelerindeki kadar karmaşık değildir. Oralarda gündelik hayatta “makalesiz bilme” geçerlidir. Adı konmamış bilgi de diyebiliriz; kavramlaştıramamış olsa da bilen bilir bunu. Ramazan ayında iftardan önce yemek yiyememektir ya da illa birşey “yenecekse” sokakta sigara sonrası dayak yemektir. “Kızlı erkekli” açıklaması sonrası, taşra illerinde basılan öğrenci evleridir.

Yaşayarak öğrenme, öğrenmenin en pahalı yoludur.

 

Burka aşığı liberal

Burkayı "modernizme karşı bir mahremiyet alanı" olarak değerlendirmek, ancak Paris’te olanaklıdır. Çünkü Paris’te burka, bir sanat nesnesi yahut ekzotik-oryantal bir “etnografik fenomen” olarak görünebilir. Oysa Afganistan’da burka, kadınların ve 7 yaşından itibaren kız çocuklarının giymesi zorunlu bir giysidir. Kabil’in köylerinde yaşayan kız çocukları için burka pek de “folklorik” bir “fenomen” değildir. Bu nedenle burkanın “yapısökümü”, Afganistan’da değil Paris’te yapılmaktadır.

Bir kez bile giymek zorunda kalmadıkları bir dayatmayı süslemek, başka coğrafyalarda milyonlarca kadına zorla dayatılan bir şeye övgüler yağdırmak sadece "yanlış" ya da "entelektüel bir densizlik" değil  entelektüel bir suçtur.

Liberal solcular, övdükleri, hoşgördükleri, göklere çıkardıkları bu “sosyolojiler” içinde 1 saat bile yaşamamışlardır.  Bir gün bile içinde yaşamadıkları, hiçbir zaman yaşayamayacakları koşulları başkalarına önermişlerdir.

 İşte bu nedenlerden ötürü liberal solcular, Erzurum’dan, Afganistan’dan ya da Anadolu’nun taşrasından değil Cihangir ya da Paris üniversitelerinden çıkmaktadır. 

                                                                                                                       Taylan Kara

                                                                                                          taylankara111@gmail.com

Blasfemi: Dine küfretme, tanrıya ve kutsal değerlere hakaret etme.

Facebook
yorumlar ... ( 83 )
14-06-2015
14-06-2015 02:43 (1)
Harika. Aklınıza, kaleminize sağlık Sayın Taylan Kara. Okşan
14-06-2015 02:43 (2)
Liberal solcuların anlattığın şekilde düşünmesi için bir neden yok. Senin sözünü ettiğin olguları onlarda görebilir, eğer görmüyorsa, ya da bilerek yok sayıyorsa, bu sosyolojide büyük hata olur ve sosyal olgu yanlış tanımlanmış olur. Bu anlamda senin sözünü ettiğin insanların sosyal olguya yabancı olmasından kaynaklanmaz, aslında bu tip şeylerin arkasında genelde maddi özendiriciler vardır, yaptıkları rol onlara maddi bir şeyler kazandırıyordur, bunu çok iyi biliyorum. Nitekim liberal solcuların tamamına yakını bilimsel olarak yetersizdir, buna karşın bilimsel unvanlar taşır ve emek verdiklerinden çok daha fazlasına sahiptirler, bu anlamda bilimsel bir yanılgı değil, ya bilinçli gerçekliği görmeme ya da çarpıtma tavrı, ya da olguyu belirli şekilde sunması karşılığında maddi bir karşılık aldığı için "kirli-sahte" bir tavır takınmıştır. Üçüncü olasılık da gerçek-dışı olmayabilir: kendisini korumak için ya da korkusundan akıl tutulması yaşıyordur, ki aslında çoğu için asli neden budur.
14-06-2015 11:08 (3)
Kibar Feyzo bugün çekilseydi, eminim liberal solculuğu da faşizmi tanımladığı gibi tanımlardı. Uzun zamandır Tünel - Galatasaray Lisesi hattında örgütlenmiş eylemlere katılmadım. Çünkü bu bölgenini EYLEM alanı olarak seçilmesinin amacının, eylem sonrası bölgedeki MEKANLARA takılmak olduğunu biliyorum. Masadan kalk eylemini yap sonra masaya dön kaldığın yerden "işçi sınıfı mezesiyle" içmeye yerden devam et. Bu aşağılık güruhla birlikte olmamak için çok istediğim halde Cumartesi annelerinin de (şimdi insanları diyorlar) yanında olamıyorum. Ayrıca (2) numaralı yorumcu birçoklarının fark edemediği bir olguyu fark etmiş: "bilimsel yetersizlik". YÖK olmasaydı çoğu akademinin kapısının önünden geçemezdi. AA.
14-06-2015 11:14 (4)
Aslında Paris Üniv.'sitesinden 'öyle' bir laiklik anlayışına sahip 'liberal solcu' çıkmaz. İngiliz-Amerikan tipi, "monarşist kafa" sekülerizm formatı yemişlerin kaskalladığı retoriktir maruz bırakıldığımız. Fransa ve Almanya gibi "Cumhuriyet Devlet"lerde bize referansmış gibi sunulan liboşik tatavalara yer yoktur. Sağcısı da solcusu da, dinin dünyevi alanda hakimiyetine, zihin ve pratik olarak, yer vermez.
14-06-2015 13:01 (5)
Nilüfer Göle Paris'te Ecole des Hautes Etudes et en Sciences Sociale'te öğretim üyesidir. Prof Dr Ahmet İnsel Paris Sorbornne Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yapmıştır.
14-06-2015 13:01 (6)
http://www.haberveriyorum.net/haber/nilufer-gole-karanlik-ve-guzel-burka Burka söyleşisi burada.
14-06-2015 13:01 (7)
Yazınızdan "Modern Mahrem" kitabını okumadığınız anlaşılıyor Taylan Bey. Yanılıyor muyum?
14-06-2015 13:02 (8)
http://arsiv.taraf.com.tr/yazilar/tugba-tekerek/karanlik-ve-guzel-burka/11428/ Röportajdan Nilüfer Göle: Bir yakın örnek daha vereyim. Başbakan “Biz eşini aldatan erkeği mağdur gösteremeyiz” dedi. Bu, tabii ki siyasi bir amaçla söylenmiş bir sözdür. Ama bu cümle birçok taşı farkında olmadan yerinden oynatıyor. Bir kere kadınlardan yana bir cümle. İkincisi eşini aldatan erkeğin hoş görülmemesi seküler dünyanın tekeşli evliliklerine mahsus. İslami doktrine, çokeşliliğe atıfta bulunulmuyor. Belli ki, İslam bugün yaşam tecrübesi süzgecinden geçiyor, dönüşüme uğruyor. Hangi söylem İslami, hangi alışkanlık seküler, kim feminist, kim erkek-egemen, patriarkal düzenden yana? N.Göle diyor ki: Yani aslında bildiğiniz gibi değiller, aslında çok şekerler onlar diyor.
14-06-2015 15:20 (9)
7 nolu yorumcuya: Modern Mahrem kitabını okumadım. Sanırım siz okumuşsunuz. Bu kitabın bu yazıya nasıl bir katkısı olurdu, anlatırsanız hep beraber yararlanabiliriz. Saygılarımla Taylan Kara
14-06-2015 15:21 (10)
Görüşler günümüzde, yakışıp yakışmadığında göre giyilen kıyafet, karşı cinse kur yapacağın vücut dili, performans puanıdır. Çoğu durumda çıkar evrensel yargının önünde olduğu halde, nesnellik olarak önümüze sürülür. Sosyalizmi Che tişörtü gibi giyen, zeki görünmek isteyenler olabilir. Özgürlüğü neyşınıl ceografik tadında, geleneğini yaşayan, nesli tükenen hayvan düzeyinde inceleyenler de. Kültürleri, nesli tükenmemesi gereken insanların hakları sanan sözde sosyalistlere, kendileri için tehdit olmayan herşey özgürlüktür. Yamyamlığı, kültürel zenginlik sayabilirler. Zizek'in, Adorno'nun suçu yok. Hegel'de İmam Gazali bulan coğrafyada, Zizek'te iman bulunur. Özal demokrasinin yıldızı olur, S. Eyüboğlu faşist ilan edilir. Bilgeliğin temeli atılan bu topraklarda, filozof yetişmemektedir. Hayvanlar katlediliyor derken börgır, iskender lüpleten, insanlar ölürken yanından sessizce geçip giden, kadınlara etmediğini bırakmazken anamız, bacımız sululuğunda sürünen bir kültürün ne değeri vardır.
14-06-2015 15:26 (11)
10 numaralı yorumcu bize intihardan başka çare bırakmamış. Bu da arabeskin başka türü. Bu topraklarda her zaman yazar, devrimci siyasetçi, filozof vb. yetişti. Yüksek bir kültür, yüksek insani değerler için çabalayan insanlar çıktı. Başkası için kellesini uzatan, bunun felfesini yapan insanlar. Onların kıymetini yok etmenin bir başka yolu bu arabesk yaklaşım.
14-06-2015 15:42 (12)
Bu ajan takımı medyada her gün tonla yazar, konuşurlar. Herhangi birini eleştirdin mi, bu yazdıklarına konuştuklarına dayanarak, hemen birileri çıkar: Şunun şu kitabını okudun mu? Yahu, okumadık, bunlardan boğulduk, bunaldık. Ben ki bu ajan takımının kaç çöp kitabını okumuşumdur, çöp olup olmadıklarını bilmem kaçıncı kez sınamak, sınadığımı göstermek için. Ama bitmez ki bu çöp eserler. Çöp eserlerin okuru boldur, bilimsel bir şey söylediğin zaman üç kamyon çöpü üstüne yığar seni bitirirler! ABD AB gizli servislerinin bunların elindeki onlarca vakıfın, sermayenin ve ajan sosyalistlerin elindeki yığınla gazete, bilmem nenin ürettiği çöpler insanların kafasında. İnadına inat çöplerin insanlığı boğmasına karşı duracağız. KA
14-06-2015 16:59 (13)
Merhaba; Ey aydın,bildiğin işime yarayacak bana insan olduğumu öğretecek, kısacası beni olduracaksa bunu bana bildirmekle sorumlusun. Ama bildirirken beni aşağılamadan, bana sahip olmadan hele hele de beni kendinden öte bir varlık kılmadan; öteki etmeden yani. Taylan Arkadaş’a (isme arkadaş iyi yakıştığından yoksa Bey yazacaktım) bu açıdan katılıyorum. Ben aydının ilacının işe yarayıp yaramadığını test etmek için kanına şırıngaladığı fare değilim. Ben sosyolojinin kobayı olmak istemiyorum. Anlaşılmak sonra da güzele evrilmek üzere; lütfen yardımınızla; bilgilenmekten başka da beklentim yok. Aydınlardan tabii. Yoksa tükürmüşüm yazılan çizilen her şeye. Kış Uykusu (Ödüllü olan hani)’ndaki o tuhaf aydın tiplemesine atfımdır. Saygılarımla, Miyase Aytaç Yılmaz
14-06-2015 20:28 (14)
Liberal sol ile sermayeyi birbirinden ayıramayız. Liberal sol dün iktidarın yanında yer alıyordu. Bugün ise CHP ve HDP'nin yanında yer alıyor. Yarın da MHP'nin yanında yer alabilir. Liberal solcular çıkar ilişkilerine göre siyasal konum alırlar. Bana kalırsa siyasal analizlerini yok saymak gerekiyor. Türkiye'de liberallerin siyasete yerleştirdiği bir türlü de kurtulamadığımız değişimi savunmanın faşist bir düşünce olduğu tezidir. Onlar herkes isteği gibi yaşamalıdır tezini savunurlar. Onların anlayışıyla hareket edilseydi başlık parası hiçbir zaman kalkmazdı. ç.
14-06-2015 21:37 (15)
Taylan Kara'ya bir soru: Günümüzde Türkiye'de liberal sol veya ulusal sol dışında bir solculuk türü var mı? Varsa kim? Yalçın Küçük mü, Kemal Okuyan mı, Oğuzhan Müftüoğlu mu, Hakan Gülseven mi? Kim veya kimler?
14-06-2015 21:56 (16)
evet ben de bu sorunun cevabını merak ediyorum, örnek sol nedir, örnekler kimler?
14-06-2015 21:59 (17)
Taylan ne diyecek, ben de merak ediyorum. Bu soru bana sorulsa genel cevabım SOLMETRE yazısında belirtiliyor. Orada örnekler var. Siz de buna göre puan verirseniz değişik örneklere, yazarının düşüncesine yakın bir sonucu bulursunuz. Kaan A.
14-06-2015 22:36 (18)
15 nolu yorumcuya: Bu sorunuzu isimler üzerinden tartışmak, bana göre belirsizliği arttıracak, ek tartışmalara neden olacaktır. Başka bir yönden ele alayım. Bugün kendine ulusalcı diyen ve bu terime uyan kişi ve çevreler vardır: örneklerini Vatan Partisi'nde ve daha az miktarda CHP ve CHP'den ayrılan-tasfiye edilen gruplar içinde bulabiliriz. Liberal sol kavramı ise nisbeten daha dışsal bir tanımlamadır, çok daha yaygın olmasına rağmen. Ancak bu tanımın 4-4 lük uyduğu fazlaca örnek vardır. Afişe olanlarını bilenler bilir. Bunun dışındaki gri çevrelerde ise tek tek tutumları dikkate almak lazım. Bazı konularda ulusalcı, bazı konularda liberal olan çok fazla sayıda çevre-kişi var. Bunlar, özgül tutumlar üzerinden tartışılabilir. Ama net olan birşey var: Ulusalcı ya da liberal solcu, soldaki çevrelerin çok büyük bir kısmı kültür sanat alanında LİBERALDİR. Daha da ileri gideyim, bu söylediğime siyasette en sekter, ultrasolcu, legal-illegal yapıları da ekleyebilirsiniz +++
14-06-2015 22:55 (19)
Üstte "İ.Kaypakkaya'nın görüşlerini öven" , hemen altında "Doğan Hızlan ödül haberi"nin olduğu sosyalist ve sanırım illegal yayınlar bile gördüm. Bu bir istisna değil çok yaygın bir tutumdur. Kısacası sol-sosyalist çevrelerde kültür-sanat alanındaki liberal tutum, neredeyse bir kuraldır, istisnası azdır. Yazıda ele aldığım ifade ve tutumlar artık afişe olmuş, tescillenmiş, tartışmasız tutumlardır, kendi alanları için karakteristiktir. Ancak bu kadar çiğ olmayan onlarca başka örnek de sayılabilir. Saydığınız isimleri az çok takip ediyor olsam da bütüncül olarak o ulusalcı, bu liberal diye nitelendirmem güç. Dediğim gibi tutumlar üzerinden gitmek çok daha doğru olur. Ancak şunu söyleyebilirim: birbirlerinden çok farklı yerlerde olsalar da, birçok konuda anlaşamıyor olsalar bile, bildiğim kadarıyla bu isimlerin hiçbiri, hiçbir dönemde, iktidara karşı hoşgörü içinde olmadılar. Bunu da çok önemserim. Saygılarımla Taylan Kara
15-06-2015 00:07 (20)
Değerli Taylan Kara, ultra solcularda dahil, bu sol çevrelerinin özellikle kültür sanat alanındaki liberalliği tespitinize yerden göge kadar hak veriyorum ve doğru saptama bence. Anlamadığım noktalar ise şunlar: 1) Siz liberalliği tamamen kötücül bir kavram olarak mı görüyorsunuz? 2) Sol çevreleri neden kültür-sanat alanında sosyalist tavır takınamıyorlar? daha zor olduğu için mi? saygılarımla. Recai Kulaksız
15-06-2015 00:25 (21)
Değerli Recai Kulaksız, Liberallik benim için "tamamen kötücül" bir kavram değil. Ancak bana göre dünyayı yanlış değerlendiren bir bakış açısı. Gerekirse iyice detaylandırabiliriz. Ama elbette bu durum da onu şeytanlaştırmaz. Benim için esas sorun şu: ben nesnelerin ve kavramların adlarıyla çağrılması gerektiğinde hep ısrar ederim. Hemen hemen hiçbir liberal "solcu", kendine liberal demiyor. M.Belge kendine "komünist", U.Uras "sosyalist" diyor. Yetmez Ama Evetçilerin büyük bir kısmı yine kendini "sosyalist, komünist, troçkist, anarşist" vs gibi kavramlarla tanımlıyor. Marx, Lenin atıfları artık sakız gibi. http://insanbu.com/a_haber.php?nosu=1792 Bu linkteki yazı, bugün piyasadaki liberal solcuların ortalama ahlakıdır. Bu yazı bir prototipi tanımlamaktadır. Buradan çıkacak sonuç şudur: kötücül gördüğüm şey "liberallik" değil "ahlaksızlık", "ikiyüzlülük", "pişkinlik"ve "yalan", "her devrin adamı olma tavrı"dır. bu sayılanların 100lerce örneği bunların özgeçmişlerinde vardır+
15-06-2015 00:36 (22)
Sorunuzun 2. kısmı için: http://www.aydinlikgazete.com/kultursanat/siyasette-solcu-kulturde-sagci-olunur-mu-h71221.html yazısında belirttiğim sorun var. Sol çevreler için solculuk sadece güncel siyasetteki bir duruş oarak algılanıyor. RTE'ye karşı çıkmak, Geziyi güzellemek, Berkin twitleri solculuk için yeterli görülüyor. Sosyalizmin yeni bir insan, yeni bir ahlak, yeni bir kültür anlayışı gerektirdiği konusunda en küçük bir fikirleri bile yok. Örnek alttaki yazı: http://insanbu.com/a_haber.php?nosu=1785 Güncel siyaset kolay bir iş, sonuçlarını hemen alabilirsiniz. Oysa kültür-sanat alanı çok daha zor, sonuçlarını hemen alamayacağınız uzun soluklu bir iş. Solcular ne yazık ki kısa yolların insanı şu an. Siyasal devrimle iş biter zannediyorlar. İşte bu nedenle yarın ülkede sosyalist devrim olsa kültür komiseri D.Hızlan, edebiyat müdürü radikal kitabın editörleri olacaktır. Çünkü bu meseleyi sorunlaştıran, bunun eksikliğini hisseden neredeyse hiçbir parti-siyasal çevre yok +++
15-06-2015 00:50 (23)
Daha geçenlerde HTKP'nin önemli bir yazarı, hem de "yoldaş Stalinli", "Gezi sanatının dönüştürücülüğü" temalı yazılar yazan, siyaseten neredeyse Lenin'i sağcı bulan bir yazarı "Türk edebiyatının tek eleştirmeni Ömer Türkeş'tir" diye yazdı! Düşünün, bir komünistin eleştirmen olarak aklına gele gele Radikal kitap editörü geliyor! Yanı başında Nihat Ateş var, B.S.Albayrak var, A. Mert var; daha dün ayrıldıkları yerde O.Çutsay var vsvs. Ama onun aklına Ö.Türkeş geliyor. Yine Yunus Nadi Ödülüyle ilgili http://insanbu.com/a_haber.php?nosu=1678 bu yazıya sekter bir komünistin tepkisi: "e ne olmuş ki" yine en sekter sosyalist bir gazetedeki başlık: O.Pamuk, yeni romanının ilk cümlesini yazdı"!. Kısacası: solcular, şu an kültür sanat konusunda kendilerinde hiçbir eksiklik hissetmiyor. Kültür alanında burjuva sanatı ile işlerini yürütebileceklerini zannediyorlar. Sonuç olarak da böylesi "Doğan görünümlü şahinler", "dışı solcu, içi sağcı" ürünler ortaya çıkıyor. Söz çok. Saygılarımla T.Kara
15-06-2015 01:06 (24)
Bu arada bir şeyi belirtmek isterim. Burada verdiğim örneklerden, bu sorunun sanki sadece HTKP ya da birkaç çevre ile sınırlı imiş gibi anlaşılmasını istemem. Örnekler aklıma gelen rastgele örneklerdir. Diğer çevrelerden de onlarca örnek verebilirim. Birgün'den, Aydınlık'a, Evrensel'den bianet'e, Gündem'den, Radikal'den Taraf'a, Yurt gazetesine, odatv'den Cumhuriyet'e, Solportal'den ilerihaber.org'a kadar bu eleştirilerim az çok, değişik derecelerde ama KESİNLİKLE geçerlidir. Hepsinden onlarca örnek verebilirim. Kavram setiniz, sizin ulaşacağınız sonuçları da belirler. Kavram torbanızda "öteki, vesayet, tepeden inme, Jakoben, elitist, merkez-çevre" var ise ulaşacağınız yer baştan bellidir. Siyasette birbirine zıt bir çok çevre, kültür-sanat alanında tek ve aynı anlayışı savunur: var olan, güncel kültür sanat anlayışını. Sanatın metalaştırılmasına, kültür endüstrisine karşı çıkmayan ama antikapitalist birer solcu haline gelirler. Yazacak çok şey var. Saygılarımla Taylan Kara
15-06-2015 01:19 (25)
http://t24.com.tr/k24/yazi/ceberut-devlet-kaybolmadi,235 Alın işte, taze taze. Roni'yi okuyun.
15-06-2015 08:53 (26)
Sayın Taylan Kara, "Türk edebiyatının tek eleştirmeni Ömer Türkeş'tir" diyen kişi, şu malum hakaret olayına karışan kişi mi?
15-06-2015 08:53 (27)
25 numaralı yorumcu kusura bakmayın tamamını kuyamadım. Roni'nin geçmişteki dsip'i http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/dsip-gecmisiyle-yuzlesmek-ister-mi-haberi-37568 ç.
15-06-2015 08:54 (28)
Ultrasolcu sözcüğünü kullanmasak çok iyi olur. Aklıma Tülin Bumin'in oluşturduğu ultramodern kavramı geliyor. http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=100471 ç.
15-06-2015 13:24 (29)
Aydınlanma bilincinden yoksun karafatma Birikim, Radikal, Turhan Günay solculuğuna "liberal solcu" denir! Onlar için ülke, yurt, vatandaş, sınıf, birey yoktur. Kozmopolittirler. Onların ilgi alanında bu ülkenin ilerlemesi için tartışılması gereken konulardan emperyalizm, sömürü, tarım, sanayi,feodalizm yarı sömürge olmak, toprak reformu, GAP vs değil, önlerine emirle konulan konular, Kürt, alevi, siyasal islam, islam ve kadın vs. vardır. Cahit Külebi, Fazıl Hüsnü, Nazım Hikmet yoktur Cemal Süreya, Ece Ayhan vardır. Tüm kitap eklerini yayınevlerinin başını tutmuşlardır. Karafatma ailesi tüm çocuklarını tanır, ona göre davranır!Önlerine gelen dosyada güzel Türkçe, yetenek, duyarlılık geçerli değildir. Yukarıdaki konuları işliyor olması kitabının basılması yazarının/şairinin ünlenmesi için yeterlidir. Başpapazları Metin Celal, YKY, Doğan Hızlan, Turhan Günay, kenarından köşesinden diğer sülaledir! (Zorba)
15-06-2015 13:25 (30)
Liberal solcu Anadolu'nun birçok şehrinde CHP'li olmanın ne demek olduğunu da bilmez. 1990'ların başı Gümüşhane. CHP il başkanı bir Eczacı var. Gümüşhane'de CHP'li demek Gümüşhanelilerin gözünde kıpkızıl komünist ve PKK'lı demek. Sol, sosyal demokrat, sosyalist, komünist, terörist hepsi aynı. Bunların hepsini CHP'de cisimleştiriyor çünkü CHP'den daha öte bir solu hayal dahi edemiyor. Ne zaman PKK bir asker vursa zavallı Eczacı sabaha kara vitrini indirilmesin diye eczanesinde nöbet tutardı. Bazen polis de yardıma gelirdi. Bu yüzden kaç defa Gümüşhane Emniyet Müdürü Ramazan bey, dönemin Adalet Bakanı Oltan Sungurlu'ya Eczacıyı (yani komünist PKK'lıyı) koruyor diye şikayet edildi. Müdürün "sicili" belli olmasa bu kadar şikayet karşısında başı derde girebilirdi. Bu hikayeleri yalnız liberal solcular değil, Türkiye'nin T'sini tanımayan diğer solcular da bilmez. 7 Haziranda Gümüşhane'de KP 17 oy almış. Gümşühane'deki 17 oyun, İstanbul'daki 17 bin oydan fazla olduğunu anlayamaz. AA.
15-06-2015 15:15 (31)
Nilüfer Göle'nin 'fıtratsal formatı' Boğaziçi Üniv.'sinde atılmıştır. Tipik Anglo-Saksoncu monarşist-kolonyalist tarzda ele alır dünyevi-ruhani ilişkiler ayrımını. Paris'te 9/11 nedeniyle yaşanan kafa karşıklığı nedeniyle post kapmıştır. Sunduğu "Bon pour l'orient" alafortanfonizm, Fransa'nın kadim ve güncel atardamarları için referans niteliği taşımaz. TR için de aslında taşımaz ya...
15-06-2015 23:29 (32)
26 nolu yorumcuya: İsimlere çok takılmayın. O sadece o anda aklıma gelen bir örnekti. Birazcık araştırsanız bunlardan 10larca örnek bulursunuz. Siyaseten solun en uç görüşlerini savunan, kültür sanat alanında bildiğiniz radikal 2 kafasında birçok sosyalist köşe yazarı ve hatta sosyalist teorisyen var ortalıkta. Kişisel polemik yapmak için vermedim o örneği. Bir de al birini vur ötekini. Hangi birini sayacaksınız. Bu bir iklimdir. Kültür sanat alanında iklim neredeyse tamamen bunlardan oluşmuştur ne yazık ki. Bizlere gösterdikleri tepkinin, duydukları öfkenin yüzde birini piyasa edebiyatı için gösterseler, bizlere ettikleri küfürlerin binde birini piyasa edebiyatına etselerdi, tablo çok çok farklı olurdu. Saygılarımla Taylan Kara
17-06-2015 08:33 (33)
Edbiyat alanında düşmanlığın dehanın yerine geçtiğine ve grubun bir organı olarak ortaya çıkan yeteneksiz kişileri önemli kıldığına sıkça şahit olunur. Bu dünyanın dışında da kendi başına ayakta duramayacak karaktere sahip birçok insan vardır; böyleleri hemen bir gruba katılıp kendilerini güçlü hisseder, birşey olduklarını zannederler. Oysa dünya ile bir hesabı yokmuş gibi, kendi içinde huzurlu sanatçılar bir grubun hizmetine girmemiş gerçek dahalardır.
18-06-2015 10:51 (34)
İşçi haklarından bahsederler ama bir tane işçi arkadaşları yoktur, Anadolu derler ama herhangi bir şehrinde bir konferans için dahi olsa gelmişlikleri yoktur, kapitalist yaşam örgülerinin korunaklı surlarından herkes ve herşey adına konuşurlar ama bu ülkenin gerçekliği ve yaşam pratiği açısından hiçbir karşılığı yoktur bu öttürülen kuşların. Bence bu tiplerden çok bahsederek piarlarını genişletmeye gerek yok.Bırakalım soroslardan, doğanlardan, misyonerlerden nemalanıp ciyaklasınlar. Biz kendi cümlelerimizi kuralım, yazalım, okuyalım ve yaşayalım. Anadoluda yankılanacak ses bizim yüreğimizde...Arzu Hicran
18-06-2015 11:51 (35)
Osman çutsay odatvde sıkı yazmış, buraya, KA ve TK'ya da atıfla.
18-06-2015 12:45 (36)
Osman Çutsay ne zaman ki Ece Temelkuran'ı, Ahmet Ümit'i, Yekta Kopan'ı, Enver Aysever'i, Mahir Ünsal Eriş'i, Irmak Zileli'yi açıktan eleştirir, o zaman benden aferin alır. Elif Shafak'a, Orhan Pamuk'a ayar vermekle olmuyor bu işler. Sema Kaygusuz, HDP'ye oy veriyor diye kötülenecek ama Enver Aysever KP'ye yakın diye eleştirilmeyecekse, bırakın bu işleri. Solcunun solcuya propagandasına gerek yok.
18-06-2015 12:47 (37)
36'nın dedikleri doğru mu doğru. Ama aferin yok :) Ne zaman ki yorumunun altına adını yazar, o zaman alır aferini. Kaan A.
18-06-2015 17:42 (38)
a.y.a. Sana buradan sesleniyorum. Enis Batur gibi bir şey doğurduğun kanaatindeyim. Niye burası? Seçim sath-ı mailiyle beraber bütün "bi fikrim yok ama size katılıyorum demek için canımı veririm" ideologları pıtrak gibi açtı sitemizde. Sol yazarı olsun, liberal solcu olsun, hepsine bok atma sezonu açıldı, bokçul yazılar okunma, ezik yorum yapılma tavanı etti. Hesap bana çıkmak üzere Kara'nın bu taşrada ezilme - Taylanı rencide etmeyelim tabusu da bi yere kadar, oyna tabuya, sitenin en seksi yazarı ol, dokunulma...iyi valla, yazıcaz bunu da: "Solculuk alemlerinde cool görünme yolları!"-orjisi tavan yaptı. Kitabımın adı Kürşat Başar-Nilüfer Göle'yi eleştiren bir yazıdan geliyor canım, yine de bu aşamada ne güzel taşra tribününe oynamadır bu...Taşrada yaşamaca -bunun firmalarla kelt diyarına akanı da var- ramazanda sigara içememece, madurdan primi almaca." Ramazanda sigara, bir de gizli elele tutuşmalarımız yavuklum" nasıl? Şiir sunağına girer bu. Anadoluyu bilmeden...vik vik vik...
18-06-2015 17:47 (39)
Sn. Kara ve Sn. Akalın, devrim filan olsa işsiz kalır mazallah. Beriki de -en azından onla aynı masada oturduk, öteki külliyen x-men- çocuk işçi, 1877 işçi problemleri. Maden-patates-haftasonu çalışma-lepra. Van Gogh ile Bruegel arası...Ben şimdi Zaventem cip'te viski içiyorum. Firma işi değil, kendi param. BAPtan alırım belki de onu oraya koyan da benim. Olayımız da AB projelerine gömülen tüyü bitmemiş yetimin parasını geri almak. Business class-5 yıldız otel-hancock tower'dan bürüksel amale apartmentste sosis kızartmaya düşmece. Çok yazacak şey var, hem sağlık bambaşka yere gidiyor, hem sömürü, hem avrupalı kerkenezler. Ama bunu nasıl Erzuruma endeksleyeyim? Avrupada bir çok ülkenin nüfusundan fazla bir şehrin sitizeniyim. Babaannem paşa babasından arta kalanla inek yetiştirerek soyadımızı aldı orada. Babam 8-78 çalıştı, abim viranşehirde sağlık ocağı kurdu. Bavulumda domuz sosisi var, babalar günü mangalı yapacağız, nasıl? Anadolunuzun kavruğu gavurun hastasıdır, ben le rivale. YÜ
18-06-2015 18:31 (40)
işte şu orhan pamuk olayı çözecek gibi bütün düğümü ustam. az kaldı. anal fissürden dolayı epeydir üretime ara vermiştik. üstten duphalac, alttan vazelin + lavman desteksiz, şekilli ve bol lifli arz-ı endam edeceğiz inşeallah. amin. ramazan mübareksss. sosise yumulsss. yanına manastır birası iyi gitsss
18-06-2015 18:32 (41)
ayrıca, hiç bulaşmiym diyodum ama, şu gullitvari asistiniz beni markoyanbastın olmaya feci stimüle etti aziz hocam - sevgili ustam. "ironik" bi değiniyle ele aldığınız "kavruk" sözcüğü (size kesinlikle katılıyorum) hiç de yukarılardaki ilk alıntılayan kişinin sandığı gibi "kara, esmer" falan anlamına gelmez. madem Anadolu rak, pardon Anadolu Türkçesi şaapıyoruz, onun tek gerçek karşılığının "bedenen az gelişmiş" olduğunu da bi zağmet hatırlayıverelim. oldu mu? ha şöööle! neydi o gıy gıy da gıy gıy. az biz gelelim de ortam pijlik görsün. bedava! hürmetsss
18-06-2015 21:39 (42)
Ne bu yaa, taşra, taşra, taşra... Taşra = Türkiye'nin her yeri. Sanki Ukrayna istedi de gitmedik.
18-06-2015 22:55 (43)
Taşra, bazen zihninde bazen yüreğinde bir bahtsız mekan insanın... çokluk kendinin bile uğramaktan kaçtığı... Okşan
19-06-2015 09:12 (44)
Sayın YÜ, Sn Kara ve Sn Akalın devrim olsa işsiz kalır mazallah diye yazmışsınız. Bunun anlamı şudur. Demek ki şu an bir iş yapıyorlar, birşeyler üretiyor. Demek oluyor ki devrimle çözülebilecek somut bir sorunla uğraşıyorlar. Siz o amaçla yazmamışsınız ama bana göre onlar için büyük bir iltifat bu yazdığınız.
19-06-2015 11:16 (45)
44. Bence siz biraz her ikisini de küçümsüyor oluyorsunuz ama benim kendilerine iltifat etmemek, sevip saymamak gibi bir derdim yok, geçmişte bol bol örneklerini sergiledim. Ne var ki bağlantı ve beklenti ile birlikte hayal kırıklığı da büyüyor, bunlar onun tezahürü. 42. Benim derdim de bu taşra taşra fetişi. Ukrayna külliyen memleketimizden daha taşradır, şehirlilik hayalinizdeki slav kızlara erişimle olmuyor. Ayrıca onların Kiev'de nehir kenarında düğüne-nişana giyilecek kıyafetlerle resim çekinmelerini, meşhur disko-barlarındaki narsist et pazarlarını görmelisiniz. Avrupanın taşrasının bu görmemişlikle neler ettiğini haberlerde izliyoruz. Kaldı ki benim yaşadığım şehir Ngöle'nin kentiyle aynı değil. Şu "elinde viski..." kolaycılığı, genellemesine yükseliyorum, hepsi bu. Erzurum'a gelirsek. Cağ kebap yersiniz, hayvan dağda beslendiğinden eti kekik aromalıdır, hemen düz ayak Palandöken'de kayak kayabilirsiniz, köy doktoruysanız ahaliyle cumaya gider, kasabada meyhane aramaz, Ramazanda
19-06-2015 12:18 (46)
sokakta sigara içmezsiniz. Sonradan olma, dayatma bir şey değil bu, oranın dokusu, hayat tercihi böyledir. Hem dinle barışmıyor muyduk? Buna mukabil Kiev'de mescit bulamazsınız, Dubai'de NHKM yoktur, Karaorman bölgesinde pazarları kasabada çan sesinden gayrısını duyamazsınız, ölseniz ekmek satan yer yoktur, Brüksel'de haziranda hava 23:00te kararır ama 18:00'den itibaren ara sokaklardan bırak sesi, hava çekilir hava... Genelde tercihlerinize göre bedelini ödeyerek yerleşecek yer bulabilirsiniz diyeceğim. Değiştirmeyi amaçladığımız da yaşam tarzı nüansları değil, arkasındaki çelişki olmalıdır, öyle değil mi? Diğer bir anlamadığım mevzu da; bu kadar muhafazakarlıktan rahatsız olurken coğrafyamızın en doğusundan kökenini alıp, batıdan da "parmakarası" destek bularak seçimde dengeleri değiştiren, ama göstermelik her yetkili mevkiye kadın getiren, gay aday bile çıkaran oluşuma niye bu kadar gıcık olduğumuz ? Ben KA takipçisi olarak Ekmel-CHP çizgisindeyim biliyorsunuz. Hepsi mi Ngöle? AYU
19-06-2015 12:18 (47)
Bir de amiralbattı oynamayı çok severim oldum olası, bakıyorum diğer kulvarda üçlü bir yara almış yine :) Eveet, dünya Süleyman'a da kalmadı arkadaşlar!!! Felek hattrick'ini uygun gördüğü biçimde tamamlar umarım. AYU
19-06-2015 12:23 (48)
46 nolu yorumcunun görüşü çok yanlış. Türkiyede dinci gericilik doğal, kendiliğinden değil tepeden inme, zorla yukarıdan dayatmayla gelmiştir. Zemin var mıdır, elbette vardır ama toplumdaki yoğun dinselleşmeyi görmeden "oralar da öyle hacı" diye açıklayamazsın bu durumu. Kievde mescit olmaz, Dubai de NHKM olmaz evet. Ama Türkiyede alevi, oruç tutmayan insanlar vardı, vardır. Oruç tutmayanları dışarıdan ithal edilmiş muamelesi yapıyorsun. Ve kesin olan şey: taşrada hiç yaşamadığın her halinden belli. AC
19-06-2015 12:32 (49)
Oralar öyleymiş ha!! Vah vah!! Ümit Cihat Tarho, Kenan Mak, Mehmet Şirin Tekin. İsimlerine bak AYU kardeşim. http://haber.star.com.tr/guncel/erzurumda-sigara-icen-kadini-dovduler/haber-1037546 http://ilerihaber.org/oruc-tutulmuyor-diye-dizi-seti-bastilar/17260/
19-06-2015 12:38 (50)
46 her zamanki gibi editöre selamla işi bağlamış. Bağzılarının aklına neden Ukrayna diyince slav kızlar gelir ki hep?
19-06-2015 13:54 (51)
Memleketin taşrasını aşağılama bitti de, sıra elin Ukraynasının taşrasını mı aşağılamaya geldi? pes be birader...
19-06-2015 14:59 (52)
Kiev'de mescid olmadığı bana biraz atmasyon gibi geldi, İlla ki orada 50-100 müslim vardır. Hiç yoksa şantiyelerde yabancı işçi çalışıyordur.
19-06-2015 14:59 (53)
48, dikkatli okumayıp önyargıya yaslanınca komik olunuyor, taşra sınavında pişmemiş "yumuşağa" otomatikman sen deme "abiliği" gibi. Neyse anlattığıma yardımcı oluyor; "solculuk yapacaksan taşrayı yaşayacaksın, halhın nabzını tutacaksın, en az bir işçi arkadaşın olacak", ziv ziv ziv, otuzküsur senedir bu teraneyle iyi yetişmiş insanların beynini yediniz. sonuç? nakıs! şükür artık bunları sallamayacak kutra geldim, başkalarına yuttrmanıza da engel olmak niyetindeyim, yeteneğimce. Taşraya borcum yok canım, ailemiz adına abim 2 sene Viranşehir, 2 sene Batman, 30 sene Bursa ödedi. Benim kur'a Basel'e çıktı. Bu da diğer meramım; "elde viski, avrupa şehirlerinde" teranesinden de çıkın. Yeni "global" mücadele böyle, evden işe 10 dakka, öğlen evde kestirmece, kasaba "şehir kulübünde" meh meh etmekten de çok daha meşakkatli. Artık sınıf mücadelesi bu zemnde, batı ezen, sömüren, gaddar, biz komple işçi sınıfı! A. sı Ali olan AYU.
19-06-2015 15:16 (54)
Sevgili Yağız, ne kadar genel eleştiri varsa, ne yapıp edip onu üstüne alınmakta, şahsileştirip, kişisel savunmalara geçmekte bir tanesin. Bu hayat tarzı, ideoloji, duruş meseleleri genel problemimiz. Viskini iç, Basel'e de git, kim ne söyleyecek sana! Bak ben de kişiselleştirdim, hep birlikte yiyelim, içelim, gezelim, eğlenelim. Bunu yapıyoruz da zaten. Çok ayıp bir şey değil. Amaaa! K.A
19-06-2015 15:16 (55)
Amaaa, solculuktu, devrimcilikti, siyasetti, muhalefetti, böyle de iyi yapılır dersen, buna teorik onay beklersen, bizden, benden bekleme. Ve o konuda çok yanılıyorsun. Solcular Türkiye'de sağcılardan daha zengin olduğu, değişik nedenlerle daha iyi yaşadığı için sol bu halde, yoksa senin dediğin gibi değil. Yaniii K.A.
19-06-2015 15:17 (56)
Yanii, meseleyi çarpıtma lütfen, yoksuldu, halktı, işçiydi dert edinen bizim gibi üç-beş manyak kaldı ortalıkta. Sosyalist partiler bile bira içme özgürlüğünü veya dinsel baskıya karşı durmayı öteki tüm şeylerden üstte tutuyor. Olabilir, doğrudur, yanlıştır, ayrı mesele. Ama birçok ülkede dinciler solculardan daha halkçı, daha yoksul yanlısı ise dinciliği böyle bira içme özgürlüğü şeysiyle geriletemezsin, bu biiir, K.A.
19-06-2015 15:17 (57)
Şu da ikii: AKP'li şarlatanlar bile evet, çalıyorlar, çırpıyorlar, ama yediklerinden bir hayli göz hakkı dağıtıyorlar. Sen yediği içtiğinden göz hakkı dağıtan kaç solcu gördün? 10 binde bir belki. Hepimiz yapıyoruz. Git sen de nereye istersen git, biz de gidiyoruz. Londra'ya, Paris'e oraya buraya, en pahalı mekanlara. Oradan boy boy fotoğraflarımızı paylaşıyoruz fesbukta. Onu kim izliyor, burada ahkam kestiğimiz muayeneye gelmek için dolmuş parası bulamayan işçi veya işsiz. Zaten önyargıları var ne diyor: S... m bunların solculuğunu diyor. Yetmedi devam... K.A.
19-06-2015 15:18 (58)
Yediğimiz içtiğimiz, gezdiğimizden göz hakkı vermediği gibi, bunları uluorta millete sergileyen arsız aydınlar olduk. Sen değil, belki sen öyle değilsin, hepimiz. Bunu yüceltmemizi bekliyorsan, yok, bunda yüceltilecek bir şey yok. Ama senin hatırına en çok eleştiri dozumuzu azaltırız kendimize. Belki. Bu mu doğru, bu yüzsüzlüğün üstüne gitmek mi? Hah, bunu tartışalım. K.A.
19-06-2015 18:40 (59)
Ayrica su da bilimsel bir gercek ki mevcut uyusturucu politikasi icinde alkol ve sigaranin yasadisi olmasi lazim, solcular bu kadar zararli seyleri nasil da temel özgürlük diye savunuyor, birisi bana bilimsel olarak izah edebilir mi? Eger cakirkeyif olmayi bir insan hakki olarak görüyorsaniz o zaman bunlar yerine daha az zararli uyusturucular serbest birakilmali. Mesela arastirmaci David Nutt alkol yerine gecebilecek ama zaralari cok daha az yapay bir kimyasalin gelistirilmesinin mümkün oldugundan bahsediyor. Üstelik bu kimyasalin antidotu da mevcut olacak, yani eger bu kimyasalin kullanip araba kullanmak istiyorsaniz antidotunu kullanabilirsiniz. Bu yorumu daha önce bir kez daha yazmistim ama yayinlanmadi, bir kez daha sansimi deneyeyim. Seckin Sefi
19-06-2015 21:42 (60)
alkol tüketmek temel özgürlük müdür mealli bi kinaye yapılmış. vay anam vay. vallahi size su içmeyi yasaklasalar, bana alkol tüketmeyi... bence bu ikisi aynı şey. hatta benim açımdan daha acı belki. sigara yasadışı olsun da buyurulmuş. olur. nasıl emir buyurursanız. velkam tu püriten ahlak. ders 1. zararı varsa da bana var. size ne kardeşim?! ben zaten cemiyetinize ayak uydurmak zorunda hissetmiyorum. alın size dışlayıcı, ikinci sınıf insan olmakla suçlayıcı söylemin dibi. icazet mi alacaktım sizden. içip araba mı kullanıyorum? içip karı mı dövmüşüm? içip iş mi yapmışım? ben içtim diye şahsen zarar gören kim var? benden başka kim var? ey okuyucu? ey Berkeley? size ne yahu? velev ki "homo"yum. kıçıma bişey girip girmemesine de mi toplum karar verecek? yuh yani. size mi sorucam arkadaşım? hasbinallahveniğmelvekil! inisiyalleriniz de schutz staffel'i çağrıştırıyor. tarihin en gözde alkol ve sigara düşmanının paramiliterlerinin adıdır. ha guzuma. homo dedik ya. ecce homo! insan bu! sinirss
19-06-2015 22:17 (61)
Su 60 numara..... cevap vermem gerekiyor, "mevcut uyusturucu politikasi icinde alkol ve sigaranin yasadisi olmasi lazim" bu kadar basit, egerli zararli olmasi önemli degil diyorsaniz hepsini serbest yapacaksininz, tüm uyusturucalari, isteyen kendini öldürsün, bunu anlamak bu kadar zor mu. Merak ediyorsaniz iste size hangi uyusturucunun ne kadar zararli oldugu: https://en.wikipedia.org/wiki/David_Nutt#/media/File:HarmCausedByDrugsTable.svg Seckin Sefi
19-06-2015 22:34 (62)
sayın schutz staffel, emin olabilirsiniz. hangi uyuşturucunun ya da uyarıcının ne kadar zararı olduğuna dair gayet sağlam "bilimsel" bilgiyle mücehhezim. bize lolo olmasın. rahmetli oğuz kayaalp'in tıbbi farmakoloji serilerinden (ve dahi derslerinden; yes! şahsen ve kendi gözlerimle ve kulaklarımla!) gelen teorik altyapıyla ve geçirilmiş yılların iç ve dış gözlem birikimiyle rahatlıkla konuşabilirim. otörüm! öttürürüm yani! lolo da, link de piliğz başka kapıya. ayrıca lafı kıvırmayalım. "...o zaman bunlar yerine daha az zararli uyusturucular serbest birakilmali" ifadesi size ait. isteyen kendini öldürür, öldürmez. o bizi bağlamaz. en azından beni bağlamıyo. lütfensss!!! mucucucuksss
19-06-2015 22:34 (63)
Sayın Seçkin Sefi, alkol, sigara ve yasak meselesi o kadar basit bir şey değil. Daha önceki yorumunuz niye çıkmamış, editör olarak bundan cidden haberim yok. Alkollü bir zamanımıza mı geldi acaba :)) İçerikte öyle küfür müfür olmadıkça niye bantlayalım? Dediğinizde kısmen haklısınız. Ama yasak işi çözmez. İnsanlar kafa bulmak istiyorlarsa bunun çok daha zararlı bin bir yolunu bulurlar. Alkol yerine geçen ilaç meselesi Yağız hocanın ilgi alanına girer. Ama adı üstünde ilaç, kimyevi bir madde, onun sakıncası olmayacağı ne malum, yeterince çalışma yapılmış mı? Fakat alkolü hafife almayın, bu aynı zamanda binlerce yıllık bir kültür, damak tadı, sofra zevki ve sosyal birleştirici. Şarabın, rakının faydalarını saydırmayın bana. Şüphesiz toplam zararı daha fazla, ama kararınca içenlerde yarar bazen ön plana geçebiliyor. Anti oksidan, anti stress etkileri vb. Sosyal birleştiricilik. Kimyevi ilaç bunun yerini tutmaz. Bir şey daha.. Devamı var.. K.A.
19-06-2015 22:34 (64)
Evet, alkol toplumsal bir sağlık zararlısı, ama ondan daha zararlı şeyler var. Toplamda tüm dünyada insanlığa rafine şekerin, beyaz unun, gazlı şekerli içeceklerin zararı tütünden ve alkolden fazla. Bu kesin. Bu zehirler çocuklara daha ilk aylarda verilmeye başlanıyor. Yasaklamak mı lazım. Evet, bir açıdan bu gerekiyor, ama pek mümkün değil, yerine bir şey koymadıkça. Bu bilinçleri oluşturmak gerekiyor. Sadece tütün ve alkol değil, onlar günah keçisi, egzos dumanına, plastiklere, şekere, una karşı da, paketli gıdalara karşı da... Var mısınız? Varım deseniz bile çok zor. Saygılar. K.A.
19-06-2015 22:54 (65)
Sayin lakap yapistirmayi seven pek terbiyeli ve cok bilgili 62 numara, öncelikle bana cevap yetistirecegine dediklerimi dogru düzgün anla, kafan mi güzel? Benim de uyusturucular konusunda epey bilgim var eee... ne olucak simdi? Senin neyi kimden ögrendigin önemli degil, o kadar biliyorsan bilimsel olarak aciklarsin. Bilimsel bir link vermeden neden korkuyorsun? Birisine bir lakap yapistirmak fasistligin tam kendisi, sözde ben yasakci olunca fasist oluyorum, bunun farkinda olamayacak kadar zeka yoksunusun. Samimi düsüncem su ki uyusturu politikasi konusunda hic emin degilim. Emin oldugum sey alkolü ve sigarayi savunmanin hic kolay bir yolu olmadigi ve evet bunlar yerine daha az zararli uyusturucularin yasallastirilamsi daha faydali. Seckin Sefi
19-06-2015 23:30 (66)
ah gidi guzuuum. pek terbiyeliyimdir. şarapta bekletildim yıllardır. kafam güzel mi bilmem. ama büyük olduğunu söylerler. gocagafa da diyebilirsin. öküzbaş bile desen olur. bana komaz tomas! "...bunlar yerine daha az zararli uyusturucularin yasallastirilamsi daha faydali" diye bi inci yumurtlamışın. vah gidi guzuuum. faydasını bilmem. daha az zararlı olup olmadıkları da hayli su götürür. amma pilates var, yoga var, fitness var (fücurss var mı bilmem; onu sana sormak lazım), meditasyon şeysi var, erzurum'da tebrizkapı civarında yaşıyosan cami var, namaz var, oruç var. var oğlu var. kedi var, it var, guş var (o sandığın değil!), iş var, aş var. sen yeter ki meşgale ara. hatta, yeter ki sen sev beni, yeter ki inan bana! sana uyuşturucular konusunda değil de calculus, astronomi konularında danışırlar anca. ama bak benim resmi titrim bile bana danışmaları için yeter (hatta artar bile!). schutz staffel! bi daha dedim. oldu mu? zeka yoksunuymuşum ya. şutzşıtaffel. ss. SS. hürmetSS! dr. a.y.a.
19-06-2015 23:59 (67)
Sayin Arslanoglu, söylediginiz gibi alkolün yasal olmasinin sebebi kültürel, bu acik. Yerine konulucak kimyasal söyle olabilir: muhtemelen bir benzo türevi olacak, alkolden cok daha az zararli olacagi kesin, ya da en azindan böylesini bulmak zor olmaz. Önemli nokta ise antidotunun olmasi tabii, yani en azindan gerektiginde ayilmak mümkün. Bahsettiginiz diger nedenlerin icin alkole gerek yok. Yani antioksidan olmasi, yatistirici olmasi icin. Bunlar icin zaten daha bir cok alternatif mümkün. Seckin Sefi
20-06-2015 09:07 (68)
allahaşkına! şu "return to castle wolfenstein"daki deli alman doktor stili, farmakolojibilmez yorumlarınızdan vazgeçiniz. biyolojik yanıtların nasıl olacağı öyle benzoyla, aminoyla öngörülebileydi gavur çoktan hepimizin bezosunaaminosuna gordu. lütfen! hatta lütfensss!
20-06-2015 09:08 (69)
Eh be kardeşim bee, Kaan sana da pes bee! Taşrada sigara içemiyorum ramazanda paradigmasını yücelterek gelme bana'dan nerelere geldik. Kafam güzel hakkaten artık ne kadar toparlarsam. Taşradaysan onun koşullarıı vardır, sana uyduğu için oradasındır, uymuyorsa sınıfsal düzlemde gör, küçük yaşam tarzı nüanslarını sktim sene ben neler çekiyorum diye kafama kakma dyorum, taşrayı küçümsediğim yok. Mesela bana da kadın doğum değil ama kardiyoloji doçentliği verseler yılan olur akarım taşraya. Madde kullanımına gelince; el hak hem teorik hem de pratik düzeyde feriştahıyımdır. Aç bak; sigara dışında, ki onun kanser manser boyutu var, en zararlı bağımlılık alkolünkidir. Membranın ebesini şeyttiğinden, bütün dokulara zarar verir. Teorik olarak uygun dozda eroin kullanımı bile derin alkoliklik kadar zararlı değildir. Nasıl? Bu itibarla örneğin batılı toplumlarda alkol serbestken o denli zararı gösterilmemiş esrarın yasak olması farmakoloji kitaplarında tartışılır. Tabii kültürel boyut önemli. +
20-06-2015 09:08 (70)
Esrarla meşruiyet dışına çıkan genç bünye daha zararlı maddelere ilerleyebilir, günümüzde ekstazidir, boktur tek kullanımda nöronları yiyen maddeler gibi. Buna karşılık alkolün binyıllkardır insan topluluklarında meşru kullanımı olduğundan, orta derecede kullanım erkekler için çoğu zaman hafif fayda gösterebilir, kadınlarda meme kanserini arttırır. Ama burada bu şekil alkol kullanımının belli bir sosyokültürel düzeyi barındırdığını, buna karşılık esrarla ilgili yeteri kadar veri olmamasını hesaba katmak lazım. Benim gözlemim ya esrarın zeka gerilemesi yaptığı, ya da kullanmaya devam edenlerin buna sahip olduğu yönündedir. Biri benzodiazepin demiş, bunu derste anlatıyorum ama vücudun genel frenleme mekanizmasını harekete geçiren bu ilaçlar, sinirden ritim bozukluğuna, kramptan barsak şikayetine iyi gelmekle birlikte bağımlılık yaparlar -elbet- bu bakımdan yanlışı yanlışla gidermek yerine o hayatı değiştirmek icap eder. Yine bu cümleden Mutluhan kardeşimin sevgilisi antidepresanlar dev +
20-06-2015 09:09 (71)
bir suistimal alanı arz eder. Ez cümle; tüketim zorlamasının getirdiği hastalığı başka bir tüketimle çözemezsiniz, isterse bu en çevreci, en ezoterik, en yoga çözüm olsun. Yani bir taraftan hem sigara, hem alkol, hem esrar yasaklanmalıdır, diğer taraftan olgun kafaya hepsi serbest olmalıdır. Miles Davis'in dediği gibi; "bütün yaptıklarımı eşşek gibi çalıştığımdan yapıyorum, kullandığım maddeler yalnızca beni geciktirdi". Geri bakıyorum da, iki şey söyleyesiyim: Hep bir allı turhallıyız, biz bize benzeriz, yüzbin kere tövbe eder yine şarab içeriz. Ya da sofular haram demişler, bu aşkın şarabına, ben doldurur, ben içerim, günah benim kime ne. Öte yandan ben tersini yazmışım; ramazanda sigara içemiyorum, sen barda elinde viski bardağı teranesini bana okuma. Özgürlük,isyanın hareket noktası bu değil. Yarın hepsini bırakır -zaten hastayım, sigarayı askıya aldım derhal- oruca da başlarım, şeriat kul hakkı yiyenin başını kesecekse.Olmadı tam da, kafa yerine gelince Massnahme'yi özetlerim. AYU
20-06-2015 09:10 (72)
Rahmi Saltuk'un bir şarkısı vardı yanılmıyorsam "Tanrı baba uyanınca" diye başlıyordu ve "bir de şu kara bücürler var benden geçinen" diye devam ediyordu. 49-52 de bunun paradoks isimsiz çeşitlemeleri oluyor. Ben diyorum antarktika size. Sn. Ak Ciğer, yine de fair play adına açıklama gereği duyuyorum, belki atlamışsınızdır ön yargılarınızın girdabında; YÜ de AYU da benim. Kaancım; Karamurat da benim, fıtratım bu...
20-06-2015 09:11 (73)
Alkolün yerine geçecek antidotlu alkolden daha az zararlı bir ilaç... Fantastik olduğu kadar gereksiz bir ürünmüş. 1984'teki mide bulandıran cini çağrıştırıyor. Alkolün yasaklandığı "prohibition" dönemi, ABD mafyasının altın çağı oldu. Speakeasy klüpleri ve karaborsa yaygınlaştı. Filmlerden de bilirsiniz. Alkolün de uyuşturucuların da yasaklanması saçmadır. Toplumsal yapısı ve kültürü gelişmiş medeniyetler, neyi ne kadar kullanacağını bilen bireyler yetiştirir. Melih, Bentderesi'ni kapatınca, fuhuş Ankara sokaklarında denetimsiz ve sağlıksız olarak yaygınlaştı. Çoluğunuz çocuğunuzla caddelerde dolaşırken yerlere saçılmış, üzerinde telefonlar yazan pornografik resimli kartlara maruz kalıyorsunuz. Bu tür yasakların sağlıksız black market'i desteklediğini gösteren örnekleri saymakla bitmez. Ama siz tatsız, antidotlu benzo türevi almak isterseniz ben karşı çıkmam. Şekeri, hamburgeri, gazlı, tatlı içecekleri yasaklamak nasıl gereksizse, alkolü yasaklamak o kadar anlamsızdır. Cemil Bengi
20-06-2015 12:48 (74)
53 "Taşraya borcum yok canım, ailemiz adına abim 2 sene Viranşehir, 2 sene Batman, 30 sene Bursa ödedi." Oluyor muymuş öyle aile adına taşra borcu ödemek? Vekaletle Hacca gitmek gibi bişey mi o? "Viranşehir-Batman yarısı geçmiştir raporlan, Bursa'da küp doldurmaca, o da sayılıyor taşradan." Uyak tam değil ama uysa da oldu uymasa da.
20-06-2015 19:56 (75)
72'de fazla mı abarttım acaba diyordum, 74'te çanakkale boğazında isabet alan dretnot da geldi, tam oldu. AYU
21-06-2015 11:08 (76)
Çok doğru tespitler. Çok eğlenceli bir yazı. Fekat Taylan arkadaşın kavramsallaştırmaları biraz sorunlu gibi görünüyor. Liberal ve solcu kavramlarının yanyana durması gibi. Oksimoron yani. Biri bir kuyuya taş atmış, her ne ise. O bunu hep yapıyor. Olmaz böyle. Cık cık... mete agyar
21-06-2015 13:18 (77)
Bir de şu malum zümreyle uğraşmak yerine, modernizm, sekülerizm bağlamında doğrudan islam dinini eleştirmek daha doğru değil mi? En azından çağımızda ki algılanış biçimini... Şunla bunla zaman kaybetmeye ne gerek var. Tamam zekice yazılmış eğlenceli bir yazı. Ve fekat sonuçta, yazarın algısıyla sınırlı. Mete
21-06-2015 13:46 (78)
Sayın Mete, siz yazdınız da elinizi mi tuttuk? Algınızı ve ölçülerinizi gösteren bir yazı yazın, yollayın, millet bir algı görsün. Doğrudan İslam dinini elştiren yazı yazarız da, herkesin bildiğini tekrar en büyük korkumuz. Burada din üstüne birçok şey yazdık, yeni, özgün, fırından yeni çıkmış, buraya özel. Önce belki o bapta görüş algılarınızı iletirseniz, işe bir yerden başlamış oluruz. Algılarınız daha da geniş olsun efendim. K.A.
21-06-2015 17:32 (79)
77, bütün yazılar, yazarın ve okuyucuların algısıyla sınırlı değil mi? Başka bir boyutta yazma ve okuma tecrübeniz varsa, acilen yararlanmak isterim. Okşan
22-06-2015 12:51 (80)
"Algının sınırı" diye bir lakırdı ederken, daha çok anlama yürüyen varlığın hayatla kurduğu ilişkide, her daim yeniden görünür hale gelen o, ontolojik rabıtayı kastetmiştim. Yoksa, öğrenilmiş bilginin zekice bağıntılarla, ebedi bir yeni olarak hep yeniden tekrar edilmesini değil. Yanlış anlaşılmışım, cüretimin bağışlanmasını dilerim. Siz devam edin böyle. Ben geldiğim yere dönüyorum, yangından kurtarılacak bir şey yok artık. MT
22-06-2015 16:42 (81)
80 tam postmodernin dibi olmuş. Anlayan varsa beri gelsss
23-06-2015 08:47 (82)
Sn. KA, 78'deki davet mektubunuzu üzerime alındım ve doktordan az kullanılmış bir kaç soru hazırladım. İzninizle peyderpey göndereyim bunları. İlgilenen cevap versin. İsteyen de benzer sorular sorsun. Başlayalım; cennet, "gidenlerin bir iskemlede oturarak sonsuza kadar gri bir duvara bakacakları bir yerdir" deseler, yine de bu denli talibi olur muydu? İlk insan olarak Adem ve Havva varsa ve kardeşler arası evlilik de yasaksa, ikinci üçüncü... nesiller nasıl ortaya çıktı? İyilik gibi kötülük de Tanrı tarafından yaradıldıysa ve kaderimiz doğmadan önce belliyse, tüm kötüler gerçekten "kader kurbanı" değiller midir? Yani "biz de iyi bir kaderle yaratılsaydık, iyi insanlar/müminler/inananlar/dindarlar olurduk deme hakkı doğmaz mı onlara? Saygılarımla. imza: Mürted Hacı
23-08-2015 19:31 (83)
Günün Sözü: "Valla pazar pazar çalışmıyorum, 2016 yılının en en çok satacak romanının ilk bölümlerini okumanın keyfini yaşıyorum. Yıla dikkat!" Nermin Mollaoğlu, Kalem Agency yöneticisi.
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210741
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.