Tıp bu değil!

Tıp bu değil!

İki yıl kadar önce tıbbın sermayenin boyunduruğuna girmesinden rahatsız olan bir grup hekim, Tıp Bu Değil başlıklı bir kitap yayınladı. Farklı dünya görüşlerine ve siyasi düşüncelere sahip bu hekimleri bir araya getiren tek şey, tıbbın artık topluma hizmet amacını yitirmekte olduğu endişesiydi. Sağlığı kendi gereksinimleri doğrultusunda örgütleyen sermaye, tıbbı topluma sağlık hizmeti sunan bir kurum olmaktan çıkartıyor ve tıp fakülteleriyle, hastaneleriyle, eczaneleriyle, laboratuarlarıyla, hekimleriyle, sağlıkçılarıyla kendi hizmetine sokuyordu.

 

Kitabın imzacıları kaygılarını şöyle ifade ediyorlardı: “Sağlık alanında doğruyu yanlıştan ayırt etmek sadece halk için değil, hekimler için de çok zorlaştı. Hangisi bilimsel tıbbın gereğidir, hangisi ticari tıbbın, hangisi şarlatanlığın son numarasıdır... bizler için bile ayırt etmesi güçleşti”.

 

İmzacılar tıp fakültelerinde okutulanların hastaları iyileştirmeye değil, ilaç ve tıbbi cihaz şirketlerini, sağlık holdinglerini zengin etmeye yaradığını; hekimlerin artık insanları hastalıklardan koruyacak veya hastaları tedavi edecek en basit fakat sonuç alıcı önlemlerle vakit yitirmek istemediklerini, sermayenin kendilerinden istediği / beklediği şeyleri (en fazla tetkik istemek, en çeşitli ilaçlar reçete etme, en pahalı tıbbi girişimleri başlatmak) yaptıklarını söylüyorlardı.

 

Sermaye tıptan ve hekimlerden şunu istiyor: “İnsanlar bol bol hastalansın, sağlıklı yaşamalarına kafa yormayın, olabildiğince sağlıksız ama hayatta kalsınlar, biz de onları bol bol tedavi edelim, en pahalı yöntemlerle, çok para kazanalım. Sektör büyüsün” (Arslanoğlu, 2012: 3 – 4).

 

İmzacılar ilk kitaptan 6 ay sonra daha da genişleyerek ikinci kitaplarını yayınladılar. Bu yıl da, Tıp Budur! başlığı ile üçüncü kitaplarıyla okurlarının karşısına çıktılar. Yine tıbbın ilaç tekellerinin güdümüne girdiğinden, sağlık hizmetlerinin iktidarların “şecaat arz etme” aracı haline geldiğinden, sağlık çalışanları ve hastalar mutsuzken ilaç ve tıbbi cihaz üreticilerinin mutlu olduğundan yakındılar. Bu haliyle tıbbın artık insanlara hizmet eden değil, zarar veren bir kuruma dönüştüğünü söylediler (Arslanoğlu, 2014: 5).

 

Ne oldu? Amiyane deyimle toplumdan “tık çıkmadı”.

 

Bu ülkenin sayısı 100’ü aşan tıp fakültelerinde ve eğitim hastanelerinde öğrencilerine, asistanlarına hastalarını hastalıklardan korumayı ve tedavi etmeyi değil, daha çok tetkik istemeyi, daha fazla ilaç yazmayı, en pahalı girişimleri başlatmayı öğretmekle suçlanan akademisyenlerden bir tanesi çıkıp, “siz ne diyorsunuz?” demedi.

 

Bu ülkenin sayıları 200 bine varan hekiminden, sayıları 1 milyona yaklaşan sağlıkçılarından bir tanesi çıkıp, “hayır, biz sermayeye hizmet etmiyoruz, hastalarımıza yardımcı oluyoruz” demedi. Dahası kimse üstüne de alınmıyor. Sermaye bu gereksiz tetkikleri ve “tedavileri” kimler aracılığı ile pazarlıyor acaba? Hekim dışı sağlıkçılar kendilerini asker ya da polisler gibi “emir kulu” olarak mı görüyor? Biz “order” da (emirde) yazılanı uyguladık...

 

Kuşkusuz kitapların hedef okurları yalnız sağlıkçılar değildi. Bu ülkenin sayıları 120 bini aşan doktora sahibi, 400 bini aşan yüksek lisans sahibi, 6 milyona yakın üniversite mezunu aydınından bir tanesi çıkıp, “bu kitapların yazarları arasında onlarca tıp profesörü var, onlarca tıp uzmanı var, imzacıların neredeyse yarısının yayınlanmış tıp kitapları var, bu insanlar ne diyor, benim sağlığım gerçekten tehlikede mi?” demedi.

 

Oysa imzacıların düşünceleri, dünyanın en saygın bilim insanları tarafından da paylaşılıyor. Örneğin Johns Hopkins Üniversitesi profesörlerinden Vicente Navarro, 2008 yılında İtalya’nın Torino kentinde düzenlenen Sekizinci Avrupa Sağlığın Teşviki Konferansı’nda “tıbbi hizmetler gerçekte iyileştirmekten çok bakım sunuyor” diyordu (Navarro, 2009: 14).

 

Yazıları dünyanın birçok ülkesinde saygın gazetelerde yer bulan İngiliz kökenli Kanadalı gazeteci Leigh Phillips, geçen yıl kaleme aldığı bir makalesinde, kronik hastalıklarda kullanılan ilaçların hastaları iyileştirme amacı olmadığını, bu ilaçların yalnızca hastalık belirtilerini baskıladığını yazıyordu. Sermayenin bu tür hastalığı iyileştirmeyen ama neredeyse yaşam boyu kullanılan ilaçları çok sevdiğini belirten yazar, (Navarro’nun da belirttiği gibi) artık amacın iyileştirme değil, bakım olduğunu ifade ediyordu (Phillips, 2013).

 

Bu yıl son kitabı Ulusların Sağlığı başlığı ile dilimize çevrilen DSÖ ve OECD’ye danışmanlık yapmış sağlık ekonomisti Gavin Mooney, kitabına şu tümce ile başlamış: “İnanılmayacak ölçüde zengin bir dünyada, hala bu kadar çok sağlık sorunu ve erken ölümlerin olması, toplumlarda ve sağlık hizmeti sistemlerinde çok ciddi bir yanlışlık olduğunu göstermektedir” (Mooney, 2014: 23).

 

Uzun bir sağlıksız yaşam

 

Sermaye insanların gözünü “ortalama yaşam süresinin uzamasıyla” boyamaya çalışıyor. Aslında burada bir sözcük oyunu var. Ortalama yaşam süresinin uzadığı doğru, fakat bunun asıl nedeni artık insanların daha uzun yaşamaya başlaması değil, bebek ölümlerinin ve doğurganlık hızının azalması. Neticede doğuştan yaşam beklentisi artıyor, fakat bu nasıl bir yaşam? 2000’li yıllarda doğan insanların üçte birinin yaşamlarının sonuna kadar diyabet ilaçlarına mahkum oldukları bir yaşam.

 

Kapitalist – emperyalist sistemin emekçilere ve dünya halklarına sunduğu, sağlıksız geçecek uzun bir yaşamdır. Tıp eğitimi, hastaların iyileştirilmesini değil, “hastalığın yönetimini” öğretiyor. Hasta ölmesin, ama iyileşmesin de. Mümkün olduğunca uzun yaşasınlar ve sağlık tekelleri için müşteri olmayı sürdürsünler. 

 

Tıptan umudunu kesen insanlar, özellikle kanser hastaları ve kronik hastalıkları olanlar, bu kez şarlatanların eline düşüyor. Bu alan da sermaye tarafından örgütlenmiş ve “bilimsel” tıbba “alternatif” olarak sunulmuştur. Alternatif tıp da kendi pahalı teknolojilerini, ilaçlarını, tanı ve tedavi yöntemlerini insanların hizmetine “ücreti mukabilinde” sunuyor. Yukarıda bahsedilen ve “bu insanlar ne diyor?” demediklerinden yakındığımız 6 milyon “aydın” içinde, umudunu şarlatanlara bağlayanların sayısı hiç de azımsanmayacak bir düzeydedir.

 

Ne yapmalı?

 

Öncelikle dünyada ve Türkiye’de kapitalist tıbbın insan sağlığı için bir tehdit haline geldiğini söyleyenlere biraz kulak vermeli. Bu insanların size ulaşmaya çalışmaktan hiçbir çıkarları yok. Bu insanlar size “hastaneye gitmeyin, bize gelin, sizi biz iyileştirelim, paranızı biz alalım” demiyorlar. Size sadece sağlıklı olmak istiyorsanız, gelin tıbbı sermaye boyunduruğundan kurtaralım, toplumun hizmetine sokalım diyorlar.

 

Belki de hekiminizi ana akım medyada duyurusu yapılan yeni bir tanı veya tedavi yöntemi hakkında bilgi almak için aradığınızda, yukarıdaki endişelerin haklı olup olmadığı konusunda da sorular sormalısınız. Mahallenize yeni bir sağlık kuruluşu açıldığında sevinmemek gerektiğini düşünmeye başlamalısınız belki de. Neden hastalıklar azalacağına, hastanelerin arttığını düşünmenin zamanı gelmedi mi?

 

Kuşkusuz yaşamın bütün alanlarının sermaye boyunduruğu altında olduğu bir dünyada, sadece tıbbı, yaşamın diğer alanları arasından cımbızla çeker gibi ayırabilmek ve kapitalizmin egemenliğinden kurtarabilmek olanaksızdır. Tıbbı sermayenin elinden kurtarabilmek için, toplumun sermayenin elinden kurtarılması gerekir. Sermayenin dolaylı güdümündeki Dünya Sağlık Örgütü’nün dahi “eşitsizliklerin öldürdüğünü” ilan ettiği bir çağda, eşitliği savunmak gerekir, eşitlikçi bir toplum için mücadele etmek gerekir.

Akif Akalın

 

KAYNAKLAR

Arslanoğlu, İ. (Ed). (2012). Tıp Bu Değil. İstanbul: İthaki.

Arslanoğlu, İ. (Ed). (2014). Tıp Budur!. İstanbul: İthaki.

Mooney, G. (2014). Ulusların Sağlığı: Yeni Bir Ekonomi Politiğe Doğru. (Çev. Cem Terzi). İstanbul: Yordam.

Navarro, V. (2009). What we mean by social determinants of health?. Global Health Promotion,16(1): 5 – 16. 

Phillips, L. (2013). Socialize Big Pharma. Jacobine Magazine. 20.06.2013.

 

Facebook
yorumlar ... ( 56 )
30-11-2014
30-11-2014 12:19 (1)
Alternatif tıbba değinmişsiniz. Okumamışınki en fazla deve sidiğiyle sınırlı. Asıl problem bence kozmokızları ve onların efeyçem muadillerinde. Artık aynı ülkenin içinde bir Bangladeş ve bir Lüksemburg mevcut olduğundan, Lüksemburglular da sadece izolasyonlarını arttırıp a-plas tüketici geyiğiyle uyuduklarından dolayı kitabı farkedemediler ve yorum da yapamadılar. Çünkü onlara pompalanan bol New Age mistisizminin zehriyle ya süpersonik otellerde (hastane denemez oralara), psödouzayteknolojileriyle, kendi sınıfsal denkliklerindeki hacılarca ütülmeyi ya da reiki, yoga, ayurveda (ayuyla bir ilgisi yok), herbalizm (otun amarikancası), homeopati (saçmalığın dikalası) ve hatta spiritüelizmle affiliye olmayı norm görmeye başladılar. Lazersiz bir ameliyat talebi çıksa dişim kırılacak. Bangladeşliler de Lüksemburglular'ın 20 yıl geriden gelen kötü taklitçisi olmaya dünden razı. Hülasa, Tarzan zor durumda. Kitaba eleştiri notlarım hazırdı bu arada. Solsansür orda değilse göndereyim. a.y.a.
30-11-2014 12:47 (2)
Hatta solsansürün belfagor'u ordaysa bari anadolu ajansı okusun. O gönderir, değil mi? 1. Kitabın ilk evvela adı faul. Neden mi? Okuyucu ilkokul öğretmeni nidası sevmez. "... bu değildir" fena değildi. Ama "hede hödödür"e rağbet etmiyor. Uyanık olun. Elin fransızı kapağa pipo resmi koyup "bu pipo değildir" yazınca bu ülkede binlerce taze beyin onu aldı. Okudu? Anladı? Bilmem ama tıkladı! Pazarlama önemli zanaat. Gramsci'den geçer notunuz olamadı. 2. Bu değildirlerden iyi olduğu bir taraf var. Kapak illüstrasyonu güzel. İlknur Arslanoğlu yapmıştı galiba. Daha da iyi olmalı. Gülmeyin, küsmeyin. Bunlar önemli. Oğlanın kafası çalışabilir, ağzı da laf yapabilir, ama dış görünüş vitaldir. Ye kürküm ye! 3. Edisyona sanırım dışarıdan baskı olmuş (hem sol, hem sağ sansür!). Yoksa, o konu sıralaması nasıl öyle oldu Yarabbi?! Tamam, denbıravn akıcılığı ve sarmalayıcılığı beklemiyoruz. Ama bu ne? Olmuş mu? 90'larda çıkarttığınız mürekkebi berbat bildiriler gibi. Ben bile koherentim bunun yanında.+
30-11-2014 13:33 (3)
4. Kitap içi illüstrasyon var mı? Alis Harikalar Diyarında kıvamı değil tabii ki kastım. Ama bunlar da okunurluğu arttıran şeyler. Ne demiş zirzop Türk müzisyen: küçük şeyler, küçük şeyler büyük işler açar! Farkı göreceksiniz. 5. Röportajları takip etmekte bazan ben bile zorlandım. Redaksiyon sadece imla düzeltmesin. Azıcık editöre de yardımcı olsun. 6. Okurlarınızın her koşulda önemli bir porsiyonu hekim olacaktı. Bunu öngörüp ona göre bir "meslekiçi" mesaj kaygısı olan altbölümler tasarlanabilirdi. Tamam. Endüstri kaka. Kapitalizm gubur. Amarika böyük şeytan. Ama bu sistemi yürüten de insan. "Fıtrat" önemli bir başlık biliyorsunuz. Sistemin içinde tek değil ama yine de en önemli komponent doktorlar. Bu insanların tutum ve davranışlarını hangi yanlış güdülenmeler yönlendiriyor? Üstüne konuşmaya değmez miydi? Hem sosyal, hem politik, hem psikiatri! Sonra burada gençsiviller ve anoniminisiyaller'in güllelerine referans verip geçerdik, daha da iyi olurdu. Devam ederiz. Açılsın da... aya
30-11-2014 13:33 (4)
bol bol hastane bol bol bölünmüş yol o kadar da iyi bir şey değilmiş demek ki. nivem
30-11-2014 13:33 (5)
Tek safsata ad hominem değil. Cum hoc ergo propter hoc da bir safsata türüdür. "Ceci n'est pas une pipe" başlığı iyi sattı demekki "bu değildir" oluyor, "budur" olmuyor sonucunu çıkarmak bu türden bir safsata değil mi? Zenginler ayurvedacı, fakirler zaten bilmez de öyle. Ad crumenam safsatası da var burada (fakirler bilmez safsatası). Ya da ad populum safsata var ki kapağı güzel olsaydı daha iyi satardı. Pazarlamanın önemiyle ilgili önermeniz. Kitap pazarlamaya karşıyken kendisinin tüketim nesnesi haline gelmesi çelişki olmaz mı? Komedyenler kullanabilir bu safsataları, ama bu site okurlarından daha ciddi ve dikkatli eleştiriler beklenir. Dikkatsizce değerlendirildiğinde önemli gibi görünen bu eleştiriler içerdikleri safsatalar nedeniyle değersizdirler. Biraz daha özen lütfen... Mete Berk
30-11-2014 13:40 (6)
Unuttum. Tıp Budur'dan bahsediyoruz. Yani en azından ben öyle yapıyorum. Akif Akalın da dert yanmış içeride. Yazının başlığına aldanmayın. a.y.a. not: tıbbın neyi hakedip haketmediğiyle hiç ilgilenmedim. Beni hakedip haketmediğiyle de... "Yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan" sorusuna yanıt veren horoz edası prensibimdir. Ben işime bakarım. Hasta iyi olmuş mu? Kendini iyi hissediyor mu? Kalan süresini görece kaliteli geçirmiş mi? Benim vicdanım rahat mı? Geçimimi sağlayacak para (hakkım gaspedilmeden) hesabıma devlet / işveren tarafından yatırılmış mı? İnanın bana, servet ya da ün hırsım olsa bu sitede 1 dakikamı bile kaybetmemeliydim. O yüzden, diyorum ya: işimdeyim, gücümdeyim. Bu arada, nazi ana'ya ne oldu? Foseydon da yok. Aşkımızın meyvesi?.. Çizer hasta mı? Piyasada yok. Başıylan bacağıylan kayboldu. Hastaysa eğer, bu kadar doktor bir toplumcu ya da topluca tıp şeyedeydik. Bilenlerin insaniyet namına bana haber etmesini diliyorum. Huermetten noch einmal! Bi daha a.y.a.
30-11-2014 13:40 (7)
Tüm eleştiriler değerli ve dikkate alacağız muhakkak, fakat bir iki şeyi önden söylemek lazım. Tıp Bu Değil-1 altı baskı yaptı, yanılmıyorsam 8000 civarı sattı, beklediğimizden fazlaydı. Sonraki iki kitap bunun yarısına ulaşamadı, o başarısızlık. aslında satış, okunma rakamı ve medyada gördüğü ilgi hiç fena değildi. Sadece solda ve doktorlar arasında ciddi bir tartışma yaratamadı Akif'in belirtmek istediği daha çok bu. Biz doktorlardan "olur mu böyle rezalet, bu kitap bize bir saldırı" gibi bir tepki beklerken birçok hekim olumlu tepki verdi, ama çoğunluk "suskunluk suikastini" veya "yeni sinsiyet"i tercih etti. Nasıl olsa bir süre sonra unuturlara yattılar ve her konuda olduğu gibi konformist çoğunluk galip geldi. Ama kavga bitmedi :) Kaan A.
30-11-2014 14:20 (8)
Sayın Arslanoğlu ve diğer editörler, elinizi vicdanınıza koyun. Şimdi burada kim sataşıyor? Ben mi? Sonra da kabahatli yine ben mi olacağım? Yorumuma yanıt vereceğine "safsata" diye çemkiren estetik yoksununa nasıl cevap versem sizce hakkaniyetli olur? Demiştim. Kavgayı biz başlatmadık. Baştan da biz başlatmamıştık. Suskunluğum şimdilik edebimdendir. Ama bu devam edecekse gazabım acı olur. İkaz etmedi demesin kimse.
30-11-2014 14:20 (9)
Bir de... O "cum" değil, "post" olacaktı. Ama yorumcu "cum"a takmış. Nereden bu mantık silsilesine eriştiğini açıklamamak da gayriciddidir. Site yönetimine duyurulur. Aidatları vermeyenler varmış. Kaloriferler az yanıyor. Em bi, üzmesin kendini. Birtek onun "nominal" takıntıları yok. Ama benim nominal takıntım hiç yok. Bunu biliyoruz zaten. Küfürsüz, bulaşmasız, "bana ne demiş" diye sonyorum takibi olmayacak ölçüde kuruntusuz bir rahatlıkta yazıyorum herzamanki gibi. Umarım solsansüre kurban gitmez. Hürmetler efendim. A. Y. A.
30-11-2014 14:31 (10)
Sn. KA, sakilliği eleştirdik, sansürlediniz, bişey demedik. aya no 6'dan basit cinsel tarize devam ediyor siz de tık yok. Bu durumda açık-örtülü saldırının ya farkında değilsiniz, ya da farkındasın ve buna izin veriyorsunuz. Şirinlik görüntüsü altında kendimizi dövdürtmeyiz, ya izin verme ya da cevap vermemize izin ver. Mehmet Harma
30-11-2014 14:36 (11)
YAYIMLANMADI
30-11-2014 14:36 (12)
Değerli küfür ehli, kuş dilinden taciz ve aşağılama yok demiştim, ama kuş dilini anlamadığım için bazı kışkırtıları da anlamamışım, sansürden geçti. Tipik soğuk savaş dönemi devlet sansürcülüğüne kadar iniyorum artık. Kafam basmadığı için anlamadığım, hatta doğru anlayıp da sadece "acaba" diye kuşkulandığım hiçbir yorum geçmeyecek. Öyleyse böyle. Sansürcünün en başıyım, var mı? Tamamen düzgün, sataşmasız, dosdoğru yorum gelmedikçe TAM SANSÜR. Kaan Arslanoğlu
30-11-2014 14:40 (13)
Hekimlerde bir tür dissosyasyon söz konusu, tıp bu değile karşı. Hastanede hekimlik pratiğini otomatiğe bağlamış olarak icra eden kişi ile hastaneden çıkıp maça, eğlenceye, eve, poker oynamaya, çocuğunu okuldan almaya giden iki ayrı kişi var sanki. Kendi yaşamlarının karanlık yüzünü hastanede bırakıp dışarıya çıkıyor ve hastanedeki sorunlu pratiği hiç bir biçimde üstlenmeyen bir kimlikle yaşıyorlar. La belle indifference hekimlere hakim olmuş. Bu kitabın basımından sonra karşılaştığım hiçbir hekim arkadaşım, özellikle de profesör tahifesi, yahu gel seninle şu konuyu bir konuşalım demedi bana. Akif Akalın'ın saptaması çok yerinde bence. Psikiyatrist arkadaşlarımın gözünün içine bakıyorum, ben bu ilaçları reçete etmeye mahkumum yazıyor sanki gözlerinde. Üzücü gerçekten. Mutluhan İzmir.
30-11-2014 14:41 (14)
YAYIMLANMADI
30-11-2014 14:44 (15)
YAYIMLANMADI
30-11-2014 16:33 (16)
YAYIMLANMADI
30-11-2014 16:34 (17)
YAYIMLANMADI
30-11-2014 16:34 (18)
Biz öyle yapmadık da ne oldu Mutluhan? İlk kitabı okuduk, eleştirdik. Buyur sen yaz ikincisine dendi. Eyvallah. Ondan beridir ne zaman eleştirel bakışla yaklaşsam zoppa yiyor, ya da aslında aynı düşünmediğim yandaşlarla terörist ilan ediliyorum. Avrupa birliği müktesebatının firmaların bilinen dümenlerinin üstüne ekleyen çok acaip herzeleri var örneğin, Hükümetin zaten ayağa kalkamamış klinik araştırmaları çok değişik mecralara çekecek planları, tipik uyanık bazı üniversitelerimizdeki bazı aklı evvellerin önceden kurulmuş tezgahları, üçüncü parti CRO'ların araştırmayı iyice insandan uzaklaştıracak direktifleri, büroktifleri, ve yine firmaların sizin aklınızın almayacağı yeni tekno...likleri. Her konuya girmeye çalıştıkta burjuvasın, hocasın, kolejlisin, geyikçisin, spinoza bilmiyorsun, zaten önceden hıncım var diye ensemize binilirse nasıl konuşacağız? Bunun yanında kanıta dayalı tıp muhabbetinde şimdiye dek denkleştirebildiğiniz bütün dişe dokunur eleştirileri kendisine yöneltmiş
30-11-2014 16:35 (19)
iki kez bulunduğum içki masasında bir ara kafasına bir şey indirsem mi diye düşünmüş biri olarak söylüyorum: Babamın oğlu olmayan AYA'yı burada linç ettirmem.Tamam adam esti, köpürdü,belden aşağıyı zorladı filan. Ama hep arkasında bir kurgu, bir yapıcı niyet, akıl vardı. Hay aklınızı... dedi birisi yahu! Ben zaten çoktandır po-mo çevresi tartışmayı bıraktım, bunu açıkladığım yazının altında hala tekme yedim. AYA burada kendince TBD ile ilgili görüş belirtip mutedil bir dil tutturmaya çalışıyor, yine "lan sen hala mı gonuşuyon"diye odun sallanıyor kendisine, uygun cevap verince de gammazlanıyor. Bir sürü ipe sapa gelmez yorum var, onları yazanlar meydan okumuyor diye mazur görülüp öncesinde herkesle birlikte ukalalık yaptı diye buna mı dalınacak? Yok öyle şey. Bir tane çok net olarak onun ve benim her dediğime dalmaya niyetli arkadaş var, herhalde rüzgarı arkasına aldığını düşünüyor, onunla -burada- muhatap olmam artık.Sn. Harma, siz boşa gaza gelmeyin lütfen. Kitap da kaldı? YÜ. Jekyll
30-11-2014 16:36 (20)
Umut Sarıkaya'yı ben de özledim.Bir kaç hafta önce derginin içini anlatan, B.Üstün'ün? çizdiği bantta vardı ama, kendine tatil vermiş, evde otururken dergiye gelip millete ayar veriyordu. Öte yandan bu hafta Penguen'de de "Dünyanın en telmaşia adamı Ortam" dizisi kayıptı, orada nereeyse tek okuduğum Sönmez Karakurt, gerçi 2. sayfaya siyasi karikatür çizmişti.Evet hocayım, müdürüm ama 30 yaşında, gemi mühendisi, zayıf çizgili bir karikatüristin izleyicisiyim. Bütün enerjimi erkeksi görünümümü, net söylemimi, sarsılmaz kimliğimi asetatla kaplatmaya ayıramam. Tıp Bu! Dr. Y.Ü. Jekyll
30-11-2014 18:55 (21)
(19) Sizinle (hem nezaket hem çoğul olarak) işim olmaz sn. YÜ. Dehşetengiz sektinizin ilanını ortağınız daha önce yaptı ve yazdı ne kadar mükemmel şahsiyetler olduğunuzu da biz size sizin kendinize hayran olduğunuz kadar hayran olabilir miyiz bilmiyorum ancak güzel insanlar da var sitede güzel şeyler yazan ve bunu kimseyi dövmeden yapan onları da okumak lazım, bulunuş gayemiz budur buralarda. Aleni hakaretleri bizim afacan zeki yiğenin küçük haşarılıkları olarak görmemizi istiyorsunuz. Esas böyle bişey yok. Bu arada sizin ortak kimseye ihtiyacım yok ben kendime yeterim diyordu gördük ki size dilekçe yazdırmış. Böyle diyince de ad hominem oluyor. Bunu dalma değil cevap hakkımı kullanmak olarak kabul edin zira arkası gelmeyecek. Her şeye rağmen saygılar, ben şöyle kenardan dolaşayım. Mehmet Harma
30-11-2014 19:34 (22)
AYA kim yahu? Mİ
30-11-2014 19:34 (23)
Yarın 1 Aralık. Dünya AIDS günü. Bugün dünyaya kan kusturan amarikan conisinin güdük fikir mülkiyetinin muhafazakar ünvanlı adi yönetici sınıfı 30 yıl önce "bu i.nelerin ve keşlerin hastalığı" diye propagandayı fütursuzca yapıyordu. Öyle aklıma geldi. AIDS kulüpleri / dernekleri için nasıl karşılıksız çeviriler yaptığımı, nasıl kitapçıklar badstırdığımızı, dağıttığımızı düşündüm. İşim gereği ne kadar homoseksüel, travesti, transeksüel, keş, seks işçisi kadın gördüğümü... Kaç tane male-to-female ameliyatı yaptığım, başka kliniklerden gelen kaç komplikasyona bedava baktığım canlandı gözlerimde. AIDS'li bir homoseksüel erkeğe başka bir meslek erbabı istemediği için tedavi başladığım günleri hatırladım. En çok sevdiğim insanın dernek tanıtımı için hazırladığı posteri Kaos'a birlikte götürüşümüz... Tanrı Crom, ne garip değil mi? Şimdi ben paragöz, ruhsuz, kendinibeğenmiş ve anti LGBT bir doktor olmakla itham ediliyorum. İnsan bu. Tıp ne? Emin değilim. Küçükburjuvaçakırı a.y.a. hürmet eder.
30-11-2014 20:11 (24)
YAYIMLANMADI
30-11-2014 20:12 (25)
YAYIMLANMADI
30-11-2014 21:03 (26)
YAYIMLANMADI
30-11-2014 21:04 (27)
YAYIMLANMADI
30-11-2014 21:05 (28)
YAYIMLANMADI
30-11-2014 21:15 (29)
sayın mutluhan izmir. ben arif yavuz aksoy. kara murat değil. genel cerrahi uzmanıyım. yarışmaya bodrum'dan, bazan da istanbul'dan katılıyorum. "eller gidiyor aya, biz kaldık burda yaya"daki aya da ben değilim. hürmetler
01-12-2014 06:41 (30)
İki düzeltme: 1-Hekim sayısı 200 bin kadar değil, 130 bine çok yakın( medimagazin.com.tr/hekim/genel/tr-turkiyede-kac-hekim-var-iste-son-durum-2-12-57868)2-"Ortalama yaşam süresinin uzadığı doğru, fakat bunun asıl nedeni artık insanların daha uzun yaşamaya başlaması değil, bebek ölümlerinin ve doğurganlık hızının azalması." gerçeği bütünüyle yansıtmıyor. ABD'de, bugün itibarıyla 65 yaşında olan bir kadının ort. yaşam beklentisi 21 yıl, bugün 85 yaşında olanın ise 7 yıl, erkek için de bu sırasıyla 19 ve 6 yıl... Kaynak: ASH Education Book... Avrupa ve japonya için benzer veriler var, Japonya'da bildiğim kadarıyla daha da uzun...Tıp "tek bir şey" değil...Kronik hastalıklar için de sadece ilaç değil, çok yönlü çözüm yolları araştırılıyor, yapay pankreastan kök hücre nakline, gen tedavisinden tümör aşısına...ha, kapitalizmin savunuculuğunu yapma babında değil yorumum ve hepsi halihazırda para ve sermaye gerektiriyor, o ayrı.Saygılar.HM(Her Majesty değilim, editörlerin ve aya'nın dikkatine)
01-12-2014 06:41 (31)
200000 dru aynı kefeye koyup yaptıkları işe ve varoluşlarına saygı emaresi göstermeksizin "tıp bu değil" demek ondan sonra muhatap alınmayı beklemek.umarsız bekleyiş.dbo
01-12-2014 11:39 (32)
(30 numaralı yoruma). 1. Medimagazin'deki rakamlar sadece halen görevde bulunan tıp doktorlarına ilişkindir, Kaan Arslanoğlu gibi emekli meslekdaşlarımızı, mesleğini ilaç firmaları gibi diğer alanlarda sürdürenleri ve mesleklerini yurtdışında icra edenleri kapsamamaktadır. Benim hesabım HASUDER ve UTEAK verilerine dayanıyor. Medimagazin adı üzerinde bir MAGAZİN sayfası olup lütfen kaynak göstermeyiniz. 2. DOĞUŞTAN yaşam beklinetisindeki uzama BÜTÜN HALK SAĞLIĞI KİTAPLARINDA yazılı olduğu gibi ESAS olarak bebek ve çocuk ölüm hızındaki azalmaya ve doğurganlık hızındaki azalmaya bağlıdır. Saygılar.
01-12-2014 13:43 (33)
Hmmm... O ikinci remark yerinde olmuş mu? Yaşam beklentisi istatistiği hep ortalama yaştaki bireyler için karşılaştırma olanağı verir. Altgrup analizinin amacı başka birşeydir (yoktur demiyorum,amacı başkadır). Gen tedavisi de demişsiniz. Hmmm, düşündüm. Bence bu konuda da kafalar yine kapitalistler tarafından bulandırılmış. Ta 2007'de bile Kanser Genom Atlası çalışmaları yeni başlamışken buna değinilmişti. "Gereksiz umut pompalanıyor. Yok böyle birşeyin aslı fesli" diye. Ama olsun tabii. Tıp adında müthiş bir pelerinli kahraman var. Sadece kötülere ve zalımlara karşı çalışıyor zaten. Arada uff olanlar da pelerinin uçarken havaakımıyla gözüne girmesinden. Yoksa kaçar mı süper kahramandan hiç. Hmmm, düşünüyorum yine. Aklıma birşey daha geldi. Türkiye'deki bütün doktorlar süper karakterli, ahlak abidesi insanlar. Bence tıp bu değil Rusya'da çıksın artık. Ben zaten yarım rus sayılırım. Oraya taşınırım. Sorun da çözülür. Nihayetinde BURASI YAYIMLANMADI Hürmetle! aya
01-12-2014 11:40 (34)
Müşerref oldum Arif bey. Nedense arz-ı endamınız, ormanda altın dolu sandığımla ve bir düzine korumamla giderken Robin Hood ile karşılaşmışım da onunla konuşuyormuşum gibi bir his yarattı. Benden de hörmetler efendim, Mİ.
01-12-2014 12:27 (35)
Muhterem İzmir, inanın bana, beni görseniz Little John kadar sevimli ve şişman olduğuma siz de kanaat getirirsiniz. Tek becerim "pole-fight"tır. Bi de Little John gibi piyizi severim. Huermetten
01-12-2014 12:28 (36)
İçinizdeki faşisti öldürmezseniz eğer siz nereye gitseniz oraya gelir o da. Ben bir ulu manituya bir de birleşik kaplara inanırım ki bir toplumdaki düzeyin imam'da, doktor'da, sanatçı'da, politikacı'da, arçelik servisi'nde, migros'taki kasiyer'de, site yorumcusu'nda, aydın'da, muğla'da aynı olduğunu gösterir bize. Bende az şakacı değilim, ne de olsa bu doktorlar az zeki değiller. Mehmet Harma
01-12-2014 12:40 (37)
Sayın dbo (31 numara), 200 bin doktoru aynı kefeye koyduğumuzu bu yazıyı okuyarak mı, yoksa kitabı okuyarak mı çıkardınız? Bu yazıdan bu mana çıkmıyor, kitabı okumuş olsanız, oradan hiç çıkmıyor. Ama insan zekası olmayan şeyler çıkarma yaratıcılığında sınır tanımaz, fantezinizin kaynağı nedir? Sayın HM, (30) solcu, sosyalist veya bunlarsız eleştirel bilimsel tutum elbette her şeyi iyi ve kötü yanlarıyla ele almayı gerektirir. Kapitalizmin de bugünkü kapitalist modern tıbbın da insana kattığı birçok iyi şey elbette var, biz kısmen bunları da koyduk kitapta, hatta AKP'nin sağlığa getirdiklerinden de bahsettiğimizden yapay solculardan bir yığın küfür işittik. Ama her eleştirel, muhalif yayının, örneğin bu sitenin asli görevi başka yerlerde yazmayanı da yazabilmektir. Sizin modern tıbbın yararlarını savunmanıza gerek yok, bunlar her gün milyon kere TV'lerden, gazetelerden anlatılıyor zaten. Burada farklı bir bakışa, bilgiye ihtiyaç var. Olayımız bu :)) Saygılar. Kaan Arslanoğlu
01-12-2014 13:08 (38)
Sn. KA, şu biz yorumculara atarlanmadan içinizden sekiz veya ona kadar bi saysanız önce, inanın korkudan ne adımı ne de inisiyallerimi verebiliyorum.
01-12-2014 13:13 (39)
Sayın 38, "atarlanma" dediğiniz şey hangisidir? Sanırım siz küfürleşme edebiyatına fazla alışmışsınız, onun da kabahati bizde, "normal" kibar, nezaketli fikir beyanı veya soruyu da "atarlanma" olarak algılıyorsunuz. Neyin "atarlanma" olduğunu önce bir açıklayın da, daha sonra korkmaya devam edersiniz efendim. Kaan A.
01-12-2014 13:33 (40)
BU DAHA BİR ŞEY DEĞİL, DAHA ÇOK KORKABİLİRSİNİZ!
02-12-2014 09:05 (41)
sn KA(37no):"Bu ülkenin sayıları 200 bine varan hekiminden, sayıları 1 milyona yaklaşan sağlıkçılarından bir tanesi çıkıp, “hayır, biz sermayeye hizmet etmiyoruz, hastalarımıza yardımcı oluyoruz” demedi." Yazının bu kısmından gayet rahat çıkarılabiliyor,benim zekam çıkarıyor:(( Ayrıca "Tıp Bu Değil/Tıp Budur" diyen bir başlık (neyin başlığı olursa olsun)toptancı/sansasyonel/magazinsel/buyurgan bir başlık intibaı uyandırıyor,hoşunuza gitmese de böyle!dbo
02-12-2014 10:26 (42)
41'e... Hiçbir A, B değildir demek toptancı bir yaklaşım değildir. Her A, B'dir demek ise genellikle toptancıdır. Matematik mantık değil, dilin özel mantığı düşünüldüğünde bu ifadeleri canlandırın tekrar kafanızda. Zaten ben de "ilkokul öğretmeni" edası diye bu adı eleştirmiştim tıpkı sizin gibi. Sansasyonel demişsiniz. Kaç sefer daha tartışacağız? Kitabın yazar kadrosunun, bu sitenin editörlerinin ve hatta yorumcular olarak bizim... Hepimizin bir fikri, kendine göre bir duruşu var. Var olduğumuz için önemsiyoruz kendimizi. E mecburen iletişime geçmemiz gerek. Var olduğumuzu bizden başka her varlığa duyurma isteğimiz bu. Kilroy was here. Bağırıyoruz: Ben burdayııım! diye. PROPAGANDA yani. Elimizi vicdanımıza koyalım. Propagandanın sansasyonel olmayanı mı olur allahaşkına. Olsun da. Adamlar çok da zehirli ve kötü olmayan fikirlerini duyurabildikleri kadar duyursunlar. Hatta bence sansasyonellikleri artsın da, daha da duyursunlar! Hürmets. a.y.a.
02-12-2014 10:39 (43)
Sayın dbo (41), sesini çıkaran sağlıkçının sesi yerel medyada bile yer almıyorken, en keskin sağlıkçı sendikasında bile basın açıklaması sert olmuş diye yumuşatılıyorken, biz basın açıklaması yaparken resmisi sivili de gelip sağlı sollu bizi kaydediyor, arkada da özel güvenlikçiler "bize bir iş çıkar mı acaba" diye beklentiden gergin ve ancak gün içinde bizle normal insan olarak muhatap olduğu ve sonra da olmaya devam edeceği için mahçup bekliyorken, toplu ses ancak bu kadar çıkıyor. O kadar seçim, referandum yaşadık mesela muhalefetin on tane milyonluk miting bile yapmamış olması ilginç değil mi? Salı'dan salı'ya tv'de grup toplantısında atışa devam sadece. Toplumcu solcular bile NHKM'de toplantı peşinde ancak. Herkes sindirilmiş ve korkutulmuşken en inatçı ses işte mesela buralarda ancak çıkıyor cılız olarak. Ekşisözlük'te vatandaşın, Medimagazin'de meslektaşlarımızın sağlıkçılara dediğini okursanız maruz kaldığımız toplumsal şiddetin boyutunu yaklaşık tahmin edebilirsiniz. M. Harma
02-12-2014 11:28 (44)
Sayın DBO, tahmin ettiğim gibi, hiç emek harcamadan ona buna b.. atan yurdumun tipik insanın tavrı gibi tavrınız. Kitabı hiç okumadığınız belli, yazıya da bir iki dakikadan fazla zaman ayırmadığınız ortada. Üç klişe lafla "toptancı-sansasyonel-buyurgan" (tipik yandaş liberal sözcükleri) en az 10 yıllık emeğimizi bitirmişsiniz! Emeğin ve bilginin hiçbir şey ifade etmediği insanlar karaya ak deyip konuyu kaparlar, yolunuz açık olsun. Saygılar. Kaan Arslanoğlu
02-12-2014 11:02 (45)
41 kere maaşallah, siz makinalı tüfek gibi buyurgan yaylım ateşi açın sonra da başlık kaba olmuş deyin. "Müsaadenizle Tıp Bu Değil/Acaba Tıp Budur Diyebilir miyiz" desek yeterince perakendeci/cool/bilimsel/mülayim olur mu. İlhanBu
02-12-2014 11:10 (46)
YAYIMLANMADI
02-12-2014 11:13 (47)
Sayın Editörlük Makamı, fena bir kalabalık yok gibi ortamda. Bu kadar "orijinal" kişiyi bir araya getirseniz mi acaba, yılbaşı partisi gibi olabilir, herkes şarabını getirsin, herkesde bir arıza var gibi ama kötü insanlar değilmiş gibi de duruyoruz/lar sonuçta, belki bir örgütlenme bile çıkabilir nihayetinde, siz de biraz dinlenmiş olursunuz:))) Saygılar, Mehmet Harma
02-12-2014 22:50 (48)
sn KA(44),eleştirim tamamen yazıdaki ifadeyedir, en az 2 defa tamamını( bazı kısımlarını daha fazla)okudum.%95 okuduğumu bir seferde ve unutmayacak şekilde anlarım,ama işte cevap yazacağım için daha fazlasını yaptım.kitaba(kitaplara)gelince:kitaplara niye isim konur?içindeki hakkında fikir versin diye,değil mi?ben de bu isimlerin çağrıştırdığını yorumladım,isimden yorum yaptığımı da söyledim.kitap eğer para karşılığı satışa sunulduysa,hibe,ek,hediye vb değilse(ki bu durumlarda da bazen kısmen) bütünüyle bir metadır.sizin de 3 kitabınızın fiyatı,30,17,19 TL.şimdi,insan neye para vermek ister?kendine hitap ettiğini düşündüğü/sandığı/söylendiği şeye.emeğinizi yok saymak çöpe atmak filan değil bu.basit,samimi bir eleştiriye dahi bunca alınganlık gösteriyorsunuz.emeğinize/düşüncelerinize saygısızlık yapıldığı önyargısından ve sizinle aynı fikirde olmayanlara suçlu muamelesi yapmaktan vazgeçin,lütfen.yazıda AA bunca hekim niye ses vermiyor diyor, kitabınızın tanıtım yazısında öğrencilere++
02-12-2014 22:59 (49)
devam:ve halka yazıldığını yazmışsınız.demek 200000 hekim muhatabınız değilmiş.2.kitapın tanıtım yazısında ise ilkinin çok etkili olduğu,ses getirdiği manasında birşeyler yazmışsınız, e o zaman neyden şikayet ediyorsunuz?bu ifade pazarlama taktiği değilse o zaman mesele yok demektir.amacınıza ulaşıyor görünüyorsunuz.3.kitap tıp bilimine çağrı olarak yazılmış görünüyor.ama isim konusundaki yorumum geçerlidir.neyin kapağı olursa olsun bu tür isimlşe satılan şeylere önyargılı olacak insanlarla karşılaşabilirsiniz,bu da hayata ve insan olmaya dairdir.Son bişey KA:birine,kısaca "bok atıyorsun" demekle "ona buna b.. atan yurdumun tipik insanın tavrı gibi tavrınız" demek arasında ne kadar bir mesafe olduğunu düşünüyorsunuz?2.ifade sizi 1.yi dememiş ve bunun için de nazik ve müsterih kılıyor mu?dbo
02-12-2014 23:20 (50)
Editörlerim hayırlı akşamlar 48-49 dbo abi bu sefer doğru demiş valla İlhanBu
02-12-2014 23:22 (51)
Sayın dbo, bu haksız sözümona eleştiri bombardımanınızdan haklı çıkabilmeniz için tek şansınız beni kaba ve sinirli göstermek. Bunu deniyorsunuz, ama nafile. Sizin beş dakikalık emek harcayarak getirdiğiniz yorumu eleştirince kaldıramıyorsunuz, beş yıllık emeğinize hem de kitabı da okumamış biri abuk sabuk laflar etse onu boğardınız. Yok kitabın ismi şöyleymiş de, pazarlamaymış da, yok öğrencilere yönelikmiş de o zaman 200 bin doktoru gözden çıkarıyormuş da, saçma sapan, bu işten hiç anlamayan birinin sırf hasımlıktan yaptığı zaman kaybı eleştiriler. Kitaba ilgi var demişiz de sonra yok demişiz.. iki cümleyi doğru yorumlayamıyorsunuz, Allah aşkına bu ne özgüven böyle, kırk kadar işinde bir sürü kitap yazmış insanı hangi bilgiyle yargılıyorsunuz. Bilimde, bilgide demokrasi olmaz değerli kardeşim, emek verin, bir şey ortaya koyun, başımın üstünde yeriniz var. Saygılar efendim, bu kadar saygısızlığa karşın saygılar. Kaan Arslanoğlu
02-12-2014 23:49 (52)
51'e:ne alaka?niye hasmınız olayım ki?gerçekten tuhaf?benim kitaplarımın yayınlanmış yazılarımın olmadığını,bilim ve sanatla ilişkisiz olduğumu nereden çıkarıyorsunuz?ad hominem'e geldiniz,dikkat!demokrasi filan talep ettiğim yok ki, yorum yapıyorum, beğendirmeye ya da başınızın üstüne kondurulmaya dikkat etmeksizin.ama hedef kırmak/yıkmak değil,hakaret filan da yok.alınganlık ve tahammülsüzlük sizinki.dbo
03-12-2014 00:05 (53)
Bak dbo, ad hominem lafını öğrenmişsiniz, "benim şöyle şöyle olduğumu nereden çıkarıyorsun" diye "haklı haklı" soruyorsun, hem suçlu hem güçlü buna denir, ne bileyim siz kimsiniz, benim için dbo sunuz, bize bundan başka bir şey vermiyorsunuz, bizde istediğimiz tahmini yapmakta özgürüz, mesela uzaylı bile olabilirsiniz, Sizin hakkınızda editör ve okur olarak bildiğimiz tek şey okumadığı kitap hakkında ve anlamadığı cümlelerle ilgili büyük büyük laflar eden bir hayalet olduğunuz. İsimsiz yorumculuk bu kadar da kötüye kullanılmaz ki. Yorumculuk bu kadar suistimal edilmez ki. Bize saygınız yok, okuyucuya saygınız olsun. dbo adıyla kitap mı çıkardınız? Nereden bileceğiz. Tekrarlıyorum: Elimizdeki tek veri okumadığı kitaplar hakkında büyük laflar eden yurdum insanlarından biri olduğunuz. Alınganlık, öfke falan laf kalabalığı ile işi geçiştirmeyin, okumadığı kitap hakkında laf eden kişi, evet hasım bile olamaz, siz kimsiniz? Bu emeğe hiç emek vermeden saygısızlık cesaretiniz nereden kaynaklı? Kaa
03-12-2014 07:58 (54)
1.kitap tanıtım yazısından:"..bir grup hekim bu kitabı başta öğrenciler olmak üzere tıp camiası ve halk için yazdı." Fiyat 19 TL, 2.kitap yazısından:"İlk Tıp Bu Değil kitabı Türkiye'de sağlığa ve tıbba bakış açısını değiştirdi. Elinizdeki ikinci kitaptan sonra da artık hiç kimse insan için, toplum sağlığı için apaçık zararlı anlayışlarını, politikalarını eskisi gibi rahat savunamayacak. Çok önemli bir konu diyoruz; konu insan hayatıdır, ötesi var mı? Bu kitaba kimse ilgisiz kalamadı, kalamayacak."Fiyatı 30 TL, 3.kitaptan:"Bu kitap gerçek tıp bilimine; kazanç için değil, insan için sağlık hizmetine bir çağrıdır." Fiyatı 17 TL (ekleyeyim, eksik kalmasın:kitaplar halihazırda idefixte %40 indirimde.)yukarılarda neyi yanlış yazmışım? Kitap isim ve tanıtım yazılarından ve sn AA'ın yazısından söz ettiğimi yazmışım,içeriğine yönelik bir eleştiride,karalamada bulunmuş muyum?haksızlığa uğradığınız hissine saygı duyarım, ama bu duyguyla asıl siz haksızlık ediyorsunuz.dbo
06-12-2014 18:39 (55)
32'ye, Sn AA, 1-Medimagazinin kendisi kaynak değildi, o adreste açıklamanın yapıldığı yer (üniv.)-kişi (öğr. üyesi) vardı, yorumda link verilemediğinden ve yer sınırlı olduğundan kısaca öyle yazmıştım... Bakın Sağ. Bakanı da aynı rakamı veriyor burada: http://www.medikalakademi.com.tr/aile-hekimi-sayisi-doktor-saglik-bakani/ lütfen kaynağınız güvenilir ise bakanı düzeltiniz, 200bin ile 130bin arasında çok fark var. 2-ASH-American Society Hematology-2013 Aralık verisine göre ABD'de bugün 65 yaşında (+21 yıl) ve 85 yaşında (+7yıl) olanların, halihazırda, önlerindeki, beklenen, ort. yaşam süresi idi yazdığım, yani bebek ölümü azalması vs içeren genel yaş ortalaması değil... Bugünün yaşlısının da yaşamı uzamıştır. Ayrıca son 30 yılda kanser ölümleri de %20 azalmıştır... Saygılar.HM
11-12-2014 11:12 (56)
"Tıp Bu Değil" başlığı altında çok farklı arka planları olan insanlarIn biraraya gelebilmesi bence büyük bir başarıdır. Ayrıca ortaya atılan fikirlerin görmezden gelinmesi kar amaçlı sağlık sisteminin bu tartışmayı göze almamasından kaynaklanıyor. Tıp Tarihi için "Tıp Bu Değil" bir kırılma noktasıdır. HAZAR ARISOY
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2211137
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.