İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nden arkadaşlarla, direnişlerinin 36. gününde olan ÜLKER işçilerini ziyaret ettik. HAK-İş’e bağlı Öz Gıda İş’ten ‘sendikanın işçilerin sorunlarıyla ilgilenmemesi’ nedeniyle ayrılan 9 işçi, DİSK Gıda-İş sendikasına üye olmalarının hemen sonrasında işten atılmış. Sendika değiştirmelerine ve sonuçta işten atılmalarına sebep olan sorunlarının ne olduğunu sorduk. Meslek hastalıklarını anlatmaya başladılar…
Ülker Gıda San. A.Ş.’nin Topkapı’daki fabrikasında yaklaşık 1000 işçi, haftanın her günü ortalama 12 saat çalışıyor. Yarım saatlik yemek molası haricinde sabah vardiyasında olanlar aralıksız 12,5 saat, gece vardiyasındaki işçiler aralıksız 11,5 saat çalışıyor. Şirket yönetimi tarafından fazla mesai kavramı zorunlu mesai uygulamasına dönüştürülmüş. Kimin nerede, hangi gün, kaç saat çalışacağı şirket yöneticileri tarafından belirlenip işçilere bildiriliyor. İşçilerin itiraz hakkı yok. İşe gidiş-geliş zamanları da düşünüldüğünde bir işçinin günde 16 saati işte geçiyor.
İşçiler seri şekilde çalışan dev makinaların arasında, ağırlığı 15 ila 50 kg arasında değişen ürünlerin aktarma işlemlerini yapıyor. Aynı işi dakikada onlarca kez, aralıksız, makine hızına yetişme baskısıyla sürekli yapan bir işçinin üzerinden günden 30-40 ton ağırlık geçiyor. Bunun sonucu olarak fabrikada çalışan işçilerin çoğunda boyun ve bel fıtıkları gelişmiş durumda. İş yeri hekimine başvurduklarında ağrı kesiciyle geçiştirildiklerini anlatıyorlar. İşçiler kendi imkânlarıyla meslek hastalıkları hastanesine başvuruyor ama iş yerinde çalışma koşullarını düzeltecek hiçbir uygulama hayata geçmiyor.
Gıdaların uygun sıcaklıkta üretilebilmesi için fabrika içinde büyük ve güçlü fanlar sürekli çalışıyor. İşçiler çalışma esnasında sürekli olarak bu fanların yarattığı hava akımına maruz kalıyor. Bunun sonucu oluşan kas spazmları nedeniyle fabrikada çalışan neredeyse tüm işçiler yaygın boyun, kol, bel ve bacak ağrıları yaşıyor.
Fabrikada kullanılan makinalar aynı zamanda ciddi bir gürültü kaynağı. Her gün 12 saat haftada 7 gün aralıksız yüksek desibelde gürültüye maruz kalan işçilerde ciddi işitme kayıpları ve yaygın baş ağrıları gelişiyor. Denetim esnasında şirket yönetimi tarafından özellikle çok gürültülü cihazların kapatıldığı ve desibelin üst sınırın altında gösterildiğini anlatıyorlar.
Yoğun, uzun ve tekdüze çalışma temposu, maruz kalınan kronik stres, düşük ücretlerin yarattığı geçim derdiyle birleşince depresyon, anksiyete bozukluğu, panik bozukluk, uyku bozukluğu gibi psikiyatrik sorunların çok yaygın görüldüğünü aktarıyorlar. Birçok işçinin bu nedenlerle psikiyatri ilaçları kullandığı anlatılıyor.
Peki Ülker işçilerini çalışırken hastalandıranlar kimler?
İşçileri hasta edenler; işçilerin sağlığını hiçe sayan çalışma koşullarına göz yuman, işçileri aylık yatan aidatlar olarak gören, sendikacılığı siyasi iktidar yandaşlığının malzemesi haline getiren HAK-İş’ e bağlı Öz Gıda İş Sendikası yöneticileridir.
İşçileri meslek hastalıklarına ve tükenmişliğe mahkûm edenler; emeğin sağlıklı olma hakkını gasp eden, dayattığı çalışma koşulları ve uyguladığı üretim zorlaması ile işçileri çalışırken tüketen, işçinin emeğinden çaldığı artı değerle gıdada dünya devi tekeller arasına giren ÜLKER Bisküvinin ve Yıldız Holding’in başta Murat Ülker olmak üzere patronlarıdır.
Kapitalist sistemin çalışma koşullarının her yıl binlerce işçiyi mesleğiyle hastalandırmasına, iş kazalarıyla sakatlamasına ve iş cinayetleri ile katletmesine zemin hazırlayan, sermayeye her koşulda kol kanat geren AKP iktidarıdır.
ÜLKER işçileri direnişlerinin 36. gününde, aynen işçi sağlığı ve güvenliği talepleri nedeniyle işten atılan ve direnişlerinin 109. gününde olan Enerji-SEN üyesi BEDAŞ işçileri gibi bu anlamlı ve onurlu mücadeleye devam ediyorlar. Soma’nın, Ermenek’in, Mecidiyeköy’ün, Isparta’nın acısı henüz tazeyken, tam da bu işçi katliamının ortasında işçi sağlığı için direniyorlar.
Tüm işçi sınıfını YAŞAMAK İÇİN DİRENMEYE çağırıyorlar.
Coşkun Canıvar
İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi